16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 EK M 2010 PAZARTES CUMHUR YET SAYFA KÜLTÜR [email protected] CMYB C M Y B ARI DÜŞÜNCE HULKİ AKTUNÇ Mine Hanım a Merhaba Yazısı Karanlık sabahları seven var mıdır? Yok, burada siyasal bir gönderme yapıyor değilim. Bildiğimiz 10 Ekim Pazar sabahı. Kış gibi. Gökyüzü kapanık. Yataktan dışarısı buz, soğuk, saat 06.45. Karanlığa karşı kalkıyoruz. Vallahi siyasal gönderme değil. Semra mı, ben mi; kim erken kalkarsa çayı o demliyor, kahvaltıyı o hazırlıyor bizim evde. Bu pazar sabahında şımarma hakkım var: Semra haftada bir cicipapa yapıyor pazarları. Cicipapa pişerken bu yazıyı yazmaya başlıyorum. Dün akşam Varlık dergisi gelmişti Ekim 2010 sayısı . Ben bu dergiyi 50 yıldır izliyorum. Evet, 11 yaşımdan beri izlemekteyim. Benim böyle bir başka dergim yok. Dergi de 50 yıllık okurları için birtakım iyilikler düşünmemeli mi? Biraz önce Cumhuriyet geldi. Mine G. Kırıkkanat, köşe yazılarına başladı. Hoş geldiniz Mine Hanım. Şu karanlık sabaha bir gülümseme getirdiniz. Yazınızı büyük bir keyifle okudum. Cumhuriyet in kadın silahşoru 20 yıl sonra hoş geldi. Bana en sert yazıda bile sevecenlik nedir, onu öğreterek hoş geldi. Yerim dar, Yirmi Yıl Sonra yazısını tümüyle alıntılayacak durumum yok. Defalarca okunacak güzellikte. Dünkü sayımıza bakın. Cicipapa pişti. Karanlık sabah ışımaya başladı. Kahvaltı ederken, Semra RÖVEŞATA dedi Mine Hanım ın yazılarının ana başlığı, en zarif gollerin adı değil mi? Bu da o golleri bekletecek. Semra, Mine Hanım ı bir cicipapaya bekler. Varlık ta bir başka hoş geldin İbrahim Yıldırım, Rasih Güran ı ağırlıyor. Bir intihar böyle 1001 teyel anlatılabilir mi? Tahir Abacı nın yazısı, karanlığa karşı birebir. Semih Poroy, karikatürde dünya ustası, Cumhuriyet te olduğu gibi Varlık ta da döktürüyor . Hasan Bülent Kahraman! Daha da uzun yazmalı. Ziya Hurşit çözümlemesi, çok önemli. Mustafa Şerif Onaran, şu feci şiir yıllıkları konusunu çok aydınlık irdeliyor. Haydar Ergülen in Sezai Karakoç yazısı. Ellerine sağlık dedirtiyor. Bir şair, bir usta şairi böyle irdeler, böyle çözümler mi? Siyasal eleştirimi saklı mı tutayım? Onur Caymaz İyi şairlerden biri! Nar, kırmızıyla yanıtlıyor bizi. Erendiz Atasü, Tahsin Yücel in Sonuncu sunu değerlendiriyor. Usta konusunda, ustaca bir yazı. Çok lezzetli. Varlık için yerim dar, yenim dar. Değinmem gereken ne adlar, ne işler vardı, dilerim gelecek yazılara. Kitaplık dergisinde de Ekim 2010 hoş geldin Mehmet Müfit. Şiirimize İstanbul un Ağır Sultanları diyerekten hoş gelmişti. Endemik bir şair. İdi. Sonra kayboldu. Kayboldu. Cicos! Derken, bin yıl sonra sıkıntılardan geliyorum hanım kızım, açmazlardan, diye başlamış Tüccar şiirine. İyice hoş gelmiş. Onun şiirini her ay bekleyeceğim. Söyleyeceklerim yok mu? Var. Medrese de, nargile ile. Gökyüzü aydınlanıyor. Karanlık defolup gidiyor. Elbette politik mecaz değil! Sevgili okurum, Yemekleri bilmem ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi var demiştir benim c nım ustam Cemal Süreya Öyledir. İşte, bu sabahtan belli. Karanlık, yıkıldı gitti. Semra Hanım, yarın kahvaltı hazırlama sırası bende Sağlık, şu aydınlık, şu yoksullar aşı cicipapa için. Bu yazım da bitti. [email protected] A lman romantik akımının en önem li isimlerinden biri olan Hölderlin, Sofokles in Antigone sini çevi rirken çok ilginç bir saptamadan yola çıkar: Ona göre, Sofokles in üslubu metnin arka pla nını oluşturan mitolojiye göre çok inceltilmiş, yumuşatılmış bir havadadır. Yazınsal ölçülere uydurulmuş o rafine kelimelerin gerisinde çok daha şiddet yüklü, ilkel, arkaik bir insan man zarası gizlenmektedir. Çevirmen olarak, met nin dış kabuğunu kırıp alttaki magmayı, lav ları ortaya çıkarmayı amaçladığını belirtir ve Sofokles dilinin etimolojik köklerine inerek metni yeniden yazmaya girişir. SÖZ ÜN EROZYONU Hölderlin in bu yaklaşımı, söz ün niteli ğindeki değişimin farkındalığı bakımından ba na çok çarpıcı geliyor. Antik Yunan da mi tolojik devirden Sofokles e, yani MÖ V. yüz yıla gelinceye kadar geçen süreçte, söz ün taşıdığı anlam yükündeki değişime bu denli duyarlı olmak için, antik uygarlık ve kültür hakkında çok engin bir bilginin yanı sıra, ken di yaşadığı zaman ve mek nda, yani 18. yüz yıl sonu, 19. yüzyıl başı Almanya sında kul lanılan dilin taşıyıcı gücü konusunda da epey kafa yormuş olmak gerek diye düşü nüyorum. Modern çağ ise, iletişim araçlarındaki çeşitlenme, pi yasa ve tüketim ekonomisinin yol açtığı standartlaşma gibi nedenlerle dilin yıpranması, sıradanlaşması; kelimelerin bir vakitler taşıdıkları mana yükünü çoğunu zaman için de kaybetmeleri bakımından herhalde bu alanda yaşanmış en hızlı erozyona tanık oldu. İletişim aracının kendisinin iletişimin niteliği üzerinde be lirleyici bir etkiye sahip oldu ğu düşünüldüğünde, aydınla rın toplumla kurdukları ilişki de yaşanan değişimde çok çeşitli ekonomik, siyasal, toplumsal, vb. etkenlerin yanı sıra, doğrudan söz düzeyinde görülen bu erozyon sü recinin de mutlaka bir etkisi olsa gerek. Daha doğrusu, bu yıpran manın yaşanan değişimin hem bir nedeni hem de en önemli sonuç larından biri olduğu söylenebilir. MEYERHOLD VE N ZIM H KMET Her sanatın kendince bir dili oluyor ve bu dil de çağlar için de değişime uğruyor. Sadece yazılı ve ya sözlü edebiyat için değil, tiyatrodan sine maya, resimden heykele, tüm sanat dalları için geçerli bir olgu bu. Önemli olan, o dilin ifa de ettiği söz ü derinden kavrayıp iletmek te sergilediği yetkinlik. 20. yüzyılın ilk yarı sında Rusya ve Türkiye den çıkan iki ay dın sanatçı farklı alanlarda dili yeniler, sıradanlaşma süreci içinde yitirdiği gücü ona yeniden kazandırırken aynı zamanda çağlarının da gerçek anlamda tanığı ol muş, aydının toplumsal iş levi konusunda mutlaka üzerinde durulması gere ken örnekler oluşturmuş lardır. Bu isimlerden birincisi, 20. yüzyılın ilk yarısının tiyatrosuna damgasını vuran Vsevolod Meyerhold; ikin cisi ise 20. yüzyıl şiirinde si linmez bir iz bırakan N zım Hikmet tir. Her ikisi de ülkelerinin ve dünyanın yaşadığı önemli bir altüstlük çağında sanat yapmışlar, gidenin ve gel mekte olanın bilinciyle toplumsal mücadelelerde ta vır almış, taraf olmuş, bunun ağır bedellerini ödemişlerdir. 1905 Devrimi nde sokağa inen, 1917 de de Ekim Dev rimi ni selamlayan ilk beş sa natçıdan biri olan Meyerhold, Sovyetler Birliği nde Staliniz min toplumun üzerine ağır bir yük gibi çöken baskısının sayısız kurbanın dan biri olarak, 2 Şubat 1940 ta infaz edil miştir ve mezarının yeri bile belli değildir. Sovyetler Birliği nde öğrenci olarak bulun duğu dönemde Meyerhold ile tanışma fırsa tı bulan ve ondan ne denli etkilendiğini çeşitli yazılarında ve konuşmalarında ifade eden N zım Hikmet ise hürriyet kavgası uğruna uzun yıllarını en son ve en uzun mahkumi yeti 19381950 arasındadır hapiste geçirmiş, sonra da sürgünü yaşamış ve memleketine hasret olarak ölmüştür. Bu iki dev sanatçının çeşitli noktalarda ke sişen trajik yaşam çizgilerinin ve yazgıları nın ötesinde, bence en önemli ortak noktala rı, sorumlu aydınlar olarak toplumsal yaşama müdahale etmek için de kullandıkları sanat larında dili yenileme uğraşları ve söz e gücünü iade etme konusunda sergiledikleri ba şarıdır. Tragedyadan farsa, dev sokak gösterile rinden operaya kadar sahne sanatlarının he men her türünde üretim yapan Meyerhold, hiç tartışmasız 20. yüzyılın en önemli sahne di li devrimcilerindendir. Ferhat ın Şirin e olan aşkını Türkçem gi bi güzelsin repliğiyle ifade eden N zım Hik met ise, gündelik dilin en sıradan kelimele rine bile ayrı bir duygu, ayrı bir resim, ayrı bir müzik ve ses gücü katmayı bilmiş, bu an lamda yukarıda değindiğim erozyon süreci ni tersine döndürmüş, şiirin dilini, bunun da ötesinde Türkiye de sanata bakışı değiştirmiş büyük bir öncüdür. Aydın sorumluluğunun bilincinde olan sa natçıların, dünyaya kendi sanatlarının içinden bakıp söz lerini iletirken, kullandıkları ile tişim aracının üzerinde birikmiş dış kabuğu kırıp, alttaki magmayı, lavları ortaya çı karma ları, dil ile toplumsal işlev arasında derinden süren ilişkinin düşündürücü ve öğ retici örnekleridir. [email protected] VsevolodMeyerholdveN zımHikmet, herikisideülkelerininvedünyanınyaşadığıönemlibiraltüstlükçağındasanatyapmışlar, gideninvegelmekteolanın bilinciyletoplumsalmücadelelerdetavıralmış,tarafolmuş,bununağırbedelleriniödemişlerdir Dış kabuğun altındaki lavlar Titanic in yönetmeni hayatını kaybetti Kültür Servisi İngiliz yönetmen Roy Wald Baker, 93 yaşında hayata gözlerini yumdu. Oğlu Nicholas Kaber, salı günü babasının uykuda öldüğünü doğruladı. Titanic filminin yönetmeni Baker, kariyerine Londra daki Gainsborough Stüdyoları nda, yönetmenlere çay taşıyarak başlamıştı. Ardından yönetmen Alfred Hitchcock un 1938 de çektiği The Lady Vanishes filminde yardımcı yönetmen olarak görev alan Baker, kariyerinin zirvesini Titanic filmiyle yapmıştı. Solomon Burke yaşamını yitirdi Kültür Servisi Soul müziğin önde gelen isimlerinden Grammy ödüllü sanatçı Solomon Burke yaşamını yitirdi. Amsterdam ın Schiphol Havaalanı güvenlik yetkilileri, 70 yaşındaki müzisyenin Schiphol Havaalanı nda öldüğünü açıkladı, ancak ölüm nedeniyle ilgili bilgi vermedi. Everybody Needs Somebody to Love gibi şarkılara imza atan Grammy ödüllü Burke ün, Amsterdam ın ünlü bir kulübünde sahneye çıkmak için şehre geldiği belirtildi. N zımHikmet VsevolodMeyerhold Kültür Servisi Karikatürcüler Derneği nin her yıl halk mizahı ustası Akşehirli Nasred din Hoca anısına düzenlediği, Türkiye den ve dünyadan karikatür sanatçılarını buluşturan Uluslararası Nasreddin Hoca Karikatür Yarışması, bu yıl Koç Holding in sponsor luğunda 30. kez gerçekleştirildi. Uluslarara sı Nasreddin Hoca Karikatür Yarışması etkinlik leri kapsamında, Rusya, Almanya, Ukrayna, Azer baycan, Fransa, İspanya gibi çeşitli ülkelerden 30 karikatür sanatçısı, 17 Ekim tarihine kadar İstan bul da olacak. Etkinlikler bugün saat 11.00 de Sultan Ahmet Meydanı ve Ayasofya Müzesi önündeki açık ha va karikatür çizimi ve saat 16.00 daki Penguen der gisi ziyareti ile başlayacak. Yarın saat 10.30 da Mi mar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sedat Hak kı Eldem Oditoryum unda gerçekleştirilecek 21. yüzyıl ve karikatür konulu panele Sırbistan dan Borislav Stankovic, Ukrayna dan Vlademir Ka zanevsky, İtalya dan Alessandro Gatto, Azer baycan dan Bayram Hacızadeh, İran dan Rahim Baggal Asgari, Romanya dan Pavel Constantin ve Fransa dan Carlos Brito katılacak. Saat 14.30 daki Uluslararası Nasreddin Hoca Ka rikatür Yarışması nın karikatür sanatına kat kıları konulu panelin konuşmacıları ise Tan Oral, Ergin Gülen, İbrahim Ta pa, Ahmet Aykanat, Muhiddin Köroğlu ve Köksal Çiftçi. Yarın gerçekleştirilecek son et kinlik ise, saat 19.00 da Bir Nok ta Sanat Galerisi ndeki Karika türcüler Derneği kurucu üyesi ve onursal genel başkanı Turhan Selçuk Karikatür Sergisi açılışı olacak. Koç Holding Onursal Baş kanı Rahmi Koç, sergi açılışına onur konuğu ola rak katılacak. Uluslararası Nasreddin Hoca Karikatür Yarışması etkinlikleri, 16 Ekim de saat 17.00 de 30. Ulus lararası Nasreddin Hoca Karikatür Yarışması na ka tılan karikatürlerin seçkisinden oluşan serginin yer alacağı İstanbul Büyükşehir Belediyesi Karikatür ve Mizah Merkezi nin açılması ile sona erecek. Etkinlikte,TurhanSelçukKarikatürSergisi deaçılacak. Boğaziçi Üniversitesi Uçaksavar Kampusu Ayhan Şahenk Salonu nda saat 20.00 de Sarp Maden Quartet. AKBANK CAZ FEST VAL NDE BUGÜN 11 EK M 2010 PAZARTES CUMHUR YET SAYFA KÜLTÜR [email protected] CMYB C M Y B ARI DÜŞÜNCE HULKİ AKTUNÇ Mine Hanım a Merhaba Yazısı Karanlık sabahları seven var mıdır? Yok, burada siyasal bir gönderme yapıyor değilim. Bildiğimiz 10 Ekim Pazar sabahı. Kış gibi. Gökyüzü kapanık. Yataktan dışarısı buz, soğuk, saat 06.45. Karanlığa karşı kalkıyoruz. Vallahi siyasal gönderme değil. Semra mı, ben mi; kim erken kalkarsa çayı o demliyor, kahvaltıyı o hazırlıyor bizim evde. Bu pazar sabahında şımarma hakkım var: Semra haftada bir cicipapa yapıyor pazarları. Cicipapa pişerken bu yazıyı yazmaya başlıyorum. Dün akşam Varlık dergisi gelmişti Ekim 2010 sayısı . Ben bu dergiyi 50 yıldır izliyorum. Evet, 11 yaşımdan beri izlemekteyim. Benim böyle bir başka dergim yok. Dergi de 50 yıllık okurları için birtakım iyilikler düşünmemeli mi? Biraz önce Cumhuriyet geldi. Mine G. Kırıkkanat, köşe yazılarına başladı. Hoş geldiniz Mine Hanım. Şu karanlık sabaha bir gülümseme getirdiniz. Yazınızı büyük bir keyifle okudum. Cumhuriyet in kadın silahşoru 20 yıl sonra hoş geldi. Bana en sert yazıda bile sevecenlik nedir, onu öğreterek hoş geldi. Yerim dar, Yirmi Yıl Sonra yazısını tümüyle alıntılayacak durumum yok. Defalarca okunacak güzellikte. Dünkü sayımıza bakın. Cicipapa
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle