16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 KASIM 2010 ÇARŞAMBA HABERLERİN DEVAMI İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Denizli Zonguldak Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara B B Y B Y Y Y Y Y Y B Y Y 18 18 19 18 20 16 18 19 18 18 22 17 16 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars Y B B Y Y Y PB PB PB PB PB PB PB 16 16 16 22 25 25 19 21 17 19 12 11 11 Oslo K Helsinki K Stockholm K Londra B AmsterdamK Brüksel K Paris B Bonn K Münih K Berlin K Budapeşte B Madrid B Viyana Y 5 1 2 3 4 4 6 4 3 2 7 10 7 Belgrad Y 7 Sofya Y 8 Roma Y 13 Atina Y 19 Zürih K 3 Moskova K 3 Aşkabat B 10 Taşkent PB 16 Baku PB 14 Bişkek B 9 Tiflis PB 14 Kahire B 24 Şam B 23 Yurdun kuzey ve batı kesimleri parçalı ve çok bulutlu, Marmara’nın güney ve doğusu Ege, Akdeniz, İç Anadolu’nun kuzeyi ile batı ve Orta Karadeniz sağanak yağışlı geçecek. yağışların Ankara ve Antalya çevrelerinde kuvvetli olması bekleniyor. Hava sıcaklığı batı bölgelerimizde 2 ila 4 derece azalacak, diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacak. CUMHURİYET SAYFA 17 TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 24 Kasım ÖCALAN İSTİFASINI İSTEMİŞTİ BDP Baydemir’e sahip çıktı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Abdullah Öcalan’ın ağır bir dille eleştirdiği ve istifasını istediği Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’e, BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak’tan destek geldi. Kışanak, BDP Grup toplantısı sonrasında gazetecilerin Baydemir’le ilgili sorularını yanıtladı. Kışanak, “Osman Baydemir, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanımızdır. Görevinin başındadır. Bu partinin eşbaşkanı benim. Eğer bir istifa durumu olursa önce benim haberim olur” dedi. Kışanak, Öcalan’ın sözlerinin sorulması üzerine de, “Kendi düşüncelerini açıklamıştır. Bu konuda beni de eleştirir, başkasını da eleştirir, kendi düşünceleridir” diye konuştu. Kışanak grup toplantısında yaptığı konuşmasında da CHP ile partisi arasında tartışılan seçim ittifakına değindi ve geçmiş CHP yönetimlerini eleştirdi. Kışanak, “Etnik milliyetçilikten bahsedenler dönüp Dersim katliamına baksınlar. Bu geçmişe sahip olan kimsenin, bizi etnik milliyetçilikle suçlamaya hakkı yok. Etnik milliyetçiliğin daniskasını bu ülkede sizler uyguladınız” dedi. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü nedeniyle, BDP Grup toplantısında dinleyicilerin büyük bölümünü kadınlar oluşturdu. Başbakan Erdoğan, “CHP’nin tarihi boyunca eğitimle ilgili tek faaliyeti şekil, kılık kıyafet olmuştur. Eğitim Enstitüleri nostaljisiyle yatıp kalkan CHP, tek tip öğrenci yetiştirme sevdasından başka hayal üretememiştir” diye konuştu. Peki sekiz yıllık AKP iktidarının eğitimdeki karnesi nasılmış dersiniz? Genç yaşına rağmen Cumhuriyet’in eğitim alanındaki manşetlerinin çoğunda imzası olan muhabirimiz Mahmut Lıcalı’nın onlarca haberinin ortaya çıkardığı bilanço şöyle: Kuran kursu sayısı üçe katlandı. İmam hatip lisesi öğrencilerinin sayısı 71 binden 198 bine çıktı. Henüz beşinci sınıfı bitirmemiş küçük çocukların yasak olmasına rağmen Kuran kursuna gönderilmesi durumunda verilen ceza hafifletildi. Hapis cezası para cezasına çevrildi. Kaçak Kuran kursları açanlar için hapis cezası ortadan kalktı, para cezasına çevrildi. Kaçak kursların kapatılması hükmü de kaldırıldı. Okul sayısı artarken eğitim kalitesi düştü. Sınavlarda sıfır çeken öğrenci sayısı arttı. Ders kitapları bedava dağıtıldı ama içlerinde 30 Ağustos Zafer Bayramı unutulurken, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın tarihi ANALİZ UTKU ÇAKIRÖZER AKP’nin ‘Tek Tip’ Eğitimi yanlış yazıldı. Milli Eğitim Bakanlığı’nın önerdiği “100 Temel Eser”in dilleri dinselleştirildi. Oscar Wilde’ın “Mutlu Prens”indeki karakterler “Hayırlı sabahlar” diye selamlaşırken, ‘Pinokyo’, “Allah rızası için” ve “Allah sizden razı olsun” şeklinde konuşturuldu. Pinokyo’nun marangoz babası Gephetto’nun adı da Galip Dede oluverdi. Her ilde art arda üniversiteler açılırken, yeterince yurt yapılmadı. 1.78 milyon üniversite öğrencisinden sadece 217 bini devlet yurtlarında kalabildiği için yurt bulamayan öğrenciler tarikatların kucağına bırakılıyor. Yüz elli bin öğretmen açığı olmasına rağmen, 400 bin öğretmen iş kapısında bekliyor. 150 bin sözleşmeliücretli öğretmen açlık sınırının altında maaşlarla çalışıyor ve kadro bekliyor. Din kültürü öğretmenlerinin toplamı, fen bilimleri ile sosyal bilimlerdeki öğretmenlerin sayısından fazla. Yüz öğretmenin 92’si günlük gazete takip edemez duruma gelirken, sadece yüzde 6’sı sinema, tiyatro ya da konsere gidebiliyor. Peki aynı hükümet Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlayacağımız 2023 için nasıl bir eğitim hedefliyor dersiniz? Onu da kısa süre önce yapılan ve öğrenciler ile kadın eğitimcilerin neredeyse hiç temsil edilmediği son Milli Eğitim Şurası sonuçlarından aktaralım: Kesintisiz sekiz yıllık zorunlu eğitimi kesintili hale getirerek beşinci sınıf öğrencilerinin Kuran kurslarına gidebilmesinin önünü açan öneri ‘alkışlarla’ kabul edildi. Bu önerinin bilimsel ve pedagojik ortamda tartışılması gerektiği yönündeki itiraz ise ‘yine alkışlarla’ reddedildi. İlköğretim 4. sınıfta başlayan zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinin, ilköğretimin birinci, ikinci ve üçüncü sınıflarının da ötesinde anaokullarında bile verilebilmesinin önünü açan öneri kabul edildi. Kadınlara pozitif ayrımcılık yapılarak 2023 yılında eğitimdeki yöneticilerin yüzde 51’inin kadınlar arasından seçilmesi yönündeki öneri reddedildi. Velilerden katkı parası alınmaması yönündeki öneri kabul edilmedi. İcraatlarına ve hedeflerine bakıldığında kimin hayalinin tek tip öğrenci yetiştirmek; eğitimi bilim ve akıldan uzaklaştırarak neye teslim etmek olduğu gün gibi ortaya çıkmıyor mu? Yine de ümitsizliğe kapılmamak lazım. Nobel ödüllü yazarımız Orhan Pamuk bir röportajında, henüz tanınmazken gittiği Kars’ta, ismini öğrenen bir çocuğun ‘Aaa. Öğretmenimiz sizden bahsediyor’ dediğini aktararak, “Bu özel bir öğretmen olsa gerek” çıkarımında bulunuyordu. Anadolu’nun dört bir yanı tüm olumsuzluk ve baskılara rağmen, Cumhuriyetin genç zihinlerini çağdaş, demokrat, akılcı ve hür bireyler olarak yetiştirmeye ant içmiş çok özel öğretmenlerle dolu. Bugün onların günü. Çiçeklerle kutlamak lazım. Cezaevinde divan toplantısı Haber Merkezi Ergenekon soruşturması kapsamında iki yılı aşkın süredir tutuklu bulunan Yeni Parti Genel Başkanı Tuncay Özkan’ın 22 Ekim günü Silivri Cezaevi’nin açık görüş alanında partisinin Başkanlık Divanı toplantısını yaptığı ve haziran ayında yapılacak genel seçimler için “yol haritasını belirleyin” talimatı verdiği ortaya çıktı. Yeni Parti’nin Teşkilatlanmadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı İrfan Pınarbaşı, toplantı için Adalet Bakanlığı’ndan izin alındığını belirtti. Pınarbaşı “61 il, 221 ilçe ve 180 beldede teşkilatlanmamızı tamamladık. 8 bin üyeye ulaştık. Haziran seçimlerinden önce tabanımızın sesini dinleyerek CHP ile ittifak yapıp yapmayacağımıza karar vereceğiz. Partilerin değil bu ülkenin geleceğini düşünmek zorundayız” diye konuştu. [email protected] 6 yıl önce öldürülen Dönmez’in ailesi, faillerin yakalanmamasını olayın etkin soruşturulmamasına bağlıyor: Baydemir: Eleştiri doğal İstanbul Lütfi Kırdar Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen İnanç Turizmi Zirvesi’nin ardından soruları yanıtlayan Diyarbakır Belediye Başkanı Baydemir de Öcalan’ın kendisine yönelik eleştirilerine ilişkin bir soruya verdiği yanıtta, “Eleştiri hakkı kutsaldır, herkes beni eleştirme hakkına sahiptir, ama herkes. Dolayısıyla ben şu an basındaki tartışmaları gereğinden fazla abartılı buluyorum. Eleştiri dostluktur eleştiri güç vermektir” dedi. Bilip susanlar suç ortağıdır HİLAL KÖSE ‘KARISINI DA ALMIŞ GELMİŞ’ Komutan Gül’ü karşılamadı iddiası Haber Merkezi Türkiye’nin NATO nezdindeki askeri temsilcisi Hava Korgeneral Mehmet Veysi Ağar’ın zirve için Lizbon’a giden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü karşılamadığı öne sürüldü. Sabah gazetesinin internet sitesinde yer alan haberde; NATO’daki en üst düzey Türk komutanı olan Ağar’ın zirveden 2 gün önce Lizbon’a geldiği, kendisine “Cumhurbaşkanını karşılayacak mıyız?” diye sorulunca da “Ne karşılaması, zaten karısını da alıp gelmiş” dediği öne sürüldü. Haberde diplomatik kaynakların, Ağar’ın Lizbon Havaalanı’ndaki cumhurbaşkanını karşılama törenine katılmadığını doğruladığı, komutanın Cumhurbaşkanı Gül ve eşi Hayrünnisa Gül’ü kaldıkları otelde de üniformasıyla karşılamadığı ifade edildi. Haberde skandal olarak değerlendirilen olayın Korgeneral Aslan Güner’in, 3 yıl önce Hayrünnisa Gül’le tokalaşmamak için Esenboğa Havalimanı’ndaki karşılama töreninde protokol sırasından ayrılmasını hatırlattığı savunuldu. Genelkurmay Başkanlığı, olayın üzerinden 3 yıl geçtikten sonra, yaptığı açıklamada dönemin Ankara Garnizon Komutanı Korg. Aslan Güner’in amacının Cumhurbaşkanını protesto etmek değil, “Ankara Valisi ile sohbet ederken, tören yerine doğru hareket etmekten ibaret” olduğunu kaydetmişti. KURTULMUŞ’TAN TEPKİ ‘One minute deseydi’ ANKARA (AA) Halkın Sesi Partisi (HAS PARTİ) Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, hükümetin Füze Kalkanı Projesi’ne en başta ‘hayır’ demesi gerektiğini söyledi ve “Marifet Davos’taki otel lobisinde ‘one minute’ demek değildir. Marifet Lizbon’daki NATO karargâhında ‘one minute’ demektir” dedi. Türkiye gündeminin Füze Kalkanı Projesi olması gerektiğini, hükümetin bu proje konusunda çok başarılı bir halkla ilişkiler çalışması yürüttüğünü belirten Kurtulmuş, projenin, hükümetin bir başarısıymış gibi lanse edildiğini söyledi. Üniversiteden yeni mezun olmuş, askere gitmek üzere olan Barış Dönmez’in Beyoğlu’nda “Academy 14” adlı barda, boğazı kesilerek öldürülmesinin üzerinden 6 yılı aşkın bir süre geçti. Cinayet davası ise olaya ilişkin etkin bir soruşturma yürütülmediği için kördüğüm oldu. Olay gecesi barda olan onlarca tanık, adresleri bulunamadığı gerekçesiyle mahkemeye getirilmezken duruşmada ifade verenler ise “olayı görmedim, hatırlamıyorum” dedi. Barış Dönmez’in annesi Ayla Dönmez “O gece barda olan herkes gördü. Görmemek mümkün değil... Bilen kişi söylemiyorsa, bu onun için de tehlikeli. Bir insan böyle bir şeyi taşıyamaz. Hayatının bir yerinde bunu çok kötü yaşayacak. Söylemediğimiz zaman o cinayeti işlemiş oluruz” diyor. Ayla Dönmez, Barış’ın gidişini bir türlü içine sindiremediğini söylüyor. Hiç ummadığı bir anda, olmadık bir çağrışımla yine Barış’ını var ederken “Barış hep benimle, babasıyla beraber. Aradan geçen çok büyük bir zaman dilimi ama bana göre çok yeni, çok yakın, hiç bitmeyen sıcaklıkta duygu yaşatan durum bu. Yaşanabilecek bir duygu değil aslında... İnsanoğlu yine ayakta duruyor... Ama önceki yaşayış biçimi, hayata bağlılığı, çevreyi duyup algılaması çok farklı bir boyutta oluyor. Bir yarım kalmışlık duygusu... Her türlü olay, sohbet, gözlemimiz, mutlaka Barış’la ilgili anıları bize yaşatıyor... ” diyor. Psikolog olarak büyük kayıplar yaşayan pek çok insana danışmanlık eden, benzer duygularla daha iç içe ilişki içinde olan Dönmez, aile olarak da şiddete karşı olduklarını, insana önem verdiklerini, Barış’ı da böyle yetiştirdiklerini anlatıyor. “Barış, küçükken bir çocuk vurduğu zaman, ‘Niye vuruyorsun? Gel konuşalım’ derdi. Kavga etmekten hoşlanmazdı. İyilik mi ettik, kötülük mü? Bazen ‘Özür dileriz Barış Dönmez 6 yıl önce bir barda boğazı kesilerek öldürülmüştü. Dönmez’in katili ya da katilleri hâlâ hala yakalanamadı. TKP’den ‘sol cephe’ çağrısı İstanbul Haber Servisi Türkiye Komünist Partisi (TKP), AKP’nin çağdışı ve emek düşmanı uygulamalarına karşı 2011 seçimlerinde emeğin çıkarlarını savunan, devrimci, yurtsever, sosyalist siyasal parti ve örgütlere de “cepheleşme” çağrısında bulundu. TKP’nin, AKP iktidarı döneminde işçi sınıfının haklarının gasp edildiğine, gerici akımların güçlendiğine dikkat çekilen açıklamasında, “Uluslararası tekeller ülke ekonomisi üzerindeki egemenliğini pekiştiriyorlarsa, emperyalist ülke ve kurumların çıkarlarını savunmak bir erdem gibi yutturuluyorsa, bunlar Türkiye’nin bütün yurtsever birikimini temsil edecek bir cephenin kendini hissettirmemesiyle açıklanmalıdır. Türkiye sermayeye karşı emeğin, gericiliğe karşı ilericiliğin, işbirlikçiliğe karşı yurtseverliğin, ayrımcılık ve inkârcılığa karşı eşitlikçilik ve birlikçiliğin, sağa karşı solun, karanlığa karşı aydınlığın cephesine gereksinim duymaktadır” denildi. Barış, biz seni böyle yetiştirdik’ demek geliyor içimden, ama tabii ki doğrusunu yaptık…” Adalet duygumuz kararıyor Barış’ın davasının bütün duruşmalarına katılan Ayla Dönmez, sorunların hukuk yoluyla çözülmesi gerektiğine inanırken, duruşmalara gide gele farklı düşünceler ve duygular yaşamaya başlamış. Yasaların ve mahkeme sisteminin, soruna odaklı olmadığını, haksızlıkların, haklılık duygusunun ağır bastığı biçimde çözümlenmesi noktasında yeterli olmadığını görmüş; “İlk başından beri ben adalete güveniyorum diyerek bak tım davaya... Ancak adaletin uygulanması sırasında çıkan sonuçlar adalet duygumuzu karartıyor. Soru işaretleri geliyor, kaygılarımız artıyor.” Ayla Dönmez, son yıllarda polis araçlarındaki “Halk için emniyet adalet için hizmet” sloganlarını görünce, öfkelendiğini söylüyor. Barış’ın yaşadığı saldırının hemen ardından, polisler, sorgulamaları tam yapsalardı davanın farklı ilerlemiş olacağını vurguluyor. “Hâlâ bulunamayan tanıklar var. İstanbul’da yaşayan bir kişiyi polis nasıl bulamaz? Ben bunu anlamıyorum. İstenildiği zaman Türkiye’nin bir ucundan şüpheli bulunabiliyor... ‘Umarım adalet yerini bulur’ Hem Barış hem de toplum için geç de olsa adaletin yerini bulmasını isteyen Dönmez, “Biz de oğlumuz da hiç kimseye zarar vermeden çevremize yararlı olmayı hedefledik. Ona Dünya Barış Haftası’nda doğduğu için Barış adını verdik. Böyle bir gencin topluma katılması güzel olurdu. Toplum için Barış gibi bir genç büyük bir kayıp. Barış henüz yaşamdan gitmeyi hak etmiş olduğu bir yaşta değildi. Yaşamı yeni başlıyordu” diyor. Dönmez bu davada adaletin yerine gelmesinin çok önemli olduğunu vurgulayarak şunları söylüyor: “Suçlu hak ettiği cezayı alırsa bu caydırıcılığı da sağlayacaktır... Bizim ve çevremizin yaşadığını başka bir aile yaşamasın.” Hukukçular da ön soruşturmanın ciddiyetten uzak olduğunu söylüyorlar…” Dönmez ailesi her duruşmada, birinin çıkıp gördüklerini, “gerçekleri” söylemesini bekliyor. Küçük bir mekânda olan bu olayı kimsenin görmediğine inanmadığını söyleyen Ayla Dönmez, “Mutlaka birilerinin gözüne ilişmiştir. Garsonlar ya da barın bodyguard’ları görmemiş olabilir mi? Görüp de yıllardır bunu saklayan bir insanın ruh sağlığı da normal olamaz. Bir yerde patlayacak ve kendisi için çok kötü olacaktır... Bu duygu onları mahvedecek. Böyle bir duyguyu yaşamak, cinayete şahit olup da söylememek... Hiçbir vicdan bunu taşıyamaz... Kişi gördüklerini duyduklarını söylemezse suça ortak olmuş demektir” diyor. O gece barda olan çalışanların, müşterilerin, barın sahiplerinin, en önemlisi de olayı soruşturan polislerin, cinayetin aydınlatılmamasından sorumlu olduklarını vurgulayarak şunları söylüyor: “Daha sonra yargı aşaması var. Barış’ın arkadaşları, oradaki görevliler, yani orada bulunan herkes cinayeti görmediklerini söylüyor. İnsan olarak mahkemeye gördüğümüz, yaşadığımız, bildiğimiz her şeyi aktarmak sorumluluğundayız. Bu insan olmanın yüklediği bir sorumluluk ve ahlaktır.” İşkenceye 30 bin Avro ceza STRASBOURG (ANKA) Hırsızlık iddiası ile 12 yaşındayken gözaltına alan Ç.Ö’nün işkenceye uğradığı gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) açılan dava, Türkiye aleyhinde sonuçlandı. Türkiye, Ö’ye 30 bin Avro manevi tazminat ödeyecek. Uzun tutukluluk süresi de Türkiye’ye yine ceza getirdi. AİHM, halen Kandıra Cezaevi’nde bulunan 13 yıldır tutuklu Nuri Akalın’a manevi tazminat olarak 17 bin 200 Avro ödenmesine hükmetti. Feshedilen iş sözleşmesi de Türkiye’ye ceza getirdi. Türkiye, 1997’de iş sözleşmesine son verilmesi üzerine dava açan ancak şimdiye kadar sonuç alamayan Hakan Uslu’ya 9 bin 600 Avro tazminat ödeyecek. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle