Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
Skype’õn yürüttüğü araş-
tõrma sonuçlarõna göre,
2009 yõlõnda KOBİ’lerin
yüzde 61’i alternatif ileti-
şim araçlarõnõ kullanarak iş
seyahatlerini minimuma
indirdi.
Skype’õn Türkiye, İngil-
tere, Fransa, Almanya, İs-
panya, İtalya, Polonya ve
Rusya’yõ içeren araştõrma-
sõ, 1200 KOBİ ile yapõldõ.
KOBİ’lerin yüzde 61’i al-
ternatif iletişim araçlarõnõ kullanarak iş seyahat-
lerini minimuma indirirken, yüzde 40’õ, yurtdõşõna
yapõlan çoğu iş seyahatinin gereksiz olduğunu ve
yüz yüze görüşmelerin düşünüldüğü kadar önem-
li fayda sağlamadõğõnõ belirtti. İş seyahatlerinin ge-
reksiz olduğunu savunan ülkelerin başõnda yüz-
de 54 ile İngiltere ve yüzde 51 ile İtalya geldi.
Türkiye’de durum
Katõlõmcõlarõn yüzde 47’si anlõk ileti gönderme,
yüzde 40’õ telekonferans ve yüzde 32’si video kon-
ferans yöntemlerini tercih ettiğini belirtti.
“En etkili diğer iletişim araçları” sorusunu ka-
tõlõmcõlarõn yüzde 74’ü “e-mail” olarak yanõtlar-
ken, Polonya yüzde
84 ile e-mail kullan-
mayõ en çok tercih
eden ülke oldu. Sosyal
ağlarõn kullanõm sõklõ-
ğõna bakõldõğõnda ise
ilk sõrada yüzde 23’le
Türkiye bulunurken,
Fransa yüzde 2 ile sos-
yal ağlarõ en az kulla-
nan ülke oldu. Alman
KOBİ’ler ise yüzde
65 oranõnda sesli çağ-
rõlarõ tercih ediyor.
Türkiye’de KOBİ’ler arasõnda en sõk tercih edi-
len iletişim araçlarõ, yüzde 80 ile e-mail, yüzde 52
ile anlõk ileti gönderme ve yüzde 51 ile sesli ara-
ma olarak sõralandõ. En az 6 ülkeyle görüşen ül-
keler arasõnda Almanya yüzde 25 ile ilk sõrayõ alõr-
ken, Türkiye yüzde 20 ile ikinci ve İngiltere de yüz-
de 16 ile üçüncü sõrada bulunuyor. Fransa, İtal-
ya ve Türkiye, telekonferans ile görüşme yönte-
minden en fazla sõkõlan ülkeler olarak sõralandõ.
Polonya, Türkiye ve Almanya e-mail’lerde ge-
cikmeden şikâyet etti. Türkler ve İspanyollar gö-
rüştükleri kişinin fotoğrafõnõ göremeyince hoş-
nutsuzluk duyduğunu kaydetti.
İ
zmir’de uzun yõllardõr İzkon
Tekstil şirketi bünyesinde
fason tekstil ürünleri üreti-
mi yapan Eskinazi Aile-
si’nin Anadolu’ya özgü tül-
benti, oya işlemeleriyle süsleyerek
farklõ bir tasarõmla yeniden ele al-
masõ, dünya moda çevrelerinde ses
getirdi.
Britney Spears, Cameron Diaz,
Paris Hilton gibi ünlülerin tercih et-
mesiyle tanõnmõş moda ve magazin
dergilerine taşõnan Türk markasõ
Taka, ABD, Kanada, Avrupa ve Ja-
ponya başta olmak üzere 20 ülkede
yaklaşõk 300 satõş noktasõna ulaştõ.
Son olarak Dallas Moda Günle-
ri’nde birçok tanõnmõş markayõ ge-
ride bõrakarak “çağdaş günlük kı-
yafet” kategorisinde birinci seçilen
markayla ilgili AA muhabirine açõk-
lamalarda bulunan şirket ortağõ Jo-
seph Eskinazi, 2004 yõlõnda oyalõ
tülbentleri plaj giysisi olarak değer-
lendirerek başladõklarõ üretimi son-
raki yõllarda değişik kullanõm alan-
larõyla yaygõnlaştõrdõklarõnõ, tülben-
ti yaşamõn her alanõnda kullanõlabi-
lecek bir kumaş haline getirdikleri-
ni ifade etti.
Bu yõl jeans segmentine de girme
kararõ aldõklarõnõ dile getiren Eski-
nazi, kriz dönemini, bazõ pazarlarda
ödeme sõkõntõlarõ yaşansa da genel
olarak zarar görmeden atlattõklarõnõ
dile getirdi. Eskinazi, ABD paza-
rõndaki daralmayõ görerek bu yõl
üretimi yüzde 25 oranõnda düşür-
düklerini, daha agresif bir pazarlama
çalõşmasõ içine girdiklerini anlatarak
şöyle konuştu: “Türkiye’de satış
noktası sayımızı 30’a çıkardık.
Hiç beklemediğimiz yerlerden ina-
nılmaz talepler geldi. Sahil kent-
lerinde belli bir satış grafiğimiz ol-
masına rağmen Gaziantep, İs-
kenderun, Bursa gibi merkezler-
den gelen talep üzerine satış nok-
talarımızı arttırmaya yöneldik.
Rusya, Karayipler ve Porto Ri-
ko’da mağaza sayısını arttırdık,
Kuzey Afrika, Avustralya ve Çin
pazarlarına da girdik. Potansiyel
gördüğümüz tüm pazarlara gir-
meye çalışıyoruz. Jeans ürünleri-
nin gelişimiyle kış sezonuna da hi-
tap edeceğiz. Şu anda 2 milyon do-
larlık bir ihracat var. 2011’de bu-
nun 4.5 milyon doları bulmasını
bekliyoruz.”
Eskinazi, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dünya modasına yön verebile-
cek önemli zenginliklerimiz var.
Biz bunları elimizdeki olanakları
kullanarak yapmaya çalışıyoruz.
Aslında halen küçük ve orta bü-
yüklükte bir firmayız. Buna rağ-
men hiç mütevazı olmaya gerek
duymadan söyleyebilirim ki dün-
yada en iyi tanınan Türk marka-
ları arasına girdik. Ancak bu ba-
şarıyı köklü bir hale getirmek zo-
rundayız. Bu da daha fazla tanıtım
yatırımı gerektiriyor. Köklü olmak
için ya devlet desteği ya ortağa ih-
tiyacımız var. Devletin desteğini
sağlayabilir miyiz diye baktık.
Ancak kendimizi Ankara’ya an-
latamadık. Ortaklık konusunda
da birkaç grupla görüşmemiz ol-
du. Ancak genelde kısa sürede
kâr elde etme odaklı ve büyük ser-
mayeli gruplar geldi. Biz 15-20 mil-
yon dolarlık bir yatırımdan bah-
sederken bir İngiliz yatırımcı 200
milyon dolardan bahsediyordu.
Arayışlarımız sürüyor. Kurum-
sal düşünen bir Türk girişimcisiyle
de ortaklık oluşturabiliriz.”
Bu söz, iş yaşamına işçi olarak
başlamış, daha sonra kalıpçı ustası
olmuş, kriz öncesi 200, şimdilerde ise
80 kişinin çalıştığı ve beş bin
civarındaki banyo aksesuvarlarının üretildiği bir
işletmenin sahibinin söylediği söz.
Binali Bey, 42 yaşında, 12 yaşından beri
çalıştığını söylüyor... Modellerin tasarımını, Ar-Ge
ve ürün geliştirmeyi hatta bazı otomasyon üretim
yapan tezgâhların üretimini bizzat kendisi
yapıyor. Tam anlamıyla tanrı vergisi yeteneği olan
bir kişi... Ürün çeşitleri ve modelleri görünce
bravo, helal olsun diyorsunuz..
Bir süre öncesine değin üretimin büyükçe bir
bölümünü, Rusya, Ukrayna, Bulgaristan ve
Romanya’ya ihraç ediyormuş.
Düşük kur, yüksek faiz ve enflasyona dayalı
para politikaları sonucunun üretim yerine adeta
ithalatı destekleyen politikalara dönüşmesi,
elektrik, doğalgaz ve akaryakıt gibi temel
girdilerdeki fiyat artışları, özellikle Çin mallarının
bu ülkelerde pazara ağırlığını koyması, demir,
pirinç ve alaşımlı çelik malzemelerde ve kimyasal
hammaddelerin fiyatlarında yaşanan istikrarsızlık
ve dengesizce yapılan zamlar, üretim yapan
işletmelerin yurtdışındaki rekabet gücünü nasıl
zayıflattığını kendi yaşadıklarının örneklerini
vererek bir bir anlattı.
İster iç isterse dış piyasalara malınızı satmakla
iş yapmış olmuyorsunuz.
Önemli olan sattığınızın parasal karşılığını
alabilmek yani tahsilat yapabilmeniz.
Müşterilerden aldığınız evraklar çek veya senedi
zamanında paraya çevirmek neredeyse
olanaksız. Keza çoğu kez müşteri çekleri
karşılıksız çıkabiliyor.
Karşılıksız çıkan çekleri cironto ettiğiniz için
benim ödemem gerekiyor. Nakit giriş ve ödeme
planlarınız altüst oluyor. Ya varsa birikmiş
paranızdan ya da banka ve müşterilerden
aldığınız değerli kâğıtları factoringlere vererek
finansman açığınızı böylelikle kapatmaya
çalışıyorsunuz. Bu koşullarda bankalardan yeni
kredi alabilmeniz hemen hemen olanaksız. Hem
kendi hem de şirketinizin itibarınızı korumak
zorundasınız.
Bankalarda bulamadığınız finansman için
evinizi hatta bindiğiniz aracınızı satarak
işletmenize taze para girişini
gerçekleştiriyorsunuz.
Borçlanma ve borç sarmalına girmek demek
tam anlamıyla böyle oluyor...
Bilgimiz de yetersiz kalabiliyor çoğu kez
örneğin, zCE işaretinden tutun da, Ar+Ge ve yeni
ürün geliştirmedeki patent, fikri ve mülki haklar
konusu, bürokrasi, ihracat teşviklerinin
yetersizliği, kredi sorunları, ana firma – yan
sanayi ilişkilerindeki düzensizlikler,
devlet desteklerinde karmaşa, pahalı
enerji, prim ve vergilerdeki yüksek
oranlar... Bizlerin bir türlü üstesinden
gelemediğimiz işler bunlar...
Başka sıkıntılarımız da var, mesela bizim gibi
işletmeler iki Çin’le mücadele etmek zorunda
kalıyor... Birincisi, Çin mallarının dünya pazarlarını
istila etmesi, diğeri Türkiye’deki Çinliler... Kimler
mi, diye sorup kendisi yanıtlıyor... “Merdiven altı
üretim yapanlar... Bunlar kayıt dışı olarak
çalışıyorlar...
Haksız rekabet yaratan bu durumdan nasıl
korunacağız? Nasıl mücadele edeceğimi
şaşırıyorum. Kayıt içinde çalışmak adeta
cezalandırılıyor... Çalış, çalış bir türlü sermaye
birikimi olamıyor. Bırakalım birikimi, işletme
sermayemiz giderek eriyor...
Bu koşullarda ihracatı, sadece pazarlarda
adımızın devam etmesi için yapıyoruz.
Kâr-mar yok!.. Bizim işimiz, keçiboynuzuyla
karın doyurmaya benziyor..”
Bir medya kuruluşumuz, “Küresel krizin ülkemizi
teğet geçip geçmediğini” internet üzerinden
düzenlediği anketle yurttaşlarımıza soruyor...
Binali Bey gibi binlerce Ali’lerin Mehmet’lerin
yaşadıklarını görmek için İMES, MODOKO,
DUDULLU, ÜMRANİYE, SOĞANLIK ve YAKACIK
gibi yerlerdeki işyerlerini bir dolaşıversinler... Kriz
teğet mi ya da delip mi geçmiş, hemen görürler...
S A T I R A R A S I HİLMİ DEVELİ hilmideveli@hotmail.com
Anadolu tülbentini
dünyaya satõyor YAHYA ARIKAN malicozum@ismmmo.org.tr
YAŞAMDA MALİ ÇÖZÜM
Mezdeke Fõkrasõndaki
Mantõkla Cezalandõrõlõyoruz
Tülbentten tasarladõğõ giysilerle kõsa sürede ABD ve Avrupa’da kendisini kabul
ettirmeyi başaran Taka Wear, köklü bir marka haline gelmek için ortak arõyor.
Kriz KOBİ’yi internete yöneltti
Annem 16.3.1963 doğumlu, 1.2.1980 tarihinde SSK girişi var. 2003 yılından
bu yana isteğe bağlı SSK primi yatırıyoruz. Eylülde yürürlüğe giren Sosyal
Güvenlik Reformu ile isteğe bağlı prim SSK için kaldırıldı ve isteğe bağlı
prim yatıranlar da 4/b li (Bağ-Kur’lu) oldu. Bizim eylül sonrasında yatırmış
olduğumuz primler Bağ-Kur’lu olarak mı alınıyor? Şu anda annemin 1638
gün primi bulunmakta. Annem bu şartlara göre en erken ne zaman emekli
olabilir? Bize önerebileceğiniz bir yöntem var mıdır? Selçuk BİNGÜL
Sosyal Güvenlik Reformu olarak bilinen 5510 sayılı kanunun 1/10/2008 tarihi iti-
barıyla yürürlüğe giren isteğe bağlı sigorta hükümleri gereğince 1/10/2008 tarihin-
den sonra ödenen isteğe bağlı sigorta primleri 4-1/b bendi kapsamında (yani Bağ-
Kur’lu) sigortalılık süresi olarak sayılmış ve ödenen primler
de Bağ-Kur’lu gibi değerlendirilmektedir. 1 Ekim 2008 tari-
hinden sonra isteğe bağlı SSK’ye prim ödeyen kişilerin 3.5
yıl ve daha fazla süreyle prim ödemesi halinde emeklilik he-
saplamaları Bağ-Kur koşullarına göre hesaplanacaktır. Bu
da, 5000 günü doldurarak emekli olacak bir sigortalının
9000 gün prim ödeyerek emekli olabilmesi sonucunu doğu-
racak. İsteğe bağlı sigorta primi ödeyen SSK’li okurlarımızın
daha önce birkaç kez yazdığımız gibi son 3.5 yıla dikkat et-
meleri gerekiyor. Bir işyerinden sigortalı yapılarak prim öde-
yebilirsiniz. Anneniz 5000 günü doldurunca emekli olur.
Sorularınız için
malicozum ism
mmo.org.tr ad-
resine mail ata-
bilirsiniz. Tüm
sorular e-posta
ile tek tek ce-
vaplanacaktır.
İSTEĞE BAĞLI SSK’Lİ BAĞ-KUR’LU OLABİLİYOR
KÖYLÜ KADINLAR OYALARI YAPIYOR
Şirket Genel Müdürü ve Tasa-
rõmcõsõ Semra Eroğlu ise
ürünlerde kullanõlan oya ve
kanaviçe benzeri elişi ürünle-
rin köyde yaşayan kadõnlar
için önemli bir gelir kaynağõ
oluşturduğunu belirtti.
Halen çoğu Manisa’nõn Kula
ilçesinde olmak üzere 150’ye
yakõn kadõnõn kendileri için
oya ürettiğini ifade eden Eroğ-
lu, şunlarõ kaydetti:
“2005 yılından bu yana
ürünlerimizde oya ve kana-
viçe kullanıyoruz. Köylerden
gelen oyaları bizim için top-
layan arkadaşımızın uyarısı
üzerine bu oyaların o kadın-
lar için öneminin farkına va-
rarak oyadan vazgeçmemeye
karar verdik. Şimdi değişik
kullanım alanları bulmaya
çalışıyoruz. Giysilerde kulla-
nacağımız boncuk işleri için
de cezaevlerinde üretim yap-
tırmayı düşünüyoruz. Buca
Cezaevi ile görüştük. Olum-
lu yaklaştılar.”
Nitelikli eleman için
akademi kuruldu
Ekonomi Servisi -Takõm Tezgâhlarõ
Sanayici ve İşadamlarõ Derneği (TİAD)
makine sektörüne nitelikli eleman ka-
zandõrmak ve alanõnda yeni teknolojile-
ri öğretmek amacõyla eğitim seferberli-
ği başlattõ. Makine çalõşanlarõnõ akade-
mi çatõsõ altõnda toplayõp 60-80 saat
eğitim verecek olan TİAD, üretim ve ser-
viste hõzlõlõk, yüksek kalite ve yerli ma-
kine algõsõnõn geliştirilmesini hedefliyor.
TİAD Yönetim Kurulu Başkanõ Hay-
rettin Kağnıcı, TİAD’õn Bayrampa-
şa’daki teknik eğitim merkezinde ger-
çekleştirilecek olan eğitimlerde kişisel ge-
lişim, CNC tezgâhlarõnõn programlan-
masõ, talaş kaldõrma teknolojileri, kont-
rol sistemleri, imalat ekonomisi gibi
teknik ve bireysel beceri eğitimlerinin
ağõrlõkta olacağõnõ belirterek şöyle ko-
nuştu: “40 bin kişinin çalıştığı sektör-
de nitelikli eleman yok denecek kadar
az. 150 kadar işletmecinin eğitime
büyük ilgi göstermesini bekliyoruz. He-
defimiz beş yıl içerisinde 400 bin ni-
telikli eleman yetiştirmek. ”
Tülbenti yaşamõn her
alanõnda kullanõlabilecek bir
kumaş haline getiren Türk
markasõ Taka, ABD, Kanada,
Avrupa ve Japonya başta
olmak üzere 20 ülkede yaklaşõk
300 satõş noktasõna ulaştõ.
Emeklinin maaşõndan icra kesintisi yapõlamaz
H
aklı olarak aylıklarının
düşüklüğünden yakınan pek çok
emeklimiz, maaşından yapılan icra
kesintileri ile zor günler yaşayabiliyor.
Sosyal Güvenlik Yasası’nın değişmesiyle
(5510 sayılı kanun, yürürlük tarihi 1 Ekim
2008) ile birlikte SGK’den alınan emekli
aylıklarından icra kesintisi konusu yeniden
düzenlendi. Emeklilerimizi bir parça
rahatlatan düzenlemeyi hatırlatmakta yarar
görüyorum: “Emeklilik geliri, aylık ve
ödenekler, takip ve tahsili gereken SGK
alacakları ile nafaka borçları dışında
haczedilemiyor.”
5510 sayılı kanunda haczi yasaklanan
gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine
ilişkin talepler, emekli aylığı alan borçlunun
muvafakatı bulunmaması halinde, icra
müdürü tarafından reddedilecek. Bu
düzenlemeyle SGK alacakları ve nafaka
borçları dışında borçlunun rızası olmadan
açılan haciz taleplerinin kuruma intikal
ettirilmeden icra müdürleri tarafından
reddedilmesi gerekir. SGK’den gelir/aylık
alan sigortalı ve hak sahiplerinin gelir ve
aylıklarına nafaka borçları dışında ilgililerin
uzlaşısı bulunmadan haciz uygulanmaması
gerekmektedir.
B
u başlığı görenler, “Mezdeke de
neyin nesi?!” diyebilirler. Sayfalarca
yazıp derdimi anlatamamaktan
korktuğum için, o ünlü fıkrayı hatırlattım,
ama burada onu anlatıp maksadımı aşmak
da istemem. Onun için sevgili dostlar,
şimdiden af dileyerek söylüyorum: “Bilenler
bilmeyenlere anlatsın...”
Türkiye’deki vergi ve sosyal güvenlik
yasalarındaki ceza uygulamalarına eleştirim,
sakın ‘yasalara uymayana göz yumulması
talebi’ gibi de algılanmasın. İşin doğrusu,
bundan da çekiniyorum. Onun için, gelin bu
konuyu birlikte tartışalım:
Kayıt dışı ekonomik faaliyetler, ülkemizin
bir numaralı sorunları arasında. Buna itirazı
olan var mı? Benim bildiğim kadarıyla
bürokratı da bakanı da mali müşaviri de
sanayicisi de dertli. Üç kuruş daha fazla
almak için gelecekteki riskleri
sigortalanmayan çalışan da… Ama hepimiz
biliyoruz ki, çalışanların yaklaşık yarısı
(TÜİK’e göre yüzde 45.3) sosyal
güvenceden yoksun biçimde çalışıyor.
Demek ki kayıtlı ortamda faaliyet gösteren
işyerleri kadar buna hiç uymayan da var…
Vergi kaçırmak için hilelere başvuranlar,
şirketlerinin içini boşaltanlar, kazancını eksik
beyan edenler de cabası. Bizim mücadele
etmemiz gereken tablo bu iken; kayıtlı
çalışan ve yükümlülüğünü yerine
getirmekten kaçmayan vergi mükellefine,
beyan formunda harf hatası yapsa
(düzeltme verse bile) ceza kesmemiz,bu
mükellefi hizmet aldığı ve daha çok vergi
toplamak için gecesini gündüzüne katan
müşaviriyle karşı karşıya getirmemiz, vergi
matrahını hiç etkilemeyecek bir
bilgilendirme formundaki hatayı fırsat bilip
“Sen burada madem hata yaptın, ilk 10 gün
içinde fark eder de düzeltirsen, sorun yok.
Ama bu süre 15 günü bulursa cezanın yüzde
50’sini, bu süreyi de geçersen 1000 TL ceza
öde” dememiz… ne kadar doğrudur?
Biraz daha açarsak; aynı mükellef ve o
mükellefin vergi idaresiyle sosyal güvenlik
kurumlarıyla ilişkisini düzenleyen çalışanı
zamanında beyan etmezse zaten kesin
cezayı yiyor. Ama zamanında beyan edene
de; “Sigortalı işe giriş bildirgelerini ve genel
sağlık sigortası giriş bildirgelerini zamanında
beyan ettin, ama 5510 sayılı kanunda
belirtilen süre içinde ya da Sosyal Güvenlik
Kurumu Başkanlığı’nca belirlenen şekle ve
usule uygun vermemişsin… Sağ üst
köşedeki numaranın bir rakamını hatalı
yazmışsın. Bunu düzeltmek istiyorsun.
Tamam. Yine de günü geçtiği için şu kadar
para cezası ödeyeceksin!” dememiz ne
kadar adaletlidir?
Yürürlükteki uygulamaya göre, firmaların
alım ve satımlarını gösteren bildirimler (Ba-
Bs formları) KDV beyannamesinin verildiği
aydan sonraki ayın 5’ine kadar verilebiliyor.
Ancak Maliye’nin hazırladığı taslakta, bu
bildirimlerin, KDV beyannamesinin
verilmesinden sonraki 4 gün içinde, yani
KDV beyanının yapıldığı ayın 28’ine kadar
verilmesi isteniyor. Oysa bu bildirim,
müşterilerin karşılıklı alış-satışlarını kontrol
etmesinden sonra yapılması gereken bir
işlem. Verilen süre, şimdi bile yeterli
gelmezken, daha da daraltılması, daha çok
ceza kesmek için fırsat yaratmak değil de
nedir?
Vergi idaresi, vergi beyannamelerinde
herhangi bir harf ya da rakam hatası yapan,
örneğin yazarken kaydıran, kimlik
numarasında yanlış yapan mükellefin
düzeltmesini kabul ediyor ve ceza kesmiyor.
Ama aynı idare, firmaların mal alım-
satışlarını gösteren formlarda en ufak bir
hata yapanı affetmiyor. Birkez daha altını
çizmekte yarar var: Bildirim ve formlarda
(Ba-Bs) herhangi bir hata, vergi matrahını
hiç etkilemiyor...
Vergi ve sosyal güvenlik cezalarını
incelediğinizde uzayıp giden listede, çelişkili
uygulamalar da uzayıp gidiyor...
Ülkemizdeki bürokrasiyi hepimiz biliyoruz.
Hatanın fark edilmesi ve düzeltme beyanı
verilmesi için 15 gün zaten yetersiz. Üstelik
bu cezalarda uzlaşma şansınız da yok... Ne
dersiniz, bu durumda “devlet tam da
mezdeke fıkrasındaki kahramanı oynamış
olmuyor mu?!”
Konumuz ister vergi ve sosyal güvenlik,
isterse kırmızı ışık ihlali olsun. Yasalara
uymayana ceza tam olsun. Ama toplumsal
yaşamda düzeni sağlamak gerekçesiyle
kesilen para cezaları amacının tam
tersine, insanları ve işletmeleri kural
dışına çıkmaya zorlamasın… Kayıt dışını
özendirmesin.
Keçi Boynuzuyla Karın Doymaz!..
SAYFA CUMHURİYET 16 OCAK 2010 CUMARTESİ
14 EKONOMİ