19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
[email protected] 2 AĞUSTOS 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 13 CMYB C M Y B ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Karadeniz’den Yükselen İki Ses Doğu Karadeniz’in olağandışı bir doğal yapısı var. Doğal yapı, insan davranışlarına doğrudan yansıyor. Doğu Karadeniz, geçmişte, Sovyetler Birliği - Gürcistan’a sınır komşuluğunun olumsuzluklarını sürekli yaşadı. Sovyetler’in dağılmasından sonra da hiç olmaması gerekirken aşırı sağ dünya görüşünün kol gezdiği bir yöre izlenimi verdi. Bilinen kimi olaylar da bu yargıyı doğruladı. Bu yılın haziran ve temmuz aylarında oluşturulan iki duyarlılık alanı Doğu Karadeniz’in gerçek kimliğini sergileyen büyük göstergelerdir. Bunlardan biri, “Derelerin Kardeşliği” öbürü de “Karadeniz’in Aydınlık Yüzü” adlarını taşıyor. Artvin ve Rize’de akarsuların üzerinde HES - (hidro elektrik santralı) yapılmasına karşı çıkanlar, hareketlerine Derelerin Kardeşliği adını veriyor. Derelerin yanlış kullanılmasına karşı çıkıyor. “Derelerimize dokunma” çağrısı yapıyor! Bilindiği gibi, Fırtına Vadisi üzerinde kurulmak istenen HES, doğaseverlerin halkla birlikte verdiği uğraş sonucu iki yıl önce durduruldu. Dünyanın 200 eko-koruma alanlarından biri olan Fırtına Vadisi yıkımdan kurtuldu. Derelerin Kardeşliği Platformu, Artvin Papart Deresi; Rize’nin Çamlıhemşin, Hemşin, Fındıklı - Çağlayan - Abu Çayeli - Senoz Çataldere ve İkizdere bölgelerinde yeni HES kurulmasını istemiyor. “Vadimize dokunma” diyor; “Bölgenin dünya cenneti vadilerini ve her geçen gün kuraklaşan dünyada Karadeniz’in gürül gürül akan derelerini korumak ve bölge insanının dışa göçünü önlemek” için uğraşıyor. Herkese duyarlılık çağrısı yapıyor. Açıklamalar yalnızca eleştiriyle sınırlı değil, neler yapılması gerektiğinin de altını çiziyor; bakınız nasıl? “…. şu anda büyük bir katliam yapılıyor. Ağaçlar kesiliyor, derenin suyu kurutuluyor. İkizdere Vadisi’nde 16 santral birden kurmak için harekete geçildi. Müthiş bir pastayı pay etmek isteyen ülkenin yol inşaatı ve tekstil konularında devasa holdingleri birdenbire enerji uzmanı olup bu devasa pastadan pay alıyorlar. Bütün bunlar ülkedeki elektrik enerjisinin açığını kapatmak için yapılıyor. Rüzgâr ve güneş enerjisinden sonra belki de doğru yollardan biri de HES olabilir. Hiç kimse buna karşı koyamaz. Ama bu cennet vadilere can veren, hayat veren bu derelerin üzerine HES kurmakla bu ülkeye iyilik değil, ihanet ediliyor. Yıllardır hizmet götürülmeyen bu vadilere HES değil, doğa turizmini teşvik ederek gelin. Bu vadileri, bu dereleri koruyarak yapacağınız her türlü yatırımda o bölgede yaşayan insanların da istihdamını düşünerek yapın. Eko tarım, arıcılık, termal otel yatırımları desteklenerek ekonomik gelişim sağlanabilir, tarihi konaklar korunarak tarihi ve kültürel mirasa sahip çıkılabilir.” Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, geçen günlerde, temiz içme suyunun temel insan hakkı olduğuna karar verdi. Türkiye, karara çekimser kaldı; olacak şey değil ama kalabildi! Böyle bir ortamda Karadeniz’den yükselen anlamlı “Derelerin Kardeşliği” sesinin, çok güçlü yankılanarak kalıcılaşması sağlanmalıdır. Derelerin Kardeşliğini savunanlar, hiç kuşkusuz, insanların kardeşliğini de sonuna dek savunur. Böyle bir sağduyu dolu çağrıyı Karadeniz’in Aydınlık Yüzü adıyla bir araya gelenler yapıyor ve şöyle diyorlar: “Mevsimlik tarım işçisi olarak yıllardır bölgemize gelen işçilere, kimliklerinden dolayı ambargo uygulanması iddiaları Karadenizlileri kaygılandırıyor. İnsanların çalışma hakkı ve seyahat özgürlüğünün engellenmesi, insanlık onurunu aşağılayan uygulamalara tabi tutulmaları hukuksuzdur ve insan haklarına aykırıdır. Yaratılmaya çalışılan bu düşmanlık havası Karadeniz’in kardeşlik ruhuna aykırıdır. Karadeniz coğrafyası farklı kültürleri ve kimlikleriyle bir kültürler mozaiğidir. Toprağımız bereketlidir, her şeyi yetiştirmek ve herkesi kucaklamak mümkündür. Bu topraklarda sadece düşmanlık tohumları kök salamaz.” Kısacası, doğal koşulları karşısında zorunlu olarak duyarlı olan Karadeniz insanı, ülke sorunları karşısında da barışçı ve dayanışmacı duyarlılığını bir büyük kararlılıkla sergiliyor; bu toprakların yarınları için umut ışığı oluyor. [email protected] Geçen hafta Heritage Foundation’un yayımladığı, “Türkiye’nin stratejik sürüklenmesini önlemek” başlıklı rapor (www.heritage.org/Research/Report s/2010/07/Countering-Turkey-s- Strategic-Drift), ABD Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu oturumunda yaşananlar, Washington’da havanın AKP yönetimindeki Türkiye’nin aleyhine değişmeye başladığını gösteriyor. ‘Neo-conlar’dan ‘ana akım’a Heritage Foundation’un raporu, yakın zamana kadar AKP politikalarına olumlu bakan çevrelerin kaygılanmaya başladığını gösteriyordu. Diğer taraftan, oturuma başkanlık eden temsilci Howard Berman’ın açış konuşmasında işaret ettiği gibi, “komisyonun tarihinde ilk kez, yalnızca Türkiye’yi tartışmak için bir oturum yapılıyormuş”. Çünkü, “ABD ve Atlantik Topluluğu’ylaTürkiye arasındaki ilişkilerin kritik bir noktaya geldiğini gösteren güçlü belirtiler varmış”. Türkiye’nin bu biçimde tartışılmaya başlanması, bir süredir ABD muhafazakâr kesimleri “neo- con” yazarlar tarafından dile getirilen eleştirilerin, şimdi her iki partiden “ana akım” siyasetçileri de etkilemeye başladığını düşündürüyor. AKP’nin doğuşunda, iktidar olmasında, Bush dönemi neo-con uzmanlar büyük rol oynadılar. Hatta Merdan Yanardağ’ın kitabında sergilediği gibi, AKP’nin bir “ABD projesi” olduğu bile ileri sürülebilir. Başlangıçta, AKP’yi, Büyük Ortadoğu Projesi bağlamında, ılımlı (ABD yanlısı, İsrail dostu, neo-liberal) ülke olarak destekleyen neo-con çevre, “1 Mart Tezkeresi”, Hamas’ın Türkiye ziyareti olaylarından sonra tutum değiştirmeye başladı; Weekly Standard, National Review, Wall Street Journal gibi yayınlarda, AKP hükümetini hedef alan yorumlar yayımlandı. Washington Institute’den Soner Çağaptay’ın AKP’ye yönelik analiz ve eleştirileri, Newsweek gibi kitlesel “ana akım” yayınlarında yer aldı. Türkiye-İsrail ilişkileri bozulunca, bu eleştirilerin dozu giderek arttı, geçen ay Jim Lobe’un IPS’de ayrıntılı bir biçimde aktardığı gibi adeta bir neo-con kampanyasına dönüştü (http://ipsnews.net/news.asp?idnew s=51771). Komisyonda oturum başkanlığı yapan Berman’ın, katılan diğer temsilcilerin komisyona çağrılan uzmanlara sordukları sorular kadar, bilgi almak için çağrılan uzmanların niteliği de bu “kampanyanın” başarılı olduğunu düşündürüyor. Berman açış konuşmasında, AKP iktidara geldikten sonra, kimi çevrelerde ülkenin gidişatına ilişkin oluşan kuşkulara işaret ettikten sonra, “Ama ben onlardan değildim” dedi. Berman, AKP hükümetinin, Ortadoğu’da, “ılımlı ve demokratik bir İslam ülkesi olarak örnek oluşturabileceğini” düşünenlerdenmiş. Ancak 2006’da Hamas’ın Türkiye ziyaretinden sonra giderek biriken kaygılar onu da etkilemiş. Önce Türkiye’nin Hamas’ı yumuşatacağını düşünmüş. Berman, “Ama dört yıl geçti, Hamas’la Türkiye arasında temaslar devam etti. Hamas değişmedi, ama Türkiye değişti” diyor. İsrail’e karşı tavrına, Türkiye’nin Ermeni soykırımını tanımamaktaki ısrarına, Kıbrıs sorununa, basın özgürlüğüne, Patrikhane gibi kritik konulara değinen Berman, konuşmasında, “AKP hükümeti Ortadoğu’da güçlü bir liderlik mi kurmak istiyor? İstiyorsa bu ne anlama geliyor?” diye de sordu. Komisyona bilgi almak için çağrılan uzmanlara, konuşma sırasına bakarak, komisyonun aslında ne duymak istediğini de tahmin edebiliriz sanırım. Soner Çağaptay, İsrail’e yakın Washington Enstitute’den. Ross Wilson ABD’nin eski Türkiye büyükelçisi. Ian Lesser, German Marshall Fund’da üst düzey görevli. Michael Rubin, American Enterprise Institute’den, “neo-con”ların içinde AKP hükümetine karşı alarm zillerini ilk çalan yazarlardan. Komisyon AKP’ye eleştirel bir konuşmayla başlıyor, AKP deneyimi olan bir bürokratla, Avrupa’nın yaklaşımını yansıtabilecek bir uzmanla devam ediyor. En son, “neo-con” çevreden, İsrail yanlısı bir uzman konuşuyor. İlişkiler hep zordu ama... Konuşmaları,http://foreignaffairs.h ouse.gov/hearing_notice.asp?id=11 99 adresinde bulabilirsiniz. Ben burada yalnızca ilginç bulduğum kimi noktaları aktarmakla yetineceğim. Soner Çağaptay, AKP hükümetinin dış politikasında ABD açısından oluşan bildik sorunları (Hamas, İsrail, İran) özetliyor. AB sürecine gereken önceliği vermeyen AKP’nin, artık ülkeyi Atlantik Topluluğu’nun üyesi olarak görmediğini ileri sürüyor. Çağaptay’a göre AKP uygarlıklar çatışması savını benimsiyor, her yerde bunun izlerini görüyor. Bir farkla ki yerini Batı karşısında seçiyor, “Bu yüzden AKP yönetimindeki bir Türkiye’nin aracılık yapması olanaksız”. Çağaptay, AKP’nin ülke içinde denetimi arttırdığını, bağımsız basını baskı altına aldığını, bu nedenle Türkiye’nin bölgedeki en ABD karşıtı ülke haline geldiğini vurguluyor. “Çözüm olarak yapacak pek bir şey yok, ama AKP liderliği ile siyasi temasları keserek, ilişkiyi bürokratlar arası temaslarla sınırlayabiliriz. Türkiye halkına yönelik, özgürlükleri, kadın haklarını vb. destekleyen bir kamu diplomasisi izleyebiliriz” diyor. Ross Wilson ise Türkiye’nin ABD açısından önemini, ilişkilerinse hiçbir zaman kolay olmadığını vurguladıktan sonra, “ama bu kez, birçok ana akım yorumcu farklı bir durum olduğunu saptıyor” diyor. Türkiye’yi bir Ortadoğu ülkesi olarak tanımlayan Ross, “Türkiye, İran karşısında arabulucu olamaz ama tarafsız da kalamaz” diyor. “Ne yapmalı” sorusuna cevap olarak Wilson, son Obama - Erdoğan görüşmesini örnek veriyor. Wilson’a gelen bilgilere göre “toplantı uzunmuş, Obama çok doğrudan (direct) konuşmuş, sert ve eleştirelmiş”. Wilson, “İşte tam da böyle yapmak gerekir” diyor… Avrupa Birliği’nin deyim yerindeyse “derin” ruhuna yakın bir yerde, Alman Marshall Fund’da çalışan Ian Lesser, bugüne kadar, AKP hükümetine olumlu yaklaşan bir çizgi izliyordu. Lesser, komisyona, Türkiye dış politikasının, “hükümetin kendine güveninin”… “Türkiye’nin AB, NATO ve ABD ile stratejik ortaklığa ilgisinin azalmasının”… “salt AKP’den kaynaklanmadığını, kültürel, ekonomik temellere dayandığını” vurguladı. Böyle diyerek Lesser, “kaygı veren gelişmeleri”, bence siyasal İslamın ekonomik ve kültürel yükselişiyle ilişkilendirmiş oluyordu. Lesser’e göre AKP dış politikasında “kimi olumlu yanlar olmakla birlikte, kaygı verici yanlar daha çoktu”. Lesser’e göre “Geleneksel ABD-Türkiye ilişkilerindeki istikrarın kaynağı olarak transatlantik ortaklığının, Türkiye dış politikası içindeki ağırlığında sürekli gerileme yaşanıyor”… “Türkiye’nin İran ve Ortadoğu konularındaki tutumları transatlantik ortakların perspektifiyle uyumsuz”. Son konuşmacı Rubin, temsilcilere, AKP yönetiminin, “Türkiye’yi planlı bir biçimde Arapların ve İran’ın Ortadoğu’suna yönelttiğini, burada en radikal unsurlarla yakınlaştığını, ülkeyi de çok köklü biçimde dönüştürdüğünü” anlattı. Rubin, AKP’nin laik eğitimi bozduğunu, yargı bağımsızlığını azalttığını, siyasi rakiplerini güvenlik güçlerine izlettiğini, basının bağımsızlığını zayıflattığını savundu. Reuters ve Amerika’nın Sesi, oturuma katılan temsilcilerin sordukları kimi soruları ve kaygılarını aktardılar. Örneğin, Dişişleri Komisyonu’nun en kıdemli üyesi Ros-Lehtinen (Cumhuriyetçi) Türkiye’nin tavrının ikili ilişkileri bozduğunu, Gazze ablukasını delme çabasının provokasyon olduğunu söylemiş. Ros-Lehtinen, AKP’yi İslami bir parti olarak niteleyerek, Ergenekon soruşturmasını eleştirmiş. Gary Ackerman “Türkiye’yi nasıl geri kazanırız” diye sormuş. Bir temsilci, ilişkilerin gözden geçirilmesi gerektiğini söylemiş. Bir başkası, ilişkilerin pamuk ipliğine bağlı bir duruma geldiğini düşünüyormuş. Özetle, Washington’un AKP’ye bakışında bir değişimin başladığı görülüyor... Washington’da Hava Bozuyor… [email protected] http://erginyildizoglu.blogspot.com DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA ‘Kurlardan canõmõz yanõyor’ diyen TİM Başkanõ Mehmet Büyükekşi, para otoritesi ve bankalarõ topa tuttu İZMİR (Cumhuriyet Ege Bü- rosu) - Temmuz ayõnda ihracatõn yüzde 5.97 artõşla 9 milyar 417 milyon dolara çõktõğõnõ açõklayan Türkiye İhracatçõlar Meclisi (TİM) Başkanõ Mehmet Büyükekşi, “üre- tici ve ihracatçõnõn canõnõ yakan” kur sorunlarõna değinirken, günlük dö- viz spekülasyonu yapanlara çattõ. Bü- yükekşi, Tobin vergisi önerisini tek- rarlarken, bankalara çattõ. Büyükekşi, Petkim Petro Kimya Holding Tesislerinde düzenlediği toplantõda açõklanan sonuçlarõ, “her şeye karşın” moral verici bulduk- larõnõ belirterek şunlarõ söyledi: Konu dönüp dolaşõp kurlarõn re- kabetçi düzeyde olmasõna geliyor. Kur istikrarõ için en büyük görev Merkez Bankamõzda. Yabancõ para karşõlõk oranlarõnõ arttõrmasõnõ tak- dirle karşõlõyoruz. Ama yetmez. Talebimiz 50 baz puanlõk bir fa- iz indirimi yapmasõ, günlük 30 mil- yon dolar alõm miktarõnõ 50 milyon dolar ve 50 milyon Avro seviyesine çõkarmasõdõr. İki günde 2 milyar do- larlõk sõcak paranõn girdiği bir or- tamda bu sorun olmaz.  Dalgalõ kurun kendisinden çok, ticari amaç haricindeki döviz iş- lemlerinin çokluğu ve hacmi de kur hareketlerini etkiliyor. Herhangi bir ithalat, ihracat ve doğrudan yatõrõm yapmadõğõ halde sürekli döviz işle- mi yapan kesimler sebebiyle, döviz kurlarõ istikrar kazanmõyor. TL fai- ze göre pozisyon alan yerli ve ya- bancõ yatõrõmcõlar, sürekli “doldur- boşalt” tarzõnda işlem yapõyor. Ban- kalar da durmadan “al-sat” öneri- sinde bulunarak bunu teşvik ediyor.  Döviz büfelerinden yapõlan iş- lemler de etkili. Bu ortam hem Türk vatandaşõnõ döviz spekülatörü ko- numuna getirmiş ve piyasalarõmõz, günübirlik gelen yabancõlarõn ra- hatlõkla at oynattõğõ bir hale gelmiştir. Bazen çok küçük kar oranlarõ için yaratõlan dalgalanma bize büyük zarar veriyor. Para otoritesi bu duruma seyirci kalõyor. Önerimiz, portföy ya da spe- külatif amaçlõ döviz alõm satõmla- rõnda, her işlem için yüzde 1 ora- nõnda “kur istikrar fonuna” bir ke- sinti yapõlmasõdõr. TEMMUZ İHRACATI YÜZDE 5.97 ARTTI Üretici ile market fiyat farkı yüzde 331 50 işadamı Gana’yı takibe aldıEkonomi Servisi - Türkiye Zi- raat Odalarõ Birliği’nin (TZOB) temmuz ayõ fiyatlarõyla ilgili yap- tõğõ araştõrmaya göre üretici ile market fiyatlarõ arasõndaki fark yüzde 331’i buldu. Ürün gruplarõ itibarõyla bu oranõn, baklagillerde yüzde 269’lara, pi- rinçte yüzde 167’lere, kurutulmuş ürünlerde yüzde 282’lere, hayvan- sal ürünlerde yüzde 203’lere, yaş sebze ve meyvede ise yüzde 331’le- re çõktõğõ görüldü. Temmuz ayõn- daki market fiyatlarõna bakõldõğõn- da 5 üründe fiyat değişimi olmaz- ken, 10 üründe azalma, 14 üründe ise fiyat artõşõ oldu. Buna göre şef- talide yüzde 8.8, yeşil mercimekte yüzde 6.7, dana etinde yüzde 6.1, limonda yüzde 5.5, yeşil fasulyede yüzde 5, soğanda yüzde 3.2, kuru incirde yüzde 2.8, yumurtada yüz- de 2.3, kuzu etinde yüzde 1.7, tavuk etinde yüzde 1.2, kõrmõzõ merci- mekte yüzde 1, pirinçte yüzde 1, fõndõkta ve elmada yüzde 0.8 fiyat artõşõ yaşandõ. Öte yandan İstanbul Ticaret Oda- sõ (İTO) tarafõndan İstanbul için ha- zõrlanan 1995 bazlõ Ücretliler Ge- çinme Endeksi’ne göre temmuzda perakende fiyatlar yüzde 1.83 aza- lõrken, Toptan Eşya Fiyatlarõ En- deksi’ne göre toptan fiyatlar ise yüz- de 0.24 oranõnda arttõ. İTO’nun fi- yat endekslerinin, temmuz ayõnõn bir önceki yõlõn aynõ ayõ ile karşõ- laştõrmasõnda perakende fiyatlar yüzde 7.84, toptan fiyatlar yüzde 9.44 oranõnda artõş kaydetti. THY 50 işadamõ ile Gana’nõn başkenti Akra’ya çõkarma yaptõ. İstanbul Akra uçuşu sayesinde iki ülke arasõndaki ticaret hacminin kõsa sürede ikiye katlanmasõ hedefleniyor. THY’nin hat açõlõşõyla birlikte Ga- na’yõ mercek altõna alan 50 Türk işa- damlarõ, Ganalõ işadamlarõyla bir di- zi görüşme gerçekleştirdiler. Görüş- melerde başta gõda olmak üzere, in- şaat, makine, kimya, hazõr giyim gi- bi alanlarda işbirliği imkânlarõ gö- rüşüldü. Aralarõnda Bifa Büsküvi, Di- mes Gõda, BMC, Çilek Mobilya, Uğur Soğutma, Aydõnlõ Hazõr Giyim gibi şirketlerin üst düzey temsilci- lerinin de yer aldõğõ toplantõya TİM, DEİK ve Alõşveriş Merkezi Derne- ği’nden de temsilciler katõldõ. Gana Türkiye Büyükelçisi Kenan Tepedelen THY’nin Akra’ya ilk uçuşuyla birlikte Gana’ya inşaat, tarõm, gõda ve petrokimya alanlarõnda faaliyet gösteren fir- malarõn yetkililerinin geldiğini belirtti. Gana’da 1 milyon konut açõğõ bulunduğu- nu söyleyen Tepedelen, burada inşaat şir- ketlerine çok fazla iş düştüğünü bildirdi. Tepedelen, “2010 Şubatõ’ndan itibaren Gana’daki görevime başladõm. Şu anda otelde kalõyorum ve işleri otelden yürütü- yorum. Hâlâ bir konsolosluk binamõz yok. Konsolosluk binasõ devreye girmeden vize de veremiyoruz. Ganalõ işadamlarõ Türki- ye’ye gitmek için Nijerya’dan vize almak zo- runda kalõyor” diye konuştu. ŞEHRİBAN KIRAÇ AKRA - Yõllõk 175 mil- yon dolar olan Türkiye ile Gana arasõndaki ticaret hac- mi Türk Hava Yollarõ’nõn (THY) Gana’nõn başkenti Akra’ya uçuşlara başlama- sõ ile kõsa sürede ikiye kat- lanacak. Geçen şubat ayõnda Ga- na’ya büyükelçi atayan Tür- kiye’nin hâlâ ülkede kon- solosluk binasõnõn olma- masõ iki ülke işadamlarõna özellikle vize verilmesi açõ- sõndan sõkõntõ yaratõyor. THY, 15 Temmuz’dan itibaren İstanbul-Akra uçuş- larõna başladõ. Nijerya’nõn Lagos kentinden aktarmalõ olan Akra uçuşlarõ pazarte- si, salõ, perşembe ve cu- martesi olmak üzere hafta- nõn dört günü gerçekleştiri- lecek. 399 dolar gidiş dönüş promosyon fiyatõ olarak be- lirlenen THY’nin uçuşlarõ için bir tören düzenlendi. Toplantõya DEİK bünye- sinde faaliyet gösteren 50’ye yakõn işadamõ heyeti de ka- tõldõ. THY Uçuş İşletme Genel Müdür Yardõmcõsõ Asaf Ahmed Bora, Ga- na’ya bir köprü oluşturma- nõn mutluluğunu yaşadõkla- rõnõ söyledi. Türkiye’nin Afrika’yla 2005’te 9 milyar dolar tica- ret hacminin bulunduğunu anõmsatan Bora, 2009 sonu itibarõyla ise bu rakamõn 15.9 milyar dolar düzeyine ulaştõğõnõ anlattõ. Bora, THY’nin attõğõ adõm- la birlikte iki ülke arasõnda 175 milyon dolar olan yõllõk ticaret hac- minin daha da yükseleceği- ni aktardõ. Gana Hava Meydanlarõ Müdürü Doreen Qwusu- Fianko da Türkiye’de Hõ- ristiyanlar açõsõndan çok sa- yõda ziyaret edilecek yer olduğunu belirterek İstanbul üzerinden Tel Aviv’e ve dolayõsõyla Kudüs’e bağ- lantõlarõnõn rahat bir şekilde gerçekleşecek olmasõnõn da Ganalõlar açõsõndan heyecan verici olduğunu dile getirdi. Sel mağduru çiftçilerin borçlarõ bir yõl ertelendi Ekonomi Servisi - 15 Mayõs-20 Temmuz tarihleri arasõnda meydana gelen dolu, sel ve aşõrõ yağõş nedeniyle ürünleri yüzde 30 oranõnda zarar gören çiftçi kayõt sistemine bağlõ çiftçilerin Ziraat Bankasõ ve tarõm kredi kooperatiflerine olan borçlarõ bir yõl süreyle ertelendi. Konuya ilişkin karar Tarõm ve Köyişleri Bakanlõğõ’nõn yazõsõ ve Bakanlar Kurulu’nun onayõ ile Resmi Gazete’de yayõmlanarak yürürlüğe girdi. Kararname ekine göre, tarõmsal kredi borçlarõnõn ertelemesinden Afyonkarahisar, Ağrõ, Aksaray, Amasya, Ankara, Antalya, Ardahan, Artvin, Aydõn, Bingöl, Bitlis, Burdur, Bursa, Çankõrõ, Çorum, Denizli, Eskişehir, Giresun, Hatay, Iğdõr, Isparta, İstanbul, Kahramanmaraş, Karaman, Kars, Kõrşehir, Kilis, Kocaeli, Konya, Kütahya, Manisa, Muğla, Muş, Nevşehir, Niğde, Rize, Sakarya, Samsun, Sivas, Tokat, Uşak ve Yozgat illerinde faaliyet gösterenler yararlanacak. Büyükekşi, herhangi bir ithalat, ihracat ve doğrudan yatõrõm yapmadõğõ halde sürekli döviz işlemi yapan kesimlere vergi getirilmesini istedi ve para otoritesinin piyasada at oynatan sõcak paraya seyirci kaldõğõnõ söyledi. TİM verilerine göre bu yõl tem- muzda ihracat, 2009’un aynõ ayõ- na göre yüzde 5.97 artõşla 9 mil- yar 417 milyon dolar oldu. Ocak- Temmuz döneminde ihracat yüzde 13.14 artõşla 64 milyar 239 milyon dolara yükseldi. Son 12 aylõk top- lam ihracat da yüzde 109 milyar 596 milyon dolarõ buldu. Tem- muzda en fazla ihracatõ 1 milyar 382 milyon dolarla otomotiv sek- törü yaptõ. Onu 1 milyar 377 mil- yon dolarla hazõr giyim ve kon- feksiyon, 1 milyar 90 milyon do- larla kimyevi madde ve mamulle- ri izledi. Otomotiv endüstrisi ih- racatõ geçen temmuza göre yüzde 6.1 geriledi. SIRA KONSOLOSLUKTA THY uçuşlarõyla 175 milyon dolarlõk ticaret hacminin kõsa sürede katlanmasõ bekleniyor Asaf Ahmed Bora ve Gana Hava Meydan- ları Müdürü Doreen Qwusu- Fianko THY Akra uçuşları- nın talebe göre arttırılacağını söylediler. ‘Dövizdespekülasyonuönleyin’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle