25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 TEMMUZ 2009 PAZAR 12 PAZAR KONUĞU CMYB C M Y B Bulgaristan’õn eski Cumhurbaşkanõ Jelyu Jelev’den Ankara’ya önemli mesajlar: AB’ninegemenleriTürkiye’denkorkuyor Bulgaristan’da komünizm yõkõlõp Todor Jivkov rejiminin devrilmesiyle birlikte Cumhurbaşkanõ seçilen Jelyu Jelev geçen günlerde İstanbul’daydõ. Felsefe doktoru olan Jelev Maltepe Üniversitesi tarafõndan düzenlenen Beşinci Balkan Felsefe Konferansõ’na konuşmacõ olarak katõldõ. Jelev’le konferans sõrasõnda bir araya gelip geniş bir ufuk turu yaptõk. - Bulgaristan’da son yapılan genel seçimin sonuçlarında hükümette epeyce değişiklik oldu. Siz bunları nasıl değerlendiriyorsunuz? J.J.- Bana göre bu değişiklikler çok önemli değil. Bu seçimlerde iki parti oylarõnõ yükseltti. Bunlardan birisi GERB. Partinin lideri Sofya’nõn eski belediye başkanõ Boyko Borisov. GERB oy oranõnõ ikiye katladõ. Öte yandan Bulgaristan Türkleri’nin kurduğu, Ahmet Doğan önderliğindeki Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) de parlamentoda 10 milletvekili daha kazandõ. - Peki, eski başbakan Kral Simeon’un seçilememesini ve Sosyalistlerin kaybını nasıl karşıladınız? - Bunun nedeninin Bulgarlar ve Türkler arasõndaki çelişkiler olduğu söylendi. Bu doğru değil. Bulgarlarla etnik Türkler arasõnda tabanda hiçbir sorun yok. Bu çelişki politikacõlar düzeyinde oldu. Politikacõlar etnik kartõ kullandõlar. - Aşırı sağcı ATAKA Partisi de aynı şekilde davranmıyor mu? - Evet. ATAKA da öyle davranõyor. Etnik kartõ kullanarak Parlamentodaki sandalye sayõsõnõ arttõrmayõ hedeflediler. Sosyalist Parti de tepetakla indi. Şu anda muhalefette kaldõ. Durumu bir hayli zayõfladõ. - Özellikle Türkler ve Romanlara sürekli saldıran ATAKA hakkında ne düşünüyorsunuz? - ATAKA aşõrõ milliyetçi bir parti. Onun geleceğinin olacağõnõ sanmõyorum. Bir kere partinin programõna bakõn. İnanõlmaz olumsuzluklarla dolu. Bulgaristan’õn NATO ve AB üyeliğine karşõ çõkõyor. Özelleştirmeleri topa tutuyor. Çağ dõşõ bir parti görünümünde. Böyle bir programla ATAKA’nõn Bulgaristan’da etkisini arttõrmasõ olanaksõz. - Balkanlar’da son zamanlarda ilginç gelişmeler, girişimler oluyor. Bunlardan bir tanesi de Balkan Paktı’nın imzalanışının 75. yıldönümünde Balkan Paktı ruhunun yeniden canlandırılıp canlandırılamayacağı konusunda yapılan çalışmalar. Bu çerçevede geçen ay Atina’da bir toplantı yapıldı. Siz Balkan Paktı ruhunun 75 yıl sonra canlandırılabileceğini düşünüyor musunuz? Yeni Balkan Paktı hayal - Bunun Yunanlõlar tarafõndan ortaya atõlan bir fikir olduğunu düşünüyorum. Benim Başkanõ olduğum Balkan Politikalar Kulübü’nden hoşlanmõyorlar. Çünkü Büyük İskender’in mirasõyla ilgili aynõ görüşleri paylaşmõyoruz. Yunanlõlara göre Büyük İskender tarihin en büyük Yunan lideridir. Biz de, “O tarihlerde Yunanlılar ve Makedonyalılar arasında ortak hiçbir bağ yoktur” diyoruz. Bir süre önce Yunanistan’da , “Tarih boyunca en büyük Yunan lider kim?” sorusunun sorulduğu bir kamuoyu yoklamasõ yaptõlar. En çok oy Büyük İskender’e çõktõ. Oysa bu tamamõyla yanlõştõr ve tarihi gerçeklerin çarpõtõlmasõdõr. Kõsa bir tarihi hatõrlatma yapmakta yarar var. Antik Yunan’da Demokrat Parti’nin Sözcüsü Demosthenes’in Büyük İskender’in babasõ Kral İkinci Filip için söylediklerine bakõn: “Bu Makedonya Kralı’nın ne Yunanistan ne de Yunan kültürüyle ilişkisi vardır. Bu despot, barbar, baskıcı insan Hellen bağımsızlığının son kırıntıları olan özgürlük ve kültür sevgisini de boğacaktır.” Kral Filip Yunan dünyasõnõ yerle bir etme harekâtõna girişmişti. Geri yanõnõ da oğlu Büyük İskender tamamladõ. Sonra da Büyük Doğu Yürüyüşü’ne geçti. Bugün sorulmasõ gereken soru şu: Bügünkü demokratik Yunanistan nasõl olabiliyor da eski Makedonya’nõn mirasçõsõ olduğunu iddia edebiliyor? Ayrõca Makedonya’nõn devlet olarak bu ismi kullanmasõna izin verip vermemekte kendinde hak görüyor? Görüyor musunuz Yunan’õn tarihi Makedon düşmanlõğõnõ? Demosthenes bununla da kalmadõ. Bu içerikte pek çok konuşmasõ var. Yunanistan bugün ise Makedonya’nõn üzerinde tarihsel hak iddia ediyor. Ben bu tarihi durumu anlatan bir konuşmayõ üç ay önce Balkan Politikalar Kulübü’nün 11. Uluslararasõ Konferansõ’nda yapmõştõm. Bu konferansta ayrõca, Yunanistan’õn, Makedonya’nõn NATO ve AB üyeliği adaylõğõ aleyhinde yürüttüğü propagandayõ da kõnadõk. Yani, söyleyeceğim o ki ben Yunan tarafõndan başlatõlan böyle bir Balkan Paktõ ruhunun canlandõrõlmasõ girişimine sõcak bakmõyorum. - Balkanlar’da 1990’lı yıllarda bir altüst oluş başladı. Yugoslavya’nın dağılmasıyla ortaya çıkan yedi bağımsız devletin bir kısmı NATO ve AB’ye üye oldu. Öbürleri de bu yolda çaba harcıyor. Bu durum sizce bölgenin istikrarını nasıl etkileyecek? - Bölgenin istikrarõ bütün Balkan ülkelerinin NATO ve AB’ye tam üye olmalarõna bağlõdõr. Çünkü bir kõsõm ülke NATO ve AB üyesi olurken öbürlerinin bu iki kuruluşun dõşõnda kalmalarõ büyük çelişkiler doğurur. Size bir örnek vereyim. Bulgaristan AB’ye tam üye olduktan sonra Türkler’e, Makedonlara, Sõrplara ve AB dõşõnda kalan öbür ülkelerin halklarõna vize rejimi uygulamasõna başladõk. Bizim õsrarõmõz bütün Balkan ülkeleri ve Türkiye’nin AB’ye tam üye olmasõdõr. Bu şekilde bu çelişkiler ortadan kalkacaktõr. AB hıristiyan kulübü gibi davranıyor - İyi de, AB’nin pek çok üyesinden son zamanlarda Türkiye’nin AB üyeliği aleyhinde sesler daha da yükselmeye başladı. O zaman Türkiye AB’ye nasıl tam üye olabilecek? Siz İsveç’in dönem başkanlığında Türkiye için bir şans görüyor musunuz? - Batõ Avrupa’da özellikle de Fransa ve Almanya’nõn politikacõlarõ Türkiye’nin AB’ye tam üye olmasõna karşõ çõkõyorlar. Size bunun nedenini de anlatayõm. On yõl kadar önce Fransõz Parlamentosu tarafõndan Balkanlar’daki durum hakkõnda bir konuşma yapmak için davet edilmiştim. O oturumda bana Türkiye’yle ilgili pek çok soru yöneltildi. En çok sorulan soru da, “Türkiye’nin AB’ye tam üye olması konusunda ne düşünüyorsunuz? Destekliyor musunuz, yoksa karşı mı çıkıyorsunuz?” Benim yanõtõm şöyle oldu: “Türkiye’nin AB’ye tam üye olması gerekir. Türkiye zaten Avrupa Konseyi’nin kurucu üyelerinden birisi. Aynı zamanda NATO’ya üye.” Buna karşõlõk bana, “Ama Türkiye Müslüman bir ülke” dediklerinde hemen şu karşõlõğõ verdim: “İyi de AB dini bir birlik midir? AB bir Hıristiyan birliği mi? Gördüğüm kadarıyla AB içinde iki grup var. Birisi AB’nin tam üyelik için kriterleri demokratik değerlerin paylaşılması, demokratik altyapıya sahip olunmasını savunuyor. İkinci grup ise üye adaylarında piyasa ekonomisinin geçerli olmasını istiyor. Türkiye’nin çok iyi işleyen bir piyasa ekonomisi var.” Bu sefer şöyle bir itiraz yükseldi: “Ama biz Avrupa Birliğiyiz. Türkiye’nin topraklarından büyük bölümü Asya kıtasında.” Buna şu soruyla yanõt verdim: “Günün birinde Rusya AB’ye tam üye olmak isterse topraklarını sadece Urallar’a kadar olan bölümüyle mi sınırlayacaksınız? Geri kalan bölgelerini yok mu sayacaksınız?” Ben o tartõşmadan şunu anladõm: Türkiye AB’ye tam üye olursa AB’nin lider ülkeleri egemenliklerinin tehdit altõnda olacağõ endişesi içindeler. Dünyada enerji güvenliğinin geleceği Hidrojen’de - Peki, sizce Rusya’da yakın gelecekte bu çelişkiler giderilebilir mi? - Bilmiyorum. Belki yeni bir düzenlemeye giderler. Ama bu köklü ve ciddi bir düzenleme olmaz, diye düşünüyorum. Bakõn, Rusya’da da olmak üzere dünyada önemli değişiklikler enerji kaynaklarõ nedeniyle olacaktõr. Bilim insanlarõna göre dünyanõn enerji kaynaklarõ ancak 35-40 yõl yetecek kadar. Ondan sonrasõnõ kimse bilmiyor gibi. Bu, ivedilikle çözülmesi kesinlikle gerekli bir sorun olarak karşõmõza çõkõyor. Ben petrolün, geçmişin enerji kaynağõ olduğunu düşünüyorum. Gelecek hidrojendir. Hidrojenin sõnõrõ yok. Astrofizikçiler ve kozmologlarõn hesaplarõna göre evrenin yüzde 98’i su. Suyun ana elementini hidrojen oluşturduğuna göre bundan mutlaka yararlanmamõz gerektiğini düşünüyorum. - Yani sizce yakın geleceğin enerji kaynağı hidrojen mi olacak? - Kesinlikle öyle. Bunu ivedilikle hayata geçirdiğimiz takdirde Rusya’nõn enerji tekeli de kõrõlacaktõr. Rusya bugün kendi topraklarõ ve sõnõr komşusu ülkelerin topraklarõndaki petrol ve doğalgazda istediği egemenliği kurdu. Ancak hidrojenin esas enerji kaynağõ olarak kabul görmesi durumunda bunu herkes kullanabilecek ya da buna sahip olabilecektir. Çünkü bütün ülkelerde su var. Böylece de Rusya’nõn enerji tekeli dediğim gibi kõrõlacaktõr. - Siz hazır enerjiden söz açmışken sorayım. Bulgaristan da Nabucco projesinin bir parçası. Ancak Nabucco’yu dolduracak gazın olmadığı söyleniyor. Siz bu projenin geleceğini nasıl görüyorsunuz? - Bakõn, ben boru hatlarõ projelerinden söz etmiyorum. Geçen kõş Ukrayna üzerinden gelen doğalgaz kesilince Bulgaristan’da donduk. O nedenle diyorum ki: En kõsa zamanda hidrojen dünyada enerji kaynağõ olarak kabul edilsin ve bu boru hatlarõndan gelecek enerji kaynağõna mahkûm olmayalõm. Ayrõca benim başka bir düşüncem daha var. Bu petrol ve doğalgaz bağõmlõlõğõ dünyada terorizmi de körüklüyor. Bu boru hatlarõndan vazgeçtiğimiz zaman terorizmin de sonunu getirmiş oluruz. - Türkiye’nin kalabalık nüfusu nedeniyle mi? - Evet. Çünkü o zaman Avrupa Parlamentosu’nda (AP) en fazla sayõda milletvekiline Türkiye sahip olacak. Bu durumda Almanya’nõn AP’deki gücü ikinci sõraya inecek. Ama Türkiye’nin tam üyeliği için verilen destekleri de unutuyorlar. Bir kere Türkiye’nin öbür AB üyesi ülkelerin aksine çok genç ve dinamik bir nüfusu var. Öbür AB üyesi ülkelerin nüfusu gittikçe yaşlanõyor. Hatta bazõlarõnõn nüfus artõşlarõ eksiye düştü. Düşünün, dünyada Çin gibi, Hindistan gibi muazzam nüfusu olan koca ülkeler var. Bunlar karşõsõnda AB olarak biz ne yapabiliriz? O Fransa Parlamentosu oturumunda onlara şunu da söyledim: “Bir gün gelecek AB Türkiye’nin AB’ye üye olmak istemesinden daha fazla Türkiye’yi AB’ye almak isteyecek.” - Bugünkü Rusya’nın durumunu nasıl görüyorsunuz? Sizce Rusya’nın gücü iyice zayıfladı mı yoksa yeniden büyük dünya gücü olma yolunda mı ilerliyor? - Aslõnda Rusya’nõn dõştan bakõldõğõ zaman politik görüntüsü biraz kafa karõştõrõcõ. Demokratik bir ülke gibi görünüyor. Çünkü belli bir demokratik altyapõsõ var. Çok partili bir sisteme sahip. Öte yandan Rusya’da çok güçlü bir oligarşik yapõ olduğu hemen belli oluyor. Rusya’daki oligarklar son derece zengin. Bu iki görünüm birbiriyle ciddi biçimde çelişiyor. P O R T R E DR. JELYU JELEV Veselinovo, Bulgaristan, 1935 doğumlu. Yükseköğrenimini Sofya Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde yaptõktan sonra aynõ üniversiteden felsefe doktorasõnõ aldõ. Bulgaristan Komünist Partisi üyesiyken muhalif fikirleri nedeniyle 1965’te ihraç edildi. Altõ yõl işsiz kaldõ. 1989’da Glasnost ve Yeniden Yapõlanmayõ Destekleme Kulübü kurucu üyesi ve başkanõ oldu. İleriki tarihlerde Demokratik Güçler Birliği Koordinasyon Konseyi Başkanlõğõ’na getirildi. Todor Jivkov rejimi devrilince Ağustos 1990’da Bulgaristan Cumhurbaşkanlõğõ’na seçildi. 1996’da yapõlan seçimlerde Petar Stoyanov karşõsõnda kaybederek 1997’de Cumhurbaşkanlõğõ’nõ devretti. Yine de siyasetle ilişkisini kesmedi. Liberal Demokratlar Birliği ve Liberal Enternasyonal’in fahri başkanõ oldu. 1997’de Jelyu Jelev Vakfõ’nõ, bunun ardõndan da Güneydoğu Avrupalõ siyasi liderleri bir araya getiren Balkan Politikalar Kulübü’nü kurdu ve başkanõ oldu. Birçok kitap yazdõ. Bunlarõn en ünlüsü 1982’de basõldõktan üç hafta sonra yasaklanan faşist diktatörlüklerle sosyalist rejimler arasõndaki benzerliklere dikkat çektiği “Faşizm” adlõ kitabõydõ. SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU Çin devlet terörü estiyor - İyi de terör grupları bu kez de hidrojene merak sararlarsa ne olacak? - Bakõn, hidrojeni herkes üretebileceği için hiç kimsenin tekelinde olmayacak. Bu enerji tekelleri terorizmi de besliyor. - Çin’de Sincan Uygur halkına yapılan kanlı saldırıların devam ettiği haberleri var. Siz bu olayların çıkış nedenleri hakkında ne düşünüyorsunuz? - Çin; komünist, totaliter bir devlet. Bu olaylarõn çõkmasõna hiç şaşõrmadõm. Bu tür ülkelerde azõnlõklarõn üzerinde her zaman devlet terörü estirilir. Çin’in içinde ve başka ülkelerde 1992’de oluşturulmuş “faungong” isimli bir hareket var. Bir milyondan fazla taraftarõ bulunuyor. Faungong üyeleri Çin Komünist Partisi’nin ideolojisini reddediyorlar. Çin Komünist Partisi açõsõndan bu ağõr bir suç. Zaten Faungong, Çin’de yasadõşõ ilan edilmiş durumda. Uygur Sincan bölgesinde de benzer bir durum söz konusu. Totaliter Çin kim kendisine başkaldõrsa onu eziyor. Bana göre Olimpiyat oyunlarõnõn Çin’de yapõlmasõnõ desteklemek de çok yanlõştõ. Burada bir hatõrlatma yapmak istiyorum. 1936’da Olimpiyat oyunlarõ Berlin’de yapõldõ. Bu Nazi rejimi tarafõndan çok iyi kullanõlan bir propaganda malzemesi oldu. 1980 Moskova Olimpiyatlarõ da Sovyet rejimi tarafõndan çok iyi propagandaya dönüştürülmüştü. Olimpiyatlarõn Çin’de yapõlmasõnõ kabul etmek Çin’i; sporu, gençliği destekleyen, demokratik bir ülke olarak meşrulaştõrmõş, aklamõştõr. Türkiye’nin AB’ye tam üye olmasõ durumunda Almanya’nõn Avrupa Parlamentosu’ndaki (AP) gücü kõrõlõcak. Türkiye AP’den en fazla milletvekilene sahip ülke konumuna gelecek. Türkiye’ AB’ye tam üye olursa Avrupa Birliği’nin lider ülkeleri egemenliklerinin tehdit altõnda olacağõ endişesi içindedirler. Avrupabirgün kapõnõzdabekleyecek leyla.tavsanoglu@cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle