18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B Skype’õn yürüttüğü araş- tõrma sonuçlarõna göre, 2009 yõlõnda KOBİ’lerin yüzde 61’i alternatif ileti- şim araçlarõnõ kullanarak iş seyahatlerini minimuma indirdi. Skype’õn Türkiye, İngil- tere, Fransa, Almanya, İs- panya, İtalya, Polonya ve Rusya’yõ içeren araştõrma- sõ, 1200 KOBİ ile yapõldõ. KOBİ’lerin yüzde 61’i al- ternatif iletişim araçlarõnõ kullanarak iş seyahat- lerini minimuma indirirken, yüzde 40’õ, yurtdõşõna yapõlan çoğu iş seyahatinin gereksiz olduğunu ve yüz yüze görüşmelerin düşünüldüğü kadar önem- li fayda sağlamadõğõnõ belirtti. İş seyahatlerinin ge- reksiz olduğunu savunan ülkelerin başõnda yüz- de 54 ile İngiltere ve yüzde 51 ile İtalya geldi. Türkiye’de durum Katõlõmcõlarõn yüzde 47’si anlõk ileti gönderme, yüzde 40’õ telekonferans ve yüzde 32’si video kon- ferans yöntemlerini tercih ettiğini belirtti. “En etkili diğer iletişim araçları” sorusunu ka- tõlõmcõlarõn yüzde 74’ü “e-mail” olarak yanõtlar- ken, Polonya yüzde 84 ile e-mail kullan- mayõ en çok tercih eden ülke oldu. Sosyal ağlarõn kullanõm sõklõ- ğõna bakõldõğõnda ise ilk sõrada yüzde 23’le Türkiye bulunurken, Fransa yüzde 2 ile sos- yal ağlarõ en az kulla- nan ülke oldu. Alman KOBİ’ler ise yüzde 65 oranõnda sesli çağ- rõlarõ tercih ediyor. Türkiye’de KOBİ’ler arasõnda en sõk tercih edi- len iletişim araçlarõ, yüzde 80 ile e-mail, yüzde 52 ile anlõk ileti gönderme ve yüzde 51 ile sesli ara- ma olarak sõralandõ. En az 6 ülkeyle görüşen ül- keler arasõnda Almanya yüzde 25 ile ilk sõrayõ alõr- ken, Türkiye yüzde 20 ile ikinci ve İngiltere de yüz- de 16 ile üçüncü sõrada bulunuyor. Fransa, İtal- ya ve Türkiye, telekonferans ile görüşme yönte- minden en fazla sõkõlan ülkeler olarak sõralandõ. Polonya, Türkiye ve Almanya e-mail’lerde ge- cikmeden şikâyet etti. Türkler ve İspanyollar gö- rüştükleri kişinin fotoğrafõnõ göremeyince hoş- nutsuzluk duyduğunu kaydetti. İ zmir’de uzun yõllardõr İzkon Tekstil şirketi bünyesinde fason tekstil ürünleri üreti- mi yapan Eskinazi Aile- si’nin Anadolu’ya özgü tül- benti, oya işlemeleriyle süsleyerek farklõ bir tasarõmla yeniden ele al- masõ, dünya moda çevrelerinde ses getirdi. Britney Spears, Cameron Diaz, Paris Hilton gibi ünlülerin tercih et- mesiyle tanõnmõş moda ve magazin dergilerine taşõnan Türk markasõ Taka, ABD, Kanada, Avrupa ve Ja- ponya başta olmak üzere 20 ülkede yaklaşõk 300 satõş noktasõna ulaştõ. Son olarak Dallas Moda Günle- ri’nde birçok tanõnmõş markayõ ge- ride bõrakarak “çağdaş günlük kı- yafet” kategorisinde birinci seçilen markayla ilgili AA muhabirine açõk- lamalarda bulunan şirket ortağõ Jo- seph Eskinazi, 2004 yõlõnda oyalõ tülbentleri plaj giysisi olarak değer- lendirerek başladõklarõ üretimi son- raki yõllarda değişik kullanõm alan- larõyla yaygõnlaştõrdõklarõnõ, tülben- ti yaşamõn her alanõnda kullanõlabi- lecek bir kumaş haline getirdikleri- ni ifade etti. Bu yõl jeans segmentine de girme kararõ aldõklarõnõ dile getiren Eski- nazi, kriz dönemini, bazõ pazarlarda ödeme sõkõntõlarõ yaşansa da genel olarak zarar görmeden atlattõklarõnõ dile getirdi. Eskinazi, ABD paza- rõndaki daralmayõ görerek bu yõl üretimi yüzde 25 oranõnda düşür- düklerini, daha agresif bir pazarlama çalõşmasõ içine girdiklerini anlatarak şöyle konuştu: “Türkiye’de satış noktası sayımızı 30’a çıkardık. Hiç beklemediğimiz yerlerden ina- nılmaz talepler geldi. Sahil kent- lerinde belli bir satış grafiğimiz ol- masına rağmen Gaziantep, İs- kenderun, Bursa gibi merkezler- den gelen talep üzerine satış nok- talarımızı arttırmaya yöneldik. Rusya, Karayipler ve Porto Ri- ko’da mağaza sayısını arttırdık, Kuzey Afrika, Avustralya ve Çin pazarlarına da girdik. Potansiyel gördüğümüz tüm pazarlara gir- meye çalışıyoruz. Jeans ürünleri- nin gelişimiyle kış sezonuna da hi- tap edeceğiz. Şu anda 2 milyon do- larlık bir ihracat var. 2011’de bu- nun 4.5 milyon doları bulmasını bekliyoruz.” Eskinazi, sözlerini şöyle sürdürdü: “Dünya modasına yön verebile- cek önemli zenginliklerimiz var. Biz bunları elimizdeki olanakları kullanarak yapmaya çalışıyoruz. Aslında halen küçük ve orta bü- yüklükte bir firmayız. Buna rağ- men hiç mütevazı olmaya gerek duymadan söyleyebilirim ki dün- yada en iyi tanınan Türk marka- ları arasına girdik. Ancak bu ba- şarıyı köklü bir hale getirmek zo- rundayız. Bu da daha fazla tanıtım yatırımı gerektiriyor. Köklü olmak için ya devlet desteği ya ortağa ih- tiyacımız var. Devletin desteğini sağlayabilir miyiz diye baktık. Ancak kendimizi Ankara’ya an- latamadık. Ortaklık konusunda da birkaç grupla görüşmemiz ol- du. Ancak genelde kısa sürede kâr elde etme odaklı ve büyük ser- mayeli gruplar geldi. Biz 15-20 mil- yon dolarlık bir yatırımdan bah- sederken bir İngiliz yatırımcı 200 milyon dolardan bahsediyordu. Arayışlarımız sürüyor. Kurum- sal düşünen bir Türk girişimcisiyle de ortaklık oluşturabiliriz.” Bu söz, iş yaşamına işçi olarak başlamış, daha sonra kalıpçı ustası olmuş, kriz öncesi 200, şimdilerde ise 80 kişinin çalıştığı ve beş bin civarındaki banyo aksesuvarlarının üretildiği bir işletmenin sahibinin söylediği söz. Binali Bey, 42 yaşında, 12 yaşından beri çalıştığını söylüyor... Modellerin tasarımını, Ar-Ge ve ürün geliştirmeyi hatta bazı otomasyon üretim yapan tezgâhların üretimini bizzat kendisi yapıyor. Tam anlamıyla tanrı vergisi yeteneği olan bir kişi... Ürün çeşitleri ve modelleri görünce bravo, helal olsun diyorsunuz.. Bir süre öncesine değin üretimin büyükçe bir bölümünü, Rusya, Ukrayna, Bulgaristan ve Romanya’ya ihraç ediyormuş. Düşük kur, yüksek faiz ve enflasyona dayalı para politikaları sonucunun üretim yerine adeta ithalatı destekleyen politikalara dönüşmesi, elektrik, doğalgaz ve akaryakıt gibi temel girdilerdeki fiyat artışları, özellikle Çin mallarının bu ülkelerde pazara ağırlığını koyması, demir, pirinç ve alaşımlı çelik malzemelerde ve kimyasal hammaddelerin fiyatlarında yaşanan istikrarsızlık ve dengesizce yapılan zamlar, üretim yapan işletmelerin yurtdışındaki rekabet gücünü nasıl zayıflattığını kendi yaşadıklarının örneklerini vererek bir bir anlattı. İster iç isterse dış piyasalara malınızı satmakla iş yapmış olmuyorsunuz. Önemli olan sattığınızın parasal karşılığını alabilmek yani tahsilat yapabilmeniz. Müşterilerden aldığınız evraklar çek veya senedi zamanında paraya çevirmek neredeyse olanaksız. Keza çoğu kez müşteri çekleri karşılıksız çıkabiliyor. Karşılıksız çıkan çekleri cironto ettiğiniz için benim ödemem gerekiyor. Nakit giriş ve ödeme planlarınız altüst oluyor. Ya varsa birikmiş paranızdan ya da banka ve müşterilerden aldığınız değerli kâğıtları factoringlere vererek finansman açığınızı böylelikle kapatmaya çalışıyorsunuz. Bu koşullarda bankalardan yeni kredi alabilmeniz hemen hemen olanaksız. Hem kendi hem de şirketinizin itibarınızı korumak zorundasınız. Bankalarda bulamadığınız finansman için evinizi hatta bindiğiniz aracınızı satarak işletmenize taze para girişini gerçekleştiriyorsunuz. Borçlanma ve borç sarmalına girmek demek tam anlamıyla böyle oluyor... Bilgimiz de yetersiz kalabiliyor çoğu kez örneğin, zCE işaretinden tutun da, Ar+Ge ve yeni ürün geliştirmedeki patent, fikri ve mülki haklar konusu, bürokrasi, ihracat teşviklerinin yetersizliği, kredi sorunları, ana firma – yan sanayi ilişkilerindeki düzensizlikler, devlet desteklerinde karmaşa, pahalı enerji, prim ve vergilerdeki yüksek oranlar... Bizlerin bir türlü üstesinden gelemediğimiz işler bunlar... Başka sıkıntılarımız da var, mesela bizim gibi işletmeler iki Çin’le mücadele etmek zorunda kalıyor... Birincisi, Çin mallarının dünya pazarlarını istila etmesi, diğeri Türkiye’deki Çinliler... Kimler mi, diye sorup kendisi yanıtlıyor... “Merdiven altı üretim yapanlar... Bunlar kayıt dışı olarak çalışıyorlar... Haksız rekabet yaratan bu durumdan nasıl korunacağız? Nasıl mücadele edeceğimi şaşırıyorum. Kayıt içinde çalışmak adeta cezalandırılıyor... Çalış, çalış bir türlü sermaye birikimi olamıyor. Bırakalım birikimi, işletme sermayemiz giderek eriyor... Bu koşullarda ihracatı, sadece pazarlarda adımızın devam etmesi için yapıyoruz. Kâr-mar yok!.. Bizim işimiz, keçiboynuzuyla karın doyurmaya benziyor..” Bir medya kuruluşumuz, “Küresel krizin ülkemizi teğet geçip geçmediğini” internet üzerinden düzenlediği anketle yurttaşlarımıza soruyor... Binali Bey gibi binlerce Ali’lerin Mehmet’lerin yaşadıklarını görmek için İMES, MODOKO, DUDULLU, ÜMRANİYE, SOĞANLIK ve YAKACIK gibi yerlerdeki işyerlerini bir dolaşıversinler... Kriz teğet mi ya da delip mi geçmiş, hemen görürler... S A T I R A R A S I HİLMİ DEVELİ [email protected] Anadolu tülbentini dünyaya satõyor YAHYA ARIKAN [email protected] YAŞAMDA MALİ ÇÖZÜM Mezdeke Fõkrasõndaki Mantõkla Cezalandõrõlõyoruz Tülbentten tasarladõğõ giysilerle kõsa sürede ABD ve Avrupa’da kendisini kabul ettirmeyi başaran Taka Wear, köklü bir marka haline gelmek için ortak arõyor. Kriz KOBİ’yi internete yöneltti Annem 16.3.1963 doğumlu, 1.2.1980 tarihinde SSK girişi var. 2003 yılından bu yana isteğe bağlı SSK primi yatırıyoruz. Eylülde yürürlüğe giren Sosyal Güvenlik Reformu ile isteğe bağlı prim SSK için kaldırıldı ve isteğe bağlı prim yatıranlar da 4/b li (Bağ-Kur’lu) oldu. Bizim eylül sonrasında yatırmış olduğumuz primler Bağ-Kur’lu olarak mı alınıyor? Şu anda annemin 1638 gün primi bulunmakta. Annem bu şartlara göre en erken ne zaman emekli olabilir? Bize önerebileceğiniz bir yöntem var mıdır? Selçuk BİNGÜL Sosyal Güvenlik Reformu olarak bilinen 5510 sayılı kanunun 1/10/2008 tarihi iti- barıyla yürürlüğe giren isteğe bağlı sigorta hükümleri gereğince 1/10/2008 tarihin- den sonra ödenen isteğe bağlı sigorta primleri 4-1/b bendi kapsamında (yani Bağ- Kur’lu) sigortalılık süresi olarak sayılmış ve ödenen primler de Bağ-Kur’lu gibi değerlendirilmektedir. 1 Ekim 2008 tari- hinden sonra isteğe bağlı SSK’ye prim ödeyen kişilerin 3.5 yıl ve daha fazla süreyle prim ödemesi halinde emeklilik he- saplamaları Bağ-Kur koşullarına göre hesaplanacaktır. Bu da, 5000 günü doldurarak emekli olacak bir sigortalının 9000 gün prim ödeyerek emekli olabilmesi sonucunu doğu- racak. İsteğe bağlı sigorta primi ödeyen SSK’li okurlarımızın daha önce birkaç kez yazdığımız gibi son 3.5 yıla dikkat et- meleri gerekiyor. Bir işyerinden sigortalı yapılarak prim öde- yebilirsiniz. Anneniz 5000 günü doldurunca emekli olur. Sorularınız için malicozum ism mmo.org.tr ad- resine mail ata- bilirsiniz. Tüm sorular e-posta ile tek tek ce- vaplanacaktır. İSTEĞE BAĞLI SSK’Lİ BAĞ-KUR’LU OLABİLİYOR KÖYLÜ KADINLAR OYALARI YAPIYOR Şirket Genel Müdürü ve Tasa- rõmcõsõ Semra Eroğlu ise ürünlerde kullanõlan oya ve kanaviçe benzeri elişi ürünle- rin köyde yaşayan kadõnlar için önemli bir gelir kaynağõ oluşturduğunu belirtti. Halen çoğu Manisa’nõn Kula ilçesinde olmak üzere 150’ye yakõn kadõnõn kendileri için oya ürettiğini ifade eden Eroğ- lu, şunlarõ kaydetti: “2005 yılından bu yana ürünlerimizde oya ve kana- viçe kullanıyoruz. Köylerden gelen oyaları bizim için top- layan arkadaşımızın uyarısı üzerine bu oyaların o kadın- lar için öneminin farkına va- rarak oyadan vazgeçmemeye karar verdik. Şimdi değişik kullanım alanları bulmaya çalışıyoruz. Giysilerde kulla- nacağımız boncuk işleri için de cezaevlerinde üretim yap- tırmayı düşünüyoruz. Buca Cezaevi ile görüştük. Olum- lu yaklaştılar.” Nitelikli eleman için akademi kuruldu Ekonomi Servisi -Takõm Tezgâhlarõ Sanayici ve İşadamlarõ Derneği (TİAD) makine sektörüne nitelikli eleman ka- zandõrmak ve alanõnda yeni teknolojile- ri öğretmek amacõyla eğitim seferberli- ği başlattõ. Makine çalõşanlarõnõ akade- mi çatõsõ altõnda toplayõp 60-80 saat eğitim verecek olan TİAD, üretim ve ser- viste hõzlõlõk, yüksek kalite ve yerli ma- kine algõsõnõn geliştirilmesini hedefliyor. TİAD Yönetim Kurulu Başkanõ Hay- rettin Kağnıcı, TİAD’õn Bayrampa- şa’daki teknik eğitim merkezinde ger- çekleştirilecek olan eğitimlerde kişisel ge- lişim, CNC tezgâhlarõnõn programlan- masõ, talaş kaldõrma teknolojileri, kont- rol sistemleri, imalat ekonomisi gibi teknik ve bireysel beceri eğitimlerinin ağõrlõkta olacağõnõ belirterek şöyle ko- nuştu: “40 bin kişinin çalıştığı sektör- de nitelikli eleman yok denecek kadar az. 150 kadar işletmecinin eğitime büyük ilgi göstermesini bekliyoruz. He- defimiz beş yıl içerisinde 400 bin ni- telikli eleman yetiştirmek. ” Tülbenti yaşamõn her alanõnda kullanõlabilecek bir kumaş haline getiren Türk markasõ Taka, ABD, Kanada, Avrupa ve Japonya başta olmak üzere 20 ülkede yaklaşõk 300 satõş noktasõna ulaştõ. Emeklinin maaşõndan icra kesintisi yapõlamaz H aklı olarak aylıklarının düşüklüğünden yakınan pek çok emeklimiz, maaşından yapılan icra kesintileri ile zor günler yaşayabiliyor. Sosyal Güvenlik Yasası’nın değişmesiyle (5510 sayılı kanun, yürürlük tarihi 1 Ekim 2008) ile birlikte SGK’den alınan emekli aylıklarından icra kesintisi konusu yeniden düzenlendi. Emeklilerimizi bir parça rahatlatan düzenlemeyi hatırlatmakta yarar görüyorum: “Emeklilik geliri, aylık ve ödenekler, takip ve tahsili gereken SGK alacakları ile nafaka borçları dışında haczedilemiyor.” 5510 sayılı kanunda haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin talepler, emekli aylığı alan borçlunun muvafakatı bulunmaması halinde, icra müdürü tarafından reddedilecek. Bu düzenlemeyle SGK alacakları ve nafaka borçları dışında borçlunun rızası olmadan açılan haciz taleplerinin kuruma intikal ettirilmeden icra müdürleri tarafından reddedilmesi gerekir. SGK’den gelir/aylık alan sigortalı ve hak sahiplerinin gelir ve aylıklarına nafaka borçları dışında ilgililerin uzlaşısı bulunmadan haciz uygulanmaması gerekmektedir. B u başlığı görenler, “Mezdeke de neyin nesi?!” diyebilirler. Sayfalarca yazıp derdimi anlatamamaktan korktuğum için, o ünlü fıkrayı hatırlattım, ama burada onu anlatıp maksadımı aşmak da istemem. Onun için sevgili dostlar, şimdiden af dileyerek söylüyorum: “Bilenler bilmeyenlere anlatsın...” Türkiye’deki vergi ve sosyal güvenlik yasalarındaki ceza uygulamalarına eleştirim, sakın ‘yasalara uymayana göz yumulması talebi’ gibi de algılanmasın. İşin doğrusu, bundan da çekiniyorum. Onun için, gelin bu konuyu birlikte tartışalım: Kayıt dışı ekonomik faaliyetler, ülkemizin bir numaralı sorunları arasında. Buna itirazı olan var mı? Benim bildiğim kadarıyla bürokratı da bakanı da mali müşaviri de sanayicisi de dertli. Üç kuruş daha fazla almak için gelecekteki riskleri sigortalanmayan çalışan da… Ama hepimiz biliyoruz ki, çalışanların yaklaşık yarısı (TÜİK’e göre yüzde 45.3) sosyal güvenceden yoksun biçimde çalışıyor. Demek ki kayıtlı ortamda faaliyet gösteren işyerleri kadar buna hiç uymayan da var… Vergi kaçırmak için hilelere başvuranlar, şirketlerinin içini boşaltanlar, kazancını eksik beyan edenler de cabası. Bizim mücadele etmemiz gereken tablo bu iken; kayıtlı çalışan ve yükümlülüğünü yerine getirmekten kaçmayan vergi mükellefine, beyan formunda harf hatası yapsa (düzeltme verse bile) ceza kesmemiz,bu mükellefi hizmet aldığı ve daha çok vergi toplamak için gecesini gündüzüne katan müşaviriyle karşı karşıya getirmemiz, vergi matrahını hiç etkilemeyecek bir bilgilendirme formundaki hatayı fırsat bilip “Sen burada madem hata yaptın, ilk 10 gün içinde fark eder de düzeltirsen, sorun yok. Ama bu süre 15 günü bulursa cezanın yüzde 50’sini, bu süreyi de geçersen 1000 TL ceza öde” dememiz… ne kadar doğrudur? Biraz daha açarsak; aynı mükellef ve o mükellefin vergi idaresiyle sosyal güvenlik kurumlarıyla ilişkisini düzenleyen çalışanı zamanında beyan etmezse zaten kesin cezayı yiyor. Ama zamanında beyan edene de; “Sigortalı işe giriş bildirgelerini ve genel sağlık sigortası giriş bildirgelerini zamanında beyan ettin, ama 5510 sayılı kanunda belirtilen süre içinde ya da Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı’nca belirlenen şekle ve usule uygun vermemişsin… Sağ üst köşedeki numaranın bir rakamını hatalı yazmışsın. Bunu düzeltmek istiyorsun. Tamam. Yine de günü geçtiği için şu kadar para cezası ödeyeceksin!” dememiz ne kadar adaletlidir? Yürürlükteki uygulamaya göre, firmaların alım ve satımlarını gösteren bildirimler (Ba- Bs formları) KDV beyannamesinin verildiği aydan sonraki ayın 5’ine kadar verilebiliyor. Ancak Maliye’nin hazırladığı taslakta, bu bildirimlerin, KDV beyannamesinin verilmesinden sonraki 4 gün içinde, yani KDV beyanının yapıldığı ayın 28’ine kadar verilmesi isteniyor. Oysa bu bildirim, müşterilerin karşılıklı alış-satışlarını kontrol etmesinden sonra yapılması gereken bir işlem. Verilen süre, şimdi bile yeterli gelmezken, daha da daraltılması, daha çok ceza kesmek için fırsat yaratmak değil de nedir? Vergi idaresi, vergi beyannamelerinde herhangi bir harf ya da rakam hatası yapan, örneğin yazarken kaydıran, kimlik numarasında yanlış yapan mükellefin düzeltmesini kabul ediyor ve ceza kesmiyor. Ama aynı idare, firmaların mal alım- satışlarını gösteren formlarda en ufak bir hata yapanı affetmiyor. Birkez daha altını çizmekte yarar var: Bildirim ve formlarda (Ba-Bs) herhangi bir hata, vergi matrahını hiç etkilemiyor... Vergi ve sosyal güvenlik cezalarını incelediğinizde uzayıp giden listede, çelişkili uygulamalar da uzayıp gidiyor... Ülkemizdeki bürokrasiyi hepimiz biliyoruz. Hatanın fark edilmesi ve düzeltme beyanı verilmesi için 15 gün zaten yetersiz. Üstelik bu cezalarda uzlaşma şansınız da yok... Ne dersiniz, bu durumda “devlet tam da mezdeke fıkrasındaki kahramanı oynamış olmuyor mu?!” Konumuz ister vergi ve sosyal güvenlik, isterse kırmızı ışık ihlali olsun. Yasalara uymayana ceza tam olsun. Ama toplumsal yaşamda düzeni sağlamak gerekçesiyle kesilen para cezaları amacının tam tersine, insanları ve işletmeleri kural dışına çıkmaya zorlamasın… Kayıt dışını özendirmesin. Keçi Boynuzuyla Karın Doymaz!.. SAYFA CUMHURİYET 16 OCAK 2010 CUMARTESİ 14 EKONOMİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle