22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 12 OCAK 2010 SALI 16 KÜLTÜR AYNA ADNAN BİNYAZAR Bir Gafın Çağrıştırdıkları Hülya Avşar’ın, İlkim Karaca’yı konuk ettiği programında “büyük bir gafa imza attığını” gazetelerde okuyunca, yıllarca önce, zarif bir sinema oyuncusunun, Filiz Akın’ın, sunucunun sorusu üzerine boş bulunup “Ruhi Su’yu ilk dinliyorum” demesi üzerine salondaki öfke patlaması geldi gözümün önüne... Yıl 1978 olmalı... Antalya’nın büyük bir sinemasında oyuncular sahnede boy göstermeden önce, salonun koca boşluğunda Ruhi Su’yun “insan” türküleri yankılanıyordu. Anadolu türküleri acılardan doğmuştur. Ruhi Su, türkülerini eski ağıtçıların soluğuyla söylerken, dinleyenler acılara gömülüyordu. Nasıl gömülmez! 12 Eylül öncesi. Sokaklarda her gün bir genç, bir sanatçı, bir bilim adamı katlediliyor... Onların ağıdını, ozan erdemli Ruhi Su’dan başka kim yakabilirdi?.. Ruhi Su’yun ardından sahnede Filiz Akın göründü. Hakçası, elbise yakıştırıcısıdır, zarafet simgesidir Akın. Narçiçeği rengi mi desem, kırmızıya yakın pembe mi, üzerinde şifon bir elbise var. Sunucu, sorusunu sorup, o da ‘ilk dinliyorum’ deyince salonda bir kıyamettir koptu. Önümde Asım Bezirci oturuyor. Dallı budaklı değildi Asım. Erkeğin minyonu bile sayılabilirdi. Akın öyle deyince, beden olmaktan çıktı, Ahmed Arif’in deyimiyle, “kalbi dinamit kuyusu” genç bir devrimci kesildi. Öyle bir atılışla yerinden fırladı ki, soluğu sahnede alacak sandım! Hey gidi Asım; yobazlar, nasıl kıydılar canına da, 1993 yılının 2 Temmuzu’nda Sıvas’ta yaktılar, külünü göğe savurdular!.. Filiz Akın neye uğradığını anlayamamış, adamları onu kulise çekmişlerdi. Filiz Akın’ın masum yanıtının yanında Avşar’ın gafı bin başlı devdir! Filiz Akın kendi halinde bir kadın derviş, Hülya Avşar 25 yıl önce ölen Ruhi Su’dan habersiz bir medya gezgini... İlkim Karaca, aramızdan ayrılan Cem Karaca’nın eşi. Adını Ruhi Su koymuş. Karaca, ad olayını anlatırken Avşar “Ona da buradan selam yollayalım, eğer yaşıyorsa..” diyor. Bunun üzerine Karaca, “Ruhi Su öldü, hem de 25 yıl önce” diye açıklayınca, Avşar şaşırıp, “Aaaa öyle mi, vefat edeli 25 sene mi oldu? Nur içinde yatsın o zaman” diyor. Toplum karşısına çıkanın sorumluluğu çok dallıdır. En ufak falsolarında, söz torbasının ağzını açar, içinde ne var ne yok, adamın önüne döküverirler... Gaf yakalamış gazeteciden acımasızı yoktur; sunucudur, oyuncudur, romancıdır, şarkıcıdır, medya gezegenidir demez, aşkı için din değiştirmesine de, haça övgüler dizmesine de pankart açar. Yalnız gazeteci mi; izleyiciler, okurlar da bağışlama cömerdi değildir. Hele okur; lafı gevelemeden, son söyleyeceğini ilk söyleyiverir! Avşar’ın gafının derecesi, okurların şu tepkisel sözlerinden de anlaşılmıyor mu? “Bunlara ‘sanatçı’ diyerek gerçek sanatçılara haksızlık yapılıyor. Bu gibilerin artık ekranlardan ‘kovulması’ gerekmektedir.” “Cahil kadın! Sen kim, Ruhi Su’yu tanımak kim!” Okur, bir değerbilmezlikle karşılaşmasın, ak yüzünü kara eder; bugün bir eliyle okşadığına, yarın öbür eliyle şamarı yapıştırıverir! Türkiye’nin derdi; politikada, medyada, yönetimde değerlinin yerini değersizin, bilgilinin yerini bilgisizin alması... İnsanımızı bilgisizliğin karanlığında bunaltan, bu dengesizlik değil de nedir? binyazar@gmail.com kultur@cumhuriyet.com.tr 1 990 yõlõnda kurulmuş olan Tiyatro Stüd- yosu yirminci yaşõna “Şölen”le giriyor. Dünden bugüne akõllarda kalan nice oyunlar izledik Tiyatro Stüdyosu’ndan; “Al- datma”, “Kan Kardeşleri”, “Histeri”, “Çöp- lük”, “Balkon”, “Dünyanın Başkenti (Spe- er)” bunlardan sadece birkaçõ. “Şölen”in bir özelliği de Zuhal Olcay’õn uzun bir aradan son- ra kurucularõndan olduğu Tiyatro Stüdyo- su’na geri dönmesi. Umarõm uzun soluklu bir dönüş olur bu... KARA KOMEDİ “Şölen”, İrlanda asõllõ İngiliz yazar Moira Buf- funi’nin 2003’te yazdõğõ ve Olivier Ödülü aday- larõ arasõnda yer alan bir oyun. Bir kara kome- di. Güvensizlik, belirsizlik ve kaygan bir zemin üzerinde yaşanan çatõşmalar oyunun temel ha- reket noktasõnõ oluşturuyor. Karşõ cinsler, fark- lõ görüşler, farklõ dünyalar arasõnda yaşanan bir çatõşma. “Yaşamak için yemek” düsturu dü- şünüldüğünde “Şölen”in vurgulamak istediği iç ve dõş çatõşma sanki daha belirginleşiyor, çün- kü insanlarõn birbirlerini tüketme eylemleri şõk bir sofra çevresinde gerçekleşiyor. Sosyal statü olarak üst orta sõnõfa ait olan ve toplum içinde meslekleriyle, başarõlarõyla kabul gören bu in- sanlar iki saate yakõn süren bir davet boyunca sof- raya gelenleri değil, ama birbirlerini yemeye uğ- raşõyorlar. Zaten sofraya gelenler de pek tüketi- lecek türden yiyecekler sayõlmaz. İncelikle(!) ha- zõrlanmõş olan ziyafet menüsü de bu buluşmanõn gerçek bir şölen olmayacağõnõn kanõtõdõr: İştah Açõcõ, İlkçağ Çorbasõ, Istakozun Sonuncu Fas- lõ, Dondurulmuş Atõk. Sürekli dolup boşalan şarap kadehleri kişinin içinin dõşa vurmasõnõ tetikleyecek ve konuklar, onlarõ aşağõlamak için sunulan bu yemeklerin or- tasõnda amaca hizmet edeceklerdir... Zaman iler- ledikçe maskeler düşer ve görüntülerin ardõndaki yüzler farklõdõr. Moira Buffini’nin metninde bu durum dramatik öğeler öne çõkartõlarak iş- lenmez. İnce alay, dil zaman zaman kabalaşsa da, duygulardan özellikle arõndõrõlmõş soğukkanlõ atõş- malarla ilerleyen bir yergiler zinciri olarak akar İrlanda asõllõ İngiliz yazar Moira Buffuni’nin yazdõğõ ‘Şölen’ bir kara komedi sahnede. Hemen belirtmek gerekir ki, “Şö- len”de bu zincirin halkalarõnõ oluşturan oyun- cular akõşõ sağlamakta saniye sektirmiyorlar. HESAPLAŞMALAR Buffini, bir anlamda, toplumun belli bir ke- siminin karanlõk halleriyle hesaplaşõrken ka- rakterlerini iki boyutlu olarak işliyor. Açõlarda daralmalar, genişlemeler, derinlikler söz konu- su olmuyor. Bu, belki de yazarõn bilinçli olarak kullandõğõ bir yöntem. Akõllõ, zeki, güzel, şõk, soğuk ve o denli de oto- riter ev sahibesi Paige (Zuhal Olcay), ünlü bir yazar olmanõn rahatlõğõ ve kibrini her haliyle yan- sõtan kocasõ Lars (Payidar Tüfekçioğlu) onu- runa, onun yeni çõkan ve çok satacağõ su götür- meyen popüler felsefe kitabõnõ kutlamak için dü- zenler bu şöleni. Ne var ki, ziyafetin aslõnda bir hesaplaşma ziyafeti olacağõ daha ilk andan bel- lidir. Karõ-koca arasõndaki gerilim, kõsa ama elektrik yüklü konuşmalar konuklarla birlikte ya- şanacaklarõn sinyallerini çok önceden verir. Konuklar da özellikle seçilmiştir Paige tarafõn- dan. Bir milletvekilinin sevgilisi olan ama bir ser- gisinde onun üreme organlarõnõ teşhir ettiği için terk edilen hippi ressam Wynee (Funda İlhan) ki bir süre Lars’õn da ilişkisi olmuştur onunla, alanõnda beklediği başarõyõ yakalayamamõş ve karõsõ bir süre önce intihar etmiş olan bilim ada- mõ Hal (Özgür Yalım), onun gösterişli ve cin- selliğini her an sergilemekten keyif alan spiker sevgilisi Sian (Ayça Bingöl) ve bu gruba, çağ- rõlõ olmadõğõ halde zorunlu olarak katõlan kam- yonet sürücüsü Mike (Gökçer Genç) yemek ma- sasõnõn çevresindeki konuklardõr. Garson (Güçlü Yalçıner), davet sahibinden aldõğõ pa- ra ve direktif doğrultusunda oyunun sessiz ka- lan, sadece Paige’i dinleyen kişisidir… ZEVKLE İZLENEN BİR OYUN “Şölen” sürprizlere gebe bir oyun değil. Tek sürpriz oyunun sonunda yaşanõyor denebilir. Pai- ge, menünün yanõ sõra sofrada konuşulacak ko- nularõ da zarf usülü belirlemiştir: Cinayet. Ger- çek. İntihar. Yazarõn oluşturduğu yapõda diya- log örgüsü yoğundur ve hõzlõ akar. Bu noktada zaman zaman bir aşõrõlõktan söz etmek mümkün. Amaç, hõzla gidip gelen tümceler arasõnda ki- şilerin yapaylõklarõnõ ortaya koymaktõr. Ya- paylõktan uzak olan tek kişi Paige’dir. Bir or- kestra şefi gibi idare eder akõşõ. Farklõ bir or- tamdan gelen Mike’õn bu resim içindeki ayak- larõ yere basan duruşu yazarõn vurgulamak is- tediği hususu çok basit çizgilerle verdiği yönünde bir his uyandõrdõ bende nedense. Yanõlõyor da ola- bilirim… Ahmet Levendoğlu’nun yorumu ve oyuncu seçimindeki titizliği “Şölen”i zevkle izlenen bir oyun yapõyor. Levendoğlu, değişik yapõdaki ka- rakterlerin çõkõntõlarõnõ abartõya kaçmayan bir bü- tün içinde buluşturuyor. Acaba, “Şölen”in tek perde olarak oynanmasõ ve yer yer kõsaltõlmasõ gerekir miydi, bilemiyorum. Başta, sahneyi her anlamda dolduran Zuhal Olcay olmak üzere, Pa- yidar Tüfekçioğlu, Funda İlhan, Özgür Yalõm, Ayça Bingöl, Gökçen Genç, Güçlü Yalçõner “Şö- len”i, dildeki sivriliklere rağmen, zarif bir gös- teri olarak ve hiç düşmeyen bir tempoyla oy- nuyorlar. Bu ziyafeti anlamlandõrmak oyuncu- larõn enerjisiyle gerçekleşiyor kuşkusuz. Beh- lülane Tor’un dönen sahne düzeni yerinde bir çözüm özenle hazõrlanmõş şõk yemek masasõ çev- resinde gelişen oyunda. Funda Çebi’nin giysi- leri de ortamla uyum sağlayan çizgiler taşõyor. Kemal Yiğitcan, her zaman olduğu gibi, “Şö- len”de de õşõk tasarõmõyla rejiyi destekliyor. Ahmet Levendoğlu’nun yorumu ve oyuncu seçimindeki titizliği “Şölen”i zevkle izlenen bir oyun yapõyor. Levendoğlu, değişik yapõdaki karakterlerin çõkõntõlarõnõ abartõya kaçmayan bir bütün içinde buluşturuyor. ZuhalOlcay’dandönüş‘Şölen’i Kültür Servisi- ‘Fransa’da Türkiye Mevsimi’ kapsamõnda, bugün Marsilya’da, La Friche la Belle de Mai’da Türkiye’den 15 sanatçõnõn işlerini üç ayrõ başlõk altõnda toplayan “Mevsimlik İş” başlõklõ bir sergi açõlõyor. Sextant et Plus, İKSV ve Culturfrance işbirliğinde gerçekleştirilen ve resmi açõlõşõ 9 Ocak’ta yapõlan serginin küratörleri ise Çelenk Bafra ve Véronique Collard Bovy. Türkiye’deki çoğul çağdaş sanat üretiminden beslenen, üç ayrõ bakõş açõsõnõn kesiştiği üç hikâye sunan sergide, Elmas Deniz, Merve Şendil, Gökçe Süvari, Borga Kantürk ile gündelik hayatla ilişkili düzenlemeler konusunu ele alan Ahmet Öğüt, Canan Şenol, Cevdet Erek ve Deniz Gül’ün işleri “Düzenlemeler” başlõğõ altõnda sergileniyor. Diyarbakõr’da ortak çalõşmalara da imza atan Şener Özmen, Cengiz Tekin ve Berat Işık’õn video ve fotoğraf çalõşmalarõna yer veren “Şimdiye kadar bana esrarlı bir biçimde yasaklanmış kelimelerin bir bölümü” başlõklõ sergi ise adõnõ Fransõz şair Paul Eluard’õn aynõ başlõklõ şiirinden alõyor. Kentsel meseleler üzerine çalõşan Xurban_collective ise sergi için, güncel siyaset ve ideoloji üzerine sürdürdükleri sorgulama ve araştõrma sürecini Marsilya üzerinden “Beyaz Kent” adlõ projeyle ele alõyor. Sergi, 13 Şubat’a kadar devam edecek. Zuhal Olcay kurucularından olduğu Tiyatro Stüdyosu’na uzun bir aradan sonra “Şölen”le geri döndü. 3. ÇUKUROVA KİTAP FUARI Kitaplõ günler başlõyor YUSUF BAŞTUĞ ADANA - Yõlõn ilk kitap fuarõ, dün TÜYAP Kültür Fuarlarõ Genel Koordinatörü Deniz Kavukçuoğlu önderliğinde Türkiye Yayõncõlar Birliği Genel Saymanõ Kenan Kocatürk, Çukurova Fuarcõlõk AŞ Genel Müdürü Duru Çiftçi ve TÜYAP Adana Genel Müdürü İlhan Ersözlü’nün de katõlõmõyla tanõtõldõ. TÜYAP Adana Fuarcõlõk, Türkiye Yayõncõlar Birliği ve Çukurova Fuarcõlõk işbirliğinde, Adana Büyükşehir Belediyesi ve Altõn Koza’nõn katkõlarõyla düzenlenecek “3. Çukurova Kitap Fuarı”, “Çukurova 3. Yurtiçi- Yurtdışı Eğitim Fuarı” ile eşzamanlõ olarak bugün saat 12.00’de açõlõyor. KKTC Başbakanõ Derviş Eroğlu’nun da açõlõşõna katõlacağõ fuar 17 Ocak’ta sona erecek. Fuarda Ataol Behramoğlu, Ece Temelkuran, Oya Baydar, Ayşe Kulin, Muzaffer İzgü, Şükrü Erbaş, Sevgi Özel ve Yüksel Pazarkaya’nõn da aralarõnda bulunduğu 300 yazar, şair ve edebiyatçõ okurla bir araya gelecek. 162 yayõnevinin katõlacağõ fuarda konferans, söyleşi, şiir dinletisi ve konser gibi 69 ayrõ etkinlik gerçekleştirilecek. Fuarda, imza günlerinin yanõ sõra Atatürk’ün daha önce yayõmlanmayan fotoğraflarõndan oluşan, “Sarışın Bir Kurt” ve “Anadolu’da Tarihe, Kültüre, Doğaya, İnsana Yolculuk” isimli fotoğraf sergileri açõlacak. Ayrõca fuar süresince “Altın Koza Edebiyat Festivali” ve “Çiçeği Burnunda Karikatürcüler Buluşması” da yapõlacak. Maden’insanatserüveni Kültür Servisi - Yapõ Kredi Sermet Çifter Salonu’nda 15 Ocak’ta saat 18.30’da şair, çevirmen, ressam, grafik tasarõmcõ ve yayõncõ Sait Maden, “Bir Usta Bir Dünya: Sait Maden” sergisi dolayõsõyla aynõ başlõklõ söyleşiye konuk oluyor. Onun şiirleri, çevirileri, yarattõğõ yüzlerce logo, amblem, afiş, yazõ karakterleri ile sekiz binden fazla kitap ve dergi kapağõ ve yayõn serüveni üzerine konuşulacak söyleşinin moderatörü Ömer Durmaz. Nevit Kodallı anılıyor ADANA (Cumhuriyet Bürosu) - Mersin Devlet Opera ve Balesi’nin (MDOB), besteci Nevit Kodallõ’nõn doğumunun 86. yõldönümü dolayõsõyla düzenlediği, “Nevit Kodallõ’yõ Anma Gecesi” bugün saat 20.00’de Kültür Merkezi’nde gerçekleşecek. Cumhuriyet döneminin en önemli besteci ve orkestra şeflerinden, Prof. Nevit Kodallõ’yõ doğumunun 86. yõlõnda anmak adõna düzenlenen konserde orkestra şefliğini Murat Kodallõ üstleniyor. ‘GENÇ USTALAR/USTA GENÇLER’ İki sergi birden Kültür Servisi - rh+artmagazine dergisinin öncülüğünde Mustafa Kemal Kültür Mer- kezi’nde (MKM) düzenlenen ve küratör- lüğünü Denizhan Özer’in üstlendiği “Genç Ustalar / Usta Gençler” adlõ sergi bugün saat 19.00’da açõlacak. 12 Şu- bat’a kadar açõk kalacak sergiye kapsamlõ bir katalog eşliğinde, toplam 100 sanatçõ katõlõyor. Aynõ gün yine rh+artmagazine dergisi tara- fõndan bu yõl altõncõsõ düzenlenen “Yılın Genç Ressamı - 2009” yarõşmasõnda fi- nale kalan Alev Yener, Ercan Akın, Es- ra Şatıroğlu, Ebubekir Aydın, Işıl Ulaş, Neslihan Güleroğlu, Ümit Dizdar, Bur- çin Ayebe, Zeynep Gürler ve Hüseyin Rüstemoğlu’nun eserleri de aynõ mekânda sergilenecek. Sergi süresince sergi me- kânõna konan oy sandõğõnda izleyiciler oy kullanarak sergi sonunda seçici kurulun tekrar toplanmasõyla “Yılın Genç Res- samı”nõ belirlemelerine katkõda buluna- bilecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle