16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 KASIM 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER Mustafa Balbay, darbe günlüklerinin Ankara’ya gönderildiğine dikkat çekti POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA 5 ‘Hukuka darbe indirildi’ HATİCE TUNCER İkinci Ergenekon davasında tutuklu sanık eski İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, tedavi gördüğü hastaneden ambulansla getirilerek doktor nezaretinde savunmasını yaptı. Prof. Dr. Hilmioğlu, kendisine yöneltilen “darbeye zemin hazırlama” suçlamalarına karşılık “Rektörlerin, sivillerin elinde ordu mu vardı ki darbe yapsınlar” diye sordu. Gazetemiz yazarı Mustafa Balbay, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın darbe günlükleri soruşturmasını Ergenekon’dan ayırarak yetkisizlik kararıyla Ankara’ya gönderdiğine dikkat çekerek “Yargılamanın bizler açısından hukuka darbe niteliğine dönüştüğünü görüyoruz” dedi. Davanın 89. duruşmasında söz alan Balbay, 24 Kasım 2009 tarihli duruşmada Başkan Köksal Şengün’ün “Darbelerle ilgili soruşturma var mı” sorusuna, savcı Mehmet Ali Pekgüzel’in “Davanın özü, Ayışığı, Sarıkız, Eldiven, Yakamoz, ikinci davanın özü” diye yanıt verdiğini anımsattı. Kendisinden elde edildiği iddia edilen notların eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek’in günlüklerinin doğrulayıcısı olduğunun iddia edildiğini ifade eden Balbay, “İddia makamı davanın özünü ayırmış gözüküyor. Üç yılın sonunda Beşiktaş ‘bu konuda karar vermemeye’ karar verdi. Yani savcılar davanın özü konusunda karar vermeme kararı aldı. Yargılamanın bizler açısından bir hukuka darbe niteliğine dönüştüğünü görüyoruz. Sayın heyetinizin bu iddianamedeki iddiaları tekrar gözden geçirmesini ve yeni bir değerlendirme yapmasını talep ediyorum” dedi. Başkan Şengün, Prof. Hilmioğlu’na iddianamede yöneltilen suçlamaları okudu. Hilmioğlu’nun sağlık sorunları nedeniyle oturmak zorunda olduğunu ve “45 dakika konuşma ve 10 dakika dinlenme” diye rapor verildiğini anımsatması üzerine Şengün, “İstediğiniz zaman siz bize hatırlatırsınız” dedi. İddia makamının 2. Ergenekon davasının duruşmaları sırasında “Davanın özü darbedir” diye görüş açıkladığına dikkat çeken Hilmioğlu sözlerini sorularla sürdürdü: “Elverişli vasıtalara sahip olmayan sivillerin darbe yapmaya teşebbüs ettiklerini iddia etmeyi akıl ve mantıkla nasıl bağdaştırabiliriz? Bu durum çağdaş, evrensel hukuk anlayışıyla, eşitlik ilkesiyle nasıl bağdaştı Gerçekler Görmezden Gelinemez... Pazar günü Taksim Alanı’nda çevik kuvvet polis otosunun önünde bir canlı bomba... 15’i polis 35 kişi yaralandı, canlı bomba öldü. Kör terörü lanetliyor, yaralı polislerimize ve yurttaşlarımıza “geçmiş olsun” diyorum... Aynı günün sabahı, Hürriyet’in başyazarı Oktay Ekşi’nin “okuyucularına veda” yazısını okumuştum. Oktay Ağabey, 34 yıldır Hürriyet’in başyazarıydı. Yazılarından çok şey öğrendim ben. 28 Ekim günlü yazısı nasıl da sömürülmüştü. Bir ülkede Başbakan, “Ananı da al git” derken ya da “Ben bunlarla mücadele etmem savaşırım” diye kükrerken kimsenin “gıkı” çıkmamıştı. Oktay Ağabey yazısının son tümcesini şehir baskılarında değiştirince nedense kıyamet koptu. İki kelime, hangi demokratik hukuk devletinde gazeteciyi istifaya zorlar? ??? Ne diyordu Oktay Ekşi “veda” yazısında: “Gerçeği olduğu gibi anlatmam, anlamak istemeyenlere yetmedi.” Elbet yetmez. Sömürü çarkının işlediği, yoksulluğun ve yolsuzluğun kol gezdiği bir ülkede, gazeteciler, aydınlar, bilim insanları izlenirken, canlı bombalar Güngören’de olduğu gibi, önceki gün İstanbul’un göbeğinde kanlı eylem yapar. Nerede devletin istihbarat birimleri? Muhalif gazetecileri, aydınları, bilim insanlarını izlemekten yorgun düşmüşler herhalde. Benim halkım unutkan... Dağlarımız, ovalarımız, çokuluslu “altın avcılarına” satılır, bankalarımız gibi... Benim halkım seyreder! Yurtseverler baskı görür, yandaşlar el üstünde tutulur. Terör can alır, masum insanlarımızı öldürür... Halkımın umurunda olmaz! ??? O zaman Türkiye’de demokrasi ve özgürlükler nasıl gelişir? Üzerimize kara bulutlar gibi çöken sosyal, ekonomik, kültürel sorunlar nasıl çözülür? Bireyin özgür olması için önce iş, aş ve ekmek, eğitim, sendikal örgütlenme, ücretsiz sağlık gerekir. Bir ülkede güçlü bir sol parti ve merkez sağ parti yoksa, toplum din eksenli politikalara, sıkmabaşa takılı kalır, yoksullar sömürülür. Bir sol parti nasıl güçlenir? Ekonomik, sosyal ve kültürel sorunlara sınıfsal temele dayalı politikalar üreterek! Güçlü bir demokratik sol parti CHP’yle gelişebilir, Türkiye’nin önünde duran başta terör olmak üzere tüm sorunlar ortadan kaldırılabilir. Kemal Kılıçdaroğlu’nun ya da Önder Sav’ın eteğine yapışarak politika yapanların “sınıfsal çelişkileri” görmediğine inanıyorum. Bu kişiler CHP’yi halkın gözünden düşürüyor, lümpen kimliğiyle CHP içinde yer alabiliyor. Aynı kişiler, Deniz Baykal ne idüğü belirsiz bir kasetle “bertaraf” edilinceye dek onun eteğine yapışmamışlar mıydı? ??? Demokratik güçlü bir CHP ve yine demokratik güçlü bir merkez sağ parti olmadığı sürece AKP’nin oylarını yüzde 30’ların altına çekemezsiniz. Türkiye ne 60’lı yılları, ne 70’li yılları, ne 80’li yılları ne de 90’lı yılları yaşıyor. Ulusalcılığı “kör milliyetçilik” sanan bir düşünce, yurtseverleri, solcuları, sosyalistleri CHP’den uzaklaştırmadı mı? Merkez sağ parti olan DYP, kör milliyetçi politikaların bedelini çok ağır oy yitimiyle ödemedi mi? Cumhuriyet tek başına bir şey ifade etmez; laiklik gibi. Demokrasiyi ve özgürlükleri çoğaltmak gerekir. Çünkü bireyin özgürlüğü laiklik temelinde gelişir. Demokratik güçlü bir sol partinin “sermayeemek” çelişkisini öne çıkaran sınıfsal bir bakış açısı sergilemesi gerekir bunların gerçekleşmesi için. AKP iktidarının demokrasiyle, temel hak ve özgürlüklerle uzaktan yakından bir ilgisi yok. Kapitalist sistemin ve emperyalizmin simgesi... Dini siyasette araç olarak kullanıp, demokrasi ve özgürlük masallarıyla toplumu avutup, kömür, nohut, un, şeker dağıtarak yoksulların ve eğitimsiz kesimin oyunu alıyor. ??? Güçlü bir merkez sağ parti hem AKP’yi hem de MHP’yi kendine getirecek, “din baronları”yla ilişkilerini kesmesini sağlayıp, sorunların çözümüne büyük katkı sağlayacaktır. Bir ülkede Alevileri ve Kürt kökenli yurttaşlarımızı yok saymak “kör milliyetçiliğin” ve “mezhep ayrımcılığının” göstergesi değil midir? Aleviler, cemevlerinin “ibadethane” olmasını, zorunlu din derslerinin kaldırılmasını ve Diyanet İşleri’nden pay almayı isterken, Kürt kökenli yurttaşlarımız kendilerinin potansiyel terörist görülmesini istemiyor. Temel sorun ekonomik haklar, özgürlük ve demokrasidir... ? Doktor nezaretinde savunma yapan tutuklu sanık eski İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, “Rektörlerin, sivillerin elinde ordu mu vardı ki darbe yapsınlar” diye sordu. rılabilir?” Hilmioğlu, yüksek yargı organlarının başkanlarının, Barolar Birliği’nin defalarca Ergenekon davalarında birçok kez temel insan hakları ihlalleri yapıldığını açıkladığına dikkat çekti. İkinci iddianamede Mustafa Balbay’a ait olduğu iddia edilen günlüklerde 3 Mart 2004’te hilafetin kaldırılmasının yıldönümü nedeniyle ADD’nin ATO konferans salonunda bir toplantı düzenlediğinin belirtildiğini ifade eden Hilmioğlu, bu toplantıya kendisi ile birlikte 30 rektörün katıldığını söyledi. İddianamede bunun bir örgüt toplantısı olarak yer aldığını belirten Hilmioğlu, “Bu yemek aleni olarak yapıldı. İlhan Selçuk ile irtibatım olmadı. Olmasından da gocunmam ama örgüt yemeği olarak gösterilmesini kabul etmiyorum” dedi. Cumhuriyet Çalışma Grubu’na (CÇG) ilişkin iddiaları da yanıtlayan Hilmioğlu 19 Eylül 2003’te dönemin Jandarma Genel Komutanı Şener Erguygur’u ziyaret ettiklerini anlattı. Hilmoğlu “İd dianamede CÇG’nin kuruluş tarihi 3 Aralık 2003 olarak gösteriliyor. 2.5 ay önceki rektörlerle Eruygur’u ziyaretimizin CÇG’nin bir faaliyeti olduğuna ilişkin iddianın doğru olması zamanlama, fiilen ve mantıken mümkün değil” diye konuştu. Duruşmayı eski bakanlardan Yaşar Okuyan, tiyatro sanatçısı Yıldız Kenter, Gazeteciler Cemiyeti Başkanvekili Savaş Kıratlı, Başkan Yardımcıları Kemal Karacehennem, Metin Yalman, Genel Sekreter Ümit Gürtuna, üyeler Mehpare Çelik, Süleyman Ukav, Güray Soysal da izledi. Duruşmaya Hilmioğlu’na destek için yoğun bir katılımla gelen ADD’liler, cezaevi önünde protesto gösterisi yaptı. Uluslararası Yüksek Mahkemeler Zirvesi Çırağan Sarayı’nda gerçekleştirildi. (Fotoğraf: VEDAT ARIK) ‘Yargı güvenilir olmalıdır’ İstanbul Haber Servisi Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, güvenli ve çabuk olmayan adaletin gözyaşlarına neden olmaktan başka değeri bulunmadığını belirtti. Yargıtay Başkanlığı, Birleşmiş Milletler Teşkilatı ve Kalkınma ve İşbirliği Ajansı’nın işbirliği ile Çırağan Otel’de gerçekleştirilen “Uluslararası Yüksek Mahkemeler Zirvesi”ne Yargıtay Başkanı Gerçeker, Danıştay Başkanı Mustafa Birden ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya ile 19 ülkeden yüksek mahkeme başkanları ve uluslararası kuruluşların yargı temsilcileri katıldı. Zirvenin açılış konuşmasını yapan Gerçeker, “Tam olmayan, güvenli olmayan, çabuk olmayan adalet gözyaşlarına neden olmaktan başka hiçbir değer taşımamaktadır” dedi. Toplantıyı “Ülkelerin yargı sistemleri de gözetilerek uluslararası platformda yargı sistemlerine katkı sağlamak” amacıyla düzenlediklerini belirten Gerçeker, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Kuvvetler ayrılığına dikkat çeken Gerçeker, “Türkiye’de yargının bağımsız olduğunu söyleyebilir miyiz” sorusuna “Bundan mutlu değiliz. Biz demokrasiye gönülden inanmış insanlarız. Yasalaşmış, halkın oyuna sunulmuş, referandum sonucu kabul edilmiş. Bundan sonra yapılacak şey, yapılanları daha ileriye götürecek çabaları ortaya koymak” yanıtını verdi. Bir soru üzerine Gerçeker, “Daha yanlış sonuçları ortaya çıkarırsa o zaman biz yine eleştirilerimizi ortaya koyacağız. Şu aşamada söylenecek bir şey yok. Milletin iradesiyle kabul edilmiş bir anayasa değişikliği var” dedi. Komutanlara mahkeme aranıyor ‘Yetkisizlik’ kararının ardından ‘darbe günlükleri’yle ilgili suçlanan Örnek, Fırtına ve Yalman’ın hangi mahkemede yargılanacağı yeni bir tartışma yarattı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “darbe günlükleri”yle ilgili “yetkisizlik” kararı vermesinin ardından günlüklerden suçlanan emekli Orgeneraller Özden Örnek, İbrahim Fırtına ve Aytaç Yalman’ın hangi mahkemede yargılanacağı konusu tartışma yarattı. Çünkü yetkisizlik kararında, anayasanın 148. maddesinde yapılan değişikliğe işaret edilerek, komutanların hukuki durumlarının buna göre değerlendirilmesi istenmişti. 148. maddedeki değişiklik ise Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının da “görevleriyle ilgili suçlardan dolayı” Yüce Divan’da yargılanmasını öngörüyor. Ancak bu noktada bazı hukukçular, “darbe”nin görev suçu olmadığını belirterek, üç komutanın sivil mahkemede yargılanması gerektiğini söylüyor. Buna karşı çıkan kimi hukukçular ise yargılamanın Yüce Divan’da olacağını belirtiyor. Konuyla ilgili görüşler şöyle: Askeri Yargıtay Onursal Üyesi Ali Fahir Kayacan: Anayasanın 148. maddesini iyi okumak lazım. 148. madde oradaki kişilerin görevleri sırasındaki suçlarının tümünde Yüce Divan’da yargılanmaları anlamına gelmiyor. 148. madde özel hükümdür. Göreviyle ilgili değilse, 148. madde dışındadır. “Darbe günlükleri”yle ilgili söylenen eylemlerin, görevleriyle ilgili olduğunu söylemek mümkün değil. Bazıları TSK’nin İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesini gösterebilir. Ama madde hiç kimseye darbe yetkisi vermez. Göreviyle ilgili olmadığı için bu komutanlar 148. madde dışındaki genel hükümlere tabi olunurlar. 145. maddeye göre “devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı” suçlarda ise sivil yargıda yargılanırlar. Bu madde görevde olan askerlerle ilgilidir. Bu kişiler zaten emekli oldukları için ve iddia olunan suç askeri suç olmadığı için onların sivilde yargılanması için 145’teki değişikliğe ihtiyaç yok. Avukat Celal Ülgen: Öncelikle yasalarda lehe olan hükümlerin uygulanması vardır. Yargılama aşamasında anayasa değişikliğiyle kuvvet komutanlarının Yüce Divan’da yargılanması hüküm altına alınmıştır. Artık burada kuvvet komutanlığı yapmış İbrahim Fırtına, Özden Örnek ve Aytaç Yalman’ın Yüce Divan’da yargılanması kesindir. Anayasa hukukçusu Bülent Serim: Anayasa değişti ve yürürlüğe girdi. Artık kuvvet komutanlarının Yüce Divan’da yargılanmaları gerekiyor. Ancak, Yüce Divan’da biliyorsunuz Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı savcılık görevini yapar. Ama bu siyasi parti kapatmaları için geçerlidir. Parti kapatmalarda Yargıtay Cunhuriyet Başsavcısı iddianame hazırlar. Ama şimdi Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları hakkında nasıl iddianame hazırlanacağı ve Yüce Divan’a nasıl sevk edileceği belli değil. [email protected] Faks numaramız: 0212 343 72 69 2011 MALİ YILI BÜTÇE GÖRÜŞMELERİ BAŞLADI ‘Hükümet seçim için müsrifliğe başladı’ ANKARA (Cumhuriyet Büro şeklinde tepki gösterdi. BDP Milletvekili Hasip Kaplan su) 2011 mali yılı bütçesinin görüşmeleri, TBMM Plan ve Bütçe da “Makarna, kömür dağıtarak sosyal bütçe yaptık derseniz buna Komisyonu’nda başladı. Bütçenin tümü üzerinde ilk sözü herkes güler. Bütçe, seçim şekeri MHP Denizli Milletvekili Emin dağıtacak, seçime endeksli bir Haluk Ayhan aldı. Hükümetin bütçe. Bir taraftan af adı altında 2011 bütçesiyle ilgili “seçim bütçesi bütçeye, seçime kadar bir 50 mildeğil büyüme bütçesi” dediğini yar lira kazandırmak, bir taraftan anımsatarak, büyümeden kastedi özelleştirmeyle bunu desteklelenin “inorganik, hormonlu bü mek, öte taraftan sıcak parayla yüme” olduğunu kaydetti. Ayhan, bunu beslemek. Hormonal bir “Hükümet seçim için müsrifliğe şekilde bütçeyi şişirip, seçime bu şekilde girme anlaçoktan başlamıştır. yışıyla hazırlanmış” 2011 bütçesi seçim ? CHP Milletvekili diye konuştu. bütçesidir, büyüÖzyürek, Bakan AKP Milletvekili meyle ilgisi yoktur” dedi. Ayhan, bütçe Şimşek’in içkiye yapılan Osman Demir ise ÖTV zammıyla ilgili bütçeyi “Dışarıdan nin Mali Kontrol Yagelen paranın yatı“Halkın sağlığını sası’na aykırı olduğunu söyledi. düşünüyoruz” sözlerini rım için gelmesini isterdik ama sıcak CHP Milletvekili anımsatarak “Halkın Mustafa Özyürek, sağlığını düşünüyorsanız paranın gelmesi, kötü olduğu anlamına Maliye Bakanı Mehilaç fiyatlarını indirin” gelmez. Gelmememet Şimşek’in içkidedi. sine göre çok daha ye yapılan ÖTV iyidir” şeklinde sazammıyla ilgili “Halkın sağlığını düşünüyoruz” vundu.Muhalefet, bütçe görüşmeleri sözlerini anımsatarak “Halkın sağ öncesinde de hükümetin af paketilığını düşünüyorsanız ilaç fiyat ni genişletmesine ilişkin uyarılarda larını da indirin, halk kolayca bulundu. Hükümetin daha önceki düzenleilaca ulaşsın. Et fiyatlarını indirin, halk doğru dürüst beslensin. Al meyi “Bu son af” diye çıkardığını kollü içkiyi de eroin noktasına in belirten Mustafa Özyürek, “Hatta dirdiniz. Dünyanın her yerinde Sayın Unakıtan o dönemde ‘Anasosyalleşmenin gereği olarak bel yasaya bir hüküm koyalım, kesinlikle vergi affı bundan sonra çıkli ölçüde alkol alınır” dedi. AKP Afyon Milletvekili Halil mayacak’ diyelim demişti ama Aydoğan ise Özyürek’e “İçki al şimdi bir kez daha af tasarısı mayan sosyal olmuyor mu?” gündemde” dedi. Özden Örnek ULUSLARARASI İNANÇ ÖNDERLERİ 1. ERGENEKON DAVASINDA ARA KARAR ‘Din dersi zorunlu olamaz’ İstanbul Haber Servisi Cem Vakfı’nın düzenlediği “5. Uluslararası İnanç Önderleri Toplantısı”nın sonuç bildirgesinde, din dersinin zorunlu statüden çıkarılması, cemevlerinin yasal statüye kavuşturulması gerektiği vurgulandı. Cem Vakfı Onursal Başkanı İzzettin Doğan’ın çağrısıyla 29 Ekim Cuma günü Bostancı Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen “5. Uluslararası İnanç Önderleri Toplantısı” nın sonuç bildirgesi yayınlandı. Bildirgede, özetle şu ifadelere yer verildi: Aleviliği İslam dışı gösterme çabası güden, politik emellerine alet etmek isteyen tüm çarpık zihniyetleri, bu zihniyetteki sözde Alevi geçinen örgütleri şiddetle kınıyoruz. KCK dava dosyası istendi İstanbul Haber Servisi İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 26 Ekim’deki oturuma ilişkin sanık ve avukatların taleplerini karara bağladı. Mahkeme, tutuklu sanık emekli Yüzbaşı Zekeriya Öztürk’ün talebini kabul ederek 7 bin 500 sayfalık KCK dosyasının istenmesini kararlaştırdı. Mahkeme Heyeti, 27 Ekim 2010 tarihli ara kararında Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’ne müzekkere yazılarak “KCK davası olarak bilinen dosyanın iddianame ve ek delil klasörlerinin taranarak dijital ortamda gönderilmesinin istenilmesine” hükmetti. Danıştay davası sanığı Alparslan Arslan’ın Danıştay’a saldırının gerçekleştirildiği 17 Mayıs 2006’da İstanbul’dan Elazığ’a uçuş için rezervasyon yapıldığını belirten yazısı üzerine bu konuda araştırmasını sürdüren mahkeme “Cevabi yazıda belirtilen Ali Bey adlı kişinin ses kaydının gerekirse geri getirme programları kullanılarak temin edilmesi için” yazı yazılmasına, bu görüşmenin baz istasyonunun tespiti için yazışma yapmaya karar verdi. ‘Sonuç bekliyoruz’ 31 Ağustos 2002’de 632 alevi kuruluşunun ortak bildirisinde yer alan inanç hizmetleri bütçesinden Alevilerin de pay almaları konusunda herhangi bir ilerleme veya yasal düzenleme yapılmamıştır. Zorunlu olmasını şart görmediğimiz, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleri zorunlu olsa da olmasa da bu derslerde Alevilik de dahil olmak üzere tüm inançların yansız ve doğru olarak öğretilmesi için başlatılan çalışmaların hızla sonuçlandırılmasını beklemekteyiz. Harddiskler inceleniyor Heyet Danıştay binası yakınındaki Sıhhiye Orduevi Müdürlüğü’nden 1617 Mayıs 2006’da kullanımda olan harddiskler üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasını kararlaştırdı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle