28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 12 NİSAN 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR SÖYLEŞİLERİ 7 GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Denetimli İfade Özgürlüğü Hoş Geldin! Bugün, “Medya ve Demokrasi Masalları” kapsamında, ancak gülmek mi ağlamak mı gerektiğine karar veremediğim üç bölümlük bir ifade özgürlüğü öyküsü anlatmaya niyetlendim. Gazeteci Servet Kabaklı, bir yazısında iki kamu görevlisine hakaret ettiği iddiasıyla yargılandı. Yerel mahkeme, hakaret iddiasını geçerli bulmayarak beraat kararı verdi. Karar temyiz edildi ve Yargıtay Dairesi beraat kararını bozdu. Yerel mahkeme, kararında direndi. Bu nedenle de dava dosyası, Yargıtay Ceza Daireleri Kurulu’na gitti ve kurul, beraat kararını onadı. Kabaklı, “Eleştirdiğim kişiler zaten davacılar değil, bir başkası, daha doğrusu bir gazeteciydi” diyor. Aradan pek de uzun olmayan bir süre geçti. Bu kez bir başka gazeteci, bir başka kamu görevlisine hakaret ettiği iddiasıyla mahkemeye verildi. Yerel mahkeme, hakaret iddiasını kabul ederek gazeteciyi hapse mahkûm etti ama hükmün açıklamasını geri bıraktı. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin yargı ile arasının hoş olmadığı biliniyor. Somut örnekleri çok. Son anayasa değişikliği de haklı olarak bu durumun kendi lehine düzeltilmesi girişimi olarak kabul ediliyor. Ama konumuz bu değil. Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkan Yardımcılarından Hüseyin Çelik devreye giriverdi. Adını da vererek Servet Kabaklı’nın beraat etmesine karşın öteki gazetecinin hakaretten suçlu bulunmasını yadırgadığı anlamına gelen bir açıklama yaptı. İşin tuhafı, aynı konuyu, Çelik’in arka çıktığı mahkûm gazeteci de köşesine taşıdı. Oysa Sayın Çelik, mahkeme kararlarını değil, mahkûm gazetecinin mahkeme kararını temyiz etme hakkını ve dolayısıyla beraat etme olasılığını, yaptıkları yasa değişikliği ile kaybettirmelerinin eleştirisini yapmalıydı. Türk Ceza Yasası yenilenir ve değiştirilirken Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, hakaret ve benzeri suçların cezasının üst sınırının iki yıl olmasında ısrar etmişti. Çünkü, hâkimlere iki yıla kadar olan mahkûmiyetlerin yerine getirilmesini erteleme olanağı verilmişti. Ceza Muhakemeleri Yasası’nda (CMY), hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve denetimli serbestlik kuralı vardı ama, 1 yıla kadar olan hapis cezalarını kapsıyordu. CMY değiştirilirken, hiçbir ayrım söz konusu edilmeden, bu süre de iki yıla çıkarıldı. Bu durum ifade özgürlüğünün de, mahkûm edilen ancak hükümlerinin açıklanması geri bırakılan gazeteciler yönünden denetim altına alınması anlamına geliyordu. Bununla da kalmıyor, gazetecinin hükmü temyiz etme hakkını da 5 yıl süreyle (o da arada benzer başka bir suç işlememesine bağlı olarak) elinden alıyordu. Ceza Muhakemeleri Yasası değiştirilirken Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ifade özgürlüğünü, dolayısıyla halkın bilgilenme hakkını sınırlayacak değişikliğe dikkat çekmiş, ancak sonuç alamamıştı. Şimdi geldik yeni bir sürece. Türkiye’de ifade özgürlüğü olduğunu söyleyenler, yaptıkları reformla (!) ifade özgürlüğünün denetim altında kullanılmasını da sağlama başarısını gösterdiler. Bu saptama, gazetecilere ayrıcalık tanınması gerektiği görüşü gibi bir yanlışı içermiyor. Gazetecilerin hırsızlık, yaralama, dolandırıcılık gibi somut suçlar değil, yoruma bağlı soyut suçlar işleyebildiklerini ve temyiz yollarının kapatılmasındaki haksızlığı vurguluyor. Aynı yazının, kimi cumhuriyet savcıları ile yargıçlar tarafından “hakaret”, kimileri için de “ağır ve şiddetli eleştiri” sayıldığını yaşayarak öğrenmiş çok meslektaşımız var. Şimdi “denetimli ifade özgürlüğü” sürecine girmiş olmamız, bize özgü hukuk anlayışını bir kez daha gözler önüne seriyor. Düzeltilebilir mi? Bilemem, bekleyip göreceğiz. [email protected] CELAL ÜSTER Hulki Aktunç, kuşkusuz ki, ödüllere yaban- cõ bir yazar değil. Edebiyatõn üç dalõnda da (ro- man, öykü, şiir) ödüller kazandõ bugüne kadar. “Gidenler Dönmeyenler” ile 1977 TDK Öykü Ödülü’nü aldõğõnda 28 yaşõndaydõ. “Bir Çağ Yangını” adlõ romanõyla 1981 Abdi İpekçi Ödülü’ne, “Bir Yer Göstericinin Hayatı” ile 1989 Yunus Nadi Öykü Ödülü’ne değer görül- dü. “İnsan Aşkların Külüdür” ile 1994 Halil Kocagöz Şiir Ödülü’nü, “Istıraplar Ansiklo- pedisi” ile 1995 Cemal Süreya Şiir Ödülü’nü kazandõ. Ama bu kez “Sönmemiş Dizeler” ile iki gün içinde hem Necatigil Şiir Ödülü’ne, hem de Metin Altõok Ödülü’ne değer bulundu. Aktunç’la, ödülü vesile ederek, Necatigil’i, Al- tõok’u, “Sönmemiş Dizeler”i konuştuk; edebi- yattan dem vurduk. - Aynı anda iki ödül birden edebiyat dün- yamızda pek rastlan- mayan bir durum. “Ne- ler hissettin?” demeye- ceğim. Ama bir yazar ya da sanatçının “ödül” karşısındaki tutumuyla ilgili neler söylersin? - 25 yõldõr, kişisel ola- rak katõlmõyorum ödülle- re. Ama, kim için verili- yor ödül? Seçici kurulda kimler var? Onur duya- cağõm koşullar içinde, evet, ödül bir ödün değil- se, evet. Okurlar benim yapõtõmõ “falan filan ödüllü” diye mi araya- cak, yoksa ah o çilekeş bin – bin beş yüz kişi, zaten bilmekte midir be- nim yazõmõ enine boyu- na? - Evet, Memet Fuat seni “rafine bir yazar” diye anar. Cemal Süre- ya ise “Türkçenin sera- mik ustası” diye yazmıştı… Okuru zaman zaman zorlayan bir yazar, bir şairsin. Beh- çet Hoca da öyleydi…Behçet Necatigil üstü- ne pek çok inceleme yapıldı, pek çok yorum getirildi. “Senin Necatigil’ini” merak ediyo- rum… - Behçet Necatigil, beni soyadõ seçimiyle bile etkilemiştir… ‘İSYANCI BİR ŞAİR NECATİGİL’ - Yeni kuşaklar bilmez, anlatır mısın? - Behçet Gönül’dür asõl adõ soyadõ. Fakat Necâtî şiirine duyduğu büyük bağlõlõkla Neca- tigil olmuştur. Akrabalõk ise, akrabalõk bu. Sonra onun günlük yaşamõ, çalõşma tarzõ, al- çakgönüllü var oluşu ayrõ bir derstir. Behçet Hoca’nõn şiiri beni her zaman etkiledi. Ama, radyo oyunlarõ da çok etkiledi. Sözlükleri de et- kiledi. Şimdi, Necatigil şiirinin “sessiz sakin” bir şiir olduğuna inanan çok. Bense, Necatigil’i isyancõ bir şair olarak görürüm. - Metin Altıok şiirine nasıl bir yorum geti- rirsin? Metin Altıok deyince, 1993’teki Sıvas kırımını anımsamamak olanaksız. Gericile- rin aydınlara karşı giriştiği bu yabanıl saldı- rı, toplumumuzda gerekli ya da yeterli tepki- yi gördü mü sence? - Orada aslõnda bugünlerin bir provasõ yapõl- dõ. Kanõt: Suçlular cezalandõrõlmadõkça, iktidar- lar da suça ortak demek, değil mi? Peki, bugü- nün Van saldõrganlarõ kimler? Neyse… Metin Altıok şiiri de Necatigil şiiriyle yakõn durur. Aynõ mõrõldanõşõn aniden çakõntõya dönüşü. İki şair de gerçek birer biçim ustasõ. (Biçimci de- ğil.) Metin’in el desenleri vardõr ya, o şiirleri o eller yazmõştõr. Sõvas’ta alçakça katledilen Beh- çet Aysan’õ düşün. Yine akraba bir şiir… Beh- çet, benim ta ortaokuldan arkadaşõmdõ. Sõvas kõrõmõ toplumdan pek de yeterli tepkiyi görmüş değil. Her yõl anõyoruz. Geçen yõl gençlerin göğsünde “yangın kavmindeniz / ne giysek alev” yazõlõydõ. - Senin adeta deyimleşmiş iki dizen. - Sağ ol. Sonra ben “İnsan Aşklarının Külü- dür” kitabõnõ Metin ile Behçet’e adadõm…Ve “küllü”dür, toplamõdõr da diyordum. Öte yan- dan, şimdi Sõrp uçaklarõ falan meselesine hiç girmeyeyim. Gõna geldi. Utanmasõ gerekenler utanmõyor. - Şiir ustalarının pek çoğu, sayısız izleğin yanı sıra doğrudan “şiir” üstüne yazmadan edememiştir. Şiir üstüne manifestolarını yine dizelerle dile getiren birçok şaire rastlarız. “Sönmemiş Dizeler”in başındaki “Söz Kuy- tusunda” şiirinin de, bir anlamda Hulki Ak- tunç’un şiir manifestosu olduğu söylenebilir mi? - Biraz. Çünkü o sõralar “Eksik Poetika”yõ da yazmaktaydõm. Henüz sürmekte olan bir poetika denemesi. Biterse, Akatalpa dergisine vereceğim. “Sönmemiş Dizeler” ile ilgili tek yazõ, o dergide yayõmlandõ. Gültekin Emre yazdõ. - Sen dolaysız politik şiirler yazan bir şair değilsin. “Sönmemiş Dizeler”deki “Gazze” şiiri ise bu çizgiden biraz ayrılıyor. Gerçi derin göndermeler var yine, ama “Kalkın Gazze’ye gidelim” dizesiyle son bulan bu şiirin politik çağrışımları daha vurgulu. Evet, “Gazze’de kan akıyor çığlık akıyor”, “aşk olmadığından” mı? - Aşk olmadõğõndan değil, alçaklõk var oldu- ğundan, emperyalizm var olduğundan. Sonra, kitabõmda Tuzla “cinayetleri” de bir izlek olarak işlenmeye çalõşõldõ. - Mario Vargas Llosa, “Edebiyat, yazgıla- rına boyun eğen, yaşadıkları hayattan hoş- nut olan insanlara hiçbir şey söylemez; ede- biyat, asi ruhu besler, uzlaşmazlık yayar” diyor. Her iyi yazarın, iyi şairin, özünde, muhalif olduğu söylenebilir mi? Yalnızca dolaysız politik anlamda değil, hayatta, dil- de, aşkta yerleşik ve alışılmış olana muha- lif? - Yüzde yüz doğru… Leyla Erbil üzerine bir bildiri yazmõştõm, başlõğõ “Leyla Erbil İs- yan Grameri”ydi. - Yazar, neden yazar? Proust’un dediği gibi, “En sonunda aydınlığa, gün ışığına ka- vuşmuş gerçek hayat, tastamam yaşanmış biricik hayat edebiyat olduğu” için mi? - Neden yazõyorsunuz sorusuna hep şu iki yanõtõ verdim: “Bendeki başkaları ile başka- larındaki ben’i arıyorum”…Ve: “Yan yana gelmemiş sözcükler var daha”. Öte yandan, “Yoldaşım 40 Yıl” kitabõnda (Rıza Kıraç) politikamõ da poetikamõ da uzun uzun açõkla- mõştõm. - Ha, bu arada gene ilginç bir kitabın çık- tı. “Bir Kadıköy’oğlu”… Bir sokağıyla, Üzerlik Sokağı’yla Kadıköy… Destansı bir deneme. Kırk yıldır dil ile, sözcüklerle “bo- ğuşuyorsun”. Çevrendeki dünyaya duyarlı- lığın ile duygulanımlarının, bilincin, belle- ğin ve imgeleminin mahremiyetindeki bu- luşmalarına dil ve sözcüklerle biçim, beden, hayat veriyorsun. Edebiyatın dilde başlayıp dilde bittiği söylenebilir mi? - Doğru, bazan iki sözcükle başlayõp iki sözcükle bitebilir. - “Büyük Argo Sözlüğü”nün yazarı ola- rak, “Hiçbir argo sözlüğü argo- ya yetişemez. Hiçbir yasanın ya- şama yetişemediği gibi” demiş- tin. “Hiçbir edebiyat kuralı da, edebiyatın, şiirin kendisine yeti- şemez” denilebilir mi? - Yetişemez. Behçet Bey bir edebiyat öğretmeniydi. Aruzun allahõnõ bilirdi. “Kareler Aklar” kitabõnõ neden yazdõ? Kareler, geometrik. Karalar, karalar. Ve “kâreler” hani akşam olunca yi- ne basan kâreler. - Aynı anda birkaç kitap üs- tünde çalıştığını biliyorum. İlk sırada hangi kitap var? Ya ye- ni sergi? - Sõrada çok kitap var. Önce- likle, “Ara-Name”… Semra Aktunç ile yazõyoruz. Ara Güler’in inanõl- maz dobra arkadaşlõğõna bir teşekkür olsun di- ye. Sonra, “Yedi Kırk Beş” öyküleri geliyor. - “Sönmemiş Dizeler”de de o vapur sefer- leri var. - Evet aynõ izlek. Yõllarca 07.45 Kadõköy-Be- şiktaş yolcusuydum… İndik, işe gideceğim… Ayaklarõm beni Necatigil anõlarõna, çarşõdaki Hasbi’ye, bir fileyle tõrmanõlmõş o yokuşa sü- rükler. Zihnimse işe gitmemi buyurur… Resim sergisine gelince, “Arayışlar” çalõşõyorum. Bir kedinin aranõşõ, bir dudağõn aranõşõ, bir çatõnõn aranõşõ… İşte böyle. - Peki…Ne derler usta, Allah uzun ömür- ler versin. - Eyyyvallah! Hulki Aktunç, ‘Sönmemiş Dizeler’ adlõ kitabõyla Necatigil ve Metin Altõok şiir ödüllerine değer görüldü “25 yõldõr kişisel olarak katõlmõyorum ödüllere. Ama, kim için veriliyor ödül? Seçici kurulda kimler var? Onur duyacağõm koşullar içinde, evet, ödül bir ödün değilse, evet...” “Behçet Necatigil’in şiiri beni her zaman etkiledi. Şimdi, Necatigil şiirinin ‘sessiz sakin’ bir şiir olduğuna inanan çok. Bense onu isyancõ bir şair olarak görürüm...” Söz kuytusunda bir dil ustasõ SÖZ KUYTUSUNDA Sözcük sözcükle konuşur Konuşur bağrõşõr savaşõr Adõnõ ararken söner bir şiir Uyaklar uyaklarõn yankõsõ Sağõr sözcük aksak dize Od biter köz biter kül biter İki dize birbiriyle konuşur Dizeler dizelerle konuşur Biri yanõp sönünce biter şiir Söz kuytusunda bekler Sönmemiş dizeler “Metin Altõok şiiri de Necatigil şiiriyle yakõn durur. Aynõ mõrõldanõşõn aniden çakõntõya dönüşü. İki şair de gerçek birer biçim ustasõ...” Fotoğraf:AraGüler EMİNE KAPLAN ANKARA - AKP’de, 2007 se- çimlerinden beri ilk kez bir millet- vekili basõn toplantõsõ düzenleyerek parti yönemini ve hükümetin poli- tikalarõnõ eleştirecek. Bir süredir de- mokratik açõlõm ve anayasa paketi ile ilgili rahatsõzlõklarõnõ dile geti- ren Ankara Milletvekili Zekai Öz- can, bugün basõn toplantõsõyla gö- rüşlerini açõklayacak. AKP içinde demokratik açõlõm, anayasa paketi ve ekonomi politi- kalarõnda bazõ milletvekillerinin rahatsõzlõğõ biliniyor. Ancak 2007 seçimlerinden beri ilk kez bir mil- letvekili, basõn toplantõsõyla parti ve hükümete yönelik eleştirilerini di- le getirecek. Özcan, bugün öğleden sonra bir basõn toplantõsõ düzenle- yecek. Özcan, hükümetin hazõrla- dõğõ paketi “yamalı bohça” olarak nitelendiriyor. Demokratik açõlõm sürecini de eleştiren Özcan, “Süreç, daha başında yanlışlarla hede- finden saptırıldı. Öncelikle sos- yologlar ve kanaat önderleriyle görüşülmesi gerekirken İçişleri Bakanlığı koordinasyonunda Po- lis Akademisi’nde Kürt meselesi konusunda kanaatleri bilinen be- lirli gazetecilerle toplantı yapıldı. Habur’daki görüntüler tam bir rezalete dönüşmüş, bu görüntü- leri Türk milleti kendisine mey- dan okuma olarak algılamış ve kanı donmuştur. PKK’lilerin ser- best bırakılması adaleti zedeleyip büyük yara açmıştır. Etnik vur- gu ile problem çözülmez aksine dar bir alanda örülen problemi daha da büyütür. Kristal vazoyu çatlatırsanız sonra hiçbir açılım bu çatlağı birleştirmez” görüşüy- le biliniyor. Bugünkü basõn toplantõsõnda anayasa paketiyle ilgili imza tar- tõşmalarõna da değinmesi beklenen Özcan’õn, “İmzaların kimisi sah- te, kimisi kotarılmış olarak or- taya konuyor. Tepkiler gelince, yeniden imzaya açılıyor. Bunlar doğru değil. Usul ve yöntem yanlış, bunu kabul etmek la- zım” görüşünü dile getireceği belirtildi. Özcan, Cumhuriyet’in sorularõ üzerine, partiden istifa edip etmeyeceğine yönelik soru- ya yanõt vermedi. AKP’de bayrak açılıyor ANKARA MİLLETVEKİLİ ZEKAİ ÖZCAN BUGÜN PARTİSİNİ ELEŞTİRECEK ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - AKP’lilerin anayasa de- ğişikliği önerisinin TBMM Genel Kurulu’nda 16 Nisan Cuma gü- nü başlayacak ilk tur görüşme- lerinin bir haftayõ aşmasõ bekle- niyor. Anayasa Komisyonu’nda bugün önerinin HSYK ve Ana- yasa Mahkemesi’nin yapõsõyla ilgili tartõşmalõ maddelerinin ele alõnmasõ planlanõyor. Anayasa Komisyonu’nda 3’ü ge- çici olmak üzere toplam 30 madde olan önerinin görüşmelerine bugün Anayasa Mahkemesi’nin yapõsõnõ değiştiren 17. madde ile devam edilecek. AKP, bu madde üzerinde değişiklik önergesiyle raportörlük- ten üyeliğe atanma düzenlemesini değiştirmeye hazõrlanõyor. AKP’nin hazõrladõğõ önergede, Anayasa Mah- kemesi üyeliğine atanacak rapor- törler için, en az 5 yõl Anayasa Mah- kemesi’nde raportör olarak çalõşmõş olma koşulu getiriliyor. Paketin HSYK’nin yapõsõnõn de- ğiştirilmesini öngören 23. madde- sinde yapõlacak değişiklikle AKP’nin değişiklik paketinde “tır- panladığı” HSYK’nin “kadro da- ğıtma” yetkisinin korunmasõ sağ- lanacak. HSYK’nin “kadro da- ğıtma” yetkisinin tõrpanlanmasõna “hüküm bugün farklı uygulan- dığı için anayasada yer almasına gerek görülmemesi” dayanak gös- terilmişti. Hazõrlanan değişiklik önergesinde ise bu yetkinin yeniden anayasaya konulmasõnõn gerekçe- si “Ancak kurulun hâkim ve sav- cıların tayin edilmeleri halinde, il- gili kadrolarını da yeni görev yerlerine topluca naklettiği göz önüne alındığında, bazı tered- dütlerin meydana gelmesinin ön- lenmesi bakımından ‘kadro da- ğõtma’ ibaresinin de madde met- nine eklenmesi amacıyla önerge verilmiştir” diye açõklandõ. Öner- ge ile Adalet Bakanlõğõ’nda görev yapacak olan “hâkim ve savcı mesleğinden olan iç denetçile- rin” Adalet Bakanõ tarafõndan atan- masõna ilişkin düzenleme yapõlacak. Anayasa Komisyonu bugün tartışmalı maddeleri ele alacak ANAYASA PAKETİNİN İLK TUR GÖRÜŞMELERİ 15 NİSAN’DA AKP Ankara milletve- kili Zekai Özcan.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle