25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 21 HAZİRAN 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 SÖZDEN YAZIYA SÜHEYL BATUM Zırva Tevil Götürmez Kimin söylediği önemli değil. Çünkü neden söylendiğini ve “kimilerinin” neden bunu “hukuk dünyasının en son keşfi” gibi gösterdiğini biliyoruz. Ama ileri sürülenler, hiç kuşkusuz hukukla ilgisi olmayan zırvalar. Evet, hukukta “yokluk” diye bir kavram var. Yani bir işlem ya da karar, “yok hükmünde” sayılabilir. Örneğin, hükümet “ben kanun yaptım” diye ortaya çıkarsa, bu işlem kanun niteliğini kazanamaz. Çünkü hükümetin bu konuda yetkisi yoktur. Bu yetki ona verilmemiştir. Yasama organına verilmiştir. Bu nedenle bu işlem “yok” hükmündedir. Eski deyimi ile “keenlemyekun”dur. Hiç var olmamış, doğmamış sayılır. Yani “yokluk” örneğin şu koşulda ortaya çıkar; “yapılan işlemde ya da kararda çok açık, belirgin bir yetkisizlik durumu” vardır. Yani çok açık bir biçimde “var olmayan bir yetki kullanılmıştır.” Hukukta buna “yetki gaspı ya da fonksiyon gaspı” adı verilir. 1) Ve bir hukuk devletinde, bir işlemin “yok” sayılabilmesi için, yargı organının karar vermesi gerekir. Her isteyen buna karar veremez, hükümet bile. Anayasa Mahkemesi de “yokluk” yaptırımını kabul etmedi. Hem de 19.10.1971 tarihli kararından bu yana. 2) Ayrıca açın anayasayı, anayasa değişikliklerini denetlemeye kim yetkili? Anayasa Mahkemesi. Şimdi anayasada, yetki başka bir makama verilmiş olsa ve buna karşın mahkeme “Ben yine de denetliyorum” dese “yetki gaspı” olabilir. Ama öyle değil. Yetki Anayasa Mahkemesi’ne verilmiş. Ve “Anayasa değişikliklerini denetler” denmiş.. 3) Pekiyi acaba Anayasa Mahkemesi, anayasal yetkisini aşıyor ve “yetki gaspı” yapıyor mu? Anayasa ne diyor? “Anayasa değişikliklerini şekil açısından denetler.” Pekiyi mahkeme, ne yönden denetliyor? Açın 1971’den bu yana verdiği kararlara bakın. Ve 2008 tarihli “türban kararına” da bakın. Açık olarak görülüyor; “şekil yönünden” denetliyor. Pekiyi nerede burda “yetki gaspı?” Nerede var olmayan bir yetkinin kullanılması? 4) Ayrıca bir gerçek daha var; anayasa açıkça yazmış; “Anayasanın 1, 2 ve 3. maddesinde yazılı nitelikler ve hükümler değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez” diye. Yani anayasanın kendisi, TBMM için, açıkça “yasak bir alan” belirlemiş. Bu alanda bırakın değişiklik yapmayı, böyle bir değişiklik yapmak “teklif dahi edilemezmiş”. Pekiyi madem böyle bir yasak alan gelmiş, bu yasak alana girilip girilmediğini kim denetleyecek? Birileri “denetim yok” diyorlar. Anayasa Mahkemesi ise “denetliyor”. Hem de 1971 değişikliğinden beri. Pekiyi Anayasa Mahkemesi bu denetimde haksız mı? 5) Hiç haksız olur mu? Anayasa “değişmezlik yasağı” getirmemiş mi? Ya da bir iktidar, “ben 1, 2 ve 3’üncüye hiç dokunmuyorum” deyip, sonra Cumhurbaşkanlığı’nın babadan oğula geçeceğini söylese ve sonra da seçim hükmünü kaldırsa, bunu kim denetleyecek? Hiçbir kurum bunu denetleyemeyecek mi? “1, 2 ve 3’e dokunmadılar, denetimi yok mu” diyecek? İşte mahkeme, bu nedenle haklı olarak, ilk önce yasama organının “Anayasanın 1, 2 ve 3. maddeleri ile yasaklanmış alana” girip girmediğini denetler. Eğer girdiyse, “bunu teklif bile edemezsiniz” der. Eğer girmediyse, “şekil şartları” ile sınırlı bir denetim yapar. Olay bu denli açık ve basit. Ve Anayasa Mahkemesi, 1971’den beri yani 40 yıldan beri, bunu yapıyor... 6) Bir şey daha var. Doğru değil ama varsayın ki, Anayasa Mahkemesi yetkisini yanlış yorumladı. Yani “anayasa değişikliklerini şekil açısından denetler” kuralını geniş yorumladı. Ve bunu “değişmezlik yasağı” ile birleştirip yetkisini genişletti. Anayasa değişikliklerini denetlemek mahkemenin görevi değil mi? Anayasanın 1, 2 ve 3. maddelerinin değiştirilmesinin teklif edilmesi bile yasaklanmamış mı? Yasamaya “yasak bir alan” getirilmemiş mi? Bu yetki, başka bir kuruma mı verilmiş? Nerede burada “yetki gaspı”? Sevgili dostlar, üstelik anayasada “hiçbir organ, kaynağını anayasadan almayan bir yetki kullanamaz” diyor. Pekiyi “hükümetin yok sayma yetkisi” nerede yazıyor? Anayasanın neresinde böyle bir yetki verilmiş? Eğer bunu yapsa, esas bu “yetki gaspı” olmaz mı? Pekiyi böyle bir “saçmalık” savunulabilir mi? Daha önemlisi neden savunulur? O ysa 13 Aralõk 1979 günü, komu- tanlarõn uyarõ mektubunu Cum- hurbaşkanõ Fahri Korutürk’e verdikleri 27 Aralõk 1979’dan on dört gün ön- ce İstanbul’da Birinci Ordu Karargâhõ’nda bütün orgenerallerin katõldõğõ bir toplantõda yönetime müdahalenin zamanõ tartõşõldõ. Çeşitli görüşlerin açõklanmasõndan sonra söz alan Genelkurmay Başkanõ Orgeneral Kenan Evren: “Müdahaleden önce siyasilere bir ola- nak daha tanıyalım. Belki toparlanırlar. Bir uyarı mektubu yollayalım” dedi. Bir başka cümlesi daha vardõ: “Bizim mü- dahalemizin en son çare olduğu, başka hiç- bir çare kalmadığı iyice anlaşılmalı.” Bu cümle daha sonralarõ yorumlandõ, da- ha açõk bir biçim aldõ. Evren; “Anarşi ve terör sorununun çö- zümlenemeyeceği, asker müdahalesinin son çare olduğu iyice anlaşılmalı” demek istiyordu ama bu sürede sağ sol çatõşmala- rõ, anarşi ve terör olaylarõndan ölenlerin sa- yõsõ giderek kabaracaktõ! Selimiye’deki toplantõya katõlan 2. Ordu Komutanõ Bedrettin Demirel bana, o top- lantõda derhal müdahale fikrini savunduğu- nu söyledi... “Kenan Evren mütereddit” di- yordu ve... müdahalenin zamanõ üzerinde ar- tan çalõşmalar Ağustos 1980’de yoğunlaştõ. İlk tarih olarak 22 Ağustos uygun görüldü; ama ulusal bayramlar arifesinde müdahale uygun görülmedi. TSK’de müdahale fikri 1979’un sonlarõ- na özgü bir görüş, bir değişim değildi. Kenan Evren bir konuşmamõzda; Temmuz 1979’da yönetime müdahale etmeyi karar- laştõrdõklarõnõ, hatta o gün uygulanacak pla- nõ kõtalara dağõttõklarõnõ, sonra vazgeçtikle- rini ve kõtalara dağõttõklarõ uygulama plan ve programõnõ toplattõklarõnõ söylemiş ve gülerek şu cümleyi eklemişti: “Dağıttığımız uygulama plan ve prog- ramını toplatmıştık ama 30 Ağustos’ta ki- mi kıta komutanlarını emekliye ayır- mıştık. Beni bir korku sardı. Ya emekli