22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B OTEL ve APARTSIFIR TURUNÇ - - - Tüm Odalarda Çift Çanak_Dijital Receiver_Uydu TV www.diplomathotel.com.tr 252-476 7145 veya 537-825 7979 - SAYFA CUMHURİYET 2 AĞUSTOS 2009 PAZAR 16 KÜLTÜR kultur@cumhuriyet.com.tr ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Bejan Matur’dan Diyarbakır Destanı Şu günlerde “Kürt açılımı”, “Türk açılımı” diller- den düşmüyor. Fazlasıyla moda haline gelen ve bu gidişle içi hızla boşaltılan, erozyona uğrayan “açılım” sözcüğünü bir yana bırakalım… En kısadan söylemek gerekirse, değil 40 bin ölümü, bir tek ölümü bile dur- duracak her düşünceyi kucaklamaya, dinlemeye, an- lamaya hazırım… Türk ve Kürt vatandaşlarının ilişkilerine dair daha çok konuşup çok tartışacağız. Ama bence önce her- kes, bu konuların göbeğinde olan ya da kendini bu konuların çooook uzağında sanan herkesin bence okuması gereken bir kitap var! Hem okunacak hem bakılacak bir kitap! Sıradanlığa, tüm klişelere meydan okuyan bir kitap. Şiir ve vicdan dili “Doğunun Kapısı Diyarbakır” Bejan Matur’un eseri. Bu sayfaların okurları bu genç şairi tanıyor ol- malı. Minik bir anımsatma: Maraş’ın Pazarcık ilçesi, Maksutuşağı köyünde doğup liseyi Gaziantep’te, Hu- kuk Fakültesi’ni Ankara’da bitiren Bejan Matur, ön- ce çeşitli edebiyat dergilerinde, sonra ilk şiir kitabı “Rüzgâr Dolu Konaklar” ile dikkatleri çekti. O ilk ki- taptan, en yenisine “İbrahim’in Beni Terk Etmesi” adını taşıyan kitabına dek (5 şiir kitabı da Metis’ten çıktı), ben onda hep kadınlığı ve çocukluğu, daha doğ- rusu çocukluğun saflığını bütünleyen bir duyarlılık iz- liyorum. Eleştirel, can alıcı noktalara değinirken bile müthiş gelişmiş, inceden inceye özenle işlenmiş, yo- ğun mu yoğun, ancak çok yalın bir dil kullanıyor. “Doğunun Kapısı Diyarbakır” kitabındaki metin- ler çok şiirsel, kimi zaman doğrudan şiir nitelikli. Des- tansı bir dil… Ama belki de bu dili tanımlamak için en doğru sözcükleri seçmem gerekirse, “vicdan dili” de- mem daha doğru olurdu. Şiirlerindeki yoğunluk bu kitaba da egemen. Söz- cükler, kapsadıkları alandan çok daha geniş anlam- lar taşıyor. Gerek bu özellik, gerek kullandığı imge- ler, dizelerine müthiş bir gizem katıyor. Farklı kat- manlarda okuyabiliyorsunuz ve her katmanda gizler aralanıyor… Söylemekte geç bile kaldım: Metinlerdeki yo- ğunluk, şiirsellik, gizem ve “vicdan dili”, kitap bo- yunca gözlerimizi ayıramadığımız fotoğraflara da egemen. Hele gizem... Baktıkça o taş duvarlar, o su- san ağızlar, konuşmayan gözler, küskün doğa sanki dile gelip tüm sırlarını ortaya dökecekmiş gi- bi geliyor insana... Fotoğrafları çeken Murat Düz- yol ve Halil Kayır. Ruh yansıması Peki, bu büyük forma, özenle basılmış 280 say- falık kitap neyi anlatıyor? Diyarbakır ve çevresinin on bin yıllık tarihini, coğrafyasını, mimarisini, kültür bi- rikimini, doğasını, insanlarını, geçmişini, bugünü, ya- pı sanatlarını, şairlerini, sokaklarını, surlarını, du- varlarını, kadınlarını, çocuklarını, gizli saklı öyküle- rini, duvarlardaki işaretlerini, gizli kalmış sevdaları- nı, çocukların bakışlarını, mezarlıkları, han hamam- ları, kara sevdaları, isyanını, perilerini cinlerini, din- lerini, peygamberlerini, efsaneleri, kilitli sandıkları, aralanan kapıları, mühürlü yüzleri, mekânları, za- manı… Diyarbakır’ın öfkesini ve uysallığını, zengin- liğini ve yoksulluğunu, hayallerini, düşlerini ve dü- şüşlerini, sevinçlerini ve acıları… Bütün bunlar yerine, sadece Diyarbakır’ın ruhunu anlatıyor, ruhunu yansıtıyor desem de olur… Şu sı- ralar bu destanı okumanın tam zamanıdır … Diyarbakır Kültür ve Sanat Vakfı tarafından ya- yımlanan kitabı büyük kitapçılarda bulabilirsiniz. Emeği geçen herkesi kutluyorum. zeynep@zeyneporal.com Şirin Pancaroğlu 9 Ağustos’ta Ceren Necipoğlu anõsõna Gümüşlük’te konser veriyor Arpõn derin dünyasõnda ÖZLEM ALTUNOK Şirin Pancaroğlu Türkiye’de arp denince akla gelen ilk isim. Arpõ elektro akustik versiyonuyla da kul- landõ, barok arp albümü de yaptõ. Son albümü ‘Telveten’de arpõ perküs- yonla yan yana getirdi. Kõsacasõ arpla başka enstrümanlarõ buluştur- mayõ, keşifler yapmayõ seviyor. Dar bir alana sõkõştõrõlmõş bu ‘öteki’ çal- gõyõ yaygõnlaştõrmak için girişimler- de bulunuyor, konserler veriyor. Da- hasõ ders vermeyi de bir sanat olarak görüyor. Çünkü eğitmenliği de mü- zisyenlik kariyeri kadar önemsiyor. Şirin Pancaroğlu’na dair söylenecek sözler uzar da uzar. Mesele şu ki, bir başka arpist Ceren Necipoğlu’nun geçtiğimiz aylarda hayatõnõ ‘görünür’ bir şekilde kaybedince gündeme gel- mesi, Şirin Pancaroğlu’nun da ‘ya- ra’larõndan biri olmuş. O yine bu acõ- dan da ders çõkararak Necipoğlu’ndan da aldõğõ güçle arp için yeni projele- rin peşinde. BERABER ÖĞRENMEK - Arpı görünür kılmak neden bu kadar zor? Bunun arpa ya da Türkiye’ye özel bir durum olduğunu sanmõyorum. Keman ve piyano o kadar egemen ki, diğer enstrümanlarõn sesi hep daha az çõkabiliyor. Türkiye’ye döndüğümden beri kõrmak istediğim de bu. Bir ens- trümanõn ulaşõm alanõnõ sõnõrlar, ama- tör çalõnmasõna olanak tanõmazsanõz kõsõtlõ kalõr ve marjinal bir çalgõ ola- rak algõlanõr. - Bu amaçla Fevziye Mektepleri için uyguladığınız bir proje de var- dı. Nasıl sonuçlar verdi? Özellikle amatörler ve çocuklar için uygun “mandallı” küçük arpla- rõn ilk kez bir ilköğretim progra- mõnda kullanõlmasõ için yaptõğõm gi- rişimi Feyziye Mektepleri Vakfõ 2003’ten beri sahipleniyor. Çabalarõ sonucu birkaç yetenekli çocuk erken yaşta yönlendirilmiş oldu. Ama ben daha çok olanağõ olmayan çocuklar- la uğraşmak gerektiğini düşünüyo- rum. Bunun için de Darüşşafaka Li- sesi ile birlikte bir proje geliştiriyo- ruz. - Sizin alanınızda usta-çırak iliş- kisinin ayrı bir önemi olmalı… Üniversiteden ayrõlalõ 2-3 yõl olu- yor ama eğitmenlikten vazgeçmiş değilim, çünkü bizim işler daha çok ustadan öğreniliyor. Hep sosyal bir müzik yapmanõn peşinde oldum. İc- ra etmek zaten belli bir yalõtõm ge- rektiriyor, müzik sözel paylaşõmõn ye- ri değil. Pedagojide ise karşõdakini çözmek, kendini onun yerine koymak ve beraber öğrenmek var. BESTECİ-YORUMCU İLİŞKİSİ - Ürettiğiniz projelerin hepsi ya- lın, etkisi güçlü. Fransa’daki “Tür- kiye Mevsimi” kapsamında verdi- ğiniz konser de öyleydi... Bu çağda herkes gibi müzisyenler de, ben de ötekini merak ediyor, yer değiştiriyor, hareket ediyoruz... Jean- Christophe Frisch, kurduğu göçe- be barok grubuyla farklõ ülke müzis- yenleriyle bir araya gelerek o ülkelerin barok müzikleriyle kendi baroklarõ- nõ iç içe geçiren bir müzisyen. Fran- sa’da onunla iki arpõ; Osmanlõ Çeng’i ve Avrupa’daki kardeş çalgõsõ arpa doppia’yõ yan yana getirerek bir program sunduk. - Buna benzer başka girişimleri- niz de var mı? 2010 İstanbul Avrupa Kültür Baş- kenti için hazõrladõğõmõz küçük büt- çeli ama doğru ve önemli bir proje onaylandõ. Projede, 6 Türk bestecisi arp için eserler üretecek, bu bestelerle hem bir albüm kaydedeceğiz hem de konser vereceğiz. - Bu proje, tam da arp için bes- telenen eserlerin azlığına işaret ediyor olmalı. Zaten arpõn görünürlüğünden önce besteciler için sõkõntõ söz konusu. Beste üretmek için teşvik bile yok. Oysa besteci ve yorumcu arasõnda üretken bir ilişki vardõr. Bu anlamda 6 besteciyle çalõşan ilk yorumcu- yum ve örnek teşkil edeceğini düşü- nüyorum. Şirin Pancaroğlu’nun ardõnda bõraktõğõ müzik kariyeri, geleceğine de õşõk tutuyor. Yine de 30. sanat yõlõnõ kutlamanõn eşiğinde biraz buruk. Rio konseri dönüşü uçak kazasõnda yaşamõnõ yitiren Ceren Necipoğlu’nun ‘kayõp bir yõldõz’ gibi yitip gitmesi, doğal ki en çok, ‘bir avuç insanõz’ dediği arp dünyasõnõn acõsõ. Necipoğlu’nun ardõndan ona yazdõğõ mektupta dediklerini tekrarlamak en iyisi: “Giderken bõraktõğõn iz, derin ve duru. Böyle bir izin gücünden ancak iyilik doğar, biliyor musun? Doğuyor da.” Ceren, hocalığı- nı benden da- ha fazla tescil ettir- miş, üst düzey bir eğitmendi. Türki- ye’de çalgı eğitimi konusunda çalışan sayılı insanlardan bi- riydi. Bütün benliği- ni işine adamış bir ‘hayat hocası’ gibiy- di. Bu denli görünür bir şekilde bizlere ve- da etmesi, kamuoyu- nun bu olayda bir hi- kâye bulması, kısaca- sı aramızdan bu acıklı ayrılışı hepimi- ze bir ivme kazandır- dı, yine onun verdiği ilhamla işe koyul- duk. Biz artık onun adına görevli in- sanlarız. Bu yıl şu sıralarda devam eden Gümüşlük Klasik Müzik Festi- vali Ceren Neci- poğlu’na adanmış durumda. Festival- de ben de Ceren’in anısına bir konser vereceğim. Ayrıca önümüzdeki yıl Dünya Arp Kon- gresi’nde ve 2011’de Van Cou- ver’da bir kilisede Ceren’in Rio’da çaldığı eserleri ça- lacağız. Ceren’in kendisine bir eser yazmasını istediği Amerikalı bir besteci de kongrede eserin prömiyerini yapacak. Kültür Bakanlığı, Ceren için yapmak istediğimiz albüm ve konser projesini ka- bul etti, şu anda kon- ser için mekân arayı- şı içindeyiz. Albüm ise ekimde Kalan Müzik’ten çıkacak. Albümün içinde Ce- ren’in konser görün- tülerinin yer aldığı bir DVD yer alacak. Arp Derneği olarak da kurumlara ‘Ceren projesi’ adı al- tında bir gönül- lü eğitim proje- si sunacağız. C E R E N N E C İ P O Ğ L U
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle