Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ekonomi@cumhuriyet.com.tr
2 AĞUSTOS 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 13
CMYB
C M Y B
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Karadeniz’den
Yükselen İki Ses
Doğu Karadeniz’in olağandışı bir doğal yapısı
var. Doğal yapı, insan davranışlarına doğrudan
yansıyor.
Doğu Karadeniz, geçmişte, Sovyetler Birliği -
Gürcistan’a sınır komşuluğunun
olumsuzluklarını sürekli yaşadı. Sovyetler’in
dağılmasından sonra da hiç olmaması
gerekirken aşırı sağ dünya görüşünün kol
gezdiği bir yöre izlenimi verdi. Bilinen kimi
olaylar da bu yargıyı doğruladı.
Bu yılın haziran ve temmuz aylarında
oluşturulan iki duyarlılık alanı Doğu
Karadeniz’in gerçek kimliğini sergileyen büyük
göstergelerdir.
Bunlardan biri, “Derelerin Kardeşliği” öbürü
de “Karadeniz’in Aydınlık Yüzü” adlarını taşıyor.
Artvin ve Rize’de akarsuların üzerinde HES -
(hidro elektrik santralı) yapılmasına karşı
çıkanlar, hareketlerine Derelerin Kardeşliği
adını veriyor. Derelerin yanlış kullanılmasına
karşı çıkıyor.
“Derelerimize dokunma” çağrısı yapıyor!
Bilindiği gibi, Fırtına Vadisi üzerinde
kurulmak istenen HES, doğaseverlerin halkla
birlikte verdiği uğraş sonucu iki yıl önce
durduruldu. Dünyanın 200 eko-koruma
alanlarından biri olan Fırtına Vadisi yıkımdan
kurtuldu.
Derelerin Kardeşliği Platformu, Artvin Papart
Deresi; Rize’nin Çamlıhemşin, Hemşin, Fındıklı
- Çağlayan - Abu Çayeli - Senoz Çataldere ve
İkizdere bölgelerinde yeni HES kurulmasını
istemiyor. “Vadimize dokunma” diyor;
“Bölgenin dünya cenneti vadilerini ve her
geçen gün kuraklaşan dünyada Karadeniz’in
gürül gürül akan derelerini korumak ve bölge
insanının dışa göçünü önlemek” için uğraşıyor.
Herkese duyarlılık çağrısı yapıyor.
Açıklamalar yalnızca eleştiriyle sınırlı değil,
neler yapılması gerektiğinin de altını çiziyor;
bakınız nasıl?
“…. şu anda büyük bir katliam yapılıyor.
Ağaçlar kesiliyor, derenin suyu kurutuluyor.
İkizdere Vadisi’nde 16 santral birden kurmak
için harekete geçildi. Müthiş bir pastayı pay
etmek isteyen ülkenin yol inşaatı ve tekstil
konularında devasa holdingleri birdenbire enerji
uzmanı olup bu devasa pastadan pay alıyorlar.
Bütün bunlar ülkedeki elektrik enerjisinin açığını
kapatmak için yapılıyor. Rüzgâr ve güneş
enerjisinden sonra belki de doğru yollardan biri
de HES olabilir. Hiç kimse buna karşı koyamaz.
Ama bu cennet vadilere can veren, hayat veren
bu derelerin üzerine HES kurmakla bu ülkeye
iyilik değil, ihanet ediliyor. Yıllardır hizmet
götürülmeyen bu vadilere HES değil, doğa
turizmini teşvik ederek gelin. Bu vadileri, bu
dereleri koruyarak yapacağınız her türlü
yatırımda o bölgede yaşayan insanların da
istihdamını düşünerek yapın. Eko tarım, arıcılık,
termal otel yatırımları desteklenerek ekonomik
gelişim sağlanabilir, tarihi konaklar korunarak
tarihi ve kültürel mirasa sahip çıkılabilir.”
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, geçen
günlerde, temiz içme suyunun temel insan
hakkı olduğuna karar verdi. Türkiye, karara
çekimser kaldı; olacak şey değil ama kalabildi!
Böyle bir ortamda Karadeniz’den yükselen
anlamlı “Derelerin Kardeşliği” sesinin, çok
güçlü yankılanarak kalıcılaşması sağlanmalıdır.
Derelerin Kardeşliğini savunanlar, hiç
kuşkusuz, insanların kardeşliğini de sonuna
dek savunur.
Böyle bir sağduyu dolu çağrıyı Karadeniz’in
Aydınlık Yüzü adıyla bir araya gelenler yapıyor
ve şöyle diyorlar:
“Mevsimlik tarım işçisi olarak yıllardır
bölgemize gelen işçilere, kimliklerinden dolayı
ambargo uygulanması iddiaları Karadenizlileri
kaygılandırıyor. İnsanların çalışma hakkı ve
seyahat özgürlüğünün engellenmesi, insanlık
onurunu aşağılayan uygulamalara tabi
tutulmaları hukuksuzdur ve insan haklarına
aykırıdır. Yaratılmaya çalışılan bu düşmanlık
havası Karadeniz’in kardeşlik ruhuna aykırıdır.
Karadeniz coğrafyası farklı kültürleri ve
kimlikleriyle bir kültürler mozaiğidir. Toprağımız
bereketlidir, her şeyi yetiştirmek ve herkesi
kucaklamak mümkündür. Bu topraklarda
sadece düşmanlık tohumları kök salamaz.”
Kısacası, doğal koşulları karşısında zorunlu
olarak duyarlı olan Karadeniz insanı, ülke
sorunları karşısında da barışçı ve dayanışmacı
duyarlılığını bir büyük kararlılıkla sergiliyor; bu
toprakların yarınları için umut ışığı oluyor.
yakupkepenek06@hotmail.com
Geçen hafta Heritage
Foundation’un yayımladığı,
“Türkiye’nin stratejik sürüklenmesini
önlemek” başlıklı rapor
(www.heritage.org/Research/Report
s/2010/07/Countering-Turkey-s-
Strategic-Drift), ABD Temsilciler
Meclisi Dışişleri Komisyonu
oturumunda yaşananlar,
Washington’da havanın AKP
yönetimindeki Türkiye’nin aleyhine
değişmeye başladığını gösteriyor.
‘Neo-conlar’dan ‘ana akım’a
Heritage Foundation’un raporu,
yakın zamana kadar AKP
politikalarına olumlu bakan
çevrelerin kaygılanmaya başladığını
gösteriyordu. Diğer taraftan,
oturuma başkanlık eden temsilci
Howard Berman’ın açış
konuşmasında işaret ettiği gibi,
“komisyonun tarihinde ilk kez,
yalnızca Türkiye’yi tartışmak için bir
oturum yapılıyormuş”. Çünkü, “ABD
ve Atlantik Topluluğu’ylaTürkiye
arasındaki ilişkilerin kritik bir noktaya
geldiğini gösteren güçlü belirtiler
varmış”.
Türkiye’nin bu biçimde
tartışılmaya başlanması, bir süredir
ABD muhafazakâr kesimleri “neo-
con” yazarlar tarafından dile getirilen
eleştirilerin, şimdi her iki partiden
“ana akım” siyasetçileri de
etkilemeye başladığını
düşündürüyor.
AKP’nin doğuşunda, iktidar
olmasında, Bush dönemi neo-con
uzmanlar büyük rol oynadılar. Hatta
Merdan Yanardağ’ın kitabında
sergilediği gibi, AKP’nin bir “ABD
projesi” olduğu bile ileri sürülebilir.
Başlangıçta, AKP’yi, Büyük
Ortadoğu Projesi bağlamında, ılımlı
(ABD yanlısı, İsrail dostu, neo-liberal)
ülke olarak destekleyen neo-con
çevre, “1 Mart Tezkeresi”, Hamas’ın
Türkiye ziyareti olaylarından sonra
tutum değiştirmeye başladı; Weekly
Standard, National Review, Wall
Street Journal gibi yayınlarda, AKP
hükümetini hedef alan yorumlar
yayımlandı. Washington
Institute’den Soner Çağaptay’ın
AKP’ye yönelik analiz ve eleştirileri,
Newsweek gibi kitlesel “ana akım”
yayınlarında yer aldı.
Türkiye-İsrail ilişkileri bozulunca,
bu eleştirilerin dozu giderek arttı,
geçen ay Jim Lobe’un IPS’de
ayrıntılı bir biçimde aktardığı gibi
adeta bir neo-con kampanyasına
dönüştü
(http://ipsnews.net/news.asp?idnew
s=51771).
Komisyonda oturum başkanlığı
yapan Berman’ın, katılan diğer
temsilcilerin komisyona çağrılan
uzmanlara sordukları sorular kadar,
bilgi almak için çağrılan uzmanların
niteliği de bu “kampanyanın” başarılı
olduğunu düşündürüyor.
Berman açış konuşmasında, AKP
iktidara geldikten sonra, kimi
çevrelerde ülkenin gidişatına ilişkin
oluşan kuşkulara işaret ettikten
sonra, “Ama ben onlardan değildim”
dedi. Berman, AKP hükümetinin,
Ortadoğu’da, “ılımlı ve demokratik
bir İslam ülkesi olarak örnek
oluşturabileceğini”
düşünenlerdenmiş. Ancak 2006’da
Hamas’ın Türkiye ziyaretinden sonra
giderek biriken kaygılar onu da
etkilemiş. Önce Türkiye’nin Hamas’ı
yumuşatacağını düşünmüş. Berman,
“Ama dört yıl geçti, Hamas’la Türkiye
arasında temaslar devam etti. Hamas
değişmedi, ama Türkiye değişti”
diyor.
İsrail’e karşı tavrına, Türkiye’nin
Ermeni soykırımını tanımamaktaki
ısrarına, Kıbrıs sorununa, basın
özgürlüğüne, Patrikhane gibi kritik
konulara değinen Berman,
konuşmasında, “AKP hükümeti
Ortadoğu’da güçlü bir liderlik mi
kurmak istiyor? İstiyorsa bu ne
anlama geliyor?” diye de sordu.
Komisyona bilgi almak için
çağrılan uzmanlara, konuşma
sırasına bakarak, komisyonun
aslında ne duymak istediğini de
tahmin edebiliriz sanırım. Soner
Çağaptay, İsrail’e yakın Washington
Enstitute’den. Ross Wilson
ABD’nin eski Türkiye büyükelçisi.
Ian Lesser, German Marshall
Fund’da üst düzey görevli. Michael
Rubin, American Enterprise
Institute’den, “neo-con”ların içinde
AKP hükümetine karşı alarm zillerini
ilk çalan yazarlardan. Komisyon
AKP’ye eleştirel bir konuşmayla
başlıyor, AKP deneyimi olan bir
bürokratla, Avrupa’nın yaklaşımını
yansıtabilecek bir uzmanla devam
ediyor. En son, “neo-con” çevreden,
İsrail yanlısı bir uzman konuşuyor.
İlişkiler hep zordu ama...
Konuşmaları,http://foreignaffairs.h
ouse.gov/hearing_notice.asp?id=11
99 adresinde bulabilirsiniz. Ben
burada yalnızca ilginç bulduğum
kimi noktaları aktarmakla
yetineceğim.
Soner Çağaptay, AKP
hükümetinin dış politikasında ABD
açısından oluşan bildik sorunları
(Hamas, İsrail, İran) özetliyor. AB
sürecine gereken önceliği vermeyen
AKP’nin, artık ülkeyi Atlantik
Topluluğu’nun üyesi olarak
görmediğini ileri sürüyor. Çağaptay’a
göre AKP uygarlıklar çatışması
savını benimsiyor, her yerde
bunun izlerini görüyor. Bir farkla ki
yerini Batı karşısında seçiyor, “Bu
yüzden AKP yönetimindeki bir
Türkiye’nin aracılık yapması
olanaksız”. Çağaptay, AKP’nin ülke
içinde denetimi arttırdığını, bağımsız
basını baskı altına aldığını, bu
nedenle Türkiye’nin bölgedeki en
ABD karşıtı ülke haline geldiğini
vurguluyor. “Çözüm olarak yapacak
pek bir şey yok, ama AKP liderliği ile
siyasi temasları keserek, ilişkiyi
bürokratlar arası temaslarla
sınırlayabiliriz. Türkiye halkına
yönelik, özgürlükleri, kadın haklarını
vb. destekleyen bir kamu diplomasisi
izleyebiliriz” diyor.
Ross Wilson ise Türkiye’nin ABD
açısından önemini, ilişkilerinse hiçbir
zaman kolay olmadığını
vurguladıktan sonra, “ama bu kez,
birçok ana akım yorumcu farklı bir
durum olduğunu saptıyor” diyor.
Türkiye’yi bir Ortadoğu ülkesi olarak
tanımlayan Ross, “Türkiye, İran
karşısında arabulucu olamaz ama
tarafsız da kalamaz” diyor. “Ne
yapmalı” sorusuna cevap olarak
Wilson, son Obama - Erdoğan
görüşmesini örnek veriyor. Wilson’a
gelen bilgilere göre “toplantı
uzunmuş, Obama çok doğrudan
(direct) konuşmuş, sert ve
eleştirelmiş”. Wilson, “İşte tam da
böyle yapmak gerekir” diyor…
Avrupa Birliği’nin deyim yerindeyse
“derin” ruhuna yakın bir yerde, Alman
Marshall Fund’da çalışan Ian Lesser,
bugüne kadar, AKP hükümetine
olumlu yaklaşan bir çizgi izliyordu.
Lesser, komisyona, Türkiye dış
politikasının, “hükümetin kendine
güveninin”… “Türkiye’nin AB, NATO
ve ABD ile stratejik ortaklığa ilgisinin
azalmasının”… “salt AKP’den
kaynaklanmadığını, kültürel, ekonomik
temellere dayandığını” vurguladı.
Böyle diyerek Lesser, “kaygı veren
gelişmeleri”, bence siyasal İslamın
ekonomik ve kültürel yükselişiyle
ilişkilendirmiş oluyordu. Lesser’e göre
AKP dış politikasında “kimi olumlu
yanlar olmakla birlikte, kaygı verici
yanlar daha çoktu”. Lesser’e göre
“Geleneksel ABD-Türkiye
ilişkilerindeki istikrarın kaynağı olarak
transatlantik ortaklığının, Türkiye dış
politikası içindeki ağırlığında sürekli
gerileme yaşanıyor”… “Türkiye’nin
İran ve Ortadoğu konularındaki
tutumları transatlantik ortakların
perspektifiyle uyumsuz”.
Son konuşmacı Rubin,
temsilcilere, AKP yönetiminin,
“Türkiye’yi planlı bir biçimde
Arapların ve İran’ın Ortadoğu’suna
yönelttiğini, burada en radikal
unsurlarla yakınlaştığını, ülkeyi de
çok köklü biçimde dönüştürdüğünü”
anlattı. Rubin, AKP’nin laik eğitimi
bozduğunu, yargı bağımsızlığını
azalttığını, siyasi rakiplerini güvenlik
güçlerine izlettiğini, basının
bağımsızlığını zayıflattığını savundu.
Reuters ve Amerika’nın Sesi,
oturuma katılan temsilcilerin
sordukları kimi soruları ve kaygılarını
aktardılar. Örneğin, Dişişleri
Komisyonu’nun en kıdemli üyesi
Ros-Lehtinen (Cumhuriyetçi)
Türkiye’nin tavrının ikili ilişkileri
bozduğunu, Gazze ablukasını delme
çabasının provokasyon olduğunu
söylemiş. Ros-Lehtinen, AKP’yi
İslami bir parti olarak niteleyerek,
Ergenekon soruşturmasını
eleştirmiş. Gary Ackerman
“Türkiye’yi nasıl geri kazanırız” diye
sormuş. Bir temsilci, ilişkilerin
gözden geçirilmesi gerektiğini
söylemiş. Bir başkası, ilişkilerin
pamuk ipliğine bağlı bir duruma
geldiğini düşünüyormuş.
Özetle, Washington’un AKP’ye
bakışında bir değişimin başladığı
görülüyor...
Washington’da Hava Bozuyor…
erginy@tr.net
http://erginyildizoglu.blogspot.com
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA
‘Kurlardan canõmõz yanõyor’ diyen TİM Başkanõ Mehmet Büyükekşi, para otoritesi ve bankalarõ topa tuttu
İZMİR (Cumhuriyet Ege Bü-
rosu) - Temmuz ayõnda ihracatõn
yüzde 5.97 artõşla 9 milyar 417
milyon dolara çõktõğõnõ açõklayan
Türkiye İhracatçõlar Meclisi (TİM)
Başkanõ Mehmet Büyükekşi, “üre-
tici ve ihracatçõnõn canõnõ yakan” kur
sorunlarõna değinirken, günlük dö-
viz spekülasyonu yapanlara çattõ. Bü-
yükekşi, Tobin vergisi önerisini tek-
rarlarken, bankalara çattõ.
Büyükekşi, Petkim Petro Kimya
Holding Tesislerinde düzenlediği
toplantõda açõklanan sonuçlarõ, “her
şeye karşın” moral verici bulduk-
larõnõ belirterek şunlarõ söyledi:
Konu dönüp dolaşõp kurlarõn re-
kabetçi düzeyde olmasõna geliyor.
Kur istikrarõ için en büyük görev
Merkez Bankamõzda. Yabancõ para
karşõlõk oranlarõnõ arttõrmasõnõ tak-
dirle karşõlõyoruz. Ama yetmez.
Talebimiz 50 baz puanlõk bir fa-
iz indirimi yapmasõ, günlük 30 mil-
yon dolar alõm miktarõnõ 50 milyon
dolar ve 50 milyon Avro seviyesine
çõkarmasõdõr. İki günde 2 milyar do-
larlõk sõcak paranõn girdiği bir or-
tamda bu sorun olmaz.
Dalgalõ kurun kendisinden çok,
ticari amaç haricindeki döviz iş-
lemlerinin çokluğu ve hacmi de kur
hareketlerini etkiliyor. Herhangi bir
ithalat, ihracat ve doğrudan yatõrõm
yapmadõğõ halde sürekli döviz işle-
mi yapan kesimler sebebiyle, döviz
kurlarõ istikrar kazanmõyor. TL fai-
ze göre pozisyon alan yerli ve ya-
bancõ yatõrõmcõlar, sürekli “doldur-
boşalt” tarzõnda işlem yapõyor. Ban-
kalar da durmadan “al-sat” öneri-
sinde bulunarak bunu teşvik ediyor.
Döviz büfelerinden yapõlan iş-
lemler de etkili. Bu ortam hem Türk
vatandaşõnõ döviz spekülatörü ko-
numuna getirmiş ve piyasalarõmõz,
günübirlik gelen yabancõlarõn ra-
hatlõkla at oynattõğõ bir hale gelmiştir.
Bazen çok küçük kar oranlarõ için
yaratõlan dalgalanma bize büyük
zarar veriyor.
Para otoritesi bu duruma seyirci
kalõyor. Önerimiz, portföy ya da spe-
külatif amaçlõ döviz alõm satõmla-
rõnda, her işlem için yüzde 1 ora-
nõnda “kur istikrar fonuna” bir ke-
sinti yapõlmasõdõr.
TEMMUZ İHRACATI
YÜZDE 5.97 ARTTI
Üretici ile
market fiyat
farkı yüzde 331
50 işadamı Gana’yı takibe aldıEkonomi Servisi - Türkiye Zi-
raat Odalarõ Birliği’nin (TZOB)
temmuz ayõ fiyatlarõyla ilgili yap-
tõğõ araştõrmaya göre üretici ile
market fiyatlarõ arasõndaki fark
yüzde 331’i buldu.
Ürün gruplarõ itibarõyla bu oranõn,
baklagillerde yüzde 269’lara, pi-
rinçte yüzde 167’lere, kurutulmuş
ürünlerde yüzde 282’lere, hayvan-
sal ürünlerde yüzde 203’lere, yaş
sebze ve meyvede ise yüzde 331’le-
re çõktõğõ görüldü. Temmuz ayõn-
daki market fiyatlarõna bakõldõğõn-
da 5 üründe fiyat değişimi olmaz-
ken, 10 üründe azalma, 14 üründe
ise fiyat artõşõ oldu. Buna göre şef-
talide yüzde 8.8, yeşil mercimekte
yüzde 6.7, dana etinde yüzde 6.1,
limonda yüzde 5.5, yeşil fasulyede
yüzde 5, soğanda yüzde 3.2, kuru
incirde yüzde 2.8, yumurtada yüz-
de 2.3, kuzu etinde yüzde 1.7, tavuk
etinde yüzde 1.2, kõrmõzõ merci-
mekte yüzde 1, pirinçte yüzde 1,
fõndõkta ve elmada yüzde 0.8 fiyat
artõşõ yaşandõ.
Öte yandan İstanbul Ticaret Oda-
sõ (İTO) tarafõndan İstanbul için ha-
zõrlanan 1995 bazlõ Ücretliler Ge-
çinme Endeksi’ne göre temmuzda
perakende fiyatlar yüzde 1.83 aza-
lõrken, Toptan Eşya Fiyatlarõ En-
deksi’ne göre toptan fiyatlar ise yüz-
de 0.24 oranõnda arttõ. İTO’nun fi-
yat endekslerinin, temmuz ayõnõn
bir önceki yõlõn aynõ ayõ ile karşõ-
laştõrmasõnda perakende fiyatlar
yüzde 7.84, toptan fiyatlar yüzde
9.44 oranõnda artõş kaydetti.
THY 50 işadamõ ile Gana’nõn başkenti
Akra’ya çõkarma yaptõ. İstanbul Akra uçuşu
sayesinde iki ülke arasõndaki ticaret hacminin
kõsa sürede ikiye katlanmasõ hedefleniyor.
THY’nin hat açõlõşõyla birlikte Ga-
na’yõ mercek altõna alan 50 Türk işa-
damlarõ, Ganalõ işadamlarõyla bir di-
zi görüşme gerçekleştirdiler. Görüş-
melerde başta gõda olmak üzere, in-
şaat, makine, kimya, hazõr giyim gi-
bi alanlarda işbirliği imkânlarõ gö-
rüşüldü. Aralarõnda Bifa Büsküvi, Di-
mes Gõda, BMC, Çilek Mobilya,
Uğur Soğutma, Aydõnlõ Hazõr Giyim
gibi şirketlerin üst düzey temsilci-
lerinin de yer aldõğõ toplantõya TİM,
DEİK ve Alõşveriş Merkezi Derne-
ği’nden de temsilciler katõldõ.
Gana Türkiye Büyükelçisi Kenan
Tepedelen THY’nin Akra’ya ilk uçuşuyla
birlikte Gana’ya inşaat, tarõm, gõda ve
petrokimya alanlarõnda faaliyet gösteren fir-
malarõn yetkililerinin geldiğini belirtti.
Gana’da 1 milyon konut açõğõ bulunduğu-
nu söyleyen Tepedelen, burada inşaat şir-
ketlerine çok fazla iş düştüğünü bildirdi.
Tepedelen, “2010 Şubatõ’ndan itibaren
Gana’daki görevime başladõm. Şu anda
otelde kalõyorum ve işleri otelden yürütü-
yorum. Hâlâ bir konsolosluk binamõz yok.
Konsolosluk binasõ devreye girmeden vize
de veremiyoruz. Ganalõ işadamlarõ Türki-
ye’ye gitmek için Nijerya’dan vize almak zo-
runda kalõyor” diye konuştu.
ŞEHRİBAN KIRAÇ
AKRA - Yõllõk 175 mil-
yon dolar olan Türkiye ile
Gana arasõndaki ticaret hac-
mi Türk Hava Yollarõ’nõn
(THY) Gana’nõn başkenti
Akra’ya uçuşlara başlama-
sõ ile kõsa sürede ikiye kat-
lanacak.
Geçen şubat ayõnda Ga-
na’ya büyükelçi atayan Tür-
kiye’nin hâlâ ülkede kon-
solosluk binasõnõn olma-
masõ iki ülke işadamlarõna
özellikle vize verilmesi açõ-
sõndan sõkõntõ yaratõyor.
THY, 15 Temmuz’dan
itibaren İstanbul-Akra uçuş-
larõna başladõ. Nijerya’nõn
Lagos kentinden aktarmalõ
olan Akra uçuşlarõ pazarte-
si, salõ, perşembe ve cu-
martesi olmak üzere hafta-
nõn dört günü gerçekleştiri-
lecek. 399 dolar gidiş dönüş
promosyon fiyatõ olarak be-
lirlenen THY’nin uçuşlarõ
için bir tören düzenlendi.
Toplantõya DEİK bünye-
sinde faaliyet gösteren 50’ye
yakõn işadamõ heyeti de ka-
tõldõ. THY Uçuş İşletme
Genel Müdür Yardõmcõsõ
Asaf Ahmed Bora, Ga-
na’ya bir köprü oluşturma-
nõn mutluluğunu yaşadõkla-
rõnõ söyledi.
Türkiye’nin Afrika’yla
2005’te 9 milyar dolar tica-
ret hacminin bulunduğunu
anõmsatan Bora, 2009 sonu
itibarõyla ise bu rakamõn
15.9 milyar dolar düzeyine
ulaştõğõnõ anlattõ. Bora,
THY’nin
attõğõ adõm-
la birlikte iki
ülke arasõnda 175 milyon
dolar olan yõllõk ticaret hac-
minin daha da yükseleceği-
ni aktardõ.
Gana Hava Meydanlarõ
Müdürü Doreen Qwusu-
Fianko da Türkiye’de Hõ-
ristiyanlar açõsõndan çok sa-
yõda ziyaret edilecek yer
olduğunu belirterek İstanbul
üzerinden Tel Aviv’e ve
dolayõsõyla Kudüs’e bağ-
lantõlarõnõn rahat bir şekilde
gerçekleşecek olmasõnõn da
Ganalõlar açõsõndan heyecan
verici olduğunu dile getirdi.
Sel mağduru çiftçilerin
borçlarõ bir yõl ertelendi
Ekonomi Servisi - 15 Mayõs-20 Temmuz
tarihleri arasõnda meydana gelen dolu, sel ve
aşõrõ yağõş nedeniyle ürünleri yüzde 30
oranõnda zarar gören çiftçi kayõt sistemine bağlõ
çiftçilerin Ziraat Bankasõ ve tarõm kredi
kooperatiflerine olan borçlarõ bir yõl süreyle
ertelendi.
Konuya ilişkin karar Tarõm ve Köyişleri
Bakanlõğõ’nõn yazõsõ ve Bakanlar Kurulu’nun
onayõ ile Resmi Gazete’de yayõmlanarak
yürürlüğe girdi.
Kararname ekine göre, tarõmsal kredi borçlarõnõn
ertelemesinden Afyonkarahisar, Ağrõ, Aksaray,
Amasya, Ankara, Antalya, Ardahan, Artvin,
Aydõn, Bingöl, Bitlis, Burdur, Bursa, Çankõrõ,
Çorum, Denizli, Eskişehir, Giresun, Hatay,
Iğdõr, Isparta, İstanbul, Kahramanmaraş,
Karaman, Kars, Kõrşehir, Kilis, Kocaeli,
Konya, Kütahya, Manisa, Muğla, Muş,
Nevşehir, Niğde, Rize, Sakarya, Samsun,
Sivas, Tokat, Uşak ve Yozgat illerinde faaliyet
gösterenler yararlanacak.
Büyükekşi, herhangi
bir ithalat, ihracat ve
doğrudan yatõrõm
yapmadõğõ halde
sürekli döviz işlemi
yapan kesimlere vergi
getirilmesini istedi ve
para otoritesinin
piyasada at oynatan
sõcak paraya seyirci
kaldõğõnõ söyledi.
TİM verilerine göre bu yõl tem-
muzda ihracat, 2009’un aynõ ayõ-
na göre yüzde 5.97 artõşla 9 mil-
yar 417 milyon dolar oldu. Ocak-
Temmuz döneminde ihracat yüzde
13.14 artõşla 64 milyar 239 milyon
dolara yükseldi. Son 12 aylõk top-
lam ihracat da yüzde 109 milyar
596 milyon dolarõ buldu. Tem-
muzda en fazla ihracatõ 1 milyar
382 milyon dolarla otomotiv sek-
törü yaptõ. Onu 1 milyar 377 mil-
yon dolarla hazõr giyim ve kon-
feksiyon, 1 milyar 90 milyon do-
larla kimyevi madde ve mamulle-
ri izledi. Otomotiv endüstrisi ih-
racatõ geçen temmuza göre yüzde
6.1 geriledi.
SIRA KONSOLOSLUKTA
THY uçuşlarõyla 175 milyon dolarlõk ticaret hacminin kõsa sürede katlanmasõ bekleniyor
Asaf Ahmed
Bora ve Gana
Hava Meydan-
ları Müdürü
Doreen Qwusu-
Fianko THY
Akra uçuşları-
nın talebe göre
arttırılacağını
söylediler.
‘Dövizdespekülasyonuönleyin’