23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 12 NİSAN 2010 PAZARTESİ 16 ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL ‘Diplomalõ İşsizler’ Bir ilimizdeki il eğitim müdürünün, yöre erkeklerinin “nü- fus artışına” olan aşõrõ çaba ve katkõlarõnõ “Neyzen Tevfik üs- lubu ile” eleştirel bir biçimde aktarmasõ tepkilere neden olmuş ve bu tepki sonucu eğitim müdürü görevinden alõnmõştõr. İl eğitim müdürünün “Biz bu kadar çocuğa nasıl okul bu- lacağız?” diye yakõnmasõ aslõnda yerinde bir eleştiridir. 1927 yõlõndan 2007 yõlõna kadar geçen 80 yõl içinde Türki- ye nüfusu 14 milyondan 71 milyona yükselmiştir. Artan nü- fus sayõsõ 57 milyon kişidir. 1990’da 56 milyon olan nüfus 10 yõl için de 11 milyon ar- tarak 2000 yõlõnda 67 milyona çõkmõştõr. İstatistiklerde en gelişmiş ülkeler arasõnda gelen Norveç’in nüfusu 5 milyon, İsveç’in ise 9 milyon kişi olarak gösteril- mektedir. Buna göre Türkiye nüfusu her 10 yõlda bir en az Nor- veç nüfusunun iki, İsveç nüfusunun bir katõ artmaktadõr. Bize göre, dünyanõn en büyük sorunu önlenemeyen nüfus ar- tõş hõzõdõr. Önlenemeyen nüfus artõşõ, beraberinde, açlõğõ, yoksulluğu, yolsuzluğu, eğitimsizliği getirmektedir. Aşõrõ doğurganlõğõn savunulduğu ülkelerde, “geleceği ol- mayan bireylerin” çoğaldõğõ ve işsizliğin hõzla arttõğõ da göz- lenmektedir. Aşõrõ nüfusun toplumlarõn başõna büyük sorun olacağõnõ İn- giliz ekonomist ve nüfusbilimci savunan Robert Malthus, 19. yüzyõlda ortaya attõğõ görüşleri için eleştirilmiştir. Malthus’un, “nüfus artışının” dünyanõn gelecekte büyük sorunlar yarata- cağõ görüşü, yankõlar uyandõrmõş ve tartõşmalara neden olmuştur. Malthus bu görüşü ortaya attõğõ 1800’lü yõllarda, istatistik- ler tüm dünya nüfusunun 1 milyar kişi olduğunu açõklamak- tadõr. Bugünkü istatistiklere göre dünya nüfusu 7 milyara ulaş- mõştõr. Günümüzün geri kalmõş ülkelerindeki “insan manzarala- rına” bakõnca, geleceğin toplum görüntülerinin hiç de iç açõ- cõ olmayacağõ anlaşõlmaktadõr. 1927 yõlõnda 2 milyar olan dünya nüfusu 2010 yõlõnda 7 mil- yara ulaşmõştõr. Bu da 83 yõl içinde dünya nüfusunun yüzde 250 arttõğõ anlamõna gelmektedir. Bugün 7 milyara ulaşan dünya nüfusunun yüzde 35’ini oluş- turan 2 milyar 500 bin kişi dünya ülkelerinin içinde yer alan 10 yoksul ve en hõzlõ nüfus artõşõna ulaşan ülkelerde yaşa- maktadõr. Bir yandan insanlarõmõz çöp kutularõndan ekmek, semt pa- zarlarõndan çürüğe çõkarõlmõş sebze ararken çocukluğunu ve gen- çliğini, dershanelerde yitirip sonunda üniversiteye ulaşmayõ ba- şarõp lise ve üniversite diplomasõna kavuşan genç insanõmõz el- lerinde diplomalarõ ile “kapı kapı dolaşıp” iş aramaktadõr. Fıkramsı söylenceyi bir dostumuz aktardı: “1960’lı yıllarda bir ilimizdeki akıl hastanesinden 423 hasta kaçmış. Hastane başhekimi; önde kendisi, arkada birkaç sağlık görevlisi, ‘Haydi, trencilik oynuyoruz’ diye bağıra bağıra sokaklarda dolaşmaya başlamış. Onları gören hastalar teker teker kuyruğa girmişler. Hastaneye dönüldüğünde sıradakiler sayılmış. Tam 612 kişi varmış!” Diyeceğimiz o ki, referandumla anayasa değiştirmek üzereyiz... Hiç unutmayalım, bugün değiştirildiği gerekçesiyle övünç duyulan 12 Eylül Anayasası için de halkoylamasına gidilmiş, yüzde 92 oranında “Evet” oyu çıkmıştı! Maydınlar Dostumuz Ümit Sarıaslan, 12 Eylül Anayasası’nın hazır- landığı günlerde Doğan Avcı- oğlu’nun Türkiye Yazıları’nda çıkan bir yazısından üç-beş tümce gönderdi: “Bu nasıl bir dönmedolaptır ki, yüz küsur yıl sonra bile ay- nı dolabın içindeyiz!.. 2000 yı- lına doğru yol alırken ekonomik kurtuluşu, 1860’ların reçetele- rinde aramak çaresizliğinde- yiz!.. Yalnız ekonomik planda mı, siyasal planda da reçete ay- nı: Batı tipi bir anayasa. Batıcı aydınımız, yüz küsur yıldır kur- tuluşu Batı tipi anayasalardan bekler durur. Kurtuluş anaya- salardan beklendiğinden, işler kötüye gidince elbette anaya- sa suçlu olur. Cici anayasalar, kaka anayasalar, katil anaya- salar, hızır anayasalar gürültü- sü ve gümbürtüsü içinde dön- me dolap döner bre döner.” Sarıaslan diyor ki: “Avcıoğlu’nun dediğine, şim- di Şarklı bir uyanıklık da katılmış, ‘Batıcı aydın’ çerçevesi içine maydınlar da alındı.” Maydınları, siz maydanozlar diye de anlayabilirsiniz! Anayasadan öte tasa Balyoz, sözde yargı refor- mu, anayasa, ABD ziyareti fi- lan derken, günlük bezdirici dertlerimizi, tasalarımızı unut- turuveriyorlar... TBMM kürsüsünden ge- çen hafta peş peşe yapılan iki ayrı konuşmadan, iki ayrı özet versek kendimize geliriz bel- ki: Ahmet Küçük (Çanakkale, CHP): 2003’te 40 kuruş olan süt fiyatları, 2009’da 52 kuruş, daha sonra 67 kuruşa çıkmış. 2009’un son dört ayında ve 2010’da yapılan ihalede de 86 kuruşa çıkmış fiyatlar. Bu- nun üzerine köylüler, 5 bin li- raya, 10 bin liraya vadeli inek almışlar, bir sürü borca gir- mişler. Ancak, mart ayında sanayici yan kıvırınca, süt fi- yatları 72.5 kuruşa düşmüş. Köylü direnmek istiyor, ama direnmek için önce bir teşki- latınızın, kurumlarınızın ol- ması lazım. Ama maalesef bunların var olanları da süt en- düstri kurumlarının özelleşti- rilmesiyle ortadan kalkmış ve dolayısıyla direnebilecek bir imkân hiçbir şekilde kalma- mış... Emin Haluk Ayhan (Denizli, MHP): Denizli’de resmi ka- yıtlara göre, yaklaşık 30 bin ki- şi işini kaybetti. Her üç evden birine icra dosyası düşüyor. 7. İcra Dairesi açıldı. İnşaat ve mermer sektörü sıkıntı içinde. Tarım yanıyor, üzüm, tütün, kekik, diğerleri. Ürün para etmiyor, maliyetler artıyor, kota daralıyor, hacizler kol ge- ziyor. Hayvancılık perişan, et pahalı, hayvanın sahibine fay- dası yok. TİHAK Başkanı Muzaffer İlhan Erdost’a yönettiğimiz soru “AKP’nin taslağı, anayasayı mı değiştiriyor, yoksa Cumhuriyeti mi?” idi. Erdost, “Bence ikisi de değil” dedi: “Ne anayasa değiştiriliyor, ne de Cumhuriyet. Anayasa da, Cumhuriyet de değiştirilmiyor, ‘kaldırılıyor’, yani anayasa ‘anayasa’ adı altında, Cumhuriyet, ‘cumhuriyet’ adı altında ‘yok ediliyor’. Kurtuluş Savaşı’nın çetin günlerinde, annemin sözleriyle, ‘Şeraatçılar’ın, ‘Kongracılar’ karşısında yenilgisinin bir bakıma rövanşı alınıyor. Irak’ta Müslüman halkın Müslüman oldukları için kitlesel olarak imha edildiği günlerde, o zaman Dışişleri Bakanı olan Gül ile Ortadoğu üzerine 2 sayfalık 9 maddeden oluşan gizli bir anlaşma yapmış bulunan ABD Dışişleri Bakanı Powell’ın, Müslüman Türkiye’de ve Malezya’da olduğu gibi, Irak’ta da şeriata ve Kuran’a dayalı bir anayasa çıkarılacağını söylediği günleri anımsayalım. ‘Laik’ olan Irak’ın, nasıl ki, şimdi, şeriata dayalı bir anayasaları varsa, Türkiye’de de, şeriata dayalı bir anayasanın ve Saidi Nursi’nin buyurduğu gibi resim ve şekil olan Cumhuriyetin değil, dindar manada bir cumhuriyetin gerçekleştirilmesine çalışıldığı bir süreci yaşıyoruz. Nasıl ki, ABD namlularının gölgesinde gerçekleştirilen Irak’ta şeriata dayalı bir anayasa, son seçimde görüldüğü gibi işe yaramadıysa, Türkiye’de de, bu girişim, olsa olsa AKP’nin Salto Mortale’si olmaktan başka bir işe yaramayacaktır.” Durum budur, bilginize... Değişen ne? PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Demokrasi, Demokratlık ve Benzer Şeyler Üzerine KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr HARBİ SEMİH POROY OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc@yahoo.com UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SA- ĞA: 1/ Göllerde ve bataklõklarda yaşayan küçük bir ördek cinsi. 2/ Eğrilmekte olan yün, keten gibi şeylerin tutturulduğu, bir ucu çatal değnek... İstem dõşõ yapõlan ha- reket. 3/ Hayvanlarõn sõrtõna konulan bel- leme... Bir nota. 4/ “Bir garip ölmüş di- yeler / --- günden sonra duyalar / So- ğuk su ile yuyalar / Şöyle garip bencile- yin” (Yunus Emre)... Bir spor dalõ. 5/ Itõr- lõ bir bitki... Çölden esen rüzgâr. 6/ Krom elementinin simgesi... Bo- ru sesi... Antalya’nõn bir ilçesi. 7/ İcraat... Tibet’in başkenti. 8/ Argoda uydurma söze verilen ad. 9/ Yakasõ kürklü ve kolsuz kaput... Şarkõ, türkü. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Tahterevalli. 2/ Utanõlacak şey, ayõp... Macar- larõn ulusal halk dansõ. 3/ Şarap... İtici neden, gü- dü. 4/ Öbür dünyada verilecek olan ceza... En kõ- sa zaman süresi. 5/ ABD’de boşanmanõn kolay oluşuyla ünlenmiş bir kent... Prensip. 6/ Dingil... Bir evin giriş bölümü. 7/ Telli bir çalgõ... Çatõ, dam. 8/ Afrika’da bir õrmak... Bodur bir köpek cinsi. 9/ Şarap mahzeni... “Varsõn seni ömrünce azabõn ko- lu sarsõn / --- sen üzüldükçe ve öldükçe yaşarsõn.” (F. N. Çamlõbel). 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 H O R O Z T E P E A T O M E Ş E L Ş A L A L A R A I R S T E P L İ D O M E K E U M R E E S B A R A N A L A A N U T E L E M L İ M A N T E P E 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Trencilik Sponsorsuz liberal Prof. Dr. Atilla Yayla’yı bilmeyenimiz yoktur. Kendisi, liberallerimizin en önde gidenlerindendir. Liberal Düşünce Top- luluğu Derneği’nin (LDTD) de lideridir. Prof. Yayla, son günlerde çok dert- liymiş, diyormuş ki: “İşadamları; ulusalcılara, hatta sosya- listlere bile sponsor oluyor, ama bizi es geçiyor.” LDTD’nin çalışmalarını yakından izle- yen araştırmacı-yazar Mustafa Yıldı- rım’ın Sivil Örümceğin Ağında kitabın- da, LDTD’yi destekleyen küresel-liberal sponsor şirket ve örgütleri belirledik. So- nuç şu: “CIPE (Amerikan ulusal işadamlarının örgütü), OSI (Quantum Bankerleri Tem- silcisi Soros’un örgütü), Cordaid (Hol- landa Katolik Örgütü), Avrupa Birliği, NED (Amerikan ‘Ulusal Demokrasi Fonu’) üstünden destek olan sponsorlardan bazıları: Chase Manhattan, Citibank, Mitsubishi Bank, Reebok, Chevron, Westinghouse, Xerox ve Atlas Founda- tion (enternasyonal liberal ağın merkez örgütü)” Türkiye Nüfusu Yıl Nüfus 1927 13.648.000 1935 16.158.000 1940 17.821.000 1950 20.947.000 1960 22.775.000 1970 35.605.000 1980 44.737.000 1990 56.473.000 2000 67.804.000 2007 70.586.000 Artõş 56.938.000 Dünya Nüfusu 7.000,000 % 100,00 Ülkeler Kişi (bin) % 1 Hindistan 1.165,000 % 16,64 2 Endonezya 260,000 % 3,71 3 Brezilya 198,000 % 2,83 4 Pakistan 176,000 % 2,51 5 Bangladeş 156,000 % 2,23 6 Nijerya 136,000 % 1,94 7 Meksika 111,000 % 1,59 8 Filipinler 96,000 % 1,37 9 Vietnam 87,000 % 1,24 10 Etiyopya 85,000 % 1,21 Toplam 2.470,000 % 35,29 dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı dünyadaki meslektaşlarından farklı kılan niteliklerinden birisi de alışılmış evrensel ölçülerin çok üzerinde sık ve uzun konuşması. Herhalde bu kadar sık ve uzun konuşmasından olacak kendini giderek daha fazla tekrarlıyor, yeni şeyler söylemiyor. Ne var ki, öyle konular var ki imdadına yetişiyor. Bunlardan biri de ‘demokrasi’. Bu dipsiz kuyu gibi bir konu, çevir, döndür, konuş… bir türlü bitmiyor. Öyle ki 60 yıldır konuşuyoruz, hâlâ nedir, ne değildir ‘öğrendik’ diyemiyoruz. Demokrasiyi konuşa tartışa biz mi tuhaflaştırdık, yoksa zaten tuhaf bir şey miydi, bilemiyorum, ama bize çelişkilerin en yamanını yaşatıyor. Başbakanımız bu demokrasi konusunda pek ilerleme kaydedemediğimizin farkında, bu nedenle eline geçen her olanakta bize demokrasi öğretiyor. Geçen cuma günü de Esnaf ve Sanatkârlar Odaları temsilcilerine demokrasi dersi verdi. Allah’tan televizyon kanalları bu dersleri naklen yayımlıyorlar da bizler de nasibimizi alıyoruz. Ama ne yazık ki nasiplenemeyenler de var; kimi polislerimiz gibi. Başbakanımız televizyonlar aracılığıyla ulusa demokrasi dersi verirken, onlar Kadıköy’de ‘anayasal toplantı ve yürüyüş haklarını’ kullanan aynı ulusun bireyi göstericilere biber gazı sıkıyorlardı. Yaman bir çelişkiydi; Başbakan’ın demokrasi sözlerine kanıp da sokağa çıkan yurttaşlar ya postal darbesi, ya cop ya da biber gazıyla karşılaşıyorlardı. Geçen cumartesi akşamı Hikmet Çetinkaya dostumun önerisine uyup izlediğim Real Madrid- Barcelona maçından sonra kanallar arasında dolaşırken, Bugün TV’de bir tartışma programına takıldım. Gazeteci Şamil Tayyar, Ergenekon, Balyoz vb. toplu tutuklamalarda tutukluluk süresinin olağanüstü uzunluğuna ilişkin olarak bu durumun yadırganmaması gerektiğini, ezelden beri işlerin böyle yürüdüğünü, söz konusu davalara özgü bir uygulama olmadığından üzerinde pek durulmaması gerektiği gibi şeyler söylüyordu. Cevval gazetecinin demokrasiye ve temel insan haklarına ilginç(!) bir bakışı olmalıydı. Tartışmanın katılımcılarından bir başka gazeteci Murat Yetkin dayanamadı, “Bu durumun bir de tutuklularla paylaşılması, onlara neler hissettiklerinin sorulması iyi olmaz mı?” diye sordu. Ne var ki gürültüye getirilip karşılıksız kaldı Yetkin’in sorusu. Diyeceğim o ki bu sevilesi ülkede herkesin demokrasi algısı farklı, üzerindeki bu uzlaşılamazlık durumu Antik Yunan’dan bu yana sözü edilen ‘demokrasi’yi bizim ‘ortak muammamız’ haline getiriyor. Bir de ‘en hakiki, öz’ demokratlar var bu ülkede. Örneğin, Perihan Mağden. Taklitleriyle karıştırılmamak kaygısıyla, “Ben hakiki demokratım!’’ diyor. 1 Nisan akşamı CNN Türk’te Cüneyt Özdemir’in BeşN BirK programında söyledikleri belleklerimizde. Özdemir soruyor: “Ergenekon davasında yargılanan Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay cezaevindeler uzun süredir. Birçok yazar bunu eleştiri konusu yaptı.’’ Mağden karşılık veriyor: “Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay’a hiçbir şekilde acımıyorum. İçerde olmaları gerektiğini düşünüyorum. Onlar için asla imza da vermem.’’ Mağden’in demokratlığı Cüneyt Özdemir’i hayrete düşürüyor: “Nasıl bu kadar eminsiniz? Dava sürüyor sonuçta.’’ Yanıt tam hakiki- demokratik: “O kadar bombalama, silah, delil dağı ortada duruyor. Bence Ergenekon’un sivil, yargı, medya ayağına karışılmadı henüz. Bazı gazete ve yazarlar bu davayı sulandırmak, perdelemek için özel bir çaba içine girdi. Ben bu davada tarafım. Hakiki demokratım (abç). Bu ülkeyi ve halkı demokrasiye layık ve değer buluyorum.’’ Tanrı bu ülkeyi ve bu ülkenin insanlarını hakiki demokratlardan korusun. SAHİBİNDEN Merter merkezde okula, ulaşım araçlarına çok yakın 100 m2 (2+1) ve 140 m2 (3+1) masrasız çok bakımlı daire. 0533 369 00 43 - 0532 667 71 68
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle