Katalog
                    Yayınlar
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Yıllar
                    
                    - 2025
 - 2024
 - 2023
 - 2022
 - 2021
 - 2020
 - 2019
 - 2018
 - 2017
 - 2016
 - 2015
 - 2014
 - 2013
 - 2012
 - 2011
 - 2010
 - 2009
 - 2008
 - 2007
 - 2006
 - 2005
 - 2004
 - 2003
 - 2002
 - 2001
 - 2000
 - 1999
 - 1998
 - 1997
 - 1996
 - 1995
 - 1994
 - 1993
 - 1992
 - 1991
 - 1990
 - 1989
 - 1988
 - 1987
 - 1986
 - 1985
 - 1984
 - 1983
 - 1982
 - 1981
 - 1980
 - 1979
 - 1978
 - 1977
 - 1976
 - 1975
 - 1974
 - 1973
 - 1972
 - 1971
 - 1970
 - 1969
 - 1968
 - 1967
 - 1966
 - 1965
 - 1964
 - 1963
 - 1962
 - 1961
 - 1960
 - 1959
 - 1958
 - 1957
 - 1956
 - 1955
 - 1954
 - 1953
 - 1952
 - 1951
 - 1950
 - 1949
 - 1948
 - 1947
 - 1946
 - 1945
 - 1944
 - 1943
 - 1942
 - 1941
 - 1940
 - 1939
 - 1938
 - 1937
 - 1936
 - 1935
 - 1934
 - 1933
 - 1932
 - 1931
 - 1930
 
                    Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
                    Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
                    Sayfayı Satın Almak İstiyorum
                
            
                CMYB  C M Y B  SAYFA CUMHUR YET 13 EK M 2010 ÇARŞAMBA  2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER  AÇI  MÜMTAZ SOYSAL  Feyizler  FRANSA NIN Dışişleri ve Avrupa İşleri Bakanı  Bernard Kouchner iki günlüğüne geldi,  Ankara daki Charles de Gaulle Lisesi ile Fransız  Kültür Merkezi nin yeni binalarını açtı. Tabii, resmi  temaslar da oldu ama, önemli olan Fransa nın dil  ve düşünce bayrağını Türkiye de bir kez daha  dalgalandırmaktı.  İyi ki öyle yapıldı. Çünkü çağdaşlamayı  Batılılaşmak olarak alan bizim toplum bir tek Batılı  kültürün mutlak etkisi altında kalmamak için  zaman zaman çeşitlemelere gitmek ve akıllıca  sentezlere varmak zorundadır.  Yoksa Fransa modeliyle başlayıp Tatlısu  Frenklerinin de etkisiyle alaturkalıktan  alafrangalığa geçişin ardından Alman ve Amerikan  etkileriyle ortaya çıkan sonuç, drajeleştirilsin diye  Batı çikolatasıyla kaplanan ve yine de kolay  sindirilemeyen yarım yamalak bir İslami otoriterlik  olarak kalabilir.  Ama, yarım yamalak kültürlü toplumlar kolaylıkla  her yana çekilebilirler.  Emre Kongar, toplumbilimci olarak, dünkü  gazetede bu çekilişin siyasal adını koydu bile:   Resmen totaliter faşizme geçiyoruz.  Evet, bütün  belirtiler, resmi olmayan ve hatta  sivil toplum  girişimi  gibiymiş gibi sunulan yönleriyle bile bu  tarz bir geçişi gösteriyor.  Ama, hangi modele göre?  Sosyal bilimciler çeşitli örneklere bakıp model  oluşturmadan duramazlar. Elbet hiçbir toplumun  işleri ve sorunları başka bir toplumunkilere tıpatıp  uymaz ve benzetmeler bazı yanılmalara yol açar.  Ama yine de model aramak ve model oluşturmak,  düşüncelere belirli bir disiplin ve berraklık getirir.  Son yılların Türkiye sinde olup bitenlerin etkisi,  başlangıçlar, yaklaşımlar, inançlar, duygular ve  tipler bakımından daha çok Mussolini İtalya sıyla  başlayıp Franco İspanya sı ve Salazar  Portekiz inin Latin toplumlarını akla getiriyor.  Peki, o toplumların totaliter faşistliğe yönelişinde  Katolikliğin ve başındakinin oynadığı role benzer  nitelikler İslamın hangi mezhebinde ve hangi  insanında bulunabilir? İlk bakışta, o kadar çok fark  var ki, böyle bir koşutluk aramak abes gözükebilir.  Yine de bir cemaatin yeryüzündeki en  beklenmedik köşelere uzanan yaygınlığını,  ekonomi ve finans kurumlarındaki gücünü, Jezüit   Cizvit  eğitim ağlarını bile geride bırakan  sistematiğini düşününce, benzerlikler kurmadan  edemiyor insan. Kişiye gelince, şimdiki etkisi tek  ülkeyle sınırlı gözükse de, en güçlü devletin  kanatları altında yaşaması ve Vatikan da kabul  görmüş olması, dünya çapında bazı hesapları da  akla getirmiyor mu?  Her ne ise, Fransızca, Almanca, İngilizce bir  yana, başkalarının deneyimlerinden  yararlanmak ve Latin toplumlar gibi sonuçta  totaliterlikten demokrasiye dönebilmeyi öğrenmek  için İtalyanca, İspanyolca, Portekizceye merak  sarmak ve biraz da o toplumlardan feyiz almak  fena olmayacak galiba.  mumtazsoysal@gmail.com  PENCERE  Üşütükler...  5 inci Murat 1876 yılında 93 gün padişahlık  yapmış ilginç bir sultandır. İyi öğretim  görmüştü, Fransızca, fen, piyano dersleri  almıştı, besteler yapardı, ancak içkiyi çok  severdi, ayık dolaşmazdı.  30 Mayıs 1876 günü İstanbul a yağmur  yağıyordu.  Abdülaziz cinnet getirdiği gerekçesiyle  tahttan indirilmişti. Hüseyin Avni Paşa  Dolmabahçe Sarayı nın veliaht dairesinde kalan  Murat ı almak için geldi.  Sultan yine zilzurnaydı.  Topkapı Sarayı na gideceklerdi; Murat  kapıdan çıkıp süngülü askerleri görünce  bozuldu; faytona bindiklerinde serasker  tabancasını çıkarıp güvenlik için yeni padişaha  verince bizimki işkillendi; hep birlikte Sirkeci ye  geçmek için kayığa binilince Murat ın evhamı  arttı; sağanak halinde yağan yağmur altında  rıhtıma çıkarılması kuşkularını körükledi, o  günden sonra büsbütün fıttırdı.  5 inci Murat tahta oturunca kafayı tam yedi;  sarayın merdivenlerinden çıkarken birdenbire  inmeye başlıyor, huzura çıkan vükelayı  kucaklayıp öpüyor; ata ters biniyordu. Bir gün  Yıldız Sarayı bahçesinde dolaşırken  Ben  padişahlık istemiyorum  deyip kendisini  cuppadak havuzun sularına atmıştı.  Viyana Elçisi Arif Paşa ya yazıldı, ünlü bir  Avusturyalı hekim İstanbul a çağrıldı. Doktor,  Padişah ı evire çevire inceledi, sonra çevresine  dönüp dedi ki:   Eğer hasta herhangi bir kişi olsa, Viyana ya  götürüp tedavi eder altı ayda iyileştirirdik; ama,  padişah olduğundan iyileşmesi olanaksız.  Koltukta oturan kişi üşüttü mü, iflah olması  kolay değildir.  O sırada anayasa eyleminin başını çeken  Mithat Paşa ve arkadaşları düşünüyorlardı;  Kafadan çatlak bir padişahla meşrutiyetin ilanı  münasip değildi. 1293 te  1876  tahttan  indirildi; bu olayı simgeleyen bir de tarih  düşürüldü:   Doksan üçte doksan üç gün padişahı mülk  olup  Göçtü matemg hına Sultan Murat na murat.   Ancak Murat tahttan indirilir indirilmez iyileşti,  Çırağan Sarayı nda kafayı çekip besteler  yapıyor, torunlarına ders vererek vakit  geçiriyordu. Mithat Paşa anayasal düzen  peşindeydi, Rüştü Paşa da anayasa davasının  peşindeki Mithat Paşa dan yakınırdı:   Paşamız  Mithat Paşa  akılsızın biri; acele  kaleme aldığı o kanun önce kendi başını  yiyecek...  Rüştü Paşa nın dediği çıktı.  5 inci Murat 1904 e kadar keyfinde zevkince  yaşadı; aklı bir gider bir gelirdi.  İkide bir sorardı:   Millete özgürlük verildi mi, ben halkıma  özgürlük isterim...  Murat bugünlere kadar yaşasaydı, millete  h l  özgürlük verilmediğini görecekti; ancak  soruyu hangi halinde sorduğu bilinmiyor; aklı  başındayken mi özgürlükten söz açıyordu?..  Yoksa fıttırdığı zaman mı?..  1876 dan bugüne 130 yılı aşkın bir zaman  geçti, kimi fıttırıklar bugün de özgürlükten söz  açıyorlar...  Abdurrahman Şeref demiş ki:    Ben 1876 da Anayasa ilan edildiği zaman  Türkiye nin İngiltere gibi olduğunu sanmıştım.   Kafaya bak sen!..   14 Kasım 1998 tarihli yazısıdır   S  iyasi partiler, demokratik siyasal  yaşamın vazgeçilmez kurumla  rıdır. Çağdaş demokrasinin ge  lişmesi, siyasi partileri demok  rasinin düzenli işleyişinin ol  mazsa olmaz zorunlu kurumları haline ge  tirmiştir.  Günümüz çağdaş demokrasileri siyaset bi  limcilerin belirttiği gibi aslında partiler de  mokrasisidir.  Demokrasilerde siyasal partiler, bir ba  kıma toplumsal gelişmeleri ve toplumsal ta  lepleri parlamentoya taşıyan iletişim me  kanizmalarıdır. Çağdaş demokrasiler, bir  biriyle çatışan ekonomik ve toplumsal çı  karları siyasal partiler kanalıyla örgütleye  rek uzlaştırma yoluna gitmiştir.  Türkiye de siyasal partiler, merkez or  ganları, her il ve her ilçede oluşan yönetim  kurulları ve oralardan beldelere kadar uza  nan örgüt yapısıyla halk kitlelerine ve top  lumda en uzak noktalara kadar uzanan bir  ağ, bir örgüt sistemine sahiptiler.  Cumhuriyetin kuruluşunu ve Aydınlanma  Devrimlerini gerçekleştirmiş olan CHP,  yukarıda belirtilen bu niteliklere her parti  den çok sahiptir ve Türkiye de en ücra köy  de bile temsilcisi olan etkin bir örgüt yapı  sına sahiptir.  CHP de gençlik kollarından başlayarak  merkez yönetim kurulu üyeliğine kadar her  kademede çalışmış, böylesi bir geçmişe sa  hip bir kişi olarak CHP nin bu nitelikleri  nin tanığıyım.  CHP 1960 öncesi, merkezden köye, en alt  birime kadar çok etkin bir çalışma ağına sa  hipti. 1960 tan sonra bu çalışma etkinliği gi  derek zayıfladı.  Partinin temel politikalarını  tabana taşımak  Ecevit önderliğindeki, demokratik sol ha  reket 1970  1980 döneminde CHP yi halk  kitleleriyle, Anadolu daki en ufak toplum  birimleriyle bire bir iletişim ve temas kuran  bir düzeye getirdi.  Sürekli çalışan il ve ilçe örgütleri, ona bağ  lı etkin ve çalışkan kadın ve gençlik kolla  rı bu sistemin temel nitelikleriydi.  İller, ilçeler sürekli bir çalışma disiplini  içeresinde, partinin temel politikalarını ta  bana taşırlardı. Çevreden merkeze hareket  ve çalışma temel stratejiyi oluşturuyordu.  Bunun anlamı, Anadolu ve Trakya da il  çeler çalışmalarında, köyden beldelere,  oradan ilçe merkezine; metropollerde va  roşlardan kent merkezine doğru çalışma  yöntemi ve stratejisi izlenirdi.  Yılda en az iki kez bütün il başkanlarının  katıldığı küçük kurultay; ayrıca sık sık ge  nel merkezin eşgüdüm ve yönetimini sağ  ladığı bölge toplantıları yapılırdı.  Üç dört  ilden oluşan küçük bölge toplantıları.   CHP kadrolarını altüst ettiler  Karşıdevrimci 1980 darbesi, bu sistemi al  tüst etti. 1980 de çok güçlenen CHP, 1981 de  seçim yapılabilseydi tek başına iktidara ge  lecekti... 1980 karşıdevriminin önemli bir ne  deni de CHP nin tek başına iktidarını en  gellemekti. Zaten hemen CHP yi kapattılar,  aydınları zindanlara tıktılar, yetişmiş CHP  kadrolarını altüst edip dağıttılar.  2002 yılında kurulan AKP, aslında  CHP nin 1980 öncesi yaptığı bu çalışma  modelini ve siyaset stratejisini uyguluyor.  İlçe yönetimleri, mahallelere, en alt bi  rimlere gidiyor. Metropol kentlerde il ve il  çe yönetimleri varoşları hiç ihmal etmiyor.  İletişim teknolojileri en üst düzeyde kulla  nılıyor.  Ama CHP özellikle son on yıldır, bu ça  lışma sistemini unutmuştu. Baykal yöneti  minde, milletvekilleriyle kurulan diyalog her  salı günü yapılan Meclis grubu toplantıla  rında genel başkanın yaptığı sunuş konuş  ması ve sonrasında grubun dağılması biçi  minde yinelenip gidiyordu. Milletvekilleriyle  iç içe ve içtenlikle konuşulan, bir hafta so  nu kampı, bütün il başkanlarının katıldığı bir  küçük kurultay, bütün belediye başkanlarının  katıldığı bir yerel yönetimler toplantısına  adeta hasret kalınmıştı.  Ama bütün bu saydıklarımızı AKP 2002  yılından beri düzenli olarak yapmaktadır.  İşte geçen hafta sonu gerçekleştirilen  Abant toplantısı CHP nin kendi niteliklerine,  kendi çalışma yöntemlerine bir bakıma  geri dönüşünü simgeliyor.  Cumhuriyetin  Parlamento Kulisi  sü  tununda Ankara bürosundaki arkadaşlarımız  Abant toplantısına güzel bir ad bulmuşlar:   CHP sosyalleşiyor.   Referandum sonuçlarını değerlendirdiğim  yazımda, partilerin seçim başarılarında rol  oynayan faktörleri temel olarak belirtmiş  tim     yinelemek isterim:  Partilerin seçimlerde başarılı olmaları  için:  1. Tutarlı bir program ve ülke politikası,  bu politikaya uyumlu tutarlı siyasi strateji  ve taktikler...  2. Parti liderlerinin programlı, etkin ça  lışması  mitingler, TV konuşmaları vs.   3. Örgütün kesintisiz çalışması, il ve ilçe  bazında, sivil örgütlerle, basın kuruluşlarıyla,  halkla sürekli ve bire bir ilişki kurulması.  4. Örgütün yarın seçim olacakmış gibi  sandık başı çalışmasına hazır olması, seçim  konusunda eğitilmiş  sadık  bir teşkilat  oluşturulması.  5. Bütün bunların oluşması için genel mer  kezin gerek milletvekilleri, gerek örgütle sü  rekli iletişim içerisinde olması.  İşte Abant toplantısı yukarıda sayılan  çalışma sisteminin yaratılması yönünde  yıllardır beklenen ilk ve somut adımdır.  Bu toplantı, CHP de genel başkan deği  şiminden sonra merkezle örgütler arasındaki  iletişimin önemli bir örneğidir.  CHP toplumsal konulara kuşkusuz sırt çe  viremez. Ama bir sosyal demokrat parti ola  rak CHP büyük enerjisini gelir dağılımın  daki adaletsizliğe, işsizliğe, emek sömürü  süne, tarım kesimindeki adaletsizliklere, hu  kuk düzenindeki çarpıklıklara, ülkenin çok  büyük çoğunluğunun yasadışı dinlemeler al  tında kalmasına, parasız eğitim için demok  ratik haklarını kullanan gençlere karşı oran  tısız güç kullanılarak yaka paça tutukevine  götürülmelerine, seçim barajının düşürül  mesine, dokunulmazlıkların kaldırılmasına,  yolsuzluklara, hırsızlıklara, soygun ve ta  lana çevirmelidir. Yeni genel başkanın re  ferandum konuşmaları dikkatle incelenirse  bu nitelikler bolca görülebilir. Bu da önem  li bir değişimdir.  Abant toplantısına milletvekillerinin ço  ğunluğunun katılması, herkesin söz alarak  özgürce konuşması çok önemli bir adımdır.  Şimdi, bölge toplantıları başlamalı, top  lantılara bölgenin bütün il ve ilçe başkan  ları, seçilmiş belediye başkanları ve il ge  nel meclisi üyeleri katılmalıdır. Bölge top  lantılarında, o bölgenin sorunları görüşül  melidir.  Haziran 2011 seçimlerine böyle hazırla  nılır. CHP önündeki engelleri aşmalı, bari  yerleri kaldırmalıdır.  CHP halkla arasındaki duvarları yıkma  lıdır. Abant toplantısı olumlu bir başlangıçtır.      Referandum Değerlendirme,  21, 22,  23 Eylül  Cumhuriyet.  CHP nin Yeni Çalışma Sistemi  Alev COŞKUN  Abant toplantısına milletvekillerinin çoğunluğunun katılması, herkesin söz  alarak özgürce konuşması, çok önemli bir adımdır. Şimdi, bölge  toplantıları başlamalı, toplantılara bölgenin bütün il ve ilçe başkanları,  seçilmiş belediye başkanları ve il genel meclisi üyeleri katılmalıdır. Bölge  toplantılarında, o bölgenin sorunları görüşülmelidir.  1  3 Ekim Çarşamba, yani  bugün Ankara nın başkent  oluşunun 87. yıldönümünü  kutluyoruz. Türkiye mize kutlu  olsun.  1. Dünya Savaşı 1918 de sona  ermiş, ancak devletler  imparatorluklar kurmuş, çağlar  kapatıpaçmış bir ulusun yok  edilmekte olunduğu günler  yaşanmaktaydı...  Büyük bir geleneğin mirasçısı  kuşakları hep var etmeyi bilen  Türk toplumu, kendi kültüründen,  özünden gelen kalkışmasını, yine  bir tarihi öndere inanarak  yapabilmiştir. Son Türk  devletinin önderi ATATÜRK de  tarihin derinliklerinden böyle  çıkagelmiştir.  Milletin azim ve kararına  dayandırmaya çalıştığı  projesini gerçekleştirmek için  Anadolu insanına olan güvenle  yollara düşmüştür. Karkış  demeden İstanbul, Samsun,  Amasya, Erzurum, Sivas  güzerg hında oluşturduğu büyük  örgütlenmeyi, Dikmen  sırtlarından Ankara ya girişte  karşılaştığı, çok önemli ve  anlamlı günlerde düzülen ve bir  Ankara geleneği olan Büyük  Seğmen alayının Kızılca  Günü ile taçlandırmıştır. Kızılca  Gün, halkın büyük bir  özgüvenle galeyana gelmesi,  gözünün dönmesi ve  kalkışmasıdır. O günden sonra  Ankara, örgütlenme ve mücadele  merkezi olmuştur.  Amasya Genelgesi  Anadolu halkına güvenen Gazi,  sadece yeni bir yurt oluşturmakla  kalmamış, tarihten gelen  aksaklıklara da çözüm bulmuştur.  22 Haziran 1919 tarihli Amasya  Genelgesi nden başlayıp 6  ilkesinin Türkiye Cumhuriyeti  Anayasası na girmesini sağladığı  5 Şubat 1937 tarihine kadar  süren 18 yıllık zaman diliminde  oluşturduğu Türk Devrimi ni,  çağlar ötesine ulaşacak  derinliklere nüfuz ettirmiştir. Bir  toplum durağanlıktan,  uyutulmuşluktan, çaresizlikten,  yoksulluktan, kısa bir zaman  diliminde modern yaşama  aktarılabilmişse, bu büyük bir  devrim ve gerçekleşmiş bir  çağdaşlık projesidir.  Güçlü irade  Ankara ile Atatürk arasında  oluşan büyük aşk, devrimine  temellik etmiştir. Atatürk kurduğu  Türkiye nin başkentini 13 Ekim  1923 günü Ankara olarak  belirlemiştir. Bu büyük ve güçlü  irade, 27 bin nüfuslu bir kenti,  başkent yapabilecek kadar  devrimciydi.  Lider olmak, öyle bir özgüven,  cesaret, öngörü gerektirirdi.  Bugün, Ankara nın Türkiye,  Türkiye nin de Ankara olduğu  gündür. Öyle munis bir halkı olan  Ankara ya bu onursal bahşediş,  Anadolu nun 81 kentinin  hiçbirinde kıskançlık yaratmadığı  gibi, kurucusunun inancına  uygun olarak Ankaralılarda da  abartılı bir övünç nedeni  olmamıştır. Ankara nın temiz  insanları, Ankara yı Türk halkının  ortak kenti olarak yaşamayı  bilmişlerdir. Türkiyemizin bütün  insanları, Ankara nın başkentliğini  büyük bir memnuniyetle kabul  etmiş ve içselleştirmişlerdir. Bu,  büyük devrimcinin öngörülemez  sezgisi ve öngörüsünün  sonucudur.  Atatürk ün Ankara yı başkent  yapma kararı; tüm Türkiye ye ait  bir onurdur ve Ankaralılar bu  onursal armağanı, sessizce ve  derinden yaşarlar.  Hayatın akışı için Visavisa.com.tr  Visa Electron kartınızla 10 TL lik alışveriş yapın,  500 kişi arasına girin, 1000 TL değerinde  Visa hediye kartı kazanın.  Katılım Koşulları: 1. Visa Çekiliş Kampanyası, Visa Europe Service Inc. adına T.S.M. Danışmanlık Organizasyon ve Pazarlama .Ş. tarafından 01.10.201031.10.2010 tarihleri arasında Milli Piyango İdaresi nin 15.09.2010 tarihli B.0  7.1.MPİ.0.13.00.02401.02.9922028192 no lu izniyle düzenlenmektedir. 2. 01.10.201031.10.2010 tarihleri arasında kampanyaya katılma taahhüdü veren bankalardan nadolu Bank, lbaraka Türk Katılım Bankası .Ş., sya  Katılım Bankası .Ş., TFKB  Türkiye Finans Katılım Bankası , Denizbank .Ş., Finansbank .Ş., Fortis Bank .Ş., HSBC Bank .Ş., ING Bank .Ş., Kuveyt Türk Katılım Bankası .Ş., Şekerbank T. .Ş., TC Ziraat Bankası, Tekstil Bank .Ş.,  Türk Ekonomi Bankası .Ş., Türkiye Garanti Bankası .Ş., Türkiye Halk Bankası .Ş., Türkiye İş Bankası .Ş., Türkiye Vakıflar Bankası T. .O., Yapı ve Kredi Bankası .Ş. den alınmış Visa Electron kartları ile tek seferde 10 TL ve katları  tutarındaki  her 10 TL bir çekiliş hakkı  yurtiçi, yurtdışı alışveriş yapan bireysel ve ticari müşterilerine tek seferde her 10 TL lik alışverişleri için bir çekiliş hakkı verilecektir. Yurtdışı harcamalar alışveriş yapılan tarihte bankaların döviz  satış kurundan TL ye çevrilecek ve tek seferde 10 TL ve katları için hak ettikleri kadar katılım hakkı verilecektir. 3. Yapılacak çekilişle; 500 kişiye 1.000 TL değerinde Visa Banka Kartı hediye edilecektir. Hediye kartları kesinlikle nakit  çekimlerde kullanılamaz, misli ürün alınamaz, döviz bürolarında, kuyumcularda, tekel ürünlerinin alımında kullanılamaz. Banka kartları 10.01.201110.09.2011 tarihleri arasında ürün alışverişi karşılığı kullanılabilir nitelikte olacaktır.  4. Çekiliş 26.11.2010 tarihinde Korukent Bo ling Salonu  Levazım Mahallesi, Korukent Sitesi Zincirlikuyuİstanbul adresinde saat 12:00 de noter huzurunda kura sonucu gerçekleştirilecektir. Çekilişte toplam, 500 asil 150 yedek  talihli belirlenecektir. 5. Kazanan katılımcıların isimleri 03.12.2010 tarihinde kşam Gazetesi nde duyurulacaktır. 6. sıl ve yedek talihlilere posta kanalıyla tebligat yapılacaktır. sıl talihliler için son başvuru tarihi 18.12.2010, yedek  talihliler için son başvuru tarihi 02.01.2011 dir. 7. Çekilişe katılanlar birden fazla hediye kazanamazlar. 8. Hediyeler, değiştirilemez ve nakte çevrilemez. 9. rmağanın teslimi sırasında doğacak olan ÖTV ve KDV hariç vergi, harç ve  masraflar kazanan talihliye aittir. 10. 18 yaşından küçükler, Visa Europe İstanbul Ofisi, TSM Danışmanlık, Organizasyon ve Pazarlama .Ş. çalışanları çekilişe katılamazlar, katılsalar dahi ödül alamazlar.  Visa Electron kartınızla  hesabınızdan doğrudan  ödeme yapın, kazanın!  Ankara nın Başkent Yapılması,  Atatürk Devriminin Simgesidir  Rasim AKKAYA Eğitim Müfettişi  Ankara ile Atatürk arasında oluşan büyük aşk, devrimine temellik  etmiştir. Atatürk kurduğu Türkiye nin başkentini 13 Ekim 1923  günü Ankara olarak belirlemiştir. Bu büyük ve güçlü irade, 27 bin  nüfuslu bir kenti, başkent yapabilecek kadar devrimciydi.
            
    
