19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 ARALIK 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET DİZİ SAYFA 9 Evren’le görüşmesinde karar vermediğini söylüyor ancak.. SÖZDEN YAZIYA SÜHEYL BATUM Özal niyetini söylemiyor (12 Ekim 1989 Perşembe, haftalık mutat görüşme) Cumhurbaşkanlığına adaylığı yine açıldı. Turgut Özal bana “Henüz karar vermedim, salı günü grupta gizli bir oylama yaptım. Partinin başında mı kalayım, yoksa cumhurbaşkanlığımı onaylar mısınız, cumhurbaşkanı olmamı ister misiniz, diye sordum. Henüz tasnif etmedim, sonucu bilmiyorum” dedi. Fakat sonucu ağzından kaçırdı. “Çoğunluk cumhurbaşkanı olmamı onaylıyor” dedi. İl, ilçe teşkilatlarıyla aynı anketi yapacağını, partinin merkez karar organında da gizli bir anket yapacağını söyledi. Ona, “Aday olmamanızı tekrar söylüyorum. Zor duruma düşersiniz. Bunu söylemeyi vicdani bir borç telakki ediyorum” dedim. Ama bendeki intiba Cumhurbaşkanı olmayı çok istiyor ve korkuyor da. Bana, ‘Fikirlerinize değer veririm’ dedi. Ona, “Son anda vazgeçtiğinizi ilan ederseniz puan toplarsınız. Boşu boşuna yüklendik üstüne, derler. ANAP grubunda Cumhurbaşkanı olacak yok mu? Var. Mesela Necmettin Karaduman, Ali Bozer, Kaya Erdem” dedim. Baktım, böyle söyleyince yüzü kızardı. Oysa Özal, Evren’e grupta yaptığı anketi henüz tasnif ettirmediği için sonucu bilmediğini söylüyor. Hemen sonra, çoğunluğun Cumhurbaşkanı olmasını istediğini ağzından kaçırıyor. Aslında Özal’ın yüzü Cumhurbaşkanı’na yalan söylediği için kızarmalıydı! Evren Paşa’nın, ola ki planladığı biçimde Özal’ı adaylıktan vazgeçirmek için verdiği uğraş, sonuçsuz kaldı. Evren Paşa, anı defterinden bir başka sayfa daha okudu bana: Turgut Özal, Cumhurbaşkanlığı’na aday olacağını ilan ettikten sonra, yine bir perşembe günü, yine mutat görüşmedeki konuşma: (27 Ekim 1989 Perşembe, haftalık mutat görüşme) “Başbakan’a, ‘Artık iş işten geçti. Adaylığınızı açıkladınız’ dedim. Cumhurbaşkanı seçilmesi halinde kimi Başbakan seçeceğini sordum. Bana, ‘Bu konuda grubun fikrini alıp parti liderliğiyle Başbakanlık’a kimi getireceğini tespit edeceğini’ söyledi. “Cumhurbaşkanı olunca parti içi işlerle uğraşmayınız. Tarafsız kalmaya çalışınız. Öyle tenkitler olacak ki burada rahat edemeyeceksiniz. Şimdi, Cumhurbaşkanı olduktan sonra hükümeti buradan idare ediyor, dimuş, bildiğini okuyor. Oysa, 27 Ekim’deki ikili görüşmede Evren Paşa önemli bir noktayı anımsatıyor Özal’a. AKP Demokrasisi ve Öğrencisiz Üniversite Hep söylüyoruz, artık oyun bozuldu, gerçek ortaya çıktı. Sayın Başbakan’ın neden WikiLeaks belgelerini unutturmak istediği de ortada, gündemin üzerini neden örtmek istedikleri de ortada. Türkiye’deki “baskı rejimi, korku imparatorluğu” da açıkça ortada. Boğaziçi Üniversitesi’nde, İTÜ’de, bir boyutu çıkmıştı. Dün de İstanbul Üniversitesi’nde ortaya çıktı. Nasıl mı? İÜ Hukuk Fakültesi’nde, Burhan Kuzu bir toplantıya katılıyor. Öğrenciler yok. Öğrencilere yasak. Onlar dışarıda. Ne güzel üniversite! Ne güzel demokrasi! Öğrencinin yer almadığı bir üniversite ve halkın yer almadığı bir demokrasi! Ve düşünce tartışmasının da sadece “türban”, “yumurta, omlet” ve “terör ya da Ergenekon üyeliği” üzerinde sürdürülebildiği bir demokrasi! İşte AKP ileri demokrasisinin özü bu. Yıllardan beri ısrarla anlatmak istediğimiz, yandaş gazetecilerin ve aydınların ısrarla gizlemek istedikleri. Ve bugün açıkça ortaya çıkan, artık üzeri örtülemeyen… Gerçi geçen haftadan beri, 8 yıldan bu yana “çok başarı ile sürdürülen oyun”, yine aynı başarı ile sahneye koyulmaya çalışılıyor. Gündem saptırılmaya, kaydırılmaya çalışılıyor. Ama artık ne yapsalar boş, ne denli uğraşsalar boş. Çünkü gerçekler de ortaya çıktı. Amaçladıkları düzen de tüm çıplaklığı ile ortaya çıktı. Düşünün üç dört günden beri bir “sucuklu yumurta, omlet” muhabbetinden geçilmiyor. Yok “ gençler omlet yapsınmış”, yok “iki sarılı yumurta atıldığı için, atılan 100 yumurta 200 sayılırmış”, yok “atanlar bunları yeseymiş, akıllı olurlarmış”, bunun gibi bir dolu saçmalık. Sadece bu da değil tabii ki. Bir de eylemlere kulp takmak gerekliydi. İşte yok “yumurta ile terör örgütü bağlantılı imiş”. Yok Burhan Kuzu’nun söylediği gibi; “Ergenekon örgütüyle bağlantısı varmış”. Üstelik kimler söylüyor bu sözleri, kimler kuruyor bu bağlantıları, kimler söz ediyor “omletten, sucuklu yumurtadan” ve “gençlerin beyinsizliğinden(!)” koskoca Başbakan, Bakanlar, TBMM Başkanlığı yapmış kişiler, Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu… Peki.. amaç ne? Çok basit “gündemi saptırmak”. Yani 8 yıldır sürdürdükleri oyunu sürdürmek, olanı saklamak, olmayanı tartışmak. Ve hani denir ya, bu yolu kullanarak, bir taşla iki kuş vurmak. Hangi kuşları mı? Birincisi gençlere karşı girişilen ve en sonunda medyanın ve belirli gazetecilerin bile ilgisini çekmek zorunda kalan baskı, yıldırma ve şiddet hareketlerinin görmezden gelinmesini, unutulmasını sağlamak. “Yumurta” ile “omlet” ile, “iki sarılı yumurta” ile; dövülen, yerlerde sürüklenen, tekmelenen gençleri, “o burnu kırılan genci” ve “tekme ile bebeğini düşüren genç kızı”, kamuoyunun unutmasını sağlamak. Bir taşla vurulmak istenen ikinci kuş da şu; “yumurta” ile “omlet” ile ikinci bir olayı da unutturmak, gündemden düşürmek. Yani WikiLeaks belgelerini ve o belgelerde yer alan “inanılmaz iddiaları” unutturmak. Hani bizzat Başbakan ile ilgili ya da bazı Bakanlarla ilgili ve adları açıkça verilerek dile getirilen iddialar. TÜPRAŞ’ın satışına ilişkin iki ihaledeki “inanılmaz fiyat farkını” ve Ofer’e ihalesiz satışı “yolsuzluklara” bağlayan iddialar. Bunun üzerine, 8 yıldan bu yana sürdürülen oyun, yine sahnelenmeye başlandı. Yok “yumurta”, yok “iki sarılı yumurta”, yok “köy yumurtası”, yok “omlet”. Bizzat Sayın Başbakan’ın içinde olduğu, aynı yandaşların, aynı yandaş gazeteci ve aydınların, aynı ekibin içinde olduğu, bazılarının başrol oynadığı bir oyun. Zaten bugüne kadar da ne güzel oynanmıştı değil mi? Tam işsizlik rakamları ortaya çıkıyordu; hop “Başbakan’ın eşini GATA’ya sokmamışlar” tartışması. Tam ekonomik kriz, hop, “denizin ortasında bir ihbarla bulunan ve yıllardan beri nasıl olduysa aynı yerden milim oynamamış kurşunlar”. Nasıl olsa “bazı gazeteciler de” hazırdı, “liberal(!) aydınlar(!) da hazırdı. Yandaşı da hazırdı, zaten yandaş olmayanı da ya bir yolla yandaş yapardın, ya işinden attırırdın ya da baskı ile tehditle, vergi cezası ile korkuturdun. İstediğin gündem hazırdı. Emre amadeydi. Ama artık gördüğümüz gibi, oyun bozuldu, gerçek tamamen ortaya çıktı. Sayın Başbakan’ın neden WikiLeaks belgelerini unutturmak istediği de ortada, gündemin üzerini neden örtmek istedikleri de ortada. Türkiye’deki “öğrencisiz üniversite, halksız demokrasi” çabaları da açıkça ortada… Oralı değildi 1987’de cumhurbaşkanını halkın seçmesini isteyen Özal, 1989’da cumhurbaşkanlığını istemese, cumhurbaşkanını halkın seçmesi yine gerçekleşebilirdi. Çünkü bu yöntemi DYP kabul etmişti. ANAP + DYP oylarıyla TBMM’den anayasa değişikliği geçebilir ve Cumhurbaşkanını halk seçebilirdi. Özal oralı bile değildi. Yıl 1993. Özal ölmüş. Demirel’in Cumhurbaşkanlığı söz konusu. DYP lideri ve Başbakan Demirel’in aklına cumhurbaşkanını halkın seçmesi gelmiyor. Geçse ne olacak? DYP’nin parlamentodaki gücü yeterli değildi böyle bir projeyi gerçekleştirmeye. Ama Ekim 1989’da Özal; ne uzlaşma önerilerine kulak veriyor ne de ANAP oylarıyla seçilirse gayri meşru Cumhurbaşkanı ilan edeceğini açıklayan muhalefeti umursuyordu. Ertuğrul Özkök’e verdiği demeç durumu özetliyordu: “Müsaade ederseniz ben bu mevkiye (Cumhurbaşkanlığına) ötekilerden daha fazla layığım!” Özkök sordu: “Ama bir de 21.80 meselesi yok mu? Seçilirseniz çok dar tabanınız olmaz mı?” Soruya vereceği yanıt önemliydi. Zira muhalefete göre yerel seçimlerde ANAP’ın 21.75 alması Özal’ın Çankaya’ya çıkmasına engeldi. Bakalım Özal bu konuyu nasıl yorumlayacaktı? Şöyle yorumladı: “Ben size bir soru sorayım. Kimi seçersek tabanı olur? Benim dışında bir lider veya parlamento dışından biri seçilirse tabanı benden daha mı geniş olacak? Süleyman Bey meşruiyet tartışması açmaya çalışıyor. Biri söyledi araştırıyorum. Süleyman Bey 1987 seçimlerinden önce bir konuşmasında ‘Bu Meclis, Cumhurbaşkanı seçecek. Herkesin bunu bilmesi lazım’ demiş. Doğru. 1992’de seçilecek Meclis de bundan sonraki cumhurbaşkanını seçecek. Herkesin bunu bilmesi lazım. Cumhurbaşkanını bu Meclis seçecektir.” Meclis başkanlığı da aday bildirim tarihini açıkladı: 10 Ekim sabahı başlayacak ve 19 Ekim akşamı saat 24.00’te sona erecek. yecekler dedim. Bana, ‘Cumhurbaşkanı olmasam, Başbakan kalsam, bu defa Cumhurbaşkanı’nı idare ediyor diyecekler’ diye cevap verdi. “1987’de bana geldiniz, sürenizi uzatalım, 1992 genel seçimiyle Cumhurbaşkanlığı seçimini birleştirelim dediniz. Halk seçsin dediniz. Buradan çıktınız, bu fikrinizi açıkla dınız, dedim. Başbakan, ‘Evet ama, muhalefet partileri karşı çıktı. Kabul etmediler’ dedi. O zaman ona ‘Fakat o tarihten sonra bana gelip bu konuyu veya fikirlerinizi bir defa daha söylemediniz’ diye cevap verdim.” Bir küçük yorum: Evren Paşa, Özal’a bastırıyor. Aday olmamasını söylüyor. Tabii, Özal kafasına koy ÖZAL’DAN MUHALEFETE: Şantaj yapmayın ‘ÖZAL HERKESLE KONUŞURUM AMA UZLAŞIRIM DEMEM’ zülerek söylemek zorundayım ki bugüne kadar Sayın Özal böyle bir yaklaşımı gerekli gördüğünü açıklamamıştır. Tam tersine, ANAP grubunun tek başına istediği kimseyi Cumhurbaşkanı seçeceklerini söyleyegelmiştir. Dahası, “Ben herkesle konuşurum ama uzlaşacağımı söyleyemem, böyle bir zorunluluğu kabul etmem” demiştir. Oysa ki, bu zorunluluğu kabul etmemizi vatandaşların 26 Mart’ta ortaya koydukları milli irade istiyor. Konuşmalara başlamadan önce uzlaşmaya gerek olduğunu duyurmak şarttır. Ancak o zaman konuşmalar bir sonuca götürür ve milli iradenin isteği gerçekleşir. Bu yol tutulmazsa ne olur? Sadece yüzde 21.80’lik, belki daha da az bir oy desteğiyle bir cumhurbaşkanı seçilmiş olur. ANAP grubu böyle bir yola girerse SHP milletvekilleri olarak bu seçime katılmayacağımızı daha 1 Ağustos’ta ilan ettik. Muhalefetin katılmadığı oturumlarda sadece ANAP grubunun oylarıyla seçilmiş bir cumhurbaşkanının görevini gereği gibi yapabileceğini düşünmek hayaldir. Böyle bir cumhurbaşkanı seçilirse, herkesin düşüncesi bir an önce yeni bir seçim yaparak güven duyulacak bir cumhurbaşkanı seçmenin yolunu aramakta toplanacaktır. Böyle seçilecek bir cumhurbaşkanına, üstelik, politikaları 26 Mart’ta halk tarafından açıkça reddedilmiş bir parti grubunun tek başına seçeceği bir cumhurbaşkanına kar M Ü şı kendiliğinden oluşacak demokratik tepkilerin nereye kadar gideceğini, ülkeye ne huzursuzluklar getireceğini bugünden kimse kestiremez. Bu tepkileri kimse önleyemez. Ülkemize durup dururken böyle bir bunalım getirmeye kimin ne hakkı vardır, Sayın Milletvekilleri? Hiçbir kişisel ya da partisel çıkar gözetmeden, kimseye karşı bir intikam peşinde olmadan, cumhurbaşkanı seçiminin milli iradenin istekleri doğrultusunda yapılmasından başka bir amaç gütmeden en büyük içtenlikle söylüyorum: Demokratik rejimin başlıca dayanağı TBMM’dir. TBMM Başkanı’nın seçimine bu inancımızdan ötürü katıldık. Şimdi TBMM, cumhurbaşkanı seçimini bir uzlaşmayla yapmalı, böylece demokrasimizin en sağlam güvencesi olduğunu da bir kez daha göstermelidir. Bu en yüksek tarihi sorumluluktur. Aynı zamanda Türkiye’de siyasal partilerin, artık ortak bir demokrasi anlayışına vardıklarını ortaya koyabilecek sınavdır. Demokrasiye yeniden döndüğümüzden beri, halkımızın ve dünyanın beklediği en önemli karardır. Bu sınavda başarıyı tek başına hiçbir parti sağlayamaz. Ne iktidar ne muhalefet. Bu sınavı ancak ortak çaba ile geçebiliriz. Ve geçtiğimizde ülkemizde demokrasinin yerleşmesine en büyük katkıyı yapmış oluruz. Sayın milletvekillerini bu sorumluluğun gereğini yerine getirmeye çağırıyorum. YARIN: ÖZAL’IN MALVARLIĞI VE FRANSIZ AJANSININ İLGİNÇ YORUMU eclis’te gündem dışı bir konuşma yapan rın yanlış olduğunu, değiştirilmeleri gerektiğini anBaşbakan Turgut Özal; uzlaşma olmazsa lattık. Cumhurbaşkanı seçimlerine katılamayaVatandaşlar aramızda hakem oldular ve kararları caklarını açıklayan muhalefete yüklendi: “Şantaj 26 Mart akşamı belli oldu. ANAP politikaları yapmayın!” halk tarafından reddedildi. ANAP, üçüncü parti duŞöyle diyordu: “Türkiye bugünlere gelmek için rumuna düştü, aldığı yüzde 21.80 oranındaki oyun çok ıstıraplar çekti. Sayın İnönü’den bu lafları hiçbir Seçim Yasasına göre iktidar hakkı veremeduymak istemezdim. Demokrasiye inandığını yeceği açıktı. Seçmenlerimiz iki yıl önce, 27 Kazannediyorum. Bana vaktiyle rahmetli pederi sım 1987’de ANAP’a vermiş oldukları vekâleti, 26 nin Adnan Menderes’e söylediği sözü söylüyor: Mart 1989’da geri almışlardı. Bunun sonucu ola‘Sizi ben de kurtaramam!’ Bunu söylemeye çalı rak bir an önce yeni milletvekili seçimi yapılması şıyor. Size huzurunuzda söylüyorum. Bu mem yadsınamayacak şekilde gündeme gelmişti. 1 lekette demokrasinin, Ağustos’ta SHP milserbest fikrin, hürriletvekilleri olarak tek yetin yerleşmesi ve tek imzalarımızla yabir daha geri dönmeyımladığımız bir bildiri mesi için bir Turgut ile erken seçim önerÖzal feda edilecekse, gesi Genel Kurula gelbuna da hazırım… diğinde olumlu oy veBu düşünce dikkate alınmazsa ikinci yol, Cumhurbaşkanı sereceğimizi ilan ettik. Meclis’teki üç partinin anlaşarak, uzlaşarak bir çimine iştirak etmeAma bütün çabalaortak Cumhurbaşkanı adayı önermeleridir. Geçmiş yeceklermiş. Tabii siz rımıza rağmen ANAP dönemler Meclis’lerinde başarı ile uygulanmış bu bilirsiniz. Ona bir şey erken seçim önerisini yöntemle de ulusumuzun rahatlıkla benimseyeceği demem. Ama degetirmedi. Bugüne kabir Cumhurbaşkanı seçilebilir. Çünkü ancak mokrasiye şantaj dar bir erken seçimden Meclis’teki üç partinin uzlaşması ile seçilen bir Cumhurbaşkanı seçmen çoğunluğunun desteğini yapmayın.” kaçtı ve sonuçta şimdi almış olur. Özal’ın muhatap alayapısı milli iradenin İyice belirtmeliyim ki burada uzlaşmadan maksat rak bu sözleri söylebugünkü eğilimlerine pazarlık yapmak değildir. Çünkü Cumhurbaşkanı mesine neden olan Erhiç uymayan bir Mecseçimi konusu başka bir konu ile birlikte ele alınıp dal İnönü konuşmalis’le bir Cumhurbaşçözülecek bir konu değildir. Uzlaşmadaki amacımız sında ne söyledi? Dekanı seçimi yapmak sadece ve sadece milletin desteğine sahip olacak di ki: zorundayız. Bunu nasıl bir adayı bütün partilerin birlikte çalışmasıyla Yedi yılda bir defa yapacağız? Nasıl yapbulup çıkarmaktır. karşımıza çıkacak bir malıyız ki bütün vaUzlaşmanın tek maksadı üç partinin de önemli görevi, yeni tandaşlarımız, Mecdestekleyeceği bir adayın bulunmasıdır. Çünkü ancak böyle yapılırsa, seçilecek cumhurbaşkanına cumhurbaşkanını seçlis’teki vekillerinin seçher vatandaşımız kendi cumhurbaşkanı adayı diye me görevimizi yaptiği kimseyi ülkenin bakar; onu, kendi katılmadığı, içinde bulunmadığı maya hazırlanırken bu Cumhurbaşkanı olarak bir azınlık grubunun temsilcisi diye görmez. konudaki düşüncelerikabul etsinler? Bugün cumhurbaşkanı adayının böyle bir ortak çalışma mi Yüce Meclis’e duMeclis’te bulunan ile bulunmasının sağlanmasında tarihi sorumluluk yurmanın son fırsatı ANAP çoğunluğunun iktidar partisinindir. Sayın Başbakan muhalefet olarak gördüğüm buülkedeki seçmen despartilerine çağrı yaparak uzlaşma yolunu günde gündem dışı koteği, altı ay önce yaaçmalıdır. Adayın bir uzlaşma ile bulunmasına nuşmak için söz alpılmış seçimlere göre karar verdiğini açıklayacak Başbakan’ın çağrısına dım. ancak yüzde 21.80’dir. elbet olumlu cevap verilecek ve bir ortak aday muhakkak bulunacaktır. Temel sorun uzlaşmanın Anayasanın emrine Böyle ters bir yapıyla, gerekliliğini kabul edip etmemekte toplanıyor. göre önümüzdeki salı bütün vatandaşların beBöyle bir uzlaşmanın anayasaya aykırı hiçbir yönü günü, 10 Ekim’de nimseyecekleri bir yoktur. Tersine, cumhurbaşkanının tarafsızlığını Cumhurbaşkanlığı cumhurbaşkanını naemreden birçok anayasa maddesi böyle bir adaylarının ortaya çıksıl seçeceğiz? uzlaşmayı da öngörmüş olmaktadır. ması ile seçim süreciDemokrasimizin bune gireceğiz. Bugüngün karşı karşıya buden salıya kadar lunduğu bu temel soTBMM bir seçim kararı almadığı takdirde, cum runu çözmenin iki yolu vardır: Birincisi, 10 Ekim’e hurbaşkanı seçimi 10 Ekim’de başlayacak ve 9 Ka kadar kalan dört gün içinde cesaretimizi toplayasım’da sonuçlanacaktır. 6 ay önce, 26 Mart’ta be rak erken seçim kararı almaktır. Böyle bir kararı Yülediyeler için yapılan genel seçim sonuçları doğrudan ce Meclis alırsa, anayasaya göre yeni Meclis kudoğruya halkın isteği olarak Meclis’in yenilenme ruluncaya kadar Cumhurbaşkanı seçimi geri bırasi gereğini ortaya çıkardı. Biz 27 Mart’tan itibaren kılır. Milli iradenin bugünkü eğilimini yansıtan yehalkın erken seçim isteğini sürekli dile getirdik. 26 ni bir Meclis çalışmaya başladıktan sonra yeni CumMart seçimleri için yapılan kampanyada tartışılan hurbaşkanı hiçbir itiraza yol açmayacak şekilde sekonular hep genel politika konuları idi. İktidar söz çilir. En sağlam çözüm şüphesiz budur. SHP’nin bu cüleri 6 yıldır yürüttükleri politikaları, uygulama öneri doğrultusunda oy vermeye hazır olduğunu bir ları savundular. Biz bu politikaların, uygulamala daha ilan ederek öneriyi dikkatinize sunuyorum. ‘Meclis’te üç parti uzlaşarak...’ Başka bir bisiklet keyfi Spor Servisi Turkcell, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü işbirliğiyle yürüttüğü Geleceğe Koşanlar projesi kapsamında Görme Engelli Bisiklet branşını Türkiye’ye tanıttı. Tokat’ta düzenlenen tanıtımda konuşan Turkcell Genel Müdür Yardımcısı Koray Öztürkler, “Görme engelli bisiklet sporu sayesinde, çocuklarımız artık engelli değil, engelleri aştılar” dedi. Görme Engelli Bisiklet dalında, Tokat’ta 27, Ankara’da ise 22 sporcu çalışmalarını sürdürüyor. Sporcular, Japonya’dan getirtilen bisikletlerle antrenman yapıyor. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle