25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 8 Mayõs 2004’te dönemin Cumhurbaşkanõ Ah- met Necdet Sezer, imam hatiplerin önünü açan YÖK Yasasõ’nõ Öğretim Birliği Yasasõ ve laiklik ilkesine aykõrõ bularak veto etti. YÖK Yasasõ‘nõn 1, 5, 6 ve 7. maddelerinin bir kez daha görüşülmesi için dü- zenlemeyi TBMM’ye iade eden Sezer, gerekçesinde şun- lara dikkat çekti: KAMU YARARI YOK: YÖK’ün Bakanlar Kuru- lu’nca seçilecek 5 üyesinin nitelikleri belirtilmeyerek Ba- kanlar Kurulu mutlak bir takdir yetkisiyle donatõlõyor. Yasa, Bakanlar Kurulu’nca, YÖK’e seçilecek adayla- rõn rektörlük ve öğretim üyeliğinde başarõlõ hizmet yap- mõş profesörler arasõndan olmasõnõ öngören anayasanõn 131. maddesiyle bağdaşmõyor. YÖK üyesi olmak için hiçbir nitelik aranmayan ve dolayõsõyla görevin gerek- tirdiği asgari nitelikleri taşõmayan, hatta kamu görevli- si bile olmayan kişilerin politik yaklaşõmlarla bu göre- ve atanmalarõnõn olanaklõ kõlõnmasõnõn sakõnca- larõ açõktõr. Bu nedenle düzenle- mede kamu yararõ yoktur. Anayasadan çõkar- tõlmõş olmasõ- na kar- şõn, yasada YÖK’e Genelkurmay Başkanlõğõ‘nca da bir üye seçileceğinin öngörülmüş olmasõ, anayasanõn, ya- salarõn anayasaya aykõrõ olamayacağõna ilişkin 11. maddesine açõk aykõrõlõk oluşturmaktadõr. GENÇLER İMAM HATİBE YÖNLENDİRİLİ- YOR: Yükseköğretim ortaöğretime göre biçimlendi- rilmeye ve yönlendirilmeye çalõşõlmaktadõr. Bunun ne- deninin de, mesleki-teknik ortaöğretim kurumlarõnõ, bu bağlamda özellikle imam hatip liselerini bitirenlerin ken- di alanlarõ dõşõnda bir yükseköğretim programõna girmek istemeleri durumunda, aynõ gruptaki genel liselerle eşit katsayõdan yararlandõrõlmalarõnõn sağlanmasõ olduğu açõktõr. Böylece, gençlerin imam hatip liselerine yön- lenmelerinin özendirilmesi amaçlanmaktadõr. TEKNİK EĞİTİM SANAYİNİN CAN DAMARI: Ül- kemizde eğitim ve istihdamla ilgili sorunlarõn büyü- mesinin nedeni, mesleki-teknik ortaöğretim yerine, yalnõzca yükseköğretime hazõrlayan genel ortaöğretime ağõrlõk verilmesidir. Çağdaş ülkelerde, ortaöğretim içindeki mesleki-teknik ortaöğretim ku- rumlarõnõn oranõ yüzde 65, liselerin oranõ ise yüzde 35 iken, ülkemizde bunun tam tersi geçerlidir. Oysa, mes- leki-teknik eğitim sanayi ve ticaret sektörünün can da- marõdõr. Mesleki-teknik öğretimin her yönden niteliği- nin arttõrõlmasõ ve mezunlarõna istihdam olanaklarõnõn yaratõlmasõ, böylece öğrencilerin bu okullarõ tercih et- meleri ve alanlarõnda yükseköğrenim yapmalarõ konu- sunda özendirilmeleri gerekirken bu tür liseleri bitiren- lerin kendi alanlarõ dõşõndaki okullara yönlendirilmele- ri kamu yararõyla bağdaştõrõlamayacak sonuçlar yaratõr. Mesleki-teknik ortaöğretim kurumlarõnõ bitirenlerin farklõ katsayõ uygulamasõ sonucu haksõzlõğa uğradõkla- rõ savõ gerçeği yansõtmõyor. EŞİTSİZLİK İDDİASI: Eşit katsayõ uygulamasõ, asõl adaletsizliği, imam hatip lisesini bitirenlerle diğer mesleki-teknik liseleri bitirenler arasõnda yaratmaktadõr. YÖK’ün farklõ katsayõ uygulamasõna ilişkin kararõnõn, haksõzlõk ve eşitsizlik yarattõğõ gerekçesiyle iptali iste- miyle açõlan davalarõn tümü Danõştay’ca reddedildi. Fark- lõ katsayõ uygulamasõ adaletli bir düzen kurmaktadõr. İMAM HATİPTE FAZLA ÖĞRENCİ VAR: Yasanõn gerçek amacõ imam hatip lisesini bitirenlerin alanlarõ dõ- şõndaki yükseköğretim programlarõna girişlerini kolay- laştõrmak ve imam hatip liselerini yeniden çekici duruma getirerek bu okullarõn öğrenci sayõsõnõ daha da arttõrmaktõr. Oysa, bu okullarda bugün bile gereksinimden çok fazla sayõda öğrenci bulunduğu bilinen bir gerçektir. MEB ve- rileri 2003 yõlõ itibarõyla Türkiye’de 536 imam hatip li- sesinin bulunduğunu, bu liselerde 105 bin öğrencinin oku- duğunu göstermektedir. Yõllõk imam hatip gereksinmesinin 5 bin olmasõna karşõlõk, bu liseleri bitirenlerin sayõsõ 25 bini bulmaktadõr. Yapõlan araştõrmalardan, 2003 yõlõ iti- barõyla imam hatip lisesini bitirenlerin sayõsõnõn 511 bi- ni aştõğõ anlaşõlmaktadõr. Bu sayõlar, eğitim düzeninde ya- ratõlan çarpõklõğõ ortaya koymaktadõr. EĞİTİM SİYASİ TERCİHE BIRAKILAMAZ: Ana- yasanõn 130. maddesi uyarõnca hangi ortaöğretim prog- ramlarõnõ bitirenlerin yükseköğretimin hangi program- larõna, hangi ölçütler kullanõlarak girebileceği, YÖK’e tanõnan bir yetkidir. Ülkenin öğrenim çağõndaki genç- lerinin bilgi ve yeteneklerine göre ve ülke gereksinim- leri de göz önünde tutularak uygun alanlara yönlendi- rilmeleri iktidarlarõn siyasal tercih ve değerlendirmele- rine bõrakõlmayacak kadar önemlidir. Yasa anayasanõn 130. maddesine aykõrõdõr. LAİKLİKTEN ÖDÜN VERİLEMEZ: Devletin eği- tim ve öğretimdeki gözetim ve denetim görevi, laiklik ilkesine aykõrõ etkinlik ve öğretim yapõlmasõna izin ve- rilmemesi görevini de kapsõyor. Laiklik ilkesi, Türkiye Cumhuriyeti’ni oluşturan tüm değerlerin temel taşõdõr. Atatürk devrimlerinin hareket noktasõnda laiklik ilkesi yatmakta ve devrimlerin temel taşõnõ bu ilke oluştur- maktadõr. Laiklikten verilecek en küçük ödün, Atatürk devrimlerini yörüngesinden saptõrarak yok olmasõ so- nucunu doğurabilecektir. Laiklik, ümmetten ulusa geç- menin itici gücü olmuştur. Yalnõz laik düzende insan- lar inanõp inanmamakta, din seçiminde ya da dinsel uy- gulamalarda özgürdürler. İKİLİ ÖĞRETİM KAOS YARATIR: İkili öğretim, yani bir yanda akla ve bilime öte yanda dinsel öğreti- ye dayalõ öğretim toplumda ikiliğe yol açacak, kaos ve karmaşa yaratacaktõr. Bunun çağdaşlaşma hede- fine ve ulusal birliğe zararõ açõktõr. İmam hatip li- selerinin genel lise statüsüne yükseltilmesi ya da bu liseleri bitirenlerin genel liseleri bitirenler gi- bi yükseköğretim hakkõndan yararlanmasõnõn sağlanmasõ, eğitimin laikleşmesini amaçla- yan öğretim birliği ilkesiyle, laiklik ilkesiyle, demokratik, laik, eşitlikçi, adil, işlevsel ve bi- limsel temellere dayalõ eğitim anlayõşõyla, kõ- saca anayasanõn Atatürk ilke ve devrimle- rini temel alan ruhuyla bağdaşmamaktadõr. İMAM HATİPLER AMACINDAN SAPTI: İmam hatip okullarõ yalnõzca din adamõ yetiştirilmesi için erkek öğrencilerin öğretim görmeleri ve bunlarõn da orta- öğretim sonrasõnda kendi alanlarõnda yükseköğrenime devam edebilmeleri amacõyla kurulmuştur. İncelemeler, son- raki düzenleme ve uygulamalarla imam hatip liselerinin amacõndan saptõrõldõğõ- nõ göstermektedir. İmam hatip liseleri, ge- nel liselere alternatif öğretim kurumla- rõ durumuna getirilmiş, ikili eğitim-öğ- retim sistemi yaratõlarak eğitim birliğine ve laiklik ilkesine aykõrõ düşecek önem- li uygulamalar yapõlmõştõr. İmam hatip li- seleri ülkenin din adamõ gereksinimini kar- şõlamak amacõyla kurulduklarõna göre, bu liselerin hem okul hem öğrenci sayõsõ olarak ülke gereksiniminin gerektirdiği düzeyde tutulmasõ öğretim birliği ve laik- lik ilkelerine uygun düşecektir. BELLİ KİŞİLER HEDEF ALINIYOR: YÖK’ün aradan çõkarõlarak özel statülü devlet üniversitelerinin mütevelli heyet başkan ve üyeleri ile denetleme kurulu üyelerinin MEB’in önerisi üzerine ortak kararname ile atanmalarõ ulus- lararasõ sözleşme eki tüzük ile çelişmektedir. Ya- sadaki, mevcut üyelerin statüsüne son veren, bir baş- ka deyişle belli kişileri hedef alan düzenleme, yasa- larõn genelliği ilkesiyle de bağdaşmamakta ve bu yön- den de hukuk devleti ilkesine aykõrõlõk oluşturmaktadõr. Yasa ile imam hatip lisesi mezunlarına üniversiteye gi- riş kolaylığı sağlanıyordu. Ayrıca YÖK’ün yapısı değişti- riliyor ve YÖK üyelerinin görevlerine son veriliyordu. İmam hatiplilerin de içinde yer aldığı meslek liseliler, genel liselilere üniversiteye giriş sınavında uygulanan sözel, eşit ağır- lık ve sayısal gruplandırma içine alınıyor, imam hatiplilerin ila- hiyat fakülteleri dışındaki diğer fakültelere de gitmeleri sağlanıyordu. Yasayla YÖK’ün yapısı da tamamen değiştiriliyordu. 22 kişiden olu- şan ve 7’si Cumhurbaşkanı, 7’si Bakanlar Kurulu, 7’si Üniversitelerarası Kurul, 1’i de Genelkurmay Başkanlığı’nca belirlenen ve toplam 22 kişiden oluşan YÖK Genel Kurulu’nun üye sayısı 16’ya indiriliyordu. Buna göre, 16 üyeden oluşan YÖK’ün 5 üyesi Cumhurbaşkanı, 5 üyesi Bakanlar Kurulu, 5 üye- si Üniversitelerarası Kurul, 1 üyesinin de Genelkurmay Başkanlığı‘nca belirlenmesi öngörülüyordu. Sezer’in vetosunun ardından değişiklik zaman tüneline bırakıldı. Cumhurbaşkanı ve YÖK Başkanı değişince AKP’nin YÖK’e bakışı da değişebilirdi! Cumhurbaşkanõ Ahmet Necdet Sezer, imam hatiplerin önünü açan YÖK Yasasõ’nõ kamu yararõ ilkelerine aykõrõ bularak iade etti ‘Laiklikten ödün verilemez’ Gerilimin Kõbrõs ucu YASA İLE NE AMAÇLANIYORDU? YARIN: ?ANNAN PLANI ? GÜNEY KIBRIS’A EOKA’CI BAŞKAN ? DENKTAŞ’IN ÖNERİLERİ CMYB C M Y B 6 TEMMUZ 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA DİZİ 7 A KP, öyle bir dönemde iktidara geldi ki pek çok ko- nuda çözülmesi gereken sorunlar halõnõn altõna sü- pürülmüş ve halõ tümsekler oluşturmaya başlamõştõ. Bunlardan biri de Kõbrõs’tõ. Ecevit hükümeti döneminde “Türkiye’nin AB’ye tam üyelik için aday olduğu” tüm- cesinin karşõlõğõ olarak Kõbrõs’ta da “çözüm sürecinin” takvime bağlanmasõ benimsenmişti. AKP hükümeti de AB sürecine sonuna kadar sarõlmak ve bunu çok önemli bir dõş destek olarak kullanmak isti- yordu. Erdoğan’õn ilk demeçlerinden biri şu oldu: “40 yıllık politikalarla bu iş çözülmez.” Durum netleşmişti. Geleneksel olarak Denktaş’la sür- dürülen Kõbrõs politikasõnda AKP kendi bakõş açõsõnõ öne koyacaktõ. Denktaş bu tür sonu çok net olmayan adõmlarõn hem KKTC’yi hem de Türkiye’yi çok zor du- rumlarda bõrakabileceğini açõk açõk anlatmaya çalõştõ, ama olmadõ. 2003-2004’te, Annan Planõ’nõn verdiği enerjiyle AKP ve çevresi Kõbrõs sorununda kesin çözüme ulaşõldõğõ he- yecanõ içindeydiler. Özellikle Denktaş’õn ardõndan Meh- met Ali Talat’õn Cumhurbaşkanlõğõ koltuğuna oturma- sõyla birlikte çözüm heyecanõ daha da arttõ. AKP’nin dõşõnda AB sürecine kökten bağlõ liberal kesim Talat’õn Annan Planõ’nõ desteklemesiyle artõk kesin çözü- me ulaşõlacağõna o kadar inanmõştõ ki, bir televizyon programõnda karşõ karşõya geldiğimizde bana şunu söyle- mişlerdi: “Bakın 2004 yılındayız. Bu yıl çözüm yılıdır. 24 Nisan 2004’teki referandumla birlikte Kıbrıs bütün- leşmeye bir adım daha atacak, sorun çözülecek. Seneye Kıbrıs’la ilgili sorun bağlamında konu- şulacak bir şey olmayacak.” Ben de şu karşõlõğõ vermiştim: “Yanılıyor- sunuz. Bugüne kadar kaç kez Kıbrıs’ta son viraj, çözüme bir adım kaldı, liderler el sıkıştı haberi yapılmıştı anımsamıyorum. O haberle- rin tümü yan yana konsa buradan Kıbrıs’a yol olur. Bırakın önümüzdeki seneyi, yıllarca bu ko- nuyu konuşmaya devam edeceğiz...” Yõl 2009, tablo ortada... Kõbrõs yine güncel... Gerilimli yõllarõn Kõbrõs ucunu bir bütün olarak ak- tarmak gerekiyor. Cumhuriyet’in arşivinin ve diplo- masi muhabirlerinin süzgecinden geçirip 1999-2004 sürecini özetleyelim. 1 999 Aralõk ayõndaki AB Helsinki Zirvesi, Kõb- rõs’taki taraflar için önem taşõmaktaydõ. Zirve sürerken New York’ta bulunan Türk ve Rum heyetleri zirveden çõkacak sonuca odaklandõ. Anka- ra’ya adaylõk statüsü tanõnmasõ olumlu bir adõm ola- rak görülürken zirvenin sonuç bildirisindeki Kõb- rõs’la ilgili ifadeler tartõşmalara yol açtõ. Cumhurbaşkanõ Denktaş, Kõbrõs adõ altõnda Rum tarafõna üyelik kapõsõnõn açõlmasõnõ “haksız ve ka- bul edilemez” olarak değerlendirirken Türk heyeti- nin anayasa danõşmanõ Mümtaz Soysal, Helsinki kararlarõnõn görüşmeleri dinamitlediğini bildirdi. 31 Ocak 2000’de yine Cenevre’de yapõlan 2. turda, Rum tarafõ, Karpaz, Güzelyurt, Lefke ve Akõncõlar bölgesinde 4 kanton oluşturulmasõnõ önerdi. Denktaş ise egemenlik konusu halledilmeden top- rak ve harita konusunu görüşmeyeceğini açõkladõ. Kofi Annan, Kasõm 2000’te 5. turda taraflara res- mi olmayan bir belge sundu. Belgede tek ve bölün- mez bir devlet hedeflenirken, bu devletin tek uluslar- arasõ kimliği ve vatandaşlõğõ olacağõ belirtildi. İki toplumun etkili bir şekilde merkezi hükümete katõlmasõ istenilen belgede, siyasi eşitliğin sayõsal eşitlik anlamõna gelmediği vurgulandõ. Belgede ayrõca, mal-mülk konusunda uluslararasõ hukuk kurallarõnõn geçerli olmasõ savunulurken önemli bir toprak parçasõnõn Rum tarafõna verilmesi ve Rum göçmenlerin kuzeydeki evlerine dönmesi öngörüldü. Rumlarõ önemli ölçüde memnun eden karara Türk tarafõ sert tepki gösterdi. Cenevre sürecinin kendileri açõsõndan noktalandõğõnõ söyleyen Denktaş, 24 Ka- sõm’da Ankara’da yapõlan zirvenin ardõndan Türk parametreleri kabul edilmedikçe dolaylõ görüşmelere devam etmeyeceğini açõkladõ. Böylece yaklaşõk bir yõl süren dolaylõ görüşme süreci de sonuçsuz nokta- landõ. Taraflarõn yeniden masaya dönmesini sağlamak için BM’nin yanõ sõra Amerikan, İngiliz ve AB tem- silcileri de sõk sõk Ankara-Atina-Lefkoşa hattõnda gi- rişimlerde bulundu. KKTC Cumhurbaşkanõ Denktaş’õn, “Kıbrıs konu- sundaki gelişmelerden endişe duyuyorum. Bu ne- denle Klerides ile yüz yüze görüşmek istiyorum” diyerek, Kasõm 2001’de yaptõğõ girişimler sonucu, Denktaş ve Rum yönetimi lideri Glafkos Klerides, Kõbrõs konusuna kalõcõ bir çözüm bulunmasõ amacõy- la 16 Ocak 2002’de doğrudan görüşmelere başladõ. Haziran 2002’ye kadar sonuca varõlmasõ hedefle- nen bu görüşmelerde, eşit ve egemen iki devletin ku- racağõ yeni bir ortaklõkta merkezi hükümetin yetki ve fonksiyonlarõ ile egemenlik, toprak, güvenlik, göçmenler, garantiler konularõ üzerinde anlaşõl- maya çalõşõldõ. Görüşmelerin içeriğiyle ilgili basõna bilgi verilmese de Rum basõnõ, görüş- melerde ele alõnan konularõn ayrõntõlarõnõ yayõmladõ. Ele alõnan konularda iki tarafõn gö- rüşleri arasõnda büyük uçurumlar ol- duğu ve hazirana kadar anlaşma- ya varõlmasõnõn mümkün ol- madõğõ görüldü. Gerek Türk, gerekse Rum yetki- lileri, yaptõklarõ açõk- lamalarda, görüş ayrõlõklarõnõ dile getir- di. Erdoğan’ın iktidara gelir gelmez ilk demeçlerinden biri, “40 yıllık politikalarla bu iş çözülmez” oldu. 2003-2004’te, Annan Planı’nın verdiği enerjiyle AKP ve çevresi Kıbrıs sorununda kesin çözüme ulaşıldığı heyecanı içindeydiler. Özellikle Denktaş’ın ardından Talat’ın Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmasıyla birlikte çözüm heyecanı daha da arttı. Adada derin görüş ayrõlõğõ Cumhurbaşkanı Denktaş ve Rum yöne- timi lideri Glafkos Klerides, Kıbrıs konu- suna kalıcı bir çözüm bulunması amacıyla 16 Ocak 2002’de doğ- rudan görüşmelere başladı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle