14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 11 MAYIS 2010 SALI 18 KÜLTÜR [email protected] Diyarbakır’da kitap fuarı Kültür Servisi - “Diyarbakõr Kitap Fuarõ”, TÜYAP ve Türkiye Yayõncõlar Birliği işbirliği ile 18 - 23 Mayõs tarihleri arasõnda, TÜYAP Diyarbakõr Fuar ve Kongre Merkezi’nde yapõlacak. 110 yayõnevi ve sivil toplum kuruluşunun katõlõmõyla düzenlenen fuara Viyana Üniversitesi Kürdoloji Bölümü Başkanõ Celile Celil, Venezüellalõ gazeteci-yazar Carol Prunhuber, Mõgõrdiç Margosyan, Ahmet İnsel, Ömer Laçiner gibi isimler katõlõyor. İlk kez düzenlenecek olan fuarda geniş bir konu yelpazesi içinde konferans, söyleşi, panel, şiir dinletisi gibi 40 kültür etkinliğiyle birlikte 300 yazar imza günlerinde okurlarõyla buluşacak. Eastwood sahnede Kültür Servisi - ABD’li ünlü oyuncu ve yönetmen Clint Eastwood’un oğlu, elektrik ve akustik basçõ Kyle Eastwood 14 - 15 Mayõs tarihlerinde İstanbul Caz Center’da konser verecek. 1990’lõ yõllarõn başõnda kendi grubuyla caz kulüpleri ve festivallerde çalmaya başlayan Eastwood, babasõnõn yönetmenliğini yaptõğõ Mystic River, The Rookie, Million Dollar Baby gibi filmlerin de müziklerini yaptõ. Eastwood’un “From There to Here”, “Paris Blue”, “Now ” ve “Metropolitan” isimli dört tane de albümü bulunuyor. Eroğlu’nun ‘Edebi Aforizmalar’ı Kültür Servisi - Yazar, senarist ve romancõ Mehmet Eroğlu’nun öğrencileri tarafõndan hazõrlanan ve Eroğlu’na armağan edilen ‘özlü sözler’i, Agora Kitaplõğõ tarafõndan bir araya getirildi. “Edebi Aforizmalar” adõnõ taşõyan kitap, yazarõn 1984’te “Issõzlõğõn Ortasõ”yla başlayan ve son romanõ “Mehmet - Fay Kõrõğõ 1”le devam eden roman serüveninde, sadõk okurlarõnõn altõnõ çizmekten büyük keyif aldõğõ belli başlõ kavramlar altõnda yer alan aforizmalar seçkisinden oluşuyor. Saygun Arpalı’dan ilk albüm Kültür Servisi - Türkiye’nin önde gelen müzisyenleriyle çalõşan Saygun Arpalõ’nõn “Merhaba” isimli ilk solo albümü çõktõ. 40 yõllõk sanat yaşamõnda Edip Akbayram, Beyaz Kelebekler, Kerem Görsev ve Zülfü Livaneli gibi birçok isme bateristlik ve ritim düzenlemesi yapan Arpalõ, müzikal anlayõşõnõ soft rock, pop jazz, blues rock, latin jazz, modern Arjantin tango müziklerinin harmanlanmasõ olarak tanõmlõyor. 11 şarkõnõn da bestesi ve düzenlemeleri kendisine ait olan albümde Arpalõ’ya, Turhan Yükseler, Serdar Barçõn, Şenova Ülker gibi sanatçõlar eşlik ediyor. ‘Çakırcalı Efe’nin balesi ANKARA (AA) - Türküler ve deyişlere konu olan ve Yaşar Kemal’in 1972 yõlõnda kaleme aldõğõ “Çakõrcalõ Efe”, Ankara Devlet Opera ve Balesi Birim Dans Tiyatrosu (BDT) Sanat Yönetmeni İhsan Bengier’in koreografi ve rejisiyle dans sahnesine gelecek. Müziklerini Cem İdiz’in hazõrladõğõ eserde orkestrayõ Şef Sunay Muratov yönetecek. Dekor ve kostümlerini Gürcan Kubilay’õn hazõrladõğõ eserin õşõk düzeni de Emin Saraçoğlu’nun imzasõnõ taşõyor. Eserin dünya prömiyeri yarõn gerçekleştirilecek. Konser ve belgesel Kültür Servisi - Seyr-î Mesel Sanat Atölyesi, 14 Mayõs’ta saat 20.00’de Kürt müzisyen Mizgîn’i sahnesine konuk ediyor. Uzun yõllar Danimarka’da yaşayan Mizgîn’e konserde farklõ kültürel kimliklere sahip üyelerinden oluşan grubu eşlik edecek. Seyr-î Mesel Sanat Atölyesi’nin 15 Mayõs’ta saat 20.00’deki etkinliği ise, yönetmen Özgür Fõndõk’õn Dersim katliamõnõ anlattõğõ “Qelema Sure - Kõrmõzõ Kalem” isimli belgesel gösterimi olacak. O nunla bir kez karşõlaşmõş- tõm. Ölümünden kõsa bir süre önce... 1980’lerin ba- şõydõ. Ankara Sanat Tiyatrosu’nda- ki bir oyunun galasõnda Murathan Mungan tanõştõrmõştõ. Usta bir tasa- rõmcõnõn elinden çõkmõş, kõrõk beyaz renkli ipek giysisiyle, kopkoyu bo- yanmõş gözleriyle, õşõkla renk de- ğiştiren saçlarõyla, gül endamõyla, içinde bulunduğu ortamla çelişen ya- lõn sessizliğiyle, sanki duvardaki bir tablodan inip aramõza karõşmõş gi- biydi... Ankara DT yapõmõ ‘İşte Baş İş- te Gövde İşte Kanatlar’õ izlerken otuz yõla yakõn bir süre önceki bu karşõlaşma canlandõ belleğimde. Puslu aynalardan yansõyan kadõn görüntüleri, onlarca kõrõk beyaz renkli giysiyi taşõyan askõlõklar, õşõk huzmelerinin aydõnlattõğõ ağaçlara ku- rulmuş salõncaklarda uçuşan -sisler ardõndaki- iki kadõn, Melek’in ‘me- lek giysisi’nin duru beyazlõğõ, klasik Türk müziğinden seçilmiş şarkõlarõn taş plak -benzeri- kayõtlarõnõn, Melek ile Nõvart’õn kõrõlgan duyarlõğõndan süzülen nağmelerin, usulca seyirci koltuklarõna ulaşmasõ... Fõrtõnalarõn sarsmadõğõ dinginlik anlarõ... Melek ve Nõvart... Onlar yaşamõn kõyõsõnda kalmaya yazgõlanmõş orta yaşlõ kadõnlar. Kuzguncuk’un bir mahallesinde otuz yõlõn geçişini öy- lece seyretmişler. Melek, henüz on üçündeyken Ziya Bey’in köşküne ev- latlõk olarak getirilmiş. Sonra da adamla nikâhlamõşlar onu. Zaten yaşlõ olan Ziya Bey’e iyi ba- karsa kazançlõ çõkacağõnõ, adamõn ölümünden sonra her şeyin kendisi- ne kalacağõnõ söylemişler... Oysa, Zi- ya Bey ölmemiş. Melek de Ziya Bey’in -gerçek anlamda- karõsõ ol- madan, hep parasõz bõrakõlarak, bel- ki de karnõnõ gönlünce hiç doyura- madan, yalnõzca arkadaşõ -belki de hayalinde yarattõğõ- Nõvart’la pay- laştõğõ düşlerle yaşamõş... Yaşanma- dan geçmiş zamana duyulan özlem bir anlamda. Sevim Bu- rak’õn kurmaca dünyasõnõn yu- muşacõk, dingin boyutu... GÖRSEL VE İŞİTSEL... Erkek karakterler yerine çõplak mankenlerin kullanõldõğõ, erkek ses- lerinin banttan geldiği, Melek’in, geçmişine ve geleceğine sahip çõk- masõnõn engellenişine -yaşama açlõ- ğõnõn ve doyumsuzluğun göstergesi- ‘yemek yeme’ ve ‘borç para iste- me’ ritüelleriyle (törenleriyle) tepki getirdiği sahnelerde ise farklõ bir anlatõm boyutuna geçiliyor. Belki de Nõvart, Melek’in alt-ben’i. Ziya Bey neredeyse yüz yaşõnda. Ölüm döşe- ğinde. Ya da ölmüşse bile o kadar çok yaşamõş ki, gerçekten ölmesi fark ya- ratmõyor artõk. Üstelik Melek’e yõl- larca uyguladõğõ ‘ekonomik şiddet’ yetmemiş, onu mirasõnõn da dõşõnda bõrakmõş. Ziya’ya duyduğu korkuy- la karõşõk nefret Melek’i oyun bo- yunca rahat bõrakmõyor. Sevim Bu- rak’õn kurmaca dünyasõnõn ‘gro- tesk’ boyutu... Görüldüğü gibi, yönetmen İsken- der Altın oyunu yorumlarken, Burak kurmacasõnõn bu iki boyutunun fark- lõlõğõnõ görsel ve işitsel bakõmdan iyi- ce belirginleştirmiş. Bu bir yorum se- çeneği... Altõn’õn seçtiği yorumun ger- çekleşmesinde Funda Karasaç’õn dekor-giysi, Şükrü Kırımoğlu’nun õşõk tasarõmlarõnõn payõ büyük. Me- lek ve Nõvart’õ oynayan Elvin Be- şikçioğlu ve Funda Gökgücü yo- rumlarõnõ bu iki farklõ doğrultuda özenle kotarmõşlar. (Ayrõca, şarkõla- rõ güzel söylüyorlar.) Altõn, aynõ uzamda geçen oyunu, birbirini film kareleri gibi izleyen on beş dolayõn- da farklõ sahneye bölmüş ve Stüdyo Sahne’nin duvarlarõna neredeyse çe- peçevre yerleştirmiş. Hareketli plat- form üstündeki seyirci koltuklarõ or- ta alanda dönerek, oyuncular da ko- şarak -üstelik kõlõk değiştirerek- bir sahneden bir sonraki sahneye ulaşõ- yorlar. Altõn, yer yer kapõlarõ açõp, sa- lonun dõşõnda kalan uzamlarõ, daha- sõ bahçeyi bile katõyor oyuna. Zengin boyutlu, çarpõcõ bir görsellik oluşu- yor böylece. Ama oyuncular yoru- luyor. Dahasõ, sahnede süregelen koşmaca bir noktadan sonra tekdü- zeleşiyor. Metnin ve kimi sahnelerin kõsaltõlmasõ gerekli görünüyor. Yine de ‘İşte Baş İşte Gövde İş- te Kanatlar’, Ankara DT’nin bu dö- nem sunduğu yeni yapõmlar arasõn- da başa geçiyor. ‘İşte Baş İşte Gövde İşte Kanatlar’ Ankara Devlet Tiyatrosu’nda Sevim Burak’õn yapõtõ İskender Altõn’õn rejisi, Elvin Beşikçioğlu ve Funda Gökgücü’nün yorumlarõyla Ankara DT Stüdyo Sahne’de 11, 14, 16 Mayõs tarihlerinde sunuluyor. SevimBurak’õyorumlarken ERDEM ÖZTOP H er yõl mayõs ayõnõn ikinci haftasõ, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür AŞ tara- fõndan düzenlenen, bu yõl da 2010 Av- rupa Kültür Başkenti Ajansõ’nõn des- teklediği “Uluslararası İstanbul Şiir Festivali”, bugün saat 20.00’de Muh- sin Ertuğrul Sahnesi’nde şiir okumalarõ ve Zuhal Olcay konseriyle başlayacak. 15 Mayõs’a dek sürecek festivalin bu yõlki tema ülkesi “İrlanda”, tema ko- nusu ise “İrlanda Şiiri ve Edebiyatı.” Dünyanõn çeşitli ülkelerin- den şairlerin İstanbul’un tarihi mekânlarõnda şiirler okuyacağõ festival kapsa- mõnda, kurulacak şiir aka- demilerinde şairlerle üni- versiteli gençler bir araya gelecek, akşamlarõ da şiir- le tiyatronun, müziğin bu- luştuğu oyunlar, konserler düzenlenecek. -Farklı kültürlerden, dillerden şairleri İstan- bul’da buluşturan bu fes- tivale katılmak sizin için ne anlam ifade ediyor? İstanbul dinleyicisi ve İstanbul’la buluşmayõ her zaman çok istemişimdir. Benim için şiir çok derin bir yaşam biçimi ve burada tanõşacağõm her bir şair ba- na inanõlmaz derinlikler katacak. Ayrõca şiirlerimi Boğaz’daki bir teknede, iki kõtanõn arasõnda söyleyecek olmak büyük bir şans. -Bu yıl İstanbul, 2010 Avrupa Kül- tür başkentlerinden biri ve siz bu at- mosferde tarihi mekânlarda şiirle- rinizi okuyacaksınız. Ne düşünü- yorsunuz? Dünya kültürünün başkentinde, kül- türlerin kavşağõnda şiirlerimi okuya- cağõm, şiirlerimin Türkçe çevirisini duyacağõm, tõnõsõnõ hissedeceğim. Bu çok heyecan verici. Ayrõca İstanbul’a ilk geldiğim günden beri kentin, benim şehrim Barcelona’yla ruh kardeşi ol- duğunu düşünmüşümdür. -Sizce şiir, bir kente neler katabi- lir? Festival boyunca kentin dili incelir, daha bir derinleşir, zenginleşir. Lum- pen ağzõndan bir süre olsun kurtulur. Kendine özgü doğasõyla, mimarisiyle imgesel bir görünüm kazanõr o sõra. Kent içine bakmasõnõ öğrenir; daha ne olsun? -İrlanda şiiri Türkiye’de ne kadar biliniyor sizce? Şiir yazan biri olarak, utanarak itiraf edeyim ki, İrlanda şiiri hakkõnda yeterli bilgiye sahip değilim. Bir Yunan, bir İtalyan, İngiliz ya da Fransõz şiirine oranla İrlanda şiiri de bize uzak kalmõş. Bu festivalin en büyük katkõsõ İrlanda şiiriyle tanõşmamõzõ, yakõnlaşmamõzõ sağlayacak olacak. FESTİVALDEN SEÇMELER - Gülhane Parkõ’nda ku- rulacak Şiir Kürsüsü’nden kendini şair hisseden herkes şiirlerini okuyabilecek. - Şiir Akademisi çerçe- vesinde Bilgi Üniversitesi Karşõlaştõrmalõ Edebiyat Bö- lümü’nde İrlanda şiiri üze- rine bir oturum düzenlene- cek. Tarõk Zafer Tunaya Kültür Merkezi’nde ünlü akademisyen ve eleştirmen Mary Shine Tompson mo- deratörlüğünde İrlanda Şii- ri Konferansõ yapõlacak. - Chicago Üniversitesi Edebiyat ve Sanat Fakülte- si öğretim üyesi, ülkesinde 68 Kuşağõ’nõn önemli tem- silcilerinden Polonyalõ şair Adam Zagajewski, Boğa- ziçi Üniversitesi’nde “68 Kuşağı’nın Şiire Etkisi” üzerine bir seminer vere- cek. - “Şiir Okumaları” etkinliklerinde D&R mağazalarõnda şairler kendi şiir- lerini okuyacaklar. Dinleyiciler şiirle- ri şairlerin kendi sesinden dinleyebile- cekler. - Muammer Karaca Tiyatrosu’nda gerçekleştirilecek “Şiir Performansı” başlõklõ etkinlikte Nâzım Hikmet’in “Piraye İçin Yazılmış Saat 21-22 Şi- irleri” isimli gösterisi Atilla Birkiye rejisiyle sahnelenecek. - “Şiir Hatları Vapuru” etkinliğin- deyse Kabataş’tan kalkan vapur tüm Boğaz’õ dolaşacak, Rumeli Kavağõ’nda mola verip geri dönecek. Yol boyunca, Boğaz’õn nefis atmosferinde tüm şair- lerle buluşulacak hem de şiirler dinle- nebilecek. - Festivalin kapanõş töreni 15 Ma- yõs’ta Arkeoloji Müzesi Bahçesi’nde Cem Adrian konseriyle olacak. İstanbul’da şiirle buluşma zamanõ İSTANBUL ŞİİR FESTİVALİ BUGÜN BAŞLIYOR ÖZLEM ALTUNOK S emaver Kumpanya’nõn İstanbul Ti- yatro Festivali’ne hazõrladõğõ “Titus Andronicus” oyu- nunun provasõndayõz. ‘Yeraltı’nda, zamansõz, mekânsõz bir yerlerde uçuşan kelleler, kesilen diller, kopuk kollar, kan, seks, vah- şet, küfür; şiddetin her hali var sahnede. Shakespea- re’in en sert, aynõ zaman- da en az sahnelenmiş oyunlarõndan “Titus An- dronicus”, Işıl Kasa- poğlu rejisi, Sinan Fi- şek’in uyarlamasõyla yüz- yõllar öncesinden bugüne taşõnõrken hiç de uzağa düşmüyor, bugünün Tür- kiyesi ya da dünyasõndan. Oyunu onlar anlatacak- lar, sahnede birbirini kesen, kanla õslanan ‘kötü’ler, ‘kö- tü’yü canlandõranlar... Aron’u canlandõran Sarp Ay- dınoğlu, Bilge köyü cinayetinin geçenlerde sonuçlanan mahkeme- sinde bir katil zanlõsõnõn ‘Yaşasın kötülük’ çõğlõğõnõ hatõrlatõyor, Titus’u oynayan Serkan Keskin, Hırant Dink cinaye- tini... Oyunun Tamara’sõ Sezin Bozacı tamamlõyor on- larõ: “En ürkütücü olan da, tıpkı oyunda olduğu gi- bi şiddetin şimdi var olduğundan daha da ‘normal’ kabul edildiği bir dünyaya uyanmak” Oyunda şiddetin hem kaynağõ hem mağduru olmuş ‘soylu’ Roma Kralõ Titus’u canlandõran Keskin’e göre oyun, ‘bir kahramanın intikam hikâyesi’ değil, aksi- ne iktidarõn yanlõş kararlarõ sonucu ortaya bir şiddet sal- gõnõ yayõlmasõnõ konu ediniyor. “Şiddet ucundan ateş- lendiği andan itibaren hızlı bir şekilde tüm karak- terleri sarıyor ve ondan payını almayan ve şiddete des- tek olmayan kalmıyor” diyor. Ne de olsa “İktidarda kim varsa, güç kimdeyse şiddeti ve şeklini de o be- lirliyor. Ama şiddet değişmiyor, hep var.” Oyunun en kötüsü, kötünün kötüsü ise Aron belki de. Tüm entrikalarõn göbeğinde o var, ne pişmanlõk duyu- yor yaptõklarõndan, ne zerre acõ hissediyor. Aydõnoğlu “Oyundaki en zeki ve en kötü adam, evet. Üstelik asıl derdi haz almak. Kırbaçtan da haz alıyor, acıdan da” diyor, “çünkü bir Arap olarak tüm dışlanmışlığıyla soyunun da kötülüğün de devam etmesini istiyor.” Ne- densiz kötülüğe takõlmõş en çok, bunu sahnede nasõl rea- lize edeceğini düşünürken karşõsõna çõkan “Yaşasın kö- tülük” nidasõyla arayõşõ kendiliğinden yanõt bulmuş. “An- ladım ki kötü olmak için ruh hastası olmak gerek- miyor, nedensizce, bilinçli olarak da kötü olunabili- yor” diyor. Hiçbiri, zaman kaymasõ yaşamõyor oyunda. Bugün- le geçmiş, Shakespeare’in şiirsel diliyle küfür, argo iç içe geçerken ‘klişeler’ hep aynõ. Bunlardan biri de oyu- nun ‘kötü kadın’õ Tamara. “Ortada bir kötülük var- sa onun arkasında yüksek ihtimalle bir kadın par- mağının olması gerektiği fikri hepimize itinayla öğ- retildi sanırım” diyor Sezin Bozacõ. Oysa Tamara da şiddet ve intikamdan herkes kadar besleniyor. Bir fark- la “O insanlığın daha ilkel bir döneminden geliyor san- ki. Canı nerede isterse orada sevişen, çocuklarını ve kendisini ne pahasına olursa olsun koruyan yırtıcı bir hayvan gibi. Tamara için kuralların, genel geçer ah- lak ölçülerinin pek bir önemi yok. Hatta onlarla dal- ga geçiyor bir anlamda”. Bugünün dili, geçmişte konuşulan dil, İstanbul ya da gelecekte bir zaman... Hepsinin buluştuğu ortak nokta: “Şiddet sadece kılık değiştiriyor!” Carles Torner AbdülkadirBudak Kültür Servisi - Çellist Açelya Azbar tarafõndan 2009 Eylül ayõnda kurulan ve ocak ayõnda ilk konserlerini veren ‘Açelya Azbar Çocuk Oda Orkestrasõ’, 17 Mayõs’ta Süreyya Operasõ’nda bir fuaye konseri gerçekleştirecek. Yaşlarõ 8-16 arasõ değişen ve tamamõ konservatuarda eğitimlerini sürdüren çocuklardan oluşan orkestra, ücretsiz izlenebilecek konserde Carmen, Serenade, Polka gibi sevilen eserleri seslendirecek. Çocuklardan Süreyya Operasõ’nda konser Işõl Kasapoğlu’nun yönettiği “Titus Andronicus” bugün ve 15 Mayõs’ta “17. Uluslararasõ İstanbul Tiyatro Festivali” kapsamõnda Çevre Tiyatrosu’nda. ‘Şiddetsadecekılıkdeğiştiriyor’ 1 7 . U L U S L A R A R A S I İ S T A N B U L T İ Y A T R O F E S T İ V A L İ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle