23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
PERİHAN ERGUN Başlıktaki Atasözü’nü Büyükannem mantıksız söz sarfedenleri kınamak amacıyla kullanırdı. Geçmişi özellikle yakın tarihimizi okuyup öğrenmeden yalan yanlış tanımlarla siyaset yapmağa kalkanların suçlamaları hiçbir zaman değer bulmamış, hep tepki getirmiştir. Yaşam boyu borçluluk duyulması gereken memleket öncülerini eleştirirken çok ince eleyip sık dokursanız bu özeninize övgüyle değer verilebilir. M. Kemal-İsmet Paşa- Fevzi Paşa’nın oluşturdukları 3’lü çekirdek, ulusu esaretten, vatanı parçalayıp yutmak isteyen yedi düvelin çizmelerinden kurtarmada ilk adımı atanlardır. Osmanlı’nın teslimiyetçiliğine karşın, Anadolu halkının yurt sevgisine güvenerek, yola çıkanlara Kazım Karabekir, Ali Fuat, Rauf Orbay paşalar gibi Kurtuluşa inanan birçok kahramanın da katılımlarıyla Milli Mücadele’de zafere ulaşılmıştı. Dıştaki düşmanlarla bu zaferi örnek alan ezilmiş toplumlara karşın içimizde kendilerine isim vermekte güçlük çektiğim ihaneti hüner sayanların içlerine sindiremedikleri bu kahramanlıklar, bilime akla dayanan yenilikler, ne yaparlarsa yapsınlar laik, demokratik, çağdaş Cumhuriyetimiz, ufukta doğan yeni bir güneş gibi hep parlayacaktır. Batı’da Fransız devriminin yol göstericiliğiyle oluşan yenilikçi toplumların devletleşebilmeleri asırlar sürmüştür. Çünkü; onu kurup sağlam, bilimsel, çağdaş temellere oturtmak kolay değildir. Tüm nifakçılara karşın Milli Mücadele zaferiyle başlayıp yeniliklerle kurulan Cumhuriyetimiz 90 yıldır dimdik ayaktadır. Sonsuza dek de hep yaşayacaktır. Atatürk, önce İsmet Paşa’yı o tarihlerde bitirilmiş olan orduyu yeniden kurarak güçlendirmekle görevlendirmişti. I’inci, II’nci İnönü zaferleri, Batı Ordusu Komutanlığı’ndan sonra O’nu kendine çok yakın bularak, hükümetin başına getirip Başbakan da yapmıştı. Zaferden sonra çözümünü çetin ceviz saydığı Lozan müzakerelerinde -Kurtuluşta beraber olduğu bazı arkadaşlarının karşı çıkmalarını önemsemedi- görevi O’na verdi. İki uzun bölümlü, çok çekişmeli ve başarılı çalışmaları sonucunda 24 Temmuz 1924’te bağımsızlık haklarımızın simgesi olan Lozan Antlaşması’nı böylece ulusuna armağan etmiş oldu... Ayrıca; İsmet İnönü zekâsıyla ilkokuldan başlayarak kurmaylığını da içeren tüm öğrenim yaşamında daima grubunun birincisi olmuş, ahlaklı, onurlu kişiliğiyle yurtiçinde olduğu kadar dışta da saygı uyandırmıştır. O büyük kahramanlıkları, başarılı siyaset adamlığıyla Karabekir Kazım Paşa Doğu Orduları Komutanlığı; Fevzi Çakmak, meydan savaşındaki kahramanlığıyla mareşal olmasıyla şanlı tarihimizde hep yer tutacaklardır. O’na diktatör ve Hitler yakıştırması yapanlar, lütfen aynaya bakıp kendilerini görsünler. Ayrıca; demokrasiyi getirdikleriyle övünenler, II. Dünya Savaşı’nın külleri soğumadan 1945-46’da çok partililiğe geçilmesinde kendi içlerinden çıkanlara muhalefet gücünü vermedeki demokratlığından da ders alsınlar. M. Kemal de 1930’larda yakın arkadaşı Fethi Okyar’a muhalefet yaratacak partiyi oluşturmasını önerirken gene İnönü ile birlikte karar almıştı. F. Okyar’ın partiyi kurduktan sonra vazgeçmesinde en büyük etken yeni partiyi yobazların kuşatmasıydı. Tarihimizi okumadan önce 1. Dünya Savaşı ile kurtuluşta büyüğü meçhul asker, rüştiyeli olan, küçüğü de Efson kurşunuyla kangrenden yaşamlarını yitiren oğullarının yüreğini yakan acıları içindeyken kendisinden dinleyerek öğrendiğim Büyükannem bir de sık sık ağıt gibi “Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa, canım kurban olsun İsmet Paşa’ya”yı seslendirirdi. Uzun süredir Silivri’de tarihimize gölge düşüren adını yakışıksız bulduğum duruşmaya benim için zor da olsa vicdani bir sorumlulukla gittim. Hukuk tarihimize kara harflerle geçeceğini tahmin etsem de gördüklerimle yüreğimin taş kesileceğini olası sayamazdım. Yalnızca M. Balbay’ın T. Özkan’ın gencecik Teğmen’in değil, iki yıla yakın veya daha fazla süredir esir kampında oluşlarının nedenini bilmek için savunmalarında “Suçumuz nedir” diye kanıtlı gerçeği isterlerken gösterdikleri bilinçli sözcüklerle nitelilikleri belirenlerin durumu da içimi acıttı. Her şeye karşın hepsinin en kısa sürede durumlarının açığa çıkarılmasıyla çilelerinin bitmesini ve gene de hukukun üstünlüğünü umarak, özgürlüklerine kavuşmalarını diliyorum. Sait Faik’i sevenlere: 16.05.2010, saat 12.00’de Burgazada’da, 32. kez TYS öncülüğünde Ada Dostları Derneği’nin katkılarıyla anılacaktır. Dostları bekliyoruz. CMYB C M Y B ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com HARBİ SEMİH POROY OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc yahoo.com ‘Kem Söz, Kem Akça Sahibinindir’ HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ bulutbebek@hotmail.com 11 MAYIS 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Gündem Erol İşisağ: “Gündemi ilk kez değiştirmeyi beceren CHP’yi kutlamak gerek!” Kapatma Hilmi Kayıhan: “Anayasa Mahkemesi AKP’yi kapatmadı, AKP anayasa değişikliğiyle Anayasa Mahkemesi’ni kapatmaya çalışıyor; kapatmazsan kapatırlar gülüm!” Suşi Yaşar Şengel: “Eskiden borç bini aşınca halk tavuk eti yerdi, şimdi ülkenin borcu çok bini aşınca AKP’liler suşi yer oldu!” Gerçekçi bir İsmet İnönü eleştirisi! “TÜRKİYE Büyük Minnet Meclisi’ndeki AKP minnetvekilleri sonunda üzerlerine düşeni yaptılar ve minnettar oldukları liderlerinin tek adam olma hevesine destek verdiler. Her söylemine ağıtlar yakılan, uğruna parmaklar kırılan civan padişahı da ‘Kemal Atatürk’ diyemediği için ‘İsmet İnönü’ deyiverdi” diyerek söze giriyor Altuğ Hocaoğlu: “Hitler tarafına elbette katılmam ve ‘lafa baktım laf değil’ derim ama hazır moda iken bir İnönü eleştirisi de ben yapayım: Milli Şef maalesef körpe Türkiye Cumhuriyeti’ni çok erken vakitlerde ikinci bir siyasi partiye emanet etmiş, din ve emek sömürüsü üzerinden siyaset yapanların iktidara gelmesine olanak vermiştir. 1950’den bugüne memleketin durumu, karşıdevrimcilerin çok özendikleri Sultan II. Abdülhamit‘in istibdat devrine geçiş sancılarının çekildiği döneme benzemektedir. Milli Şef, en az iki kuşak Halkevi ve Köy Enstitüsü kültürü aşılamadan milleti başka ellere, bırakmayacaktı. Bizleri biraz daha eğitip bu günlere ve mücadelelere hazırlayacaktı. Belki ulu önder Atatürk’ün, Türk milletinin zeki ve çalışkan olduğu düşüncesine kandı. Ama maalesef ikisi de değiliz, bize bırakılan emanete sahip çıkamadık!” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” CHP Ankara Milletvekili Nesrin Baytok’un yaşamöyküsü Meclis albümünde şöyle yazıyor: “Nesrin Baytok, 20 Nisan 1960’ta Mersin Tarsus’ta doğdu. Babasının adı Mustafa, annesinin adı Esma’dır. Maden Mühendisi; 1984 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Maden Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldu. Özel sektörde çeşitli görevlerde bulunduktan sonra, 1989 yılında Sosyal Demokrat Halkçı Parti’de Özel Kalem Müdürlüğü görevini üstlendi. 1992 yılında Cumhuriyet Halk Partisi’nin açılması ile birlikte bu görevine CHP’de devam etti. Bu esnada çeşitli gazetelerde köşe yazarlığı yaptı. Baytok, evli ve 1 çocuk annesidir.” CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a ulaşamayan CHP’lilerin “geçit vermeyen kale gibi özel kalem müdürü” olarak çok yakından tanıdığı Nesrin Baytok’un Meclis albümündeki kısa yaşamöyküsünden yola çıkarak “kariyer”ine biraz ayrıntılı bakarsak: “1988’de Erdal İnönü SHP genel başkanlığına yeniden seçildi. Ancak partiye Baykalcılar egemen oldu; Baykal SHP genel sekreteri seçildi. 1989’da yapılan Olağanüstü Kurultay’da İnönü yeniden genel başkan, Baykal yeniden genel sekreter oldu.” O sıra 29 yaşındaki maden mühendisi Nesrin Baytok da SHP’de özel kalem müdürü oluyor. “Kariyer”e devam: “Haziran 1992’de 12 Eylül’de kapatılan siyasi partilerin aynı adla tekrar açılmasını engelleyen yasa yürürlükten kaldırıldı. SHP içindeki muhalefet hareketinin önde gelen ismi Baykal ve diğer CHP kökenliler 9 Eylül 1992’de CHP’yi tekrar açtı ve SHP’den ayrılan bir grup milletvekili CHP’ye geçti.” 32 yaşında olan SHP’nin özel kalem müdürü Nesrin Baytok da CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın özel kalem müdürlüğünü üstlenmek üzere CHP’ye transfer oluyor... Baykal 2007 seçiminde İsmet İnönü’nün torunu ve CHP Ankara Milletvekili Gülsün Bilgehan Toker’i harcayarak Baytok’u Ankara Milletvekili yapıyor. SHP’den CHP’ye ve Meclis’e 21 yıldır Baykal’ın yanında çalışan Baytok’un adı milletvekili olmadan önce “kariyer”indeki köşe yazarlığı konusunda yaşanan bir skandalla anılıyor: CHP’nin resmi yayın organında yayımlanan “Deniz Baykal” imzalı baş makaleleri Nesrin Baytok’un yazdığı ortaya çıkıyor ve bu skandalı ortaya çıkaran yayın kadrosu işten atılıyor! Ve dün Deniz Baykal istifa etti. Nesrin Baytok Balyoz Darbe Planı sahte çıktı: Balyoz’un sapı, The Taraf’ın elinde kaldı! YağmurDeniz GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Baykal’ın İstifasının Ardından CHP Genel Başkanı’nın canlı yayında yaptığı istifa konuşması, duygusal ve düşündürücü idi. Dün CHP Genel Başkanı’nın açıklaması şayet kalıcı bir karar ise Türk siyasi tarihinde bir sayfa kapandı. Söylenecek o kadar çok şey var ki… Sonuçta tüm aldığı yoğun “parti içi demokrasi noksanlığı” yönündeki eleştirilere rağmen CHP çizgisini çok iyi korumuş, AKP’nin başta Ergenekon olmak üzere tüm saptırmalarına direnmiş, Atatürkçü CHP rotasını doğru yörüngede tutmuş bir lider olarak hatırlanacak. Beş gündür kamuoyunda deprem etkisi yapan sürpriz Baykal kasedini ilk gece izledim ve tabii çok üzüldüm. Siyasi tablonun bugünkü gidişatında CHP’nin -şayet- referandumlara iki ay kala bu saçma olaya hiç ihtiyacı yoktu. Her açıdan üzücü olan bu vahim depremin bizi en çok ilgilendirmesi gereken noktası, CHP’nin nasıl zarar görmeden bu tablonun artçı şoklarından sıyrılacağı, nasıl yeniden hızla yapılanarak yoluna devam edeceği. Çünkü ana muhalefet partisi genel başkanlığı koltuğu, uzun süre sahipsiz kalamaz. Bu doğrultuda 22 Mayıs’taki kurultay şimdi daha da büyük bir önem kazandı. İnsanın doğal olarak aklına gelen ilk şey, “Bu kaset tamamen montaj ve düzmece ise yarın Baykal ve Baytok beraber bir basın toplantısı yapıp bunu yalanlayarak iftiraya karşı hukuki süreç başlatırlar” şeklindeydi. Bu süreç böyle yaşanmadı. “Özel Hayatın Gizliliği” yasası doğrultusunda, o alçak kasedi yayımlayan sitelere erişim yasaklandı. Baytok’un açıklamaları da krizin üzerine “montaj” olduğu savıyla girmeyince, iş biraz şekillendi. Son yıllarda giderek yaşamı çekilmez hale getiren telekulak ve kayıt olaylarının, siyaseti nasıl ülkede yaşanamaz bir olgu haline getirdikleri ortada. AKP demokrasisi komedyasının zaten “Big Brother watching” olgusunu en çekilmez noktalara taşımasının yanı sıra 3. binyıl zaten cinsel kayıt ve şantajların patlama yaptığı dönem olarak hatırlanacak. Baykal’ın başına gelen, en sefil şekilde dijital kayıt dünyasının rezil açıklarını sömürenlerin tipik bir alçaklığı. Ortaya çıkan tablonun esas tersliği, insanların evlilik dışı gizli özel hayatlarının deşifre edilmiş olması değil. Bu sonuçta unutulabilir, yalnız o aileleri ilgilendiren, yaşam-yol kazaları sayılabilir ve bunun ötesine geçmez. Gönül ferman dinlemez ve burada teorik ve yapay ahlak dersleri verecek değiliz. Sorun, bu ilişki iddiasının milletvekilliğine uzanacak bir rota çizmiş olarak kamuoyuna yansıması. CHP’de kamuoyunun doğal beklentisiyle milletvekili olmayı bekleyen onca önemli sosyal demokrat isim varken, böyle bir ismin vekil yapılmış olması, bu olay nedeniyle birden fazlasıyla göze battı. Bu mantıkla olay gündeme geldiğinden beri, sosyal demokrat çizgiye uzak olmayan birçok yazar, Güngör Mengi, Tufan Türenç, Fatih Altaylı, Fatih Çekirge gibi isimler Baykal’ın istifasını gündeme getirmişler ve mantıklarını da genelde Nesrin Baytok’un milletvekili oluşuna bağlamışlardı. Normalde Baykal’a mesafeli duran Altan Öymen, Hikmet Çetin gibi başka isimler ise olaydaki alçaklık ve teşhircilik nedeniyle mağdur durumda olan CHP Başkanı’na destek verdiler. Bu da takdir edilecek bir davranıştı. Haksız yöntemlerle mağdur edilmiş bir siyasiye uzatılan bir destek eliydi bu. Şayet yıllardır sürdürdüğümüz ısrarlı parti içi demokratik devrim taleplerimiz şu anda yürürlükte olsaydı, bu krizin yarattığı deprem beş misli az olurdu. Çünkü zaten teknokrat minimum atamalar dışında vekiller örgüt oylarıyla seçilmiş olacağı için, Baykal’ı böyle bir olayda hiç kimse bu hat üstünden suçlayamaz ve istifasına gerek kalmazdı. Baykal’ın komplonun AKP kökenli olduğu iddiasını ortaya atması ise son derece düşündürücü. Herhalde bu cümleyi bazı bilgi ve bulgulara dayanarak sarfetti. Bu çok önemli vurgunun üzerine gidilmesi ve kaset olayının kökeninin deşifre edilmesi şu anda hayati bir önem taşır hale geldi. Baykal, benim pek nedenini anlayamadığım bir şekilde Pennsylvania’ya bir sıcak mesaj gödermesinin yanı sıra, bir de CHP’yi yeniden yapılandırmak isteyen partilileri de ilgilendiren şu sözleri sarfetti: “Benim istifa kararım hem Türkiye siyasetini ve Cumhuriyet Halk Partisi’ni yeniden tanzim etmek isteyenlere bir imkân tanıyacak, hem de Cumhuriyet Halk Partisi’ne bu komployla hesaplaşma fırsatı verecektir.” Bu sözlerin de üzerinde durulması gerekecek önümüzdeki günlerde. BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Şarbon hasta- lõğõna verilen bir başka ad. 2/ Kõl- dan dokunan bü- yük çuval... İnce ve uzun metal şerit. 3/ Yunan rakõsõ... İri taneli bezelye. 4/ Titreştirilince ana seslerden biri ve- ren, U biçiminde çelik araç. 5/ Bir zaman birimi... Ja- pon lirik dramõ. 6/ Bir no- ta... Mekke’nin doğusun- da, hacõlarõn arife günü toplandõklarõ tepe. 7/ İkaz... Müstahkem yer. 8/ “Sözün --- ile düşürgil” (Yunus Emre)... Türkiye -Irak sõnõrõndaki gümrük kapõsõ. 9/ Kedi ya da kö- pek yavrusu... Bir ülkeye girmek ya da bir ülkeden çõkmak için yetkili ma- kamlardan alõnmasõ gerekli izin. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ “Ağaççileği, frambuaz” gibi adlar da verilen, bö- ğürtlene benzer bir meyve. 2/ Alman faşisti... Müzik eş- liğinde yapõlan hareketlerin tümü. 3/ Çanakkale ilinde ün- lü bir antik kent... Hatay ilinde bir õrmak. 4/ Eski Mõsõr’da güneş tanrõsõ... Değerli madenlerin saflõk derecesi. 5/ “ --- atlar yakõn eyler õrağõ / Yüce dağdan aşan yollar bi- zimdir” (Dadaloğlu)... Mürekkebi kurutmakta kullanõlan çok ince kum. 6/ Güzel, hoş, latif... Tuzağa düşürülen şey. 7/ Ayakta durmaktan korkma. 8/ Yankõ... Divan şiirinin ölçüsü. 9/ Gezegen... Bir nota. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 T A Ş K I Z I L A V A N S S İ M R U M İ K I T A A L A D O R L A K K R O Z E S A D E S A P A S İ F A L O B U T Ş E R M İ N M A S P O T P U R 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 bedri.baykam@gmail.com www.bedribaykam.com UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle