18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Onlar Ben onları İstanbul’da Kumkapı ya da Neviza- de’de, Bursa’da Arap Şükrü’de meyhaneler ara- sında mekik dokuyarak müşteri eğlendiren Ro- man çalgıcılara benzetiyorum. O çalgıcılar gibi üç- lü, dörtlü gruplar halinde koşuşturup duruyorlar. Doğal ki bir farkla, çalgıcılar masadan masaya ko- şuştururlarken onlar kanaldan kanala koşuştu- ruyorlar. Grupları genellikle üç kişiden oluşuyor, bir Zamancı, bir Yeni Şafakçı bir de Radikalciden. Sözünü ettiğim çalgıcı gruplarını bilirsiniz elbette, bir klarnetçi, bir kemancı, bir de darbukacıdan olu- şur. Aslında bir de kanuncu gerekir, fakat bu çal- gı oturarak çalındığından hız keser, bu nedenle de pek rağbet görmez. Ama yine de duruma gö- re grup bir kanuncu ile takviye edilir. Onlar da böy- ledir, eğer durum gerektiriyorsa, sözgelimi “de- rin liberalizm” söz konusu ise bir Bugüncü, özel- likle de Gülay Göktürk katılır gruba. Roman şarkıcılarınki gibi onların da repertu- varları oldukça dar tutulmuştur, o sıralar piyasa- da ne soruluyorsa repertuvar o şarkılarla/konu- larla sınırlandırılır. Çalgıcılarda “Dönülmez akşamın ufkundayız” na- sıl vazgeçilemeyenlerdense, onlarda da “de- mokrasi” aynı önemdedir. Çünkü demokrasi ko- nusu bizde dibine ulaşılamayan bir gayya kuyu- su olarak anlaşıldığından üzerinde saatlerce ko- nuşulabilir ve bunu konuşmak için de özel bir ye- teneğe, bilgi donanımına gereksinim duyulmaz. Birazcık retorik bilgisi yeterlidir, bu bilgi de zaten zamanla edinilir. Hikmet Çetinkaya arkadaşımız onların baş be- lasıdır. Hiç bunalmadan, yorulmadan oturur, te- levizyon karşısında onları izler, cephane toplar, kendini nokta atışlarına hazırlar. Benimse ta- hammül potansiyelim sınırlıdır; daha beş dakika dolmadan hafakanlar basar, içim daralır, midem sancımaya başlar. Bu nedenle sevgili Hikmet ar- kadaşımın sabrını takdirle karşılarım. Hikmet de yazdı, şu sıralar onların hit parçası YÖK’tür, daha doğrusu YÖK’ün son kararıdır. Ro- man çalgıcıların ne çalacaklarını meyhane müş- terileri belirlerken, onlarınkini sahne aldıkları te- levizyon kanalları belirler. Bu kanallar çoğunluk- la iktidar yandaşı olduklarından, bir başka deyişle bu kanalların sahiplerinin çıkarları siyasal iktidar sahiplerinin çıkarlarıyla özdeş olduğundan konu repertuvarlarını asıl belirleyenin AKP olduğunu an- lamak için kâhin olmaya gerek yoktur. Onlar “sahibinin sesi”dirler. Eskiler, “Sahibinin Sesi”nin (His Master’s Voice) bir plak markası ol- duğunu bildikleri gibi simgesinin de kafasını gramofon borusuna yaklaştırmış, sahibinin sesini dinleyen uslu bir köpek olduğunu anımsarlar. Evet, şu sıralar repertuvarlarının baş konusu YÖK’ün aldığı, imam hatiplilere üniversite kapı- larını ardına kadar açan “bırakınız geçsinler” ka- rarıdır. Bu kararı son derece özgürlükçü, eşitlikçi ve de- mokratik buluyorlar, övüyorlar, yere göğe sığdı- ramıyorlar. Bir de yalan söylemeseler! Eski uygulamayı kastederek, “Yeryüzünde hiç- bir yerde böyle bir uygulama yoktu” diyorlar; ya- lan söylüyorlar. Yeni kararla “meslek eğitiminin önü açıldı” di- yorlar; yalan söylüyorlar. YÖK’ün kararıyla “ülkemizde nitelikli işgücün- deki artış ivme kazanacak” diyorlar; yalan söylü- yorlar. Bu, “imam hatiplilere ilişkin bir karar değildir” diyorlar; yalan söylüyorlar. Yalan söylerken kızarıp bozarmıyorlar, ar da- marları çatlamış, utanmıyorlar. Konuyu yarın Almanya’daki uygulamalarla ör- neklendireceğiz. Bakalım ne diyecekler? ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ “Ay’dan bakõş”õn 40. yõlõnda Geçen günlerde, değeri ölçü- lemez bir “insanlık kazanı- mı”nõn 40. yõldönümüydü; Amerikalõ “gökmen” (astro- not) Armstrong’un 20 Tem- muz 1969’da Ay’a ayak basan ilk insan olmasõnõn... Ne var ki “tarihsel önem”i çok daha gerilerde olan sayõsõz konu görkemli kutlamalarla anõlõrken; günümüzün “küresel barış” özlemi başta olmak üze- re, “çevre” ve “ortak yaşam” kavramlarõnõn temelindeki “ge- zegen bilinci”ni yaratan “Ay yolculuğu”nu ise bu değerine yakõşõr düzeyde andõğõmõz söy- lenemez... O günlerde birinci sayfalarõnõ tümüyle bu konuya ayõran gazetelerimizde bile ay- nõ coşkunun 40. yõlõ ancak iç sayfalarda yer bulabildi. Gerçi o efsanevi yolculuk aslõnda hiç de yanlõş olmayan bir yorumla “ABD’nin Ay’ı fethetmesi” olarak anõlmõş; hatta “Apollo-11” uzay ge- misinin üzerindeki “ABD bay- rağı” nedeniyle nefret eden- ler bile olmuştu. Hele Armstrong’un aynõ bay- rağõ “Ay’a dik- mesi” kadar yü- rek burkan ne olabilirdi ki?.. O ilk zi- y a r e t t e n sonra Ay’õn artõk “kut- sal”lõğõnõn da kalmadõ- ğõnõ söyleyenler arasõnda rah- metli dayõm da vardõ… Bir gün hilal şeklinde doğan “yeni ay”a bakõp dua eden nineme demiş- ti ki: “Ay ana, Amerikalılar oranın da içine ettiler, boşu- na umut bağlama...” ‘Göz’le görünce... Buna rağmen 40 yõl önceki gidiş insanlõk açõsõndan çok ama çok değerli bir “başlan- gıç”a neden olmuştur ki o da yi- ne “insan”õn ilk kez dünyaya “uzaydan bakmış” olmasõdõr. Daha doğrusu, Armstrong’un “göz”leriyle dünyaya bakar- ken, uydulardan çekilen fotoğ- raflarda değil, “kendi gözü”yle dünyanõn uzaydaki “yalnız”lõ- ğõnõ ilk kez çarpõcõ şekilde gör- mesidir... Nitekim aynõ “insan bakı- şı”ndan 3 yõl bile geçmeden, he- men tüm ülkelerin bir araya geldikleri Stockholm’deki BM Dünya Çevre ve Kalkõnma Konferansõ’nõn ünlü “Ortak Geleceğimiz” raporunda özet- le deniyordu ki: “Armstrong’un ürpererek seyrettiği küçücük yuvarlak, sonsuz karanlıklar içinde öy- lesine ürkütücü bir yalnızlık içindeydi ki insanlık bir anda en önemli evrensel gerçeği gözüyle de görmüş oldu; Dün- ya’dan başka gidecek yer ke- sinlikle yok!.. Birbirimize ne kadar kı- zarsak kızalım, bu küçücük yuvarlakta sonsuza dek bir- likte yaşamak zorundayız... O halde ilk görevimiz, Dün- yamızı korumak ve derhal savaşlara, çatışmalara son vermek...” Ve bu “bilinç”lenmenin ürü- nü olarak “5 Haziran 1972”de ilan edilen “Dünya Çevre Bil- dirgesi”nin 1. maddesi de bakõn neyi öngörüyordu: “Yaşanabilir bir Dünya için, başta ırk ve inanç ayrımı ile her türlü sömürgecilik po- litikası derhal sona erdi- rilmeli, savaşlara son verilmeli ve yeryüzü- nün yaşam kaynak- larını öncelikle ko- ruyan sürdürü- lebilir kalkınma stratejileri ge- liştirilmelidir...” Neden? Çünkü Arms- trong’un gözü, tüm insanlõğõn gözü oldu ve her- kes açõkça gördü ki; “Dünya’dan başka gidecek yer yok...” İşte, her 5 Ha- ziran’da “Dünya Çevre Gü- nü”nü kutlamamõzõn tarihsel nedeni budur. Dahasõ, yine bu- gün insanlõğõn “onur belgesi” sayõlan Dünya Doğal ve Kül- türel Mirasõ’nõ Koruma Söz- leşmesi’nin tarihi de 1971’dir... Hatta günümüzün hemen tüm uluslararasõ hukuk belgelerinde yer alan ve bizim yasalarõmõz- da da bulunan “sürdürülebilir kalkınma” ilkesinin esin kay- nağõ da aynõ “göz”lemdir... 40 yõl önceki Ay’dan bakõş- la doğmaya başlayan “geze- gen bilinci”nin yarattõğõ bü- tün bu “küresel insanlık ka- rarları”, yaşadõğõmõz süreçte “sömürgeci küreselleşme” kar- şõsõnda çok daha fazla değer ka- zandõ… Bu nedenle Armstrong’un Ay’a gidişini anõmsamak ve anmak, günümüzün çevre ve in- sanlõk düşmanõ politikalarõnõ da “sorgulamak” açõsõndan büyük önem taşõyor(du)... Ne diyelim, umarõm 50. yõl- da bunu daha derinden kavra- yabiliriz... KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN HARBİ SEMİH POROY 26 Temmuz SAYFA CUMHURİYET 26 TEMMUZ 2009 PAZAR 14 Şirketler borçla büyümüş. Halk da borçla küçüldü! Sigortalı Soner Önal: “Tarihi fırsat için dağdaki teröristler isteğe bağlı sigortalı yapılsın, primini devlet ödesin!” Cenaze Erol Barutçugil: “Katsayının kaldırılmasıyla imamlara yükseköğretimin cenazesini kaldırma yolu açıldı!” Harbi Doğan Kapkıner: “İster misiniz, son model bir zırhlı arabaya harp okullarının da katsayısı kaldırılsın!” Nami Tepe: ‘Rütüknamede son name: Davut dursun, Zahit götürsün.’ YağmurDeniz Layık olduğu şekilde yönetilmek HERKES layık olduğu şekilde yönetilir diye bir söz vardır ya, Türkiye’ye AKP-FG koalisyonu bile fazla! Şu sahnelere bakın, karar verin: AKP’nin “sayın cumhurbaşkanı” yaptığı Abdullah Gül, Erzurum’a gitmiş, ortalıkta geziniyor. Kameralar, Çankaya’nın sorumsuz AKP’lisi Gül’ü çekiyor. Kendine “Dadaş” diyen, Türklüğü ile güya gurur duyan bir Erzurumlu, “Ergenekon’u bitirin” diye Gül’e sesleniyor. Beter bir sahne: Kendi kurtuluş efsanesinin yok edilmesini isteyen bir zavallı adam. Erzurum’da bir başka “Dadaş” pankart açmış ekonomik yönden battığını söylüyor ama pankartın üstüne “Cumhurbaşkanım seni ve Başbakanı çok seviyorum” yazmış. “Dadaş” layık olduğu şekilde iktidarın polisleri tarafından gözaltına alınıyor. Beter bir sahne: Yağcılık yapmak için kendi yurttaşlık onurunu ayaklar altına alan bir zavallı adam. Erzurum’daki “Dadaş”ların ağababaları sayılabilecek işadamları toplanmış, Çankaya’daki AKP’liye dertlerini anlatmaya çalışıyor. “Dadaş” Erzurum’un ünlü Cağ kebabı için et bulamaz duruma gelmiş; bölgede hayvancılık ölmüş, Cağ kebabı için yurtdışından et ithal edilmeye başlanmış. Beter bir sahne: “Dadaş”ın ağası, kendisini bu duruma düşürenden kendisine yardım etmesini istiyor. Herkes layık olduğu şekilde yönetiliyor! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” HÂKİMLER ve Savcılar Yüksek Kurulu kulislerinden kamuoyuna yansıyıp öyle ya da böyle yalanlanmayan haberlerden bir demet ve yanıt bekleyen birtakım sorular: “Ergenekon soruşturmasının başındaki İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Turan Çolakkadı, soruşturmayla ilgili gizli belgelerin ve bilgilerin basına servis yapılması karşısında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından birkaç kez sözlü olarak uyarılmıştır fakat uyarılar bir sonuç vermemiştir. Turan Çolakkadı ayrıca Ergenekon savcısı Zekeriya Öz’ü himaye etmektedir.” Soru: Soruşturmadaki gizli bilgi ve belgelerin medyaya servis yapılmasından kim sorumludur? “Ergenekon savcısı Zekeriya Öz, kendine yakın medya ile yakın temastadır. Medyaya bilgi vermektedir.” Soru: İktidara hizmet amacıyla yasadışı yollardan ve bazen sahte kâğıt parçalarıyla servis hizmeti sunulan gazeteler arasında Sabah, Vakit, Radikal, Zaman, Yenişafak, Bugün, Taraf, Star; televizyonlar arasında atv, Kanal 7, Kanal 24, Ülke TV, Samanyolu, Samanyolu Haber, Mehtap TV, TRT var mıdır? “Ergenekon soruşturmasını yürüten bir kısım savcı ve hâkim hakkında Kurul’a gönderilen 100’ü aşkın şikayet dilekçesi olmasına ve gereği için Adalet Bakanlığı Ceza İşleri’ne gönderilmesine karşın Adalet Bakanlığı bunlar hakkında soruşturmaya gerek görmemiştir.” Soru: Şikayetleri sumen altı eden köy imamı eski Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin ile yeni Adalet Bakanı Ali Dibo pardon Sadullah Ergin midir? “Ergenekon’da yasadışı dinlemeler ve yasadışı yollardan elde edilen delillerle soruşturma açılıp sanıklar yasaya aykırı olarak tutuklanıyor, yasaya aykırı ifade vermek zorunda bırakılıyor.” Soru: Özel yetkili savcı ve yargıçların yasadışı yöntemlere başvurup yasadışı kararların altına imza atması hukuk devletinin temel ilkelerinden midir?” “Polisin belli vaatlerde bulunup ikna ederek ve kimliği saklı muhbir veya gizli tanık dediği ayrılıkçı teröristlerin ifadeleri ile soruşturma başlatılıyor.” Soru: Celalettin Cerrah’ın İstanbul polis şefliğinden Osmaniye valiliğine terfi ettirilmesinde Ergenekon’da özel yetkili F tipi polisin ikna kabiliyeti etkili olmuş mudur? Sorularla SESSİZ SEDASIZ (!) Name [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Görsel bir sunumu içeren özel dosya. 2/ Erzurum’un bir ilçesi... Bir şiirden şarkõ olarak söylen- mek üzere ya- põlmõş beste. 3/ Eksiği ol- mayan... Ya- hudi tapõnağõ. 4/ Akõl... Emre yazõ- lõ senet. 5/ Arap harflerinin en çok kullanõlan el yazõsõ biçimi... “Çalma, hõrsõzlõk” anlamõn- da argo sözcük. 6/ Dağkeçisi... Çin ve Japonya’dan tüm dünyaya yayõlmõş bir strateji oyunu. 7/ Bir ay adõ... Futbolda sayõ. 8/ Gümüşbalõğõnõn kü- çüğü... “Yilbik, tutarık” gibi adlar da verilen si- nir hastalõğõ. 9/ Gereğinde otomobilin üstüne ta- kõlan ve yük koymaya yarayan metal düzenek. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Arka tarafõnda kõrmalarõ çok, bacaklarõ dar bir tür pantolon... Sõğõrlarda görülen bulaşõcõ bir has- talõk. 2/ Görünüşe göre olacağõ sanõlan... Kimli- ği belirlenemeyen uzay cisimlerine verilen ad. 3/ Müslüman ülkelerde oturan Yunan asõllõ kimse... Büyük, ulu. 4/ Türkiye’nin plaka imi... Demir- yollarõna ya da şoselere döşenen taş kõrõklarõ. 5/ Holmiyum elementinin simgesi... Köpek. 6/ İm- kân... Suudi Arabistan’õn plaka imi. 7/ Doğu Ka- radeniz’de yetişen ve derideki tahrişleri iyileş- tirmekte kullanõlan bir ot... Bir oyun ya da film- de aniden yaratõlan komik durumlar. 8/ Mekân... Eski Yunan kentlerinde pazaryeri. 9/ Yeniçeri kõş- lasõ... Çeşitli malzemelerin sanatsal amaçla bir ara- ya getirildiği resim. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 K A Z I M A Ç P A D I R B A R O M İ R S İ P E R B V A R Y A N T U Z A M E R R R A A S A T E A H İ U R L A İ D A M E U T U T E R O M A N İ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 [email protected] www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com Neil Armstrong... Gerçeği “göz”üyle gördü..
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle