23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 KASIM 2010 CUMARTES CUMHUR YET SAYFA kultur@cumhuriyet.com.tr KÜLTÜR 15 Mahkemeden sinema emekçilerinin yüzünü güldürecek karar SELAM OLSUN ÜLKÜ TAMER Sunal Ailesi’nin hukuk zaferi SEVİM ERTEMUR Bir Başka Bayramdı Onlar Kurban Bayramı’nı kutlayacağız. “Kutlayacağız”… Sözün gelişi işte. Nicedir bayram kutlayan mı var? Bir şeyler yaşamaya çalışıyoruz, o kadar. Çocukluğumun Antep’inde, herhalde herkesin çocukluğunun Antep’inde, bayram bayramdı. Hele Kurban Bayramı… “Memleketimden katliam manzaraları”ndan ne kadar uzaktı… Bayram mı geliyor, annem elimden tutup Mustafa Akınal’a götürürdü beni. Mağazadan kumaş seçer, Terzi Nurettin’in yolunu tutardık. Ölçüm yeniden alınır, ilk provanın günü bildirilirdi. Nurettin Bey Amca kim bilir kaç elbise dikti bana. Sonra ortağı Mithat aldı onun yerini. Doğrusu o da işinin ustasıydı. Gaziler Caddesi’nin iki yanı dişçi, doktor tabelalarıyla doluydu. Çoğunda “Birinci Sınıf Dahiliye Mütehassısı” yazardı. İlkokul ikinci sınıfa giderken annem bu doktorlardan birine götürmüştü beni. Tepem atmıştı: “İkinci sınıftayım, beni neden birinci sınıf doktoruna götürüyorsun?” Bayramdan bir ay kadar önce babam koca listesini açardı önüne. “Bayram tebriği gönderileceklerin listesi”ni. Bu listede yer alıp da bize iki bayram üst üste tebrik göndermeyenlerin adları silinirdi. Kartlar hazırlanır, zarflar yazılır, postaya verilirdi. Kurban Bayramı’nı Şeker Bayramı’ndan birazcık daha çok severdim. Kurban Bayramı arifesinde doğduğum için. Bayramlarda güneş doğmadan kalkardık. Uyandığımda babam namaza gitmiş olurdu. O döner dönmez bayramlaşma töreni başlardı evde. Yeni elbiselerimizin içinde, önce babamızın elini öper, bayram harçlıklarımızı alırdık. Tam bir lira! Sonra annemizin, ninemizin, Havva Bacı’nın ellerini öper, Sitti Zeynep’in yanına giderdik. Derken postacılar damlardı. İlk ziyaretçiler posta dağıtıcıları olurdu hep. Hiç değişmezdi bu. Kahvelerini içer, Şekerci Hamdi’den alınan “çikolatin”lerini yer, bahşişlerini utangaçlıkla ceplerine koyar, giderlerdi. Ben Şükrü Ağabey’in yolunu gözlerdim hep. Bayram yerine o götürürdü beni. Önce mantar alıp patlatırdık. Çukurbostan mantar sesinden geçilmezdi. Çatapatları, eve götürmek için, cebime koyardım. Karsambaç içerdik. Atlıkarıncaya binerdik. Atlıkarıncanın sahibi, “Yandıııı!” diye bağırdı mı, inip Hacivat kahvesinin yolunu tutardık. Küçük kürsülere oturur, Hacivat seyrederdik. Pek hoşlanmazdım Hacivat’tan, ama o da “bayram töreni”nin bir parçasıydı, mutlaka görmek gerekiyordu. Sonra Nakıp Ali’nin sinemasına yetişilirdi. Dev Adam’a, King Kong’a. Genellikle üç film birden oynatılırdı bayram şerefine. Üstelik biri “otuz altı kısım tekmili birden” olurdu. On birde başlayan gösteri, akşam beşte sona ererdi. Ertesi günkü bayram ziyaretlerine annemle babam beni de götürürdü. Sonradan gazeteci, sinema oyuncusu olan, sınıf arkadaşım Işın Kaan’ın babası Hasan Bey’lere gidilirdi. Babamın ortağı Hüseyin Bey’lere gidilirdi. Nüzhet Hanım annemin en iyi arkadaşıydı. Sonra Numan Bey’lere gidilirdi. Tekel fabrikasının müdürüydü Numan Bey. Gözleri görmez olmuştu ansızın. Geçirdiği ameliyatlar bir yarar sağlamamıştı. Her pazar babam mutlaka ziyaret ederdi onu. Giderken beni de götürürdü. “Ona asıl şimdi destek olmamız gerek,” derdi. Elini Numan Bey’in gözlerinin önünde tutar, “Bir gölge filan görüyor musun?” derdi. “Galiba görüyorum,” derdi Numan Bey. “Düzelecek, gözlerin açılacak,” derdi babam. “Açılacak,” derdi Numan Bey. Babam, onun bir gölge filan görmediğini, gözlerinin bir daha açılmayacağını biliyordu. Gölge filan görmediğini, gözlerinin bir daha açılmayacağını Numan Bey de biliyordu. Babam ona umut verirken, o da babama umut vermeye çalışıyordu. İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi, filmleri TV’lerde tekrar tekrar gösterilen Kemal Sunal’ın ailesinin açtığı tazminat davasında, “ünlü sanatçının filmlerinin yeni gösterimlerinden de telif ödenmesine” karar verdi. Yeşilçam’a ömrünü veren ve rol aldıkları filmler çeşitli televizyon kanallarında gösterilen, DVD’leri elden ele gezen sanatçılar, kararın ‘emsal’ olacağına dikkat çektiler. Sanatçılar şimdi kararın kesinleşmesini bekliyorlar. “Hababam Sınıfı” (1975) filmindeki ‘İnek Şaban’ karakteriyle ünlenen ve canlandırdığı pek çok tiple sevenlerinin kalbine taht kuran Kemal Sunal, çoğu 1980’lerde çekilen filmleri için o dönemde özel televizyonlar olmaması nedeniyle yapımcı Şerafettin Gür’den sadece sinema gösterimleri için ücret almıştı. 3 Temmuz 2000’da “Balalayka” adlı filmin çekimleri için Trabzon’a gitmek üzere bindiği uçakta kalp krizi geçirerek hayatını yitiren ve vefatının ardından oynadığı filmler televizyonlarda sürekli gösterilen ünlü oyuncunun ailesi, “Düttürü Dünya” ile “Yoksul” filmlerinin yapımcısı Gür’e karşı tazminat davası açmıştı. Düttürü Dünya. ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi, filmleri TV’lerde tekrar tekrar gösterilen Kemal Sunal’ın ailesinin açtığı tazminat davasında, “ünlü sanatçının filmlerinin yeni gösterimlerinde de telif ödenmesine” karar verdi. çekerek “Aslında çok geç kalındı. Mühim olan emek karşılığını bulsun” dedi. verdiği bu kadar senelik emekten sonra umarım ki geç de olsa karşılığını almaya hak kazanacak” dedi. Türk sinemasının Sultanı Türkan Şoray da, “Sinemaya emek vermiş nice oyuncular haklarını alamadıkları için yıllarca çok zor şartlarda hayatlarını sürdürmeye çalıştılar. Hiç olmazsa bundan böyle emeklerinin karşılığını alacaklar. Ali’nin uzun yıllar süren mücadelesinin son noktasının da sevindirici olmasını diliyorum” açıklamasını yaptı. İstanbul 1. Fikri İSTANPOLİ PROJESİ KAPSAMINDA ‘Kassas’lar semtleri dolaşıyor Kültür Servisi Garajistanbul’un “İstanpoli” projesi kapsamında seyirciyle buluşan “Kassas” gösterisi İstanbul’un dört bir yerinde sahnelenecek. Kassas’ın İstanbul turnesi 22 Kasım Pazartesi günü Kâğıthane’den başlayarak; Kartal, Küçükçekmece, Bahçeşehir, Maltepe, Zeytinburnu, Tuzla, Ümraniye, Samandıra’yı dolaşacak; 8 Aralık Çarşamba günü Güngören’de noktalanacak. Tüm gösteriler ücretsiz olarak izlenebilecek. Boş inançlarla karışık, abuk sabuk hikâyeler anlatan kişi anlamına gelen ‘Kassas’da, Övül Avkıran ve Mustafa Avkıran, İstanbul’un hurdacısı, simitçisi, macuncusu, boyacısı, bayrakçısı, taksitçisi, bozacısı, nohutpilavcısı, midyecisi, hallacı, kalaycısı, çiçekçisi, falcısı, ciğercisi, bileycisi ve daha fazlası ile aynı sahnede, onlarla aynı oyunda oynuyor. Kendilerinin oyuncu olarak yer aldıkları projede sahneyi İstanbul’un sokak satıcıları ile paylaşıyorlar. babasına en güzel ve anlamlı hediyeyi vermiş oldu. Eğer Ankara’dan da olumlu bir sonuç gelirse Ali Sunal Türk Sinema tarihi için önemli bir iş yapmış olacak. Çünkü bu dava tümüyle kazanıldığı takdirde oyunculara gelecekte örnek oluşturacak. Artık hepimiz bu umudu içimizde taşıyabiliriz” dedi. Kararı, “Varolması gereken bir şey” sözleriyle değerlendiren Tarık Akan, bu konuda Sinema Oyuncuları Derneği’nin de girişimi bulunduğuna dikkat Geç de olsa... Fatma Girik ise kararın özellikle gençler için daha sevindirici olduğunu vurgulayarak “Gönül istiyor ki Ankara bu davayı onaylasın, karar kesinleşsin ve oyuncular da artık haklarını elde edebilsinler. Ben Ali’yi bu çabalarından dolayı yürekten kutluyorum. Benim can arkadaşım sinemaya Oğlundan babasına... İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi, geçen yıllar içinde filmlerin sağladığı öngörülemeyen ekonomik değerlerden Gür’ün tek başına yararlanmasının “hakkaniyet ve sebepsiz zenginleşme” hükümlerine aykırı olduğuna karar vermesi sinema dünyasında memnuniyetle karşılandı. Hülya Koçyiğit, 11 Kasım tarihinin Kemal Sunal’ın doğum günü olduğunu belirterek “Onun biricik oğlu Ali bence 80’lerin çocukları yaşadı, yazdı Kültür Servisi Yakın tarihimizin ve internetin en büyük fenomenlerini kapsayan “80’lerde Çocuk Olmak” kitabı Yitik Ülke Yayınları’ndan çıktı. Kitap için çocukluklarını, anılarını, aşklarını, oynadıkları oyunları, 1980 darbesinin kendilerinde ve ailelerinde bıraktıkları kara tortuyu, yüzlerce ayrıntıyı bazen bir çocuk, bazen bir yetişkin gözüyle 1980’lerde çocuk olan yazarlar anlattı. Aralarında Barış Müstecaplıoğlu, Fazıl Say, Eylül Duru, Gürgen Öz’ün de bulunduğu hepsi aynı kuşaktan 89 yazarın kaleme aldığı öykülerden oluşan kitabı yayına hazırlayan Kadir Aydemir. Yaklaşık üç yıllık bir çalışmanın sonucu olan kitapta 80’li yılların yaşam tarzı, kültürü, alışkanlıkları, modası ve o yıllarda geçmiş olan çocukluk hatıraları ayrıntılarıyla, neşeli bir dille anlatılıyor. En çok izlenen çizgi filmler, pembe diziler, atari salonları, mahalle abileri, sokak kavgaları artık sadece 80’lerde çocuk olanların anılarında değil her kuşağın zihninde yer edecek. Kitabın tanıtımı ve imza günü ise yarın 17.0020.00 saatleri arasında Taksim’de Oyuncular Tiyatro Kafe’de olacak. www.yitikulke.com ‘PRENSESİN UYKUSU’NUN GALASI YAPILDI Bilmediğimiz masalların filmi Kültür Servisi Çağan Irmak’ın yazıp yönettiği “Prensesin Uykusu” filminin galası, önceki akşam Türk Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nın (TEGV) ev sahipliğinde, Maslak TİM Show Center’da yapıldı. Galaya, Çağan Irmak, filmin oyuncuları Çağlar Çorumlu, Sevinç Erbulak, Genco Erkal, Alican Yücesoy, Ayşenil Şamlıoğlu ve Şevval Başpınar’ın yanı sıra TEGV yönetimi ile filmin müziklerini yapan REDD grubu katıldı. Sıradan görünen ama aslında renkli karakterlere sahip bir grup insanın birlik olup kaderi değiştirme çabalarını anlatan film, bildiğimiz masalların yanında yeni masallara da imza atıyor. Çağan Irmak da “Bu filmle ilgili bütün bu bilmediğimiz masalları yazan insanlara teşekkür ediyorum” diye başlayan gala konuşmasının ardından filmin sonunda da, filmin adına atfen “iyi uyanmalar” dileğinde bulundu. Ayrıca, yakında Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği için 8 yönetmen birleşip bir fotoğraf sergisi açacaklarını söyleyerek o fotoğrafların da satın alınması çağrısında bulundu. 40. Orhan Kemal Roman Armağanı Kültür Servisi Son başvuru tarihi 10 Ocak 2011 olan “40. Orhan Kemal Roman Armağanı”na başvurular başladı. 40. Orhan Kemal Roman Armağanı’na başvurular, 2010 yılında ilk kez yayımlanmış, Orhan Kemal Roman Armağanı Yönetmeliği’ne uygun romanlardan oluşabilecek ve yalnızca yayınevleri tarafından yapılabilecek. Mayıs 2011’de seçici kurulun toplantısında belirlenecek olan Orhan Kemal Roman Armağanı’nı kazanan yazara ödülü, 2 Haziran 2011’de Orhan Kemal’i Anma Günü’nde verilecek. 40. Orhan Kemal Roman Armağanı’na katılmak isteyen yayınevlerinin, Orhan Kemal Roman Armağanı Genel Sekreterliği’ne bir katılım yazısı ekinde, ilgili yazarlarının 10 adet kitabını göndermeleri gerekiyor. Orhan Kemal Roman Armağanı Seçiciler Kurulu, Tahsin Yücel, Osman Şahin, İnci Aral, Özdemir İnce, Turhan Günay, Erol Şadi Erdinç ile A.Kemali Öğütçü’den oluşuyor. Orhan Kemal Roman Armağanı’na katılacak olan yayınevleri, daha ayrıntılı bilgiyi Orhan Kemal Kültür MerkeziAkarsu Caddesi No: 30, Cihangir, İstanbul ve 0212 292 92 45 numaralı telefondan alabilirler. Katılıma ilişkin yönetmelik ise www.orhankemal.org web sitesinden incelenebilir. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle