Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
28 NİSAN 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
SAĞLIK 7
DÜZ YAZI
ORHAN BİRGİT
Utanmazlığın Resmidir
“Söz uçar, yazı kalır” deriz. Ama, yazıda
anlatılanların da kanıtlarla yalanlanabildiğine de
tanık oluruz. Oysa fotoğraf öyle midir? Dünkü
Milliyet’te, başkentin en eski foto
muhabirlerinden Mustafa İstemi’nin milletin
meclisinde görüşülmekte olan anayasa teklifi
için oylamalarında, gizlilik kurallarının nasıl
çiğnendiğini belgeleyen fotoğrafı,
parlamentomuz için ne yazık ki bir utanç
belgesi olarak kalacaktır. Muhalefet
milletvekilleri, anayasa için yapılacak
oylamaların gizli olmasının yine bir anayasa
kuralı olduğu belirtilmesine karşın; iktidar
partisi yöneticilerinin bu kuralı çiğneyerek,
kendi milletvekillerinin iradelerini
sansürlediklerini ısrarla söylüyorlardı.
Meğer boşuna çırpınmıyorlarmış!
Maddeler için yapılan oylamalarda kabul
edenlerin 335’in altına düşme tehlikesini
önlemek için AKP’li 330 milletvekili, 19’arlı
mangalara ayrılmış. Her manga, genel
merkezin güvenlik testinden geçmiş bir
parlamentere bağlanmış. O güvenilir kişi,
acemi erleri kollayan çavuşlar gibi davranıyor;
kendi mangasındaki arkadaşlarını sıraya dizip
sandığa götürüyormuş. Kapalı hücrede, “özgür
irade”leriyle zarfa yerleştirilen oyların,
kürsüdeki sepete atılmadan önce, liderin en
çok güvenine sahip olduğu anlaşılan mutemet
bir lider vekili tarafından denetlendikleri, o
fotoğrafla iç ve dış kamuoyuna ilan edilmiş
oluyor. Böylece, tam bir gözetim altında,
maddelere “evet” oylarını kullandıklarını ispat
etmiş olmanın huzuru içinde, tıpış tıpış
yerlerine dönenler, milli egemenliğin Türkiye
Büyük Millet Meclisi’nde bile, göz göre göre
tek adamın kontrolü altına alınmış olduğunun
yeni bir örneğini veriyorlar. Bu ahval ve şerait
altında, AKP iktidarının anayasanın
“Başlangıç” bölümünde yer alan “milletin
iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin
kayıtsız şartsız Türk milletine ait olduğu”nu
belirten hükümlerini bile göstermelik olarak
kabul etmiş olduğunu söyleyenlere ne yanıt
verilir? Meclis içinde uygulanmaya başlanan bu
alışkanlığı, böyle giderse iktidar genel ve yerel
seçimlerde de uygulamak isteyecektir. Sandık
başlarında görev yapacak AKP elemanları,
TBMM’deki oyların denetlendikten sonra
sandığa atılmasına izin veren Karabük
Milletvekili Cumhur Ünal’ın seminerlerinden
geçtikten sonra “evet” oyunu oy pusulasında
hangi siyasi parti ya da bağımsız için kullanmış
olduğumuzu öğrenmek için ellerinden geleni
yapmak isteyeceklerdir. Bu işin kara mizah
yanı. Ama gerçek “açılım”, “daha şeffaf ve
daha çok demokrasi” gibi pembe sözcüklerin
ardında iktidar partisinin hızla, tek adam
sultasını daha da güçlendirme heveslerinin
çoğalarak sürdüğünü gösteriyor. Görüşülmekte
olan anayasa teklifine yerleştirilen bazı
değişiklik isteklerini, kendi partisine mensup
kimi milletvekillerinin de içlerine
sindirmemesinin sonucu olarak bulunduğu
anlaşılan bu gözetimin yanı sıra bağımsız
üyelerden bazılarına da çengel atılmış olduğu
anlaşılıyor. Milletvekilini ikna çabalarından, etik
yöntemler içinde gerçekleştirilmiş olması
durumunda, kimsenin söyleyecek sözü olmaz.
Ya çizginin aşıldığı kuşkusu doğarsa?
Fireyi kim tamamlıyormuş?
Ankaralı bir okurum dünkü yazımdan söz
ederek gönderdiği bir iletide, başkent
kulislerinde yaygın olan bir söylentiden söz
ederek benden yanıt istiyor. Söylenti,
oylamada kendi sayısı olan 330’dan sürekli
olarak üç fire veren iktidarın, sonucu tehlikeye
düşürmemek amacı ile bazı bağımsızlarla
teması sürdürdüğü ile ilgili.
O isimlerden birisinin, merhum Ecevit’in
koruma müdürlüğünü yapmış olan ve bugün
İzmir Milletvekili kimliği ile parlamentoda yer
alan Recai Birgün olduğunu söylemeliyim. 24
Nisan tarihli Vakit gazetesinde, kendisinden
oylamalarda “onurlu duruş sergileyerek”
olumlu oy kullandığı için övgü ile söz edildiğini
ve o köşe yazısındaki iddianın
yalanlanmadığını da okurum hatırlatıyor.
Bülent Bey hayatta olsaydı, savunduğu temel
ilkelere ters olan bu son değişikliğe nasıl karşı
çıkardı? Erdoğan’ın Çankaya için yaptığı
hazırlıkları herkesten önce görüp
değerlendirdiğine en yakınındaki koruma
görevlisi olarak Birgün, en az benim kadar
tanıktır. O nedenle, adından söz ettiğiniz
parlamenterin bu davranışı için ne
söyleyebilirim Sevgili okurum? CHP-DSP güç
birliği çatısı altında girilen son genel
seçimlerde ayrılmış olan sınırlı sayıdaki aday
gösterme kontenjanından ikisini Birgün ve
Pehlivanlı için kullanmalarını sağlamak
amacıyla Sayın Rahşan Ecevit’in ısrarlı
girişimlerine, kendisine besledikleri sevgi
nedeni ile boyun eğen dönemin DSP
yöneticilerinin de söyleyebileceği söz var
mıdır? Bilemem. Tabii, hanımefendinin de.
Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@e-kolay.net
Hizmet satõn alma yöntemiyle kurulan görüntüleme merkezlerinde protokollere aykõrõ MR ve tomografi çekiliyor
Gereksizradyasyonalõyoruz
Erken yaşta ortaya çõkan kanser türlerinin belirtilerini net biçimde ortaya koyduğu ve bunun avantaj olduğu vurgulandõ
Çocuklarda kanser alarm veriyor
İstanbul Haber Servisi -
Sağlõk Bakanlõğõ Kanserle
Savaş Dairesi Başkanõ Prof.
Dr. Murat Tuncer, çocukluk
çağõ kanserlerinin erken
teşhisi ile yüzde 90 oranõnda
iyileştirilebildiğini belirterek,
ailelerin çocuklarda kanser
alarmõ veren bulgularõ çok iyi
tanõmalarõ gerektiğini söyledi.
Türkiye’de kanser
farkõndalõğõnõn az olduğuna
işaret eden Prof. Dr. Tuncer,
ailelerde bu konuda
farkõndalõk yaratabilmek
amacõyla APOCP (Asian
Pacific Organization for
Cancer Prevention - Asya
Pasifik Kanser Önleme
Organizasyonu) kapsamõnda
5 Nisan’õn “Çocukluk Çağı
Kanserleri Farkındalık
Günü” ilan edildiğini
anõmsattõ. Doğru adõmlarõn
atõlmasõ durumunda kanserin
önlenebildiğine ve erken
teşhisin iyileştirme gücüne
işaret eden Tuncer,
çocuklarda kanser oluşumunu
gösterebilecek alarm
bulgularõ şöyle sõraladõ.
Alarm bulgular
? Neden yokken kansõzlõk,
kanamalar olmasõ
? Diş etlerinin kabarmasõ
? Gözbebeklerinin birinin
aniden beyaz olmaya
başlamasõ
? Karõnda beliren kitle
? Başõn yana doğru eğik
kasõlõ kalmasõ
? Nedensiz giderek artan
kusmalar, baş ağrõlarõ
? Birdenbire oluşan göz
kaymalarõ
? Yüz felçleri
? Boyunda, koltuk altõ ve
kasõklarda ani ortaya çõkan ve
iki santimi geçen kitleler
? Nedeni belli olmayan iki
ayõ geçen ve giderek artan
öksürük
? İdrarõn renginin değişmesi
? Nedeni belli olmayan gece
ağrõlarõ, özellikle kemik
ağrõlarõ
? Bir belirtinin 2 haftadan
fazla sürmesi.
ŞULE KÖKTÜRK
Türk Radyoloji Derneği Başkanõ
Prof. Dr. Okan Akhan, kamu hasta-
nelerinin yaklaşõk yüzde 50’sinde, hiz-
met satõn alma yöntemi ile hastane
içinde, görüntüleme merkezi kurul-
duğunu ve bu merkezlerde, daha faz-
la para kazanmak için protokollere uy-
gun olmayan MR ve tomografi çe-
kimleri yapõldõğõnõ söyledi.
Uygun olmayan protokollerle ya-
põlan çekimin hastayõ gereksiz yere
radyasyona maruz bõraktõğõnõ ifade
eden Akhan, bunu “korkunç” bir
durum olarak niteledi.
Prof. Dr. Akhan, bazõ kamu hasta-
neleri ve üniversite hastaneleri için-
de hizmet satõn alõmõ yöntemi ile ku-
rulan özel görüntüleme merkezleri ile
ilgili şu bilgileri verdi: “Uluslarara-
sı standartlara uygun tetkik için bir
hastaya ayıracağımız zaman,
MR’da 20 dakikadır. Bir cihazı 24
saat çalıştırsanız bile en fazla 60-70
arası uygun çekim yapabilirsiniz.
Ancak bu hastanelerde, daha faz-
la para kazanmak için, günde 130
tetkik yapılıyor. Hastane ile hizmet
alımı yapan şirket anlaşıyor ve bu
anlaşma çerçevesinde çok sayıda
tetkik yapılıyor. SGK tetkik için or-
talama 70 lira ödüyor, bu 70 lirayı
ilgili hastane ile hizmeti veren şir-
ket paylaşıyorlar. Yapılan tetki-
kin kalitesi düşük olduğu için, has-
tanın sorununu çözmüyor. Bunlar
bana geldiğinde, yüzde 95’ini ken-
di üniversitemde yeniden yapmak
zorunda kalıyorum. Sağlık Bakan-
lığı’nda sorumlu kişiler ise bir so-
run varmış gibi davranmıyor. Has-
talara gereksiz tetkik yapılmış olu-
yor, ikinci kez radyasyon alınma-
sına yol açıyor. İlk tetkik sırasında,
eksik tetkik yapıldığı için tanı ge-
cikebilir, tedavi gecikebilir. Tanı ve
tedavi gecikmesine yol açtığı için
başka sorunlar çıkabilir. Başka tet-
kikler yapılmak zorunda kalıyor.”
Türkiye teknoloji
çöplüğüne dönüyor
Türk Tabipleri Birliği Başkanõ Prof.
Dr. Gençay Gürsoy da, Türkiye’nin
teknoloji çöplüğüne dönme tehlikesi
bulunduğunu söyledi. Yakõn zamana
kadar Türkiye’de görüntüleme mer-
kezi açmanõn “bakkal dükkânı aç-
mak kadar kolay” olduğunu vurgu-
layan Gürsoy, “Bugün de denetim-
ler yeterli değil. İş ticarete dönüş-
tüğü oranda ucuz alet getirme fur-
yası içinde kullanılmış, süresi dol-
muş, rektifiye edilmiş aletler de
piyasaya sokulabiliyor” dedi.
Prof. Dr. Gürsoy, yurttaşlarõn ge-
reksiz tetkik istediğini hatta doktor tav-
siyesi olmadan kendisi yaptõrdõğõnõ
anõmsatan Gürsoy, hekimlerin de
“olur olmaz vakalarda gereksiz
tetkik taleplerinde bulunduğunu”
vurguladõ. Gürsoy, “Hastalara uzun
zaman ayıramıyorlar, ‘bir an önce
incelemeyi yapayõm herhangi bir teş-
his hatasõ olmasõn’ diye fazladan
endikasyon koyabiliyorlar. Bu in-
celemelerin sayısında tehlikeli dü-
zeyde artmalara neden olabiliyor.
Ancak sistem ticarileştiği ve daha
çok ticarileşeceği için para getiren
bu incelemeler daha çok yapılır
hale geldi ve daha da artacak” di-
ye konuştu.
Prof. Dr. Gençay Gürsoy, geçmiş-
te radyasyona maruz kalan meslek-
lerde çalõşanlarõn haftalõk çalõşma
saatinin 27 olduğunu ancak bunun 40
saate çõkarõldõğõnõ anõmsatarak, ince-
lemeleri, bakõmlarõ tamamlanmõş,
son teknoloji aletlerle çalõşanlar için
40 saatin normal olduğunu ancak
Türkiye’de denetimlerin Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu tarafõndan
yeterince yapõlmadõğõna işaret etti.
İstanbul Haber Servisi - İstan-
bul İl Özel İdaresi tarafõndan,
kentin en modern hastanelerinden
biri olarak tasarlanan, Pendik
Eğitim ve Araştõrma Hastanesi
inşaatõnõn, bitiş tarihi olarak plan-
lanan 14 Temmuz’dan önce ta-
mamlanacağõ bildirildi. 540 ya-
taklõ hastanenin 116 milyon
TL’ye mal olacağõ kaydedildi.
Konuya ilişkin yapõlan yazõlõ
açõklamaya göre, yapõmõna 2 Ni-
san 2007 tarihinde başlanan has-
tanenin fiziki olarak yüzde 95
oranõnda tamamlandõğõ ifade edil-
di. Pendik Eğitim ve Araştõrma
Hastanesi’nde, 167 muayene, 237
hasta yatak, 7 tutuklu yatak, 20
ameliyathane, 33 doktor, 85 hem-
şire, 8 başhekim ve 4 jandar-
ma/polis odasõ bulunacak. Hasta-
nede, 7’şer katlõ 4 poliklinik,
15’er katlõ yatakhane bloklarõ,
395 araç kapasiteli kapalõ ve 350
araçlõk açõk otopark alanõ, 9 bin
600 metrekarelik poliklinik otu-
rum alanõ, 79 bin 846 metrekare-
lik hasta yatak odasõ alanõ, 416
kişi kapasiteli konferans salonu
ve 36 asansör olacak.
Pendik’e 540
yataklõhastane
Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR
Görüyor musunuz şu Eyyafyalla-
yöküll volkanõnõn yaptõğõnõ. Onlarca
ülkenin hava trafiğini altüst etmekle
kalmadõ bir de ciddi sağlõk sorunlarõ
yarattõ. Bu patlama ile havaya aerosol
ailesinden bol miktarda silisyumdi-
oksit, kükürtdioksit salõndõ. Su ile bir-
leşen kükürtdioksit ileri derecede
toksik sülfirikasite dönüşüyor ve teh-
like yaratõyor. Şimdi yine bu bulutlarõn
ulaştõğõ yerlerde çocuklar ve yaşlõlar
sokağa çõkmasõn diyorlar. Sõcaklar
bastõğõ zaman da bu uyarõlar yapõlõyor
biliyorsunuz. Ben alõnõyorum bu uya-
rõlardan ve “çıkmasın keratalar”
deyip kendimi sokağa vuruyorum. Ba-
kalõm ekonomik kriz gibi bu da ül-
kemizi teğet geçecek mi?
Yõllardõr sağlõkta reformdan söz
ediliyor. Yapõlanlar gerçekten reform
mu? Halk yararõna mõ? Bunun aksi-
ne çok kanõt var. Aslõnda gidiş özel-
leşme ve özelleştirmeye doğru. Sağ-
lõk harcamalarõnõn yüzde 72’si ka-
mudan, yüzde 28’i cepten ödeniyor.
Katkõ paylarõ artõyor. Sağlõk harca-
malarõmõz gereksiz çok sayõda ince-
leme yüzünden iyice yüksektir. İs-
tanbul’da Londra’dakinin 10 katõndan
fazla MR laboratuvarõ var. Asgari üc-
retle geçinenlerin sağlõk ücreti öde-
meleri ne büyük bir haksõzlõk ve eşit-
sizlik. Şimdi bir de Kamu Hastaneleri
Birlikleri Yasasõ çõkõyor. Tabip oda-
larõ haklõ olarak buna karşõ duruyor-
lar. Sağlõğõn finansmanõ vergilerle
olmalõ değil mi? Vergi sistemimiz ne
kadar adaletsiz. Dolaylõ verginin yüz-
de 70’lerde olmasõ ne büyük haksõz-
lõktõr. Ama darbeden, türbandan yar-
gõ reformundan, anayasa değişikli-
ğinden halkõn yaşamsal sorunlarõna sõ-
ra gelmiyor ki.
Globalizm sosyal devlet aleyhine
gelişiyor. Yakõnda, bir süre kalõp
yurda döndüğüm Amerika’da çokca
sağlõk reformu tartõşmasõ dinledim.
Obama büyük ve uzun süren uğraş-
larla meclisten böyle bir reformu ge-
çirebildi. Demokrat Parti’den ret oyu
verenler az olmadõ. Sigorta şirketle-
ri kronik hastalõğõ olanlara sağlõk si-
gortasõ yapmayõ reddediyordu. Bun-
dan dolayõ sağlõk güvencesinden yok-
sun 32 milyon Amerikalõ vardõ. Bu re-
form ile bu kõsõtlama kaldõrõldõ. Büyük
tepkiler oldu bu yeni yasa ve uygu-
lamaya. Bunun için Obama’yõ Mark-
sist, komünist diye suçlayanlar çõktõ
ortaya. Sosyal devlet anlayõşõ yok ka-
pitalizmin. Gücü gücüne yeten siste-
mi geçerli olmalõ üst tabakalarda yer
alanlar için. Yoksullar başlarõnõn ça-
resine bakmalõ.
Yurda dönünce toplumda inanç-
lara bağlõlõğõmõzõn ve güvenimizin
nasõl yükseldiğine tanõk oldum. İki
profesör TRT ekranlarõnda Allah
inancõ güçlü olanlarõn mutlaka şifaya
kavuşacaklarõnõ anlatõyorlardõ. İki
unvan sahibi kişi halka Kuran’da her
şey var her türlü şifa reçetesi yazõ-
lõ bize düşen onlarõn şifresini çöz-
mektir diyorlardõ. Amerika’da Sağ-
lõk Enstitüsü’nü gezip oradaki bilim
insanlarõ ile karşõlaşõp çok gõpta
etmiştim. Burada ekranlarda gör-
düğüm profesörlerle, biz de ne bi-
lim insanlarõ yetiştiriyoruz diye te-
selli buldum.
Epey zamandõr TV ekranlarõnda
arzõ endam eden bazõ unvanlõ kişi-
lerden doğa eczanesinin otlarõn seb-
zelerin ve baharatõn nimetlerini şi-
fa veren etkilerini dinliyoruz. Öyle
umutlar veriyor ki bu konuşmacõlar
her türlü hastalõk halinde adeta ilaç-
larõ filan bõrakõp bunlarõ baş tacõ ede-
ceğimiz geliyor. Bunlarõn arasõna bi-
zim fakülteden ünlü onkolog çok
medyatik Prof. Erkan Topuz’un da
katõldõğõnõ gözledim. Üstelik yuka-
rõda andõğõm profesörler gibi inanç-
lõ insanlarõn tedavilerinin çok daha
başarõlõ olduğunu ileri sürüyor ve
coşku içinde anlatõyor bunlarõ. Bu
konuya ileriki yazõlarõmda dönece-
ğim. Son derece önemli. Çokca
konuşulup tartõşõlõyor ve bunlara ne
dersiniz diye sorular geliyor. İyice
irdelemek lazõm maydanoz, ke-
reviz yaprağõ, devedikeni, zencefil
nasõl bir rol oynuyor sağlõğõmõz
için iyice aydõnlanmalõ bu konu. Bir
de kök hücre tedavileri konusu var.
Birileri bunu uygulamak istiyor ve
hastalarõ ve onlarõn duyarlõğõnõ kul-
lanõyor. Sağlõk Bakanlõğõ buna ara-
cõ oluyor. O hastalar da büyük düş
kõrõklõğõna düşüp doğrularõ savunan
bilim insanlarõnõ suçluyorlar. Bu-
radaki yanõlgõlarõ ve aldatmacayõ da
söz konusu edeceğim.
coskunoz@superonline.com
Sağlık ve Sosyal Devlet
5. AVRUPA AŞI HAFTASI
Çocuklarõmõzõ
aşõ ile koruyalõm
İstanbul Haber Servisi - İl Sağlõk
Müdürü Prof. Dr. Ali İhsan Dokucu, kõ-
zamõk ve poliomiyelit (çocuk felci)
hastalõklarõnõn son yõllarda ülkemizden
tamamen silindiğini söyledi.
Dünya Sağlõk Örgütü Avrupa Bölge-
si’nce düzenlenen “Beşinci Avrupa
Aşı Haftası”, Bakõrköy Kadõn Doğum
ve Çocuk Hastalõklarõ Eğitim Araştõrma
Hastanesi’nde düzenlenen törenle baş-
ladõ. Burada konuşma yapan Prof. Dr.
Dokucu, Beşinci Avrupa Aşõ Haftasõ et-
kinlikleri sayesinde toplumun aşõlama
konusunda farkõndalõğõnõn ve duyarlõlõ-
ğõnõn arttõrõlmasõ 0-5 yaş arasõ eksik aşõ-
lõ ve aşõsõz çocuklarõn aşõlarõnõn ta-
mamlanmasõnõn hedeflendiğini belirtti.
Dokucu, “Son yıllarda aşılama sa-
yesinde birçok virüs artık yok edilmiş
durumda, artık ülkemizde kızamık ve
poliomiyelit vakaları görülmemek-
tedir” dedi.
Marmara Üniversitesi (MÜ) Tõp Fa-
kültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalõklarõ
Bilim Dalõ Başkanõ Prof. Dr. Mustafa
Bakır da her yõl 3 milyon kişinin aşõla-
ma sayesinde ölümden kurtulduğunun
altõnõ çizerek “Eğer aşılama azalırsa
salgınlar geri gelir. İnsanları hasta-
lanmadan hastalıklardan koruyabi-
liyorsak çok önemli bir şeyi başarı-
yoruz demektir” diye konuştu.
Türkiye’dereçetesizilaçkullanımoranıyüzde48
Haber Merkezi - Türkiye’nin
de içinde bulunduğu 16 ülkede
12.500 kişinin katõldõğõ “Reçete-
siz ilaç kullanımı” ile ilgili bir
araştõrma gerçekleştirildi.
Synovate Araştõrma’nõn Avus-
tralya, Belçika, Şili, Fransa, Hong
Kong, Macaristan, Endonezya,
Kore, Hollanda, Sõrbistan, İspan-
ya, Tayvan, Birleşik Arap Emir-
likleri, İngiltere ve Amerika’da
yaptõğõ araştõrma, Türkiye’de İs-
tanbul, Ankara ve İzmir illerinde
18-54 yaş arasõ kadõn ve erkek ol-
mak üzere toplam 515 kişi ile ya-
põldõ.
Yapõlan araştõrmanõn sonuçlarõ-
na göre son 6 ay içinde reçetesiz
ilaç alanlarõn oranõ Türkiye’de
yüzde 48, reçetesiz en fazla satõn
alõnan ürün ise yüzde 35’le ağrõ
kesiciler. “Öksürük ve soğuk al-
gınlığı ilaçları” ve “Vitamin-
mineral destek ürünleri” ağrõ
kesicilerden sonra Türk halkõ ta-
rafõndan en çok satõn alõnan reçe-
tesiz ürünler.
Ayrõca ağrõ kesici satõn aldõğõnõ
söyleyenlerin yüzde 72’si ile ök-
sürük-soğuk algõnlõğõ ilaçlarõ sa-
tõn aldõğõnõ söyleyenlerin yüzde
79’u bu ürünleri sürekli kullanmõ-
yor, sadece ihtiyaç duyduklarõnda
satõn alõyor. “Vitamin-mineral
destek ürünleri” satõn alan kişi-
lerin yarõsõndan fazlasõ ise bu
ürünleri günlük, dörtte biri ise bu
ürünleri yine sadece ihtiyaç duy-
duklarõnda kullanõyor.
Seyahat için evden ayrõldõkla-
rõnda ağrõ kesicileri yanlarõnda
bulundurmanõn önemli olduğunu
düşünenlerin oranõ da yüzde 62.
Araştõrmada diğer ülkeler ara-
sõnda en fazla ağrõ kesici satõn
alan ülke yüzde 72 gibi çok yük-
sek bir oranla Birleşik Arap
Emirlikleri olurken, en az satõn
alan ülke ise yüzde 10 ile Tayvan.
Tayvan’õ yüzde 15 ile Hong
Kong , yüzde 17 ile Şili takip edi-
yor. Yabancõ ülkelerde ishal ve
mide ilaçlarõ (yüzde 37) ağrõ kesi-
cileri takip eden ilaçlar. Bu oran
en yüksek Belçikalõlarda (yüzde
66) ve Korelilerde (yüzde 53).
Horlamaya son
İstanbul Haber Servisi - Horlama, yalnõzca
kişiyi ve çevresindekileri etkileyen bir sağlõk
sorunu olmayõp, aynõ zamanda özel hayatõ da
olumsuz yönde etkiliyor. Damağõn yumuşak
olmasõ, küçük dilin sarkmasõ, burun kemiğinde
eğrilik olmasõ gibi sorunlarõn neden olduğu
horlamalara karşõ geliştirilen Horkes cihazõnõn,
kullanõlmaya yan etkisi olmadõğõ, kokusuz ve
kişinin kolayca yanõnda taşõyabileceği bir ürün
olduğu belirtilerek, “Horkes, nefes yolu
sinirlerini etkili bir biçimde harekete geçiren ve
nefes alma sõrasõndaki iletişim yolunu açan
yüksek güce sahip CMOS çipi taşõyor. Bu çip
sayesinde kullanõldõğõ andan itibaren fiziksel
nedenlerden kaynaklanan horlamayõ hemen
kesmeye yardõmcõ oluyor. Cihazõ düzenli olarak
30 gün, kilo problemi olanlarõn ise 90 gün
kullanmalarõ gerekiyor” denildi.