23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 2 EYLÜL 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 13ekonomi@cumhuriyet.com.tr ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr Türkiye’nin iki kanayan yarası var: eğitim ve işsizlik. Ne eğitimin kalitesini arttırmayı tam olarak becerebiliyoruz ne de istihdamı artıracak politikalar üret- meyi... Sonuç: Hedefi olmayan, işsiz, umutsuz bir gençlik... Buna karşın: Artık eğitimin önemini kavramış bir toplum var karşımızda. Ailele- rin çoğu “ne olursa olsun, çocuk- larım okumalı” diyor; kısıtlı imkân- lar çocukların eğitimi için seferber ediliyor. Özel sektör, kurumsal sosyal sorumluluk projelerinin önemli bir kısmını eğitime ayırıyor. Okullar in- şa ediliyor, okullara kütüphaneler, laboratuvarlar, bilgisayar odaları kuruluyor; maddi imkânı olmayan öğrencilere burslar veriliyor... Peki, sonuç: Evet, okuryazar oranını artırmayı başardık ama ya sonrası? Eğitim konusu, hem nitelik ve nicelik bakımından ulusal bir stra- teji hatta bir seferberlik haline dö- nüşmedikçe sorunun çözümlen- meyeceği kesin... Gelelim 15 yaşında ilköğretimi bu sene bitiren Mahir’in umutla- rına.... Mahir aynı yaştaki yüz binlerce çocuktan sadece biri. Bu yıl orta- öğretime başlayacak. Başlayacak da nasıl? Öyle çok uzaklarda değil, İs- tanbul’un göbeğinde Tarlaba- şı’nda, varlığını bilip de çoğunu- zun adım atmadığı o dar sokak- lardan birinde doğdu Mahir. Hep orada yaşadı, anne ve babası ve 8 kardeşi ile birlikte. Uyuşturucu satanların, tinercilerin, Afrika kö- kenlilerin, hayat kadınlarının da yaşadığı o sokaklarda kendi aile- si gibi Güneydoğu’dan göçen di- ğer ailelerin çocukları ile birlikte koştu, oynadı diz boyu yoksullu- ğun içinde... Okul zamanı gelince okula gitti. Başarılı çocukların ara- sındaydı. İyi bir derece ile bitirdi okulunu. OKS ve SBS’lere ken- dince hazırlandı, birkaç test kita- bı vardı. Elindeki testleri çözdü. Hedefi bir Anadolu Lisesi ya da Anadolu Meslek Lisesi’ni kazan- maktı. Olmadı. Az puanla dışarda kaldı. Delikanlılığa adım atmaya hazırlanan Mahir’in önündeki se- çenekler sınırlı. Ya düz liseye ya da bir meslek lisesine gidecek. Ya da okumayı bırakıp iş arayacak? Bu arada tabii etrafını saran o za- vallı çevreye bulaşmamayı başa- rabilirse... İş bulmak bugünün koşulların- da neredeyse imkânsız olduğu için aile parasızlıktan kıvransa da Mahir’in okumasını istiyor. Tek çözüm ise kendisini bir meslek sa- hibi yapacak bir teknik lise gibi gözüküyor. Büyük olasılıkla Mahir bir mes- lek lisesine kapağı atacak. Peki, ya sonra? Bir iş bulması için ge- rekli eğitimi alabilecek mi? Daha da önemlisi iş bulabilecek mi? Aslında meslek liseleri Mahir ve Mahir gibi okumak isteyen ço- cukların kurtuluşu olmalı. Çünkü tanımı itibarıyla iş dünyası ile nite- likli insan gücü arasında önemli bir köprü. İş dünyası küreselleşen pazarda rekabet edebilmek için iyi eğitilmiş, nitelikli ara insan gü- cüne ihtiyaç duyuyor. İçinde bu- lunduğumuz kriz dönemlerinde en büyük darbeyi öncelikli olarak ni- teliksiz çalışanlar aldığı için mes- leki eğitimin önemi böyle dönem- lerde daha fazla ortaya çıkıyor. Ancak meslek liselerinin nitelik- li, kaliteli ve çağdaş bir eğitim ve- rip öğrencilerine gerçekten bece- ri kazandırabilmeleri şart. Bu ko- şul yerine gelse bile sorun çözül- müyor. Meslek liselerine yönelik toplumsal algının değişmesi de önemli bir koşul. Meslek liselerinin çaresizlik sonucu varılan bir durak değil, yaşama açılan bir pencere ve bir çözüm olarak hak ettiği iti- barı bulması için de çaba sarf et- mek gerekiyor. Avrupa’da birçok ülkede mes- lek liseleri ve teknik liseler bu an- layış çerçevesinde donanmış du- rumda. Meslek liselerine sadece katsayı gözlüğü ile bakan ve imam hatip liselerine üniversite yolu aç- maya indirgeyen AKP iktidarının istihdam-eğitim sorununa bugüne kadar tek bir somut öneri getir- mediği aşikâr. Koç Holding tarafından başlatı- lan “Meslek Lisesi Memleket Meselesi Projesi” aslında tüm iş dünyası tarafından sahiplenilme- si gereken bir proje. Bu sene üçüncü yılını tamamlayan projeye Koç Topluluğu şirketlerinin verdi- ği destekle 81 ilde, 258 okulda, 8 bin meslek lisesi öğrencisine staj destekli eğitim bursu, koçluk ve kişisel gelişim imkânları verilerek hem eğitime hem de istihdama destek sağlandı. Peki, bunu neden her kesimin katkısı ile ulusal bir projeye dö- nüştürmüyoruz? Mahir ve Mahir gibi gençleri kurtarmak bu kadar zor mu? Mahir’i Kim Kurtaracak? TC Merkez Bankası Para Ku- rulu 16. toplantısını 18 Ağustos günü gerçekleştirdi. Kurul ka- rarlarının özeti geçtiğimiz hafta içerisinde yayımlandı. Para Ku- rulu, Merkez Bankası’nın “he- deflemiş olduğu” enflasyon oran- larına ulaşabilmek için bir da- nışma birimi olarak çalışmakta. Kurulun ana amacı, “enflasyon- la mücadele ve enflasyon he- deflerinin gözetilmesi”. Dolayı- sıyla, kurulun kararları ve öneri- leri öncelikle “enflasyon hedef- leriyle uyum” açısından değer- lendirilmek zorunda. Ancak kurulun toplandığı şu günler, para politikasının son derece karmaşıklaştığı ve eko- nomideki ikilemlerin ve karar- sızlıkların yoğunlaştığı bir döne- me denk geldi. Para politikasının ne hedefleri ne de amaçları es- ki günlerdeki gibi açık ve net... Zi- ra, küresel kriz koşulları artık ik- tisat öğretisinin mevcut dogma- larını ve ezberlerini, deyim ye- rindeyse, yıkmış durumda. Krizin etkilerinin daha en azından 2010’a değin süreceğinin anla- şılması; ve hatta belki de kısa sü- reli bir toparlanmanın ardından “W” tipi yeni bir krizin yaşanabi- leceği endişeleri, muhafazakâr (neoliberal) ana-akım iktisatçıla- rın basitleştirilmiş hayali kapita- lizm modellerine dayalı kurgula- rını altüst etmiş durumda. Bu ko- şullarda bir yandan enflasyonist beklentilerin idaresi, diğer yandan da reel ekonomilerin, özellikle ya- tırım talebinin canlandırılması gereği, iktisatçıları içinden çıkıl- ması zor ikilemlere itiyor. Zira, (medyada stimulus diye adlan- dırılan) işsizlikle mücadele ve yatırımların canlandırılması için gerekli ivmelenme kaçınılmaz olarak parasal genişleme ve kre- di faizlerinin ucuzlatılmasını ge- rektirmekte. Öte yandan, bu tür bir parasal genişlemenin maliyeti de belirsizliklerin artması ve ile- riki yıllarda dizginlerinden bo- şanmış yeni bir enflasyon dal- gasının küresel finans piyasala- rını tehdit etmesi sonucunu do- ğurmakta. Para Kurulu’nun 16. toplantı- sının tutanakları da bu ikilemin iz- lerini taşıyor. Örneğin kurulun, “İş gücü piyasasındaki mevcut sey- rin tüketim talebini uzunca bir sü- re sınırlamaya devam edeceği ve toplam talep koşullarının enflas- yona düşüş yönünde verdiği kat- kının süreceği tahmin edilmek- tedir” gözleminde bulunarak, kı- sa dönemde küresel krizin etki- lerinin daraltıcı ve enflasyonu düşürücü olacağı görüşünü ko- ruduğu görülüyor. Hatta daha da ileri gidilerek, “Yakın dönemde küresel iktisadi faaliyete ilişkin ve- riler dip noktasının geride kaldı- ğına işaret etse de, kredi piya- salarında süregelen sorunların ve yüksek işsizlik oranlarının kü- resel ekonomideki toparlanmayı bir müddet daha sınırlamaya de- vam edeceği düşünülmektedir” denilerek, enflasyonun düşme eğiliminde olduğu gözleminde bulunuluyor. Bu gözleme daya- narak da “iktisadi faaliyette be- lirgin bir toparlanma gerçekleş- memesi halinde kısa vadede öl- çülü faiz indirimlerine devam edilmesinin gerekeceği” değer- lendirmesi yapılmakta. Ancak, bu gözlemin hemen ar- dından kurul, “aşırı genişlemenin” ve özellikle kamu açıklarının en- flasyonla mücadele hususunda yaratacağı tehlikelere değinmek zorunda kalıyor ve şu görüşlere yer veriyor: Önümüzdeki dö- nemde mali disipline ilişkin ikna edici bir perspektif sunulup uy- gulanması, risk primini düşürerek uzun vadeli faizlerin daha düşük düzeylerde oluşabilmesini ve bu düzeylerde kalıcı olabilmesini sağlayacaktır. Bu durum, yatırım ve istihdamı destekleyerek ikti- sadi faaliyetteki toparlanmayı güçlendirecektir. Diğer bir ifa- deyle, borç dinamiklerinin sür- dürülebilirliğini ve bütçe disipli- nini gözeten orta vadeli somut bir mali programın tesisi ekonomi- yi daraltıcı değil genişletici etki yapacaktır. Kurulun bu görüşündeki temel hata şudur: Kurul, küresel krizden çıkışı dış finansal kaynağın ko- runmasına ve borç dinamiğinin sürdürülebilmesine bağlamak- tadır. Bu yüzden sorunu “risk primlerinin düşürülebilmesine” indirgemektedir. Oysa gözledi- ğimiz gerçekler, küresel finans pi- yasalarının yakın gelecekte ona- rılamayacak denli tahribata uğ- ramış olduğunu ve Türkiye ben- zeri gelişmekte olan ülkelere (yi- ne medyatik deyim ile “yükselen piyasalara”) aktarılabilecek ulus- lararası kaynakların neredeyse kurumuş durumda olduğunu göstermektedir. Örneğin Ulus- lararası Finans Enstitüsü’nün 2009 ve 2010’a ilişkin projeksi- yonları, yükselen piyasalara 2007’de aktarılmış olan toplam net 750 milyar dolarlık kredilerin, 160 milyar dolara değin gerile- yeceğini vurgulamaktadır. Bu koşullarda, “toparlanma” ve krizden çıkış süreci, dış finans- manın yarattığı “dış borçlanma - ucuz döviz - ucuz ithalat” üçge- ninden değil, iç talepten ve is- tihdamı (dolayısıyla yurtiçi alım gücünü) doğrudan arttıracak ge- nişleyici tedbirlerin uygulanma- sından geçmek zorundadır. İçinde bulunduğumuz kriz 2001 krizinden son derece fark- lı, yepyeni bir krize işaret et- mektedir. 2001 krizi bankacılık sektörünün sağlıksız yapısından kaynaklanan finansal bir kriz idi. Şimdi ise, 2003 sonrasındaki “yüksek faiz-ucuz kur-ucuz itha- lat ve yüksek dış borçlanma”ya dayalı sahte cennetin çökme- sinden kaynaklanan reel bir kriz ile karşı karşıyayız. Bu süreçte belirleyici olan unsur “risk prim- lerinin düşürülmesi”nden ziyade, yurtiçi gelirlerin arttırılması (do- layısıyla istihdam ve ücret dü- zeyinin yükseltilmesi) ve talebin canlandırılması gereğidir. Reel ekonominin canlandırıl- masına yönelik tedbirlerin kuş- kusuz enflasyonist maliyeti ola- caktır. Unutmayalım ki, iktisat politikası çoğunlukla çözüm- süzlükler içeren ikilemlere da- yanır. Reel ekonominin canlan- dırılmasının da göğüslenmesi gerekecek maliyetleri söz ko- nusudur. Burada önemli olan hu- sus, krizden çıkışın maliyetinin hangi sınıflara ödettirilmek is- tendiğidir. Kısaca anımsatalım: Enflasyon, finansal servetleri anında erittiği için finans ser- mayesinin baş düşmanıdır. “En- flasyon fobisini” bir de bu açıdan değerlendirelim. Memur erken pes ettiEkonomi Servisi - Bu yõl toplu görüşmelerde en çok üye- ye sahip olmasõ nedeniyle baş- kanlõk görevini yürüten Me- mur-Sen, toplu görüşmelerin uyuşmazlõkla sonuçlanmasõ ne- deniyle Uzlaştõrma Kurulu’na başvurdu. Memur-Sen Genel Sekreteri Mahmut Kaçar ve beraberin- deki konfederasyon yöneticileri, başvuru dilekçesini Çalõşma ve Sosyal Güvenlik Bakanlõğõ’nda- ki Uzlaştõrma Kurulu’na verdi. Kaçar, toplu görüşmelerde in- san onuruna yaraşõr bir ücret ta- lebi ile masaya oturduklarõnõ ve Türkiye gerçeklerine uygun, makul ve kabul edilebilir talep- ler sunduklarõnõ belirtti. Kaçar, memur maaşlarõna ge- lecek yõl yüzde 4 artõ 4 zam ya- põlmasõ, 30 artõ 30 TL denge taz- minatõ verilmesi, sendika üyesi memurlara 10 TL olarak verilen toplu görüşme priminin 20 TL’ye çõkarõlmasõ ve aile yar- dõmõnõn 84 TL’den 100 TL’ye yükseltilmesi taleplerinin hü- kümet tarafõndan reddedildiğini anõmsattõ. Hükümetin memur maaşlarõ- na gelecek yõl yüzde 2.5 artõ 2.5 oranõndaki “Zam dayatmasını” kabul etmemeleri nedeniyle gö- rüşmelerin uyuşmazlõkla so- nuçlandõğõnõ dile getiren Ka- çar, bu nedenle Uzlaştõrma Ku- rulu’na başvurduklarõnõ, mali haklarõn yanõnda sözleşmeli per- sonel uygulamalarõnda yaşanan sorunlarõ da Kurul’a taşõdõklarõ- nõ dile getirdi. Kaçar, makul ve kabul edilebilir taleplerinin Uz- laştõrma Kurulu tarafõndan da te- yit edilmesini beklediklerini kaydetti. Önceki gün de Türkiye Kamu- Sen, hükümetle sürdürülen top- lu görüşmelerin anlaşmazlõkla sonuçlanmasõ üzerine Uzlaştõr- ma Kurulu’na başvurmuştu. Uzlaştõrma Kurulu’nun kara- rõnõ yasa gereği 5 gün içerisinde vermesi gerekiyor. Alanlara çıkın çağrısı Öte yandan, Bağõmsõz Kamu Görevlileri Sendikalarõ Konfede- rasyonu Genel Başkanõ Resul Akay, Uzlaştõrma Kurulu’na giden memur konfederasyonlarõna Uz- laştõrma Kurulu’nu bõrakõp, alan- lara çõkma çağrõsõ yaptõ. BASK Genel Başkanõ Akay, masaya oturan sendikalarõn toplu görüşmenin ana unsuru olan ma- li ve sosyal haklarõ son 5 güne bõ- raktõğõnõ söyledi.. Hükümetin memur maaşlarõna gelecek yõl yüzde 2.5 artõ 2.5 oranõndaki “Zam dayatmasõnõ” kabul etmedikleri için Uzlaşma Kurulu’na giderken, aralarõnda KESK ve BASK’õn bulunduğu konfederasyonlar grevli, toplusözleşmeli pazarlõk için alanlara gidilmesi çağrõsõnda bulunuyor. Yazıcı son yolculuğuna uğurlandı Türkiye’nin yõllõk ihracatõ 97 milyar 730 milyon 235 bin dolara geriledi İhracat yüzde 30 düştü Sigara yasağı tüketimi azalttı ANKARA (A.A) - Kapalõ alanlarda sigara yasağõnõn restoran, kafe, bar ve kahvehaneleri de kapsamasõyla birlik- te Türkiye’de sigara tüketiminde cid- di bir azalma meydana geldi. 2008’in temmuzunda Türkiye’de 10 milyar 180 milyon 251 bin 6 adet sigara içildi. Sigara tüketimi, bu yõlõn temmuzunda 9 milyar 628 milyon 10 bin 320 adede geriledi. Sigara satõşla- rõ paket bazõnda da 27 milyon 612 bin 34 paket azaldõ. Söz konusu rakamlar, sigara tüketiminde bu yõl geçen yõlõn temmuz ayõna göre yüzde 5,42’lik bir azalmayõ da ortaya koydu. Ekonomi Servisi - Diler Holding Yönetim Kurulu Başkanõ Recep Sami Yazıcı, son yolculuğuna uğurlandõ. Önceki gün tedavi gördüğü hastanede yaşamõnõ yitiren Yazõcõ 58 yaşõnday- dõ. 1949 yõlõnda Zonguldak Karabük’te faaliyete geçen bir hadde- hane ile iş hayatõna baş- layan Recep Sami Yazõ- cõ, zamanla demir-çelik- te entegre üretimin yanõ sõra dõş ticaret, denizcilik, inşaat, taahhüt, enerji, tekstil ve turizm alan- larõnda faaliyet gösteren şirketle- riyle Diler Hol- ding’i kurarak ül- kenin en büyük gruplarõndan biri- si haline gelmişti. 1990, 1992, 1998 dönemlerinde Be- şiktaş Kulübü Yönetim Kurulu Üyeli- ği ve İkinci Başkanlõk görevlerinde de bulunan Yazõcõ, evli ve 3 çocuk baba- sõydõ. Recep Sami Yazõcõ’nõn cenaze- si, dün Karacaahmet’teki Aile Kab- ristanõ’nda defnedildi. Ekonomi Servisi - Ağustos ayõ ihracatõ geçen yõlõn aynõ ayõna göre yüzde 29.80 gerile- yerek, 7 milyar 670 milyon do- lar oldu. İlk sekiz aydaki ihra- cat 60 milyar 344 milyon dolar, geriye dönük bir yõllõk ihracat ise yüzde 24.41 gerileme ile 97 milyar 730 milyon dolar sevi- yesinde gerçekleşti. Türkiye İhracatçõlar Meclisi (TİM) ağustos ayõ ihracat ra- kamlarõnõ Hakkâri’nin Yükse- kova ilçesinde açõkladõ. Ağus- tosta en fazla ihracat yapan sektör, 1 milyar 110 milyon dolar ile hazõrgiyim ve kon- feksiyon sektörü oldu. Bunu, 1 milyar 78 milyon dolar ile otomotiv takip etti. İh- racatõnda gerileme yaşanan ürünler arasõnda ilk sõrayõ, yüzde 68.18 ile demir çelik ürünleri aldõ. Ağustosta toplam ihracatõn yüzde 83.81’ini gerçekleştiren sanayi grubunda ise ihracat 6 milyar 428 milyon dolar oldu. Ekonomi Servisi - İstanbul Ticaret Odasõ’nõn (İTO) veri- lerine göre, enflasyon ağus- tosta perakende fiyatlarda yüz- de 0.19 artõş gösterdi. Söz ko- nusu endeksteki bu değişim Ağustos aylarõ itibarõyla son ye- di yõlõn en düşük ikinci enflas- yon oranõ oldu. İstanbul’da toptan eşya fiyatlarõ da ağus- tosta yüzde 0.19 oranõnda art- tõ. Konut, ev eşyasõ, ulaştõrma ve haberleşme ile diğer harca- ma gruplarõndaki artõşlar bu ayki genel enflasyon değişim oranõ üzerinde etkili oldu. İhracatta kan kaybõ devam ediyor. TİM verilerine göre, Türkiye’nin ağustos ihracatõ, geçen yõlõn aynõ dönemine oranla yüzde 29.80’lik düşüşle 7 milyar 670 milyon dolar oldu. EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN Küresel Kriz, Toparlanma, Para Politikası... İSTANBUL’UN ENFLASYONU İNİŞTE Ekonomi Servisi - GFK Tür- kiye, ağustos ayõna ilişkin Tü- ketici Güven Endeksi’ni açõk- ladõ. Buna göre, temmuz ayõn- da 1 puan düşen Tüketici Güven Endeksi ağustos’ta 4 puan da- ha gerileyerek 77.2 olarak kay- dedildi. Tüketiciler, ağustos ayõnda ‘ekonomiyi, Ergenekon Davasını ve Kürt açılımını’ son bir ay içinde Türkiye’nin gündemindeki en önemli olay veya konu olarak ifade ettiler. İşsizlik oranõna yönelik beklenti de 4.5 puan azalarak 73.9’dan 69.4’e geriledi. TÜKETİCİ GÜVENİ DÜŞÜŞTE B‹LG‹ TOPLUMUNA DO/RU / ÖZLEM YÜZAK TİM Başkanı ihracat rakamlarını Hakkâri’de açıklamalarının nedenini “Demokratik açılımın ihracat bacağını oluşturmak için Hakkâri’de bulunuyoruz” sözleriyle ifade etti. TİM’den açılıma destek TİM Başkanõ Mehmet Büyü- kekşi, Yüksekova’da yaptõğõ ko- nuşmada, Türkiye’nin büyük ülke olmasõ için Kürt sorununun çö- zümlenmesi gerektiğini vurgula- yarak üniter devlet yapõsõ içinde bir çözümün mümkün olduğuna dik- kat çekti. Büyükekşi, de- mokratik açõlõmõn hem Türkiye’nin iç sorun- larõnõ çözmede etkili olacağõna hem de Tür- kiye’yi bölgenin en önemli ekonomik ve siyasi aktörü haline getireceğine inandõklarõnõ söyledi. Büyükekşi, “Buradaki yaraları saracak, has- ta bünyeyi onaracak antibiyoti- ği biz temsil ediyoruz. Biz büyük laflar etmeye gelmedik. Biz bu- raya, eğer bu sorun çözülürse, büyük işler yapacağımızı söyle- meye geldik. Bu sorunu bugüne kadar kullandığımız yol ve yön- temlerle çözemedik. Herkes için daha fazla demokrasi ile, daha fazla özgürlük ile bu sorunu çö- zebiliriz” dedi. Hükümetle zamda anlaşamayan Kamu-Sen’in ardõndan Memur-Sen Uzlaşma Kurulu’na başvurdu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle