20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 19 EYLÜL 2009 CUMARTESİ 16 KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN HARBİ SEMİH POROY 19 Eylül GÖRÜŞ Prof. Dr. MUSTAFA AYSAN Bunalımın Sonu Göründü mü? Dünya ekonomisini iyi izleyen uluslararası kuruluşlar ile bunalımdan büyük zarar görmüş gelişmiş ülke li- derlerine göre, bunalımın sonu görünmüştür. Geliş- miş ülke ekonomi yayınlarına göre, büyük ekono- milerde yılın üçüncü çeyreğinde, ikinci çeyreğe gö- re, sanayide kapasite kullanım oranları yükselmeye ve birçok alanda üretim miktarları artmaya başlamıştır. Tahminlere göre, yılın dördüncü çeyreğinde, iyileş- me hızlanacak ve bu yıl, küçük oranlı (yüzde 1.4) bir küçülmeden sonra, 2010’da dünya ekonomileri, yüzde 2-2.5 oranında büyüyecektir. BBC’nin, Dün- ya Bankası’nın ve Uluslararası Para Fonu’nun (IMF’nin) daha kötümser olan tahminleri, son ayda iyi yönde yeniden ayarlanmıştır. ABD ekonomi uz- manlarından birçoğu, üçüncü çeyrekte ABD eko- nomisinin, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 3.5 oranında büyüyeceğini tahmin etmiştir. Bu tahmin gerçekleşirse, yılın ilk iki çeyreğinde küçülmüş olan dünyanın en büyük ekonomisinin 2009’da küçülmesi, yüzde 2.6 düzeyinde kalacak ve bu sonuç, tüm dün- ya ekonomilerini, önceki daha kötümser oranların olumsuz etkisinden kurtaracaktır. IMF’nin ABD için 2010 tahmini, yüzde 0.8 büyümedir. Dünya milli ge- lirinin yaklaşık yüzde 25’ini gerçekleştiren ABD ekonomisinin bu düzelmesi, dünya ekonomilerinde de önemli iyileşmeler sağlayacaktır. Bununla birlikte, bunalımdan çıkış yolunda sorunlar olduğu da belirtilmektedir: ? Bunalımın yarattığı olumsuzluklardan etkilenen gelişmiş ülke ekonomi yönetimlerinin aldığı önlem- lerin sonucu olarak, devlet bütçesi açıkları ve dola- şımdaki para miktarları olağanüstü oranlarda artmıştır. 20 büyük ekonomide ortaya çıkan bütçe açıkları, açık- lara karşı çok duyarlı olan ülkelerde bile, 2009’da mil- li gelirlerin yüzde 1.5-2.5’i düzeyine ulaşmıştır. Bu ül- kelerde, son 12 ayda, dolaşımdaki para miktarları- na 11 trilyon dolar eklenmiştir. ? Bugüne kadar görülmemiş oranda artan bütçe açığı ve para miktarı artışları, genel olarak tüketim har- camalarının düşük olduğu bunalım ortamında, faz- la bir enflasyon baskısı yaratmamıştır. Aksine, tüketici talebinin düşük olduğu 2009 yılı boyunca bazı ül- kelerdeki fiyatlarda düşmeler olmuştur. Yıl sonuna doğru iyimser tahminler gerçekleşirse, bütçe açık- ları ve parasal genişlemenin kontrolünde güçlükler ortaya çıkması olasıdır. Bu güçlükler karşısında uy- gulanabilecek sıkı para politikaları olumlu gelişme- lerin durmasına ya da hatta gerilemenin yeniden baş- lamasına neden olabilecektir. Bu ortamda oluşacak enflasyon baskıları içinde, kredi talebi, fiyatlar ve fa- izlerin hızla yükselmelerinin, iyi gidişi tersine çevir- mesi tehlikesi vardır. ? İçinden geçmekte olduğumuz bunalımın, finan- sal pazarlardaki eksik finansal raporlamalardan kaynaklandığı, gün geçtikçe belirginleşmektedir. Bu raporlama eksiklerinin, bankalar ve öteki finan- sal aracı kuruluşlar ile denetimden uzak kalmış özel fonlar ve “türev finansal ürünler” ile ilgili denetim ve gözetim kurallarındaki yetersizliklerin, güvenilir çö- zümlere bağlanması henüz sağlanamamıştır. İyileş- menin kalıcı olması, özel girişimciliği sınırlamadan ye- ni finansal raporlama kurallarının geliştirilmesine bağ- lı olacaktır. ? Bunalımın sonunda birçok ülkede, çok sayıda devlet işletmesi yaratılmış olacaktır. Bunların arasında önceki dönemlerde, “sat, kurtul” anlayışıyla özel- leştirilmiş olan önceki devlet işletmeleri de vardır. Oy- sa yalnız ülkemizde değil, öteki ülkelerde de dev- let işletmelerinin, “kurumsal yönetim ilkelerine” gö- re yönetilmelerini sağlayacak bir kurallar topluluğu yaratılamamıştır. Bunalımdan çıkışın kalıcı olabilmesi için, bu sorunun da çözüme bağlanması gerekecektir. Bunalımdan çıkış için ekonomi yönetimleri büyük çabalar harcamakta ve 2010’da bunalımdan çıkmaya yönelmiş bulunmaktadırlar. Bunalımdan çıkışın ka- lıcı olmasını sağlamanın da kolay olmadığı bellidir. Yeni açıklanan “Orta Vadeli Program 2010-2012”nin bu açıdan değerlendirilmesi, ayrı bir yazıda ele alınmalıdır. [email protected] [email protected] Sansür Değilse Bu... Bizim işimiz telefonla konuşmakla yürür. Haber kaynağı ile görüşmeyen gazeteci olur mu? Biz gaipten gelen sesleri haber yapamayız ki? Kuşkusuz telefonla görüşeceğiz ve bizim mesleğimizin birinci koşulu ha- ber kaynağını korumak! Polis, mahkeme kararı almadan bi- zi dinlemiş. Dolayısıyla, yasadışı ola- rak mesleğimizin en kutsal alanına gir- miş, gizli tutmamız gereken haber kay- nağımızı da dinlemiş. Sonra da savcı almış, içine dedi- kodusunu da katmış, iddianame de- diği metne eklemiş! Dahası, “özel yetkili mahkeme” bunu “iddiana- me”den saymış, onun üzerinden in- sanları yargılamaya başlamış. Bunun adı “hukuksal süreç” oluyor. Olur mu? Gazeteci dediğin her şeyi bilmez. Öğrenir ve yazar. Böyle bir şeye ‘hu- kuksal süreç’ denip denmeyeceğini hukukçular bilir, onlara soralım! Ama şunu çok iyi biliyoruz ki, ya- şadışı dinlemelerle, yaşadışı izlemelerle baskı altındayız! Mesleğimizi gereğince yapamıyoruz. Bırakın haber kaynak- larımızla -ki onları korumak, ortaya çı- karmamak bizim meslek namusu- muzdur- dostlarımızla, ailemizle bile özgürce konuşamıyoruz. 30 yıldır ta- nıdığımız dostlarımızla dışarıda söy- leşip yemek yiyemiyoruz. Çünkü, po- lis fotoğrafımızı çekip bildik yayın or- ganlarına servis yapıyor, “Bilmem kimler, bilmem kimlerle yemek yedi” di- ye. Çeşitli kesimlerden onlarca önem- li ismin bir araya geldiği, herkese açık bir mekânda yapılan, söz alanların ses yükseltici ile konuştuğu, kimi ko- nukların koruma polislerinin aynı or- tamda bulunduğu, onlarca garson ve kominin servis yaptığı yemeklere ‘örgüt toplantısı’ adı verildi. O top- lantılara katılan insanlarla görüşmek, bilgi almak, gelişmeleri izlemek mes- leksel görevi ve sorumluluğu olan ki- mi gazetecilerin adları “iddianame” adı verilen metinlere geçirildi, iktidar yan- lısı medya organlarına sızdırıldı. Tüm bu uygulamalar hem insan haklarına, hem de basın özgürlüğüne aykırıdır. Faşizandır, hukuk dışıdır, hak ve özgürlük dışıdır! Bırakınız haber kaynaklarını, en ya- kınlarının bile ‘dinleniyor’ kaygısıyla ile- tişim kurarken farklı bir özen ve çe- kince ile yaklaştığı bir gazetecinin özgürlüğü kalır mı hiç? Söyler misiniz lütfen, bundan daha iyi sansür olur mu hiç? Bilal eve döndü Gazeteci dostumuz Yılmaz Polat, askerliğini bitiren Bilal’in ABD’den ayrıldığını duyurdu: “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın 3 haftalık Burdur’daki askerliği biter bitmez Amerika macerası da bitti, Türkiye’ye kesin dönüş yaptı. Biliyorsunuz hayatını yurtdışında kazananlar parayla 3 hafta askerlik yapıyor. İmam hatip mezunu Bilal gerçi okuma amacıyla Amerika’ya gitti, ama eğitim masraflarını işadamları karşılıyor denmesine rağmen kimseye yük olmamak için çalıştı, çabaladı, hatta ailesine bile baktı. Washington’da Dünya Bankası tarihinde bir başarıya imza atarak ilk kez torpilsiz imam hatip kökenli bir ekonomist olarak işe alındı. Bilal’in gayreti Başkan Bush’un bile dikkatini çekti. Davos’ta yanında İngiltere Başbakanı Tony Blair varken Erdoğan’a oğlunun Dünya Bankası’ndan kazandığıyla 261 bin 500 dolara aldığı evine ekmek götürüp götüremediğini sordu. Yan gelip yatmadı. Hem çalıştı, hem okudu 3 haftalık askerliği hak etti. Bundan sonraki durak doktoraya devam etmek için ‘İtalya’ya gidecek’ diyenler var, ama en azından şu anda aslanlar gibi ülkesine döndü.” Hiçbir mahkeme kararı olmadan CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu ile yaptığı görüşme polis tarafından dinlenerek bildik davanın “iddianame” adı verilen metnine eklenen büro arkadaşımız İlhan Taşcı’nın bir çift sözü var: “Sayın Kılıçdaroğlu ile yaptığım görüşme içeriğinin tutanağa geçirilme biçimi dikkat çekici. İstanbul ve Ankara Anakent Belediyeleri’ndeki yolsuzluk ve usulsüzlüklere ilişkin belirlemeleri içeren Sayıştay raporlarını günlerce haber olarak yazmam nedeniyle Kılıçdaroğlu beni kutluyor. Burada en göze çarpan ayrıntı, Sayın Kılıçdaroğlu’nun manşetten verilen haberler için ‘bombaları patlatıyorsunuz’ tümcesinin tutanağa geçirilirken siyah harflerle büyütülmesi... Sanırım dinlemeyi yapanlar ve bunu değerlendirenler gazetecilikte dikkat çeken haberler için kullanılan ‘bomba patlatma’ deyimini Ergenekon’un bombası olarak değerlendirdiler. Sayın Kılıçdaroğlu ile yaptığım görüşme tutanağının tamamı okunduğunda esprili ve gazeteci duyarlılığının öne çıktığı bir görüşme olduğu çok açık. Benim Sayın Kılıçdaroğlu ile yaptığımız görüşmenin -bir dinleme kararı olmaksızın- suçmuş gibi tutanağa bağlanması ve kamuoyuna deşifre edilmesi hem mesleki açıdan hem de temel insan hakları açısından kaygı verici. İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin yolsuzluklarına ilişkin Sayıştay raporlarını haberleştirmemle ilgili görüşmemin Ergenekon dosyasında ne işi var, doğrusu anlayamadım. Şaşırdığımı ise söyleyemeyeceğim. Ancak konunun bir ‘şaşkınlık’ sonucu iddianameye yansıtıldığı kanısındayım.” Şaşkınlık Dinlenmenin Yararı Yıllardır dinlenmeye, izlenmeye alışıktık. Son yaşadışı dinlemelerin ise bir önemli yararı oldu. Canımızı sıkanlara diyoruz ki: “Bana bak, tepemin tasını attırma, sık sık telefonla arar, abuk sabuk konuşurum, görürsün gününü sonra.” BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Balkan Sava- şõ sõrasõndaki ba- şarõlõ deniz çar- põşmalarõyla ün- lenmiş Osmanlõ savaş gemisi. 2/ Kesilmiş ekşi sütten yapõlan bir tür rakõ... Hakkâri yöre- sinde yetişen ve yemeği yapõlan, maydanoza ben- zer bir ot. 3/ Fas’õn plaka imi... “Bey” de- nilen bir dişi arõyla ko- vandan çõkan arõ top- luluğu. 4/ Tarihöncesi dönemlerde tanrõlara adak olarak sunulan küçük heykelciklere verilen ad... İnce deri ya da ince kabuk. 5/ Kõzgõn bir demirle vu- rulan damga... Tuzlanõp kurutulmuş yiyecek. 6/ Algõ- lanan nesnelerin temel niteliği... Baryum elementinin simgesi. 7/ Boşboğaz, can sõkõcõ kimseler için kullanõlan bir sözcük... Bir elbisenin birleştirilecek parçalarõnõn kenar kõsmõna yapõlan ve birleştirme işinde işaret nok- tasõ olarak kullanõlan ufak kesik. 8/ Yabancõ... İlgi, iliş- ki. 9/ Zehir... Kavgacõ kimse. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İstanbul’un tanõnmõş bir içme suyu. 2/ İri taneli be- zelye... Telefon sözü. 3/ Anadolu halklarõnõn en eski ana tanrõçasõ... Erkek evlat. 4/ Kendi alanõnda en ön- de gelen kimse ya da nesne... Tavlada kullanõlan oyun aracõ. 5/ “Bizim de kalbimizi kõmõldatõr yerinden/Top- rağa diz vuruşu —- gibi bir zeybeğin” (F.H.Çamlõbel)... Manda pastõrmasõ. 6/ Bir nesnenin uzayda kapsadõğõ yer... Eski Mõsõr dininde ruhun başlõca görünümlerin- den biri. 7/ Hayvanlarõn su içtikleri, taş ya da ağaçtan oyma kap... Asma kilit. 8/ Bir organõmõz... Düz dö- şenmiş parke. 9/ Argoda esrar... İki dağ yamacõnõn ke- sişmesiyle oluşmuş dere yatağõ. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Z Ü L C E L A L İ Y İ F E R İ K L E V R E K D O H R E E T A P İ S E V İ İ K A C A A N İ L İ N C U R N A T A A E N E M A K A K A N I P A T İ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 İ. GÜRŞEN KAFKAS Dillerin, dinlerin, kardeşliğin ve hoşgörünün yaşayan tarihi kenti Mardin’de, Sakıp Sabancı Müzesi açılıyor. Tarihi bir uygarlaşma öyküsüyle dolu Mardin, dünlerin mirasını bugünlere taşıyan görsel zenginliğin yeridir. Tarihi dokusu ve değişken birçok uygarlığı içe- ren kimliğiyle, eşsiz mimarisiyle, Kudüs ve Venedik’ten sonra dün- yada sit alanı olarak benimsenen üçüncü kenttir. Uygarlıklar kenti Mardin’in UNESCO tarafından Dünya Kül- tür Mirası listesine alınması ko- nusunda da Mardin Valiliği, MA- REV ve ÇEKÜL Vakfı’nca yoğun uğraşlarda bulunulduğu bilin- mektedir. Geçmişiyle insanlık tarihine ışık tutan Mardin, birçok etnik köke- ni kucaklayan huzurun, anlayışın ve hoşgörünün yeridir. “Yıldızla- ra yakın şehir” olarak da bilinen kent her dönem karanlıkları aşa- rak aydınlığa doğru ilerlemeyi bilmiştir. Farklı birçok kültürün be- şiği Mardin, konakları, arabaları, cami ve kiliseleriyle açık bir mü- ze görünümündedir. Geçmişte, yöresinin eğitim ve kültür merkezi Kasımiye ve Zin- ciriye medreseleri bugünün özgün yapılarıyla dünleri fısıldayan eser- lerdir. Asırlarca kaderine terk edi- len Mardin kendine özgü mima- risiyle, geleneksel taş evleriyle ulu- sal ve uluslararası turizmin bir cenneti olmaya adaydır. Ustalıkla işlenen desen, motif, hat ve sembollerin yer aldığı taş- lar, Mardin’i bir şiir kentine dön- üştürmüştür. Mardin kent olarak bir açık müze konumundadır. Konakların içi, sütunlar, şömine- ler, su kuyuları, piştaklı kapılar ve duvarları da süsleme sanatının güzel örnekleriyle bezelidir. Bi- zans, Arap, Osmanlı, Selçuklu vb.. birçok uygarlığın kalıntılarını içe- ren sanatsal değerlerin yapı taş- larının süslemelerinde görülmek- tedir. Taşın, şiirin ve inancın yaşayan kenti Mardin 1 Ekim 2009’da “Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi”ne kavuşuyor. Geçmişin birçok uygarlığına ev sahipliği yapan kent, 12 bin yıllık tarihinin kalıntılarını bu müzede sergile- yecektir. Mardin, “Sakıp Sa- bancı Kent Müzesi”yle görsel ve kalıcı bir kurum kazanıyor. Mar- din sevdalılarının bir araya gele- rek kurdukları MAREV’in kuru- cuları Fehmi Tahincioğlu, Haluk Eldem, Bedii Ensari ve diğerle- ri bu konunun ilk girişimcileridir. İstanbul Valisi Muammer Güler’in Sakıp Sabancı’nın sağlığında “Mardin Müzesi”nin kurulması sözünü alması çalışmanın baş- langıcı olmuştu. Bugünün Sa- bancı Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı ile Dilek Saban- cı ve Hacı Ömer Sabancı Vakfı iş- birliğinde “Sakıp Sabancı Mar- din Kent Müzesi”nin kuruluşu gerçekleştirildi. Müzenin kurulu- şunda ÇEKÜL Vakfı Başkanı Prof. Dr. Metin Sezen’in, eski Mardin valileri Temel Koçaklar ve Meh- met Kılıçlar’ın ile şimdiki Vali Hasan Duruer’in yoğun uğraş, çaba ve destekleri kent halkınca unutulmayacaktır. Mardin’in özgün yapısına dö- nük çokça eserin ve belgenin bu müzede sergilenecek olması, kentin uygarlığının tanınmasına katkı sağlayacaktır. Yöre kültü- rünü besleyen el yazması kitap- lar, hat sanatının örnekleri tablo- lar, figürler, yazıtlar, desenler ve geçmişte kullanılan kılıç, hançer, tabanca, tüfek vb.. silahlar ile sandıklarda saklı giyim kuşamlar Mardin Sakıp Sabancı Müze- si’nde yerini almalıdır. Bu eserler geçmişi geleceğe taşıyacaktır. Her Mardinli bu müzede ken- dinden, soyağacından bir parça bulmalıdır. Görselliğiyle, taş işçi- liğiyle evrensel değerde bir yeri olacak olan bu “kültür evine” destek ve katkıda bulunmanın zevkini her Mardinli yaşamalıdır. Sevgili hemşerilerim haydi göre- ve, destek olmaya... Emek, katkı ve çaba sonucun- da kültür mirasını koruma altına alan bu kent müzesi, Mardin’in özgün yapısını gelecek kuşakla- ra taşıyacaktır. Müzeler, tarihi ve geçmişi tanımada, geleceğe ör- nek olmada önemli bir eğitim ve umut kapısı olmuştur. Yeni ku- şağın dünleri sorguladığı, öğren- meye, incelemeye, araştırmaya ve karşılaştırmaya çalıştığı önemli ve kalıcı bir kaynakçadır müzeler. Müzeler kültür evleridir. Sakıp Sa- bancı Mardin Kent Müzesi, Mardin’in birikimli bir kültür evi olacaktır. Minareleri, kiliseleri ve mabet- leriyle taçlandırılan geçmişin Me- zopotamya uygarlığı, bu serhat şehrinde görülmektedir. Mar- din’de geceler ve gündüzler bir masal tadında yaşanır. Gizemli ve görkemli görünümüyle Mardin, gezginlerin seyrine doyamayacağı güzelliktedir. Emeği geçenleri ve Sabancıla- rı yürekten kutluyorum. İyi ki var- sınız. Bu müzenin sevgi, anlayış ve hoşgörünün yanında antik de- ğerdeki tarihi eserlerin korunma- sı ve kalıcılığında da önemli yeri vardır. Tarih, inanç ve kültür cen- neti Mardin, dillerin, dinlerin kar- deşçe yaşandığı örnek bir kent olarak ünlenmiştir. Mardin gezil- meli, görülmeli, geçmişin gizleriyle bütünleşilmelidir. Folklorik yapısı, tarihi değeri, kültürel mirası ve gör- selliğiyle dünleri çağrıştıran Mar- din, farklı bir yapının ve mimarinin kenti olarak tanınmaktadır. Yaşayan Tarih Mardin’de Sakıp Sabancı Müzesi UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle