19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Yüksel Pazarkaya’ya Saygı Ülkemizin en saygın kuruluşlarından biri olan Dil Derneği dün, 13 Nisan 2010 akşamı “Ustalara Saygı” etkinlikleri çerçevesinde şair, yazar, çevirmen ve araştırmacı Yüksel Pazarkaya’yı ağırladı. Bu kararı nedeniyle hem değerli dostum Yüksel Pazarkaya’yı hem de Başkan Sevgi Özel’in kişiliğinde Dil Derneği Yönetim Kurulu’nu yürekten kutluyorum. Yüksel Pazarkaya, 24 Şubat 1940 İzmir doğumludur. Çocukluğu da, ilk gençliği de evlerinin ve ilköğrenimi sürdürdüğü Yıldırım Kemal Bey İlkokulu’nun bulunduğu Namazgâh’ta geçmiştir. 1957 yılında Namık Kemal Lisesi’ni bitirmiş, bir yıl sonra Sümerbank bursunu kazanarak yaşamının uzun yıllarını geçireceği Almanya’ya gitmiştir. 1959 yazında Stuttgart’ta kimya öğrenimine başlamış, bu öğrenimini başarıyla sürdürürken Stuttgart Üniversitesi’nde ünlü hocaların edebiyat seminerlerini izlemiştir. Bir edebiyat âşığıdır. 21 yaşında “Karlar Çözülürken” adlı ilk radyofonik oyununu yazmış, oyunu İzmir Radyosu tarafından yayınlanmıştır. Stuttgart’ta 1960 yılında yayımlanmaya başlayan ve Doğan Avcıoğlu, Hikmet Kıvılcımlı gibi solcu aydınların da yazılarıyla destekledikleri “Yaprak” dergisinde şiir, öykü ve çevirileri yayımlanmış, 1963 yılında Stuttgarter Zeitung, bir yıl sonra da Almanya’nın en saygın gazetesi kabul edilen Frankfurter Allgemeine Zeitung’un sanat sayfalarında yazmaya başlamıştır. Bu dönemde Stuttgart’taki bölge radyosu olan SWR’e (Güney Almanya Radyosu) sanat ve edebiyat programları yapmaktadır. Büyük bir Alman dinleyici kitlesi Nâzım Hikmet’ten Gülten Akın’a kadar onlarca Türk şairinin adını Yüksel Pazarkaya’dan duymuştur. Aynı dönemde İzmir Yeni Asır gazetesinde ve Varlık dergisinde yazı ve şiirleri yayımlanmaktadır. 1963 yılında eşi İnci ile tanışmış, aynı yıl Münih Başkonsolosluğu’nda evlenmişler, 1964’te Utku, 1968’de Toygar, 1974’te Suzan Ayda dünyaya gelmiştir. Yüksel Pazarkaya bir koltuğa iki değil, üç, dört, beş karpuz sığdırabilen bir insandır. 1965 yılında kimya öğrenimini tamamlamış, can yoldaşı eşiyle birlikte çalışıp didinerek Sümerbank’a olan 40 bin Mark tutan burs borcunu son kuruşuna kadar ödemiş, 1966 yılında Stuttgart Üniversitesi’nin edebiyat bilimleri ve felsefe bölümüne ikinci öğretim için kaydını yaptırmıştır. Bu öğrenimini 1972 yılında “en yüksek derece” ile kabul edilen “18. Yüzyılda Alman Edebiyatında Tek Perdelik Oyunların Dramaturjisi” başlıklı doktora çalışması ile tamamlamıştır. 350 sayfalık bu çalışma 1973 yılında “Kümmerle Yayınevi” tarafından yayımlanmıştır. “Somut şiir” akımına katılan ilk ve tek Türk şairi olarak şiirleri Almanya’dan Amerika’ya, Japonya’dan Brezilya’ya somut şiir antolojilerine ve müzelere girdi.. 1983 yılında Alman Birinci Televizyonu ARD’de yayınlanan 12 bölümlük “Komşumuz Balta Ailesi” adlı dizi filmin senaryosunu yazdı. 1988 Mart ayında Ankara Devlet Tiyatrosu Şinasi Sahnesi’nin açılışı onun “Mediha” adlı oyunuyla yapıldı. 1986 yılı başında Alman Radyolar Birliği kararıyla WDR Köln Radyosu’nun ilk Türk yönetmeni oldu ve bu görevini emekliliğine kadar (17 yıl mı?) sürdürdü. Dresden Üniversitesi’nde ders verdi, ABD’nin Princeton, Bryn Mawr College, St. Louis Washington, Ohio State üniversitelerine konuk profesör olarak çağrıldı. Ders verdiği Çanakkale 18 Mart Üniversitesi’nden onursal doktora payesi aldı. Pazarkaya Türkçe, Almanca ve iki dilli olarak edebiyata çeşitli alanlarda 50’den fazla değerli yapıt kazandırdı. Başladığı Rainer Maria Rilke çevirilerini sürdürüyor. Buraya yaptıklarının ancak bir bölümünü sığdırabildim. Unutmadan onun, ünlü Chamisso Ödülü ile Federal Liyakat Nişanı sahibi olduğunu, önümüzdeki cumartesi günü açılacak 15. İzmir Kitap Fuarı’nı da “onur konuğu” olarak onurlandıracağını eklemek isterim. Yüksel Pazarkaya, ödünsüz bir Atatürk devrimcisidir, cumhuriyetçidir, solcudur. Siyasal nedenlerle 18 yıl Türkiye’ye girememiş, başını eğmemiştir. Başarılarla dolu bir yaşamı vardır, fakat alçakgönüllüğünü hep korumuştur. Her yönüyle örnek bir insan, adam gibi adamdır. 70. yaşını bir kez daha kutluyor, ona, sevgili eşi İnci’ye, çocuklarına, yeni doğan torunları “çikolata bebekler’” Soul ile Baxter’a sağlıklı, uzun, mutlu bir yaşam diliyorum. [email protected] www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com Şehircilikte “Kutup Yıldı- zı”mõz olan Prof. Dr. Hande Su- her anõlarõnõ ve birikimlerini ki- taplaştõrdõ. Bunun ne anlama geldiği, YEM Yayõnlarõ ile Mi- marlar Odasõ İstanbul Büyükkent Şubesi’nin birlikte yayõmladõk- larõ 400 sayfalõk kitabõn adõnda şöyle özetleniyor: “Kamu Ya- rarını Öncelikli Gören Bir Ya- şamöyküsü”. Aynõ tanõma eklenen “İnsan- lar Anıldıkça Yaşar” deyimiy- se Hande Hanõm’õn “şehirci- lik” var oldukça yaşayacağõnõ gösteriyor; çünkü “kamu yara- rı”, bir ülkedeki siyasal rejim ne olursa olsun, kentlerin çağdaş planlanmasõnda olmazsa olmaz bir “önkoşul”... Günümüzün “kişi yararı”na düşkün politikalarõnca sevilme- yen bu kavramõn şehircilikten dõşlanmasõ demek, “planlı kent- leşme yerine talan yapılaşma- sı” demek.. Bu nedenle, “ka- mu”dan nefret eden en yağma- cõ kafalar bile şe- hirciliğin “evren- sel kuram”õnõ tes- lim alamadõlar. Tek yapabildikleri, adõ- na “plan” denen “imar rantı kro- kileri” için “ope- rasyonel şehirci- lik” ya da “fırsat- ların planlanması” vb. kamu yararõnõn yok sayõldõğõ düzmece kavramlar üretmek... Sevgili Hocamõz ise yarõm yüzyõldõr ülkemizde egemen olan “imar talanına dayalı si- yaset ve rant ekonomisi” poli- tikalarõna karşõ, aynõ yarõm yüz- yõlõn en dirençli mimarlõk ve şehircilik mücadelesini sürdüre- rek, yaşarken tarihe geçmenin “kutsanacak görev”ini de eksik bõrakmadõ… Bu destansõ müca- delenin kuşaktan kuşağa esin kaynağõ olacak kitabõnõ yazõp hepimize armağan etti. 1929 doğumlu Hande Su- her’in, İTÜ Mimarlõk Fakülte- si’nde şehircilik asistanõ olduğu 1951’den bugüne yaşadõğõ belki de tüm günler, Cumhuriyet dev- riminin “planlı kentleşme” he- defi için “kesintisiz” sürdürülen özverili bir bilim insanõ üret- kenliğiyle geçmiştir. Aynõ günlerin nasõl yaşandõ- ğõnõ okumak demek, kentleri- mizin bugünkü içler acõsõ “du- rum”unun ardõndaki siyasal ve ekonomik gerçeklikleri, akade- mik dünyadaki tartõşma ve geri- limleriyle birlikte “öğrenmek” demek... Bu nedenle Hoca’nõn kitabõ, sadece mimarlõk ve şe- hircilik dünyamõzõn değil, herkes için eşsiz bir “çağdaş uygarlık yürüyüşü” belgeseli... Planlama ‘aydınlanma’dır “Kentlerin planlanarak ge- lişmesi”, Avrupa’da 19. yüz- yõlda yaygõnlaştõ; ama ülkemize ancak “Cumhuriyet Devri- mi”yle birlikte gelebildi. 1923’te hemen tüm Avrupa kentleri plan- lõyken bizde İstanbul’un bile planõ yoktu. Tek “imarlı kent”imiz ise Kars’tõ; çünkü 40 yõl süren “Çarlık Rusyası İş- gali”nde, geniş caddeler ve öz- gün taş binalarla kurulan “gar- nizon kent”, bugün de geçerli olan bir planla kurulmuştu.. Çağdaş şehircilikle tanõşma- mõzdaki “gecikme”nin önemli bir nedeni ise “bilinçsiz”liktir; çünkü “plan”lama, özünde “ge- leceği belirlemeye karar ver- mek”tir. Bunun için de “ka- der”cilikten kurtulmak; yani in- san aklõnõn, geleceği bilimle kur- gulayabilme yetisi olduğunu “fark etmek” gerekir. Kentlerin de akõl ve bi- limle gelişebileceğinin “ay- dınlanma devrimi”yle fark edilmesi ve Avrupa’da sa- nayileşmeyle kente akan kõrsal nüfusun yerleşim alanlarõnõ belirlemek için “planlanma”nõn başlama- sõ, modern şehirciliğin do- ğuşudur. Osmanlõ ise sadece “enbiye (binalar) nizamnamesi”yle ye- tinirken ilk kent planlarõmõz Cumhuriyet devriminin aydõn- lanmacõ atõlõmlarõyla yapõlabildi. Büyük kentler için yabancõ uz- manlar çağrõlõrken 1940’larda artõk kasabalarõn bile planlarõ “şehircilik yarışmaları”yla ya- põlõyordu.. İşte o coşkulu başlangõçtan vazgeçilmeye başlandõğõ “kar- şıdevrim”in ilk yõllarõnda şe- hircilik dünyamõzda yerini alan ilk kadõn şehir plancõlarõmõzdan Hande Suher, İTÜ Mimarlõk Fa- kültesi’nde seçimle göreve gel- miş ilk kadõn dekanõmõzdõr. 70’lerdeki “İstanbul Nazım Plan Bürosu”nun 12 Eylül ya- salarõyla dağõtõlmasõna kadar başkanõydõ... Koruma kurulla- rõnda tarihi mirasõn, DPT’de de ulusal değerlerin gözetilmesine önderlik etti... Hocamõz bugün de Mimarlar Odasõ komitelerinde İstanbul’u tehdit eden yağma planlarõna karşõ tüm birikimleriyle müca- dele ediyor; genç meslektaşlarõ- na da en büyük ders kitabõyla, “Kamu Yararına Bir Yaşam” belgeseliyle “Kutup Yıldızı” olmayõ sürdürüyor... ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Şehirciliğimizin ‘Kutup Yõldõzõ’ Hande Suher ve Kitabõ.. HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] [email protected] KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] HARBİ SEMİH POROY 14 NİSAN 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 15 Ahmet Türk’e yumruklu saldırı: Kürt açılımı nakavt! Balbay Cumhuriyet çalışanları olarak bizlerin ve okurları olarak sizlerin yani hepimizin Mustafa Balbay’ın duygularını paylaştığını düşünüyorum. Hepimizin, kardeşimiz Balbay için Balbay’ın düşüncelerinin de temelini oluşturan Cumhuriyet ilkeleri ve Atatürk devrimleri etrafında daha çok kenetlenmesi gerektiğine inanıyorum. Şark Necati Yıldırım: “Recep, Şark kurnazlığını iyi bildiğini söylemiş! Doğrudur; çevirdiği ‘anayasa çarkı’ndan belli.” Söylemez Işık İşgüden: “Özkök bildiklerini söylemez, Büyükanıt bildiklerini söylemez, Başbuğ bildiklerini söylemez... Paşalar, Sokrates kesildi!” YağmurDeniz Tümamiral Cem Gürdeniz’in gerçek suçu! BALYOZ dalgasından tutuklanan Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Plan ve Prensipler Başkanı Tümamiral Cem Gürdeniz’in gerçek suçunun ne olduğunu Metin Altay anlatıyor: “Cem Gürdeniz, tuğamiralken, Karadeniz’de Türkiye’nin ulusal operasyonu olarak başlatılan ‘Uyum Harekâtı’nın planlayıcısıdır. Türkiye, NATO’nun bir üyesi olarak Karadeniz’de bu operasyona başlayınca, Washington yönetimi ABD’nin öncülüğünde Akdeniz’de yürütülmekte olan ‘Aktif Çaba’ operasyonunun Karadeniz’i de kapsayacak şekilde genişletilmesi ısrarını sürdüremedi. Türkiye, bu operasyonun ayrıntılarına ilişkin olarak NATO’yu sürekli bilgilendirince, ABD’nin, ‘NATO gemileri Karadeniz’de terörle mücadele, insan kaçakçılığı ve bölgesel güvenlik için bulunmalı’ gerekçesi de ortadan kalkmış oldu. ‘Uyum Harekâtı’na daha sonra Ukrayna’nın katılımı sağlanınca ABD’nin bu bölgeye girme çabalarının önü tamamen kesilmiş oldu. Özetle, Cem Gürdeniz, ABD’nin Karadeniz’e çıkma çabalarının önünü kesen amiraldi. Şimdi cezaevinde.” Bundan büyük suç mu olur! Amerikan savaş gemilerinin Karadeniz’de fink atmasını engellersen al sana balyoz üstüne balyoz! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” ÜNİVERSİTE adayı öğrenciler sınav maratonunun ilk etabını koştu; yeni sisteme göre önlerinde yeni sınavlar var. Çukurova Üniversitesi’nden Prof. Dr. İbrahim Ortaş, kapsamlı bir değerlendirme yapmış; satır başlarıyla paylaşıyoruz: “Sınav bir bilinç ve tercih olgusudur: Üniversitede okuma isteği bir şekilde ne istediğini bilme veya neyi istemediğini bilme sürecidir. Başka bir ifade ile kişinin, kendi, gelecek ile ilgili yol haritasını çizebilme bilincidir. Herkesin üniversite okuma hakkı var ancak üniversiteyi okuyabilecek bilgi ve yeterliliğe sahip olmak gerekir. Hak etme ancak bilginin uygun teknikler ile ölçülmesi ile belirlenir. Ancak ne yazık ki mevcut eğitim sistemi bu olanağı gençliğe kazandıramamaktadır. Eğitimin amacı öğrenmekten çok sınav kazandırmak oldu: Üniversite sınavını kazanan gençlerin büyük çoğunluğu zamanlarını ilköğretimden lise son sınıfa kadar yedi-sekiz yıl süresince okul ile dershane arasında geçirmektedirler. Biz anne ve babalar da bu yarışta çocuklardan daha erken pozisyon alarak çocuklarımızı sınavı kazandırmaya teşvik etmekteyiz. Sınavı kazanma kaygısı öğrencilerin kendilerini geliştirmesine olanak tanımıyor: Sınava girmek bir sorun, sınavı kazanıp bir üniversiteden mezun olup işsiz kalmak bir başka sorun. Ülkemiz üniversiteye nitelikli öğrenci kazandıran lise ile meslek edinme becerisi kazanacak meslek okulları ayrımını ve niteliklerini netleştiremedi. Herkes aynı eksende iş bulma umuduyla üniversite kapısına yönlendiriyor. Ancak lise ve üniversite eğitimi nitelikli insan yetiştirme ortamından uzaktır. Köy Enstitüleri, eğitimi yaparak öğrenme ile düşünmeyi sağlıyordu: Ülkemiz için kaçırılmış olan bu eğitim modeli bir dönemde ülkemizde eğitimin gelişmesine büyük katkı sağlamıştır. En önemli özelliği eğitimin yaparak öğrenmesi ilkesine dayanıyordu. Yeni yeni üniversitelere önerilen yaparak öğrenme modeli bu esaslara dayanmaktadır. Gençliğin enerjisi doğru değerlendirilmelidir: Ne aradığını bilen, değerleri gelişmiş bir gençlik bir ülkenin yer altı zenginliklerinden daha da önemlidir. Ülkemiz eğitim sistemi ne yazık ki, çok sayıda sıradan insan, geleceğini nasıl şekillendireceğini bilmeyen bir gençlik yetiştirmektedir. Oysa talep eden, o uğurda çaba sarf eden bilinci gelişmiş, analiz ve sentez edebilen insan yetiştirmeliyiz. Sınava endeksli ve iş bulmaya yönlendirilmiş eğitim sistemi faydalı olmayacaktır.” Sistem HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Suyla karõşabilen pigmentlerle yapõ- lan resim. 2/ En kü- çük izci kuruluşu... Erkek kümes hay- vanlarõnõn en iri ve yaşlõ olanõ. 3/ Go- gol’ün tanõnmõş bir tiyatro oyunu... Kü- çük erkek kardeş. 4/ Küçük bitkilere ve- rilen ortak ad... İyi- lik, yardõm. 5/ İki takõm arasõnda top ve so- payla geniş bir çim alanda oynanan oyun. 6/ Çağrõ kâğõdõ, davetiye... Ateş. 7/ Et suyunun soğuduktan sonra gevşek ve esnek bir kõvam almõş durumu... Bir elektrik devresindeki akõmõ, başka bir devreden geçen akõmdaki değişiklikler ara- cõlõğõyla denetleyen aygõt. 8/ Aruz ölçüsünde kõsa okunmasõ gereken bir heceyi kalõ- ba uydurmak için uzatma. 9/ Meriç’in kolu olan bir õrmak. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Aralarõnda belirli bir ilişki bulunan fiziksel ya da soyut öğelerden oluşmuş kümelerin özelliklerini inceleyen ma- tematik dalõ. 2/ Boyutlar... Cevizli sucuk. 3/ Ticaret eşya- sõ... Manisa’nõn bir ilçesi. 4/ Üç ya da daha çok sayõda ha- lat telinden elle örülerek yapõlan kõsa ip. 5/ Sõcağa ve so- ğuğa karşõ dayanõklõlõğõ kükürtle arttõrõlmõş kauçuk... Ko- ca. 6/ Eski Mõsõr’da güneş tanrõsõ... Kuduz. 7/ Şõk, lüks ve gösterişli giyim tarzõ... Birleşik bir şeyi oluşturan yalõnç şey- lerden her biri. 8/ Anason esansõnõn katõ ve baskõn bileşe- ni. 9/ Alkolsüz içecek, meşrubat... Alevi-Bektaşi ozanla- rõnõn tarikatlarõyla ilgili şiirlerine verilen ad. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Ş E H R A Y İ N E K O K A L A K D R B L İ M A D A D A M I K V A T A B E Y M A D A A N A B A S İ B İ K R U H E R Ö R F U L O K Ş U B A R A 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle