18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 HAZİRAN 2009 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR [email protected] CMYB C M Y B ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Tiyatro Eğitimi Sempozyumunun Düşündürdükleri… Sayın Dikmen Gürün, salı gü- nü çıkan ve Türkiye Üniversitele- ri Tiyatro Şenliği’ni konu alan ya- zısında, şenlik etkinlikleri arasın- daki “Tiyatro Eğitiminin Dünü, Bugünü ve Yarını” başlıklı sem- pozyumdan da söz etmiş. Üni- versitelerdeki ve konservatuvar- lardaki tiyatro bölümlerinin kuru- cuları ile yöneticilerinin ve bu bö- lümlerde ders veren öğretim üye- lerinin katıldıkları sempozyumu Gürün, şöyle özetlemiş: “Otu- rumlarda ezberci eğitime bir kar- şı duruş gerektiği vurgulanarak, ti- yatro eğitiminin kuramsal ve uy- gulama alanlarının iç içe geçtiği bir yapının içinde gelişmesinin; di- siplinler arası ve çok disiplinli ça- lışmaların; yaratıcı, eleştirel, özgün bakabilen, sorgulayan tiyatro in- sanlarının yetiştirilmesinin; öğ- renci odaklı bir eğitim yapılanma- sının önemi vurgulandı…” Sempozyum bildirilerinin kitap olarak da yayımlanacağı belirtil- diğinden, bazı sorularımı o kitabı okuduktan sonra ortaya atacağım. Ama şimdiden üzerinde düşü- nülmesini yararlı bulduğum bir soruyu öne alıyorum: Sempozyu- ma katılan ve çoğu tiyatro eğiti- mine yıllarını vermiş olan akade- misyenler, yıllardır ülkemizdeki ti- yatro eğitiminin temel eksikleri olan yukarıdaki noktaların önemini ancak şimdi mi vurgulamakta- lar? Ya da, “önemi vurgulanan” bu hususların gerçekleştirilmesi için de bugüne kadar etkili program- lar yürürlüğe konmuş mudur? İkinci soruya, yıllarca konserva- tuvarlarda tiyatro eğitimine katıl- mış, bu konularda yetkili ve ilgili- lerin dikkatlerini çekmek için sa- yısız yazılar yazmış biri olarak koca bir “Hayır” cevabını verdik- ten sonra, bu yazımda üzerinde duracağım konulara geçiyorum. Anılan sempozyumda önemi vurgulanan hususların bugüne kadar çok geniş ölçüde gerçek- leştirilememesinin temel nedeni, ülkemizde üniversite düzeyinde verilen tiyatro eğitiminin prog- ramlarının, bazı ülke gerçekleri, özellikle de liselerden gelen aday- ların donanımları ve eksikleri he- men hiç hesaba katılmaksızın ya- pılmasıdır. “Üniversite” diye ad- landırılan eğitimin elbette “evren- sel” nitelikte yönelimleri ve ilkele- ri vardır; ama bunun yanı sıra, bel- li bir ülkedeki üniversite eğitiminin -göstermelik olarak kalması is- tenmiyorsa eğer!-, o ülkenin eği- timi etkileyebilecek temel ger- çeklerini de hesaba katması ve programlarında bu gerçekleri kar- şılayan derslere yer vermesi de görmezlikten gelinemeyecek bir koşuldur. Bu durumda ve ülkemiz bağlamında, “yaratıcı, eleştirel, özgün bakabilen, sorgulayan ti- yatro insanlarının yetiştirilmesi- nin” önemini vurgularken, lise- lerden gelen öğrencilerin büyük çoğunluğunun, üstüne bu nitelik- lerin inşa edilebileceği bir “dü- şünsel temel”den yoksun oldu- ğunu dikkate almamak, tiyatro eğitimimizin bir sakatlığıdır. Ya- ratıcı, eleştirel, özgün bakabilen, sorgulayan tiyatro insanları, ancak felsefe temelinde gelişmiş bir dü- şünme geleneğinin geçerli oldu- ğu toplumlardan çıkabilir. Aday olarak gelen öğrenci malzemesi bu gelenekten yoksunsa eğer, o zaman o ülkenin üniversite düze- yindeki tiyatro eğitimine düşen, fel- sefe, düşünce tarihi, eleştirel dü- şüncenin ilkeleri, kültür tarihi ve psikoloji gibi dersleri programla- rına almak, ayrıca da bütün bu derslerin tiyatro odaklı verilmesi- ni sağlamaktır. Bizimkisi gibi, ti- yatro eğitimi veren çoğu kurum- larında hâlâ “hastalıklı” bir “uygu- lama dersleri – kuramsal dersler” ayrımının korunduğu bir ülkede bunun nasıl gerçekleşebileceği, el- bette ayrı bir sorudur! “Tiyatro insanlarının yetiştiril- mesi”ne gelince; bu ülkede çoğu bölüm, “Oyunculuk Anabilim Da- lı” adını taşımakta, dolayısıyla da- ha kapıdaki tabela ile öğrencisin- de “oyuncu” olmanın önce, “ti- yatro insanı” olmanın ise sonra geldiği -ya da belki hiç gelmedi- ği- gibi bir önyargının kökleşme- sine yol açmaktadır! [email protected] T ürkiye Tarihi Evleri Koruma Der- neği’nin, (TÜRKEV) restoras- yonu Prof. Dr. Cengiz Eru- zun’un imzasõnõ taşõyan “Hammamiza- de İsmail Dede Efendi Evi”ndeyiz... Bizans ve Osmanlõ dönemine tanõklõk et- miş Cankurtaran Mahallesi’nde, müzik ta- rihimizin anõtsal ismini ağõrlamõş me- kânlarda “geleceği” konuşuyoruz. 1976’da kurduğu derneğin 30 yõl “ke- sintisiz” başkanlõğõnõ sürdüren, gelenek- sel evlerimizin koruyucu meleği Perihan Balcı, yine en önde ve adeta “görevinin başında”... 78’de “Europa Nostra”ya (Avrupa Doğa ve Kültür Varlõklarõnõ Koruma Bir- liği Uluslararasõ Federasyonu) kabul edi- lip Bakanlar Kurulu’nca da “Kamu Ya- rarına Dernek” sayõlõrken nasõl gururlu idiyse, şimdi de aynõ coşkuyla “27. Tarihi Türkevleri Haftası”nõ kutluyor... Perihan Hanõm’õn yanõnda, İstanbul’un Cumhuriyet dönemi şehircilik tarihine geçen Aron Angel de oturuyor... 30’lar- da “hocası” olan şehirci Prost’un plan- ladõğõ yeşil alanõ 1950’de Hilton Oteli’ne verenlere karşõ çõkarak demişti ki, “Ata- türk’ün de onayı bulunan planı del- dirtmem, başka yere yapsınlar...” Buna rağmen hükümetin “siyasi imar iz- ni”ne engel olamayõnca “Belediye Baş Da- nışmanlığı” görevinden istifa eden Angel, 60 yõl sonra da sanki kentin planlamasõn- dan sorumluymuş gibi en heyecanlõ katõ- lõmcõlar arasõndaydõ... 25 Mayõs’ta böylesine “cumhuriyet abideleri”mizin huzurunda gerçekleşen “İstanbul 2010” konulu oturumlara, Bü- yükşehir’in “mimar” Başkanõ Kadir Top- baş, programda adõ olsa da “gel(e)medi”! Fatih Belediye Başkanõ Mustafa De- mir’in de sadece açõlõşta bulunarak onca uzmanõ dinlemeye vaktinin olmamasõ- nõ(!) bir katõlõmcõ şöyle yorumluyordu: “Sulukule’deki kültür katliamının ko- nuşulmasından çekinmiştir. Duyum- lara göre Roman Mahallesi’ni yık- maktan pişmanmış ama emir yüksek- lerden gelmiş...” Umarõm bu konuyu Demir’le açõk ve iç- tenlikli bir ortamda tartõşma olanağõnõ bu- luruz... ‘BELLEKSİZ’ KALMAMAK İÇİN... 2007’de dernek başkanlõğõnõ üstlenen Eruzun, tarihin yaşatõlmasõna öncelik ver- meyen imar politikalarõnõ eleştirdi ve “geçmişi gözetmeyen çağdaşlaşmanın kimliksizleşmeye dönüşmesi”nden ya- kõndõ... Tamburi Özer Özel’in “İstanbul Şar- kıları”nõ seslendirmesinin ardõndan, ay- nõ kültürün mimarideki zenginliğini de ya- şatmaya çaba gösteren uzmanlarõn ortak serzenişleri ise özetle şuydu: “2010 Av- rupa Kültür Başkenti projelerinde ken- tin mimarlık mirası ihmal edildi...” Prof. Dr. Suphi Saatçi, Prof. Dr. Ahmet Kala, Prof. Dr. Işık Aydemir, Tarih Vakfõ kurucusu Orhan Silier, TÜR- KEV’den Hasan Kul, Doç. Dr. Arzu Ko- cabaş, İst. B.B. Tarihi Çevre Müdürü Cem Eriş, Mimarlar Odasõ İstanbul Büyükkent Şubesi Başkanõ Eyüp Muhçu ve bende- niz; İstanbul’un özgün değerlerini göz ar- dõ eden imar politikalarõnõ tartõştõk... BELEDİYENİN EMEKTARLARI Belediyede görevli uzmanlarõn sunum- larõnda açõğa çõkan ise tarihe karşõ “ka- musal sorumluluk”lar ile “siyasi du- yarsızlık”lar arasõndaki çelişkilerdi. Mi- marlõk ve şehircilik kadrolarõnõn kente ba- kõşlarõ ile yöneticilerin beklentileri ara- sõndaki çatõşma, denebilir ki Aron Angel’in 1950’de yaşadõğõ Hilton dayatmasõndan pek de farklõ görünmüyor... Örneğin, İstanbul SİT Alanlarõ Alan Yö- netimi Başkanõ İhsan Sarı dedi ki, “Biz- ler Tarihi Yarımada dokusunu koru- mak için araç girişini kısıtlamayı he- deflerken aynı dokuya otomobil baskı- nı yaratacak karayolu tüneli, onayımız olmadan gündeme gelebiliyor...” Ulaştõrma Bakanlõğõ’nõn “Anadolu- Avrupa Denizaltı Karayolu Geçişi” 2600 yõllõk Suriçi’ne “Çatladıkapı”dan gi- rerken devasa havalandõrma kuleleri de eş- siz eski İstanbul siluetinin “bağrını çat- latarak” yükselecek... Dahasõ, her gün yüz binlerce otomobilin pompalanacağõ sahil yolu da “kent içi otoyol”a dönüştürülerek UNESCO’nun “tahrip ediyorsunuz” di- ye azarladõğõ Tarihi Yarõmada artõk tü- müyle “kıyısız” ve “denizsiz” kalacak! Sarõ, bütün bunlarõ “engellemek” için ellerinden geleni yaptõklarõnõ, ancak siyasi kararlõlõğõ henüz aşamadõklarõnõ belirtti. Büyükşehir Belediyesi’nin 2006’da kur- duğu KUDEB’in (Koruma Uygulama Denetim Bürosu) çalõşmalarõ ise otomo- bil tünelinden ötürü asõlan yüzlerin biraz olsun gülümsemesine neden oldu. Kurucu Müdür Şimşek Deniz’in açõk- lamalarõna göre, hemen tüm uzmanlõk alanlarõndan ve yapõ ustalarõyla birlikte 239 kişilik bir “koruma müfrezesi” İstan- bul’un tarihsel mimari değerlerini yaşat- ma seferberliği içinde... Kõsa sürede ülkemizin en kapsamlõ Konservasyon ve Restorasyon Laboratu- varõ’nõ, Ahşap ve Taş Eğitim Atölyeleri- ni, Miras Evi ile denetleme ve otomasyon birimlerini yaratarak çalõşmalarõnõ sürdü- ren KUDEB, meslek liseleri ve meslek yüksekokullarõ öğrencilerine de gelenek- sel ahşap sivil mimari örneklerinin onarõmõ ve restorasyonu konusunda kurslar vere- rek eğitime katkõda bulunuyor... Ayrõca eski bina sahiplerinin ve halkõn, restorasyon konusunda bilgilenmelerini ve koruma bilincinin yükselmesini hedefle- yen yayõnlar ile sahipsizlikten yõpranan ta- rihi evlerin bakõm ve onarõmlarõnõ sağla- mak da KUDEB’in hizmetleri arasõnda... Bütün bu olumlu çabalar ne yazõk ki ran- ta sevdalõ siyasilerin acõmasõz imar tahri- batlarõ arasõnda “gözden ırak” kalõyor. Kenti çõkar projelerinden ve kültür yok- sunu sözde “modern” yapõlaşma salgõ- nõndan kurtarabilmek için, KUDEB’de gözlenen “kamusal duyarlılığa” destek olmak gerekiyor... 27. Tarihi Türkevleri Haftasõ’nda İstanbul’daki ‘koruma ve tahribat’ çatõşmasõ tartõşõldõ TÜRKEV’de ‘İstanbul dertleşmesi’ TARİHİ MEKÂNLARA SAHİP ÇIKANLAR 1- Türkiye Tarihi Evleri Koruma Derneği, Cankurtaran’daki restore ettiği “Hammamizade İsmail Dede Efendi Evi”ni müze ve çalışma merkezi olarak yaşatıyor. 2- İstanbul KUDEB, tarihi Süleymaniye semtindeki Kayserili Ahmet Paşa Konağı’nda hizmet veriyor...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle