19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 TEMMUZ 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA SÖYLEŞİ 9 CMYB C M Y B SÖZDEN YAZIYA SÜHEYL BATUM Eşitlik, Dürüstlük ve Seçim Kurulu (2) Geçen yazımda, Türkiye’nin, 1961 sonrasında “Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri hakkında Kanun” adı altında bir yasa yaparak, seçimlerin ve halkoylamalarının denetimini tamamen “bağımsız yargıya” bırakmış olduğunu; bu denetimin en tepesine “Yüksek Seçim Kurulu” adı altında yargıçlardan oluşan bir kurul oturtmuş olduğunu; ve Türkiye’de “seçimin dürüstlüğü, adilliği, eşitliği” olgusuna güven sağlandığını belirtmiştim. Evet bunların tümü de doğru. Ama özellikle 2000’li yılların başları ile birlikte Yüksek Seçim Kurulu’nun inanılırlığını tartışmaya açan birçok olay yaşanmaya başlandı. Maalesef. Bu da çok üzücü ama doğru ... İlk önce göre göre, göstere göstere, 2002 seçimlerinin oy pusulaları “hatalı” basıldı. Ve seçimlere o “yanlış, hatalı, yanıltıcı oy pusulaları” ile girildi. Sonra yine Yüksek Seçim Kurulu’nun, Siirt seçimlerine ilişkin ünlü kararı geldi. Hani hatırlayın Siirt’te iptal edilen seçimin ardından yeni yapılan seçime, “bir terslik olur Sayın Erdoğan seçilemez” diye, DEHAP dahil neredeyse hiçbir partinin sokulmamasına, sadece Sayın Erdoğan’ın girmesine ilişkin ünlü karar ... Yani Türk siyasetini “dostlarımızın, müttefiklerimizin” talebi üzerine “yeniden dizayn eden” karar. Sadece bu da değil. 2002’den bu yana YSK inanılmaz “yanlışlıklar” yaptı. Seçimlerde propaganda ile ilgili sayısız aykırılıktan tutun, seçmen sayısının 2007 seçimlerinden ve 21 Ekim referandumundan sadece bir yıl sonra 6 milyon arttığını belirleyen kararına kadar. Hani o güne kadar görülmemiş bir “artışı”, yine eşi görülmemiş bir gerekçe ile anlatmaya çalışan kararına kadar. Ama Yüksek Seçim Kurulu’nun, niçin kurulmuş olduğunu, seçimde ve halkoylamasında, “dürüstlük, adillik ve eşitlik” ilkelerinin korunmasının, niçin temel görevi olduğunu, bunun demokrasi kavramı ile doğrudan ilgisini, en azından şimdi anlamış olması gerek. Ve bunun için zaman yitirmeden, yetkilerini kullanması gerek. Çünkü anayasanın 79. maddesi, halkoylamasında da, Yüksek Seçim Kurulu’nu yetkilendiriyor. “Seçimler için kullandığı tüm yetkilere halkoylamasında da sahip olduğunu” söylüyor. Ve umuyorum ki bu kez bunu yapacak. Bu konu çok önemli. Çünkü iktidar partisinin ve yandaşlarının, “anlayışları ve uygulamaları” hiç değişmiyor. Ve görünen o ki, daha önceki seçimlerde ve 2007 halkoylaması sırasında sonuna kadar kullandıkları “beyin yıkama operasyonlarından” ve “kurgulanmış programlardan” hiç vazgeçmeyecekler. Bunu Tunceli valisi olayında da görmüştük. Tarafsız(!) bir haber kanalında, 2009 yerel seçimlerine 36 saat kala yapılan, o inanılması güç beyin yıkama yayını ile de gördük. Bu tür “uygulamaların” aynen devam edeceğini, geçenlerde yine gördük. Öyle ki, yine aynı tarafsız haber kanalında, halkoylamasına ilişkin bir haber(!) programına tam 6 kişi çıkartılmıştı. İçlerinden dördü, mutlak “evet’çi”. Yani anlayacağınız, aynı türden bir “tarafsızlık(!) ve eşitlik örneği”. İşte YSK, bu uygulamalara, en azından bu halkoylaması sürecinde, mutlaka “dur demelidir”. Ve “halkoylamasının tam bir tarafsızlık ve eşitlik içinde yapılmasını sağlamak üzere” kendisine anayasa ve 298 sayılı yasa ile tanınmış tüm yetkileri kullanmalıdır. Hangi yetkiler mi? Açın bakın yasanın 52 ve 55/A maddelerine. Ne diyor 55/A maddesi? “seçimlerin ve halkoylamasının başlangıç tarihinden itibaren, özel radyo ve televizyon kuruluşları, YSK denetimine tabidir” diyor. Üstelik bu konuda, 2954 sayılı TRT Kanunu’nun 5. maddesine de açıkça yollama yapıyor. 5. maddenin m bendine yani “kamuoyunun serbestçe oluşabilmesini sağlamak, tek yönlü, taraf tutan yayın yapmamak, bir siyasi partinin, grubun, çıkar çevresinin, menfaatlarına alet olmamak” zorunluluğuna. Yani YSK, bunu sağlayacak ve bunun aksine “taraflı, tek yanlı yayın yapan” tüm televizyonları, yayınları denetleyecek, engelleyecek ve cezalandıracak. Aynı yasaklar, 298 sayılı yasanın özellikle 63/3 maddesi ile de getiriliyor. Yani “yurttaşların serbestçe bilgilenmesi” yerine, halkoylamasının “beyin yıkamaya” dönüştürülmesini amaçlayan iktidar temsilcilerine, yandaşlarına, silahşorlarına getirilen yasaklar. Ve aynı yasa, bu “yasaklara” uymayan yayınlara ve kişilere karşı getirilen “yaptırımlara” da açıkça yer veriyor. Yasanın 134, 138 ve 149/A maddeleri ile. Şimdi “eşitlik, dürüstlük” için top YSK’nin elinde. Bunu özellikle medya patronlarından, en azından yüzde 90’ından bekleyemediğimize göre. Bu arada şunu da eklemek istiyorum. Geçen yazıda “Büyükçekmece İlçe Seçim Kurulu Başkanı” İbrahim Doğan’ın seçimde hile yaptığı için yargılandığından söz etmiş ve “kuzuyu kurda emanet etmişiz” demiştim. Öğrendim ki, İbrahim Doğan, “İlçe Seçim Kurulu Başkanı” değilmiş. “İlçe Seçim Müdürü” imiş. Yani kuzuyu kurda değil, kendini kurt zanneden birine emanet etmişiz. Tabii ki suçlama doğru çıkar ise. ŞEHRİBAN KIRAÇ Türkiye kritik bir dönemden geçiyor. Bir yandan artan çatõş- malar, sosyal barõşa dönük saldõ- rõlar ve artan işsizlik; diğer yan- dan da AKP hükümetinin yargõyõ siyasallaştõrma girişimleri Türki- ye’de bir travmanõn yaşanmasõna neden oluyor. Bahçeşehir Üniver- sitesi öğretim üyesi ve CHP Parti Meclisi (PM) üyesi Prof. Dr. Hurşit Güneş’e göre bu yaşanan- larõ Türkiye zor kaldõrõyor. “En büyük risk içinde bulun- duğumuz sorunu algılamanın olmayışıdır” diyen Güneş’e göre, Türkiye’de işsizlik 2002’den bu yana ya artõş ya durağanlõk gös- termişse ve bununla ilgili arayõş- lar 7 yõl sonra başladõysa, o za- man burada sorunun farkõna vara- mama hatasõ var. Kürt kökenli va- tandaşlarla ilgili bir kaynaşma so- runu olduğunu ve bunun giderek de ayrõşmaya doğru gittiğini vur- gulayan Güneş, “Yeni bir iç ve dış politikaya ihtiyaç var. Kürt sorununu ekonomik politikalar- da değişiklik yapmadan çöze- meyiz. Vatandaşların kültürel farklılıklarını daha iyi kucakla- madan çözemeyiz. Doğu ve Gü- neydoğu’da yaşayanlar, devle- tin Batı için değil orada yaşa- yan halk için yatırım yaptığını görmeli” yorumunu yapõyor. 1974’ten bu yana CHP’de aktif olan, zaman zaman parti içinde sert çõkõşlar yapan ve son seçim- lerde partinin PM üyesi olan eko- nomist Hurşit Güneş ile Türkiye ekonomisi, CHP’nin ekonomi po- litikalarõ, Kürt sorununa ilişkin çözüm önerilerini konuştuk. ‘CHP’deki değişime seviniyorum’ - Ekonomist kimliğinizle tanı- nıyorsunuz, şimdi CHP PM’de- siniz, partide neler yapacaksı- nız? HURŞİT GÜNEŞ - 1974’ten beri CHP’nin üyesiyim. Zaman zaman CHP’de çeşitli çõkõşlar yaptõm. CHP’nin bir yükseliş için liderlik değişimi gerektiğini, fakat bunun yeterli olmayacağõnõ vur- gulamõştõm. CHP’nin söyleminde ciddi bir sol, sosyal adalet ve sos- yal devlet vurgusunun, yoksullu- ğa ve işsizliğe karşõ mücadele vurgusunun olmasõ gerektiğini belirtmiştim. Bir diğeri parti içi demokrasi kanallarõnõn açõlmasõ gerektiğini söylemiştim. Şimdi bunlardan ilk ikisinin büyük oran- da değiştiğini görüyorum. Parti içi demokrasi konusunda da önü- müzdeki dönemlerde daha demo- kratik bir işleyiş olacağõnõ düşü- nüyorum. Bunun için beklemek gerekiyor. CHP’de beklediğim ve arzu ettiğim değişimlerin başladõ- ğõnõ görüyorum. Bunu da sevinçle karşõlõyorum. Tarõmda çok ciddi sorunlar var. Tarõm politikalarõnõ orta ve uzun vadede değiştirmeli- yiz. Tarõmda geçici desteklerden ziyade tarõmõn kalõcõ zenginleş- mesinin yolunu açmalõyõz. ‘Acıyı ortadan kaldırmalıyız’ - CHP’de işsizlikle, yoksul- lukla mücadele için ne tür çö- züm öneriniz olacak? GÜNEŞ - Yoksullukla ilgili mücadele iki türlü olur: Birincisi yoksullukla ilgili uygulanacak makro politikalar daha az yok- sulluk ve işsizlik yaratõr. İkincisi buna rağmen belirli bir işsizlik ve yoksulluk oluşmuşsa onlara işsizlik fonu ile yardõmcõ olaca- ğõz. Yoksulluk çekenlere doğru- dan yardõmcõ olacağõz. Dolayõ- sõyla iki şey yapacağõz. Birincisi sorunu küçültmek, ikincisi hali- hazõrda kalanlara da yardõmda bulunmak. Tõpkõ bir hastalõk gi- bi. Öncelikle hastalõğõ teşhis et- mek varsa o hastalõkla ilgili õstõ- rabõ, acõyõ ortadan kaldõrmak. İşsizliği azaltmak için 3 tür po- litika öneriyoruz. Birincisi büyü- me hõzõnõ yükseltmek istiyoruz. İkincisi Türkiye’deki yüksek bü- yüme hõzõnõn istihdam yarattõğõnõ ortaya koymak gerekiyor. Üçün- cüsü doğrudan işsizliği azaltõcõ politikalar gerçekleştirmeliyiz. CHP Parti Meclisi üyesi Prof. Dr. Hurşit Güneş’e göre Türkiye son dönemlerde yaşananlarõ zor kaldõrõyor ‘Ayrõşmaya gidiyoruz’ - Sizin politikalarınızla iş- sizlik nereye gider? GÜNEŞ - Bizim işsizliği yüzde 5’e düşürme gibi bir he- defimiz var. Bu hedeften vaz- geçmedik. Ama kuşkusuz ki bunu bir yõlda gerçekleştirme- miz beklenmesin. 2010 kayõp bir yõldõr. 2011’de biz iktidara geldiğimizde toplumdan bir sü- re kredi isteyeceğiz. Yani bi- zim icraatlarõmõzõn hemen so- nuç vermeyeceğini biraz gecik- meli sonuç vereceğini topluma önden açõklamalõyõz. Bir ikti- darõ iktidarõnõn ilk aylarõyla de- ğil, iktidarõnõn bittiği döneme kadar değerlendirmek gereki- yor. Bazõ politikalar birdenbire cevap vermeyebilir, belki bazõ- larõ sancõ da verir. Ama cesur olmalõyõz. Türkiye’de gelir da- ğõlõmõ adaletsizdir, işsizlik yük- sektir. Bu nedenle bazõ tedbir- ler ilk başta ülkeyi, toplumu zorlasa da bunlarõ cesur bir şe- kilde ele almak gerekir. - Ama bu işsizliğin azaltıl- ması için yeni yatırımlara ih- tiyaç yok mu? GÜNEŞ - Burada kamu yatõ- rõmlarõnõ ciddi oranda arttõraca- ğõz. Yeni kamu kuruluşlarõ oluşturacağõz. Özelleştirilenleri tekrar kamulaştõrmak elbette yanlõş olur. Hatta özelleştirme kapsamõndaki bazõ kurumlarõn özelleştirmeleri devam da ede- bilir. Burada önemli olan şu: Kamu Türkiye’de az yatõrõm yapõyor. Özellikle sosyal gü- venlikteki gedik kamunun is- tihdam yaratmasõnõ engelliyor. Sosyal güvenlikte cesur olmalõ- yõz. Üstelik CHP’nin de bence sosyal güvenlikte bir şansõ var. Çünkü lideri sosyal güvenlik uzmanõ. Bütçenin içindeki en önemli sorunu biliyor. - Ekonomik açıdan Türki- ye’nin önünde duran riskler nelerdir? GÜNEŞ - Buna siyasi bir yanõt vereceğim. En büyük risk içinde bulunduğumuz sorunu algõlamanõn olmayõşõdõr. Yani mevcut hükümettir. Eğer ki ciddi bir cari açõğõmõz oluşu- yorsa, ihracat yavaşlõyorsa, bir sorun var demektir. Ekonomi- deki büyüme yavaşlõyorsa ve bu konuda herhangi bir hazõrlõk yoksa, Türkiye’de işsizlik 2002’den bu yana temel bir azalõş göstermemiş, ya artõş ya da durağanlõk göstermişse bu- nunla ilgili arayõşlar ise 7 yõl sonra başladõysa (Çalõşma ve Sosyal Güvenlik Bakanlõğõ is- tihdamõ arttõrma projesi) o za- man burada bir algõlama yahut da sorunun farkõna varõlamama hatasõ var demektir. - Bölgeler arasındaki gelişmişlik farkını ortadan kaldırmak için Doğu’ya teşvikler verildi neden işe yaramadı? GÜNEŞ - Yaramaz. Teşvik verirseniz de kimse gitmez. Orasõ pahalõ, yatõrõm pahalõ olduğu için insanlar gitmiyor değil. Özel sektöre hangi teşvikleri verirseniz verin, hangi destek verilirse verilsin, Doğu ve Gü- neydoğu’ya kolay kolay yatõrõm yapmaya- caktõr. Güvenlik nedeniyle, pazarlar nede- niyle yapmayacaktõr. Kamu yatõrõmlarõna doğrudan ihtiyaç duyulduğu olan bir bölge var: Doğu ve Güneydoğu Anadolu. Belli bir zararõ göze alõp belli bir süre için kamu yatõrõmlarõnõ bu bölgelere kaydõrmak zorun- dayõz. Doğu için bir kamu yatõrõmõ seferber- liği başlatmalõyõz. Türkiye’de yaşadõğõmõz bu terör sorunu- nun altõndaki etmenlerden bir tanesi ekono- mik gelişmişlik farkõdõr. Çok açõk çok net terörün yoğun olduğu yerlerde işsizlik oranõ iki kat. Şõrnak, Hakkâri, Batman, Siirt, Di- yarbakõr’da öyle. Dağa çõkan çocuklara, gençlere baktõğõmõzda tam iş hayatõna atõla- caklarõ çağda, (16 yaşõndan hemen sonra) dağa gidiyorlar. Çünkü herhangi bir para kazanma imkânlarõ yok. Çobanlõk yapamaz- lar çünkü hayvan kalmadõ. Çift süremez çünkü tarõmõ öldürdünüz. Yani o bölgedeki gencin yapacağõ başka şey yok. Su projeleri bitirilmeli - Devletin doğrudan götürdüğü GAP var buna ne demeli? GÜNEŞ - Hükümet GAP ile ilgili çok büyük bir hata içinde. GAP ile ilgili bize rakamlar veriyorlar: “GAP’ın enerji pro- jesinin yüzde 74’ü bitti”. Pekiyi ama bu enerji projesinden bölge halkõ ne kadar ya- rarlanõyor? Yani İstanbul’un elektrik ihtiya- cõnõ Atatürk ya da Karakaya’dan karşõlõyo- ruz. Fakat Urfa ya da Adõyaman bundan hiç yararlanmõyor. Bunun bir anlamõ yok. Oysa sulama projesinin yüzde 14’ünü bitirdiler. Bölge halkõ da aslõnda bundan yararlanõyor. Neden sulama projesinin bunca yõl bu kadar az bir bölümü yapõldõ, anlaşõlõr bir şey de- ğil. Sulama bölgede tarõmda müthiş bir re- fah artõşõ getiriyor. Bu olsaydõ bölgedeki in- sanlar zenginleşecekti. Parasõ olmayanlar orada feodal düzen içinde, borç harç içinde yaşayan aileler, belki çocuğuna hâkim olup dağa gidip gerilla olmasõnõ engelleyecekti. Doğu ve Güneydoğu’da yaşayanlar, devle- tin Batõ için değil, orada yaşayan halk için yatõrõm yaptõğõnõ görmeli. ‘İşsizliği yüzde 5’e indireceğiz’ ‘Gençlere dağa gitmekten başka iş yok’ ‘AKP yaptõklarõna tasdik istiyor’ İşsizlik yeniden yükselecek: 2010’un ikinci yarõsõna ve 2011’e doğru baktõğõmõzda iyi bir ekonomik konjonktür görmüyoruz. Türkiye’nin ekonomik büyümesinde de ciddi bir yavaşlama söz konusu. Son aylarda toparlanõyor gibi görünen işsizlik oranõ da sonbahar itibarõyla yeniden yükselişe geçecek. Kaynaşma sorunu var: Kürt kö- kenli vatandaşlarõmõzla ilgili bir sorun var. Bir kaynaşma sorunu var. Gide- rek bu kaynaşma sorunu büyüyor ve bir ayrõşmaya doğru gidiyor. Yeni bir iç ve dõş politikaya ihtiyaç var. Ekono- mik politikalarda değişiklik yapma- dan, vatandaşlarõn kültürel farklõlõkla- rõ ile kucaklamadan çözemeyiz. Yeni kamular olacak: Yeni kamu gi- rişimleri oluşturacağõz. Özelleştirilenle- ri tekrar kamulaştõrmak yanlõş olur. Türkiye kamuyu yatõrõm alanõndan çõ- karmõş. Sosyal güvenlikteki gedik kamu- nun istihdam yaratmasõnõ engelliyor. Sosyal güvenlikte cesur olmalõyõz. CHP’nin sosyal güvenlikte bir şansõ var. Çünkü lideri sosyal güvenlik uzmanõ. - Çatışmaların arttığı bir dönemde- yiz. İktidarın, muhalefetin ve CHP’nin Kürt sorununu çözme ko- nusunda bazı söylemleri var ama bunlar çözüm getirmiyor, nerelerde eksiklikler yapılıyor? GÜNEŞ - Burada hükümetin kafasõ karõşõk. Belli bir program ve çözüm ara- yõşõ içinde değiller. Böylesi bir terör so- runu ile karşõ karşõya kalan bir iktidarõn bu soruna çözümler bulmak için mutla- ka muhalefetle görüşmesi gerekirdi. Oysa onlar başta hazõrladõklarõ bir planõ muhalefete kabul ettirmeyi, onlarõn ona- yõnõ almayõ denediler. Bu yanlõş bir yaklaşõmdõ. Onlar en başta kafalarõnda hiçbir şey olmadan masaya gelmeliydi- ler. Birlikte bir plan hazõrlanmalõydõ. Oysa AKP kurguladõğõ projeyi CHP’nin önüne getirip tasdikini almayõ denedi. Bunun sadece bir iç sorun olmadõğõnõ kabul etmemiz gerekiyor. Bu bölgedeki büyük ülkeler de sorumluluk taşõmak zorunda. Avrupa işin içindedir. Terörün mesnetlerinden bir tanesi öteden beri bir Kürt etnisitesinin varlõğõnõn inkâr edil- mesiydi. Bu tanõndõ. Ama bu da yet- mezdi. Bunun yanõnda bazõ başka adõm- larõn atõlmasõ gerekiyordu. Bu konudaki ilk adõmõ 1989’da SHP atmõştõr. SHP’nin raporunda Kürt olgusundan önemli bir ilerleme olmuştur. Şimdi bu raporun ötesinde de birtakõm hazõrlõklar yapõyoruz. Politikalarda değişiklik şart - Ne tür hazırlıklar bunlar? GÜNEŞ - Kürt kökenli vatandaşlarõ- mõzla ilgili bir sorun var. Bir kaynaşma sorunu var. Giderek de bu kaynaşma so- runu büyüyor ve bir ayrõşmaya doğru gidiyor. Dõş politikasõz bu sorun çözül- mez. Yeni bir iç ve dõş politikaya ihti- yaç var. Ekonomik politikalarda deği- şiklik yapmadan da bunu çözeme- yiz. Vatandaşlarõn kültürel farklõ- lõklarõna, daha iyi kucakla- madan çözemeyiz. Bence Türkiye’de yaşayan tüm et- nik dil ve kültür farklõlõklarõnõ Türkiye’nin üniversitelerinde okumalõyõz, araştõrmalõyõz, tar- tõşmalõyõz. Bu konuda hiçbir kompleks duyulmamalõ. Aksine şeref duyulmalõ. Bu yaşanmalõ, plaklarda çalmalõ, TV’lerde gösterilmeli. Bunun ayrõştõran bir zenginlik olmadõğõnõ göstermek gerekiyor. ‘Yolsuzlukları ispat edemediler’ İstanbul Haber Servisi - AKP Genel Başkan Yardõmcõsõ Hüseyin Çelik, CHP lideri Kemal Kõlõçdaroğlu’nun “yolsuzluklarõn üzerine gide- ceğiz” sözlerini eleştirerek “Eğer varsa bir yol- suzluk ispatlasõn, kendisine ‘hodri meydan’ de- dik ama bugüne kadar bir tane yolsuzluğumuzu ispat edemedi. İnsanlar nasõlsa karşõsõndakileri de öyle sanõr” dedi. MHP’ye yönelik eleştirile- rin sürdüren Çelik, şunlarõ söyledi: “TRT 6 açõl- dõ ama ne oldu? Irkçõlõktan nemalananlar bun- dan rahatsõz oldu. Bugüne kadar terör nedeniyle 40 bin insan öldü ve 300 milyar dolar para har- candõ. Bu acõlar devam mõ etsin? Biz ‘durdura- lõm’ deyince MHP ve BDP rahatsõz oldu.” Fotoğraflar:VEDATARIK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle