19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 TEMMUZ 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR [email protected] CMYB C M Y B ZEYNEP AVCI BERLİN - Bir zamanlar kenti iki- ye ayõran o gaddar duvarõn yanõ ba- şõndayken şimdi Berlin’in göbeğinde yer alan Martin-Gropius Bau Müze- si salonlarõnda geçen nisan ayõ so- nundan bu yana acõlõ bir güzellik do- laşõyor. Frida Kahlo’nun Avrupa’da açõlan en büyük retrospektif sergisi yalnõzca Berlin halkõnõ değil, tüm Avrupalõ Kahlo hayranlarõnõ bu tari- hi binaya çağõrmakta. Üç yõldan faz- la süren bir hazõrlõk ve araştõrma aşa- masõndan sonra 150’ye yakõn parçayla açõlabilen sergi, Frida’nõn eline kale- mi alõp çizdiği ilk desenden ölümün- den hemen önce yaptõğõ tablolara, çocukluk fotoğraflarõndan taktõğõ kol- yeye, giydiği kõyafetlere kadar geniş bir yelpazeye yayõlmõş. 1907’de Meksikalõ bir anneyle Al- man kökenli bir babanõn dört çocu- ğundan biri olarak doğan ve 18 ya- şõndayken bir kaza sonucu sakat ka- lan Frida Kahlo 1954’te öldüğünde hayatõnõn büyük bir bölümü kimi zaman hasta yatağõnda, 32 kez yattõ- ğõ ameliyat masasõnda, yani büyük acõlar içinde geçmiş bulunuyordu. Fi- ziksel acõlar yetmiyormuş gibi, âşõk olduğu, iki kez evlendiği ünlü duvar ressamõ Diego Rivera’nõn (karõsõnõn kõz kardeşini bile başta çõkarmaya ka- dar varan) çapkõnlõklarõ Frida’nõn hayatõnõ duygusal açõdan da fõrtõna- lara sürüklemişti. Resim yapmaya onu sakat bõrakan kazadan sonra başlayan Frida Kahlo, 1938’de Meksika’ya gidip çalõşma- larõnõ izleyen André Breton tarafõn- dan sürrealist olarak tanõmlanmõşsa da bu tanõmõ reddederek “Ben kendi gerçeğimi resmediyorum” demişti. Berlin retrospektifinin hazõrlanma- sõ için dünyanõn dört bir yanõndaki 45 farklõ koleksiyon taranmõş, dedektif gi- bi çalõşõlarak Kahlo’nun seyirci önü- ne çõkmayan yapõtlarõ bulunmuş. Ser- ginin küratörü, sanat tarihçisi Helga Prignitz-Poda, Martin-Gropius Bau salonlarõnda kronolojik olarak sergi- lenen yapõtlarõn çoğunu iki büyük Frida Kahlo koleksiyonundan, Mek- sika’dan, Xochimilco kentindeki Do- lores Olmedo Patino Müzesi’nden ve Cuernavaca’daki Jacques ve Na- tasha Gelman Koleksiyonu’ndan al- mõş. Bu iki büyük koleksiyonun par- çalarõnõn ilk kez bir arada yer almasõ sergiye benzersiz bir özellik katõyor. Berlin’deki retrospektifin ilginç özelliklerinden biri de girişte yer alan ve oldukça kalabalõk fotoğraf ser- gisinin küratörlüğünü Frida’nõn üçüncü kuşak yeğenlerinden Cris- tina Kahlo’nun yapmõş olmasõ. Bu sayede hiçbir yerde görülmemiş fo- toğraflar, hatta Frida üzerine yapõl- masõ planlanan ama tamamlana- mayan belgesel filmin ilk bölümü gösteriliyor. Kahlo ölmeden önce or- taya yeni çõkmõş olan renkli fotoğ- raf tekniğiyle çekilmiş ve tablola- rõndaki renkleri aynen yansõtan fo- toğrafõ öncelikle ilgi çekiyor. Frida Kahlo yaşarken önce Rive- ra’nõn karõsõ olarak tanõnmõş ama ça- lõşmalarõ giderek dikkat çekmiş, özel- likle ABD’yi ziyaretinden sonra ulus- lararasõ ün kazanmõştõ. Avrupa’ya yeniden açõlmasõnõ sağlayan Berlin sergisinde ise sanatçõnõn 1970’ten sonra yeniden keşfedilmesine, 2000’li yõllarda ise tek bir yapõtõnõn 5 milyon dolara satõlmasõna katkõda bulunan “İki Frida”, “Kadife Elbiseli Oto- portre”, “Kırık Kolon”, “Diego ve Ben”, “Kökler” gibi ünlü tablolarõ yer alõyor. Yaşamõ boyunca 200’den fazla yağ- lõboya, desen ve eskiz yapmõş olan Fri- da Kahlo’nun birbirinden etkileyici otoportrelerinin birçoğu bu sergide gö- rülebiliyor. Sergi 9 Ağustos’a kadar Berlin’de kalacak, ardõndan 1 Eylül- 1 Aralõk tarihleri arasõnda Viyana’daki Kunstforum’da yer alacak. Ünlü Meksikalõ ressamõn Avrupa’daki ilk büyük retrospektifi pek çok ülkeden izleyici çekiyor ARI DÜŞÜNCE HULKİ AKTUNÇ Vefat ‘Vefa’dan Gelir Bu yazımda Füsun Akatlı’dan söz edecektim. Söz edecektim de, beni durduran bir şey oldu. Onun ölümünden sonra yayımlanan yazıların çoğu doyurucu gelmemişti bana. Leyla Erbil’in soruşturma yanıtı ise bir doğru’yu kafadan söylüyordu… Füsun’u kanser öldürmedi, içinde yaşadığımız düzenin genelleşmek için tepinen faşizmi öldürdü. 5 Temmuz günü, gazetemizdeki ölüm ilanını gördüm. (Füsun’un öldüğünü 4 Temmuz gecesi haber almıştım.) O ilan bana göründüğünden fazla bir şeyler anlatıyordu… Sıradan bir yazıdansa, hele “ah vah” demektense, şu vefat ilanlarını okuyalım mı? Füsun’un ilanı, bana bunu buyurdu adeta. Buyurun, Füsun Akatlı üzerine küçük bir deneme. Birlikte yazıyoruz. - Birlikte telefon rehberi okumadık mı eskiden? - Seri ilanları okumaz mıyız derin okumacasına? - Canım, aynı anda aynı şarkıyı düşünebiliyorduk. Semra, sen, ben, Zeyno. - Vefat ilanlarını okuyalım mı? Öyle bir yazı yaz ki sen, insanları vefat üzerine yeniden düşündürsün. Vefat ilanlarıyla dolu gazete sayfalarını “okurken” okurken geçmeyip biraz düşünürsek yararlı olur. Olmaz mı? Güm diye atıldı Füsun. “Elbette, kimi insanlarımızın tam sayfalık vefat eylediğini görürüz, kimi insanlarımız 3 sütuna 15 santim vefat eder.” Kimi insanlarımız, hiç vefat etmez; çünkü bir vefat ilanları olmayacaktır. Hiç. Hani vefat seri ilanları, seri vefat ilanları filan olacak mıdır? Vehbi Koç, vefat ilanlarına takmıştı. Hele tam sayfalıklara. Görgüsüzlüktür, israftır bu, diye düşünüyordu. Bazı vefat ilanlarında Sayın nitelemesi kullanılıyor. Olur mu? Sevgili, olabiliyor. Acı bir kayıp. Büyük bir kayıp. Kurumların verdiği vefat ilanlarında imza (simge, logotayp) abartılıyor. Saygılı bir durum mudur? İlgili kişilerin verdiği ilanlarda bir boyut yarışına rastlarsınız. Daha büyük boyut, daha büyük yakınlık, daha büyük üzüntü! O sayfada görünme telaşı. “Hacı sorununu da yazalım.” Bayanlar için “hacı” sözcüğü kullanılmaz, “hace” sözcüğü kullanılır. Yahudilerin vefat ilanlarında akraba-i taallukat elden geldiğince sayılır. (“Çıksalın adlı bir mezarlıkları var”, diyor Füsun.) Ermenilerin verdiği vefat ilanlarında genellikle mahreç ve iş belirtilir. Amasyalı, tornacı. Rumlarımız öyle azaldı ki. Bu yıl yalnızca 1 vefat ilanı yayımlandı. Son kim ölmüş? Vefat ilanı, bir haberdir. Gazetedeki diğer haberlerle tartıştığı da olur. Kınalıada’daki camide sala veriliyordu… Komşumuz Ermeni madam kaygıyla sormuştu bana, “Biliyor musunuz, kim ölmüş?” Vefat ilanları sayfasına kaç yaşından beri bakıyorsun? Sendeki ölüm düşüncesi olgunlaşmaya başladığı günden beri. Asker (şehit) ilanlarında “silsile-i meratip” uygulanır. Ayrıca, albay rütbesini geçmiş kişiler için Genelkurmay ilan verir. Fotoğraflı vefatlar var, fotoğrafsız vefatlar var. Çocukça çızıktırılmış birkaç dize, hüznü büyütür bazen. “Ölünün kendisinden çok etrafındaki çığrışma ürküntü verir.” (Arap atasözü) Vefat ilanları da ilanen çığrışmalar. Bir belgedir. Önemlidir. Sosyolojik boyutu vardır. Gün’ü gösterdiği gibi, ileride, hele ileride dün’ü gösterecek bir tanıktır. Füsun mırıldanıyor… Öte dünya için eleman ilanlarıdır. Ekleyeyim Füsun… Vefat sözcüğü, Arapça vefa’dan gelir. “Sözünü tutmak” demektir bir bakıma. Sen, sözünü tuttun. Fikr-i takip İlk yazımda (540 metre derinde) aranan maden işçileri hâlâ bulunamadı. Zonguldak, Karadon. [email protected] İstanbul Faithless’la ‘bir’ oldu CAZ FESTİVALİ’NDE BUGÜN ZÜLAL KALKANDELEN İstanbul, müzik açõsõndan olağanüstü bir haftaya sahne oldu. Önce Massive Attack, Tony Bennett ve Grace Jones’u dinledik; ardõndan dans müziğinin en önemli grup- larõndan Faithless coşturdu kenti. Maçka Küçükçiftlik Park’ta grubun “In- somnia”, “God Is a DJ”, “Salva Mea” gibi unu- tulmaz hitlerinde 5 bin kişinin dans ettiği kocaman bir partiye dönüştü konser. Eski şarkõlarõn ya- nõ sõra bu yõl çõkan ve İngiltere listelerine 1 numaradan giren “The Dance” albümünden de parçalarõ dinledik. Grup, bu albümü dağõtmak için İngilte- re’de WalMart benzeri market zinciri Tesco ile özel anlaşma yapõnca çok eleş- tirilmişti. Yeni dans gruplarõna karşõ albüm satõşõnda mücadele edebileceğine güven- mediğinden böyle bir anlaşma yaptõğõnõ söyleyenler oldu. Ancak “Happy”, “Sun to Me”, “Feel Me Now”, “Tweak Yo- ur Nipple”õ canlõ dinledikten sonra, söy- leyebilirim ki, Faithless uzun süre dans pistlerini dağõtõr bu albümle. Konserin kanõtladõğõ bir gerçek daha var. Yõllar geçse de, Faithless’õn performans ka- litesi en yüksek noktada. Grubun eleman- larõndan programcõ Rollo, turnelere katõl- madõğõ için yine yoktu ama Sister Bliss klav- yede harikalar yarattõ. Ayrõca, 2 perküs- yoncu, 2 gitarist ve 2 geri vokalden oluşan 6 kişilik çok iyi bir ekip vardõ sahnede. İl- ginç olan, Faithless’õn gelir düzeyi ve kül- tür açõsõndan toplumun çok farklõ kesimle- rine hitap ediyor olmasõ. Konserde dinle- yiciler arasõndaki kaotik ortamda yine bu- nun izleri vardõ. Faithless konserlerinin bu kaotik halini çok seviyorum; 80’lerdeki rave partilerini anõmsatõyor. Ancak onlardan farklõ olarak, saf bir he- donizmle değil, sosyal ve politik mesajlarõyla öne çõkõyor. Bunun ardõndaki güç de, elbette grubun karizmatik vokalisti Maxi Jazz. İn- sanlarõ politik şarkõ sözleri olan parçalarda dans ettirmenin sõrrõnõ bulmuş o. Yazdõğõ de- rin sözleri öylesine etkili bir vokalle ses- lendiriyor ki, kalabalõk üzerinde müthiş bir elektriklenme yaratõyor. İki yõl önce kendisiyle röportaj yaptõğõmda, şarkõ sözleriyle, insanlarõn kendi güçlerini keşfetmesine yardõmcõ olmaya çalõştõğõnõ söy- lemişti. “Herkeste bir cevher görüyorum. Zorluk kendi içindekini algılamakta” di- yor “Tweak Your Nipple”da da. İstanbul’da dinleyicilerine bir kez daha “Kim olursanız olun, beyaz ya da siyah, Hıristiyan ya da Müslüman hepiniz bir olun” mesajõnõ iletti Maxi Jazz. Konserin so- nunda “We Come 1”õ söylemeden önce her- kesin işaret parmağõnõ havaya kaldõrmasõ- nõ ve “one” derken tüm gücüyle bağõrma- sõnõ istedi. Amacõ, farklõlõklarõ bir yana bõ- rakõp herkesi birlik olmaya davet etmekti. Dinleyicilerin tümü uydu Maxi Jazz’õn is- teğine; “Ben sol gözüm, sen sağ / Savaş- mak delilik olmaz mı?” diye inledi Maç- ka. Acaba Küçükçiftlik Parkõ’nda eğlenen gençleri dejenere olmakla suçlayan politi- kacõlar duymuş mudur bizi? www.zulalkalkandelen.com FridaKahlo’nunacõlõgüzelliği Resim yapmaya onu sakat bırakan kazadan sonra başlayan Frida Kahlo, 1938’de Meksika’ya gidip çalışmalarını izleyen André Breton tarafından sürrealist olarak tanımlanmışsa da bu tanımı reddederek “Ben kendi gerçeğimi resmediyorum” demişti. Vokalist Maxi Jazz, konserde herkesin işaret parma- ğını kaldırmasını isteyerek birlik çağrısında bulundu. Kültür Servisi - 17. Uluslararasõ İstanbul Caz Festivali, bu akşam saat 21.00’de Cemil Topuzlu Açõkhava Sahnesi’nde modern R&B ve soul müziğin güçlü seslerinden Seal’i ağõrlõyor. Etkileyici sesi ve unutulmaz şarkõlarõyla Seal, Matras sponsorluğunda festival kapsamõnda ilk kez İstanbul’da bir konser verecek. “Killer”, “Crazy” ve Grammy ödüllü “Kiss From A Rose” gibi unutulmaz hitlerin sahibi Seal, 1963 yõlõnda Londra’da dünyaya geldi. Mimarlõk eğitiminin ardõndan ses rengi ve şarkõ söyleyiş biçimiyle dikkatleri çekerek profesyonel müzik yaşamõna başladõ. Şarkõlarõ ve ipeksi sesiyle dünya çapõnda milyonlarca hayran kazanan ve eleştirmenler tarafõndan övgü yağmuruna tutulan Seal, yapõmcõlõğõnõ David Foster’õn üstlendiği son albümü “Soul”da “A Change Is Gonna Come”, “It’s A Man’s Man’s Man’s World” ve “If You Don’t Know Me By Now” gibi klasikleri yorumluyor. Soulyıldızı SealAçıkhava’da
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle