24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU ‘Bizim’ Olmak Üç gündür Gökçeada’da, 46 yıllık dostlarım Yük- sel-İnci Pazarkaya’ların Eski Bademli köyünde, Sa- mothraki (Semendirek) adasına bakan evlerindeyiz. Gökçeada (eski adıyla İmroz), Türkiye’nin en büyük adası, birbirinden güzel, görülmeye değer 10 köyü var. İki gün önce adanın en yüksek köyü olan Tepeköy’e çıktık, Zeytinli köyünde de “Madam”ın kahvehane- sinde dibek kahvesi içtik. “Madam”ın biraz yukarısında eski Beşiktaşlı futbolcu Hristo’nun kahvehanesi var. Gökçeada, Türkiye’de İstanbul dışındaki Rum nü- fusunun en yoğun olduğu yer; yaz aylarında Yuna- nistan’dan gelenlerle birlikte bu nüfus ikiye, üçe kat- lanıyor. Ada, dingin bir dinlence geçirmek isteyenler için çok uygun. Bir akşam önce Kaleköy’de, Latif Akar’ın denizin maviliğine bir balkon gibi uzanmış Ya- kamoz Lokantası’nda balık yedik, rakı içtik. Latif Akar, Çankırılı, ama yıllar önce Gökçeada’yı yurt edinmiş, lokantacılığın yanı sıra 2002’den beri yayımlanan Gök- çeada gazetesinde köşe yazarlığı yapıyor. Bir yazısını Türkan Saylan’a ayırmış, şöyle diyor: “(O), bu ülke- nin Halide Edip Adıvar’ı, Kara Fatma’sı, Yanık Emi- ne’si, Şerife Bacı’sı, Peçeli Efe cesareti ve duruşuyla laik, demokratik Cumhuriyet’in adeta simgesi oldu. Siz- ler hiç martıların yumurtalarını leş kargalarından ko- rumak için verdiği mücadeleyi seyrettiniz mi? Balık- çılık yapanlar, doğayı ve insanı sevenler bu mücade- leyi iyi bilirler. İşte merhum Saylan, bu ülkenin koru- masız kardelenlerini leş kargalarından koruyan korkusuz bir anneydi.” Türkiye, gezip dolaştıkça, insanlarını tanıdıkça da- ha derinden âşık olunan bir ülke, öyle ki sırılsıklam bir âşığın sevdiğini delice kıskanması gibi bir duygu ya- ratıyor insanın yüreğinde. Yurtseverlik denen şey de “benim” duygusuyla ortaya çıkan, yurda ve insanına kıskançça sahiplenmek, bu sahiplenmeyi bilince oturtmak olmalı. Biliyorum, “benim” sözcüğü biraz bencilce kaçıyor söz konusu “yurt” olunca, fakat “benim”i “bizim”e çe- virmek hiç de kolay değil. “Benim” olan ancak pay- laşıldığında, paylaşılabilindiğinde “bizim” olabiliyor. Ne var ki “bizim” deyince sanki bir şeyleri yitiriyormuş, bir şeyler elinden gidiyormuş duygusuna kapılıyor insan, direniyor. Oysa güçlü olmanın yolu “benim”i, “bizim”e çevirmekten geçiyor. Şu sıralar tozlu, topraklı, taşlı bu yolda yürümenin sıkıntılarını yaşıyoruz; ama mutlaka aşacağız. Son 22 yılı zorunlu, 28 yıl süren yurtdışı serüve- nimden sonra 1992 yılı sonunda Türkiye’ye döndü- ğümde, dönebildiğimde beni en çok şaşırtan soru, “Orası bırakılır da buraya gelinir mi” sorusuydu. Bu so- ruyu bana onca yıl özlemini çektiğim, hep dönmek is- teyip ama dönemediğim, doğası ve insanlarıyla dün- yanın en yaşanası ülkesinde yaşama şansına sahip olmuş insanlar soruyorlardı. Şaşırıyordum. Amerika Birleşik Devletleri’ne, Avustralya’ya, Yeni Zelanda’ya bir daha geri gelmemek üzere göç için başvuran 1.5 milyon genç insanın olduğunu gazetelerde okudu- ğumda tüylerim ürperiyordu. Çocukları ileride ABD va- tandaşı olabilsinler diye oraya doğum yapmaya giden anneleri duydukça yüreğim kabarıyordu. İnsan, uzun bir ayrılıktan sonra geri döndüğünde ül- kesinin fotoğrafını daha net çekebiliyor; sorunlar, sı- kıntılar karşılaştırılabilirlik ölçüsünde çok daha somut görülebiliyor. Bana yukarıdaki soruları soranlara ben de “Gitmekle, gelmemekle bu sorunlar nasıl çözüle- cek, bu sıkıntılar nasıl aşılacak?” sorusunu soruyor- dum. Artık kimse sormuyor. Türkiye, doğal ki sorunları olan bir ülke, ama dün- yada hangi ülke sorunsuz ki? Elbet bir gün çözece- ğiz sorunlarımızı; konuşarak, tartışarak, düşündük- lerimizi saklamadan, gizlemeden yüksek sesle söy- leyerek. Birbirimizi anlamadığımız ya da kendimizi ge- rektiğince anlatamadığımız konular da olacak. Yıl- mayacağız, ta ki bir ortak paydada buluşana kadar. Dedim ya, “benim”i “bizim”e dönüştürmek kolay de- ğil diye, ama bunu da başaracağız. Bu güzelim yur- dumuzu daha güzel, daha aydınlık, daha güçlü kıla- bilmek için. Ve bir âşık kıskançlığından biraz olsun, bir an olsun vazgeçmeden. Hükümet, “ayrılıkçı Kürt ırkçılığı”na son vermek için “demokratik açılım”lar plan- larken, benzer şekilde “yasa- dışı madencilik işgalleri”ne karşõ “çevre hakları açılı- mı” başlatmasõ da isteniyor... Bergama’daki hukuk dõşõ altõn madenciliğiyle mücade- le eden kuruluşlar, yargõ ka- rarlarõna uyulmasõ için kap- samlõ bir bildiri yayõmladõlar. “Türkiye’yi Kim Yöneti- yor?” başlõğõyla “Bakanlar, Bakanlıklar Ne Yapıyorlar? Ne Yapmalılar?” sorusunun yöneltildiği bildiride; özetle şunlar vurgulanõyor; Sömürgeci yasalara ‘iptal’... Anayasa Mahkemesi; Ma- den Yasasõ’nõn yeraltõ varlõk- larõmõzõ küresel sermayeye peşkeş çekmek üzere değişti- rilmesini 15 Ocak 2009’da iptal etmişti. Aynõ amaçla Çevre Kanu- nu’na eklenen “Petrol, jeo- termal kaynaklar ve maden arama faaliyetleri, Çevre- sel Etki Değerlendirmesi kapsamı dışındadır” hükmü de geçersiz kõlõnmõştõ. Danış- tay 8. Dairesi de 10 Şubat 2009’da Madencilik Faaliyet- leri İzin Yönetmeliği’ndeki iptali istenen maddelerin yü- rütmesini durdurdu. Bu karara “ulusal çıkar- lar” adõna teşekkür etmek ye- rine karşõ çõkan Başbakanlõk Enerji ve Tabii Kaynaklar Ba- kanlõğõ’nõn itirazlarõ ise bu kez Danõştay’õn 6. ve 8. Dai- releri Müşterek Kurulu’nca 9 Temmuz 2009’da reddedildi. Böylece Maden Kanunu’nda sõralanan; “Orman, muha- faza orman, ağaçlandırma alanları, kara avcılığı alan- ları, özel koruma bölgeleri, milli parklar, tabiat parkla- rı, tabiat anıtı, tabiatı koru- ma alanı, tarım, mera, sit alanları, su havzaları, kıyı alanları ve sahil şeritleri, karasuları, turizm bölgeleri, alanları ve merkezleri ile kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri, askeri ya- sak bölgeler ve imar alanla- rı ile mücavir alanlar”da, yargõnõn iptal ettiği mevzuata göre alõnan ruhsatlarõn yasal dayanağõ ortadan kalkmõş ol- du... İşte bu hukuksal sonuç kar- şõsõnda, bildirgeyi hazõrlayan “Çağdaş Hukukçular Der- neği” ile TMMOB’ye bağlõ “çevre”, “jeoloji”, “kimya” ve “metalürji” mühendisleri odalarõ diyorlar ki; “Yargının iptal ettiği Yö- netmeliğe dayanılarak ve- rilen madencilik izinlerinin tamamı geri alınmalıdır.” Yargıyı ‘atlatma’ çabaları Son günlerde maden şirket- leri, sektör temsilcileri ve yan- daşlarõ, yargõyõ “madenciliğin engeli” olarak göstermeye ça- lõşõyorlar... Dahasõ, bu “en- gel”(!)leri aşmak için başta Başbakanlõk, Ener- ji ve Tabii Kay- naklar; Sanayi ve Ticaret; ve hatta Çevre ve Orman Bakanlõklarõyla da “ortak çalışma- lar” yaptõklarõnõ açõkça dile getire- biliyorlar... Bildirgede “so- ruyoruz” denerek bakõn neler söyleniyor; “Sayın Bakan- lar, Bakanlık yetkilileri ve kamu kuruluşları, çevre ve insan sağlığına mı; yoksa şirketlerin kâr hırsına mı hizmet etmektedir?” Bildirge sahipleri, ülkemi- zin anayasal ve saygõn “de- mokratik” meslek kurumlarõ... “Demokratik açılım” peşin- deki hükümete yaptõklarõ şu çağrõya bakalõm hangi “özel gö- revli” bakan veya “demokra- tikleşmeden sorumlu” hükü- met temsilcisi yanõt verecek? “Bizler, Başbakanlık ve ilgili bakanlıkların maden şirketleri ile anayasa ve Da- nıştay kararlarını yok say- maya dönük olarak yaptık- ları bütün yazışmaları ve görüşmeleri kamuoyuna açıklamaya davet ediyoruz... Nerelerde, hangi koşullarda madencilik yapılacağını be- lirlemek için, küresel ser- mayenin değil, halkın çı- karlarını gözeten ve doğal, kültürel zenginliklerimizi koruyacak bir yasal düzen- leme istiyoruz...” Hey... Özellikle hükümetin pek sevdiği “açılımcılar”õmõz; duyabiliyor musunuz? ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ ‘Demokratik açõlõm’õ Bergama da bekliyor... [email protected] KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN HARBİ SEMİH POROY 19 Ağustos 19 AĞUSTOS 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 15 Patrik Avni Kurtuldu: “Yunan medyasına göre Recep’in Bartholomeos ile her buluşması patrikhaneyi güçlendiriyor. Doğru söze ne denir!” Pisuvarcı Gökhan Akman: “Pisuvarcı Ordu Valisi Ali Kaban’a soralım: Recep’in kaldığı geceliği 7 bin 500 dolarlık villaların helaları dine uygun mu!” Batış Uğur Seten: “Bir ülkede yalakalığın ve uşaklığın getirisi, erdem ve dürüstlüğün getirisinden daha fazla ise o ülke batar!” Beşir Atalay, baklayı ağzından çıkardı! AKP-FG koalisyonunun İçişleri Bakanı Beşir Atalay baklayı ağzından çıkardı ve “Kürt açılımı”nın bir devlet projesi olduğunu söyledi. Gazeteciler “hangi devlet” diye sormadı, çünkü herkes projenin sahibinin Amerika Birleşik Devletleri olduğunu biliyordu! Bakan, itiraf etmiş oldu. Açılım operasyonun bir ABD projesi olduğu o kadar belliydi ki ayrılıkçı terör örgütünün Türk askerine ilk saldırısını yaptığı 15 Ağustos’un 25. yılında Eruh’ta “festival” düzenlendi. Açılımın muhatabı olarak AKP-FG koalisyonunun muhatap aldığı bir siyasetçi festivalde yaptığı konuşmada terör örgütünün Kürtlerin inkârına ve imhasına karşı barış için ilk kurşunu 25 yıl önce Eruh’ta sıktığını anlattı. O saldırıda ayrılıkçı teröre şehit düşen ilk Türk askeri Süleyman Aydın bir kez daha öldürüldü. Bu arada Eruh’a giden habercilerden televizyon ekranlarına önemsiz bir ayrıntının haberi düştü: “Festivalde 25 yıl önceki Eruh Jandarma Bölük Komutanlığı’na saldıran terörist grupta yer alan bir kişi de alkışlarla sahneye çıktı.” Kürt açılımın bir ABD projesi olduğu çuvala sığmayan mızrak gibi... Herhalde Türkiye Cumhuriyeti Devleti böyle bir açılım yaparak ve Eruh’taki gibi yapılmasına sessiz kalarak kendi ayağına kurşun sıkmazdı! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” GEÇEN hafta cuma namazı çıkışı “Potomyalı Tayyip Efendi Camisi” avlusunda Çankaya’daki AKP’li Abdullah Gül’ün ayağına takılan paketin sırrı çözüldü. Paketten Kürt açılımına ilişkin yol haritasının ilk kilometre taşları çıktı. Kilometre taşları bütün yurtta, Washington ve Brüksel’deki dış temsilciliklerde, Kıbrıs’ın güneyinde, Irak’ın kuzeyinde sevinçle karşılandı. Çankaya’daki AKP’linin, kalemi kadar yumruklarını da konuşturan Brükselli basın danışmanı Ahmet Sever, “Açılımın cami avlusunda Sayın Gül’ümüzün mübarek ayağına takılması, Allah’ın bir lütfüdür” dedi. Polis Akademisi’ne akredite uzman işbirlikçi münevverler tarafından incelenen paketten çıkan ilk kilometre taşlarına bakılınca herhangi bir sıralama önceliği olmadan şu açılımların piyasaya çıkarılacağı öğrenildi: Örgüt üyelerinin dağda geçirdikleri süre mecburi hizmetten sayılacak ve bu kişiler silah kullanım deneyimlerine göre Emniyet Genel Müdürlüğü’nün çeşitli birimlerinde istihdam edilecek. Kürtçe bilenler Terörle Mücadele Şubesi’nde görevlendirilecek. Kalbi insan sevgisiyle çarpan “Sayın” Abdullah Öcalan’a Ergenekon müneccimi büyük düşünür Ahmet Altan’ın yıllar önce gündeme getirdiği şekilde “Atakürt” soyadı verilecek. Güneydoğu’da Atatürk’ün adını taşıyan bulvar, stat, kültür merkezi, baraj gibi her türlü yapının adının “Atakürt” olarak değiştirilmesi için açılımcı demokrasinin gereği referandum yapılacak. Ergenekon terör örgütü üyesi teröristler Silivri’deki toplama kampından alınarak İmralı’ya gönderilecek, İmralı’ya Abdullah Öcalan’ın anıtı dikilecek, 15 Ağustos “İlk Kurşun, Açılım ve Zafer Bayramı” olarak resmi tatil ilan edilecek. Rejimin teminatı polis olduğu için Genelkurmay Başkanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde daire başkanlığına dönüştürülecek, kuvvet komutanlıkları şube müdürlüğü olacak, Genelkurmay Daire Başkanı sözleşmeli personel statüsünde atanacak. İşini bilen işadamı Can Paker’in başkanlığını yaptığı vakfın yıllar önce hazırlattığı bir raporda önerdiği şekilde ilk aşamada şehitlik ve gazilik unvanları kaldırılacak, ikinci aşamada bu unvanları kullanan derneklerin faaliyetleri yasaklanacak. İlk açılımlar SESSİZ SEDASIZ (!) Apo, Feto’ya sıcak bakıyor: Yan bakacak değil ya! YağmurDeniz [email protected] www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ “Öksürük- otu” da denilen otsu bir bitki. 2/ Afrika kökenli öldürücü bir vi- rüs... Işõk kayna- ğõnõn 1 saniyede çevresine yaydõ- ğõ õşõk enerjisi. 3/ İnsan sesiyle ezgili sesler çõ- karma ve müzik yapõtlarõnõ ses- lendirme sanatõ... Ta- põnak. 4/ Belirti... Şeker üretiminde, billurlaşan şeker alõndõktan sonra kalan posa. 5/ Aptal, sersem, budala. 6/ “O” adõlõnõn yönelme duru- mu... Din adamlarõnõn simgesi sayõlan başlõk. 7/ Hastalõktan kurtulma, iyileşme... Küçük ma- ğara. 8/ Haberci... Itõrlõ bir bitki. 9/ İzmir ve Ayvalõk yö- resinde çokça bulunan ve kumun 5-6 cm altõnda yaşa- yan lezzetli bir midye türü. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ “Karabaş” da denilen õtõrlõ bir bitki. 2/ Argoda, uzun süre cinsel ilişkiden uzak kaldõğõ için aşõrõ istek için- de bulunan kimseye verilen ad... Bir nota. 3/ Her iki Kore’nin de para birimi... Kürkü değerli yõrtõcõ bir hay- van. 4/ Bir renk... Fas’õn plaka imi... “ --- kapõlõ bir han- da / Gidiyorum gündüz gece.” (Âşõk Veysel). 5/ Do- lambaçlõ, eğri büğrü, çapraşõk. 6/ Balõk avlamakta ya da yük taşõmakta kullanõlan büyük kayõk. 7/ Kimi Af- rika kabilelerinde krala verilen ad... Peygamberleri Hud’u dinlemedikleri için Tanrõ tarafõndan yok edilen kavim. 8/ Genellikle yakmak için kullanõlan iri saman... Metal eşya üzerine vurulan renkli cam katmanõ. 9/ “Kazma ile dövmeyince --- verdi / Benim sadõk yârim kara topraktõr” (Âşõk Veysel)... Süs olarak kullanõlan, altõn taklidi sarõ tenekeden pul. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 H A M S T E R O B A O S A K A R A T A N C A R O R R E T İ N A Z A H İ R E I S C O F K U R U U R B A N İ Z M K A İ N A T A S Y E Ş E K E 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 ‘Dağ’da silahla değil, ‘ova’da ve çıplaktılar... (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle