15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 13 KASIM 2010 CUMARTES [email protected] 14 KÜLTÜR Kâr amacı gütmeyen, patronsuz, çok ortaklı, ‘kâinatın tüm seslerine Açık Radyo’, 15 yıl önce bugün doğdu Lichtenstein tablosuna rekor fiyat Kültür Servisi Popart sanatçısı Roy Lichtenstein’ın bir tablosu New York Christies’de düzenlenen müzayedede 42.6 milyon dolara (yaklaşık 60 milyon TL) satılarak yeni bir rekora imza attı. İsmi açıklanmayan biri tarafından telefonla satın alınan eser, telefonla konuşan bir kadını tasvir ediyor. Aynı müzayedede satışa çıkan Andy Warhol’un “Big Campbell’s Çorba Konservesi” adlı çalışması ise tahmin edilen fiyatın yarısına, yani 23.9 milyon dolara (yaklaşık 35 milyon TL) alıcı buldu. Geçen günlerde Warhol’un Elizabeth Taylor’ı eşleri arasında resmettiği tablosu 63 milyon dolar (91 milyon TL) ve kola şişesi çalışması ise 35 milyon dolara (50 milyon TL) satılmıştı. Nice yıllara (K)Açık Radyo! AYŞEGÜL ÖZBEK “Açık Radyo sebze çorbası gibidir. Her şeyi içerir” diye boşuna demiyor kurucusu ve programcısı Ömer Madra. Bundan tam 15 yıl önce, 92 ortakla patronsuz yola çıktıklarında kolektif yapısı, gönüllü programcıları, ilginç yayınları, dünyanın dört bir yanından çaldıkları müzikleriyle, Türkiye’nin en özgün ve özgür radyosu olduklarını göstermişlerdi. Bugün 15. yaşını kutlayan, ama tazeliğinden hiçbir şey kaybetmeyen radyo, bir de Sona Ertekin editörlüğünde 15. yıla denk gelen kapsamlı bir ansiklopedik kitap hazırladı: Açık Kitap. 3000 adet basılan kitabın 150 tane özel baskısının kapağını ise tek tek Mehmet Güleryüz resimledi. 29 Kasım’da ise Açık Radyo’ya 15 yıldan bu yana emek veren yaklaşık 1000 programcısı ve 4000 kadar destekçisinin de katılımıyla Santralistanbul’da bir de kutlama yapılacak. 90’ların ortalarında, özel radyoların patladığı bir dönemde hem söyleyecek sözü olan hem de her tel“Sofranın ortasına pat diye düşen bir fikir, sonunden müzik çalmak için yola çıkan da bu hale geldi” diyor Açık Radyo’nun kurucusu Ömer Madra, hissedarların her birine “ortaklık belgesi” olarak Abidin Dino’nun 15 yıl önce iki kişiyle yola çıkıp 100 ortaklı bir kolektife dönüştürdükleri radyonun en önemli özelliğini vurgularken... İşte yine bu ortaklıktan “Tuğralar” serisi litografisini verdoğan bir kitapla yeni yaşına giren radyonun 29 Kasım’da mesi, bu radyonun ruhunu en iyi anlatan şey herhalde... gönüllüleri, destekçileri ve dinleyicilerini bekleyen Madra’nın “Açık Radyo, aynı zabir de kutlama var. manda kaçık bir radyo” demesi de bundan. “Açık Radyo’yu betimle özelliği kolektif olması. Yola iki ki nunda bu hale geldi.” mek için birçok tanım yapabilir şi çıktık, sonra birdenbire 100 Açık Radyo’da, yapılanmasında siniz, ama bence 15 yılın ardından ortaklı bir şey oldu. Sofranın or önemli olan bir özellik daha var: Babana öyle geliyor ki en belirleyici tasına pat diye düşen bir fikir, so ğımsız bir entelektüel faaliyet içinFotoğraf: VEDAT ARIK de olması. Örnek mi? Demokratik toplumlardaki en kuvvetli denetlemeyi yapması gereken medyanın artık güvenilirliğini yitirdiği bir dönemde hayatımıza giren radyo, Marmara depremi sırasında ihtiyaçlarla imkânları buluşturmuş ve bütün programlarını iptal ederek yardım amaçlı yayın yapmıştı. “Radyo böyle bir durumda çok işlevsel olabiliyor, hızla refleks verebiliyor. Bu açıdan Açık Radyo’yu alternatif görmüyorum. Asıl medyanın yapması gereken şey budur” diyor Madra ısrarla. ‘MERAK BÖCEĞ KEM RM Ş B Z ’ “Bütün Açık Radyocularda Diderotvari, ansiklopedist bir yan vardır. Merak böceği kemirmiş bizi” diyor Madra. Yaklaşık 120 yazar çizerin katkıda bulunduğu ve 3000 adet basılan ansiklopedik Açık Kitap’ta 15 yılın bütün birikimi yansıtılmaya çalışılmış. Açık Radyo’nun kişisel tarihi, macerası da dahil, mesele edindiği 550 kadar maddeyi bulmak mümkün. Aralarında “deprem”, “mahalle futbolu”, “Noam Chomsky”, “Pehlivan Bey’in gözlüğü” (programcılardan Sevin Okyay’ın sürekli yakın gözlüğünü unuttuğu için radyoda uzun zaman çalışan Pehlivan Bey’in gözlüğünü ödünç almasından doğan bir madde) gibi hem uçuk kaçık hem de ciddi pek çok madde var. 752 sayfalık bu kitabın kendini finanse etmesi için de 150 tanesi ressam Mehmet Güleryüz tarafından resmedilmiş. Madra, “Bizim gibi düşünen, Açık Radyo’nun hassasiyet alanlarını ve insanlık hallerini resmeden Mehmet Güleryüz’ü, ‘devlet sanatçılığı’ kavramına bayrak açtığı günden beri zaten severiz” diyerek sanatçının özgün bir koleksiyon yaptığını belirtiyor. Koçan’a ‘Çağdaş Sanata Katkı Ödülü’ Kültür Servisi Bu yıl beşincisi 2529 Kasım tarihleri arasında gerçekleşecek Contemporary İstanbul’un bu yılki “Çağdaş Sanata Katkı Ödülü” önceki gece düzenlenen törenle Prof. Hüsamettin Koçan’a verildi. Törende konuşan Contemporary İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Ali Güreli, ödülü Profesör Koçan’a takdim ederken Koçan’ın, gençleri sanatla buluşturmak için sürdürdüğü çabalara değinerek “Türk çağdaş sanatında adeta bir ekol haline gelen Koçan, tümüyle kişisel çabalarla gerçekleştirdiği Baksı Müzesi ile de bugüne kadar sanata yaptığı bütün katkıları taçlandırmıştır” dedi. Vatandaş gazeteciliği Açık Radyo, yedi senedir devam eden ve Madra’nın “yaptığımız en iyi şey” dediği “Dinleyici Destek Projesi”yle ve her yerden duyarlılıkla “bildiren” dostlarıyla da Türkiye radyoları içinde ayrı bir yerde duruyor. Bir stajyerden Almanya’daki antinükleer direnişin, bir dinleyenden Cide’deki köylülerin HES’ler için nasıl mücadele verdiğinin ya da yakın dostları Tilbe Saran’dan Maçka’da kesilen ağaçların haberini alabilirsiniz. Madra’ya göre, bu, bir raslantı değil, sonuç : “Açık Radyo’nun dinleyicisi, dostlarıyla kolektif olarak kurduğu yakın ilişkinin sonuçları. Benim için ideal habercilik vatandaş gazeteciliğiyle olur. Bu insanların da bizim dinleyicimiz olması bize büyük bir şevk de veriyor. Bilgiyi paylaşmak çok önemli. Küçücük bir radyoda bile bunun müthiş bir işlevi var.” İtalya’da müzeler grevde Kültür Servisi İtalya hükümetinin kültürsanat bütçesinde üç yıl boyunca uygulama kararı aldığı 380 milyon dolarlık kısıtlama, sanat camiasını ayağa kaldırdı. Dün bir günlük greve giden pek çok müze, sanat galerisi ve kütüphane arasında kısa süre önce Roma’da açılan Maxxi Müzesi de yer alıyor. Özel sektörü yatırıma teşvik etmek istediğini söyleyen hükümete karşılık sivil toplum örgütleri ise bütçede gidilen kısıtlamayla dünya mirası listesinde ilk sıralarda yer alan ülkenin kültürel mirasının tehdit altında olduğunu ileri sürüyor. Sacit Onan yaşamını yitirdi Kültür Servisi Tiyatro sanatçısı ve edebiyat eserleri yorumcusu Sacit Onan (65), dün Beşiktaş’taki evinde geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Bir süre sinemada yönetmen asistanlığı ve tiyatro oyunculuğu yapan Onan, 1971’de TRT’de kadrolu spiker ve redaktör olarak görev aldı. 19751991 yıllarında birçok TV programının yapım ve yönetmenliği ile seslendirme çalışmalarını üstlendi, çok sayıda reklama imza attı. Onan, ayrıca 2004 ile 2009 yılları arasında birçok radyoda şiir programı hazırladı. Kültür Servisi Hem Türk sinemasının doğum günü, hem de Garip şiir akımının unutulmaz şairi Orhan Veli’nin ölüm yıldönümü olan 14 Kasım’da (yarın), Pera Festivali bir ilke imza atacak. Yüzlerce film senaryosuna imza atan Safa Önal’ın hazırladığı, “İstanbul’un Orta Yeri Sinema” adlı belgesel filmin prömiyeri, yarın saat 15.00’te İstanbul Modern’de gerçekleştirilecek. Önal’ın bu belgesel çalışması, İstanbul’u fon olarak kullanan yerli ve yabancı filmlerin üzerinden, kenti sinemaskop bir gözle anlatıyor. Sinema dergiciliğimizde yeni bir doruk 1960 kuşağı şairlerinin ilk habercilerinden Aydın Hatipoğlu’nun ardından Altyazı ‘dalya’ dedi Kültür Servisi 2002’den beri yayımlanarak özel bir sinemasever okur kitlesi yaratan Altyazı kasımda 100. sayıya ulaşma şerefine arşivlik bir özel sayı hazırladı. Bu özel sayı, birçok tanınmış yazar ve yönetmen tarafından hazırlanmış, özgün içeriğiyle de adından uzun süre söz ettireceğe benziyor. Bu sayıda aralarında Reha Erdem, Nuri Bilge Ceylan, Semih Kaplanoğlu, Kutluğ Ataman, Ümit Ünal, Murathan Mungan, Selim İleri gibi sinema ve edebiyat dünyasından birçok kişi sinemayla olan kişisel ilişkilerine dair yazı, çizim ve fotoğraflarını sinefillerle paylaşıyor. Uzun süre sinemaseverlerin başucunda kalacak ve tekrar tekrar açıp okunabilecek cinsten kalıcı bir özel sayı niteliğindeki Altyazı’nın 100. sayısı raflardaki yerini alıyor. Bir şair ölmüş dediler... ERAY CANBERK ‘İstanbul’un Orta Yeri Sinema’ HAT POĞLU TOPRAĞA VER LD Kültür Servisi Önceki gün yitirdiğimiz 1960 kuşağı toplumcu şiirimizin seçkin imzalarından Aydın Hatipoğlu dün Üsküdar Şakirin Camii’nde kılınan öğle namazından sonra Karacaahmet Mezarlığı’nda toprağa verildi. Cenaze töreninde eşi Emel Hatipoğlu, kardeşleri Melek Dener ve Nurten Hatipoğlu, kızı İrem Hatipoğlu Çor ve yakın dostları; Mehrizat (TYS), Nurullah Can (TYS), Necati Tosuner, Ömür Candaş, Hayati Asılyazıcı, Nevra Bucak, Eray Canberk, Selçuk Uluergüven, Alpay Kabacalı, Tanju Akerman, Turan Yüksel, Mustafa Delioğlu, Celal Özcan, Turgay Olcayto, Mehmet Güleryüz, Sabri Koz, Egemen Berköz, Yaşar Miraç, Güngör Gençay, Necati Güngör, Müslim Çelik, Özgün E. Bulut, Kadir İncesu, Mustafa Öneş, Afşar Timuçin, Osman Bozkurt, Mehmet Zaman Saçlıoğlu, Umur Bugay ve Lütfi Kaleli hazır bulundu. 11 Kasım 2010’da dünyamızdan sonsuzluğa göçen Aydın Hatipoğlu’yla aramızda zamanla sıkı bir dostluğa dönüşen 52 yıllık bir tanışıklığımız vardı. Bu dostluğun temelinin atılmasına şiir sanatı aracılık etmişti. Sonraları dünya görüşünün ortaklığı, zevklerin uyuşmasıyla dostluğumuz koyulaştı. Ölümünün acısı taze olduğu bir sırada Hatipoğlu konusunda düşündüklerimi yazıya dökerken duygusallıktan uzak kalamayacağım kuşkusuz. Çünkü sevdiğim bir şairle birlikte yakın bir dostumu da anlatmak durumundayım. Böyle davranmam gerektiğini, bu yolda bir şeyler karalamamın yerinde olacağını da düşünüyorum. Hatipoğlu ile ilgili, deyim yerindeyse, “kitabi” bilgiler herhangi bir edebiyat ansiklopedisinde ya da sözlüğünde, bir şiir seçkide bulunabilir çünkü. Öncelikle bir gönül ehliydi Hatipoğlu. Babacanlık, sevecenlik, içtenlik ve candanlık simgesi gibiydi. Öfkesini kırıcı olmadan dışavurur, karşısındakini ustalıkla mahcup duruma düşürmeyi becerirdi. Hoşgörüsünü hesaplı kullanmayı bildiği için yanılma payı az olurdu. Gülümsemeyi kahkahaya, kahkahayı gülümsemeye dönüştürmekte ustaydı. Canlandırma yoluyla anlattığı fıkraların tadına doyum olmazdı. Mizahın hakkını verir, ince bir yergiye büründürdüğü latifeleriyle taşı ge Hollywood Bollywood anlaşması ANKARA (AA) Dünyanın iki büyük sinema endüstrisi olan Hollywood ile Bollywood, filmlerin ortak prodüksiyonu ve dağıtımını öngören bir anlaşma imzaladı. Paramount Pictuers stüdyolarındaki imza töreninde Hint delegasyonu temsilcisi prodüktör Bobby Bedi, “Hollywood her zaman Hindistan’ı büyülemiştir. Bu anlaşma, yerel ve uluslararası sinema pazarında ticari uygulamalar konusundaki deneyimlerimizi paylaşma hedefiyle bizleri daha da yakınlaştırmıştır” diye konuştu. diğine oturturdu. Yaşamında olduğu gibi sanatında da alçakgönüllüydü. Bir çeşit Rönesans aydınıydı; şiir, edebiyat dışında müzik, resim ve tiyatro sanatları da ilgi alanındaydı. Özellikle halk müziği konusunda donanımlıydı. Ruhi Su’yu, Nesimi Çimen’i Hatipoğlu sayesinde tanımıştım. “Altın hızma mülayim” diye başlayan Kerkük türküsünü ilk kez ondan dinlediğimi hatırlıyorum. Hatipoğlu, 1960 Kuşağı şairlerinin ilk habercilerindendir ve şiirleri en erken yayımlananlarındandır. Şükran Kurdakul’un yönettiği Yelken dergisinde 1958’de şiirleri yayımlanmaya başladığında henüz 18 yaşında bir lise öğrencisiydi. Ülkenin toplumsal ve siyasal sorunlarından haberli olan bir kuşağın içinden geliyordu. Bu yüzden top lumcu gerçekçi dünya görüşünü benimsemişti. Şiirinde ustalık dönemi Şiirinin ilk döneminde ya da başlangıç döneminde İkinci Yeni izleri görülmekle birlikte Tevfik Fikret’in, 1940 Toplumcu Gerçekçi kuşağının yolunu izlemiştir. Şiirini değerlendirirken “halk duyarlığı, toplumsal çelişkiler, beklenmedik yerlerde beliren duygusal ağırlık, şiirinin en belirgin yanlarıdır” diye yazdığımı hatırlıyorum. Şiirde ustalık döneminin ürünü olan “Yalnız Karanfil Sokağı” (Evrensel Basım Yayın, 2003) adlı kitabına bakıyorum: Hatipoğlu’nun şiirlerinde başlangıçta olduğu gibi yine gerçekçilik, toplumsalcılık ve siyasal olay lar var ama bütün bunlar sanki bir şiir süzgecinden geçirilmiş gibi. Şiirleştirmek kolaylığı yerini şiir kılma ustalığına bırakmış. Kitaplarından birinin adı olan “Beynim Yüreğim” onun şiirde gözettiği düşünce ile duygu dengesinin en kısa ve en çarpıcı anlatımıdır bence. Cemal Süreya’ya adadığı “Gönlüm Yangın Ertesi” başlıklı şiiri “Yine avlusundayız / Güvercin göklerinin” dizeleriyle başlıyor. Günün birinde Hatipoğlu’nu da aynı dizeleri mırıldanarak uğurlamak varmış yazgımızda… Bir de şu garip ve anlamlı rastlantı: Arif Damar’ın ve Aydın Hatipoğlu’nun, aynı anlayışı paylaşan biri 1940 kuşağından, öteki 1960 kuşağından iki usta şairin sözleşmiş gibi dünyamızdan art arda ayrılmaları... Adana DT’de Oda Tiyatrosu ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Adana Devlet Tiyatroları (ADT) 60 seyirci kapasiteli Oda Tiyatrosu’nu ve tiyatronun ilk oyunu “Matruşka”yı tanıttı. Basın toplantısında konuşan ADT Müdürü Fırat Demirağ, “Adana Devlet Tiyatrosu olarak bir ilki gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Dünya tiyatrosunda önemli bir yeri olan Oda Tiyatrosu’nu bayram hediyesi olarak Adanalı tiyatroseverlerle buluşturuyoruz” dedi. Oda Tiyatrosu’nun açılışı, 17 Kasım’da Tuncer Cücenoğlu’nun yazdığı, Ankara DT sanatçısı Hakan Boyav’ın yönettiği “Matruşka” oyununun prömiyeri ile yapılacak. İSTSEM SÜREKLİ EĞİTİM MERKEZİTAKSİM Üniversite kazanamayanlara fırsat uluslararası diploma ve kariyer Havayolları ve seyahat acentesi alanında iş imkânı yaratan uluslararası (IATAUFTA) onaylı diploma. Müracaat : Ece Öznal (Eğitim Koordinatörü) Tel : 0533 554 55 99 stsem Merkezi : Nilgün Aras Tel : (212) 249 0 444 www.iata.org www.istanbulsem.com C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle