23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 14 CUMHURİYET 9 KASIM 2010 SALI Anadolu Aydınlanmasını Yaratan Prof. Dr. Metin KALE Osmangazi Üniv. MAVİ SÜRGÜN SERDAR KIZIK “Vaziyeti muhakeme ederken ve tedbir düşünürken acı da olsa, hakikati görmekten bir an geri kalmayınız. Kendimizi ve birbirimizi aldatmak için lüzum ve mecburiyet yoktur.” Atatürk 1927 Yüzyıllardan beri felaketten felakete sürüklenen Türk ulusunun içinden “Türk’ün kötü giden talihini yenen” bir büyük adam çıktı. Düşünceleriyle, eylemleriyle ve devrimleriyle 20. yüzyılı derinden etkiledi. Çanakkale’de başlayan, Sakarya ve Dumlupınar ile devam eden askeri zaferlerinde Türklüğün önünde bir sancak gibi yükseldi ve siyasal dehası ile yüzyılımıza yön verdi. Askeri dehasıyla insanlık idealini kişiliğinde birleştiren bir devlet adamı oldu. İngiliz emperyalizmini temsil eden L. George’un son Haçlı seferini sona erdirdi. Lloyd George, Avam Kamarası’nda “Yüzyıllar, nadir olarak dâhi yetiştirir. Şu talihsizliğe bakın ki, o büyük dâhi çağımızda Türk ulusuna nasip oldu ve üstelik bizim karşımıza çıktı. Mustafa Kemal’in dehasına karşı elimizden bundan fazlası gelemezdi” demek zorunda kaldı. Atatürk tarihe “asırlarca ıstırap çeken bir toplumu ümmetten ulusa yükselten, Anadolu’da Türk aydınlanmasını yaratan insan” olarak geçmiştir. Michael Stevens, “Atatürk Avrupa ve dünya tarihi içinde başkomutan olarak Churchill’den daha üstün bir liderdir” derken, Prof. Richard Clogg ise “Atatürk, dünyanın önemli üniversitelerinde adına kürsü açılan, çağını aşan dev bir liderdir” sözleriyle özetler. Mustafa Kemal’in büyüklüğünü, bir Amerikalı gazeteci şöyle ifade diyordu: “Batı’nın Doğu önünde eğilişi, hiçbir zaman bu kadar zelilce olmamıştır.” Gizli kapaklı işlerden hoşlanmaz ve etrafındakilere “Gizli iş gizli kalamaz. Er geç meydana çıkar. İyisi mi başından açık olun ”derdi. Bir kahraman olmasına rağmen, savaşlardaki üstün başarılarından bahsetmez, bahsedilmesinden de hoşlanmazdı. Sadece “Şahsına terettüp etmiş olan vazifeleri yapabilmişse çok bahtiyardır”. Hiç kimsede ve hiçbir yerde mücadele gücünün kalmadığı, psikolojik yıkı rimdir” sözleriyle ifade eden Atatürk, Türk ulusunun da bütün tarihi boyunca bağımsızlık ve özgürlüğe sembol teşkil ettiğini işaret eder. Annesi Zübeyde Hanım’ın mezarı başında “Ulusal egemenlik uğruna canımı vermek, benim için vicdan ve namus borcum olsun” sözleriyle, ulusal egemenliğin hep sadık bir hizmetkârı olduğunu göstermeye çalıştı. Düşüncelerini sahip olduğu tarih ve yurt bilinciyle besledi. Dünya ve Türk tarihini irdelerken, tarihi insanların yaptığını ve insanların eseri olduğunu işaret ediyordu. “Bana yaptıklarımdan değil, yapacaklarımdan bahsediniz” sözleriyle, geçmişten daha çok geleceğe değer ver zimat’tan beri devam edegelen teslimiyetçiliği ve “Düveli Muazzama” karşısında ezilip büzülme gibi davranışlarla mücadele etmeyi Türk halkına ve aydınlara aşılamaya çok çalıştı. Bilime ve bilim adamlarına değer verir, “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” ve “Türk ulusunun yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda elinde ve kafasında tuttuğu meşale müspet ilimdir” sözleriyle ulusa ve gelecek nesillere ilmin değerini her zaman hatırlatır. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip’in sorusu üzerine, “Ben manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir kalıplaşmış Buhranlı dönemlerimizde düşünceleriyle çıkış yolları gösteren, yolumuzubir enerji kaynağıdır. aydınlatan sönmez bir meşaledir o. Mustafa Kemal Atatürk, kendisini unutmayanlar için sonsuz Falih Rıfkı Atay’ın belirttiği gibi “Gençler, bizim çektiklerimizi çekmemek ve bu halka çektirmemek için, siz de Atatürk’ü unutmayınız. Mustafa Kemal bizimdi. Atatürk sizindir.” mın en ileri boyutlara vardığı durumda, bir üniversite profesörünün bile “Parçalayacak mı, toptan mı alacaklar? Artık mesele bundan ibaret. Ah, parçalamasalar da İngiltere bizi toptan alsa, Mısır gibi olsak” dediği günlerde, hiç yılmadan en öne fırlayan eşiz kahraman oydu. Çöken bir imparatorluğun külleri arasından ulusal devleti kurma yolunda “Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” diyerek ulusal direncin meşalesini tutuşturmuş ve “Türklerin Çobanyıldızı” olmuştur. Kendisini “Bağımsızlık ve özgürlük benim karaktediğini ifade eder, Türk ulusunun erdemlerine ve kudretine çok derinden inanırdı. Siyasal zaferlerini elde ederken, kuvvet ve nüfuz kullanmadı. Hayranları ondan bahsederken o, ulustan bahsetti. Bütün başarıların ve zaferlerin kaynağı olarak büyük Türk ulusunu gördü. Sadece ulusun “ideal fedaisi ”olmayı yeğledi. Ulusu ümmet olmaktan kurtardı ve ona modern bir toplumun çağdaş insanları olma şuur ve gururunu aşıladı. Mağrur olmadı fakat Türk ulusunun evladı olmaktan son derece gururluydu ve “Benim bir ayrıcalığım yoktur. En büyük ayrıcalığım Türk olarak doğmamdır” derdi. Tankural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır...” diyordu. Türkiye’yi bir cehalet ve hurafeler ülkesi olmaktan çıkarıp “Mesut, muvaffak, muzaffer ve müreffeh” insanların ülkesi yapmak isteyen bir idealin başöğretmenidir. Gençlere hep güvendi. Eserlerini gençlere emanet ederken, onların pozitif ilimlerle yetişmelerinin gereğine inandı. “Hürriyet ve istiklal”i namus ve onur sorunu saydı, insanları “tebaı şahane” iken, özgür vatandaşlığa getirdi. Sultanın başından aldığı tacı da ulusun başına koyan bir önder oldu. Atatürk, mücadelesini “Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz devrimlerin amacı, Türkiye Cumhuriyeti halkını bütünüyle çağdaş ve bütün anlam ve biçimiyle uygar bir toplum durumuna getirmektir. Devrimimizin temel ilkesi budur” sözleriyle özetliyordu. Onu çağdaş ve tek kılan, yıkılan bir imparatorluğun enkazı üzerine, dünyanın sömürge ve yarısömürge ülkelerinin ulusal kurtuluş hareketine öncülük edecek olan Türk ulusal kurtuluş savaşını başlatmış ve başarıyla sonuçlandırmış olmasıdır. Dönemin Gandhi ve Nehru gibi Hindu liderleri ona olan hayranlıklarını “Biz bir Asya ülkesinin kapitalist devlet egemenliğinden tamamıyla kurtulup özgür ve bağımsız olacağını düşünemezdik. Bizim parolamız otonomi idi. Böyle bir memleketin kapitalist devletlerin egemenliğinden kurtulup tamamıyla bağımsız olabileceğini Atatürk ispat etti. Bizi bağımsızlığımıza kavuşabileceğimize inandıran odur” sözleriyle ifade ederler. Atatürk öldüğü zaman bazıları onun aleyhine hatıralar yazma merakına düştüler. Hüseyin Cahit, “Yaşarken yenilmeyen Atatürk’ün öldükten sonra yenileceğini zannedenlere şaşıyorum” der. Buhranlı dönemlerimizde düşünceleriyle çıkış yolları gösteren, yolumuzu aydınlatan sönmez bir meşaledir o. Mustafa Kemal Atatürk, kendisini unutmayanlar için sonsuz bir enerji kaynağıdır. Falih Rıfkı Atay’ın belirttiği gibi “Gençler, bizim çektiklerimizi çekmemek ve bu halka çektirmemek için, siz de Atatürk’ü unutmayınız. Mustafa Kemal bizimdi. Atatürk sizindir.” İkinci yazı, “ileri demokrasi”yle beraber cumhuriyetimizin içine düştüğü durumla ilgili daha ayrıntılı değerlendirmeleri içerecekti ki CHP, ülke gündemine düştü. Dolayısıyla ister istemez bu yazının ağırlığını, ana muhalefet partisi oluşturacak... Operasyon savları, eksen kayması tartışmalarına bakılırsa, bir açıdan CHP’de yaşananlar da ileri demokrasinin ürünü sayılabilir! Tıpkı Cumhurbaşkanı’nın rektör atamalarındaki bilindik tavrını yeniden sergilemesi ve HSYK’nin Adalet Bakanlığı listesini onaylaması gibi... 21 Eylül’de “Çıkış Yolu” başlıklı yazıda şu saptamalarda bulunmuştum: “...Maşallah dışarıdan pek zorlamaya gerek yok, CHP’nin içinde kazan yine kaynamaya başladı. Kemal Kılıçdaroğlu, Deniz Baykal, Önder Sav cephesinde atışmalar... Bunlar çok belirleyici değil; göreceksiniz yakında tartışmalar, belli bir ideolojik temele oturacak. Altı Ok’a sıra gelir mi bilmem. Partinin içinden birileri CHP’nin, Avrupa’nın istediği biçime girmesi gerektiğini söyleyecek...” Bugün yaşanan süreç yukarıdaki saptamayı ne ölçüde doğruluyor, varın siz karar verin... Nedir olup biten? AKP’de parti içi demokrasiyi bir kez bile sorgulamayan, bir kez bile ağzına ve kalemine almayan kimi yandaş ve liberal kalemler, CHP’yi masaya yatırdılar. Acaba eksen kayması mı oluyormuş! Parti içi demokrasi ne zaman sağlanacakmış! Veryansın ediyorlar... Kuşkusuz sorun, her partiyi ilgilendiriyor, ileri demokrasi şampiyonu AKP’yi de... Gelelim eksen konusuna. CHP’deki tartışma ve gerilimin arka planında ne yatıyor? Kişisel ya da grupsal çıkar çatışması mı, ideolojik bir ayrışma mı söz konusu? Doğru yanıt için yeni sorulara gerek olmalı. Örneğin partinin ana eksenini oluşturan Altı Ok ilkesi, bugüne değin hangi ölçüde savunuldu ve yaşama geçirildi? Son yıllarda yerinde saptamalarıyla dikkat çeken Deniz Baykal, söylemden öteye ne ölçüde gidebildi? Önder Sav küresel rüzgârların estiği dönemde ve sonrasında ideoloji konusunda neler yaptı? Örgütleri Kemalist bir anlayışa göre mi oluşturdu, yoksa temel olarak kendisine bağlılığı mı esas aldı? Referandum öncesi türban konusunu ortaya atan, bugünkü fiili durumu ateşleyen Kemal Kılıçdaroğlu’na gelince, yeni oluşturduğu yönetimde partinin temel ilkelerine, tarihsel çizgisine burun kıvıran liberal isimlerle nasıl bir program üretecek acaba? Ülkeyi AKP iktidarına teslim eden küreselleşmeci Kemal Derviş anlayışı ve yandaşlığına ne diyecek? Altı Ok’tan özellikle “devrimciliğe”, “devletçiliğe” ve “milliyetçiliğe” karşı çıkan isimlerle, nasıl bir yol haritası çizecek? Sadece kendi partililerini değil, merkez sağda yaşam biçimini korumak istedikleri, laikliği önemsedikleri, üniter yapı konusunda hassas oldukları için Altı Ok’a oy verenleri hangi ölçüde dikkate alacak? CHP, tarihsel köklerinden kopup, Altı Ok’un bazılarını kırarak Avrupa’da liberalizme kayan, sağcılaşan, sosyal demokrat partiler gibi mi olacak? Bu durumda iktidar şansı nedir dersiniz? Oysa CHP yüzünü Avrupa’ya değil de Latin Amerika’ya çevirse, orada bazı ülkelerde yeni kurulan halk iktidarlarının antiemperyalist kimlikleriyle altı oku yaşama geçirdiklerini, devrimci, devletçi, ulusu esas alan, sol Kemalist bir programı izlediklerini görecek. Küreselleşerek, liberalleşerek değil, Mustafa Kemal’in yaptığı gibi “halkçı”, “devrimci” bir anlayışla, emeği esas alan CHP, ülkenin umudu olabilir ancak... Öte yandan CHP sınıf değil, kitle partisidir. Bu nedenle ana omurgayı esas alan görüşün yanı sıra kanatlar da olacaktır kuşkusuz. Doğru olan farklılıkların, sağ sol gibi kanatların kişisel ve grupsal çıkarlar temelinde değil, ideolojik anlamda şekillenmesidir. Yeter ki her şey sahici olsun. Yarınlara umudu korurken, deniz kenarındaki sonuncu köyde aynı çatıyı paylaştığım Bekir Coşkun’a da hoş gelişler ola... Cumhuriyet ve İleri Demokrasi... (2) YAKAMOZ BEDRİ BAYKAM ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com CHP: Depremi Bırak Seçime Bak CHP’de yaşananlar tabii ki partiye güvenen kitlelere tam bir şok yaşattı. Kâbus gibi geçen 48 saat tüm partililerde bir travma bıraktı. Baktım herkes “Korku İmparatorluğuna Son” vermekten söz ediyor, en başta Kılıçdaroğlu... 2003’te bu başlıklı kitabı yazdım, bu dönemin tüm siyasi literatürü değişti... O günden bu yana, Türkiye’de daha fazla kullanılan bir siyasi deyim olmadı herhalde! Bana sorarsanız, tüm kavgalar kamuoyuna kapalı bir PM’de halledilmeliydi. Belki de bu yaşananlar, hamleyi yapabilmek için kaçınılmazdı... Sonuçta Başsavcı’nın ikazıyla başlayan süreç, depremle sürdü ve kıyıları altüst eden tsunami şimdilik duruldu görünüyor. Açık konuşmak gerekirse öncesinde de pek mükemmel olmayan tüzük, 2003 yılında başkanlığa aday olduğum 30. Kurultay’da son anda yasalar hiçe sayılarak apar topar değiştirildi ve parti kendisine hiç yakışmayan “faşist” bir tüzüğe geçti, Başkan’a rakip adayların önü hukuk dışı yöntemlerle kesildi. Geçen hafta Başsavcı’nın talimatıyla devreye sokulan Aralık 2008’de değiştirilmiş ve Sav’a karşı yedekte bekletilen tüzük ise, bu faşist yapıya monte edilen “Nazi” kurallarından oluşuyor: Başkan’ın tek başına 13 Genel Başkan Yardımcısı seçip, canı istediğinde bunları değiştirebilmesi, sosyal demokrat bir yapıyla ilgisi olmayan, AKP’nin kullandığı yöntemler! Bu nedenlerle hatırlayacağınız gibi, 13 Ocak 2010’da CHP İstanbul İl Merkezi’nde aylarca süren bir ekip çalışmasından sonra, tam demokratik bir tüzüğü kamuoyuna sunmuştuk. Var olan tüzük ve “saklanan” yamasının hiçbir satırında olmayan ideal bir partileşme modeli öneriyordu bu çalışma (www.chpdemokratikdevrim. org sitesinde mevcut). O günlerde burun kıvırıp “her şey bitti de partinin tüzüğü mü kaldı” diyenler, herhalde son yaşananlardan sonra epey mahcup olmuşlardır! Şimdi yeni CHP yönetiminin önünde tam demokratik bir yapıyı yaşama geçirmek için hiçbir bahane yok. Kimse “yeni bir tüzük hazırlamaya vakit yok” diyemez; çünkü elde gerek en son bizlerin, gerek daha önce Haluk Koç ekibinin hazırladığı tüzük çalışmaları var. Umarım bu hamle gerçekleşir ve CHP büyük bir ayıptan kurtulur. Aksi takdirde kamuoyu “ne oldu, parti demokratikleşeceğine, politbüro üyelerinin adı mı değişti” diye sorar haklı olarak. Ankara’dan gelen sinyaller ise olumlu: Kılıçdaroğlu da en başından beri bildiğim gibi, var olan tüzüklerden çok rahatsız ve ilk fırsatta bu durumdan kurtulmak istiyor... CHP’de “eskiyeni” tartışmasına gelince... Kimi yeni MYK üyelerinin, tüm yaşananlardan sonra hâlâ “türban silahını AKP’nin elinden almak” söylemine hapsolması biraz rahatsız etmeye başladı. Çünkü bu senaryonun hiç tutmadığı artık görüldü. Tam tersine “CHP Antibiyotiği”nin kullanımdan kalktığını görenler, türbanı yalnız kamusal alana değil, ilköğretime ve liseye sokma yarışına girdiler! Artık bu hatadan dönülmesi şart. Aynı şekilde CHP’nin kendi tabanını isyan ettirircesine “laiklik tehlikede değil” diyebilmesi, olsa olsa şu anlama gelebilir “günümüz Türkiyesi’nde laiklik artık kalmadı ki tehlikede olsun!”. Kara mizahı bir kenara bırakıp, CHP’ye sormak isterim: Başbakan’ın sağ kolu gazeteciler, partinin iyi niyetle yaptığı türban ve diğer “açılım”ları neden bu kadar hararetle alkışlıyorlar? CHP, birinci parti olsun diye mi? Yoksa merkez sağ gibi erime sürecine girsin diye mi? CHP, medyada sansasyon yaratmak için, partinin ideolojisiyle ters düşen laflar söyleyen PM üyelerini starlaştırarak bir yere varamaz, ancak kan kaybeder. CHP, bu büyük iç dönüşümü atlatırken, Kılıçdaroğlu devrimi aksatmadan, her grubu kucaklamalı. Zaten bunun işaretleri de görülüyor. Sonuçta suların durulduğu şu günlerde, CHP artık acilen seçim startını vermeli. Yalnız Haziran 2011’deki kritik buluşmaya odaklanmalı. Tam demokratik tüzük, seçimlerden önce bir kurultayla devreye sokulmaya çalışılmalı ve bu yapılamasa bile, parti tüm üyelerin katılımıyla ön seçim yaparak adaylarını tespit etmeli. İtiraf etmeliyim ki, CHP’nin tam demokrasiye kapısını aralaması konusunda en büyük umudum, yeni Genel Sekreter Süheyl Batum. Kılıçdaroğlu o makama bu güven verici ismi getirerek “ulusalcılıktan kopuluyor mu?” tartışmalarına set çekti. Bu değerli arkadaşımızın birkaç ay öncesinde İstanbul’da yaptığımız “CHP Tüzüğü’nde ‘Demokratik Devrim’ mümkün mü?” panelinde söyledikleri kulaklarımda yankılanıyor ve yüreğime su serpiliyor... HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com serdarkizik@cumhuriyet.com.tr BULMACA OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc yahoo.com SEDAT YAŞAYAN 9 UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com 1 2 3 4 5 6 7 8 SOLDAN SAĞA: 1/ Eski Türklerde 1 soylular sınıfına verilen ad. 2/ Gerçek... 2 Silah ya da zırh. 3/ 3 Brezilya’nın plaka 4 imi... Yeni bir mal ya da hizmetin ya 5 ratılmasını sağlayan 6 etkinliklerin tümü. 7 4/ Bir elçiliğe bağlı uzman... Oyunda ce 8 zalı çocuk. 5/ “Mis 9 ket limonu” da de1 2 3 4 5 6 7 8 nilen, acı sulu küçük limon cinsi... Subay. 6/ Gemiler 1 P R O A K T İ F de türlü işlerde kullanılan 2 L İ M B O T A bir tür demir halka. 7/ Bağ 3 E T A L İ A Ğ lama, cura gibi telli çalgı 4 B A R K O D F ları seslendirmede kullanı 5 İ L O NOH U lan, genellikle kiraz ağacı 6S İ MA L A R kabuğundan yapılmış mız7 İ N A N Ç Y rap... Siper, hendek. 8/ Bir 8 T N İ H A T nota... Bir tür yabanmersini. 9/ Şeker ve limonla içi 9 K O N S O L İ len sıcak su... Bir şeyin varlığını ortadan kaldırma. 9 S A İ T A B A T bedri.baykam@gmail.com www.bedribaykam.com YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Ortaçağın en önemli silahı olan ve bir zemberekle gerilen çelik yay. 2/ Bayat ekmek ya da et... Tavır, davranış. 3/ Tavlada “üç” sayısı... İriyarı, güçlü ve erkeksi kadın. 4/ Eski Türklerde toplumsal bölüşümü düzenleyen sistem ya da hukuk... Bir soru sözü. 5/ Hoş kokulu meyveleri anason gibi yemeklerde ve kimi içkilerde tat verici olarak kullanılan otsu bir bitki. 6/ Güzel kadın... Herkesin gözü önünde yapılan. 7/ Bir hattatın yazdığı yazıya adını koyması... Vilayet. 8/ Halk dilinde babanın kız kardeşine verilen ad... Klavyeli bir çalgı. 9/ Yunan mitolojisinde toprak tanrıçası. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle