20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
İstanbul Y 25 Edirne B 30 Kocaeli Y 26 Çanakkale B 28 İzmir B 29 Manisa B 31 Aydın B 34 Denizli PB 34 Zonguldak Y 24 Sinop Y 27 Samsun B 28 Trabzon B 26 Giresun B 27 Ankara Y 30 Eskişehir Y 26 Konya PB 29 Sıvas PB 27 Antalya B 33 Adana B 34 Mersin B 33 Diyarbakır B 36 Şanlıurfa B 37 Mardin B 35 Siirt B 35 Hakkâri PB 27 Van PB 23 Kars Y 20 Oslo Y 20 Helsinki Y 19 Stockholm B 24 Londra B 20 Amsterdam Y 21 Brüksel Y 21 Paris Y 22 Bonn Y 28 Münih PB 30 Berlin PB 29 Budapeşte B 37 Madrid PB 34 Viyana PB 25 Belgrad PB 26 Sofya Y 26 Roma Y 30 Atina Y 30 Zürih Y 23 Moskova PB 23 Aşkabat B 33 Astana Y 13 Taşkent PB 35 Bakû B 26 Bişkek B 27 Tiflis Y 28 Kahire PB 32 Şam B 33 Ülkemizin kuzey kesim- leri parçalı ve çok bulut- lu, Marmara’nın kuzey- doğusu, Batı Karadeniz, İç Anadolu’nun kuzey- batısı, Doğu Karadeniz’in doğusu, Doğu Anado- lu’nun kuzeydoğusu, Kü- tahya ve Afyon çevrele- ri ve gece saatlerinde olmak üzere Orta Kara- deniz ile Yozgat çevreleri yağışlı geçecek. CMYB C M Y B GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada yok. Resmi dil ve eğitim Türkçedir.” Lakin; DTP silahların susmasına asla yanlı de- ğil. Ancak ve ancak PKK’den sözde ateşkesi beş ay daha uzatmasını isteyeceğini açıklıyor. Silahlar geçici olarak susacak ve fakat, beş ay içinde dayatmalarına yeterli yanıt bulamadıkları- nı anladıkları anda PKK kan dökmeye devam ede- cek! Tabii DTP aklı evvellerinin bu manevrasını yu- tan olursa! DTP (PKK) ile anlaşmanın olanaksızlığını anla- yabilmek için açıkladıkları isteklere bir göz atmak yeterli: Anayasada “İlk üç maddede yer alan ‘Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün- dür, dili Türkçedir’ ” ifadesi ile… Anayasanın 42. maddesinde yer alan “Türkçe- den başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumla- rında Türk vatandaşlarına anadilleri olarak okutu- lamaz ve öğretilemez” maddesi “Türkçenin dı- şındaki tüm diller anadil olarak okutulmalı” biçi- minde değiştirilmedikçe… …66. maddedeki “Herkes Türk’tür” ifadesi “Herkes Türkiye vatandaşıdır” diye düzeltilme- dikçe… DTP’ye (PKK) göre; açılıma açılım demek olanaksız. İstekleri doğrultusunda anayasadaki kimi mad- delerin değiştirilmesine AKP’nin (RTE) yeşil ışık yakacağını sandılar. Tek başına iktidarda da olsa AKP (RTE); bu maddelerin değiştirilmesini ne sağlayacak ne de önayak olacak güçte... Beşir Atalay “Bölünme sendromundan kurtu- lalım. Üniter devlet yapısını sürekli gündeme ge- tirmek özgüven eksikliğidir” diyor. Oysa bölünme kaygısının sürekli gündemde ol- masını sağlayan hükümet. Üniter devlet üzerindeki tartışmalar, hüküme- tin açılım dedikten sonra ne yapacağını bileme- mesinden kaynaklanıyor. Açılım dediği gün ülkenin üniter devlet yapısı- na, bölünmez bütünlüğüne dokunulamayacağı- nı, Türkçeden gayrı bir başka -etnik- dilde eğitim olamayacağını açıklasaydı bu hükümet; ne bö- lünme, ne ayrışma gündemde olacaktı. Hükümet yarattığı kaygıyı, kuşkuyu başkaları- na ihale ederek gerçeğin üstünü örteceğini sanı- yor ve tabii, aldanıyor. İçişleri Bakanı Atalay, hükümetin CHP ve MHP ile görüşme talebinin sürdüğünü açıklıyor. Bu sözde iyi niyet, sözde barış, sözde muha- lefetiyle iktidarıyla soruna çare arayacağını öne sü- ren göstermelik açıklamanın sonuç vermesi; iki partinin AKP (RTE) ile bir araya gelmesi olanaklı mı? Elbette hayır! Ne değişti ki CHP ve MHP Baş- bakan’la görüşmeye gönüllü olsunlar? İki parti, hükümetin kimlerle görüşme yaptığı- nı ve bu görüşmelerden çıkan sonuçları öğren- meye hevesli değil. Atalay’ın not defteri Atalay’da kalsın: Bay RTE, açılım dediniz, dönüşü olmayan bir yola girdiği- nizi söylediniz. Anaların artık gözyaşı dökmek is- temediğini durmadan yinelediniz… velakin orta- da saydıklarınızı “nasıl ortadan kaldıracağınıza” iliş- kin tek bir somut sonuç yok! Öyleyse? Yarattığınız bu çaresizlik ortamında, çözümü öngören tek bir açıklama yapmadığınız dikkate alınırsa... Baykal ile Bahçeli sizinle ne- den konuşsunlar, ne konuşacaklar? Bu durum karşısında; kavgacı bir başbakandan barışsever, temel sorunlara muhalefetle diyalog kurarak ulusal çözüm arayan bir başbakan port- resi çıkmasına neden alet olsunlar? Beşir Atalay açılımın adresini verdi: Türkiye Bü- yük Millet Meclisi! Kurallarına riayet edildiği sürece sorunların görüşüldüğü ve çare arandığı yer elbette TBMM... Fakaaat; TBMM’de açılım, ben söylerim olur ka- fasıyla çoğunluğuna dayanarak kimi olmazları olu- ra çeviren bir anlayış ve kafa yapısındaki hükü- metin hangi tasarısına, somut önerisine dayana- rak görüşülecek? Hükümet açılım deyince, içeriğini öğrenmeden, nereye varacağını düşünmeden açılıma sevdalı ki- milerinin gazına geldi. Kukumav kuşları gibi düşünceler içinde şimdi; açılımın içinden nasıl çıkacağını araştırıyor. Kendi rızasıyla öyle bir bataklığa düştü ki hü- kümet; konuştukça, bir şeyler açıklar gibi yapa- rak hiçbir şey açıklamadıkça… daha da batıyor. 2 EYLÜL 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLERİN DEVAMI 9 Binler uğurladı Hakkâri’de terör örgütü PKK saldõrõsõnda şehit olan askerler toprağa verildi MERSİN / ANKARA (Cum- huriyet) - Hakkâri’nin Şemdin- li ilçesinin Koçyiğit köyünde birliğe doğru ilerleyen konvoya düzenlenen saldõrõda şehit olan 4 askerden Jandarma Uzman Ça- vuşlar Mehmet Güçlü Mer- sin’de, Abdullah Erkmen An- kara’da törenlerle toprağa ve- rildi. Şehit Mehmet Güçlü için mem- leketi Mersin’de tören düzen- lendi. Muğdat Camisi’nde bin- lerce kişinin katõldõğõ tören bo- yunca acõlõ anne Emine Güçlü doktor kontrolünde tutuldu. Tören sõrasõnda, “Kahrolsun PKK”, “Şehit burada, Başba- kan nerede” diye sloganlar atan bir grup, hükümetin Kürt açõlõ- mõna da tepki göstererek Başba- kan Recep Tayip Erdoğan’a is- tifa çağrõsõ yaptõ. Gazetecilere de tepki gösteren grup, “basın dı- şarı” diye bağõrdõ. Bunun üzeri- ne şehidin kayõnbabasõ İsmail Hakkı Büyüktopçu ile emni- yet görevlileri, bu grubu tabutun başõndan uzaklaştõrdõ. İSTİFA ETMİŞTİ Şehit uzman çavuş, Şehir Me- zarlõğõ’ndaki şehitlikte toprağa verildi. Şehit damadõnõn tabutu başõnda bir konuşma yapan İsmail Hakkõ Büyüktopçu, nüfus cüz- danõnõ havaya kaldõrarak “Bu kimlik hepimize yeter. Türk- Kürt bin yıldır kardeştir. Yüz- yıllardır birlikte yaşadık bun- dan sonra da birlikte yaşaya- cağız” dedi. Bu arada şehit Güçlü’nün ken- di ve eşinin ailesinin tehlikeli gör- dükleri mesleği bõrakmasõ için son bir yõldõr büyük uğraş ver- dikleri belirtildi. Güçlü’nün Ge- nelkurmay Başkanlõğõ’na bu yõl verdiği istifa dilekçesinin kabul edildiği, önümüzdeki ekim ayõ başõnda ise askerlik mesleğinden tamamen koparak sivil hayata adõm atacağõ öğrenildi. Oğlunun ölümüyle yõkõlan iki çocuk annesi Emine Güçlü, “Oğ- lum işsizdi. ‘Düzenli bir işi olur’ diye biz de askerde kalmasını kabul ettik. Kayınbabası istifa etmesi durumunda kendisine bir iş kurma sözü verince, ken- disi bunu kabul ederek istifa di- lekçesi vermişti” dedi. BAŞBUĞ KATILDI Şehit Abdullah Erkmen’in ce- nazesi ise sabah Hakkâri Dağ ve Komando Tugay Komutanlõ- ğõ’nda düzenlenen törenin ar- dõndan Van’a, oradan da askeri uçakla Ankara’nõn Polatlõ ilçesi- ne getirildi. Şehit Erkmen’in an- nesi Fadime Erkmen, baygõnlõk geçirdi. Şehidin naaşõnõ taşõyan asker- lerin de gözyaşlarõnõ tutamadõk- larõ gözlendi. Erkmen’in cena- zesine Genelkurmay Başkanõ Orgeneral İlker Başbuğ, Milli Savunma Bakanõ Vecdi Gönül, Kara Kuvvetleri Komutanõ Or- general Işık Koşaner, Jandarma Genel Komutanõ Orgeneral Ati- la Işık, Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin Komutanõ Orgeneral Erdal Ceylanoğlu, CHP Genel Sekreteri Önder Sav, CHP Ge- nel Başkan Yardõmcõsõ Yılmaz Ateş, MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, Ankara Emniyet Müdürü Orhan Özdemir, Polatlõ Kaymakamõ Gürsoy Osman Bil- gin ve Polatlõ Belediye Başkanõ Yakup Çelik de katõldõ. Yurttaşlar, Genelkurmay Baş- kanõ Başbuğ ve üst rütbeli su- baylarõ cenaze namazõnõn kõlõna- cağõ Merkez Camisi’nin avlusu- na girişleri sõrasõnda alkõşlayarak “Kahrolsun PKK”, “Askere Uzanan Eller Kırılsın” slogan- larõ attõ. Erkmen’in cenazesi Po- latlõ Merkez Camisi’nde öğleyin kõlõnan cenaze namazõnõn ardõn- dan Polatlõ Şehitliği’nde toprağa verildi. Ergenekon davasõnõn gizli tanõğõ olduğu iddia edilen Osman Yõldõrõm: ‘Faili meçhullerim var’ HİLAL KÖSE/HATİCE TUNCER Birinci Ergenekon davasõnõn 109. oturu- munda savunmasõna devam eden Prof. Dr. Ke- mal Alemdaroğlu ve gazeteci Güler Kö- mürcü’nün avukatõ Metin Çetinbaş, soruş- turmadaki hukuksuzluklar nedeniyle Avrupa İnsan Haklarõ Mahkemesi’ne (AİHM) baş- vurmayõ düşündüğünü söyledi. Danõştay sanõğõ ve “gizli tanık 9” olduğu iddia edilen Osman Yıldırım, “Hiçbir cumhuriyet savcısı bana hiçbir vaatte bulunmadı. Cumhuriyet sav- cıları beni yönlendirmedi. Ankara Cum- huriyet Savcılığı’nda da dilekçe verdim. Fa- il meçhul kalmış suçlarımı da söylüyorum. 3-4 işadamına silahlı eylem yaptım. Ben on- lardan yargılanmak istiyorum. Herkes akıllı olacak, haddini bilecek” dedi. İstanbul 13. Ağõr Ceza Mahkemesi’nce Si- livri Cezaevi’nde görülen davanõn dünkü otu- rumda talepler bölümünde söz alan Osman Yõldõrõm, “Kimse ile hesaplaşmak niyetinde değilim. Bu işi bu noktaya getiren ben de- ğilim. Beni bu noktaya getiren hukuk- suzluktur. Bu suikastı üzerime yıkanlar- dır. Ben karanlık ve kirli ilişkilere sahip olabilirim. Benim üzerimde Türkiye Cum- huriyeti’ne yanlış yaptılar. CHP, Deniz Baykal, Doğan Medyası kukla gibi kulla- nılarak bana saldırıyor” dedi. 2. iddianame sanõklarõndan emekli Tuğge- neral Levent Ersöz’ün avukatõ Ali Rıza Diz- dar, mahkemeden, Ersöz’ün ifadesinin has- tanede alõnmasõnõ talep etti. Dizdar, gazetecilere yaptõğõ açõklamada, savcõ Öz’ün, Çalõşma ve Sosyal Güvenlik Ba- kanõ Faruk Çelik’in ifadesini, kovuşturmaya yer olmadõğõna karar verdiği halde delil kla- sörlerine koyduğunu belirtti. Dizdar, gizli ta- nõk olduğu belirtilen, Ergenekon sanõklarõndan Yüksel Dilsiz hakkõnda iftira gerekçesiyle suç duyurusunda bulunacağõnõ söyledi. Dizdar, “Gaffar Okkan suikastı konusunda Ersöz hakkındaki iddialara ilişkin de soruşturma yapılmamış. Bu konularla ilgili suç duyu- rusunda bulunacağım” diye konuştu. Prof. Alemdaroğlu ile Kömürcü’nün de katõldõğõ oturumda savunmasõnõ sürdüren avu- kat Çetinbaş, Alemdaroğlu’na ait delil klasö- ründe Lions Kulübü’nün bir davetiyesinin de olduğunu belirterek “Bunun anlamı ne?” di- ye sordu. Sanõklarõn taleplerinin dinlendiği öğleden sonraki bölümde söz alan tutuklu sanõklardan Muhammet Yüce, kendisine itirafçõ olma- sõ konusunda baskõ yapõldõğõnõ öne sürerek, “İtirafçı ol, ajan ol diye bana söylendi. Ve- li Küçük’e, Muzaffer Tekin’e iftira atınca kul hakkı geçecek. Bunun hesabını öbür dünyada nasıl vereceğim?” dedi. Cumhuriyet Savcõsõ Mehmet Ali Pekgü- zel, Danõştay ve gazetemize yönelik saldõrõ- lara ilişkin davanõn sanõklarõna İstanbul Ba- rosu’ndan atanan avukatlardan aynõ zaman- da devam eden davada da bazõ sanõklarõn avu- katõ olduğunu belirterek yeni avukatlar tayin edilmesini istedi. Esen’in tahliyesine tepki Tutuklu sanõk emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün kõzõ ve avukatõ Zeynep Küçük, “Gizli Tanık 9”un ifadelerinin çözümlerin- de kopukluklar olduğundan, 3 kez talep et- mesine karşõn kendisine tamamõnõn veril- mediğinden söz etti. Küçük sanõklar arasõn- daki ilişkilerin araştõrõlmadõğõnõ kaydederek, “Bu şekilde hüküm kurulması gerçek an- lamda hukuku yaralamış” dedi. Küçük, Da- nõştay sanõğõ Süleyman Esen’in önceki du- ruşmada tahliye edildiğini anlatan Küçük, “Ümraniye’de bombaların bulunduğu ev- den 1.5 ay önce taşınmış olan sanık 27 ay- dır burada yatıyor. Bombaları verdiği söy- lenen sanık tahliye ediliyor. Ben bu uy- gulamada eşitlik görmüyorum” dedi. Danõştay sanõklarõnõn 2006’dan itibaren 1 yõl süreyle baz istasyonu kayõtlarõnõn dosyaya getirtilmesini isteyen Küçük, Arslan’da ele geçen 51 adet kartvizitin bulunmasõnõ talep etti. Duruşma 3 Eylül’e ertelendi. Halkevlerinin eski genel başkanõ Ahmet Yõldõz İstanbul’da yaşamõnõ yitirdi ‘Rüzgâra karşõ yürümeyi öğretti’ İstanbul Haber Servisi - Milli Birlik Komitesi Üyesi, eski Tabi Senatör, eski Halkevleri Genel Başkanõ emekli Kurmay Albay Ahmet Yıldız (88), yaklaşõk 10 gündür tedavi gördüğü İstanbul Ça- pa Tõp Fakültesi Genel Cerrahi Yo- ğun Bakõm Ünitesi’nde solunum yetersizliği nedeniyle dün yaşamõnõ yitirdi. Yõldõz, perşembe günü Se- limiye’de düzenlenecek askeri tö- renden sonra Selimiye Camisi’nde kõlõnacak öğle namazõnõn ardõndan Karacaahmet Mezarlõğõ’nda top- rağa verilecek. Eski Halkevleri Örgütlenme Ge- nel Sekreteri Ali Cihat Işık, Ga- zetemize yaptõğõ değerlendirmede, Ahmet Yõldõz’õn demokrasi ve öz- gürlük mücadelesinin sürdürüle- ceğini söyledi. Işõk, “Genel Baş- kanımız Ahmet Yõldõz’la birlik- te Ankara Mamak’ta yattık. İdamla yargılandığımız dava- da Ahmet Yıldız, 12 Eylül’ün li- derine cezaevinden bir mektup yazarak idam da dahil olmak üzere halkevlerinin bütün ey- lemlerinin cezasının kendisine verilmesini ve Atatürk’ün kur- duğu halkevlerinin kapatılmasını istedi.” Yõldõz’dan edindikleri mücade- le anlayõşõ doğrultusunda hareket etmeye devam edeceklerinin altõ- nõ çizen Ali Cihat Işõk, şöyle ko- nuştu: “Gerektiğinde rüzgâra karşı yürümeyi, yere düşünce kalk- mayı Yıldız’dan öğrendik.” Balbay’dan mektup var İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC), 6 aydõr tutuklu bu- lunan gazetemiz Ankara temsilcisi ve İGC üye- si Mustafa Balbay’õn özgür yargõlanmasõnõ is- tedi. 1 Eylül Dünya Barõş Günü nedeniyle dü- zenlediği basõn toplantõsõnda, Balbay’õn kendi- sine gönderdiği mektubu basõnla paylaşan İGC Başkanõ Atilla Sertel, bir gazetecinin arşivine el konulmasõnõn çok tehlikeli olduğunu vurgu- ladõ. Sertel, Balbay’õ cezaevinde ziyaret ede- ceklerini kaydetti. Balbay’õn mektubu şöyle: “Çok sevgili dostum, kardeşim Atilla Ser- tel, İki mektubunu aldım. İlkinde 20 Tem- muz’da başlamasını beklediğim davanın sa- vunmasını hazırlıyordum. Dava biraz hızlı sü- rerse belki özgürlüğüme kavuşur, seni ararım diye düşündüm. Senin de izlediğin gibi süreç uzuyor ve karmaşıklaşıyor. 11 Ağustos Salı günü ikinci mektubunu alın- ca hemen bir yanıt yazmaya koyuldum. Her şeyden önce ilgine çok teşekkür ediyorum. Se- nin başkanlığını da bir kez daha kutluyorum. Mektubunu alınca, senin ilk aday olduğun günler geçti gözümün önünden. Sonunda hedeflediğin bir yere ulaşmış olman çok gü- zel. Sevgili kardeşim, Benimle ilgili birkaç konuyu da seninle özel- likle paylaşmak istiyorum. İkinci ve üçüncü iddianame birleştirildi. İddianameye ve ek- lerine benimle ilgili olarak konanların büyük çoğunluğu tartışmalı. Notlar ya da medya- da kullanılan deyimle günlükler benim bil- gisayarımdan çıkan orijinal metinler değil. Bütün bunlar bir yana ben şunlarla suçlanı- yorum: . Belge bulundurmak . Not tutmak . Asker-sivil üst düzey bürokratlarla gö- rüşmek Bunlar bir gazetecinin, köşe yazarının, Ankara temsilcisinin mutlaka yapması ge- reken şeyler. Bunları yapmazsa görevini yapmamış olur. Benimle ilgili bir başka durum da şu: Bir gazetecinin arşivine el konuyor. Bu çok teh- likeli bir şey. Bugün bana yapılan, yarın bir başka gazeteciye yapılabilir. Bence meslek ör- gütlerimizin konuya biraz da böyle bakma- sı gerekiyor. Bana yöneltilen suçlamalardan biri de 2003 yılındaki ‘Genç Subaylar Tedirgin’ man- şetiyle ortalığı karıştırdığım, hiçbir huzur- suzluk yokken böyle bir haber yaptığım yö- nündeydi. Üçüncü iddianamede eski Genel- kurmay Başkanı Hilmi Özkök aynen şöyle di- yor: ‘Bazı rahatsızlıklarımız vardı. Ben bunla- rı Başbakan’a ilettim.’ O dönemin Meclis Başkanı Bülent Arõnç da 6 Ağustos günü şu demeci verdi: ‘Bize de bazõ duyumlar geliyordu. Bunlarõ Baş- bakan’a ilettik. Kamuoyu ile paylaşmayõ uygun bulmadõk.’ Yani beni doğrulamış oluyorlar. Ben 2005’te bir rahatsızlık olduğunu ga- zeteci olarak yazmış bir kişiyim. O dönemin en sorumlu kişileri de bunu doğruluyor. O dö- nemin gerçeklerini yazan kişi olarak, belki de ödül alabilecekken şu anda tutuklu bulunu- yorum. Sevgili dostum, Gelinen noktada hakkımda bunca iddia or- taya atılmışken, ‘Ben yargõlanmamalõyõm’ di- yemem. Tam aksine bir an önce yargılan- malıyım ve gerçekler ortaya çıkmalı. Yani yargıdan kaçtığım yok. Ama bu tutuksuz ol- malı. Çünkü tutuklama fiili bir cezaya dö- nüşmüş durumda. İkinci iddianamenin 985- 989 sayfaları arasında benimle ilgili ‘delil du- rumu’ var. Bu üç sayfayı okuyabilirsen id- dianamenin ruhunu daha iyi göreceksin di- ye düşünüyorum. Daha fazla başını ağrıtmak istemem. Benim sık kullandığım sözlerden biri şudur: ‘En kö- tü Meclis bile kapalõ bir meclisten iyidir.’Bunu söyleyen, yazan bir kişi, her gün özgürce ya- zı yazan yorum yapan bir kişi darbeci olabi- lir mi? Benim durumumu yukarıda aktardığım gerçekler çerçevesinde değerlendirdiğinden şüphem yok. Cemiyet başkanı olarak birkaç somut bilgiyi de dağarcığına eklemek istedim. Seni ve mesleğe birlikte başladığınız dostla- rının kafasında en ufak bir şüphe kalsın is- temem. Mektupta yazdığım bütün özlemler içimde nasıl birikti anlatamam. En kısa za- manda özgürlüğüme kavuşmak ve çok sev- diğim mesleğimi sürdürmek arzusuyla yanıp tutuşuyorum. Haftada 2 gün yazı gönderi- yorum ama hiç kesmiyor. Hem az, hem de 4- 5 gün önceden yazmak gerekiyor. Gerçekleri ve özlemlerimi özetle paylaştım. En kısa sürede özgür bir ortamda kucaklaş- mak dileğiyle. Tüm dostlara selam Mustafa Balbay / Silivri...” İGC ÖZGÜRLÜK İSTEDİ Yõldõz, Mamak Cezaevi’nden Kenan Evren’e mektup yazarak, Halkevlerinin kapatõlmamasõnõ, bütün eylemlerini üstlendiğini söylemişti. Arın son yolculuğuna uğurlanıyor Ekonomi Servisi - Fethiye’de önceki gün geçirdiği kalp krizi ne- deniyle yaşamõnõ yi- tirdi. İstanbul Üniver- sitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü emek- li öğretim üyesi, Prof. Dr. Tülay Arõn bugün son yolculuğuna uğur- lanõyor. Arõn’õn cenazesi bu- gün saat 10.00’da İ.Ü. Beyazõt Kampusu Rek- törlük Binasõ’nda yapõ- lacak törenden sonra, Le- vent Camii’nde (Afet Yolal Camii 1.Levent) öğle vakti kõlõnacak ce- naze namazõnõn ardõn- dan Kilyos Mezarlõ- ğõ’nda toprağa verilecek. 1977 yõlõnda İstanbul Üniversitesi İktisat Fa- kültesi’nde öğretim üye- si olarak çalõşmaya baş- layan Tülay Arõn, Ge- orge Washington Üni- versitesi, ODTÜ, An- kara Üniversitesi ve Er- ciyes Üniversitesi’nde de dersler verdi. İktisa- di krizler, mali krizler, mali politikalar, sosyal ve iktisadi eşitsizlik, sosyal güvenlik ve refah devleti, kadõnõn iktisadõ konumu, gelir dağõlõmõ gibi konularda çok sa- yõda makalesi olan Tü- lay Arõn, İstanbul Üni- versitesi İktisat Fakül- tesi Mezunlarõ Cemiye- ti üyesiydi. Şehit Erkmen’in cenaze törenine Orgeneral Başbuğ, Kuvvet Komutanları ve Milli Savunma Bakanı Gönül de katıldı. Mer- sin’deki cenaze töreninde ise Seher Güçlü, şehit eşi Mehmet Güçlü’nün fotoğrafının başından ayrılamadı. (AA)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle