19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
[email protected] 6 NİSAN 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 13 CMYB C M Y B Ekonomideki önemli sorunların arka plana itildiği ülkemizde, içinde bulunduğumuz bu gerginlik ortamının tarihimizden ve yanlış öğretilen din kurallarından gelen bir biat kültürünün ve kantarlarla çok oynamanın doğal sonucu olduğunu söylemek zorundayız. Adalet arayıcısı Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Müfettişi Selahattin Yarar’ın başlığa aldığımız “Ayarınla oynadığın kantar, gün gelir seni de yanlış tartar” sözü günümüze ne de güzel uyuyor. Yüksek yargı başkanları kendilerini yakından ilgilendiren anayasa değişikliği ile ilgili görüş ve kaygılarını ifade ediyor, ama hemen tek adama bağlılık kültürü devreye giriyor, alınan eğitimin etkisi ortaya çıkıyor ve yıllardır bir şeyhe bağlılığın getirdiği alışkanlık tepki koyanlarda tecelli ediyor ve büyük fırtınalar kopuyor. Bırakalım konuşsunlar, eleştirsinler, yanlış söylesinler diyemiyoruz. Çünkü kantar yalnız onlarda. Partilerde lidere kayıtsız şartsız tabilik var. Milletvekilinin farklı görüşlerde olması veya bunu ileri sürmesi mümkün değil. Anayasa gibi çok önemli bir sistem değişikliği öneriliyor; milletvekillerinin bağımsız görüş beyan etmesi diye demokratik bir durumu göremiyorsunuz. Kuvvetler ayrılığı konuşuluyor ama liderinden, partisinden farklı düşündüğünü söyleyecek milletvekili yok. Milletvekili olmaya hevesli kişiler “Meclis’e bir gideyim neler yapacağım” der ve iddia koyar. Ama milletvekili olduktan sonra böyle bir milletvekili var mı diye aranır durursunuz. Çünkü emeklilik hakkı elde etme, VİP’ten yararlanma, vekilim unvanını alması onun için yeterlidir. Vekil bunu sağlayan liderinin emirlerine uymaya, onun gözünün içine bakmaya şartlanmıştır. Çünkü biliyor ki kantar sadece liderin elinde. Tarikatlarda şeyhe kesin teslimiyet vardır. O her şeyi en iyi bilir ve kutsaldır. Ne emrederse o olur. Zikirlerde kaç kere tespih çekileceğine ve dua okunacağına o karar verir. Para havuzu yapmaya, kalıpları, kuralları koymaya şeyh yetkilidir. Bu kalıplar ve kurallar dışına çıkamazsınız. Allah’la aranıza girmiş, sizi rahat bırakmaz. Çünkü Allah, kantarı kendisine vermiş, ayarı ile Allah adına o oynayabilir. Adam hayırsever. Aşevi kuruyor. Aşevinden yemek yiyenler adamın önünden arka arkaya gidiyor. Çünkü hayırsever onu teslim almıştır. Cami yapıyor. Cami cemaati bu hayırsevere büyük saygı duyuyor. Hayırseverlik dinimize göre gizli yapılması gerekirken bu haliyle etki altına alma aracı olarak kullanılıyor. Çünkü sevabı-günahı kantarda o tartıyor. Aşiretlerde ağa ister iyi olsun, ister kötü; onun emirleri ve etkisi müthiştir. Adamın biri Diyarbakır’ın bir köyünün tümüne sahip. Köylü perişan ama kendi İstanbul’da bal kaymak yaşıyor. Köylü biraz hakkını arasa onları mal gibi gören ağa kuduruyor. Çünkü toprak ağası o. Ama bu toprak ağası veya aşiret reisi Güneydoğu sorununun çözümünde en başlarda. Yahu sen önce aşiretine demokrasi getir, köylünü ezme, adil ol... Ama ayağını köylüsüne yıkatan ağa, ülkenin demokratik açılıma ihtiyacının var olduğunu en şiddetle savunuyor. Çünkü kantarda köylüyü de köyü de o tartıyor. Ne komik değil mi? Ama daha kötü olan, ağaların bu durumundan ziyade bizim bunları algılayamamamız ve farkında olmayışımız. Bir ülkenin gelişiminde kadınların rolü yadsınamaz. Kadınlar medeniyetin bir yüzüdür. Ama bizde biat kültürü kadınların da bu özelliğini ortaya çıkarmasını engelliyor. Din emrediyor, töreler izin vermiyor; kadın erkeğin arkasında, ona tabi, ona hizmette kusur etmeyen kişi. Böyle olunca kadınlarımız erkek egemenliğindeki kokuşmuş biat kültürünü engelleyemiyor. Gelecekte vaat edilen güzellikler için kendine bu dünyada anormal sınırlar koyuyor. Oysa bir silkelense, bir sınırları kaldırsa, bir zincirleri kırsa ülkemiz kendine gelecek. Ama haramlarla ve günahlarla kadınlarımız aldanmış oturuyor. Çünkü erkek tartıyor, kadın tartılıyor. Ama devran böyle geçmez; bir gün kantarın ayarı ile oynayanlar o kantarda tartılacak ve yanlış tartıldığında adalet, adalet diye bağıracak; ama iş işten geçmiş olacak. Onun için kantarcılar, kantarın ayarı ile oynamayın ve Allah’ın adaletinin bir gün tecelli edeceğini de unutmayın… Ayarıyla Oynadığın Kantar, Gün Gelir Seni de Yanlış Tartar M A L İ Y E C İ G Ö Z Ü Y L E / M U S T A F A P A M U K O Ğ L U pamukm superonline.com İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Ekonomi Tıkırında... Dershane faciası bir günlüğüne, kaçınılmaz biçimde ana haberler, gazete manşetlerinde yerini aldı. Ailenin iki çocuğunun ödenememiş 1400 liralık dershane borcu faizi ile 5000 liraya çıkmış, anne hapse düşmüştü. Annesinin cezaevine girmesinden kendini sorumlu tutan 18 yaşındaki Soner Semih Sipahi intihar etmişti. Cezaevinden izin alınamayan anne, cenazeye katılamamış, ölüm üzerine dershane borcunun ödenmesinin ardından, dershane davayı geri çekmiş, anne oğlunun canı karşılığı hapisten kurtulmuştu. Dün işsiz baba Mustafa Sipahi’nin, tutuk cümlelerle yakınma, savunma, suçlamaları zor anlaşılsa da yürek yakıyordu... Medya olarak hep birlikte bir kez daha timsah gözyaşları dökmüş, habercilik adına olup biteni, iş işten geçtikten sonra didiklemekle vicdan aklamıştık... Anayasal yükümlülük olarak devletin sorumluluğunda kamu eğitiminin içinin boşaltılmasından, üniversiteye girişte her gencin özel dershaneye gitmek zorunda kalmasından, sorumlu Milli Eğitim Bakanlığı, suçluluğunun kapatılması adına, dershanenin borcunu üstlenmesi eylemi ile aklanacak mı? Elbette bu gidişatta sorumluluk birbirine eklenmiş olarak yaklaşık 45 yıllık iktidarlarda.. Üniversitelere giriş kapılarında birikim yaratan çarpık eğitim sistemi ile devletin sorumluluğunda ortaöğretimin içini boşaltma yarışında piyasa düzenine tapan iktidarların, Özalizm ile Erdoğanizmin günahları çok daha büyük. Öğretmenlik hakları olanlar işsiz, umutla kadro beklerken, boş geçen dersler, öğretmensizlik yüzünden seçilemeyen temel olması gereken seçmeli dersler ve çok fazla başka nedenle dibe vuran eğitim kalitesi... Yüz binlerce sözleşmeli öğretmen çalıştıran, on binlerce dışardan saat ücretli öğretmenle açık kapatmaya kalkışan, cemaatlerin paralı öğrenim kurumları ile dershanelerine katkıda bulunmak üzere formül üzerine formül yaratan AKP hükümetlerinin günahının öteki dehşet yüzünde yoksullaşma, yoksunlaşmaya, ailelerin çocuklarını okutamamaları olgusuna katkıları var... Dünya emperyal sistemine uyum adına, piyasalar düzeninde, kamu harcamaları, elbette eğitim bütçesi küçülürken, ailelerin çaresiz özel dershanelere yaptıkları yıllık harcamalar, Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin beşte birini bulacak vahim bir rakama ulaşmış. AKP’nin siyasal kadrolaşmada en atakta olduğu Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu ürküten çarpıcı gerçek karşısındaki reçetesi, ortaöğretimin kalitesini yükseltmek hak getire, öğrencilerin dershanelere daha kolay gitmelerini sağlamak üzere zorunlu devam ders sürelerinin kısaltılması, öğrencilerin eksik öğrenim görmelerine ilişkin kolaylıklar, müfredattan bile kesintiler... TÜİK’in dün açıklanan hane halklarının geçim memnuniyeti araştırması, geçen yılın verileri nedeniyle son krizin sonuçlarını yansıtmasa da nasıl bir gelir dağılımı çarpıklığı, yoksullaşma, yoksunlaşma yaşamakta olduğumuza yeni bir ayna tutma olayı; ailelerin yüzde 52.9’u zor geçindiklerini itiraf etmişler. Yüzde 16.9’u da çok zor geçinen konumunda. Ailelerin ancak yüzde 10’u kolay geçinebiliyor, çok kolay geçinebilenler ise yüzde 1.6 gibi düşük azınlıkta kalıyor... DEİK Başkanı Rona Yırcalı’nın dün gazetemizde yayımlanan söyleşisinden alıntı; ekonomik krizin teğetten fazla dokunduğu, işsizliğin çözümü çok zor sosyal bir sorun haline geldiği tartışılamayacak verilerle açığa çıkmıştı. Artık sermaye örgütleri, düşünürlerinin sorunu haline gelmiş olması nedeniyle ancak dikkat çekici olmalı... Hafta başında işveren örgütlerinin en büyüklerinin bir araya gelerek işsizlik için çözüm seferberliği, arayış çıkışları galiba Erdoğan hükümetinin krizi, en ağır sonuçları, özellikle de işsizlik boyutu ile yok sayma hallerinin de bir yansıması... Geçen haftanın, en son dünün piyasa haberlerinde ise bizimle, gündemimizle alay edercesine.. rekor yükselişlerden kapı açılıyor. Piyasalar sığ olsa da giren, sıcak, kaynağı bilinmeyen, kara para da olsa.. Başbakan Erdoğan, AKP sözcüleri kasıla kasıla krizin sona erdiğinden, piyasaların düzeldiğinden söz ediyorlar... Tabii ki halkın Özalizmi mumla aratan yoksullaşma, yoksunlaşma, işsizlik krizinde.. ekonomiden daha fazla söz etmek hiç de işlerine gelmediğinden, eskisi gibi sosyal devlet yerine geliştirdikleri sadaka düzeni üzerinden bile siyaset yapmama sürecindeler... Artık uzun uzun ekonomiyi nasıl geliştirdiklerine ilişkin pembe masallar anlatamıyorlar... Siyaset reklamları, her gün yaratılan flaş flaş gelişmelerle, Ergenekon, anayasa paketi ekseninden yaratılan, dayatılan gündemlerle yürütülüyor... Demokratik açılımlar çok çabuk eskitilip, sonuç alınamaz, ters tepen silahlara dönüştükçe Ergenekon eksenli yeni operasyonlar gündeme can simidi gibi giriyor. Görünen o ki.. iktidarlarını mutlu eden özel yargı ellerinde, Ergenekon iddianameleri, ekleri, mahkûm olmadan, tutuklulukla, insan hakları, hukukla çelişen insan hakları ihlalleri.. dosyaları bu gidişte kabardıkça kabarıyor... [email protected] KISA... KISA... “Herkes, çocuğunun kendi işini devam ettirmesini ister. Eğer işadamõ çocuğuna iş istiyorsa, orada bir güven sorunu var demektir. Kahroluyorum... Her evde bir kişinin yüzü gülmüyor, her evde bir işsiz var. Yine de işsizliği yeterince tartõşmõyoruz. Konuşmayõnca çözüm için fikirler oluşmaz. Türkiye’nin odaklanmasõ gereken konu, 5.6 milyon kişi ve her yõl istihdama giren 700 bin kişiye nasõl iş bulacağõ.” “İşsizlik, lise ve meslek lisesi mezunlarõnda yüzde 16.9, yükseköğretim mezunlarõnda da yüzde 12.1. Bu oranlar, eğitim sistemimizde bir problemin var olduğunun en somut göstergesi. Bütün dünyada meslek lisesinde okuyanlarõn toplama oranõ yüzde 65, bizde ise bu oran yüzde 35. Katsayõyõ, onu bunu bõrakõp, meslek liselerini cazip hale getirmeliyiz.” Ekonomi Servisi - Türkiye Oda- lar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanõ Rifat Hisarcıklıoğlu, “Ye- ni bir anayasa, Siyasi Partiler, Se- çim Yasası, hukuk, yargı mevzuat reformlarını hızlı yapıyor olma- mız lazım. Türkiye’nin ortak akılla kamplaşmadan çözmesi gereken işler bunlar” dedi. Hisarcõklõoğlu, TOBB ile Eko- nomi Gazetecileri Derneği’nce (EGD) The Green Park Otel’de düzenlenen Kartepe Ekonomi Zir- vesi’nde şu noktalara dikkat çekti: Ekonomi 2007 başõ itibarõyla alarõm vermeye başladõ. Çünkü re- havete kapõldõk. Birbirimizle kav- ga etmeye başladõk. Cumhurbaş- kanlõğõ seçim süreciyle beraber kendi içimizdeki kavgalar bizim işin bereketini kaçõrdõ. Enerji fiyatlarõ Türkiye için risk. Nükleer enerjinin hõzla devreye giriyor olmasõ önemli. İşsizlik, yapõsal sorun haline dö- nüşüyor. Her hanede bir işsiz var. Kõsa vadede, Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu ve Perakende Sek- törü Kanunu’nda yapõsal bazõ dü- zenlemelere ihtiyaç var. Krize karşõ önlemler konusun- da, Halk Bankasõ ve Ziraat Banka- sõ, KOBİ kredilerine devam et- miştir. KOBİ kredilerinde yüzde 5 azalma yaşandõ, küçük KOBİ’ler- de yüzde 1, mikro KOBİ’lerde yüzde 16’lõk azalma oldu. En büyük fõrtõna en çok desteklenecek yerde estirildi. Kredileri kõsmayan ka- mu bankalarõ kârlõlõklarõnõ arttõrdõ, özel bankalara duyurulur. Biz tümüyle yeni bir anayasanın yapılmasından yanayız. Anayasanın uzlaşma ile değiştirilmesini ve yeni bir anayasanın uzlaşma ile hazırlanmasını istiyoruz. Umarız anayasa değişiklikleri konusunda bir uzlaşma sağlanır. Yeni bir anayasa, Siyasi Partiler, Seçim Yasası, hukuk, yargı mevzuat reformlarını hızlı yapıyor olmamız lazım. Türkiye’nin gündeminde, tartışması ve ortak akılla kamplaşmadan çözmesi gereken işler bunlar. Kaliteli demokrasi ve güçlü ekonomi birbirinden ayrılmaz ikilidir. Biri olmadan diğeri de olmaz. Kaliteli demokrasi ve güçlü ekonomi ayrılmaz ikili Başbakan siyasetçi, biz siyasetçi miyiz? “İşsizlik, lise ve meslek lisesi mezunlarõnda yüzde 16.9, yükseköğretim mezunlarõnda da yüzde 12.1. Eğitim sistemimizde sorun var. Bunu tartõşmaya açtõğõnõz zaman ‘A tarafı mısın B tarafı mısın?’ Bütün dünyada meslek lisesinde okuyan yüzde 65, bizde 35. Her taraf mesleksiz işsizlerle dolu. Günümün yarõsõ bununla geçiyor. Bakanlar, milletvekilleri dahil olmak üzere birilerine iş arõyorlar.” Eğitim sistemi istihdam dostu değil Hisarcõklõoğlu, Tür- kiye’nin AB ülkelerinin 3.5, ABD’nin 4.5 ka- tõndan daha fazla bü- yümesi gerektiğini vur- guladõ. TOBB Başkanõ, “Ne olur köşeleriniz- de değerlendirirken, başarıyı, başarısızlı- ğı buna göre değer- lendirin. Yoksa yanlış oluyor” dedi. Bir ga- zetecinin, “Biz yap- mıyoruz da Başbakan yapıyor” ifadesi üze- rine, “Ya, sen doğru- sunu yap. Ben sana doğrusunu söylüyo- rum. Başbakan siya- setçi, sen siyasetçi mi- sin, ben siyasetçi mi- yim? O iyi olanları söyleyecek, muhale- fet kötü olanları söy- leyecek ama biz mu- kayesemizi yaparken doğru yapalım” diye konuştu. Bankalardan 3.5 milyar TL kâr Türk bankacõlõk sektörünün kârõ, bu yõl şubat sonu iti- barõyla 3 milyar 579 milyon lira düzeyinde ger- çekleşti. Sektörün aktif büyüklüğü de Şubat 2010 iti- barõyla 842 milyar 233 milyon lira oldu. Milyoner sayısı 29 bine ulaştı Bankacõlõk Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun şubat verilerine göre, Türkiye’nin milyoner sa- yõsõ ocak ayõna göre 1000 kişi artarak 28 bin- den 29 bine yükseldi. Milyonerlerin bankalar- da tuttuğu toplam mevduat ise 213 milyar TL ol- duğu belirlendi. Büyüme yüzde 4’ü geçebilir IMF, küresel bazda büyümenin bu yõl yüzde 4’ü ge- çebileceğini bildirdi. IMF’den ocak ayõnda yapõlan açõklamada, büyümenin yüzde 3.9 seviyelerinde ola- cağõ belirtilmişti. İşadamõ bile çocuğuna iş soruyor, kahroluyorum Piyasada canlanma başladı Krizin etkileri geçmeye başladõ. 2009’un son çeyreğinde özel tüketimde yüzde 3.3’lük artõş var. Kamu büyümeye yüzde 2.3’lük katkõ sağ- ladõ, yatõrõmlarda ise yüzde 1.1’lik azalma söz konusu. Kamunun yeni dönemde tüketi- mini devam ettirmesi ve büyümeye katkõsõnõ sürdürmesi güç oldu. Ekonomik canlanma yine özel tüketimi, stoklarõ ve iç talebi arttõr- maktan geçiyor. Büyümenin ana arteri iç tü- ketim ve stoklarõn artõşõ olacaktõr. Hisarcõklõoğlu, Atatürk’ün yatõ olan Savaro- na’nõn Cumhurbaşkanlõğõ ve Başbakanlõk’ça Türkiye’yi ziyaret eden yabancõ devlet adamlarõ- nõ ağõrlamak için kullanõlabileceğini belirterek “Yine de bize düşen bir şey olursa yaparõz” de- di. Hisarcõklõoğlu, “Sayõn Cumhurbaşkanõ, Türkmen Cumhurbaşkanõ’nõ Antalya’da bu yata bindirdi ve adam hayran oldu. Böyle değerlen- dirilebilir. Biz işletip kâr etmeyiz. Ama devleti- mizin ihtiyacõ varsa değerlendiririz.” Savarona ne olacak? AVM’lerde kural yok AVM’lerin, pazar günü kapatõlmasõ yönündeki tar- tõşmalarõ da değerlendiren Hisarcõklõoğlu, şunlarõ söy- ledi: “Hem sanayiciyim hem de perakende sektörün- de iki alõşveriş merkezi olan birisi olarak söylüyorum, müthiş bir kuralsõzlõk var... 365 gün indirim olur mu? Bu- gün kendi markasõyla gõdaya dayalõ üretim yapan sa- nayiler büyük risk altõnda. Çünkü bu markalar artõk zincir mağazalarõn kendi markalarõ için üretim ya- par hale geldi. Gõda sanayimiz taşeron haline getirildi. Bu yasama döneminde perakende ile ilgili yasanõn çõkmasõnõ biz de istiyoruz.” 51 milyar TL krediye dönüşmeyen para var Bankalarda krediye dönmeye hazõr tam 51 milyar TL likidite var. Önümüzdeki dönemde bankalarõn elindeki bu 51 milyar TL’lik likidite bizim inşallah bü- yümemizin motoru olur. Türkiye’de ekonomik büyümenin motoru, iç talebin canlandõrõlmasõ olacaktõr. Yeni yatõ- rõmlarõ beklemek biraz hayal olur. Türkiye en az 3.5 kat daha fazla büyümeli Türkiye, AB ile ABD ile arasõndaki me- safeyi korumak için her yõl onlardan en az 3.5-4 kat daha hõzlõ büyümek zorun- da. Mevcut kişi başõna gelirimiz 8.500 dolar, ABD’de 40 bin, AB’de 30 bin do- lar. Yüzde 1’lik büyümenin brüt gelire oranõ sõrasõyla 400, 300 ve 85 dolar. İş- te bunun için çok daha fazla büyümeli- yiz. Reel sektör kuruluşlarõ daha fazla kâr edebilmeli. Kâr etmek ayõp ve gü- nah olmamalõ. Kâr etmeyeni eleştirelim. Yapısal reformlarda rakipleringerisindekaldık 2007’den itibaren ekonomik büyüme ya- vaşladõ. Ne zaman ki siyasi gerilim başla- dõ, Türkiye reformlarda da geri kaldõ. Ar- tõk ağzõnõzdan çõkan kelimeye bakõp, han- gi tarafta diye düşünülüyor. Kamplaşma olan yerde zenginlik olmaz... Türkiye ya- põsal reformlarõ acilen tamamlamalõ... Türk Ticaret Kanunu’nun değiştirilmesi, mayõn geriliminin başlamasõyla rafa kalk- tõ. Şimdi yine söz aldõk. İhracatı değil artık ithalatı konuşalım Vergi gelirlerine bakarsak iç piyasanõn can- landõğõ görülüyor. KDV’de yüzde 22 artõş olurken, ÖTV’de de yüzde 38’lik artõş ger- çekleşti. Ancak burada kötü haber ithalat- tan alõnan KDV’nin de yüzde 68 gibi çok yüksek bir oranda artõş göstermesi. Bütçe gelirleri açõsõndan tabii ki bu gelir artõşõ iyi haber. Ancak konuya ithalat yönünden ba- kõlõnca geleceğimiz için çok kötü bir ha- ber. İhracatõn ithalatõ karşõlama perfor- mansõnõ kimse pek irdelemiyor. İhracatõ ko- nuşuyoruz ama ithalattaki bu artõşlarõ ne- dense konuşmuyoruz. Dõş ticaretimiz açõ- sõndan ithalattaki bu artõş yapõsal bir sorun haline dönüşüyor. Reel sektörün şu anda en büyük sorunlarõndan birisi de yaklaşõk 90 milyar TL’ye ulaşan vergi ve prim borç- larõ. Bu kamu alacaklarõnõn yeniden yapõ- landõrõlmasõ gerekir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle