Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
2 EYLÜL 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 13ekonomi@cumhuriyet.com.tr
ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr
Türkiye’nin iki kanayan yarası
var: eğitim ve işsizlik.
Ne eğitimin kalitesini arttırmayı
tam olarak becerebiliyoruz ne de
istihdamı artıracak politikalar üret-
meyi...
Sonuç: Hedefi olmayan, işsiz,
umutsuz bir gençlik...
Buna karşın:
Artık eğitimin önemini kavramış
bir toplum var karşımızda. Ailele-
rin çoğu “ne olursa olsun, çocuk-
larım okumalı” diyor; kısıtlı imkân-
lar çocukların eğitimi için seferber
ediliyor.
Özel sektör, kurumsal sosyal
sorumluluk projelerinin önemli bir
kısmını eğitime ayırıyor. Okullar in-
şa ediliyor, okullara kütüphaneler,
laboratuvarlar, bilgisayar odaları
kuruluyor; maddi imkânı olmayan
öğrencilere burslar veriliyor...
Peki, sonuç: Evet, okuryazar
oranını artırmayı başardık ama ya
sonrası?
Eğitim konusu, hem nitelik ve
nicelik bakımından ulusal bir stra-
teji hatta bir seferberlik haline dö-
nüşmedikçe sorunun çözümlen-
meyeceği kesin...
Gelelim 15 yaşında ilköğretimi
bu sene bitiren Mahir’in umutla-
rına....
Mahir aynı yaştaki yüz binlerce
çocuktan sadece biri. Bu yıl orta-
öğretime başlayacak. Başlayacak
da nasıl?
Öyle çok uzaklarda değil, İs-
tanbul’un göbeğinde Tarlaba-
şı’nda, varlığını bilip de çoğunu-
zun adım atmadığı o dar sokak-
lardan birinde doğdu Mahir. Hep
orada yaşadı, anne ve babası ve
8 kardeşi ile birlikte. Uyuşturucu
satanların, tinercilerin, Afrika kö-
kenlilerin, hayat kadınlarının da
yaşadığı o sokaklarda kendi aile-
si gibi Güneydoğu’dan göçen di-
ğer ailelerin çocukları ile birlikte
koştu, oynadı diz boyu yoksullu-
ğun içinde... Okul zamanı gelince
okula gitti. Başarılı çocukların ara-
sındaydı. İyi bir derece ile bitirdi
okulunu. OKS ve SBS’lere ken-
dince hazırlandı, birkaç test kita-
bı vardı. Elindeki testleri çözdü.
Hedefi bir Anadolu Lisesi ya da
Anadolu Meslek Lisesi’ni kazan-
maktı. Olmadı. Az puanla dışarda
kaldı. Delikanlılığa adım atmaya
hazırlanan Mahir’in önündeki se-
çenekler sınırlı. Ya düz liseye ya
da bir meslek lisesine gidecek. Ya
da okumayı bırakıp iş arayacak?
Bu arada tabii etrafını saran o za-
vallı çevreye bulaşmamayı başa-
rabilirse...
İş bulmak bugünün koşulların-
da neredeyse imkânsız olduğu
için aile parasızlıktan kıvransa da
Mahir’in okumasını istiyor. Tek
çözüm ise kendisini bir meslek sa-
hibi yapacak bir teknik lise gibi
gözüküyor.
Büyük olasılıkla Mahir bir mes-
lek lisesine kapağı atacak. Peki,
ya sonra? Bir iş bulması için ge-
rekli eğitimi alabilecek mi? Daha
da önemlisi iş bulabilecek mi?
Aslında meslek liseleri Mahir ve
Mahir gibi okumak isteyen ço-
cukların kurtuluşu olmalı. Çünkü
tanımı itibarıyla iş dünyası ile nite-
likli insan gücü arasında önemli
bir köprü. İş dünyası küreselleşen
pazarda rekabet edebilmek için
iyi eğitilmiş, nitelikli ara insan gü-
cüne ihtiyaç duyuyor. İçinde bu-
lunduğumuz kriz dönemlerinde en
büyük darbeyi öncelikli olarak ni-
teliksiz çalışanlar aldığı için mes-
leki eğitimin önemi böyle dönem-
lerde daha fazla ortaya çıkıyor.
Ancak meslek liselerinin nitelik-
li, kaliteli ve çağdaş bir eğitim ve-
rip öğrencilerine gerçekten bece-
ri kazandırabilmeleri şart. Bu ko-
şul yerine gelse bile sorun çözül-
müyor. Meslek liselerine yönelik
toplumsal algının değişmesi de
önemli bir koşul. Meslek liselerinin
çaresizlik sonucu varılan bir durak
değil, yaşama açılan bir pencere
ve bir çözüm olarak hak ettiği iti-
barı bulması için de çaba sarf et-
mek gerekiyor.
Avrupa’da birçok ülkede mes-
lek liseleri ve teknik liseler bu an-
layış çerçevesinde donanmış du-
rumda. Meslek liselerine sadece
katsayı gözlüğü ile bakan ve imam
hatip liselerine üniversite yolu aç-
maya indirgeyen AKP iktidarının
istihdam-eğitim sorununa bugüne
kadar tek bir somut öneri getir-
mediği aşikâr.
Koç Holding tarafından başlatı-
lan “Meslek Lisesi Memleket
Meselesi Projesi” aslında tüm iş
dünyası tarafından sahiplenilme-
si gereken bir proje. Bu sene
üçüncü yılını tamamlayan projeye
Koç Topluluğu şirketlerinin verdi-
ği destekle 81 ilde, 258 okulda, 8
bin meslek lisesi öğrencisine staj
destekli eğitim bursu, koçluk ve
kişisel gelişim imkânları verilerek
hem eğitime hem de istihdama
destek sağlandı.
Peki, bunu neden her kesimin
katkısı ile ulusal bir projeye dö-
nüştürmüyoruz?
Mahir ve Mahir gibi gençleri
kurtarmak bu kadar zor mu?
Mahir’i Kim Kurtaracak?
TC Merkez Bankası Para Ku-
rulu 16. toplantısını 18 Ağustos
günü gerçekleştirdi. Kurul ka-
rarlarının özeti geçtiğimiz hafta
içerisinde yayımlandı. Para Ku-
rulu, Merkez Bankası’nın “he-
deflemiş olduğu” enflasyon oran-
larına ulaşabilmek için bir da-
nışma birimi olarak çalışmakta.
Kurulun ana amacı, “enflasyon-
la mücadele ve enflasyon he-
deflerinin gözetilmesi”. Dolayı-
sıyla, kurulun kararları ve öneri-
leri öncelikle “enflasyon hedef-
leriyle uyum” açısından değer-
lendirilmek zorunda.
Ancak kurulun toplandığı şu
günler, para politikasının son
derece karmaşıklaştığı ve eko-
nomideki ikilemlerin ve karar-
sızlıkların yoğunlaştığı bir döne-
me denk geldi. Para politikasının
ne hedefleri ne de amaçları es-
ki günlerdeki gibi açık ve net... Zi-
ra, küresel kriz koşulları artık ik-
tisat öğretisinin mevcut dogma-
larını ve ezberlerini, deyim ye-
rindeyse, yıkmış durumda. Krizin
etkilerinin daha en azından
2010’a değin süreceğinin anla-
şılması; ve hatta belki de kısa sü-
reli bir toparlanmanın ardından
“W” tipi yeni bir krizin yaşanabi-
leceği endişeleri, muhafazakâr
(neoliberal) ana-akım iktisatçıla-
rın basitleştirilmiş hayali kapita-
lizm modellerine dayalı kurgula-
rını altüst etmiş durumda. Bu ko-
şullarda bir yandan enflasyonist
beklentilerin idaresi, diğer yandan
da reel ekonomilerin, özellikle ya-
tırım talebinin canlandırılması
gereği, iktisatçıları içinden çıkıl-
ması zor ikilemlere itiyor. Zira,
(medyada stimulus diye adlan-
dırılan) işsizlikle mücadele ve
yatırımların canlandırılması için
gerekli ivmelenme kaçınılmaz
olarak parasal genişleme ve kre-
di faizlerinin ucuzlatılmasını ge-
rektirmekte. Öte yandan, bu tür
bir parasal genişlemenin maliyeti
de belirsizliklerin artması ve ile-
riki yıllarda dizginlerinden bo-
şanmış yeni bir enflasyon dal-
gasının küresel finans piyasala-
rını tehdit etmesi sonucunu do-
ğurmakta.
Para Kurulu’nun 16. toplantı-
sının tutanakları da bu ikilemin iz-
lerini taşıyor. Örneğin kurulun, “İş
gücü piyasasındaki mevcut sey-
rin tüketim talebini uzunca bir sü-
re sınırlamaya devam edeceği ve
toplam talep koşullarının enflas-
yona düşüş yönünde verdiği kat-
kının süreceği tahmin edilmek-
tedir” gözleminde bulunarak, kı-
sa dönemde küresel krizin etki-
lerinin daraltıcı ve enflasyonu
düşürücü olacağı görüşünü ko-
ruduğu görülüyor. Hatta daha da
ileri gidilerek, “Yakın dönemde
küresel iktisadi faaliyete ilişkin ve-
riler dip noktasının geride kaldı-
ğına işaret etse de, kredi piya-
salarında süregelen sorunların
ve yüksek işsizlik oranlarının kü-
resel ekonomideki toparlanmayı
bir müddet daha sınırlamaya de-
vam edeceği düşünülmektedir”
denilerek, enflasyonun düşme
eğiliminde olduğu gözleminde
bulunuluyor. Bu gözleme daya-
narak da “iktisadi faaliyette be-
lirgin bir toparlanma gerçekleş-
memesi halinde kısa vadede öl-
çülü faiz indirimlerine devam
edilmesinin gerekeceği” değer-
lendirmesi yapılmakta.
Ancak, bu gözlemin hemen ar-
dından kurul, “aşırı genişlemenin”
ve özellikle kamu açıklarının en-
flasyonla mücadele hususunda
yaratacağı tehlikelere değinmek
zorunda kalıyor ve şu görüşlere
yer veriyor: Önümüzdeki dö-
nemde mali disipline ilişkin ikna
edici bir perspektif sunulup uy-
gulanması, risk primini düşürerek
uzun vadeli faizlerin daha düşük
düzeylerde oluşabilmesini ve bu
düzeylerde kalıcı olabilmesini
sağlayacaktır. Bu durum, yatırım
ve istihdamı destekleyerek ikti-
sadi faaliyetteki toparlanmayı
güçlendirecektir. Diğer bir ifa-
deyle, borç dinamiklerinin sür-
dürülebilirliğini ve bütçe disipli-
nini gözeten orta vadeli somut bir
mali programın tesisi ekonomi-
yi daraltıcı değil genişletici etki
yapacaktır.
Kurulun bu görüşündeki temel
hata şudur: Kurul, küresel krizden
çıkışı dış finansal kaynağın ko-
runmasına ve borç dinamiğinin
sürdürülebilmesine bağlamak-
tadır. Bu yüzden sorunu “risk
primlerinin düşürülebilmesine”
indirgemektedir. Oysa gözledi-
ğimiz gerçekler, küresel finans pi-
yasalarının yakın gelecekte ona-
rılamayacak denli tahribata uğ-
ramış olduğunu ve Türkiye ben-
zeri gelişmekte olan ülkelere (yi-
ne medyatik deyim ile “yükselen
piyasalara”) aktarılabilecek ulus-
lararası kaynakların neredeyse
kurumuş durumda olduğunu
göstermektedir. Örneğin Ulus-
lararası Finans Enstitüsü’nün
2009 ve 2010’a ilişkin projeksi-
yonları, yükselen piyasalara
2007’de aktarılmış olan toplam
net 750 milyar dolarlık kredilerin,
160 milyar dolara değin gerile-
yeceğini vurgulamaktadır.
Bu koşullarda, “toparlanma” ve
krizden çıkış süreci, dış finans-
manın yarattığı “dış borçlanma -
ucuz döviz - ucuz ithalat” üçge-
ninden değil, iç talepten ve is-
tihdamı (dolayısıyla yurtiçi alım
gücünü) doğrudan arttıracak ge-
nişleyici tedbirlerin uygulanma-
sından geçmek zorundadır.
İçinde bulunduğumuz kriz
2001 krizinden son derece fark-
lı, yepyeni bir krize işaret et-
mektedir. 2001 krizi bankacılık
sektörünün sağlıksız yapısından
kaynaklanan finansal bir kriz idi.
Şimdi ise, 2003 sonrasındaki
“yüksek faiz-ucuz kur-ucuz itha-
lat ve yüksek dış borçlanma”ya
dayalı sahte cennetin çökme-
sinden kaynaklanan reel bir kriz
ile karşı karşıyayız. Bu süreçte
belirleyici olan unsur “risk prim-
lerinin düşürülmesi”nden ziyade,
yurtiçi gelirlerin arttırılması (do-
layısıyla istihdam ve ücret dü-
zeyinin yükseltilmesi) ve talebin
canlandırılması gereğidir.
Reel ekonominin canlandırıl-
masına yönelik tedbirlerin kuş-
kusuz enflasyonist maliyeti ola-
caktır. Unutmayalım ki, iktisat
politikası çoğunlukla çözüm-
süzlükler içeren ikilemlere da-
yanır. Reel ekonominin canlan-
dırılmasının da göğüslenmesi
gerekecek maliyetleri söz ko-
nusudur. Burada önemli olan hu-
sus, krizden çıkışın maliyetinin
hangi sınıflara ödettirilmek is-
tendiğidir. Kısaca anımsatalım:
Enflasyon, finansal servetleri
anında erittiği için finans ser-
mayesinin baş düşmanıdır. “En-
flasyon fobisini” bir de bu açıdan
değerlendirelim.
Memur erken pes ettiEkonomi Servisi - Bu yõl
toplu görüşmelerde en çok üye-
ye sahip olmasõ nedeniyle baş-
kanlõk görevini yürüten Me-
mur-Sen, toplu görüşmelerin
uyuşmazlõkla sonuçlanmasõ ne-
deniyle Uzlaştõrma Kurulu’na
başvurdu.
Memur-Sen Genel Sekreteri
Mahmut Kaçar ve beraberin-
deki konfederasyon yöneticileri,
başvuru dilekçesini Çalõşma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlõğõ’nda-
ki Uzlaştõrma Kurulu’na verdi.
Kaçar, toplu görüşmelerde in-
san onuruna yaraşõr bir ücret ta-
lebi ile masaya oturduklarõnõ ve
Türkiye gerçeklerine uygun,
makul ve kabul edilebilir talep-
ler sunduklarõnõ belirtti.
Kaçar, memur maaşlarõna ge-
lecek yõl yüzde 4 artõ 4 zam ya-
põlmasõ, 30 artõ 30 TL denge taz-
minatõ verilmesi, sendika üyesi
memurlara 10 TL olarak verilen
toplu görüşme priminin 20
TL’ye çõkarõlmasõ ve aile yar-
dõmõnõn 84 TL’den 100 TL’ye
yükseltilmesi taleplerinin hü-
kümet tarafõndan reddedildiğini
anõmsattõ.
Hükümetin memur maaşlarõ-
na gelecek yõl yüzde 2.5 artõ 2.5
oranõndaki “Zam dayatmasını”
kabul etmemeleri nedeniyle gö-
rüşmelerin uyuşmazlõkla so-
nuçlandõğõnõ dile getiren Ka-
çar, bu nedenle Uzlaştõrma Ku-
rulu’na başvurduklarõnõ, mali
haklarõn yanõnda sözleşmeli per-
sonel uygulamalarõnda yaşanan
sorunlarõ da Kurul’a taşõdõklarõ-
nõ dile getirdi. Kaçar, makul ve
kabul edilebilir taleplerinin Uz-
laştõrma Kurulu tarafõndan da te-
yit edilmesini beklediklerini
kaydetti.
Önceki gün de Türkiye Kamu-
Sen, hükümetle sürdürülen top-
lu görüşmelerin anlaşmazlõkla
sonuçlanmasõ üzerine Uzlaştõr-
ma Kurulu’na başvurmuştu.
Uzlaştõrma Kurulu’nun kara-
rõnõ yasa gereği 5 gün içerisinde
vermesi gerekiyor.
Alanlara çıkın çağrısı
Öte yandan, Bağõmsõz Kamu
Görevlileri Sendikalarõ Konfede-
rasyonu Genel Başkanõ Resul
Akay, Uzlaştõrma Kurulu’na giden
memur konfederasyonlarõna Uz-
laştõrma Kurulu’nu bõrakõp, alan-
lara çõkma çağrõsõ yaptõ.
BASK Genel Başkanõ Akay,
masaya oturan sendikalarõn toplu
görüşmenin ana unsuru olan ma-
li ve sosyal haklarõ son 5 güne bõ-
raktõğõnõ söyledi..
Hükümetin memur maaşlarõna gelecek yõl yüzde 2.5 artõ 2.5 oranõndaki “Zam
dayatmasõnõ” kabul etmedikleri için Uzlaşma Kurulu’na giderken, aralarõnda KESK
ve BASK’õn bulunduğu konfederasyonlar grevli, toplusözleşmeli pazarlõk için
alanlara gidilmesi çağrõsõnda bulunuyor.
Yazıcı son
yolculuğuna
uğurlandı
Türkiye’nin yõllõk ihracatõ 97 milyar 730 milyon 235 bin dolara geriledi
İhracat yüzde 30 düştü
Sigara yasağı
tüketimi azalttı
ANKARA (A.A) - Kapalõ alanlarda
sigara yasağõnõn restoran, kafe, bar ve
kahvehaneleri de kapsamasõyla birlik-
te Türkiye’de sigara tüketiminde cid-
di bir azalma meydana geldi.
2008’in temmuzunda Türkiye’de
10 milyar 180 milyon 251 bin 6 adet
sigara içildi. Sigara tüketimi, bu yõlõn
temmuzunda 9 milyar 628 milyon 10
bin 320 adede geriledi. Sigara satõşla-
rõ paket bazõnda da 27 milyon 612 bin
34 paket azaldõ. Söz konusu rakamlar,
sigara tüketiminde bu yõl geçen yõlõn
temmuz ayõna göre yüzde 5,42’lik bir
azalmayõ da ortaya koydu.
Ekonomi Servisi - Diler Holding
Yönetim Kurulu Başkanõ Recep Sami
Yazıcı, son yolculuğuna uğurlandõ.
Önceki gün tedavi gördüğü hastanede
yaşamõnõ yitiren Yazõcõ 58 yaşõnday-
dõ.
1949 yõlõnda Zonguldak Karabük’te
faaliyete geçen bir hadde-
hane ile iş hayatõna baş-
layan Recep Sami Yazõ-
cõ, zamanla demir-çelik-
te entegre üretimin yanõ
sõra dõş ticaret, denizcilik,
inşaat, taahhüt, enerji,
tekstil ve turizm alan-
larõnda faaliyet
gösteren şirketle-
riyle Diler Hol-
ding’i kurarak ül-
kenin en büyük
gruplarõndan biri-
si haline gelmişti.
1990, 1992, 1998 dönemlerinde Be-
şiktaş Kulübü Yönetim Kurulu Üyeli-
ği ve İkinci Başkanlõk görevlerinde de
bulunan Yazõcõ, evli ve 3 çocuk baba-
sõydõ. Recep Sami Yazõcõ’nõn cenaze-
si, dün Karacaahmet’teki Aile Kab-
ristanõ’nda defnedildi.
Ekonomi Servisi - Ağustos
ayõ ihracatõ geçen yõlõn aynõ
ayõna göre yüzde 29.80 gerile-
yerek, 7 milyar 670 milyon do-
lar oldu. İlk sekiz aydaki ihra-
cat 60 milyar 344 milyon dolar,
geriye dönük bir yõllõk ihracat
ise yüzde 24.41 gerileme ile 97
milyar 730 milyon dolar sevi-
yesinde gerçekleşti.
Türkiye İhracatçõlar Meclisi
(TİM) ağustos ayõ ihracat ra-
kamlarõnõ Hakkâri’nin Yükse-
kova ilçesinde açõkladõ. Ağus-
tosta en fazla ihracat yapan
sektör, 1 milyar 110 milyon
dolar ile hazõrgiyim ve kon-
feksiyon sektörü oldu.
Bunu, 1 milyar 78 milyon
dolar ile otomotiv takip etti. İh-
racatõnda gerileme yaşanan
ürünler arasõnda ilk sõrayõ,
yüzde 68.18 ile demir çelik
ürünleri aldõ.
Ağustosta toplam ihracatõn
yüzde 83.81’ini gerçekleştiren
sanayi grubunda ise ihracat 6
milyar 428 milyon dolar oldu.
Ekonomi Servisi - İstanbul
Ticaret Odasõ’nõn (İTO) veri-
lerine göre, enflasyon ağus-
tosta perakende fiyatlarda yüz-
de 0.19 artõş gösterdi. Söz ko-
nusu endeksteki bu değişim
Ağustos aylarõ itibarõyla son ye-
di yõlõn en düşük ikinci enflas-
yon oranõ oldu. İstanbul’da
toptan eşya fiyatlarõ da ağus-
tosta yüzde 0.19 oranõnda art-
tõ. Konut, ev eşyasõ, ulaştõrma
ve haberleşme ile diğer harca-
ma gruplarõndaki artõşlar bu
ayki genel enflasyon değişim
oranõ üzerinde etkili oldu.
İhracatta kan kaybõ
devam ediyor. TİM
verilerine göre,
Türkiye’nin ağustos
ihracatõ, geçen yõlõn aynõ
dönemine oranla yüzde
29.80’lik düşüşle 7
milyar 670
milyon dolar oldu.
EKONOMİ POLİTİK
ERİNÇ YELDAN
Küresel Kriz,
Toparlanma, Para Politikası...
İSTANBUL’UN ENFLASYONU İNİŞTE
Ekonomi Servisi - GFK Tür-
kiye, ağustos ayõna ilişkin Tü-
ketici Güven Endeksi’ni açõk-
ladõ. Buna göre, temmuz ayõn-
da 1 puan düşen Tüketici Güven
Endeksi ağustos’ta 4 puan da-
ha gerileyerek 77.2 olarak kay-
dedildi. Tüketiciler, ağustos
ayõnda ‘ekonomiyi, Ergenekon
Davasını ve Kürt açılımını’
son bir ay içinde Türkiye’nin
gündemindeki en önemli olay
veya konu olarak ifade ettiler.
İşsizlik oranõna yönelik beklenti
de 4.5 puan azalarak 73.9’dan
69.4’e geriledi.
TÜKETİCİ GÜVENİ DÜŞÜŞTE
B‹LG‹ TOPLUMUNA DO/RU / ÖZLEM YÜZAK
TİM Başkanı
ihracat
rakamlarını
Hakkâri’de
açıklamalarının
nedenini
“Demokratik
açılımın ihracat
bacağını
oluşturmak için
Hakkâri’de
bulunuyoruz”
sözleriyle
ifade etti.
TİM’den açılıma destek
TİM Başkanõ Mehmet Büyü-
kekşi, Yüksekova’da yaptõğõ ko-
nuşmada, Türkiye’nin büyük ülke
olmasõ için Kürt sorununun çö-
zümlenmesi gerektiğini vurgula-
yarak üniter devlet yapõsõ içinde bir
çözümün mümkün olduğuna dik-
kat çekti. Büyükekşi, de-
mokratik açõlõmõn hem
Türkiye’nin iç sorun-
larõnõ çözmede etkili
olacağõna hem de Tür-
kiye’yi bölgenin en
önemli ekonomik ve
siyasi aktörü haline getireceğine
inandõklarõnõ söyledi. Büyükekşi,
“Buradaki yaraları saracak, has-
ta bünyeyi onaracak antibiyoti-
ği biz temsil ediyoruz. Biz büyük
laflar etmeye gelmedik. Biz bu-
raya, eğer bu sorun çözülürse,
büyük işler yapacağımızı söyle-
meye geldik. Bu sorunu bugüne
kadar kullandığımız yol ve yön-
temlerle çözemedik. Herkes için
daha fazla demokrasi ile, daha
fazla özgürlük ile bu sorunu çö-
zebiliriz” dedi.
Hükümetle zamda anlaşamayan Kamu-Sen’in ardõndan Memur-Sen Uzlaşma Kurulu’na başvurdu