20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 7 EYLÜL 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 15 ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL Robotlaşan İnsanlar ve İnsanlaşan Robotlar Çekçede “işçi” anlamõna gelen “robot” sözcüğünü ilk kez kullanan, Çekoslavak yazar Karel Çapek olmuş. Çapek “robot” sözcüğünü yazdõğõ RUR (Rossumun Evrensel Robotlarõ) adlõ eserinde kullanarak dünyaya tanõtmõştõr. Çapek’in bu oyunu, İsaac Asimov ve Arthur C. Clake gi- bi ünlü bilim kurgu yazarlarõna da esin kaynağõ olmuştur. RUR oyununda, sanayi devriminde bir köle gibi kullanõlan işçilerden çok daha iyi çalõşan ve üretim maliyeti dõşõnda hiç- bir ücret ödenmeden çalõşacak insan benzeri mekanik robot- lar üretilir. İnsana benzeyen, verilen buyruklarõ koşulsuz ye- rine getiren, duygusuz yapay insanlar olan bu robotlar aracõ- lõğõ ile Çapek, sanayi devriminin acõmasõzlõğõnõ dünyaya ak- tarmak istemiştir. İnsan kõlõğõna sokulan bu mekanik yaratõklar, yakõn gelece- ğin dünyasõnda işçilerin yerini almaya hazõrlanan yeni “insansı robotların” da öncüsü görünümündedir. Günümüzün robotlarõ, önceden programlanmõş işleri kendi başõna yerine getirebilen elektro-mekanik bir aygõt olarak ta- sarlanmõştõr. Robotlar doğrudan bir kullanõcõ yardõmõ ile çalõşabildikleri gibi bağõmsõz olarak bir bilgisayar programõnõn güdümünde de çalõşabilmektedir Japonya’da insana “tıpa tıp benzeyen” robot yapõmõnõn hõz- la sürdüğü haberlerden anlaşõlmaktadõr. Yakõnda, işyerlerinde ve evlerde bütün işleri yapabilecek özelliklere sahip robotla- rõn vitrinlerde yer almasõ şaşõrtõcõ olmayacaktõr. İnsanlar bir yandan “insanlaşan robotlar” üretirken, bir yan- dan da “insanları robotlaştırma” çabasõ içindedir. İnsanlar, kendi yarattõklarõ kahramanlarõn “kölesi” olma ge- leneğini günümüzde de sürdürmektedir. Çağõmõzda bunun en belirgin örnekleri de Adolf Hitler ile Benito Mussolini’dir. Alman halkõ 1930’lu yõllarda seçimle başlarõna geçirip Baş- bakanlarõ yaptõğõ, Führerleri (önder) Hitler ve arkadaşlarõnõn ürettiği, “Naziler”den oluşan “canavar sürüsünün” yaptõk- larõnõ da sessizce izleyip hem kendi ülkelerinin, hem de Av- rupa’nõn “yerle bir” olmasõna neden olmuş “robotlaşan in- sanlar” sayõlmaz mõ? Aynõ dönemde İtalya’da “karagöm- lekliler” olarak bilinen, “faşistler”de İtalya diktatörü, Beni- to Mussolini’nin yarattõğõ “insan robotlar”dõr... Yakõn bir ge- lecekte “insanlaşan robotları” aramõzda görmek bize şaşõr- tõcõ gelmeyecektir. Günümüz dünyasõnõn insanlarõnõn ise ro- botlaşmakta olduğu gözlenmektedir. Peki, insanoğlu, “robotlaşan insanları”, “insanlaşan ro- botlardan” nasõl ayõracaktõr?.. 2. Dünya Savaşõ yõllarõnõn tanõklarõndan olan İtalyan yaza- rõ Curzio Malaparte, “Kaputt” (Toplum Yayõnevi) adlõ ya- põtõnda, “robotlaşan insan” ile “insanlaşan robotun” nasõl ayõrt edileceği sorusunu, savaşõn içinde tanõk olduğu gerçek bir olayõn kahramanõ bir çocuğun nasõl yanõtladõğõnõ aktarõr. Rusya’da Alman askerlerinin üzerine tüfekle ateş eden bi- rini, askerler yakalayõp başlarõndaki subayõn önüne getirirler. Bu on yaşlarõnda bir çocuktur. Subay çocuğa sorar: “Dinle benim bir gözüm camdır. Asıl gözümün hangisi olduğu kolay anlaşılmaz. Hemen, hiç düşünmeden, hangi gözümün cam olduğunu söyleyebilirsen, serbest bırakırım seni.” Çocuk bu soruyu hiç duraksamadan “Sol göz” diye yanõtlar Subay “Nasıl bildin” diye sorduğunda. Çocuk: “Çünkü ikisinden soldaki daha insan gibi bakıyor.” KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN HARBİ SEMİH POROY 7 Eylül İftar Çekincesi Birleşik Kamu-İş, Abdullah Gül’ün 2 Eylül’de Çankaya’daki iftar çağrı- sına uymadı. Nedenini, Birleşik Ka- mu-İş Konfederasyonu Başkanı Ha- san Kütük Cumhurbaşkanlığı’na yazdığı mektupta açıkladı: “Konfederasyonumuz Birleşik Ka- mu-İş; yapmış olduğunuz bu dave- tinizle ilgili değerlendirme yapma fırsatını dahi bulamadan, davetinizin İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay’ın ‘Kürt Açılımı’ adı verilen süreç kap- samında, toplumun tüm kesimlerinin görüşlerini dinleme iddiasıyla yaptı- ğı görüşme turlarının ‘bütünleyici parçası’ olduğu yönünde değerlen- dirmeler yapılmıştır. Kamuoyunda ve medyada yapılan bu değerlen- dirmeler nedeniyle verilen iftar da- vetinin amacı tarafımızca doğal ola- rak sorgulanmıştır. Üniter devlet ya- pımızı ve ulus kimliğimizi zedeleye- cek ölçüde özensiz yürütülen ve bu haliyle toplumu etnik kamplara böl- me kaygısını taşıdığımız ‘içeriği ve he- defi gizli’ bir siyasi sürecin parçası ol- mayı kabullenmemiz mümkün de- ğildir. Diğer taraftan -inanç sistemi, etnik ya da kültürel yapı ayrımı olmaksızın- laik, demokratik Türkiye Cumhuri- yeti’nin Cumhurbaşkanlığı makamı ulusun tamamını temsil etmektedir. Görevi devraldığınız günden bugü- ne, Çankaya Köşkü’nde yapılan et- kinliklerde mensubu olduğunuz inanç ve değerler paralelindeki etkinliklerin ön plana çıkarıldığı ve bu görüntünün devletin laik-demokratik yapısıyla örtüşmediği kanısındayız. Önümüz- deki süreçte düzeltilmesini umdu- ğumuz bu tablo da katılmayışımıza neden olan çekincelerimizden bir diğeridir.” Nereden vereceğiz? Talât Halman, ABD askeri kuvvetlerinin Irak’tan çekildikten sonra Kuzey Irak Kürt Cumhuri- yeti’nin (KIKC) doğacağını belirt- tiği yazısına, Milliyet’te 11 Şubat 1998’de yayımlanmış makalesi- ni eklemiş. O makalede Halman, KIKC kurulursa Türkiye’nin yap- ması gerekenleri sıralamış. Bun- lardan biri de “Kuzey Irak Kürt Cumhuriyeti’ne denize açılma olanağı vermek.” Bir o eksik kalmıştı zaten... Sahi, nereden vereceğiz ho- cam, o olanağı? Hatay’dan mı, Adana’dan mı, Mersin’den mi? Yoksa mayınlardan temizle- necek Suriye sınırından mı? Deha Devlet Bakanı Cevdet Yıl- maz, diyor ki: “Ülkenin bölünmesinden ve ayrılmasından bahsetmek en ha- fif deyimle geri zekâlılıktır.” İçi boş açılımı yaratmak bir bü- yük deha işi çünkü… Yeni proje CHP’li Şahin Mengü, bildik da- vanın AKP’ye, ABD’nin Büyük Or- tadoğu Projesi’ne ve AB dayatmala- rına muhalefet eden Kemalistlere ve ulusalcılara kar- şı geliştirilmiş bir siyasi proje oldu- ğunu herkesin artık anladığını vurgula- yıp yeni bir sürecin altını çizdi: “Şimdi de Erge- nekon davasında haksızlığa uğra- yanlar için bir af kanununu günde- me getirme giri- şimleri söz konusu. Böylece, hem o davada yargılanan insanları bir ömür boyu töhmet altın- da bırakacaklar, hem de İmralı’daki katil ile dağdaki te- röristleri affetmeye yönelecekler. Yeni proje budur.” Yenilmedik Memleketin du- rumunu görüp kendisini yenilmiş hissedenler için Metin Turan’dan üç dize: beni böyle ak- şamlara terk etme / bin yıllık kalesini yıkıp gurbetin / sı- lamın bekçisi ola- cağım Avukat İsmail Sami Çakmak, bildik davanın 3. iddianamesini okudu. Küçük notlar çıkardı: - İddianame başlıklı sayfalar bütünü 17 Temmuz 2009 tarihini taşıyor. Ama o “iddianame”nin içindeki belgelere bakılacak olursa “iddianame” yazılmadan, imzalanmadan bir gün önce, 16 Temmuz 2009’da İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunulmuş! - “İddianame” adı altındaki sayfalar bütünlüğünün mahkemeye tesliminden bir gün önce, yani daha resmen “iddianame” ortada yokken, 16 Temmuz 2009’da savcılık 2008/1756 soruşturma No’lu belge ile “iddianameye ek kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı” vermiş! - Sayfalar bütününe göre, sanıklar örgüt kurmak, yönetmek ve üye olmakla suçlanmaktadır. “İddianame” adı altındaki metne göre, bu örgüt öyle bir örgüttür ki; 21 Mart 2008’de İlhan Selçuk tarafından, 7 Temmuz 2008’de Şener Eruygur tarafından, 7 Ocak 2009’da Yalçın Küçük tarafından, 13 Nisan 2009’da ise bu kez Mehmet Haberal tarafından yeniden, yeniden, bir daha, bir daha kurulmuştur! - Yine “iddianame” adı verilen sayfalar bütününe göre, bu örgüt öyle bir örgüttür ki, davanın 1 No’lu sanığı 12 Haziran 2007’de kurulmazdan 9 ay önce, 56 No’lu sanığı ise 22 Ocak 2008’de kuruluşundan iki ay önce bu örgüte üye olmuştur! - Sayfalar bütününe esasa girmeden, şeklen bakıldığında: Kimi sanıklar hakkında isnat var, yaptırım istemi yok. Kimi sanıklar hakkında isnat yok, yaptırım istemi var. Kimi sanık niçin sanıktır, bu dahi anlaşılamıyor. Kimisinde ise suçlama ile sevk maddesi birbiriyle ilintisiz. - Aynı metnin 556. sayfasında 46 tane, 557. sayfasında 47 tane, 559. sayfasında 46 tane, 560. sayfasında 40 tane “dediği” kelimesi bulunmaktadır. Oranlarsak, “iddianame” denilen metnin bütünü içerisinde 66 bin 800 adet “dediği” kelimesi yer almaktadır. Bu açıdan bakıldığında, “iddianame” denen sayfalar bütününe “dediname”, “dediğiname”, “demiştiname”, “dedikoduname” de denilebilir. Nameden notlar PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Hırslar, Öfkeler Aklın Önüne Geçmemeli Yüzde 35’i Batı ve Güney illerine yerleşmiş, 7 milyon 136 bini 23 Doğu ve Güneydoğu ilinde yaşayan, yal- nızca 5 ilde nüfus çoğunluğu oluşturan, toplam sayısı 10 milyon 976 bin olarak varsayılan Kürtlerin yasal-si- yasal temsilcilerinin ve kanaat önderlerinin Kürt soru- nuna yaklaşımları ana hatlarıyla gerçekçidir. 1 Eylül 2009 Dünya Barış Günü’nde Diyarbakır’da dü- zenlenen geniş katılımlı mitingde konuşan DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, demokratik açılım sürecinin as- lında, “Kürt sorununun tartışıldığı bir süreç olduğunu” söyledikten sonra sözlerini, “Yine Türkiye’de farklı bir tartışmanın yaşandığını görüyoruz. ‘Üniter devletten ta- viz vermeyiz’ diyorlar. ‘Türk bayrağı hepimizin bayra- ğıdır’ diyorlar. Bayrakla ilgili Kürtlerin bir sorunu var mı? Hayır yok. Olmayan şeyleri niye gündeme getiriyorsu- nuz? Biz Kürt sorununun üniter devlet yapısı içinde çö- zülebileceğini söylemedik mi? Söyledik” diyerek sür- dürmüştür. DTP’li Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Os- man Baydemir, Ahmet Türk ve diğer konuşmacıların yaptıkları “onurlu barış” çağrısını yinelerken, Güney- doğu’da sürdürülen askeri operasyonların durdurulması talepleri dile getirmiştir: “Gelin, tıpkı Çanakkale’de ol- duğu gibi Diyarbakır’da da ortak barışın ve birliğin anı- tını dikelim. ‘Gelin adalete teslim olun’ diyorlar. Hangi adalete, bunca acı ve ıstırabın temel nedeni bu adalet anlayışı değil mi? AK Parti’si de, DTP’si de, muhalefe- ti de daha cesur olmalı. Ateşkes tek taraflı yürümez, si- lahlar aynı anda susmalıdır...” Tartışmanın amacı bir ortak paydada buluşmak, uz- laşmak, ortak çözümler üretmektir. Bu bağlamda DTP yöneticilerinin sözlerine önem verilmelidir. Örneğin, Os- man Baydemir’in ileri sürdüğü “karşılıklı ateşkes” öne- risini herkes benimsemeyebilir, fakat benimseyeceklerin sayısı da önemsenmeyecek ölçüde az değildir. Tartışma sürecinde taraflar birbirlerine çok aykırı gelen, birbirlerini ürküten, karamsarlığa götüren görüşler de ileri sürebi- lirler. Bu görüşler de soğukkanlılıkla tartışılmalıdır. DTP milletvekilleri arasında ılımlılığı ile öne çıkan hu- kukçu bir Kürt aydını olan Aysel Tuğluk’un aşağıya bir bölümünü aldığım açıklamasında altlarını çizdiğim iki cümle ise düşündürücüdür: “Tek devlet, tek bayrak bunlarla bir sorun yok. Ama içindeki halkların barıştırılması gerekir ve haklarının gü- ven altına alınması gerekir. Eğer bu süreç de tıkanırsa o zaman başka seçenekler de tartışılır. Kürtler de ayrı- lığı tartışmaya başlayabilir. Bunu bir öngörü olarak söy- lüyorum. Resmi dilin Türkçe olmasında da hiçbir prob- lem yoktur. Ancak katı bir ulus devlet anlayışında di- retmek çılgınlıktır, hele hele bunu Mezopotamya gibi çok- kültürlü ve çok kimlikli bir bölgede yapmak intihardır.” Tek devlet, tek ulus gibi Türkçenin resmi dil olmasında da bir sorun olmadığının dile getirildiği bir açıklamada “bu” cümleler ne anlama gelmektedir? Bir “öngörü” de olsa bu tür sivri söylemlerin tartışma sürecine olumlu bir katkısı olabilir mi? Ancak küs olanlar, kavgalılar barışır; Türk ve Kürt halk- ları kavgalı mıdırlar ki barışsınlar? Yersiz bir söylemdir; ikinci cümle de öyle. Bu ayrıca tartışma sürecinin ge- lişmesine tümüyle ters düşen niteliktedir. “Ayrılarak ken- di devletini kurmak” düşüncesi özellikle Kürt aydınları arasında yeni bir şey değildir. Örneğin Avukat Faik Bu- cak liderliğindeki Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi 1965 yılında bu amaca yönelik olarak kurulmuştu. O dö- nemde neredeyse tüm Kürt örgütleri aynı amacı pay- laşıyorlardı. “Ulusların kendi kaderlerini kendilerinin ta- yin etmesi” düşüncesi Kürt aydınlarının büyük çoğun- luğunu sarmalamıştı. Ayrılmak, bağımsız bir Kürt dev- leti kurmak PKK’nin de uzun bir dönem hedefleri ara- sında yer aldı. Ne var ki hayat Türkiye’nin tarihsel, nes- nel ve jeostratejik koşullarında bunun olanaksız oldu- ğunu gösterdi. Birçok Kürt aydını düşüncesini gözden geçirdi, yoksa bugün sürdürülen tartışmalar kendine bir zemin bulamazdı. Bu coğrafyanın gerçekleri Türklere ve Kürtlere birlikte yaşamayı dayatıyor. Yaşanan ve yaşanacak olan ortak hayat eşitlikçi, dayanışmacı, özgür, güzel, mutlu ve ve- rimli olmalı. Tartışmalar ancak bu amaca yöneldiğinde bir anlam taşıyacaktır. Daha dün denecek kadar yakın bir zamana kadar “Kürt” sözcüğünün bile korkuyla dile getirildiği anım- sanırsa bugünün önemi çok daha iyi anlaşılır. Kısaca- sı tartışmaya devam, ama hırsın, öfkenin aklın önüne geçmesine izin vermeden. [email protected] www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Bartõn iline özgü, mõsõr unuyla yapõ- lan bir çorba... Eski Mõsõr’da güneş tan- rõsõ. 2/ Karakter... Ardahan’õn bir il- çesi. 3/ Canlõlarõ benzerlik ve farklõ- lõklarõna göre sõnõf- landõran bilim. 4/ At yarõşlarõnda ba- hisçiler topluluğu ve bu topluluğun bulunduğu yer... İlkel ben- lik. 5/ Asya’da bir ülke... İlkel bir silah. 6/ “Serto, dorak” gibi adlar da ve- rilen bir cins tulum pey- niri... Motorlu taşõtlarda direksiyon ile tekerlek ara- sõndaki bağlantõyõ sağla- yan mil. 7/ Metin olma, dayanõklõlõk. 8/ Anadolu halklarõnõn en eski ana tanrõçasõ... Bir yerde oturma. 9/ Yolsuz ya da emeksiz el- de edilen şey... Lityum elementinin simgesi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Mayalõ hamurdan yapõlõp sacda pişirilen bir tür ekmek... Eski dilde su. 2/ Mersin’in Silifke ilçesinde antik bir kent... “akşamlar bir —- gibi biterdi” (Attilâ İlhan). 3/ İpten dü- ğümlü saçaklarla oluşturulan bir el sanatõ. 4/ Çabuk ku- rumasõnõ sağlamak için boyaya katõlan madde. 5/ Japon mutfağõna özgü bir tür şehriye çorbasõ... Paltoya benzer bir tür üstlük. 6/ “Hintkirazı” da denilen bir meyve... Ateş. 7/ Molibden elementinin simgesi... Açõk samanrengi. 8/ Lifleri dokumacõlõkta kullanõlan değerli bir bitki... Yol- cu evi. 9/ Açõ ölçmeye yarayan, dönme hareketli bir çe- şit cetvel... Boru sesi. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 P L Ü R A L İ Z M L İ R A A S İ T A T E B A K L A T A S A K A O S K İ A N T İ A N A L E T S U D A K S K İ E C İ R T E İ N K A M A R İ L L A 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 İngilizce’yi İngilizce kaynaklardan öğrenin... Westminster Univesity ve Premier College sertifikalarına sahip, London School of Business Administration’da master yapmış, ÖĞRETMENDEN, BRITISH ENGLISH ? Gramer, konuşma, derslere yardımcı, sınavlara hazırlık ? İş İngilizcesi (Business English) ve İngilizce iş görüşmelerine (Interview) hazırlık Bahariye-Kadıköy / İstanbul 0532 701 80 41 (0216) 418 94 51
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle