Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 12 OCAK 2010 SALI
6 HABERLER
BİLİM ve SİYASET
ORHAN BURSALI
Milliyet, Vatan, Star TV
Satılsın mı?
Buna karar verecek olan bizler değiliz şüphesiz. Akşam
yazarı Oray Eğin, bir yazısına “Gazeteler patrona mı aittir,
gazeteciye mi?” başlığını atmıştı. Tartışılacak bir yanı yok.
Genel görüş: Gazeteciler patrona aittir! Patron, gazetecileri
istediği zaman alır da, atar da, satar da... Gazeteciler ve
yorumcular/yazarlar bu anlamda birer ücretli işçi.
Tam öyle mi? Gazeteciler, yorumcular, yıllar boyu haber ve
değerlendirmeleriyle, gazetenin özel bir kurumsal kimliğini
oluşturur. Hürriyet’in, Cumhuriyet’in ve diğer kimlik sahibi
gazetelerin vitrinini bir andan değiştirin, gazete ile okur
arasında derin bir bunalım doğar! Gazetenin haber
niteliğini/biçimini de değiştirseniz, aynı bunalımı yaratırsınız.
(Cumhuriyet bunu birkaç kez test etmiştir!)
Bu nedenle patron patronluğunu icra ederken, gazete-
okur ilişkisi arasında oluşan bu ortak kimliği dikkate alır.
Zımnen, bu durum, gazeteye can verenleri de, toplu olarak,
gazetenin “ikincil patronu” yapar. Bu patronluğun mülkiyet
üzerinde bir değeri yoktur sanki, ama özünde vardır: Örneğin
Hürriyet’e her günkü kimliğini kazandıran kadronun büyük
çoğunluğu bir protesto istifası yaptığında, patronun mülkiyeti
orta vadeli bir süreye bile gerek kalmadan, belki de yarısını
kaybeder!
Bence gazeteciler, kendilerini biraz “toplu patron” olarak
görseler yeridir! Bunun sonsuz yararı var!
Peki, Milliyet, Vatan, Star TV satılmalı mı?
AKP döneminde medya üzerindeki temel tartışma konusu,
medyanın iktidar odaklarınca baskı altına alınması. Bu süreç
herkesin gözleri önünde cereyan ediyor. İktidar ortakları,
kendi televizyon, internet siteleri ve gazetelerini kuruyor veya
yeniden yapılandırıyor. Öte yandan, kamuoyu oluşturmada
yetkin bir yeri olduklarına inandıkları merkez medya üzerinde
baskı kuruyor, onları tarafsızlaştırıyor veya yandaşlarına satın
aldırıyor.
Doğan Grubu üzerine salınan vergi bunun açık bir belgesi.
Baskılar karşısında, Ertuğrul Özkök kenara çekildi ve yeni
bir yönetici yapılanması başlatıldı. Küçülmeye zorlanan
grubun, zarar ettikleri ileri sürülen Vatan, Milliyet ve Star
TV’yi satmak için, bazı taliplilerle görüştüğü biliniyor. Aydın
Doğan, “Kartel Medyası” tanımlamasından kesin kurtulmak
niyetinde! “Dünya medya devi” düşleri de terk edildi.
Aslında, basında “tekelci yapılanma” görünüşte sanki
sona eriyor. Nitekim, iktidar yanlısı bir başyazar, “Medya
Tekeli”ne vurulan bu darbeyi alkışlıyor. Bunu demokratik bir
gelişme olarak görüyor.
Medya tekeli şüphesiz iyi bir şey değil! Medya tekeli aynı
zamanda bir siyasi güç inşası ve buna dayanarak ekonomik
kaynak büyütme demektir.
Ama Doğan Medya örneğinden baktığımızda iki durum
var:
Birincisi, iktidarın, siyasi/ekonomik darbeyle bir “mülkiyet
hırsızlığı/gaspı” yaptığı yolundaki yoğun şüphedir! Bu,
davaların sonucunda net olarak anlaşılacak!
İkincisi, bir “tekel” yıkılırken, üstelik çok daha tehlikeli
başka bir tekel, İktidar Medya Tekeli kuruluyor! Buna,
medya devlet tekeli de denebilir! Nuray Mert’i, kendi özgün
kişiliği ve görüşleriyle yaşatmama girişimi, medya devlet
tekelinin nasıl çalıştığının bir belgesi gibi!
Patron kararlı. Milliyet, Star ve Vatan’ın satılması iyi mi
kötü mü?
Belki de farklı düşünmeliyiz: Evet satmalı! Dahası, bu
satışı belki de Gülen/iktidar destekçilerine yapması daha
iyidir. Böylece çok yönlü bir deney yaşama ve deneyim elde
etme fırsatı doğar: Bu yayınların, iktidar/cemaat amaçları için
nasıl kullanılacağını, kullanıp kullanılamayacağını göreceğiz...
Okurun tavrını izleyeceğiz ve öğreneceğiz.
Bu medyada çalışan gazeteciler/yorumcularla, kurumsal
kimlikler arasındaki bağlar üzerindeki varsayımları test
edeceğiz!
En önemlisi: Ben, “medyayı ele geçiren, iktidarını mutlak
kılar” gibi “doğru”lara inanmamaya başladım. Medya ile
kamuoyunun kitlesel etkilenmesi/eğilimi arasındaki ilişkiyi
doğru dürüst bilmiyoruz. Özellikle medyanın seçim sonuçları
üzerindeki etkisi üzerine abartılı bir değer yargımız var. Bu
konuda geçmişte, medyanın kamuoyunu yönlendirmede
zayıf etkisini biliyoruz!
Milliyet, Star ve Vatan’ın iktidara satılmasının, pek çok
açıdan, belki de hayırlı sonuçlara yol açacağını
düşünüyorum! (Bütün çalışanlarından özür dileyerek, salt
bir tartışma açmak amacıyla...)
———————
NOT: Sevgili Güneri Artunkal Ağabey, Muhsin Ertuğrul
Tiyatrosu’nun yeni haliyle açılışını izlemiş: “Kadir Topbaş, açılışta
tiyatroyu öve öve ne diyeceğini şaşırdı. Sahnenin ne kadar yeni bir
teknolojiye sahip olduğunu anlatırken de ‘Bu sahnede sinema bile
oynatılabilir’ dedi! Sinemada tiyatro oyununu anlarız da, tiyatroda
sinema oynatılabileceğini söylemek, Mimar Doktor Topbaş’a yakıştı
mı?” Yakışmadı tabii. Diyelim ki Topbaş’ın dili sürçtü!
UĞUR ÇUKURKENT
Interpol’den
tazminat istiyor
YUSUF ÖZKAN
İZMİR - 12 Eylül
1980 askeri darbesinin
ardõndan yurtdõşõna kaç-
mak zorunda kalan
Uğur Çukurkent, Lon-
dra girişinde gözaltõnda
alõndõktan sonra Ulus-
lararasõ Polis Örgütü (In-
terpol) kayõtlarõna “Er-
meni terörist” olarak
girdiğini ve o
günden bu yana
bu sicili temizle-
mek için uğraştõ-
ğõnõ söylüyor. Çu-
kurkent, “Inter-
pol bu acıların
bedelini tazmi-
natla ödemeli”
diyor.
Çukurkent’in serüveni
12 Eylül darbesiyle bir-
likte başlamõş. 1981’de
sahte pasaportla Lon-
dra’da havaalanõnda ya-
kalandõğõnda, Ermeni te-
rör örgütü Asala’ya üye
olmakla suçlanan Çu-
kurkent’in, Interpol’de-
ki sicil kaydõna da “te-
rörist” notu düşülmüş.
Çukurkent bu durumu,
1989 yõlõnda sõğõnmacõ
olduğu İsveç’te tesadü-
fen öğrendiğini söylü-
yor. Aradan geçen dö-
nemde farklõ ülkelerde
sõğõnmacõ olarak yaşa-
mak zorunda kaldõğõnõ
ve bu durumu düzelt-
meye uğraştõğõnõ belirten
Çukurkent, son olarak
geçen yõl Antalya Cum-
huriyet Savcõlõğõ’na baş-
vurduğunu vurguluyor.
Çukurkent, sav-
cõlõğõn, “Inter-
pol’de kendisi
hakkında böyle
bir belge olma-
dığı ve aranma-
dığı” gerekçe-
siyle takipsizlik
kararõ verdiğini
söyledi.
Gerekirse yeniden
Londra Havaalanõ’na
sahte pasaportla giderek
kendini ihbar edeceğini
ve yargõlanmaya çalõ-
şacağõnõ bildiren Çu-
kurkent, “Taraflardan
biri artık mahkûm ol-
malı. Bu işin sonunda
bir tazmin olmalı. İn-
terpol 30 yılın hesabı-
nı vermeli” diye ko-
nuşuyor.
Araştırmada,
kendilerine karşı
ayrımcılık
politikasının AKP
döneminde de
sürdüğünü
düşünüp
düşünmedikleri
sorusu yöneltilen
gayrimüslimlerin
yüzde 76.9’u
“evet” yanıtını
verdi.
İstanbul ve İzmir’deki Ortodoks inancõna sahip 820 kişi ile yapõlan görüşmenin sonucu
‘Güvenlik endişesi yaşõyoruz’
ŞULE KÖKTÜRK
Türkiye’de yaşayan gayri-
müslimlerin yüzde 66.6’sõ ken-
dilerine fiili ayrõmcõlõk yapõldõ-
ğõnõ ve yüzde 77’si gayrimüslim
olduğu için güvenlik endişesi
yaşadõğõnõ ifade ediyor. Ayrõm-
cõlõğõn AKP döneminde de sür-
düğünü belirten gayrimüslimle-
rin hükümetten en önemli bek-
lentilerinin “Ruhban okulunun
açılması” olduğu belirtiliyor.
Avrasya Kamuoyu Araştõrma-
larõ Merkezi’nin (AKAM) yap-
tõğõ araştõrmaya göre gayrimüs-
limler “güvenlik endişesi” için-
de yaşõyorlar. 7-9 Ocak tarihle-
rinde, İstanbul ve İzmir’de ya-
şayan Ortodoks inancõna sahip
olduğunu ifade eden 820 kişi ile
yüz yüze görüşülerek yapõlan
“Gayrimüslim Nasıl Yaşıyor
Ne İstiyor Araştırması”nõn so-
nuçlarõ açõklandõ.
Araştõrmaya göre gayrimüs-
limlerin yüzde 42.9’u “bazen”
kendilerine fiili ayrõmcõlõk ya-
põldõğõnõ, yüzde 23.7’si “sürek-
li” ayrõmcõlõk yapõldõğõnõ söyle-
di. Kendilerine karşõ ayrõmcõlõk
politikasõnõn AKP döneminde
de sürdüğünü düşünüp düşün-
medikleri sorusu yöneltilen gay-
rimüslimlerin yüzde 76.9’u
“evet” yanõtõnõ verdi.
Ayrımcılık sorusu
Araştõrmada katõlõmcõlara,
“Müslüman komşularınızdan
ayrımcılık gördüğünüz oluyor
mu” sorusu yöneltildi. Bu soru-
ya yüzde 58.2 oranõnda “hayır”
yanõtõ verilirken katõlanlarõn yüz-
de 38.4’ü “evet bazen”, yüzde
3.4’ü “evet sürekli” dedi. Gay-
rimüslim olduğu için güvenlik
endişesi yaşayõp yaşamadõğõ da
sorulan katõlõmcõlarõn büyük ço-
ğunluğu bu endişeyi yaşadõğõnõ
ifade etti.
Güvenlik endişesini “sürekli”
yaşadõğõnõ söyleyen gayrimüslim
oranõ yüzde 39.2’yi bulurken,
yüzde 37.8’i ise “bazen” yaşa-
dõğõnõ, yüzde 23’ü ise yaşama-
dõğõnõ söyledi. Katõlõmcõlara Fe-
ner Rum Patriği Bartholome-
os’un “çarmıha geriliyoruz”
sözlerine katõlõp katõlmadõğõ da
soruldu.
Bu soruya yüzde 66 oranõnda
“hayır” yanõtõ verilirken, kendi-
lerini hangi siyasi partiye yakõn
hissettikleri sorulan gayrimüs-
limlerin yüzde 37.8’i AKP yanõ-
tõnõ verdi. Gayrimüslimlerin yüz-
de 33.6’sõ CHP, yüzde 22.3’ü DP,
yüzde 2.3’ü LDP’ye yakõn oldu-
ğunu söyledi.
Ruhban okulu açılsın
Buna karşõn 29 Mart Yerel Se-
çimleri’nde hangi partiye oy ver-
dikleri sorulan gayrimüslimlerin
yüzde 57.8’i CHP, yüzde 31.6’sõ
AKP, yüzde 4.3’ü DSP, yüzde
4.2’si DP-ANAVATAN dedi.
Araştõrmada gayrimüslimlere
“Hükümetten en önemli bek-
lentiniz nedir” sorusu da yönel-
tildi. Bu soruya verilen yanõtlar ve
oranlarõ şöyle: Yüzde 47.8 “Ruh-
ban okulunun açılması”, yüzde
44.6, “Ekümenik patrikhanenin
tanınması”, yüzde 5.2 “Dini-
mizi yayma özgürlüğümüze
(misyonerlik faaliyetleri) saygı
gösterilmesi...” Araştõrmaya ka-
tõlan gayrimüslimlere “Türkiye
ile ilgili aşağıdaki ifadelere ka-
tılıp katılmadığınızı belirtir mi-
siniz” şeklinde bir soru soruldu.
Bu soru üzerine katõlõmcõlarõn
yüzde 87.1’i “Türkiye savaşa gi-
rerse ben de orduya katılırım”
ifadesine katõldõğõnõ söylerken,
“Devlet gayrimüslimleri sev-
mez” ifadesine katõlanlar yüzde
67.8’i, “Devlet gayrimüslimle-
rin bitmesini istiyor” ifadesine
katõlanlar yüzde 65.5’i, “Devlet
inançlar arasında eşit davranı-
yor” ifadesine katõlanlar ise yüz-
de 33.7’yi oluşturdu.
Araştõrmada, yurtdõşõna gitti-
ğinde ya da bir yabancõ ile ko-
nuşurken kendini nasõl tanõttõğõ so-
rulan gayrimüslimlerin yüzde
34.3’ü kendisini Rum asõllõ Türk
vatandaşõ olarak tanõttõğõnõ söy-
ledi. “Kendimi Türk olarak ta-
nıtıyorum” diyenler yüzde 18.2
iken, “Kendimi Rum olarak ta-
nıtıyorum” diyenlerin oranõ yüz-
de 16.9 olarak belirlendi.
Araştõrmada katõlõmcõlara ki-
lisenin oy kullanma tercihlerini
etkileyip etkilemediği soruldu.
Bu soruya yüzde 56.1 oranõnda
“Hiç etkilemiyor”, yüzde 35.6
oranõnda “Çok etkiliyor” yanõ-
tõ geldi.
Linçgirişimineuğrayangençlerİstanbul’adöndü
‘Savcı harekete geçmeli’
Edirne’de imza kampanyası düzenleyen gençler linç girişimine maruz kalmıştı. (AA)
Yurt Haberleri Servisi - Edirne’de
“Amerika defol, bu memleket bizim”
sloganõyla imza kampanyasõ düzen-
lerken PKK’li olduklarõ söylentisinin
yayõlmasõyla linç girişimine maruz
kalan gençler bir haftalõk bekleyişin ar-
dõndan İstanbul’a döndü.
İdare Hukukçusu Prof. Dr. Ülkü Az-
rak, Edirne’deki olaylarla ilgili bir suç
duyurusu olmadan da savcõlõğõn res’en
harekete geçebileceğini belirterek,
“Olay, basına yansımıştır. Savcı,
polisin yardımıyla olaylara katı-
lanları belirleyebilir ve bu kişiler
hakkında işlem yapabilir” dedi. An-
cak savcõlõğõn resen harekete geçmek
zorunda olmadõğõnõn altõnõ çizen Az-
rak, “Olaylarda mağdur olan veya
bunları izleyen herhangi biri suç du-
yurusunda bulunabilir. O zaman
savcılık cezai takibata geçecektir” di-
ye konuştu. İstanbul Barosu Başkanõ
Muammer Aydın ise, Edirne Cum-
huriyet Savcõlõğõ’nõn basõndaki ha-
berleri ihbar kabul ederek resen hare-
kete geçmesi gerektiğini vurguladõ.
Vali Mustafa Büyük ise dün gaze-
tecilere yaptõğõ açõklamada olaylarõ ba-
zõ kişilerin provoke ettiği iddialarõnõn
anõmsatõlmasõ üzerine konuyla ilgili
araştõrmalarõn sürdüğünü belirtti. Ba-
ro Başkanõ Faruk Sezer de, toplantõ-
ya katõldõktan sonra ne yapõlabileceğine
karar vereceklerini söyledi.
Avrasya Kamuoyu Araştõrmalarõ Merkezi’nin yaptõğõ araştõrmaya göre
gayrimüslimlerin yüzde 42.9’u “bazen” kendilerine fiili ayrõmcõlõk yapõldõğõnõ, yüzde
23.7’si “sürekli” ayrõmcõlõk yapõldõğõnõ söyledi.
Çukurkent.
TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ mfarac@cumhuriyet.com.tr - www.mehmetfarac.com
Geçtiğimiz salı günü bu köşede,
“PKK’nin kamerası Fethullah’ın peşinde”
başlıklı bir yazı vardı. O yazıda örgütle
cemaat arasındaki gizli mücadelenin
şifreleri verilmişti. Ancak PKK yöneticisi
Cemil Bayık’ın son açıklamaları, iki grup
arasındaki gerginliğin giderek
büyüyeceğini gösteriyor!
PKK’nin kurucularından biri olan Elazığlı
Cemil Bayık örgüt içinde eli kalem tutan
militanlardan biri olarak tanınıyor. Kürtçe
yayımlanan gazetelere makaleler yazan
Bayık’la yapılan son röportaj 5-6 Ocak
tarihlerinde örgütün ajansı tarafından
servis edildi. Bayık, eski Genelkurmay
Başkanı Yaşar Büyükanıt’la Başbakan
Erdoğan arasında Dolmabahçe’de
gerçekleşen gizemli görüşmeyle ilgili çok
ilginç iddialar sıralamıştı:
“Sistem içinde bazı çevreler siyasal
İslamın devlet içine alınmasına direniyor.
Ergenekon davası bu tür kesimleri devletin
yeni yaklaşımına engel olmaktan çıkarmak
için gündeme geldi. Dolmabahçe
Sarayı’nda, devletin Kürt sorunu
konusunda temel tezlerine karşı
çıkmaması karşılığında AKP’nin sistem
içine girmesine onay verilen bir görüşme
yapılmıştır. AKP hükümeti ve siyasal
İslamcı kesimler, derin devletin içine
yerleşmeden, istihbarat örgütleri kontrol
edilmeden etkili olamayacaklarını
bilmektedirler.”
Peki, Özel Harp Dairesi’nin olası
konukları kimler olacakmış?.. Bayık
soruya, “Fethullahçılar Özel Harp Dairesi
benzeri hareket ediyor” yanıtını vermişti!..
Bayık, Kandil’den aşağı inemediğine
göre bu bilgileri nereden almıştır? Daha
önemlisi PKK’nin bu önemli ismi uzun
röportajın özetinde
aslında ne demek
istemiştir? Bu
sorunun üzerinde
düşünülmesi
gereken çok
önemli iki yanıtı
vardır:
Bir: Askeri
okullar, emniyet,
bürokrasi ve
siyaset üzerinden
devlete sızan
cemaat, TSK’nin kozmik yapısını
dağıtmadan nihai hedefine
ulaşamayacağını anladı. Cemaatin derin
kulağı, “Ergenekon, kafes, darbe, suikast”
karambolünde, AKP’nin desteğiyle
harekete geçti!
İki: Devlet ve siyasal iktidarlar PKK’yi
bitirmek için önce Hizbullah’ı kullandı
ancak başarılı olamadı. Şimdi Kürt
hareketine karşı devreye sokulan cemaat
ise Kuzey Irak’ta Barzani-Talabani,
Güneydoğu’da da valiler aracılığıyla
güçlendirilirken aslında devleti kuşatıyor!..
Cemil Bayık Ne Diyor?..
Bayık’ın “Fethullahçılar Özel
Harp Dairesi benzeri hareket
ediyor” şeklindeki sözleri kafanızda
şimşek çaktırmadıysa lütfen
okumaya devam ediniz... Bu arada
geçtiğimiz aylarda çok sayıda
generalin telefon konuşmalarının
internetten
yayımlandığını da
anımsayınız!..
“Ergenekon”
iddiaları kapsamında
Kemalist ideolojiyi
savunan partiler,
medya organları,
sendikalar ve
üniversite yönetimleri
hedef alındı.
Laik rejimin bekçisi
Türk Silahlı Kuvvetleri
de bu operasyonda ağır biçimde
hırpalandı. Hem görevdeki hem de
emekli onlarca subaya “terörist”
damgası vuruldu. Karargâha kadar
sızılması ise bu operasyonun
şimdilik son parçasıdır...
Oysa girilemeyen çok ama çok
önemli bir kale var... Bu kale,
Kemalizmi “terorizm”le
ilişkilendiren salyalı sürüngenlerle
AKP taşeronlarının son dönemde
ısrarla hedef aldığı Atatürk’ün
kurduğu CHP’den başkası değil.
“Islak imza” borazancılarının
tezgâhlarını bir bir deşifre eden,
“laiklik karşıtlarının odağı”na okkalı
şamarlar savuran Deniz Baykal’ı
“Ergenekon’un avukatı” diye hedef
tahtasına koyan zavallılar yeni
numaralar peşinde...
Son tezgâh CHP’nin önemli
kalelerinden biri olan ve AKP’nin
bir türlü yıkamadığı Edirne’de
bozulmuştur... CHP Sözcüsü
Mustafa Özyürek, Edirne
Belediye Başkanı Hamdi
Sedefçi’nin odasındaki televizyona
son teknoloji kamera ve ses cihazı
yerleştirenlerin “emniyet içindeki
bir grup” olduğunu açıklamıştır!
İşte o şimşeğin kafanızda şimdi
çakması gerekiyor!..
Sanal kuşatmadaki pervasızlık,
medya farelerinin Önder Sav’ı cep
telefonu üzerinden dinlemesinden
CHP’li başkanları James Bond
usulü izleme numaralarına kadar
ulaşmıştır...
Bellidir ki, AKP tükendikçe tek
alternatifinin üzerine kirli planlarla
gidilmekte ve ne yazık ki devletin
olanakları da faşizan oyunlarda
kullanılmaktadır!..
“Açılım” takıyyesiyle yurttaşlar
arasında Doğu-Batı kavgası
başlatan AKP; “suikast”
safsatasıyla rejimin en kritik
merkezlerindeki sırların deşifre
edilmesine yol açmış, devletin
düzenini bozmuştur!..
Son yerel seçimde alınan yenilgi
ve oyların hızla düşmesi iktidar
partisini bitiş çizgisine getirmiştir.
Deniz Baykal dünkü Vatan
gazetesinde tabloyu şöyle
özetlemiştir:
“Şu anda en iyimser araştırmada
bile AKP’nin oyu yüzde 32’nin
üzerine çıkamıyor. Yüzde 6
ekonomik küçülme, rekor işsizlik,
esnafın, çiftçinin, emeklinin artan
sıkıntıları, yağmur gibi yağan
zamlar, yolsuzluklar, kurumların ve
toplumun çatıştırılması, Kürt
açılımı... Artık güvenle söyleyebiliriz
ki AKP gidicidir.”
Evet Edirne’deki rezalet de
ortaya koymuştur ki, karanlık
merkezlerin tek ve öncelikli hedefi
artık CHP’dir... O yüzden
Edirne’deki tezgâhın benzerlerinin
engellenmesi için CHP örgütleri
patlak ampule istihbarat taşıyan
ajan farelere karşı teyakkuza
geçmelidir! Çünkü birileri salt
AKP’nin tükenişini değil, “cemaat
devleti” önündeki engeli de
CHP’ye çamur sıçratarak
aşabileceğini düşünmektedir!..
CHP’yi Kim İzliyor?..
Evet, AKP’nin tek parti faşizmine
karşı toplumda büyük bir infial
oluşuyor. Bu gerçek erken seçimi
de tetikliyor. Ancak yüzde 47’lik
seçim sonucunu, “iki kişiden biri
bize oy verdi” diye savunan AKP’liler
yüzünden kadınların kocalarından,
babaların evlatlarından kuşku
duyduğu günler unutuluyor!..
Demokrat Parti Genel Başkan
Yardımcısı Dr. Aytun Çıray bu
süreçte çok önemli bir sorunu
yeniden gündeme getirdi. Yüksek
Seçim Kurulu’nun (YSK), bilgisayar
sistemini değiştirmesi gerektiğini
belirten Çıray şöyle demişti:
“22 Temmuz 2007 seçimlerinden
bu yana seçimlerde hile olduğu
kuşkusu tartışılmaktadır. Bazı
bilgisayar mühendislerinin iddiasına
göre, YSK, SEÇSİS adı verilen
güvenliği çok tartışmalı olan
bilgisayar yazılımı kullanmaktadır. Bu
sistemin Avrupa ülkelerindeki devlet
kurumlarında yasaklandığını
biliyoruz.”
CHP’ye bir görev daha düşüyor;
YSK’nin bilgisayar yazılımı olası
erken seçim öncesi acilen mercek
altına alınmalıdır.
Yüzde 47
Unutuluyor!..
obursali@cumhuriyet.com.tr