olan bir subay temmuzda müdahale ede- ceğimizi açıklarsa? Korktuğum başıma gelmedi. Emekli olan hiçbir komutan müdahaleyi ifşa etmedi.” SONUCU ETKİLEMEYEN ÇABALAR Göreve devam kararõ alan Demirel; uya- rõ mektubunun açõklanmasõndan iki gün sonra 4 Ocak 1980 günü saat 16.15’te Ge- nelkurmay Başkanõ Evren’e biraz da tariz- kâr bir ifadeyle o güne kadar yapõlan Milli Güvenlik Kurulu toplantõlarõndan terör ve anarşiyi sona erdirmek için yapõlan görüş- meleri, birlikte aldõklarõ kararlarõ anõmsattõ. “Ben sizden bu mektubu yazmaya sizi iten sebepleri öğrenmek, sizi sıkıntıdan çı- karacak tedbirleri bulmak bakımından izahat istiyorum. Mesele, benim meselem değildir. Geliniz meseleyi birlikte düşü- nelim” dedi. Evren yanõtladõ: Türkiye’nin çeşitli böl- gelerini gezmişler. 12 aydõr sõkõyönetim ol- masõna karşõn olaylarõn azalmasõ beklenir- ken arttõğõnõ görmüşler. Komutanlarõn üzül- düğünü belirterek şunu söyledi: “Bu mektubun hedefi hükümet değildir, anayasal kuruluşlardır.” Başbakan, “beraberce düşünelim” de- yince Orgeneral Evren; “Komutan arka- daşlarımı da getirebilir miyim” diye sor- du. “Tabii” dedi Demirel. 7 Ocak 1980 günü saat 17.00’de görüşmeyi kararlaştõrdõlar. ÜÇ BUÇUK SAAT KONUŞ... KONUŞ... KONUŞTULAR Belirlenen tarihte Başbakan ile Genel- kurmay Başkanõ ve kuvvet komutanlarõ üç buçuk saat süren bir toplantõ yaptõlar. Taraflar eteklerindeki taşlarõ döktüler. Oysa askerler bu toplantõda izleyecekleri stratejiyi önceden saptamõşlardõ. Sonradan öğrendik, askerlerin Başba- kan’a söylediklerini. Metin Toker bir kokteyl partide Jandar- ma Genel Komutanõ Celasun ve Kara Kuv- vetleri Komutanõ Ersin’e rastlamõştõ. İki komutan, Toker’e, “Birkaç gün top- landık. Başbakan’ın önüne yapılmasını is- tediğimiz 60 kadar maddeyi metin halin- de uzattık” demişlerdi. “Rahat mıydılar?” “Neden rahat olmasınlar” diye yanõtla- mõştõ soruyu Toker! Öyle ya. Müdahaleye (darbeye) karar verdikten sonra... Nitekim toplantõda Genelkurmay Başka- nõ, “Bu duruma nasıl geldiğimizi” irdele- dikten sonra; gerekli gördükleri “yasal ve idari önlemleri” sõralamõştõ. 1402 sayõlõ yasanõn õslah edilmesinden baş- layan, Atatürk ilkelerinden asla ödün ve- rilmemesine uzanan listede yok, yoktu. Hat- ta bir koşullarõ daha vardõ: Sõraladõklarõ ko- nularda CHP’nin desteğini sağlamanõn önemli olduğunun altõnõ çiziyordu. Başbakan’dan sonra söz alan Evren; “Sı- kıyönetime girdik. Birçok konuda mu- vaffak olamadık. Kanunlar çıkmadı. Za- man aleyhimize işliyor. Sol ve sağ çatışı- yor. Memleket iç savaşa gidecek. Tehdit- ler alıyoruz. Arkadaşlarımızda tedirgin- lik var. Bazılarında bedbinlik gördüm” de- miş ve eklemişti: “Bunun böyle yürüme- yeceği kanaati var.” Yasal ve idari önlemleri sõraladõktan son- ra da şöyle demişti: “Orduda bir sıkıntı var!” 12 Mart muhtõrasõnõ ağlayarak imzala- dõğõ söylenen Genelkurmay Başkanõ Mem- duh Tağmaç da darbenin temel nedenini “altımızı tutamıyoruz” diye açõklamamõş mõydõ? Evren’in “Orduda sıkıntı var” sözü, Tağmaç’õn gerekçesine koşut değil miydi? 12 Eylül’den 5 yõl sonra Süleyman De- mirel’e sordum: “O gece yatağınıza uza- nırken ‘müdahale kapõnõn önünde’ yargısına varmış mıydınız acaba?” “Hayır” dedi Demirel: “İhtimal vere- medim, veremezdim. Hükümet başka- nıydım, askerlerle sürekli konuşuyor- duk. Şüphe ve vehim içinde olamazdım da... Onları (askerleri) bu yola sevk eden bir parti iktidarına, bir partiye hizmet edi- yor olmamak düşüncesi... Aldatıldığıma ihtimal de veremezdim, değil mi? Sonra müdahale edeceklerini neden düşünecektim? Müdahale edip ne yapa- caklardı? Daha sonra yapacaklarını o günlerde de yapabilirlerdi. Yapamadılarsa, neden?” TSK’de geri sayõm başladõ H ükümet Başkanõ askerle sõk sõk top- lanõyor. Alõnmasõ gereken ve alõnan önlemler üzerinde görüşüyor. Kimi tasarõlarõ TBMM’ye gönderiyor. Ya- salaşmalarõ için çabalõyor. Ama ne terör ne de anarşi.. durmuyor, giderek boyutlanõyordu. Bir yandan da Cumhurbaşkanlõğõ seçimi bir türlü sonuçlanamõyordu. 5 Haziran 1980 günü Cumhurbaşkanlõğõ se- çiminin 93’üncü turunda CHP adayõ eski Ha- va Kuvvetleri Komutanõ ve senatör Muhsin Batur’un oylarõ 303’e yükseldi. Partisinden veya diğer partilerden biraz da- ha destek görse, Batur Cumhurbaşkanõ seçi- lecekti. Fakat o gün tur sonucu açõklandõktan son- ra Meclis koridorunda karşõlaştõğõm Demirel; Muhsin Batur’un seçilme olasõlõğõna karşõ ol- duğunu içeren sözler söyledi. CHP lideri Ecevit’in de Batur’un Cum- hurbaşkanõ olmasõna karşõ olduğu çevresin- den gelen haberlerden anlaşõlõyordu. AP karşõ atağa geçti. Sadettin Bilgiç’i aday gösterdi, ama Bilgiç, Batur’un aldõğõ oya yaklaşamadõ bile. CHP lideri Senato Başkanõ İhsan Sabri Çağlayangil’in cumhurbaşkanõ olmasõna da karşõydõ. Ona göre Çağlayangil, Demirel’in bir numaralõ adamõ idi. Çağlayangil ile o günlerdeki bir görüşme- mizde Ecevit’in yanõlgõ içinde olduğuna de- ğiniyor ve şayet Cumhurbaşkanõ seçilirse izleyeceği yöntemi açõklõyordu: “Cumhurbaşkanı seçilirsem Süleyman Bey benim her istediğini yapacağımı sanı- yor ve yanılıyor. Şayet seçilirsem Çanka- ya’da her partiye aynı mesafede olacağım” diyordu. Ecevit, Senato Başkanõ’ndan o denli kuş- kuluydu ki; o sõrada Çağlayangil’in Senato’ya Cumhurbaşkanlõğõ kontenjanõndan beş üye saptayõp bildirmesi gerekiyordu. CHP lideri, TBMM’de partiler dengesini AP lehine değiştireceği kaygõsõndaydõ. Çağla- yangil’e sürekli baskõ niteliğinde konuşmalar yapõyordu. Askerler de TBMM’nin onca aydõr, nisan- dan beri bir cumhurbaşkanõ seçememesini eleştiriyorlardõ. Örneğin Brüksel’de bir NA- TO toplantõsõndan dönen Genelkurmay Baş- kanõ, havaalanõnda verdiği demeçte: “Parlamento hâlâ bir cumhurbaşkanı se- çemedi mi diye soruyorlar” diyordu. Deniz Kuvvetleri Komutanõ Bülent Ulusu, “Cumhurbaşkanlığı seçimini eleştirmekten vazgeçelim. Altımızı ne yapacağız” diye so- ruyordu. CHP’de lidere yakõn olanlar kuliste Ecevit’in “şayet cumhurbaşkanı seçilmez- se askerlerin müdahale edeceğini söyledi- ğini” yayõyorlardõ. Bu arada Cumhurbaşkanõ Vekili Çağla- yangil, iki partinin uzlaşmasõnõ sağlamak için kimi girişimlerde bulunuyordu. Önce CHP lideri ile konuştu... Ecevit’e cumhurbaşkanõ seçilememesinin “ciddi bir bunalım do- ğurduğunu, iki parti arasında uzlaşma sağlanmadan seçimin olanaksız olduğunu” söyledi. CHP liderinin yanõtõ: “Demirel uzlaşma- yı anayasayı değiştirmek için ister görü- nüyor. Biz ise anayasaya işlerlik kazan- dırmak istiyoruz.” Çağlayangil, Ecevit’le görüşmeden önce Demirel’le bir telefon konuşmasõ yaptõ. Ecevit’le yapacağõ görüşmenin ana çizgi- lerini söyleyince Demirel: “İyi söylüyorsunuz ama” demiş ve cum- hurbaşkanõ seçimini “geciktiren nedenleri” açõklamõş, anayasada yapõlacak bir değişiklikle bir çözüm yolu önermiş; madem ki TBMM’de seçilemiyor.. öyleyse millet seçsin diye Çan- kaya seçimini tek dereceli bir sisteme bağla- yacak öneride bulunduğunu, millet kendi başkanõnõ seçsin dediklerini, bu öneriyi Ecevit’in reddettiğini anlatmõştõ. Cumhurbaşkanõ Vekili olarak Çağlayangil, iki parti liderini bir araya getirmeye, ülke so- runlarõ üzerinde tartõşmalarõnõ ve uzlaşma ola- naklarõnõ aramalarõna karar verdi. SON GİRİŞİM Çağlayangil iki parti liderini neden bir araya getirmeye çalõştõğõnõ Ali Baransel’e şöy- le anlatmõştõ: “Ben Sayın Korutürk’e; siz neden ele ini- siyatif almıyorsunuz? Bu iki lideri özel ola- rak davet edip niçin yakınlaşmalarının, an- laşmalarının yardımcısı olmuyorsunuz? Özel bir yemekte her türlü teşrifattan, kompleksten uzak onlarla memleket prob- lemlerine beraberce eğilirseniz olumlu bir sonuç alırsınız.” İLGİNÇ GELİŞMELER: CUMHURBAŞKANI SEÇİMİ S Ü R E C E K H ükümet Başkanı askerle sık sık toplanıyor. Alınması gereken ve alınan önlemler üzerinde görüşüyor. Kimi tasarıları TBMM’ye gönderiyor. Yasalaşmaları için çabalıyor. Ama ne terör ne de anarşi.. durmuyor, giderek artıyordu. ‘Sigara yasağı anayasaya aykırı’ ANKARA (Cum- huriyet Bürosu) - Da- nõştay, kahvehaneler- de sigara yasağõnõ ana- yasaya aykõrõ bularak yasa hükmünün iptali için Anayasa Mahke- mesi’ne başvurdu. İzmir Kahveciler Odasõ’nõn yasağõn ipta- li için açtõğõ başvuruyu değerlendiren Danõştay 10. Dairesi, sigara içil- mesini yasaklayan mad- dede yer alan “Özel hu- kuk kişilerine ait olan lokantalar ile kahve- hane, kafeterya, bira- hane gibi eğlence hiz- meti verilen işletme- lerde” şeklindeki ifa- dede “kahvehane” iba- resini, anayasaya aykõrõ buldu. Daire, “kahve- hane” ibaresinin iptali için Anayasa Mahke- mesi’ne başvurulmasõna oybirliğiyle karar verdi. Kararda, yasakla kah- vehane işleticilerinin faaliyetlerini sürdüre- bilmelerinin zorlaştõrõ- larak, ekonomik çõkar- larõnõn göz ardõ edildiği, ölçülülük ilkesine ay- kõrõ biçimde çalõşma öz- gürlüklerinin sõnõrlan- dõrõldõğõ belirtilerek “Getirilebilecek yasak ve sınırlandırmaların, ticari işletmelerin var- lıklarını sürdürebil- melerini ölçüsüz bir şekilde zorlaştırma- ması, işleticilerin ça- lışma özgürlüklerini kullanmalarını ağır birtakım şartlara bağlamaması gere- kir” denildi. DANIŞTAY DAVA AÇTI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle