Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 TEMMUZ 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
SÖYLEŞİ 9
CMYB
C M Y B
SÖZDEN YAZIYA
SÜHEYL BATUM
Eşitlik, Dürüstlük ve
Seçim Kurulu (2)
Geçen yazımda, Türkiye’nin, 1961 sonrasında
“Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri hakkında Kanun” adı altında bir yasa
yaparak, seçimlerin ve halkoylamalarının
denetimini tamamen “bağımsız yargıya”
bırakmış olduğunu; bu denetimin en tepesine
“Yüksek Seçim Kurulu” adı altında yargıçlardan
oluşan bir kurul oturtmuş olduğunu; ve
Türkiye’de “seçimin dürüstlüğü, adilliği, eşitliği”
olgusuna güven sağlandığını belirtmiştim. Evet
bunların tümü de doğru. Ama özellikle 2000’li
yılların başları ile birlikte Yüksek Seçim
Kurulu’nun inanılırlığını tartışmaya açan birçok
olay yaşanmaya başlandı. Maalesef. Bu da çok
üzücü ama doğru ...
İlk önce göre göre, göstere göstere, 2002
seçimlerinin oy pusulaları “hatalı” basıldı. Ve
seçimlere o “yanlış, hatalı, yanıltıcı oy pusulaları”
ile girildi. Sonra yine Yüksek Seçim Kurulu’nun,
Siirt seçimlerine ilişkin ünlü kararı geldi. Hani
hatırlayın Siirt’te iptal edilen seçimin ardından
yeni yapılan seçime, “bir terslik olur Sayın
Erdoğan seçilemez” diye, DEHAP dahil
neredeyse hiçbir partinin sokulmamasına,
sadece Sayın Erdoğan’ın girmesine ilişkin ünlü
karar ... Yani Türk siyasetini “dostlarımızın,
müttefiklerimizin” talebi üzerine “yeniden
dizayn eden” karar.
Sadece bu da değil. 2002’den bu yana YSK
inanılmaz “yanlışlıklar” yaptı. Seçimlerde
propaganda ile ilgili sayısız aykırılıktan tutun,
seçmen sayısının 2007 seçimlerinden ve 21
Ekim referandumundan sadece bir yıl sonra 6
milyon arttığını belirleyen kararına kadar. Hani o
güne kadar görülmemiş bir “artışı”, yine eşi
görülmemiş bir gerekçe ile anlatmaya çalışan
kararına kadar.
Ama Yüksek Seçim Kurulu’nun, niçin
kurulmuş olduğunu, seçimde ve
halkoylamasında, “dürüstlük, adillik ve
eşitlik” ilkelerinin korunmasının, niçin temel
görevi olduğunu, bunun demokrasi kavramı ile
doğrudan ilgisini, en azından şimdi anlamış
olması gerek. Ve bunun için zaman yitirmeden,
yetkilerini kullanması gerek. Çünkü anayasanın
79. maddesi, halkoylamasında da, Yüksek
Seçim Kurulu’nu yetkilendiriyor. “Seçimler için
kullandığı tüm yetkilere halkoylamasında da
sahip olduğunu” söylüyor. Ve umuyorum ki bu
kez bunu yapacak.
Bu konu çok önemli. Çünkü iktidar partisinin
ve yandaşlarının, “anlayışları ve uygulamaları”
hiç değişmiyor. Ve görünen o ki, daha önceki
seçimlerde ve 2007 halkoylaması sırasında
sonuna kadar kullandıkları “beyin yıkama
operasyonlarından” ve “kurgulanmış
programlardan” hiç vazgeçmeyecekler. Bunu
Tunceli valisi olayında da görmüştük.
Tarafsız(!) bir haber kanalında, 2009 yerel
seçimlerine 36 saat kala yapılan, o inanılması
güç beyin yıkama yayını ile de gördük. Bu tür
“uygulamaların” aynen devam edeceğini,
geçenlerde yine gördük. Öyle ki, yine aynı
tarafsız haber kanalında, halkoylamasına ilişkin
bir haber(!) programına tam 6 kişi çıkartılmıştı.
İçlerinden dördü, mutlak “evet’çi”. Yani
anlayacağınız, aynı türden bir “tarafsızlık(!) ve
eşitlik örneği”.
İşte YSK, bu uygulamalara, en azından bu
halkoylaması sürecinde, mutlaka “dur
demelidir”. Ve “halkoylamasının tam bir
tarafsızlık ve eşitlik içinde yapılmasını sağlamak
üzere” kendisine anayasa ve 298 sayılı yasa ile
tanınmış tüm yetkileri kullanmalıdır. Hangi
yetkiler mi?
Açın bakın yasanın 52 ve 55/A maddelerine.
Ne diyor 55/A maddesi? “seçimlerin ve
halkoylamasının başlangıç tarihinden itibaren,
özel radyo ve televizyon kuruluşları, YSK
denetimine tabidir” diyor. Üstelik bu konuda,
2954 sayılı TRT Kanunu’nun 5. maddesine de
açıkça yollama yapıyor. 5. maddenin m
bendine yani “kamuoyunun serbestçe
oluşabilmesini sağlamak, tek yönlü, taraf tutan
yayın yapmamak, bir siyasi partinin, grubun,
çıkar çevresinin, menfaatlarına alet olmamak”
zorunluluğuna. Yani YSK, bunu sağlayacak ve
bunun aksine “taraflı, tek yanlı yayın yapan” tüm
televizyonları, yayınları denetleyecek,
engelleyecek ve cezalandıracak.
Aynı yasaklar, 298 sayılı yasanın özellikle 63/3
maddesi ile de getiriliyor. Yani “yurttaşların
serbestçe bilgilenmesi” yerine, halkoylamasının
“beyin yıkamaya” dönüştürülmesini amaçlayan
iktidar temsilcilerine, yandaşlarına, silahşorlarına
getirilen yasaklar. Ve aynı yasa, bu “yasaklara”
uymayan yayınlara ve kişilere karşı getirilen
“yaptırımlara” da açıkça yer veriyor. Yasanın
134, 138 ve 149/A maddeleri ile. Şimdi “eşitlik,
dürüstlük” için top YSK’nin elinde. Bunu
özellikle medya patronlarından, en azından
yüzde 90’ından bekleyemediğimize göre.
Bu arada şunu da eklemek istiyorum. Geçen
yazıda “Büyükçekmece İlçe Seçim Kurulu
Başkanı” İbrahim Doğan’ın seçimde hile
yaptığı için yargılandığından söz etmiş ve
“kuzuyu kurda emanet etmişiz” demiştim.
Öğrendim ki, İbrahim Doğan, “İlçe Seçim Kurulu
Başkanı” değilmiş. “İlçe Seçim Müdürü” imiş.
Yani kuzuyu kurda değil, kendini kurt zanneden
birine emanet etmişiz. Tabii ki suçlama doğru
çıkar ise.
ŞEHRİBAN KIRAÇ
Türkiye kritik bir dönemden
geçiyor. Bir yandan artan çatõş-
malar, sosyal barõşa dönük saldõ-
rõlar ve artan işsizlik; diğer yan-
dan da AKP hükümetinin yargõyõ
siyasallaştõrma girişimleri Türki-
ye’de bir travmanõn yaşanmasõna
neden oluyor. Bahçeşehir Üniver-
sitesi öğretim üyesi ve CHP Parti
Meclisi (PM) üyesi Prof. Dr.
Hurşit Güneş’e göre bu yaşanan-
larõ Türkiye zor kaldõrõyor.
“En büyük risk içinde bulun-
duğumuz sorunu algılamanın
olmayışıdır” diyen Güneş’e göre,
Türkiye’de işsizlik 2002’den bu
yana ya artõş ya durağanlõk gös-
termişse ve bununla ilgili arayõş-
lar 7 yõl sonra başladõysa, o za-
man burada sorunun farkõna vara-
mama hatasõ var. Kürt kökenli va-
tandaşlarla ilgili bir kaynaşma so-
runu olduğunu ve bunun giderek
de ayrõşmaya doğru gittiğini vur-
gulayan Güneş, “Yeni bir iç ve
dış politikaya ihtiyaç var. Kürt
sorununu ekonomik politikalar-
da değişiklik yapmadan çöze-
meyiz. Vatandaşların kültürel
farklılıklarını daha iyi kucakla-
madan çözemeyiz. Doğu ve Gü-
neydoğu’da yaşayanlar, devle-
tin Batı için değil orada yaşa-
yan halk için yatırım yaptığını
görmeli” yorumunu yapõyor.
1974’ten bu yana CHP’de aktif
olan, zaman zaman parti içinde
sert çõkõşlar yapan ve son seçim-
lerde partinin PM üyesi olan eko-
nomist Hurşit Güneş ile Türkiye
ekonomisi, CHP’nin ekonomi po-
litikalarõ, Kürt sorununa ilişkin
çözüm önerilerini konuştuk.
‘CHP’deki değişime
seviniyorum’
- Ekonomist kimliğinizle tanı-
nıyorsunuz, şimdi CHP PM’de-
siniz, partide neler yapacaksı-
nız?
HURŞİT GÜNEŞ - 1974’ten
beri CHP’nin üyesiyim. Zaman
zaman CHP’de çeşitli çõkõşlar
yaptõm. CHP’nin bir yükseliş için
liderlik değişimi gerektiğini, fakat
bunun yeterli olmayacağõnõ vur-
gulamõştõm. CHP’nin söyleminde
ciddi bir sol, sosyal adalet ve sos-
yal devlet vurgusunun, yoksullu-
ğa ve işsizliğe karşõ mücadele
vurgusunun olmasõ gerektiğini
belirtmiştim. Bir diğeri parti içi
demokrasi kanallarõnõn açõlmasõ
gerektiğini söylemiştim. Şimdi
bunlardan ilk ikisinin büyük oran-
da değiştiğini görüyorum. Parti
içi demokrasi konusunda da önü-
müzdeki dönemlerde daha demo-
kratik bir işleyiş olacağõnõ düşü-
nüyorum. Bunun için beklemek
gerekiyor. CHP’de beklediğim ve
arzu ettiğim değişimlerin başladõ-
ğõnõ görüyorum. Bunu da sevinçle
karşõlõyorum. Tarõmda çok ciddi
sorunlar var. Tarõm politikalarõnõ
orta ve uzun vadede değiştirmeli-
yiz. Tarõmda geçici desteklerden
ziyade tarõmõn kalõcõ zenginleş-
mesinin yolunu açmalõyõz.
‘Acıyı ortadan kaldırmalıyız’
- CHP’de işsizlikle, yoksul-
lukla mücadele için ne tür çö-
züm öneriniz olacak?
GÜNEŞ - Yoksullukla ilgili
mücadele iki türlü olur: Birincisi
yoksullukla ilgili uygulanacak
makro politikalar daha az yok-
sulluk ve işsizlik yaratõr. İkincisi
buna rağmen belirli bir işsizlik
ve yoksulluk oluşmuşsa onlara
işsizlik fonu ile yardõmcõ olaca-
ğõz. Yoksulluk çekenlere doğru-
dan yardõmcõ olacağõz. Dolayõ-
sõyla iki şey yapacağõz. Birincisi
sorunu küçültmek, ikincisi hali-
hazõrda kalanlara da yardõmda
bulunmak. Tõpkõ bir hastalõk gi-
bi. Öncelikle hastalõğõ teşhis et-
mek varsa o hastalõkla ilgili õstõ-
rabõ, acõyõ ortadan kaldõrmak.
İşsizliği azaltmak için 3 tür po-
litika öneriyoruz. Birincisi büyü-
me hõzõnõ yükseltmek istiyoruz.
İkincisi Türkiye’deki yüksek bü-
yüme hõzõnõn istihdam yarattõğõnõ
ortaya koymak gerekiyor. Üçün-
cüsü doğrudan işsizliği azaltõcõ
politikalar gerçekleştirmeliyiz.
CHP Parti Meclisi üyesi Prof. Dr. Hurşit Güneş’e göre Türkiye son dönemlerde yaşananlarõ zor kaldõrõyor
‘Ayrõşmaya gidiyoruz’
- Sizin politikalarınızla iş-
sizlik nereye gider?
GÜNEŞ - Bizim işsizliği
yüzde 5’e düşürme gibi bir he-
defimiz var. Bu hedeften vaz-
geçmedik. Ama kuşkusuz ki
bunu bir yõlda gerçekleştirme-
miz beklenmesin. 2010 kayõp
bir yõldõr. 2011’de biz iktidara
geldiğimizde toplumdan bir sü-
re kredi isteyeceğiz. Yani bi-
zim icraatlarõmõzõn hemen so-
nuç vermeyeceğini biraz gecik-
meli sonuç vereceğini topluma
önden açõklamalõyõz. Bir ikti-
darõ iktidarõnõn ilk aylarõyla de-
ğil, iktidarõnõn bittiği döneme
kadar değerlendirmek gereki-
yor. Bazõ politikalar birdenbire
cevap vermeyebilir, belki bazõ-
larõ sancõ da verir. Ama cesur
olmalõyõz. Türkiye’de gelir da-
ğõlõmõ adaletsizdir, işsizlik yük-
sektir. Bu nedenle bazõ tedbir-
ler ilk başta ülkeyi, toplumu
zorlasa da bunlarõ cesur bir şe-
kilde ele almak gerekir.
- Ama bu işsizliğin azaltıl-
ması için yeni yatırımlara ih-
tiyaç yok mu?
GÜNEŞ - Burada kamu yatõ-
rõmlarõnõ ciddi oranda arttõraca-
ğõz. Yeni kamu kuruluşlarõ
oluşturacağõz. Özelleştirilenleri
tekrar kamulaştõrmak elbette
yanlõş olur. Hatta özelleştirme
kapsamõndaki bazõ kurumlarõn
özelleştirmeleri devam da ede-
bilir. Burada önemli olan şu:
Kamu Türkiye’de az yatõrõm
yapõyor. Özellikle sosyal gü-
venlikteki gedik kamunun is-
tihdam yaratmasõnõ engelliyor.
Sosyal güvenlikte cesur olmalõ-
yõz. Üstelik CHP’nin de bence
sosyal güvenlikte bir şansõ var.
Çünkü lideri sosyal güvenlik
uzmanõ. Bütçenin içindeki en
önemli sorunu biliyor.
- Ekonomik açıdan Türki-
ye’nin önünde duran riskler
nelerdir?
GÜNEŞ - Buna siyasi bir
yanõt vereceğim. En büyük risk
içinde bulunduğumuz sorunu
algõlamanõn olmayõşõdõr. Yani
mevcut hükümettir. Eğer ki
ciddi bir cari açõğõmõz oluşu-
yorsa, ihracat yavaşlõyorsa, bir
sorun var demektir. Ekonomi-
deki büyüme yavaşlõyorsa ve
bu konuda herhangi bir hazõrlõk
yoksa, Türkiye’de işsizlik
2002’den bu yana temel bir
azalõş göstermemiş, ya artõş ya
da durağanlõk göstermişse bu-
nunla ilgili arayõşlar ise 7 yõl
sonra başladõysa (Çalõşma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlõğõ is-
tihdamõ arttõrma projesi) o za-
man burada bir algõlama yahut
da sorunun farkõna varõlamama
hatasõ var demektir.
- Bölgeler arasındaki gelişmişlik farkını
ortadan kaldırmak için Doğu’ya teşvikler
verildi neden işe yaramadı?
GÜNEŞ - Yaramaz. Teşvik verirseniz de
kimse gitmez. Orasõ pahalõ, yatõrõm pahalõ
olduğu için insanlar gitmiyor değil. Özel
sektöre hangi teşvikleri verirseniz verin,
hangi destek verilirse verilsin, Doğu ve Gü-
neydoğu’ya kolay kolay yatõrõm yapmaya-
caktõr. Güvenlik nedeniyle, pazarlar nede-
niyle yapmayacaktõr. Kamu yatõrõmlarõna
doğrudan ihtiyaç duyulduğu olan bir bölge
var: Doğu ve Güneydoğu Anadolu. Belli
bir zararõ göze alõp belli bir süre için kamu
yatõrõmlarõnõ bu bölgelere kaydõrmak zorun-
dayõz. Doğu için bir kamu yatõrõmõ seferber-
liği başlatmalõyõz.
Türkiye’de yaşadõğõmõz bu terör sorunu-
nun altõndaki etmenlerden bir tanesi ekono-
mik gelişmişlik farkõdõr. Çok açõk çok net
terörün yoğun olduğu yerlerde işsizlik oranõ
iki kat. Şõrnak, Hakkâri, Batman, Siirt, Di-
yarbakõr’da öyle. Dağa çõkan çocuklara,
gençlere baktõğõmõzda tam iş hayatõna atõla-
caklarõ çağda, (16 yaşõndan hemen sonra)
dağa gidiyorlar. Çünkü herhangi bir para
kazanma imkânlarõ yok. Çobanlõk yapamaz-
lar çünkü hayvan kalmadõ. Çift süremez
çünkü tarõmõ öldürdünüz. Yani o bölgedeki
gencin yapacağõ başka şey yok.
Su projeleri bitirilmeli
- Devletin doğrudan götürdüğü GAP
var buna ne demeli?
GÜNEŞ - Hükümet GAP ile ilgili çok
büyük bir hata içinde. GAP ile ilgili bize
rakamlar veriyorlar: “GAP’ın enerji pro-
jesinin yüzde 74’ü bitti”. Pekiyi ama bu
enerji projesinden bölge halkõ ne kadar ya-
rarlanõyor? Yani İstanbul’un elektrik ihtiya-
cõnõ Atatürk ya da Karakaya’dan karşõlõyo-
ruz. Fakat Urfa ya da Adõyaman bundan hiç
yararlanmõyor. Bunun bir anlamõ yok. Oysa
sulama projesinin yüzde 14’ünü bitirdiler.
Bölge halkõ da aslõnda bundan yararlanõyor.
Neden sulama projesinin bunca yõl bu kadar
az bir bölümü yapõldõ, anlaşõlõr bir şey de-
ğil. Sulama bölgede tarõmda müthiş bir re-
fah artõşõ getiriyor. Bu olsaydõ bölgedeki in-
sanlar zenginleşecekti. Parasõ olmayanlar
orada feodal düzen içinde, borç harç içinde
yaşayan aileler, belki çocuğuna hâkim olup
dağa gidip gerilla olmasõnõ engelleyecekti.
Doğu ve Güneydoğu’da yaşayanlar, devle-
tin Batõ için değil, orada yaşayan halk için
yatõrõm yaptõğõnõ görmeli.
‘İşsizliği yüzde 5’e
indireceğiz’
‘Gençlere dağa gitmekten başka iş yok’
‘AKP yaptõklarõna tasdik istiyor’
İşsizlik yeniden yükselecek:
2010’un ikinci yarõsõna ve 2011’e
doğru baktõğõmõzda iyi bir ekonomik
konjonktür görmüyoruz. Türkiye’nin
ekonomik büyümesinde de ciddi bir
yavaşlama söz konusu. Son aylarda
toparlanõyor gibi görünen işsizlik
oranõ da sonbahar itibarõyla yeniden
yükselişe geçecek.
Kaynaşma sorunu var: Kürt kö-
kenli vatandaşlarõmõzla ilgili bir sorun
var. Bir kaynaşma sorunu var. Gide-
rek bu kaynaşma sorunu büyüyor ve
bir ayrõşmaya doğru gidiyor. Yeni bir
iç ve dõş politikaya ihtiyaç var. Ekono-
mik politikalarda değişiklik yapma-
dan, vatandaşlarõn kültürel farklõlõkla-
rõ ile kucaklamadan çözemeyiz.
Yeni kamular olacak: Yeni kamu gi-
rişimleri oluşturacağõz. Özelleştirilenle-
ri tekrar kamulaştõrmak yanlõş olur.
Türkiye kamuyu yatõrõm alanõndan çõ-
karmõş. Sosyal güvenlikteki gedik kamu-
nun istihdam yaratmasõnõ engelliyor.
Sosyal güvenlikte cesur olmalõyõz.
CHP’nin sosyal güvenlikte bir şansõ var.
Çünkü lideri sosyal güvenlik uzmanõ.
- Çatışmaların arttığı bir dönemde-
yiz. İktidarın, muhalefetin ve
CHP’nin Kürt sorununu çözme ko-
nusunda bazı söylemleri var ama
bunlar çözüm getirmiyor, nerelerde
eksiklikler yapılıyor?
GÜNEŞ - Burada hükümetin kafasõ
karõşõk. Belli bir program ve çözüm ara-
yõşõ içinde değiller. Böylesi bir terör so-
runu ile karşõ karşõya kalan bir iktidarõn
bu soruna çözümler bulmak için mutla-
ka muhalefetle görüşmesi gerekirdi.
Oysa onlar başta hazõrladõklarõ bir planõ
muhalefete kabul ettirmeyi, onlarõn ona-
yõnõ almayõ denediler. Bu yanlõş bir
yaklaşõmdõ. Onlar en başta kafalarõnda
hiçbir şey olmadan masaya gelmeliydi-
ler. Birlikte bir plan hazõrlanmalõydõ.
Oysa AKP kurguladõğõ projeyi CHP’nin
önüne getirip tasdikini almayõ denedi.
Bunun sadece bir iç sorun olmadõğõnõ
kabul etmemiz gerekiyor. Bu bölgedeki
büyük ülkeler de sorumluluk taşõmak
zorunda. Avrupa işin içindedir. Terörün
mesnetlerinden bir tanesi öteden beri bir
Kürt etnisitesinin varlõğõnõn inkâr edil-
mesiydi. Bu tanõndõ. Ama bu da yet-
mezdi. Bunun yanõnda bazõ başka adõm-
larõn atõlmasõ gerekiyordu. Bu konudaki
ilk adõmõ 1989’da SHP atmõştõr.
SHP’nin raporunda Kürt olgusundan
önemli bir ilerleme olmuştur. Şimdi bu
raporun ötesinde de birtakõm hazõrlõklar
yapõyoruz.
Politikalarda değişiklik şart
- Ne tür hazırlıklar bunlar?
GÜNEŞ - Kürt kökenli vatandaşlarõ-
mõzla ilgili bir sorun var. Bir kaynaşma
sorunu var. Giderek de bu kaynaşma so-
runu büyüyor ve bir ayrõşmaya doğru
gidiyor. Dõş politikasõz bu sorun çözül-
mez. Yeni bir iç ve dõş politikaya ihti-
yaç var. Ekonomik politikalarda deği-
şiklik yapmadan da bunu çözeme-
yiz. Vatandaşlarõn kültürel farklõ-
lõklarõna, daha iyi kucakla-
madan çözemeyiz. Bence
Türkiye’de yaşayan tüm et-
nik dil ve kültür farklõlõklarõnõ
Türkiye’nin üniversitelerinde
okumalõyõz, araştõrmalõyõz, tar-
tõşmalõyõz. Bu konuda hiçbir
kompleks duyulmamalõ. Aksine
şeref duyulmalõ. Bu yaşanmalõ,
plaklarda çalmalõ, TV’lerde
gösterilmeli. Bunun ayrõştõran
bir zenginlik olmadõğõnõ
göstermek gerekiyor.
‘Yolsuzlukları ispat edemediler’
İstanbul Haber Servisi - AKP Genel Başkan
Yardõmcõsõ Hüseyin Çelik, CHP lideri Kemal
Kõlõçdaroğlu’nun “yolsuzluklarõn üzerine gide-
ceğiz” sözlerini eleştirerek “Eğer varsa bir yol-
suzluk ispatlasõn, kendisine ‘hodri meydan’ de-
dik ama bugüne kadar bir tane yolsuzluğumuzu
ispat edemedi. İnsanlar nasõlsa karşõsõndakileri
de öyle sanõr” dedi. MHP’ye yönelik eleştirile-
rin sürdüren Çelik, şunlarõ söyledi: “TRT 6 açõl-
dõ ama ne oldu? Irkçõlõktan nemalananlar bun-
dan rahatsõz oldu. Bugüne kadar terör nedeniyle
40 bin insan öldü ve 300 milyar dolar para har-
candõ. Bu acõlar devam mõ etsin? Biz ‘durdura-
lõm’ deyince MHP ve BDP rahatsõz oldu.”
Fotoğraflar:VEDATARIK