Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 KASIM 2010 SALI 6 HABERLER Büyükelçiliğin patlamadan bir gün önce vatandaşlarından Taksim’deki partiye katılmamalarını istediği öne sürüldü BİLİM ve SİYASET ORHAN BURSALI Kafa kafaya vermişsiniz, akıllı bir yol bulmuşsunuz ve birbirinizle söyleşi yapmışsınız... Anlattıklarınız, ülkenin nasıl bir zulümhaneye dönüştürüldüğünü, Ergenekon silahıyla aslında muhalefetin tamamıyla sindirilmek istendiğini yeniden ve yeniden gözler önüne seriyor... Okuyana, anlayana, vicdanı olana, kafası olana, tabii ki.. Pazartesi günkü (dün) yazınızı dört gözle bekliyordum! Medyanın önemli bir kısmının pislik yuvasına dönüşen çirkefliğini ne zaman dile getireceksiniz diye! “Silivri mahkemesinin yanında bir de medya mahkemesi var, bu mahkemede savunma makamı yok” diyorsunuz. Medyadaki insan cellatlarından bahsediyorsunuz.. İddianameye bile girmeyen alçakça iftiraları, Mustafa’yı casus gibi gösterenleri... İkinizi de astılar, biçtiler, bıçakladılar, öldürdüler ve Silivri’ye attılar; henüz iddianame bile yokken ortada! Hayır, bunlar gazeteci değil, meslektaş değil, en gözü kara tetikçi.. Geri bakın, askeri darbeler dönemine, o zamanlar da medyada gizli saklı duran ama ruhunu satmaya hazır uşaklar hemen kendilerini meydana atmışlardı! İnsan denen yaratık, olağanüstü koşullarda ne mal olduğunu ortaya koyar... Hapishanede bile yiyeceğin fazlasına saldırır, bir kısmını cebine koyar, bencilliğin doruk noktalarında gezinir durur... Silivri’de, bir zamanların afralı tafralı insanlarından, keskin devrimci doçentlerinden falan itirafçı çıkmadı mı, kendini ve yalan dolanla insanları satmadı mı! ??? Ne düşündülerse medyadaki tetikçiler! Artık onlar çıkamaz, ayvayı yerler, iktidar ve adamları amansız, bunları ne olursa olsun mahkum ederler mutlaka, biz de haklı çıkarız... Ama kazın ayağı dönüyor... Tetikçinin beyni tam çalışmadığı için, devranın döneceğini hesap etmez, baltanın kendi kafasına ineceğini de göremez! Benim hiçbir alçaklığa tahammülüm yok. Bu demektir ki insan denen yaratıkların önemli bir kesimine de tahammülüm yok... “Meslektaş” aynı işi yapan demekse eğer, hayır, aynı işi yapmıyoruz; bu nedenle tüm medya mensuplarıyla aynı dünyayı da paylaşmıyoruz... Yarın dışarı çıkacaksınız, yan yana düştüğünüzde el mi sıkışacaksınız!? Yüz yüze mi bakacaksınız! Gözlerimde, çirkef çukurundan size bakacak yüzler ve gözler canlanıyor sadece! Kim hangi yalanı yazdı, isimleriyle kitaplaştırılmalı... ??? Mustafa, Zulümhane’sini baskıdan önce okuttu bana. 21. Yüzyıl Türkiyesi, insanlığı, kurumları, adaleti, yargısı, hâkimi, savcısı, siyasetçisi ve medyasıyla, nasıl toptan bir utanılacak durumda olduğumuzun resmi belgesidir, kitap. Hepimiz için, gelecek için ve varlığımızın sürmesi için tayin edici önemde olan adaletin nasıl yerlerde süründüğünün bu belgesi karşısında, bir kez daha ülkem için umutsuzluk girdabında bulmuştum kendimi! Sonra toparlanmış ve hayır böyle olamaz, böyle olmamalı demiştim! İnsanın, bizzat gördüğü yaşadığı olaylar başka, bunları bir kitapta okuması ise bambaşka! Tuncay Özkan’ın da Mustafa’dan önce Ergenekon üzerine üç kitap yazdığını okurlara anımsatalım. Bu kitaplar yaşadığımız zulmün günceleridir! Kütüphanelerimizde, bu dönemin anıtları olarak bulunmalıdırlar! ??? Sizler, zulmü açığa çıkartan, gözler önüne seren insanlarsınız. Zulüm, haksızlık, adaletsizlik, yalancılık, ülke çapında hilekârlık, bunların hepsi size yapıldı ve siz ve orada bulunan çok sayıda insanda cisimleşmiştir! Bu ülkede siyasi nedenlerle, iktidarlara ve iktidar güçlerine karşı muhalefet nedeniyle hapishaneye girmek, yargılanmak, insanların neredeyse göğüslerinde şerefle taşıyacakları bir madalya olmuştur! Ama batsın böyle bir “şeref madalyası”! Sanmayın ki zulüm sadece orada! Oradaki dorukta olan zulüm! Ergenekon zulmünün rüzgârı, dalga dalga, çeşitli şiddetlerde, bütün ülkeye yayılmış durumdadır! Üniversiteler üzerinde, işverenler üzerinde, kadınlar üzerinde... ve hele hele namuslu, dürüst medya üzerinde esip durmaktadır! İktidarın kılıcı, en son “kantarın topuzunu” bir parça kaçırdığı gerekçesiyle, Oktay Ekşi’nin kafasını uçurmuştur. Oktay Ekşi ki diline beyefendidir genellikle, yapılmayacak bir benzetmeye başvurmak zorunda kaldıysa, ülkenin ne duruma sokulduğunun açık bir olgusudur yaşadığımız olay... Kitap Fuarı’nda Zulümhane’yi gelip imzalatanlardan ve tanıdıklarından ve köylülerinden, Balbay’a baki selamlar.. ‘ABD saldırıyı biliyordu’ İstanbul Haber Servisi Taksim Meydanı’nda polise yönelik saldırıdan bir gün önce, Taksim’de ABD vatandaşlarının katılacağı partinin büyükelçilikten vatandaşlarına “bombalı saldırı yapılacağı” yönünde telefon açılarak iptal edildiği ileri sürüldü. Partinin organizatörü Özcan Işık, “Partiyi düzenleyen ABD’li yetkili bizi arayarak büyükelçilikten bomba ihbarı yapıldı ve katılımın az olacağı yönünde açıklaması oldu. Ertesi gün de saldırı gerçekleşti. ABD’liler saldırıyı biliyordu” dedi. Işık, “Bunu özel bir durum olduğu için açıkladık. Sosyal sorumluluğumuz gereği kamuoyu ile paylaştık” diye konuştu. Cumartesi gecesi Taksim’deki Rumeli Han’da Amerikalı davetlilerin de bulunduğu Halloween Party (Cadılar Bayramı) kutlaması yapıldığını anlatan organizasyon sorumlusu Işık, Amerikalılardan sürpriz bir şekilde rezervasyon Özcan Işık iptalleri geldiğini söyledi. ABD’li bir kişi tarafından kendilerine www.partiorganizasyon.com adresinden 2 hafta önce ulaşıldığını ve 30 kişilik parti organizasyonuna ilişkin bankaya kaparo yatırıldığını belirten Işık, “Organizasyon talebinde bulunan ABD’li kişi 30 Ekim Cumartesi akşamı saat 19.20 sıralarında beni arayarak 12 kişinin partiye gelemeyeceğini söyledi. Nedenini sorduğumda ‘ABD Büyükelçiliği, İstanbul’a seyahat amaçlı gelen ve düzenlenen partiye katılacak olan vatandaşlarını arayarak Taksim’de bombalı saldırı düzenleneceği yönünde uyarıda bulunmuş. Bu yüzden katılım az olacak’ dedi. Bize gelen duyumlara göre bu bilgi sadece seyahat amaçlı gelen ABD vatandaşlarına yapılmış. Türkiye’de yerleşik olarak yaşayan ABD vatandaşlarına böyle bir bilgi gitmemiş. İlginç olan, konsolosluğun mekân ve gün olarak böyle nokta atışı yapmış olması” dedi. Işık, normalde parti organizasyonu ve katılımcılara ilişkin herhangi bir veri tutmadıklarını ve bu tür bilgileri basınla paylaşmadıklarını ifade etti. Zulümhanede İki ‘Kafadar’ CLINTON’DAN DESTEK MESAJI WASHINGTON/ ANKARA (Cumhuriyet) ABD Taksim Meydanı’ndaki intihar saldırısını kınarken Türkiye’ye her türlü yardım ve desteği vermeye hazır olduklarını açıkladı. Türkiye ile iplerin kopma noktasına geldiği İsrail de İstanbul’daki terör saldırısını imalı bir dille kınadı. Mesajda, “Teröre maruz kalmış ve kalmakta olan bir millet olarak İsrail, Türk halkının duygularını anlamakta ve terörle mücadelesinde onu desteklemektedir” ifadesi dikkat çekti. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın önceki gece geç saatlerde yayımladığı açıklamada, “Masum insanları hedef alan İstanbul’daki terör saldırısını lanetlediklerini” ifade etti. Açıklamada, “Bu şok edici bir suç ve ABD halkı dostumuz olan Türk halkının yanında dayanışma içinde duruyor. Her türlü yardım ve desteği vermeye hazırız” denildi. İSTANBUL’DA CANLI BOMBA ALARMI İstanbul polisi, Taksim Meydanı’nda bombalı saldırı düzenlenmesinin ardından alarma geçti. Levent’te beyaz şapkalı, spor çantalı bir kişinin “canlı bomba” olduğu yönünde ihbar alan polis ekipleri, harekete geçti. 3035 yaşlarında spor giyimli bir erkek olduğu belirtilen şüpheli kişi, cadde ve metroda didik didik arandı. Ancak polis, şüpheli kişinin izine rastlamadı. Kasımpaşa’da bulunan Kuzey Deniz Saha Komutanlığı girişi yakınında bahçe duvarı dibine bırakılan içi dolu poşet de paniğe neden oldu. Askerler poşete dokunmayarak etrafını güvenlik bandı ile kapattı. Olay yerine gelen polis, trafiği keserek, bomba imha ekiplerinin gelmesini bekledi. Bir süre sonra olay yerine ulaşan bomba imha ekipleri de hemen özel elbiselerini giyerek inceleme yaptı. Poşetin içinde sadece çöp olduğu açıklandı. İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Taksim’de patlamanın gerçekleştirildiği yerde inceleme yaparak polislere geçmiş olsun dileğinde bulundu ve Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesin’deki yaralıları ziyaret etti. (Fotoğraf: AA) JETLER PANİĞE NEDEN OLDU İstanbul üzerinde dün sabah saatlerinde jetlerin uçuş yapması paniğe neden oldu. Eskişehir 1. Ana Jet Üs Komutanlığı’ndan kalkan ve 113. Filo’ya ait üç RF4E tipi keşif uçağı Karadeniz üzerinden ZekeriyaköyMaslakTaksim hattını izleyerek Kadıköy üzerine geldi. Kısa bir süre Kadıköy üzerinde uçan RF4’ler, burunlarında taşıdıkları özel kameralar ile fotoğraf çekimi gerçekleştirdi. Jetler daha sonra Eskişehir’e geri dönerken, fotoğraf çekimi için İstanbul Atatürk Havalimanı’ndaki Hava Trafik Kontrol Merkezi’ne haber verildiği, uçuşun planlı olduğu belirlendi. ‘İkinci bir kişi yok’ Yaralıları ziyaret eden ve patlama alanında incelemelerde bulunan İçişleri Bakanı Atalay ‘Elimizde bilgiler var ama emin olduktan sonra açıklama yapacağız’ dedi İstanbul Haber Servisi İçişleri Bakanı Beşir Atalay Taksim’de bombalı saldırının failine yönelik bilgileri açıklamak için acele etmek istemediklerini belirterek “Elimizde bilgiler var ama bu konuda her zaman olduğu gibi tedbir gösteriyoruz. Emin olduktan sonra, değişik boyutları iyice değerlendirdikten sonra bu konuda açıklama yapılacak” dedi. Canlı bombaya sarılı olan bomba türünün terör örgütü PKK ile DHKPC tarafından kullanıldığı bildirildi. Taksim Meydanı’nda önceki gün çevik kuvvet polislerine yönelik gerçekleştirilen bombalı saldırının ardından İçişleri Bakanı Beşir Atalay dün İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın ve diğer yetkililerle yaklaşık 2 saatlik görüşme yaptı. Emniyet Müdürlüğü’nde yapılan görüşmenin ardından gazetecilere açıklama yapan Atalay, yaralı polislerden ikisinin göz, birinin mide, diğerinin de bacağında yaralar bulunduğunu anlattı. Atalay, gazetecilerin “Olayda, ikinci bir kişinin varlığından söz ediliyor” sorusuna yönelik de ikinci bir kişinin varlığının söz konusu olmadığını ve ikinci bir kişinin tespit edilemediğini söyledi. “Cumhuriyet Bayramı kutlamalarının hedef alındığına, saldırganın takip edildiği için patlayıcıyı patlamadığına” ilişkin bir soru üzerine de Bakan Atalay, şunları kaydetti: “Bizim kanaatimiz, hedef polisti, polisimizdi. Ama orada bariyerler var. Engellemeler oldu. Onun için de hedefe ulaşamadı.” ulaştığı saptandı. Saldırganın, üzerinde taşıdığı çantalardan omuzunda taşıdığı çanta içerisinde bulunan patlatıcıyı polis noktasının yakınında patlatarak eylemi gerçekleştirdiği ortaya çıktı. Bu arada, saldırganın uzun saçlı ve gözlüklü olduğu, omuzunda ve sırtında iki çanta taşıdığı kamera kayıtlarından tespit edildi. Saldırının ardından parçalanan ceset üzerinden ayrılan başyüz görüntüleri de basına dağıtıldı. Saldırganın kimliğinin tespitine çalışıldığı kaydedildi. Eylemde kullanılan patlayıcı türünün daha önce Devrimci Karargâh, DHKPC ve PKK terör örgütlerince de kullanıldığı ileri sürüldü. 6 EYLEMCİ YAKALANDI Terör örgütlerine yönelik İstanbul’da sürdürülen operasyonlarda, Terörle Mücadele ve İstihbarat Şube Müdürlüğü’nün koordinasyonuyla son 6 ay içinde 6 bombalı eylemcinin yakalandığı bildirildi. Yurtdışında eğitim görerek İstanbul’a sansasyonel eylem yapmak üzere geldikleri bildirilen bombalı eylemcilerden 2’sinin DHKPC, biri kadın olmak üzere 4’ünün de PKK terör örgütü üyesi oldukları belirtildi. Patlayıcı Avusturya menşeli Öte yandan, bombalı saldırıda kullanılan patlayıcının türünün, Avusturya menşeli “SCH Fünye A4” plastik patlayıcı olduğu anlaşıldı. Saldırıda yaşamını yitiren canlı bombanın, kamera kayıtlarına göre Tarlabaşı’ndaki minibüs duraklarından İstiklal Caddesi’ne geldiği, buradan polis noktasına obursali@cumhuriyet.com.tr TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ Bu Bomba En Çok Kimi Vurdu!.. Abdullah Öcalan’ın geçtiğimiz hafta yaptığı, “Artık geri çekiliyorum. Kellem de gitse karışmayacağım” şeklindeki açıklamaya bakarsanız Taksim’deki bombayı PKK patlattı!.. Başbakan Erdoğan’ın bu açıklamadan birkaç gün sonra Kızılcahamam kampında BDP’yi sert biçimde eleştirmesine bakarsanız da, Taksim’deki canlı bomba PKK’nin işi!.. Örgütün eylemsizlik kararını 31 Ekim’de sona erdireceği şeklindeki duyurusu da, intihar eyleminin PKK ürünü olduğunu gösterir!.. KCK duruşmasından tahliye çıkmaması ise polise yönelik bu saldırının örgütten kaynaklanmış olduğunu ortaya koyar! Son olarak hükümetin Kürt sorununun çözümünde yüzünü dış ülkelere dönmesi ve örgütü tasfiye planı yaptığı iddiası da, canlı bombanın Kandil’den görevlendirdiğini kanıtlar!.. hükümete hem de PKK yönetimine gönderdiği mektupların yanıtlarını bekliyor. Yani bu yanıtlar gelmeden PKK’nin yeniden eylemlere başlama gibi bir kararı söz konusu olamazdı! Üçüncüsü, hükümet ile Öcalan arasındaki diyalog 20 gün önce kopmuş olsa da, iki tarafın da yeniden harekete geçtiği de bir gerçek. Bu gerçek de Taksim bombasının örgüt yönetiminin inisiyatifiyle gerçekleşmediğini gösterir… Son eylemin PKK yöneticilerinin kararıyla yapılmadığını gösteren başka veriler de var. Önce şunu vurgulamak gerekir ki, PKK son dönemde yaşanan üç önemli saldırı nedeniyle çok huzursuz. Yalnız PKK değil, yurtiçindeki destekçileri de huzursuz. Örneğin Batman’da BDP yanlısı 4 kişinin yola yerleştirilen mayının patlaması sonucu ölmesi!.. Örneğin Hakkâri ve Şırnak’ta iki imamın PKK’li teröristlerce kurşunlanarak öldürülmesi!.. Örneğin son olarak Hakkâri’de bir mayının 9 yurttaşın ölümüne yol açması… Tüm bunlar PKK’nin tabanında bile çok ciddi tepkiler alırken örgütün yeni bir hata yapma ihtimali çok zayıf… O halde Taksim bombasının planlayıcısı kim?.. Anafartalar Çarşısı önündeki canlı bomba eylemi… Güngören’de sivillerin ölümüne yol açan uzaktan kumandalı patlayıcılar... Diyarbakır’da geçen yıl 6 öğrencinin ölümüne yol açan bombalı araç… Geçtiğimiz yıl Diyarbakır’da bir polis servis otobüsüne yönelik saldırı… Ve Tokat’ta askeri aracı hedef alan eylem… PKK işte tüm bu eylemleri üstlenmemiş, kimi aklıevveller ise Ergenekon iddiasını bile gündeme getirerek gülünç duruma düşmüştü… Sonraları tüm bu eylemlerin ardında PKK olduğu ortaya çıktı… Örgüt ise bunları üstlenmek zorunda kalırken “milis” gruplara vurgu yaptı… PKK’nin “milis” diye nitelendirdiği yapının içinde hem örgütten direkt talimat alan hücreler var hem de yukarıda sayılan eylemlerin failleri olan kontrolsüz gruplar!.. İşte her ne kadar Taksim saldırısıyla ilgili PKK’yi hem olayın içinde hem de dışında gösteren birbiriyle zıt veriler olsa da, son eylem örgüt militanlarını bir numaralı fail konumuna getiriyor!.. Çünkü örgütü baş kuşkulu konumuna getiren gerekçeler hem geçmişte bağımsız gruplar ve taşeron hücrelerin yaptığı eylemler hem de PKK içinde giderek yoğunlaşan iç çekişme ve hâkimiyet kavgasından kaynaklanıyor!.. Bu yüzden Taksim saldırısı en çok PKK’yi vurmuştur!.. Bu bir rastlantı mı?.. Ya da PKK’nin eylemsizlik sürecini Taksim saldırısından 24 saat sonra açıklaması kamufle amaçlı bir manevra mı?.. Bu soruya yanıt vermeden önce gelin son haftada yaşananlara göz atalım ve sürecin nereye gittiğini anlamaya çalışalım… Öcalan’ın, “31 Ekim’e kadar bir adım atılmazsa geri çekilirim” şeklindeki açıklaması çok dikkat çekiciydi… Bu konuşmadan birkaç gün sonra Başbakan Erdoğan partisinin Kızılcahamam kampında BDP’yi tehditle oy almakla suçlaması da bir krizi haber veriyordu! Bu gelişmeleri o günlerdeki bir yazımda “devletİmralı diyaloğu kopuyor” diye yorumlamıştım… Bu iki çıkışın ardından Öcalan’ın avukatları İmralı’ya nedense gidemedi! Çünkü Kızılcahamam kampında söz alan bazı AKP milletvekilleri Öcalan’ın avukatlarıyla görüşmesinin engellenmesini talep etmişti!.. mfarac@cumhuriyet.com.tr www.mehmetfarac.com Kandil’in Son Manevrası!.. lideriyle devletin diyaloğu geçen hafta yeniden başladı… Devletin ilgili birimleri Öcalan’la görüşürken avukatlar saf dışı bırakılmış, bu şekilde Kandil’le haber alışverişi de engellenmişti… Yani Öcalan tek başına karar vermeye zorlanmıştı… İşte ne olduysa son haftada oldu… Aysel Tuğluk’un İmralı’yı ziyaret ettiği saatlerde Kandil’den eylemsizlik sürecinin genel seçimlere kadar uzatıldığı haberi geldi… Tüm bu gelişmelerden anlaşılıyor ki, devletin Öcalan’la yürüttüğü diyalogda yeni bir zemin yakalanmıştı… Diyalogdan çıkan sonuç şu çok önemli soruları gündeme getirdi: Devlet de Öcalan da, Kürt sorununun çözümünü seçim sonrasına mı bıraktı?.. Yani karşılıklı tavizler mi verildi? AKP, yoğun şiddet eylemlerinin ortasında seçime gitmeyi göze alamadığı için mi diyalog zeminini zorladı… PKK, genel seçimlere giderken BDP’ye rahat bir ortam yaratmayı amaçlamak için mi eylemsizliği uzattı?.. seçimden sonra ortaya çıkacak siyasi tabloya bırakmak mıydı?.. Ya da KCK operasyonunda tutuklanan 1600’den fazla BDP üyesinin durumu da masaya yatırıldı mı? En önemlisi, yoğunlaştırılan son diyalogda Öcalan’ın geleceğinin ne olacağı sorusu da tartışma konusu oldu mu?.. Ve son soru, KCK, olası provokatif saldırıların önünü kesmek için bu manevrayla kadrolarına uyarı mı yaptı?.. Tüm bu sorular ve son dönemde yaşananlar gösteriyor ki, PKK de, Öcalan’la diyaloğu dayatan AKP de zaman kazanma peşinde… KCK’yle ilgili duruşmaların gidişatı, PKK’nin önümüzdeki süreçteki harekât tarzı İmralı ile son diyaloğun ana hatlarıyla ilgili çok önemli ipuçları verecektir... Geriye sıkıntılı tek bir nokta kalmıştır; Taksim saldırısını kim yaptı?.. Süreci baltalamak isteyen karanlık güçler mi?.. PKK taşeronları mı?.. Örgüt içindeki kontrolsüz gruplar mı?.. Karanlıkta kalan bu sorular hem devletin İmralı ile yürüttüğü diyalog hem PKK’nin eylemsizlik manevrasının yollarında patlamaya hazır bir bomba gibi duruyor! İnisiyatif kimde?.. Oysa bunun tam tersini düşündüren veriler de var: Birincisi PKK eylemsizlik sürecinin 31 Ekim’de bitireceğini açıklamış olsa da, örgütün Kandil’deki sorumlusu Murat Karayılan 15 gün daha bekleyebileceklerini söylemişti… İkincisi Öcalan her ne kadar “31 Ekim’e kadar bir adım atılmazsa geri çekilirim” dese de, PKK lideri, olası yaklaşımlara karşı açık kapı da bırakmıştı!.. Çünkü Öcalan, hem Çekişme ve hâkimiyet!.. Bu sorunun yanıtı için PKK’nin içine bakmak da yetiyor… 2007’de Ankara Avukatlar niçin safdışı?.. Ancak Öcalan’ın avukat görüşmeleri aksatılırken PKK Yoldaki bomba!.. Soruları arttıracak çok başka veriler de var… Örneğin diyaloğun tek hedefi Kürt meselesini C MY B C MY B