14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 8 HABERLERİN DEVAMI İstanbul PB Edirne Y Kocaeli PB Çanakkale Y İzmir Y Manisa PB Denizli PB Zonguldak B Sinop B Samsun B Trabzon B Giresun B Ankara S 21 20 23 20 23 23 22 24 23 27 22 19 21 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars S S S B B B B B B B S S S 20 20 19 22 28 29 23 26 22 23 17 13 14 Oslo K Helsinki Y Stockholm Y Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih B Berlin PB Budapeşte B Madrid Y Viyana Y 1 5 5 7 7 7 10 8 6 7 17 12 11 Belgrad Y 17 Sofya Y 17 Roma Y 12 Atina Y 21 Zürih Y 9 Moskova Y 9 Aşkabat B 19 Taşkent B 19 Baku PB 17 Bişkek B 14 Tiflis PB 16 Kahire B 26 Şam B 25 Yurdun batı kesimleri parçalı bulutlu, Marmara’nın batısı ile kıyı Ege hafif sağanak, diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. Sabah ve gece saatlerinde yurdun iç kesimlerinde sis, Doğu Anadolu’nun kuzeyi ile Doğu Karadeniz’in iç kesimlerinin yükseklerinde buzlanma ve don olayı görülecek. Hava sıcaklığı mevsim normallerinin üzerinde seyretmeye devam edecek. CUMHURİYET 9 KASIM 2010 SALI TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 9 Kasım GÜNCEL Baştarafı 1. Sayfada CÜNEYT ARCAYÜREK genel seçimde gerçekleşmesi olasılığı RTE’yi CHP’ye saldırganlığa itiyor. RTE’yi CHP korkusu sardı. Kılıçdaroğlu’nun Önder Sav’ı saf dışı bırakan operasyondan sonra toplumda gördüğü ilgi, CHP oylarının giderek yükselme olasılığını bir kez daha gündeme taşıdı. CHP oylarında her puan yükselişi, AKP oylarının bir o kadar düşmesi anlamına geliyor. Bu gerçeği görüyor RTE ve giderek zayıflayan bir kez daha tek başına iktidar olasılığı, yüz çizgilerinin ve sinirlerinin gerilmesine neden oluyor. Durup durup referandum sonucu yüzde 42’yi CHP’nin anlayamadığını, anlamaya da çalışmadığını söylüyor. Önce RTE şu soruyu yanıtlasın: Sen, yüzde 42’nin içeriğini anladın mı? Yüzde 42’nin laik rejim, tek adamlık sevdası gibi rejimsel sıkıntıları içerdiğini, ekonomik düzenin toplumda yıkıcı etkilerinden kaygılandığını acaba anlayabildin mi? Son günlerde gazete sayfaları arasında yitip giden kimi haberler, yüzde 42’yi anlamadığını, anlamak istemediğini gösteren somut örnekler. Avrupa Birliği Türkiye’nin temel konularında hem nalına hem de mıhına kimi değerlendirmeleri arasında RTE’nin uyguladığı zorbalığa değiniyor ve “Türk basınına siyasi baskı var” diyor. Başbakan bu saptama karşısında kuzuların sessizliğini yeğliyor. Ne var ki Avrupa Birliği her yıl yayımladığı İlerleme Raporu’nda artık kangrene dönüşen bir başka konuya da değiniyor: “Ergenekon davasında uzun tutukluluk süreleri yargının hızlı işlemesi açısından endişe kaynağıdır” diyor. Mustafa Balbay’ın, Tuncay Özkan’ın, Mehmet Haberal’ın, Doğu Perinçek’in, kırka yakın gazetecinin tutukluluk sürelerinin infaza dönüştüğü, aylardır hemen her çevrede irdeleniyor. Hukuk kurumları, bilim adamları tutukluluğun cezaya dönüştürülemeyeceğini saptıyor. Bu yüz karası uygulama, üstelik tek başına iktidarın söz sahibi kimilerini de utandırıyor. Çankaya’daki AKP’li, AKP’de etkili Bülent Arınç infaza dönüşen tutukluluk sürelerine karşı çıktılar. Adalet Bakanı Türkiye’nin ayıplar listesinde başlarda yer alan bu konu üzerinde çalıştıklarını açıkladı. Son olarak AB nezdinde Başmüzakereci Devlet Bakanı Egemen Bağış; Mustafa Balbay’ın “uzun tutukluluk süresini” eleştirdi. Yüreğinin insanlık, insan hakları, adalet ve hakseverlik ile çarptığını her Allah’ın günü TV’lerden ilan eden Bay Başbakan RTE; Silivri’deki hukuksuzluğa, adaletsizliğe son vermenin artık zorunlu olduğunu söyleyemiyor. AKP’li olanlarla olmayanların, içeride dışarıdaki kurumların uzun tutukluluğun infaza dönüşmesine karşı çıkmasına karşın RTE sessiz kalıyor. Sessiz kalıyor çünkü; RTE’yi iç hukuk, insan hakları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları, Avrupa Birliği’nin eleştirileri ilgilendirmiyor. İşine geldi mi yargı, hukuk, insan hakları, uluslararası kurallar geçerli. Ama Balbay’ın, Tuncay’ın, Haberal’ın uzun tutukluluk sürelerinin infaza dönüştüğünü içeren yüz karası uygulamanın düzeltilmesi gerçeği önüne geldi mi… …durmadan yinelediği hukuka, yargı bağımsızlığına, insan haklarına saygıyı, uluslararası hukuk kurallarına bağlılığı RTE’de bulana aşk olsun! Normal süreleri aşan tutukluluğun infaza dönüşmesine karşı olduğunu, gereken düzeltmelerin yapılacağını çık, TV’ye söyle de RTE… …hiç değilse bir kez olsun.. sosyal hukuk devletine, hukukun üstünlüğüne inandığını anlayalım! CHP’yi elli yıldır hep desteklemişimdir. Başta Atatürk olduğu için. Kemalist devrimler olduğu için. Bu devrimci atılımları sürdürmekle görevli gördüğüm kişileri desteklemek için... Ülke gitgide başkalaştı. Yalnız CHP değil, bütün partiler!.. Bir geriye dönüş havası, halktan oy kapmak yarışında önde olmak için Cumhuriyetin temel ilkelerini unutmak, gerçek bir öğrenimden geçmemiş yığınlara hoş görünmek... Halkı bilgiden, görgüden, akıldan, kendi yararlarını düşünebilme olanaklarından yoksun bırakmayı politikada en çıkar yol görmek!.. Cumhuriyet ilkelerinden vazgeçince daha çok başarı kazanacağına inanmak. Atatürk’ün dönemindeki anayasada yazılı olan ‘Altı EVET / HAYIR Türkiye İran Olur mu? Ok’tan birini ikisini çıkarmanın demokrasi yolunda ileri bir adım atmak olduğunu sanmak! Laiklik mi? Adı varsın olsun, ama içeriği hiç de adına uygun olmasın... Başbakan Tayyip Bey’in istediği gibi olsun, ‘kişi laik olmaz, devlet laik olur’ diye kendini de, ona inananları da kandırarak... Devlet laik olur, ama istenirse!.. Gerçekten çağdaş bir uygarlıktan yanaysanız, demokrasinin önkoşulu olan laikliği baştacı edeceksiniz... Bunu sağlamak için de halkınızı gerçek bir eğitimden uzaklaştırıp yarı dinsel bir yola sürüklemeyeceksiniz. Ucuz çarelerle halkınızı uyutmayacaksınız!.. Ünlü tarihçi ve sosyolog Prof. Bernard Lewis bakın ne diyor: “Kaygılıyım. Şu ana kadar gelen haberler korku verici. Ülkeyi yönetenler Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan başlayan süreci geri döndürme ve başka bir yöne çevirme kararı vermiş görünüyor. Bu endişe veren bir durum.” Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıldönümü olan 10 OKTAY AKBAL Kasım öncesinde bir bilim adamından yükselen bu sese hepimiz önem vermeliyiz. Özellikle AKP yöneticileri, doğallıkla CHP’liler de... Atatürk devrimine inanan, bu yolda her şeyi göze alan insanların yazdığı, söylediği gerçekleri, bir yabancı bilim adamından duymak hepimiz için utanç verici değil mi? Prof. Bernard Lewis sözlerini şöyle bitirmiş: “Türkiye ile İran’ın yer değiştirdiği, Türkiye’nin İslami bir cumhuriyete, İran’ın ise Batılı bir demokrasiye dönüştüğü bir durumu olası görüyorum. Olmayacak şey değil.” Bu sözler AKP’nin de CHP’nin de, Gül’lerin de, Tayyip’lerin de, Kılıçdaroğlu’ların da, Bahçeli’nin de gözünden kaçmamalı... Özellikle yarınki 10 Kasım gününde... GÜNDEM Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Yaptıklarını ballandıra ballandıra anlatır. İcraattan memnun olanlarla konuşup onların değerlendirmelerini, yorumlarını işler... Önceki dönemlerde yapılanların ne kadar kötü olduğunu örneklerle anlatır. Yapılanları öteki ülkelerle karşılaştırır... İnandırıcı ve gerçek olduktan sonra bunlara elbette diyecek bir şey yok. Peki, ya bunlar yetmezse? Toplumda başka iktidar arama havası belirmeye başlamışsa? İşte o zaman ikinci yöntem devreye giriyor. Nedir o? İktidarı seçeneksizleştirmek... Demokrasiye uymasa da bugüne uyuyor! İktidar partisinin “Ülkeyi bizden iyi kimse yönetemez” naraları bu yöntemin sadece küçük bir parçası... Asıl yöntem şu: Bütün seçenekleri ya törpülemek ya ortadan kaldırmak... Bugün Türkiye’de uygulanan budur. AKP’nin medya kolları bunu o kadar iyi yapıyor ki, şapka çıkarmamak elde değil! Bu anlamda AKP’nin iki büyük endişesi var: 1. Merkez sol 1970’lerdeki gibi iktidarın güçlü seçeneği konumuna yükselir mi? 2. Merkez ve merkez sağda yeni bir toparlanma olur mu? Bizde demokrasi oyunu kurallarıyla oynanmadığı için, daha doğrusu iktidar kuralları ben koyarım, uyan uyar uymayandan bana ne mantığını “ileri demokrasi” olarak dayattığı için bu “endişelere” karşı bulunan “çözümler” de ona göre oluyor. Örneğin CHP Türkiye’nin elzem bir sorununun çözümünde adım atmayı denese, bu, AKP medyası tarafından başarılı bir şekilde “CHP’nin iç sancısı” haline getiriliyor. CHP de buna “müsait” olunca olağanüstü bir çaba harcamalarına gerek kalmıyor. Merkez sağa ise adeta göz açtırmıyorlar. Birazcık büyüyen bir umudu ya anında bitiriyorlar ya da koparıp kendi bahçelerinin bir köşesine koyuyorlar. İkisine de direnirlerse saldırıyı ağırlaştırıyorlar. Daha açık bir ifade ile basın özgürlüğünün bütün olanakları siyasi seçeneklerin bitirilmesi için kullanılıyor. Seçenek tarlasında en çok sevdikleri çözüm şu: Ayrı bir parti gibi duracak ama AKP’nin yaptığı her şeyi övecek, “biz de böyle düşünüyoruz” diyecek, “biz iktidara gelsek aynı şekilde hareket ederdik” demeçleri verecek! AKP’nin oluşturmak istediği “yapıcı muhalefet” bu. Buna yapıcı muhalefet denmez, dense dense iktidarın dış kolu denir. İktidar, siyasi seçenekler için kullandığı bu yöntemi topluma, sivil toplum kuruluşlarına, meslek örgütlerine de uyguluyor. Konunun bir unsuru olarak vurgulayalım, Silivri davaları bu anlayışın bir parçasıdır. Bu davalar üzerinden toplumsal muhalefetin de sesi kısılıyor. Bu mantığın net bir fotoğrafı olarak şu örneği verebiliriz: Eskiden TÜSİAD hükümete not verirdi, şimdi hükümet TÜSİAD’a not veriyor! İktidar öyle ya da böyle dünyanın her ülkesinde vardır ama muhalefet her ülkede yoktur. Sadece demokrasinin yerleştiği ülkelerde vardır. Türkiye’de demokrasi yerleşmiyor. AKP devletin, siyasetin, toplumun her yerine yerleşiyor. Anlatılabilir bir yöntem bulsalar, muhalefet partilerinin genel başkanlarını doğrudan kendileri atayıp demokrasiyi tarafsız biçimde ileri götürecekler. ankcum@cumhuriyet.com.tr Albay Köylü, aleyhinde şüphe yaratılıp sonra da delil uydurulduğunu savundu ‘İftiralar hayatımı kararttı’ HATİCE TUNCER ÜNLÜLER DESTEK VERİYOR Hasankeyf imzaları yüz bine yaklaşıyor İstanbul Haber Servisi Ilısu Barajı’nın suları altında kalacak olan Hasankeyf’i kurtarmak için Doğa Derneği tarafından başlatılan ve ünlülerin verdikleri ilanlarla destek olduğu kampanyaya ilgi her geçen gün artıyor. “Hasankeyf Yok Olmasın” kampanyası için bir araya gelen Yıldız Kenter, Sezen Aksu, Kibariye, Şivan Perwer ve Tarkan, Ankara ve İstanbul’daki billboard’larda halka “Hasankeyf’e sahip çık” çağrısı yapıyor. Çağrıya uyanlar sayesinde Hasankeyf’in yok olmaması için başlatılan kampanyaya imza verenlerin sayısı bir haftada 6 bin artarak 80 bine yaklaştı. İlanlarda “Ben Anadolu’yum” oyunuyla tüm Anadolu’yu fetheden Yıldız Kenter “15 bin yıldır Hasankeyf sahnesindeyim” diyerek sanat ile uygarlığın aynı kaynaktan beslendiğine dikkat çekiyor. Destekçiler arasına yeni katılan Kibariye de “Bu dünyaya misafir geldim. Yola Hasankeyf’ten çıktım” sözleriyle kampanya ilanlarında yer alıyor. 1. Ergenekon davasının 93. duruşmasında Albay Cengiz Köylü savunmasını yaptı. MİT Müsteşarlığı tarafından 29 Mart 2007’de bir ihbara dayanılarak hazırlanan ve dönemin Genelkurmay Başkanı ile Başbakan’a elden verildiği belirtilen İP/Karargâhevleri Bilgi Notu’na dayanılarak, “Örgüt talimatları doğrultusunda Hava Harp Okulu’na öğrenci yerleştirme ve sızma faaliyetlerini organize eden hücre yapılanmasının başında olmakla” suçlanan Albay Köylü, “Düşünün ki bir komplo ile, bir yalancının iftiralarından MİT’in hazırladığı bir not ile hayatınız kararıyor” diye konuştu. İddiaların basında yer almasının ardından hakkında büyük bir iftira kampanyası başlatıldığını ve Kayseri’ye tayin edildiğini anlatan Köylü şöyle devam etti: “MİT’in doğruluğu teyit edilmemiş saçma sapan bilgi notunun üzerinden 21 ay geçtikten sonra tutuklanıyorsunuz. Tek istediğiniz adalet ama adalet geciktikçe gecikiyor.” Tutuklandıktan 23 ay sonra savunma yapabildiğini belirten Köylü, karargâhevleri şemasında bir cenaze imamının lider gösterildiğine değindi. Köylü, “Cenaze imamı ortada yok. Oluşumun lideri yok, ama ben buradayım” dedi. Harp Akademileri’nde ders veren Prof. Dr. Erol Manisalı dışında üç iddianamede sanık durumundaki hiçbir sivil asker şahsı tanımadığını söyleyen Köylü, iddia edilen Karargahevleri oluşumunda ismi geçen 44 kişi arasında sadece kendisi hakkında iddianame düzenlendiğini ve tutuklandığını söyledi. MİT’ten savcılığa “karargâhevleri şemasının teyit edilmeyen ham haber ve duyumlara dayandığına” ilişkin yazı gönderdiğine dikkat çeken Köylü “Ancak iddianamede bunlara yer verilmeyerek yok sayılmıştır. Mahkemenin bu yazıları yok saymayarak adaleti tecelli ettireceğine inanıyorum” diye konuştu. ŞANTAJ VE ASKERİ CASUSLUK SORUŞTURMASI Subayların adliyeye getirilişi sırasında basının görüntü almasına izin verilmedi. 4 subay serbest bırakıldı İstanbul Haber Servisi İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen “şantaj ve askeri casusluk” soruşturması kapsamında adliyeye getirilen 1 tuğamiral, 2 kurmay albay ve 1 astsubay ifadelerinin alınmasının ardından serbest bırakıldı. İstanbul Merkez Komutanlığı’na ait sivil bir araçla adliyeye ulaştırılan 4 kişi, soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcısı Fikret Seçen’e ifade verdi. Muvazzaf subaylar yaklaşık 4 saat süren savcılık sorgusunun ardından serbest bırakıldı. Öte yandan TSK içindeki bazı askeri personelin “Heron” insansız hava araçlarını düşürülmesini istedikleri iddiasına ilişkin bir belgenin de soruşturma dosyasında bulunduğu ve bu konuda araştırma yapıldığı kaydedildi. Soruşturma 25 Ekim’de başlamış 35 kişi gözaltına alınmış, bu kişilerden 16’sı tutuklanmıştı. 14 kişi hakkında ise “zorla getirilme” kararı verilmişti. ‘Alevi olarak fişlendim’ Köylü “2003 yılında Alevi olarak fişlenen 350 subay arasında ben de varım. Korgeneraller de var. Ben Alevi değilim, olsam söylerim” dedi. Köylü davaya ilişkin sorunlarını şöyle sıraladı: “Ergenekon’a atfedilen dokümanlarda da Karargâhevleri adlı bir oluşumdan bahsedilmiyor. Hiçbir dökümanda geçmediği halde neden karargâhevleri Ergenekon’a monte edilmiştir.” Bakan Yazıcı: Darbe olsaydı yargılamayı onlar yapacaktı Tazminat cezasını yadırgadı Erbakan: Erdoğan İSTANBUL / ANKARA (Cumhuriyet) Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, Yargıtay’ın 2. Ergenekon davası sanıklarından Prof. Mehmet Haberal’ı tahliye etmeyen 9 hâkime verilen tazminat cezasını onamasını yanlış bulduğunu belirtti. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Devlet Bakanı Bülent Arınç’ın Ergenekon davası başta olmak üzere uzun tutukluluk sürelerine yönelik eleştirilerine karşın Yazıcı, “Bu insanların tutukluluk sürelerinin 18 aydır devam etmesi, ‘haksızlığa uğradılar tahliye edilsinler’ gerekçesini haklı kılmaz. Darbe teşebbüsü başlı başına suç. Zaten bunların eylemi olsaydı yargılamayı onlar yapacaktı, mahkemeleri onlar kuracaktı. O zaman iş işten geçmiş olacaktı” yorumunu yaptı. Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek de Bakanlar Kurulu toplantısından sonra yaptığı açıklamada Haberal’ın tazminat kazanmasına ilişkin kararla ilgili olarak, “Görevsizlik kararları var. Ama bunlar sonuca bağlanacak. Belki yargı biraz ağır işliyor bu konularda. Ama neticede karar verecektir” dedi. İstanbul Barosu Genel Kurul Toplantısı’na katıldıktan sonra Anadolu Ajansı’na açıklama yapan Yazıcı, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin kararının nihai olduğunu belirterek “Haberal ile ilgili yürütülen işlemlerde, tazminat sonucunu doğuracak şekilde bir değerlendirme yapılmasını yadırgadığımı ifade etmek isterim. Ama mahkeme bir karar vermiş” dedi. Hâkim ve savcıların işlemlerinin dava konusu yapılmasının baskıya yol açacağı iddiasında bulunan Yazıcı, “Çok geniş delil takdirine sahip ceza hâkimlerinin, ceza savcılarının baktıkları işlemlerin, hukuk yargılaması yapan Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından değerlendirilmesini fevkalade yanlış buluyorum” diye konuştu. siyonizmin kasiyeri Haber Merkezi Saadet Partisi (SP) lideri Necmettin Erbakan Alman Die Welt gazetesine verdiği röportajda eski öğrencileri Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a ağır suçlamalarda bulundu. Gül ve Erdoğan’ın yaptıklarıyla Siyonistlere para kazandırdığın ileri süren Erbakan, eski öğrencisi Erdoğan’ı devirmek istediğini anlattı. Erbakan, “Onları bazı dış güçler buraya getirdi. Şu anki dünya düzeninin; ırkçı, Siyonist emperyalizmin, insanları köleye çeviren güçleri. Batılı, Siyonist dünya düzenine bilmeden destek oluyorlar. Yaptıklarının çoğu yanlış. Vergiler ve borçlarla Siyonistlere para kazandırıyorlar. Erdoğan, Siyonizmin kasiyeri oldu. O benim öğrencimdi. Ona yapması gerekenleri söyledim, ama dediklerimi yapmadı. Şimdi amacımız onu devirmek. Efsane Başbakan geri dönüyor” dedi. Desteklerinin yüzde 15 olduğunu öne süren Erbakan, hükümetin yaptığı “nadir doğrulardan biri” olarak Hayrünnisa Gül’ün türbanla resepsiyona katılmasını gösterdi. Ancak bunun dışında AB’ye girmeye çalışmak ve faizin geçerli olduğu Siyonist düzene uymak gibi birçok hata yaptığını söyledi. Erbakan gelecek yıl seçimleri kazanacağını da ileri sürdü. Gül: Gazetecilere dava beni de kaygılandırıyor LONDRA (AA) İngiltere’de bulunan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, BBC muhabirinin “Türkiye’de hapishanelerde gazeteciler olduğuna” ilişkin sorusu üzerine, “Türkiye’de maalesef bazı gazetecilerle ilgili bazı davalar açıldı. Bunlar tabii bizi de kaygılandırıyor, görüşlerimi Türkiye’de açıklamıştım ve Adalet Bakanımızla da bunları paylaştım. Bir kanun değişikliği yoluna gidilecek” diye konuştu. İfade özgürlüğü konusunda Türkiye’nin herhangi bir AB ülkesinden farklı olmadığını belirten Gül, “Bahsettiğiniz gazetecilerle ilgili konu, bugünlerde devam eden bazı mahkemelerin safahatında gizli kalması gereken bazı dokümanların açıklanmasıyla ilgili. O dokümanların mahkemede kalması gerekiyor. Onlara erken ulaşılıp erken açıklanmasıyla ilgili problem var” diye konuştu. Kraldan çok kralcılar var Ergenekon davalarındaki tutuklamalara ilişkin yargı erki dışındaki kişilerin konuşmasının yanlış olduğunu belirten Yazıcı şunları söyledi: “Zaten bunlar zihinsel olarak gelişen suçlardır. Ortada bir plan var. Bu planın içerisinde yer almanın da öngörülmüş bir cezası var. Yani hiç kimsenin kraldan daha fazla kralcı olmaması gerekiyor. Zaten bunlar başarıya ulaştıktan sonra, kendi hukuklarını kurarlardı. Onun için bunları yadırgamamak lazım” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle