16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
[email protected] 11 EK M 2010 PAZARTES CUMHUR YET SAYFA EKONOMİ 13 CMYB C M Y B ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Çözdü, Elhamdülillah! Geçen pazartesi ve çarşamba yazılarımda aktardığım sorunlar ve tartışmalar hafta sonunda yapılan, IMFDünya Bankası yıllık toplantısından önce, giderek yoğunlaştı. Bir yıl önceki IMFDünya Bankası toplantısına egemen olan bizim o zaman da katılmadığımız iyimser havanın dağılmış olduğu görülüyor. Bir yıl içinde, zaten zayıf olan ekonomik toparlanma iyice zayıfladı. Bu sırada uluslararası işbirliği havası dağılmaya, uluslararası gerginlikler artmaya başladı. Dünya ekonomisinin gereksinimleri konusunda, ABD ile Çin in algıları arasındaki uçurumun giderek derinleşiyor olması da potansiyel olarak çok tehlikeli bir gelişme. Borç yükü, kapasite fazlası IMF nin hafta içinde yayımlanan raporu, dünya ekonomisinin 2011 yılında, daha önce öngörülenden daha fazla yavaşlayacağını söylüyor. IMF ye göre gelişmiş ülkelerin kamu borçlarının yükü ve bunları yönetmeye yönelik politikaların etkileri ekonomik toparlanma üzerinde olumsuz etki yapıyor. Sonuçları hafta içinde yayımlanan bir Standard&Poors araştırması da bu borç sorununun yapısal bir özellik kazandığını, patlayıcı bir yol üzerinde ilerlemeye devam ettiğini gösteriyor. Dünya nüfusunun üçte ikisini oluşturan 49 ülkenin kamu borçlarının GSMH ye oranının, mali krizin ve toplam nüfus içinde yaşlı nüfusun ağırlığının artıyor olmasının etkisiyle, 2007 yılında yüzde 148 den 2050 yılına kadar ortalama yüzde 245 e yükselmesi bekleniyor Bloomberg, 07 10 10 . Goldman Sachs ın baş ekonomisti Jan Hatzius un ABD ekonomisinin yakın geleceğine ilişkin beklentilerini, oldukça kötü ve çok kötü olarak tanımlaması, işsizlik oranının yüzde 10 a ulaşacağını, resesyona geri dönme olasılığının güçlendiğini vurgulayarak, mali merkezlerdeki egemen algıyı yansıtıyor Bloomberg, 06 10 . İş aletleri, kimyasal ürünler, tıbbi ürünler sanayi malları ihraç eden, Avro nun en değerli olduğu dönemde bile ihracatını arttırmayı başaran Almanya nın ihracatında ağustostan bu yana görülen gerileme de Bloomberg, 08 10 , dünya ekonomisinde toparlanmanın zayıflamakta olduğuna ilişkin savları destekliyor. Dünya ekonomisinin merkezlerinde, yüksek kamu borçlarını yönetmeye yönelik kemer sıkma politikaları devreye girdikçe, borç köpüğünün arkasındaki esas yapısal sorunun daha da ağırlaşma olasılığı artıyor. Geçen hafta Financial Times baş ekonomisti Wolf un önde gelen ekonomilerin tarihsel büyüme trendlerinin yüzde on altında seyrettiklerine ilişkin gözlemlerini aktarmıştım. Bu hafta The Economist de, sanayileşmiş ülkelerde potansiyel GSH ile gerçekleşen GSH arasındaki açığa, dolayısıyla atıl kapasite sorununa dikkat çekiyor, ekonomik toparlanmanın bu atıl kapasiteyi harekete geçirecek güce ulaşamadığından yakınıyordu. Bu bağlamda, The Economist in yazısında, çalışan kişi başına GSH oranını gösteren bir grafik çok tehlikeli bir gelişmeye işaret ediyordu. Grafik gelişmiş ülkelerin performansının 1995 ten bu yana, özellikle 2003 4 ten sonra hızlanarak sürekli düştüğünü gösteriyor. Buna karşılık yükselen piyasaların performansını gösteren eğri 1990 dan sonra sürekli ve güçlü bir biçimde yükseliyor. Ancak bu yükselme 2006 07 den itibaren bir gerilemeye dönüşerek gelişmiş ülkelerin düşme eğilimine katılıyor. Bu grafik, çevre ve merkez arasında bir senkronizasyon oluştuğunu, sermayenin gerçekleşme peşinde koşarken kaçacağı alanların hızla kurumakta olduğunu gösteriyor. Halbuki merkez ülkelerin ekonomileri talep yetersizliği, kapasite fazlası sorununu aşmak, ellerindeki mali sermayeyi değerlendirmek için çevre ülkelerin piyasalarına, oralarda birikmiş olan servetlere gözlerini dikmiş durumdalar. Uluslararası Finans Enstitüsü nün IFF açıkladığı verilere göre, yükselmekte olan piyasalara giden net sermaye miktarı 2010 yılında daha önce öngörülen 709 milyar doları aşarak 825 milyar dolara ulaşmış Los Angeles Times, 06 10 Ve yeni köpükler... Yükselen piyasalardaki güçlü büyümeye ilişin tartışmaların canlanmaya, kaygıların da su yüzüne çıkmaya başlamasının ardında işte bu gelişmeler yatıyor: Sakın, mali sermayenin merkezdeki sıkışıklıktan kaçarak çevre ülkelere yönelmekte olması, buralarda ekonomik büyümeyi desteklerken, aynı zamanda yeni bir mali krizin koşullarını hazırlıyor olmasın? IMF nin Batı Yarım Küre Direktörü Eyzaguirra da bu elverişli durumun sermeye akımının sürdürülemeyecek bir eğilim olduğuna inanıyor Emerging Markets, 08 10 Koşullar oldukça farklı olmasına karşın, benzer bir süreç, 1970 lerin başında, yapısal krizin ilk büyük resesyonunun ardında yaşanmıştı. O zaman, merkezden çevreye kaçmaya başlayan mali sermaye, önce ekonomik büyümeyi hatta sanayileşmeyi teşvik etmiş ancak, ABD faizleri yükseltir yükseltmez Volcker şoku 1982 de çok şiddetli bir borç krizine yol açmıştı. Dünya Bankası Başkanı Robert Zoellick in yaptığı uyarı da bu risklerin artmakta olduğunu düşündürüyor. Zoellick e göre getiri peşinde koşan para, yükselen piyasaların dövizlerinin değerini, varlık fiyatlarını yükseltiyor, gayrimenkul ve emtia piyasalarında köpüklerin oluşması riskini arttırıyor Financial Times, 05 10 . Bu arka plan üzerinde bazı gelişmeler, uluslararası işbirliği ortamının zayıflamasına, siyasi gerginliklerin artmasına yol açıyor. Bu olguyla ilgili olarak, IMF Başkanı Dominique StraussKahn bazı hükümetlerin iç sorunlarını çözmek için döviz kurlarını kullanma riskine dikkat çekerken Bazı ülkelerin döviz kurlarını silah olarak kullanmaya başladığına ilişkin bir kanı oluşmaya başladı diyor. Market Watch, 07 10 Gerçekten de Brezilya, Güney Kore, Tayland, Çin, hatta Avustralya Wall Street Journal 08 10 gibi ülkelerde, mali sermayenin saldırgan ve talancı sıcak para operasyonlarına karşı korunmak, bu arada dövizlerin değerlenerek ihracat kapasitelerini olumsuz etkilemesini önlemek için döviz kurlarına müdahaleye, sermaye girişini kısıtlamaya yönelik önlemler alma eğilimi güçleniyor. Uluslararası mali istikradan sorumlu olma iddiasında olan IMF de bir taraftan Çin e gelince sermaye kontrollerinin zararlarını anlatıyor, diğer taraftan Latin Amerika ya gelince bu uygulamaları destekliyor, hatta yol göstermeye çalışıyor. Emerging Markets, 08 10 2010 Böylece, merkez ülkelerinin sermayesinin yükselen piyasalara ulaşma, kendi pazarlarını koruma rekabeti de döviz savaşlarını kızıştırıyor. Bu bağlamda, Çin i döviz manipülasyonu yapmakla suçlayanların da döviz manipülasyonu yapmakta olduğu görülüyor. Japonya Yen in güçlenmesini engellemek için mali piyasalara müdahale ediyor; ABD ve İngiltere, büyük çaplı parasal genişlemeye giderek dövizlerinin değerini aşağı çekmeye çalışıyorlar. Tüm bunlar yaşanırken ABD ve Avrupa nın, dünya ekonomisindeki dengesizlikleri düzeltmek gerekiyor varsayımıyla Çin in üzerindeki baskıları artıyor. Çin in bu baskılara kararlı bir biçimde direniyor olmasıysa akla Ya Çin bu dengesizlikleri azaltmak istemiyorsa? sorusunu getiriyor. Çarşamba günü devam ediyorum... Ekonomik Toparlanma Zayıflıyor, Karamsarlık Artıyor [email protected] http: erginyildizoglu.blogspot.comDÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA [email protected] AKP, OVP ile işverenin isteğine göre günlük ve haftalık çalışma sürelerinin belirlenmesi için adım attı ANKARA Cumhuriyet Bürosu Dev let Planlama Teşkilatı nın DPT hazırladığı Orta Vadeli Program a OVP göre Türki ye nin 2010 büyüme tahmini yüzde 3.5 ten yüzde 6.8 e çıkarıldı. Program döneminde Türkiye nin ortalama yüzde 5 ortalama büyümesi hedeflendi. Ekonomik büyüme nin yanı sıra, işgücü piyasasını daha esnek hale getirecek politikalar da uygulanacak. Programda kamunun elektrik dağıtımı ve şe ker üretimi alanlarından da tamamen çe kilmesi hedefleniyor. OVP büyümeyi 2011 de yüzde 4.5, 2012 de yüzde 5, 2013 te yüzde 5.5 olarak öngörüldü. DPT nin hazırladığı, 20112013 dönemini kapsayan OVP, Resmi Gazete de yayım landı. Buna göre, programın temel amacı, ülkenin refah seviyesinin arttırılması nihai hedefi doğrultusunda, büyümeye istikrar ka zandırmak, istihdamı arttırmak, kamu den gelerini iyileştirmek ve fiyat istikrarını sağlamak olarak tanımlandı. OVP de öne çı kan öngörüler ve maddeler şöyle: Kişi başına milli gelirin 2010 da 10 bin 43 dolar, 2011 de 10 bin 624 dolar, 2012 de 11 bin 405 dolar, 2013 te ise 12 bin 157 do lar olması planlandı. İhracatın 2011 de 111.7 milyar dolar olması beklenirken, bu 2013 te 160 milyar dolar olarak tahmin edil di. 2011 de 177.5 milyar dolar olarak dü şünülen ithalatın ise dönem sonunda 245 milyar dolar gerçekleşmesi beklendi. TÜFE yıllık artış hızı, 2010 için yüzde 7.5, 2011, 2012 ve 2013 için ise sırasıyla yüzde 5.3, yüzde 5 ve yüzde 4.9 olarak tah min edildi. Kamunun elektrik dağıtımı ve şeker üre timi alanlarından tamamen çekilmesi; elek trik üretimi, telekomünikasyon, liman, oto yol ve köprü işletmeciliğindeki payının azaltılması planlandı. İhracatta pazar çeşitliliğini arttırmak amacıyla bölgesel stratejiler kapsamında, Afrika ülkeleri ile AsyaPasifik ve benze ri ülke gruplarına yönelik ticaretin arttırıl ması sağlanacak. Üretim ve ihracatın ithalata olan yük sek oranlı bağımlılığını azaltmak amacıy la özellikle ara malları ve yatırım mallarında yurtiçi üretim kapasitesini arttırıcı politi kalara ve desteklere devam edilecek. Temel para politikası aracı olarak kısa vadeli faiz oranları kullanılmaya devam edi lecek. Enflasyon hedefleri, hükümet ve Merkez Bankası tarafından üç yıllık va dede belirlenecek. Para poli tikasında he sap verebilir liği ve şeffaf lığı temin et mek amacıy la, enflasyo nun yıl sonu hedefinden be lirgin olarak sapması ya da sapma olasılığının ortaya çıkması ha linde, Merkez Banka sı sapmanın nedenlerini ve alınması gereken ön lemleri hükümete yazılı olarak bildirecek. 2011 de açık 33 milyar Öte yandan Orta Vadeli Mali Plan a 2011 2013 ilişkin Yüksek Planlama Kurulu Kara rı da, Resmi Gazete nin dünkü sayısında ya yımlandı. Buna göre, 2011 yılında bütçe 33 milyar 493 milyon lira, 2012 de 32 milyar 261 milyon lira, 2013 de 24 milyar 359 milyon li ra açık verecek. Söz konusu tarihlerde sırasıyla faiz dışı fazla 14 milyar 7 milyon lira, 20 mil yar 239 milyon lira, 25 milyar 641 milyon li ra olacak. 2011 de bütçe gelirlerinin 265 mil yar 359 milyon lira, faiz dışı giderlerin ise 264 milyar 919 milyon lira olması öngörüldü. 2012 de bütçe gelirlerinin 292 milyar 146 milyon lira, 2013 de 321 milyar 261 milyon lira olması, giderlerin ise 2012 de 286 milyar 717 milyon li ra, 2013 te 309 milyar 2 milyon li ra olması bekleniyor. Yıldız Holding dünya markalarıyla büyüyor Yıldız Holding in İş Geliştirme Başkanı Sözen, dünya çapında büyümedeki en önemli faktörün büyük markalarla işbirliği yapmak olduğunu söyledi. Ekonomi Servisi Yıldız Holding Yatırımlar ve İş Geliştirme Başkanı Zeki Ziya Sözen, grubun yeni yatırımları ve hedefleriyle ilgili Berlin de dü zenlenen toplantıda holdingin 2015 stratejisini Türkiye pazarında gelecek vaat eden kategori ler oluşturulmasında dünyanın saygın şirketle riyle ortaklıklar kurmak olarak açıkladı. Sözen Yıldız Holding ile ortak olan Danimarkalı sakız ve şekerleme üreticisi Gumlink in Avru pa daki makine donanımını Türkiye ye transfer et tiğini anlatarak Çorlu ya 200 milyon TL lik ya tırımla fabrika kuracak olan Gumling, gelecek yıl Türkiye den 220 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirecek. 1000 kişi istihdam edilecek dedi. Avrupa nın önde gelen meyve suyu üreticisi EckesGranini Group un ortaklıkları hakkında da bilgi veren Sözen, şöyle devam etti: Yeni şirket yüzde 5050 ortaklıkla kurulacak. Sahip oldu ğumuz premium markaların pazara sunulması nın yanı sıra, perakendede güçlü bir dağıtım ağı oluşturulması ve ev dışı tüketim alanında kuvvetli bir yer edinilmesi amacıyla faaliyet göstereceğiz. Bu alanda da 40 milyon Avro luk yatırım planımız bulunuyor. Yurttaş borçlanarak ayakta kalıyor ANKARA ANKA AKP yi yakın takibe alan CHP, hükümetin ekonomik icraatlarını rapor haline getirdi. CHP Merkez Yönetim Kurulu Raporu nda, ha nehalklarının gelirleri azalırken borçlanmalarında hızlı bir artış olduğu ortaya çıktı. Raporda, hanehalkının borçlarının hanehalkı harcanabilir geliri içindeki payı 2007 de yüzde 31.1 olan seviyesinden 2008 de yüzde 34 e, 2009 da ise yüzde 37.7 ye yükseldiği belirlendi. AKP nin ekonomik politikalarının masaya yatırıldığı rapora göre, yurtiçi ta sarruf oranları yıllar itibarıyla düzenli bir azalma eğili minde. Raporda, 1998 de yüzde 24.1 olan yurt içi ta sarrufların gayri safi milli harcanabilir gelir GSMHG içindeki payının 2008 de yüzde 17 ye gerilediği, 2010 yılı program tahminlerine göre 2009 da ise yüzde 14.4 olarak gerçekleşmesi beklendiği ifade edil di. Raporda, Merkez Bankası Finansal İs tikrar Raporlarında açıklanan rakamla rın yeni milli gelir serisine göre düzel tilmesiyle elde edilen sonuçlara gö re, ülkemizde hanehalkı borç larının hanehalkı harcanabi lir geliri içindeki payı 2003 te yüzde 5.8 olan seviyesinden 2008 de yüzde 23.6 ya yük selmiştir denildi. IMF den kur savaşına çözüm istendi IMFDünya Bankası Yıllık Toplantıları çerçevesinde düzenlenen Uluslararası Para ve Finans Komitesi nin IMFC toplantısında ülkeler arasında döviz kuru savaşlarına çözüm bulunması istendi. ABD Hazine Bakanı Timothy Geithner, gelişmekte olan ülkelere IMF yönetiminde daha fazla söz hakkı verilmesini öngören reform planlarıyla döviz kuru politikaları arasında doğrudan bağlantı olduğunu kaydederek Gelişmekte olan ülkeler, etki güçlerini arttırmak istiyorlarsa para birimleri üzerindeki sıkı kontrollerini kaldırmalılar dedi. Toplantının sonuç bildirisinde ise büyük gelişmiş ülkelerdeki zayıf noktaların açığa çıkarılması için daha güçlü ve tarafsız gözetimin yapılması gerektiğine vurgu yapıldı. 1.5 milyon kişiye iş Ekonomik büyümenin yanı sıra, işgücü piyasasını daha es nek hale getirecek politikaların da uygulanmasıyla program dönemin de, tarım dışında 1.5 milyon kişiye ila ve istihdam yaratılması bekleniyor. Bu dönemde tarım istihdamında beklenen çözülmenin etkisiyle toplam istihdam ar tışının 1.1 milyon kişi olacağı tahmin edi liyor. Dönem sonunda istihdam oranının yüzde 43, işsizlik oranının yüzde 11.4 ol ması bekleniyor. Bir önceki OVP de 2010 için yüzde 14.6 olarak öngörülen işsizlik oranı, 20112013 OVP de yüz de 12.2 olarak aşağı yönlü revize edildi. 2011 için işsizlik oranı tahmi ni yüzde 12 olarak belirlendi. Bu ara da 2010 sonunda Türkiye nin nü fusunun 72.7 milyon olacağı, iş gücüne katılma oranının yüz de 48.8, istihdamın 22.5 milyon gerçekleşeceği tahmininde bulu nuldu. Hükümetin ekonomide yeni dönem hedefleri belirlendi. Açıklanması aylarca geciken 20112013 ü kapsayan Orta Vadeli Program a göre, işgücü piyasasını daha esnek hale getirecek politikalar uygulanacak. YÖK Yükseköğretim Kurumu, üniversitelerde türban sorununu geçen hafta eylemli bir biçimde ve ya da uygulamada çözdü ! . Üniversitelerde türban kullanımına yönelik yasal düzenlemeler ve bunlara dayalı Anayasa Mahkemesi nin kararı varmış, bu karar herkesi bağlarmış; AİHM nin kararı varmış, ona uyulmalıymış! Hukuk devleti olduğu savlanan bir yerde, bunlar bir kamu kurumu tarafından birer masal sayılıyor! Kamu kurumu gücünü yasadan alır. Var olan yasal sınırlamalar ortamında YÖK öğretim üyesine sınıfta tutanak tutturma gücünü nereden alıyor? Hak, hukuk, demokrasi, kuvvetler ayrılığı kavramlarının sabah akşam havalarda uçuştuğu bu toplumda, nasıl oluyor da yıllardır yasal, siyasal ve toplumsal boyutlarıyla arapsaçına dönüştüğü bilinen bir soruna eylemle çözüm bulunuyor! Üstelik eylemi, ülkenin bilimsel bilgi üretmekle görevli üniversitelerinin en tepesinde bulunan kamu kurumu yapıyor. Ya bulunan büyük çözüm? Öğretim üyesi, sınıfına gelen türbanlı öğrenci ile ilgili bir tutanak düzenleyecek ve bu imzalı, tanıklı ve belgeli tutanağı yöneticisine iletecek. Eğer öğretim üyesi bunları yapmazsa hakkında soruşturma açılacak! Ne demeli? Önce, ders yapılması gereken o kutsal sayılası yerde, yani sınıfta tutanak tutulacak noktaya gelinmişse, böyle bir ortamda ne hukuktan, ne bilimsellikten ne de özgürlükten eser kalır. Sonra, öğrencileriyle, her tür önyargıdan uzak bir tutumla, yalnızca bilimsel bilgiyi paylaşan; araştırma yapması ve toplumsal sorumluluklarını yerine getirmesi beklenen öğretim üyesinin, hakkında soruşturma açılacağı baskısıyla öğrencisi hakkında tutanak tutmak zorunda bırakılması, öğretim üyeliği bir yana, insan onuruyla bağdaşmaz. Öğretim üyesini ya da herhangi bir kişiyi muhbir yapacak kadar aşağılamaya kimsenin hakkı olmamalıdır. Önemli bir nokta daha var. Özellikle sayıları 100 ü aşan devlet üniversitelerinde çalışan öğretim üyesi kimdir? Üniversitesinin rektörünün seçiminde verdiği oy YÖK ve Cumhurbaşkanı tarafından hiçe sayılan kişidir öğretim üyesi. Bitmedi. Üniversite yönetimine yakınlığına göre ödüllendirilen, yani, kadro alabilen; araştırma desteği sağlanan ve bu nedenlerle çok ağır baskı altında çalışan kişidir o. Dünyada sol düşünceden korkunun kalkmasının üzerinden 20 yıl geçti; bizdeki üniversitelerin birçoğunda, üstelik genç öğretim üyeleri, solcu diye terfi ettirilmiyor! Bunlara, devlet üniversitelerinde göreli olarak çok az bir maaşla çalışılması ve bu nedenle de haftalık ders saati yükünün 30 40 gibi gerçekten çekilmez ve başkaca hiçbir bilimsel çalışmaya olanak tanımayan ağırlığı eklenir ve bütün bunlar çoğu kez 90 100 kişilik sınıflarda ders verme zorunluluğu ile tamamlanırsa, öğretim üyesinin üzerindeki baskının ağırlığı çok daha kolay anlaşılır. Öğretim üyelerinin sorunlarının hiç konuşulmadığı bir ortamda YÖK, öğretim üyesine Ya tutanak tutarsın ya da soruşturmaya uğrarsın diyor. Var olan yasal düzenlemeler ve mahkeme kararları ortamında asıl suç işleyen YÖK ün kendisi değil mi? İşte o YÖK, öğrenci ile öğretim üyesini karşı karşıya getiriyor. Sonra da öğretim üyesinden bilimsel araştırma yapması isteniyor. Çelişkiye bakın, geçen günlerde bir üniversitenin açılışında konuşan YÖK Başkanı, ülkemizde bilimsel araştırmaların yetersizliğinden yakınıyordu. YÖK çözümü, ülkede hiçbir bağımsız ve özerk kurum bırakmayan, buna karşın demokrasi havarisi sayılan Başbakan ın YÖK özerk kurumdur diye okşamasına konu oluyor. Öğretim üyelerinin rektör seçimlerinde verdikleri oyu hiçe saymasıyla ünlenen Cumhurbaşkanı, YÖK ün türban eylemini, kendisinin ne kadar özgürlükçü olduğu vurgusuyla yorumluyor; katıldığı bir üniversite açılışında, Türkiye değişiyor, müesseseleri değişiyor. Üniversitelerimiz de silkindiler kendilerine geldiler diye bu gidişe övgüler düzüyor. Evet Türkiye değişiyor. Ancak, bu değişimin niteliği, doğrultusu; örneğin özgürlüklerin genişleyip genişlemediği, hiç konuşulamıyor. Nasıl, neden, niçin gibi sözüm ona bilimsel sorular sormayın. Türban sorunu, şükürler olsun bir büyük buluşla çözüme kavuştu. Darısı diğer sorunların başına! Çözüm tarihe geçmeli. Çözen YÖK Başkanı Özcan; alkışlayanlar: Başbakan Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Gül. Bundan sonra tüm sorunların çözümünde bu YÖK buluşu ya da yöntemi uygulanırsa hiç şaşırmayın! Bugünlerde Nobel ödülleri dağıtılıyor. YÖK bu buluşuyla, bu yıl yetişmezse de, seneye Nobel e aday olmalı! CHP Merkez Yönetim Kurulu Raporu nda, geliri azalan yurttaşın artan tüketimini borçlanarak finanse ettiği belirtildi. Hedef liderlik Bebek mamasında Hero ile yaptıkları çalışmaları değerlendiren Sözen Türkiye nin ilk püre mama fabrikasını 20 milyon TL yatırımla Ankara da kurduk. 50 milyon adet püre mama üretme kapasitesi bulunuyor. Burası ihracat merkezi haline gelebilir. Esnekliğin yolu açılıyor Zeki Ziya Sözen [email protected] 11 EK M 2010 PAZARTES CUMHUR YET SAYFA EKONOMİ 13 CMYB C M Y B ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Çözdü, Elhamdülillah! Geçen pazartesi ve çarşamba yazılarımda aktardığım sorunlar ve tartışmalar hafta sonunda yapılan, IMFDünya Bankası yıllık toplantısından önce, giderek yoğunlaştı. Bir yıl önceki IMFDünya Bankası toplantısına egemen olan bizim o zaman da katılmadığımız iyimser havanın dağılmış olduğu görülüyor. Bir yıl içinde, zaten zayıf olan ekonomik toparlanma iyice zayıfladı. Bu sırada uluslararası işbirliği havası dağılmaya, uluslararası gerginlikler artmaya başladı. Dünya ekonomisinin gereksinimleri konusunda, ABD ile Çin in algıları arasındaki uçurumun giderek derinleşiyor olması da potansiyel olarak çok tehlikeli bir gelişme. Borç yükü, kapasite fazlası IMF nin hafta içinde yayımlanan raporu, dünya ekonomisinin 2011 yılında, daha önce öngörülenden daha fazla yavaşlayacağını söylüyor. IMF ye göre gelişmiş ülkelerin kamu borçlarının yükü ve bunları yönetmeye yönelik politikaların etkileri ekonomik toparlanma üzerinde olumsuz etki yapıyor. Sonuçları hafta içinde yayımlanan bir Standard&Poors araştırması da bu borç sorununun yapısal bir özellik kazandığını, patlayıcı bir yol üzerinde ilerlemeye devam ettiğini gösteriyor. Dünya nüfusunun üçte ikisini oluşturan 49 ülkenin kamu borçlarının GSMH ye oranının, mali krizin ve toplam nüfus içinde yaşlı nüfusun ağırlığının artıyor olmasının etkisiyle, 2007 yılında yüzde 148 den 2050 yılına kadar ortalama yüzde 245 e yükselmesi bekleniyor Bloomberg, 07 10 10 . Goldman Sachs ın baş ekonomisti Jan Hatzius un ABD ekonomisinin yakın geleceğine ilişkin beklentilerini, oldukça kötü ve çok kötü olarak tanımlaması, işsizlik oranının yüzde 10 a ulaşacağını, resesyona geri dönme olasılığının güçlendiğini vurgulayarak, mali merkezlerdeki egemen algıyı yansıtıyor Bloomberg, 06 10 . İş aletleri, kimyasal ürünler, tıbbi ürünler sanayi malları ihraç eden, Avro nun en değerli olduğu dönemde bile ihracatını arttırmayı başaran Almanya nın ihracatında ağustostan bu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle