Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ekonomi@cumhuriyet.com.tr
6 NİSAN 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 13
CMYB
C M Y B
Ekonomideki önemli sorunların
arka plana itildiği ülkemizde, içinde
bulunduğumuz bu gerginlik
ortamının tarihimizden ve yanlış
öğretilen din kurallarından gelen bir
biat kültürünün ve kantarlarla çok
oynamanın doğal sonucu olduğunu
söylemek zorundayız. Adalet
arayıcısı Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
Müfettişi Selahattin Yarar’ın
başlığa aldığımız “Ayarınla
oynadığın kantar, gün gelir seni de
yanlış tartar” sözü günümüze ne de
güzel uyuyor.
Yüksek yargı başkanları
kendilerini yakından ilgilendiren
anayasa değişikliği ile ilgili görüş ve
kaygılarını ifade ediyor, ama hemen
tek adama bağlılık kültürü devreye
giriyor, alınan eğitimin etkisi ortaya
çıkıyor ve yıllardır bir şeyhe
bağlılığın getirdiği alışkanlık tepki
koyanlarda tecelli ediyor ve büyük
fırtınalar kopuyor. Bırakalım
konuşsunlar, eleştirsinler, yanlış
söylesinler diyemiyoruz. Çünkü
kantar yalnız onlarda.
Partilerde lidere kayıtsız şartsız
tabilik var. Milletvekilinin farklı
görüşlerde olması veya bunu ileri
sürmesi mümkün değil. Anayasa
gibi çok önemli bir sistem değişikliği
öneriliyor; milletvekillerinin bağımsız
görüş beyan etmesi diye
demokratik bir durumu
göremiyorsunuz. Kuvvetler ayrılığı
konuşuluyor ama liderinden,
partisinden farklı düşündüğünü
söyleyecek milletvekili yok.
Milletvekili olmaya hevesli kişiler
“Meclis’e bir gideyim neler
yapacağım” der ve iddia koyar. Ama
milletvekili olduktan sonra böyle bir
milletvekili var mı diye aranır
durursunuz. Çünkü emeklilik hakkı
elde etme, VİP’ten yararlanma,
vekilim unvanını alması onun için
yeterlidir. Vekil bunu sağlayan
liderinin emirlerine uymaya, onun
gözünün içine bakmaya
şartlanmıştır. Çünkü biliyor ki kantar
sadece liderin elinde.
Tarikatlarda şeyhe kesin
teslimiyet vardır. O her şeyi en iyi
bilir ve kutsaldır. Ne emrederse o
olur. Zikirlerde kaç kere tespih
çekileceğine ve dua okunacağına o
karar verir. Para havuzu yapmaya,
kalıpları, kuralları koymaya şeyh
yetkilidir. Bu kalıplar ve kurallar
dışına çıkamazsınız. Allah’la aranıza
girmiş, sizi rahat bırakmaz. Çünkü
Allah, kantarı kendisine vermiş,
ayarı ile Allah adına o oynayabilir.
Adam hayırsever. Aşevi kuruyor.
Aşevinden yemek yiyenler adamın
önünden arka arkaya gidiyor. Çünkü
hayırsever onu teslim almıştır. Cami
yapıyor. Cami cemaati bu
hayırsevere büyük saygı duyuyor.
Hayırseverlik dinimize göre gizli
yapılması gerekirken bu haliyle etki
altına alma aracı olarak kullanılıyor.
Çünkü sevabı-günahı kantarda o
tartıyor.
Aşiretlerde ağa ister iyi olsun,
ister kötü; onun emirleri ve etkisi
müthiştir. Adamın biri Diyarbakır’ın
bir köyünün tümüne sahip. Köylü
perişan ama kendi İstanbul’da bal
kaymak yaşıyor. Köylü biraz hakkını
arasa onları mal gibi gören ağa
kuduruyor. Çünkü toprak ağası o.
Ama bu toprak ağası veya aşiret
reisi Güneydoğu sorununun
çözümünde en başlarda. Yahu sen
önce aşiretine demokrasi getir,
köylünü ezme, adil ol... Ama ayağını
köylüsüne yıkatan ağa, ülkenin
demokratik açılıma ihtiyacının var
olduğunu en şiddetle savunuyor.
Çünkü kantarda köylüyü de köyü de
o tartıyor. Ne komik değil mi? Ama
daha kötü olan, ağaların bu
durumundan ziyade bizim bunları
algılayamamamız ve farkında
olmayışımız.
Bir ülkenin gelişiminde kadınların
rolü yadsınamaz. Kadınlar
medeniyetin bir yüzüdür. Ama bizde
biat kültürü kadınların da bu
özelliğini ortaya çıkarmasını
engelliyor. Din emrediyor, töreler
izin vermiyor; kadın erkeğin
arkasında, ona tabi, ona hizmette
kusur etmeyen kişi. Böyle olunca
kadınlarımız erkek egemenliğindeki
kokuşmuş biat kültürünü
engelleyemiyor. Gelecekte vaat
edilen güzellikler için kendine bu
dünyada anormal sınırlar koyuyor.
Oysa bir silkelense, bir sınırları
kaldırsa, bir zincirleri kırsa ülkemiz
kendine gelecek. Ama haramlarla ve
günahlarla kadınlarımız aldanmış
oturuyor. Çünkü erkek tartıyor,
kadın tartılıyor.
Ama devran böyle geçmez; bir
gün kantarın ayarı ile oynayanlar o
kantarda tartılacak ve yanlış
tartıldığında adalet, adalet diye
bağıracak; ama iş işten geçmiş
olacak. Onun için kantarcılar,
kantarın ayarı ile oynamayın ve
Allah’ın adaletinin bir gün tecelli
edeceğini de unutmayın…
Ayarıyla Oynadığın Kantar, Gün Gelir Seni de Yanlış Tartar
M A L İ Y E C İ G Ö Z Ü Y L E / M U S T A F A P A M U K O Ğ L U pamukm superonline.com
İŞÇİNİN EVRENİNDEN
ŞÜKRAN SONER
Ekonomi Tıkırında...
Dershane faciası bir günlüğüne, kaçınılmaz
biçimde ana haberler, gazete manşetlerinde yerini
aldı. Ailenin iki çocuğunun ödenememiş 1400 liralık
dershane borcu faizi ile 5000 liraya çıkmış, anne
hapse düşmüştü. Annesinin cezaevine girmesinden
kendini sorumlu tutan 18 yaşındaki Soner Semih
Sipahi intihar etmişti. Cezaevinden izin alınamayan
anne, cenazeye katılamamış, ölüm üzerine
dershane borcunun ödenmesinin ardından,
dershane davayı geri çekmiş, anne oğlunun canı
karşılığı hapisten kurtulmuştu. Dün işsiz baba
Mustafa Sipahi’nin, tutuk cümlelerle yakınma,
savunma, suçlamaları zor anlaşılsa da yürek
yakıyordu...
Medya olarak hep birlikte bir kez daha timsah
gözyaşları dökmüş, habercilik adına olup biteni, iş
işten geçtikten sonra didiklemekle vicdan
aklamıştık... Anayasal yükümlülük olarak devletin
sorumluluğunda kamu eğitiminin içinin
boşaltılmasından, üniversiteye girişte her gencin
özel dershaneye gitmek zorunda kalmasından,
sorumlu Milli Eğitim Bakanlığı, suçluluğunun
kapatılması adına, dershanenin borcunu üstlenmesi
eylemi ile aklanacak mı?
Elbette bu gidişatta sorumluluk birbirine eklenmiş
olarak yaklaşık 45 yıllık iktidarlarda.. Üniversitelere
giriş kapılarında birikim yaratan çarpık eğitim
sistemi ile devletin sorumluluğunda ortaöğretimin
içini boşaltma yarışında piyasa düzenine tapan
iktidarların, Özalizm ile Erdoğanizmin günahları çok
daha büyük. Öğretmenlik hakları olanlar işsiz,
umutla kadro beklerken, boş geçen dersler,
öğretmensizlik yüzünden seçilemeyen temel olması
gereken seçmeli dersler ve çok fazla başka
nedenle dibe vuran eğitim kalitesi... Yüz binlerce
sözleşmeli öğretmen çalıştıran, on binlerce
dışardan saat ücretli öğretmenle açık kapatmaya
kalkışan, cemaatlerin paralı öğrenim kurumları ile
dershanelerine katkıda bulunmak üzere formül
üzerine formül yaratan AKP hükümetlerinin
günahının öteki dehşet yüzünde yoksullaşma,
yoksunlaşmaya, ailelerin çocuklarını okutamamaları
olgusuna katkıları var...
Dünya emperyal sistemine uyum adına, piyasalar
düzeninde, kamu harcamaları, elbette eğitim
bütçesi küçülürken, ailelerin çaresiz özel
dershanelere yaptıkları yıllık harcamalar, Milli Eğitim
Bakanlığı bütçesinin beşte birini bulacak vahim bir
rakama ulaşmış. AKP’nin siyasal kadrolaşmada en
atakta olduğu Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu ürküten
çarpıcı gerçek karşısındaki reçetesi, ortaöğretimin
kalitesini yükseltmek hak getire, öğrencilerin
dershanelere daha kolay gitmelerini sağlamak
üzere zorunlu devam ders sürelerinin kısaltılması,
öğrencilerin eksik öğrenim görmelerine ilişkin
kolaylıklar, müfredattan bile kesintiler...
TÜİK’in dün açıklanan hane halklarının geçim
memnuniyeti araştırması, geçen yılın verileri
nedeniyle son krizin sonuçlarını yansıtmasa da nasıl
bir gelir dağılımı çarpıklığı, yoksullaşma,
yoksunlaşma yaşamakta olduğumuza yeni bir ayna
tutma olayı; ailelerin yüzde 52.9’u zor geçindiklerini
itiraf etmişler. Yüzde 16.9’u da çok zor geçinen
konumunda. Ailelerin ancak yüzde 10’u kolay
geçinebiliyor, çok kolay geçinebilenler ise yüzde
1.6 gibi düşük azınlıkta kalıyor...
DEİK Başkanı Rona Yırcalı’nın dün gazetemizde
yayımlanan söyleşisinden alıntı; ekonomik krizin
teğetten fazla dokunduğu, işsizliğin çözümü çok
zor sosyal bir sorun haline geldiği tartışılamayacak
verilerle açığa çıkmıştı. Artık sermaye örgütleri,
düşünürlerinin sorunu haline gelmiş olması
nedeniyle ancak dikkat çekici olmalı... Hafta
başında işveren örgütlerinin en büyüklerinin bir
araya gelerek işsizlik için çözüm seferberliği, arayış
çıkışları galiba Erdoğan hükümetinin krizi, en ağır
sonuçları, özellikle de işsizlik boyutu ile yok sayma
hallerinin de bir yansıması...
Geçen haftanın, en son dünün piyasa
haberlerinde ise bizimle, gündemimizle alay
edercesine.. rekor yükselişlerden kapı açılıyor.
Piyasalar sığ olsa da giren, sıcak, kaynağı
bilinmeyen, kara para da olsa.. Başbakan Erdoğan,
AKP sözcüleri kasıla kasıla krizin sona erdiğinden,
piyasaların düzeldiğinden söz ediyorlar...
Tabii ki halkın Özalizmi mumla aratan
yoksullaşma, yoksunlaşma, işsizlik krizinde..
ekonomiden daha fazla söz etmek hiç de işlerine
gelmediğinden, eskisi gibi sosyal devlet yerine
geliştirdikleri sadaka düzeni üzerinden bile siyaset
yapmama sürecindeler... Artık uzun uzun
ekonomiyi nasıl geliştirdiklerine ilişkin pembe
masallar anlatamıyorlar... Siyaset reklamları, her
gün yaratılan flaş flaş gelişmelerle, Ergenekon,
anayasa paketi ekseninden yaratılan, dayatılan
gündemlerle yürütülüyor...
Demokratik açılımlar çok çabuk eskitilip, sonuç
alınamaz, ters tepen silahlara dönüştükçe
Ergenekon eksenli yeni operasyonlar gündeme can
simidi gibi giriyor. Görünen o ki.. iktidarlarını mutlu
eden özel yargı ellerinde, Ergenekon iddianameleri,
ekleri, mahkûm olmadan, tutuklulukla, insan
hakları, hukukla çelişen insan hakları ihlalleri..
dosyaları bu gidişte kabardıkça kabarıyor...
soner@cumhuriyet.com.tr
KISA... KISA...
“Herkes, çocuğunun kendi işini devam ettirmesini ister.
Eğer işadamõ çocuğuna iş istiyorsa, orada bir güven sorunu
var demektir. Kahroluyorum... Her evde bir kişinin yüzü
gülmüyor, her evde bir işsiz var. Yine de işsizliği yeterince
tartõşmõyoruz. Konuşmayõnca çözüm için fikirler oluşmaz.
Türkiye’nin odaklanmasõ gereken konu, 5.6 milyon kişi ve
her yõl istihdama giren 700 bin kişiye nasõl iş bulacağõ.”
“İşsizlik, lise ve meslek lisesi mezunlarõnda yüzde
16.9, yükseköğretim mezunlarõnda da yüzde 12.1. Bu
oranlar, eğitim sistemimizde bir problemin var
olduğunun en somut göstergesi. Bütün dünyada
meslek lisesinde okuyanlarõn toplama oranõ yüzde
65, bizde ise bu oran yüzde 35. Katsayõyõ, onu bunu
bõrakõp, meslek liselerini cazip hale getirmeliyiz.”
Ekonomi Servisi - Türkiye Oda-
lar ve Borsalar Birliği (TOBB)
Başkanõ Rifat Hisarcıklıoğlu, “Ye-
ni bir anayasa, Siyasi Partiler, Se-
çim Yasası, hukuk, yargı mevzuat
reformlarını hızlı yapıyor olma-
mız lazım. Türkiye’nin ortak
akılla kamplaşmadan çözmesi
gereken işler bunlar” dedi.
Hisarcõklõoğlu, TOBB ile Eko-
nomi Gazetecileri Derneği’nce
(EGD) The Green Park Otel’de
düzenlenen Kartepe Ekonomi Zir-
vesi’nde şu noktalara dikkat çekti:
Ekonomi 2007 başõ itibarõyla
alarõm vermeye başladõ. Çünkü re-
havete kapõldõk. Birbirimizle kav-
ga etmeye başladõk. Cumhurbaş-
kanlõğõ seçim süreciyle beraber
kendi içimizdeki kavgalar bizim işin
bereketini kaçõrdõ.
Enerji fiyatlarõ Türkiye için risk.
Nükleer enerjinin hõzla devreye
giriyor olmasõ önemli.
İşsizlik, yapõsal sorun haline dö-
nüşüyor. Her hanede bir işsiz var.
Kõsa vadede, Ticaret Kanunu,
Borçlar Kanunu ve Perakende Sek-
törü Kanunu’nda yapõsal bazõ dü-
zenlemelere ihtiyaç var.
Krize karşõ önlemler konusun-
da, Halk Bankasõ ve Ziraat Banka-
sõ, KOBİ kredilerine devam et-
miştir. KOBİ kredilerinde yüzde 5
azalma yaşandõ, küçük KOBİ’ler-
de yüzde 1, mikro KOBİ’lerde
yüzde 16’lõk azalma oldu. En büyük
fõrtõna en çok desteklenecek yerde
estirildi. Kredileri kõsmayan ka-
mu bankalarõ kârlõlõklarõnõ arttõrdõ,
özel bankalara duyurulur.
Biz tümüyle yeni bir anayasanın yapılmasından yanayız. Anayasanın uzlaşma ile
değiştirilmesini ve yeni bir anayasanın uzlaşma ile hazırlanmasını istiyoruz. Umarız anayasa
değişiklikleri konusunda bir uzlaşma sağlanır. Yeni bir anayasa, Siyasi Partiler, Seçim Yasası,
hukuk, yargı mevzuat reformlarını hızlı yapıyor olmamız lazım. Türkiye’nin gündeminde,
tartışması ve ortak akılla kamplaşmadan çözmesi gereken işler bunlar. Kaliteli demokrasi ve
güçlü ekonomi birbirinden ayrılmaz ikilidir. Biri olmadan diğeri de olmaz.
Kaliteli demokrasi ve güçlü ekonomi ayrılmaz ikili
Başbakan siyasetçi, biz siyasetçi miyiz?
“İşsizlik, lise ve meslek lisesi mezunlarõnda yüzde 16.9,
yükseköğretim mezunlarõnda da yüzde 12.1. Eğitim
sistemimizde sorun var. Bunu tartõşmaya açtõğõnõz
zaman ‘A tarafı mısın B tarafı mısın?’ Bütün
dünyada meslek lisesinde okuyan yüzde 65, bizde 35.
Her taraf mesleksiz işsizlerle dolu. Günümün yarõsõ
bununla geçiyor. Bakanlar, milletvekilleri dahil olmak
üzere birilerine iş arõyorlar.”
Eğitim sistemi
istihdam dostu değil
Hisarcõklõoğlu, Tür-
kiye’nin AB ülkelerinin
3.5, ABD’nin 4.5 ka-
tõndan daha fazla bü-
yümesi gerektiğini vur-
guladõ. TOBB Başkanõ,
“Ne olur köşeleriniz-
de değerlendirirken,
başarıyı, başarısızlı-
ğı buna göre değer-
lendirin. Yoksa yanlış
oluyor” dedi. Bir ga-
zetecinin, “Biz yap-
mıyoruz da Başbakan
yapıyor” ifadesi üze-
rine, “Ya, sen doğru-
sunu yap. Ben sana
doğrusunu söylüyo-
rum. Başbakan siya-
setçi, sen siyasetçi mi-
sin, ben siyasetçi mi-
yim? O iyi olanları
söyleyecek, muhale-
fet kötü olanları söy-
leyecek ama biz mu-
kayesemizi yaparken
doğru yapalım” diye
konuştu.
Bankalardan 3.5 milyar TL kâr
Türk bankacõlõk sektörünün kârõ, bu yõl şubat sonu iti-
barõyla 3 milyar 579 milyon lira düzeyinde ger-
çekleşti. Sektörün aktif büyüklüğü de Şubat 2010 iti-
barõyla 842 milyar 233 milyon lira oldu.
Milyoner sayısı 29 bine ulaştı
Bankacõlõk Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun
şubat verilerine göre, Türkiye’nin milyoner sa-
yõsõ ocak ayõna göre 1000 kişi artarak 28 bin-
den 29 bine yükseldi. Milyonerlerin bankalar-
da tuttuğu toplam mevduat ise 213 milyar TL ol-
duğu belirlendi.
Büyüme yüzde 4’ü geçebilir
IMF, küresel bazda büyümenin bu yõl yüzde 4’ü ge-
çebileceğini bildirdi. IMF’den ocak ayõnda yapõlan
açõklamada, büyümenin yüzde 3.9 seviyelerinde ola-
cağõ belirtilmişti.
İşadamõ bile çocuğuna
iş soruyor, kahroluyorum
Piyasada canlanma başladı
Krizin etkileri geçmeye başladõ. 2009’un son
çeyreğinde özel tüketimde yüzde 3.3’lük artõş
var. Kamu büyümeye yüzde 2.3’lük katkõ sağ-
ladõ, yatõrõmlarda ise yüzde 1.1’lik azalma
söz konusu. Kamunun yeni dönemde tüketi-
mini devam ettirmesi ve büyümeye katkõsõnõ
sürdürmesi güç oldu. Ekonomik canlanma
yine özel tüketimi, stoklarõ ve iç talebi arttõr-
maktan geçiyor. Büyümenin ana arteri iç tü-
ketim ve stoklarõn artõşõ olacaktõr.
Hisarcõklõoğlu, Atatürk’ün yatõ olan Savaro-
na’nõn Cumhurbaşkanlõğõ ve Başbakanlõk’ça
Türkiye’yi ziyaret eden yabancõ devlet adamlarõ-
nõ ağõrlamak için kullanõlabileceğini belirterek
“Yine de bize düşen bir şey olursa yaparõz” de-
di. Hisarcõklõoğlu, “Sayõn Cumhurbaşkanõ,
Türkmen Cumhurbaşkanõ’nõ Antalya’da bu yata
bindirdi ve adam hayran oldu. Böyle değerlen-
dirilebilir. Biz işletip kâr etmeyiz. Ama devleti-
mizin ihtiyacõ varsa değerlendiririz.”
Savarona ne olacak?
AVM’lerde kural yok
AVM’lerin, pazar günü kapatõlmasõ yönündeki tar-
tõşmalarõ da değerlendiren Hisarcõklõoğlu, şunlarõ söy-
ledi: “Hem sanayiciyim hem de perakende sektörün-
de iki alõşveriş merkezi olan birisi olarak söylüyorum,
müthiş bir kuralsõzlõk var... 365 gün indirim olur mu? Bu-
gün kendi markasõyla gõdaya dayalõ üretim yapan sa-
nayiler büyük risk altõnda. Çünkü bu markalar artõk
zincir mağazalarõn kendi markalarõ için üretim ya-
par hale geldi. Gõda sanayimiz taşeron haline
getirildi. Bu yasama döneminde perakende
ile ilgili yasanõn çõkmasõnõ biz de
istiyoruz.”
51 milyar TL krediye
dönüşmeyen para var
Bankalarda krediye dönmeye hazõr tam 51
milyar TL likidite var. Önümüzdeki
dönemde bankalarõn elindeki bu 51
milyar TL’lik likidite bizim inşallah bü-
yümemizin motoru olur. Türkiye’de
ekonomik büyümenin motoru, iç talebin
canlandõrõlmasõ olacaktõr. Yeni yatõ-
rõmlarõ beklemek biraz hayal olur.
Türkiye en az 3.5 kat
daha fazla büyümeli
Türkiye, AB ile ABD ile arasõndaki me-
safeyi korumak için her yõl onlardan en
az 3.5-4 kat daha hõzlõ büyümek zorun-
da. Mevcut kişi başõna gelirimiz 8.500
dolar, ABD’de 40 bin, AB’de 30 bin do-
lar. Yüzde 1’lik büyümenin brüt gelire
oranõ sõrasõyla 400, 300 ve 85 dolar. İş-
te bunun için çok daha fazla büyümeli-
yiz. Reel sektör kuruluşlarõ daha fazla
kâr edebilmeli. Kâr etmek ayõp ve gü-
nah olmamalõ. Kâr etmeyeni eleştirelim.
Yapısal reformlarda
rakipleringerisindekaldık
2007’den itibaren ekonomik büyüme ya-
vaşladõ. Ne zaman ki siyasi gerilim başla-
dõ, Türkiye reformlarda da geri kaldõ. Ar-
tõk ağzõnõzdan çõkan kelimeye bakõp, han-
gi tarafta diye düşünülüyor. Kamplaşma
olan yerde zenginlik olmaz... Türkiye ya-
põsal reformlarõ acilen tamamlamalõ...
Türk Ticaret Kanunu’nun değiştirilmesi,
mayõn geriliminin başlamasõyla rafa kalk-
tõ. Şimdi yine söz aldõk.
İhracatı değil artık
ithalatı konuşalım
Vergi gelirlerine bakarsak iç piyasanõn can-
landõğõ görülüyor. KDV’de yüzde 22 artõş
olurken, ÖTV’de de yüzde 38’lik artõş ger-
çekleşti. Ancak burada kötü haber ithalat-
tan alõnan KDV’nin de yüzde 68 gibi çok
yüksek bir oranda artõş göstermesi. Bütçe
gelirleri açõsõndan tabii ki bu gelir artõşõ iyi
haber. Ancak konuya ithalat yönünden ba-
kõlõnca geleceğimiz için çok kötü bir ha-
ber. İhracatõn ithalatõ karşõlama perfor-
mansõnõ kimse pek irdelemiyor. İhracatõ ko-
nuşuyoruz ama ithalattaki bu artõşlarõ ne-
dense konuşmuyoruz. Dõş ticaretimiz açõ-
sõndan ithalattaki bu artõş yapõsal bir sorun
haline dönüşüyor. Reel sektörün şu anda
en büyük sorunlarõndan birisi de yaklaşõk
90 milyar TL’ye ulaşan vergi ve prim borç-
larõ. Bu kamu alacaklarõnõn yeniden yapõ-
landõrõlmasõ gerekir.