16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHUR YET 13 EK M 2010 ÇARŞAMBA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Feyizler FRANSA NIN Dışişleri ve Avrupa İşleri Bakanı Bernard Kouchner iki günlüğüne geldi, Ankara daki Charles de Gaulle Lisesi ile Fransız Kültür Merkezi nin yeni binalarını açtı. Tabii, resmi temaslar da oldu ama, önemli olan Fransa nın dil ve düşünce bayrağını Türkiye de bir kez daha dalgalandırmaktı. İyi ki öyle yapıldı. Çünkü çağdaşlamayı Batılılaşmak olarak alan bizim toplum bir tek Batılı kültürün mutlak etkisi altında kalmamak için zaman zaman çeşitlemelere gitmek ve akıllıca sentezlere varmak zorundadır. Yoksa Fransa modeliyle başlayıp Tatlısu Frenklerinin de etkisiyle alaturkalıktan alafrangalığa geçişin ardından Alman ve Amerikan etkileriyle ortaya çıkan sonuç, drajeleştirilsin diye Batı çikolatasıyla kaplanan ve yine de kolay sindirilemeyen yarım yamalak bir İslami otoriterlik olarak kalabilir. Ama, yarım yamalak kültürlü toplumlar kolaylıkla her yana çekilebilirler. Emre Kongar, toplumbilimci olarak, dünkü gazetede bu çekilişin siyasal adını koydu bile: Resmen totaliter faşizme geçiyoruz. Evet, bütün belirtiler, resmi olmayan ve hatta sivil toplum girişimi gibiymiş gibi sunulan yönleriyle bile bu tarz bir geçişi gösteriyor. Ama, hangi modele göre? Sosyal bilimciler çeşitli örneklere bakıp model oluşturmadan duramazlar. Elbet hiçbir toplumun işleri ve sorunları başka bir toplumunkilere tıpatıp uymaz ve benzetmeler bazı yanılmalara yol açar. Ama yine de model aramak ve model oluşturmak, düşüncelere belirli bir disiplin ve berraklık getirir. Son yılların Türkiye sinde olup bitenlerin etkisi, başlangıçlar, yaklaşımlar, inançlar, duygular ve tipler bakımından daha çok Mussolini İtalya sıyla başlayıp Franco İspanya sı ve Salazar Portekiz inin Latin toplumlarını akla getiriyor. Peki, o toplumların totaliter faşistliğe yönelişinde Katolikliğin ve başındakinin oynadığı role benzer nitelikler İslamın hangi mezhebinde ve hangi insanında bulunabilir? İlk bakışta, o kadar çok fark var ki, böyle bir koşutluk aramak abes gözükebilir. Yine de bir cemaatin yeryüzündeki en beklenmedik köşelere uzanan yaygınlığını, ekonomi ve finans kurumlarındaki gücünü, Jezüit Cizvit eğitim ağlarını bile geride bırakan sistematiğini düşününce, benzerlikler kurmadan edemiyor insan. Kişiye gelince, şimdiki etkisi tek ülkeyle sınırlı gözükse de, en güçlü devletin kanatları altında yaşaması ve Vatikan da kabul görmüş olması, dünya çapında bazı hesapları da akla getirmiyor mu? Her ne ise, Fransızca, Almanca, İngilizce bir yana, başkalarının deneyimlerinden yararlanmak ve Latin toplumlar gibi sonuçta totaliterlikten demokrasiye dönebilmeyi öğrenmek için İtalyanca, İspanyolca, Portekizceye merak sarmak ve biraz da o toplumlardan feyiz almak fena olmayacak galiba. [email protected] PENCERE Üşütükler... 5 inci Murat 1876 yılında 93 gün padişahlık yapmış ilginç bir sultandır. İyi öğretim görmüştü, Fransızca, fen, piyano dersleri almıştı, besteler yapardı, ancak içkiyi çok severdi, ayık dolaşmazdı. 30 Mayıs 1876 günü İstanbul a yağmur yağıyordu. Abdülaziz cinnet getirdiği gerekçesiyle tahttan indirilmişti. Hüseyin Avni Paşa Dolmabahçe Sarayı nın veliaht dairesinde kalan Murat ı almak için geldi. Sultan yine zilzurnaydı. Topkapı Sarayı na gideceklerdi; Murat kapıdan çıkıp süngülü askerleri görünce bozuldu; faytona bindiklerinde serasker tabancasını çıkarıp güvenlik için yeni padişaha verince bizimki işkillendi; hep birlikte Sirkeci ye geçmek için kayığa binilince Murat ın evhamı arttı; sağanak halinde yağan yağmur altında rıhtıma çıkarılması kuşkularını körükledi, o günden sonra büsbütün fıttırdı. 5 inci Murat tahta oturunca kafayı tam yedi; sarayın merdivenlerinden çıkarken birdenbire inmeye başlıyor, huzura çıkan vükelayı kucaklayıp öpüyor; ata ters biniyordu. Bir gün Yıldız Sarayı bahçesinde dolaşırken Ben padişahlık istemiyorum deyip kendisini cuppadak havuzun sularına atmıştı. Viyana Elçisi Arif Paşa ya yazıldı, ünlü bir Avusturyalı hekim İstanbul a çağrıldı. Doktor, Padişah ı evire çevire inceledi, sonra çevresine dönüp dedi ki: Eğer hasta herhangi bir kişi olsa, Viyana ya götürüp tedavi eder altı ayda iyileştirirdik; ama, padişah olduğundan iyileşmesi olanaksız. Koltukta oturan kişi üşüttü mü, iflah olması kolay değildir. O sırada anayasa eyleminin başını çeken Mithat Paşa ve arkadaşları düşünüyorlardı; Kafadan çatlak bir padişahla meşrutiyetin ilanı münasip değildi. 1293 te 1876 tahttan indirildi; bu olayı simgeleyen bir de tarih düşürüldü: Doksan üçte doksan üç gün padişahı mülk olup Göçtü matemg hına Sultan Murat na murat. Ancak Murat tahttan indirilir indirilmez iyileşti, Çırağan Sarayı nda kafayı çekip besteler yapıyor, torunlarına ders vererek vakit geçiriyordu. Mithat Paşa anayasal düzen peşindeydi, Rüştü Paşa da anayasa davasının peşindeki Mithat Paşa dan yakınırdı: Paşamız Mithat Paşa akılsızın biri; acele kaleme aldığı o kanun önce kendi başını yiyecek... Rüştü Paşa nın dediği çıktı. 5 inci Murat 1904 e kadar keyfinde zevkince yaşadı; aklı bir gider bir gelirdi. İkide bir sorardı: Millete özgürlük verildi mi, ben halkıma özgürlük isterim... Murat bugünlere kadar yaşasaydı, millete h l özgürlük verilmediğini görecekti; ancak soruyu hangi halinde sorduğu bilinmiyor; aklı başındayken mi özgürlükten söz açıyordu?.. Yoksa fıttırdığı zaman mı?.. 1876 dan bugüne 130 yılı aşkın bir zaman geçti, kimi fıttırıklar bugün de özgürlükten söz açıyorlar... Abdurrahman Şeref demiş ki: Ben 1876 da Anayasa ilan edildiği zaman Türkiye nin İngiltere gibi olduğunu sanmıştım. Kafaya bak sen!.. 14 Kasım 1998 tarihli yazısıdır S iyasi partiler, demokratik siyasal yaşamın vazgeçilmez kurumla rıdır. Çağdaş demokrasinin ge lişmesi, siyasi partileri demok rasinin düzenli işleyişinin ol mazsa olmaz zorunlu kurumları haline ge tirmiştir. Günümüz çağdaş demokrasileri siyaset bi limcilerin belirttiği gibi aslında partiler de mokrasisidir. Demokrasilerde siyasal partiler, bir ba kıma toplumsal gelişmeleri ve toplumsal ta lepleri parlamentoya taşıyan iletişim me kanizmalarıdır. Çağdaş demokrasiler, bir biriyle çatışan ekonomik ve toplumsal çı karları siyasal partiler kanalıyla örgütleye rek uzlaştırma yoluna gitmiştir. Türkiye de siyasal partiler, merkez or ganları, her il ve her ilçede oluşan yönetim kurulları ve oralardan beldelere kadar uza nan örgüt yapısıyla halk kitlelerine ve top lumda en uzak noktalara kadar uzanan bir ağ, bir örgüt sistemine sahiptiler. Cumhuriyetin kuruluşunu ve Aydınlanma Devrimlerini gerçekleştirmiş olan CHP, yukarıda belirtilen bu niteliklere her parti den çok sahiptir ve Türkiye de en ücra köy de bile temsilcisi olan etkin bir örgüt yapı sına sahiptir. CHP de gençlik kollarından başlayarak merkez yönetim kurulu üyeliğine kadar her kademede çalışmış, böylesi bir geçmişe sa hip bir kişi olarak CHP nin bu nitelikleri nin tanığıyım. CHP 1960 öncesi, merkezden köye, en alt birime kadar çok etkin bir çalışma ağına sa hipti. 1960 tan sonra bu çalışma etkinliği gi derek zayıfladı. Partinin temel politikalarını tabana taşımak Ecevit önderliğindeki, demokratik sol ha reket 1970 1980 döneminde CHP yi halk kitleleriyle, Anadolu daki en ufak toplum birimleriyle bire bir iletişim ve temas kuran bir düzeye getirdi. Sürekli çalışan il ve ilçe örgütleri, ona bağ lı etkin ve çalışkan kadın ve gençlik kolla rı bu sistemin temel nitelikleriydi. İller, ilçeler sürekli bir çalışma disiplini içeresinde, partinin temel politikalarını ta bana taşırlardı. Çevreden merkeze hareket ve çalışma temel stratejiyi oluşturuyordu. Bunun anlamı, Anadolu ve Trakya da il çeler çalışmalarında, köyden beldelere, oradan ilçe merkezine; metropollerde va roşlardan kent merkezine doğru çalışma yöntemi ve stratejisi izlenirdi. Yılda en az iki kez bütün il başkanlarının katıldığı küçük kurultay; ayrıca sık sık ge nel merkezin eşgüdüm ve yönetimini sağ ladığı bölge toplantıları yapılırdı. Üç dört ilden oluşan küçük bölge toplantıları. CHP kadrolarını altüst ettiler Karşıdevrimci 1980 darbesi, bu sistemi al tüst etti. 1980 de çok güçlenen CHP, 1981 de seçim yapılabilseydi tek başına iktidara ge lecekti... 1980 karşıdevriminin önemli bir ne deni de CHP nin tek başına iktidarını en gellemekti. Zaten hemen CHP yi kapattılar, aydınları zindanlara tıktılar, yetişmiş CHP kadrolarını altüst edip dağıttılar. 2002 yılında kurulan AKP, aslında CHP nin 1980 öncesi yaptığı bu çalışma modelini ve siyaset stratejisini uyguluyor. İlçe yönetimleri, mahallelere, en alt bi rimlere gidiyor. Metropol kentlerde il ve il çe yönetimleri varoşları hiç ihmal etmiyor. İletişim teknolojileri en üst düzeyde kulla nılıyor. Ama CHP özellikle son on yıldır, bu ça lışma sistemini unutmuştu. Baykal yöneti minde, milletvekilleriyle kurulan diyalog her salı günü yapılan Meclis grubu toplantıla rında genel başkanın yaptığı sunuş konuş ması ve sonrasında grubun dağılması biçi minde yinelenip gidiyordu. Milletvekilleriyle iç içe ve içtenlikle konuşulan, bir hafta so nu kampı, bütün il başkanlarının katıldığı bir küçük kurultay, bütün belediye başkanlarının katıldığı bir yerel yönetimler toplantısına adeta hasret kalınmıştı. Ama bütün bu saydıklarımızı AKP 2002 yılından beri düzenli olarak yapmaktadır. İşte geçen hafta sonu gerçekleştirilen Abant toplantısı CHP nin kendi niteliklerine, kendi çalışma yöntemlerine bir bakıma geri dönüşünü simgeliyor. Cumhuriyetin Parlamento Kulisi sü tununda Ankara bürosundaki arkadaşlarımız Abant toplantısına güzel bir ad bulmuşlar: CHP sosyalleşiyor. Referandum sonuçlarını değerlendirdiğim yazımda, partilerin seçim başarılarında rol oynayan faktörleri temel olarak belirtmiş tim yinelemek isterim: Partilerin seçimlerde başarılı olmaları için: 1. Tutarlı bir program ve ülke politikası, bu politikaya uyumlu tutarlı siyasi strateji ve taktikler... 2. Parti liderlerinin programlı, etkin ça lışması mitingler, TV konuşmaları vs. 3. Örgütün kesintisiz çalışması, il ve ilçe bazında, sivil örgütlerle, basın kuruluşlarıyla, halkla sürekli ve bire bir ilişki kurulması. 4. Örgütün yarın seçim olacakmış gibi sandık başı çalışmasına hazır olması, seçim konusunda eğitilmiş sadık bir teşkilat oluşturulması. 5. Bütün bunların oluşması için genel mer kezin gerek milletvekilleri, gerek örgütle sü rekli iletişim içerisinde olması. İşte Abant toplantısı yukarıda sayılan çalışma sisteminin yaratılması yönünde yıllardır beklenen ilk ve somut adımdır. Bu toplantı, CHP de genel başkan deği şiminden sonra merkezle örgütler arasındaki iletişimin önemli bir örneğidir. CHP toplumsal konulara kuşkusuz sırt çe viremez. Ama bir sosyal demokrat parti ola rak CHP büyük enerjisini gelir dağılımın daki adaletsizliğe, işsizliğe, emek sömürü süne, tarım kesimindeki adaletsizliklere, hu kuk düzenindeki çarpıklıklara, ülkenin çok büyük çoğunluğunun yasadışı dinlemeler al tında kalmasına, parasız eğitim için demok ratik haklarını kullanan gençlere karşı oran tısız güç kullanılarak yaka paça tutukevine götürülmelerine, seçim barajının düşürül mesine, dokunulmazlıkların kaldırılmasına, yolsuzluklara, hırsızlıklara, soygun ve ta lana çevirmelidir. Yeni genel başkanın re ferandum konuşmaları dikkatle incelenirse bu nitelikler bolca görülebilir. Bu da önem li bir değişimdir. Abant toplantısına milletvekillerinin ço ğunluğunun katılması, herkesin söz alarak özgürce konuşması çok önemli bir adımdır. Şimdi, bölge toplantıları başlamalı, top lantılara bölgenin bütün il ve ilçe başkan ları, seçilmiş belediye başkanları ve il ge nel meclisi üyeleri katılmalıdır. Bölge top lantılarında, o bölgenin sorunları görüşül melidir. Haziran 2011 seçimlerine böyle hazırla nılır. CHP önündeki engelleri aşmalı, bari yerleri kaldırmalıdır. CHP halkla arasındaki duvarları yıkma lıdır. Abant toplantısı olumlu bir başlangıçtır. Referandum Değerlendirme, 21, 22, 23 Eylül Cumhuriyet. CHP nin Yeni Çalışma Sistemi Alev COŞKUN Abant toplantısına milletvekillerinin çoğunluğunun katılması, herkesin söz alarak özgürce konuşması, çok önemli bir adımdır. Şimdi, bölge toplantıları başlamalı, toplantılara bölgenin bütün il ve ilçe başkanları, seçilmiş belediye başkanları ve il genel meclisi üyeleri katılmalıdır. Bölge toplantılarında, o bölgenin sorunları görüşülmelidir. 1 3 Ekim Çarşamba, yani bugün Ankara nın başkent oluşunun 87. yıldönümünü kutluyoruz. Türkiye mize kutlu olsun. 1. Dünya Savaşı 1918 de sona ermiş, ancak devletler imparatorluklar kurmuş, çağlar kapatıpaçmış bir ulusun yok edilmekte olunduğu günler yaşanmaktaydı... Büyük bir geleneğin mirasçısı kuşakları hep var etmeyi bilen Türk toplumu, kendi kültüründen, özünden gelen kalkışmasını, yine bir tarihi öndere inanarak yapabilmiştir. Son Türk devletinin önderi ATATÜRK de tarihin derinliklerinden böyle çıkagelmiştir. Milletin azim ve kararına dayandırmaya çalıştığı projesini gerçekleştirmek için Anadolu insanına olan güvenle yollara düşmüştür. Karkış demeden İstanbul, Samsun, Amasya, Erzurum, Sivas güzerg hında oluşturduğu büyük örgütlenmeyi, Dikmen sırtlarından Ankara ya girişte karşılaştığı, çok önemli ve anlamlı günlerde düzülen ve bir Ankara geleneği olan Büyük Seğmen alayının Kızılca Günü ile taçlandırmıştır. Kızılca Gün, halkın büyük bir özgüvenle galeyana gelmesi, gözünün dönmesi ve kalkışmasıdır. O günden sonra Ankara, örgütlenme ve mücadele merkezi olmuştur. Amasya Genelgesi Anadolu halkına güvenen Gazi, sadece yeni bir yurt oluşturmakla kalmamış, tarihten gelen aksaklıklara da çözüm bulmuştur. 22 Haziran 1919 tarihli Amasya Genelgesi nden başlayıp 6 ilkesinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasası na girmesini sağladığı 5 Şubat 1937 tarihine kadar süren 18 yıllık zaman diliminde oluşturduğu Türk Devrimi ni, çağlar ötesine ulaşacak derinliklere nüfuz ettirmiştir. Bir toplum durağanlıktan, uyutulmuşluktan, çaresizlikten, yoksulluktan, kısa bir zaman diliminde modern yaşama aktarılabilmişse, bu büyük bir devrim ve gerçekleşmiş bir çağdaşlık projesidir. Güçlü irade Ankara ile Atatürk arasında oluşan büyük aşk, devrimine temellik etmiştir. Atatürk kurduğu Türkiye nin başkentini 13 Ekim 1923 günü Ankara olarak belirlemiştir. Bu büyük ve güçlü irade, 27 bin nüfuslu bir kenti, başkent yapabilecek kadar devrimciydi. Lider olmak, öyle bir özgüven, cesaret, öngörü gerektirirdi. Bugün, Ankara nın Türkiye, Türkiye nin de Ankara olduğu gündür. Öyle munis bir halkı olan Ankara ya bu onursal bahşediş, Anadolu nun 81 kentinin hiçbirinde kıskançlık yaratmadığı gibi, kurucusunun inancına uygun olarak Ankaralılarda da abartılı bir övünç nedeni olmamıştır. Ankara nın temiz insanları, Ankara yı Türk halkının ortak kenti olarak yaşamayı bilmişlerdir. Türkiyemizin bütün insanları, Ankara nın başkentliğini büyük bir memnuniyetle kabul etmiş ve içselleştirmişlerdir. Bu, büyük devrimcinin öngörülemez sezgisi ve öngörüsünün sonucudur. Atatürk ün Ankara yı başkent yapma kararı; tüm Türkiye ye ait bir onurdur ve Ankaralılar bu onursal armağanı, sessizce ve derinden yaşarlar. Hayatın akışı için Visavisa.com.tr Visa Electron kartınızla 10 TL lik alışveriş yapın, 500 kişi arasına girin, 1000 TL değerinde Visa hediye kartı kazanın. Katılım Koşulları: 1. Visa Çekiliş Kampanyası, Visa Europe Service Inc. adına T.S.M. Danışmanlık Organizasyon ve Pazarlama .Ş. tarafından 01.10.201031.10.2010 tarihleri arasında Milli Piyango İdaresi nin 15.09.2010 tarihli B.0 7.1.MPİ.0.13.00.02401.02.9922028192 no lu izniyle düzenlenmektedir. 2. 01.10.201031.10.2010 tarihleri arasında kampanyaya katılma taahhüdü veren bankalardan nadolu Bank, lbaraka Türk Katılım Bankası .Ş., sya Katılım Bankası .Ş., TFKB Türkiye Finans Katılım Bankası , Denizbank .Ş., Finansbank .Ş., Fortis Bank .Ş., HSBC Bank .Ş., ING Bank .Ş., Kuveyt Türk Katılım Bankası .Ş., Şekerbank T. .Ş., TC Ziraat Bankası, Tekstil Bank .Ş., Türk Ekonomi Bankası .Ş., Türkiye Garanti Bankası .Ş., Türkiye Halk Bankası .Ş., Türkiye İş Bankası .Ş., Türkiye Vakıflar Bankası T. .O., Yapı ve Kredi Bankası .Ş. den alınmış Visa Electron kartları ile tek seferde 10 TL ve katları tutarındaki her 10 TL bir çekiliş hakkı yurtiçi, yurtdışı alışveriş yapan bireysel ve ticari müşterilerine tek seferde her 10 TL lik alışverişleri için bir çekiliş hakkı verilecektir. Yurtdışı harcamalar alışveriş yapılan tarihte bankaların döviz satış kurundan TL ye çevrilecek ve tek seferde 10 TL ve katları için hak ettikleri kadar katılım hakkı verilecektir. 3. Yapılacak çekilişle; 500 kişiye 1.000 TL değerinde Visa Banka Kartı hediye edilecektir. Hediye kartları kesinlikle nakit çekimlerde kullanılamaz, misli ürün alınamaz, döviz bürolarında, kuyumcularda, tekel ürünlerinin alımında kullanılamaz. Banka kartları 10.01.201110.09.2011 tarihleri arasında ürün alışverişi karşılığı kullanılabilir nitelikte olacaktır. 4. Çekiliş 26.11.2010 tarihinde Korukent Bo ling Salonu Levazım Mahallesi, Korukent Sitesi Zincirlikuyuİstanbul adresinde saat 12:00 de noter huzurunda kura sonucu gerçekleştirilecektir. Çekilişte toplam, 500 asil 150 yedek talihli belirlenecektir. 5. Kazanan katılımcıların isimleri 03.12.2010 tarihinde kşam Gazetesi nde duyurulacaktır. 6. sıl ve yedek talihlilere posta kanalıyla tebligat yapılacaktır. sıl talihliler için son başvuru tarihi 18.12.2010, yedek talihliler için son başvuru tarihi 02.01.2011 dir. 7. Çekilişe katılanlar birden fazla hediye kazanamazlar. 8. Hediyeler, değiştirilemez ve nakte çevrilemez. 9. rmağanın teslimi sırasında doğacak olan ÖTV ve KDV hariç vergi, harç ve masraflar kazanan talihliye aittir. 10. 18 yaşından küçükler, Visa Europe İstanbul Ofisi, TSM Danışmanlık, Organizasyon ve Pazarlama .Ş. çalışanları çekilişe katılamazlar, katılsalar dahi ödül alamazlar. Visa Electron kartınızla hesabınızdan doğrudan ödeme yapın, kazanın! Ankara nın Başkent Yapılması, Atatürk Devriminin Simgesidir Rasim AKKAYA Eğitim Müfettişi Ankara ile Atatürk arasında oluşan büyük aşk, devrimine temellik etmiştir. Atatürk kurduğu Türkiye nin başkentini 13 Ekim 1923 günü Ankara olarak belirlemiştir. Bu büyük ve güçlü irade, 27 bin nüfuslu bir kenti, başkent yapabilecek kadar devrimciydi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle