18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 20 HAZİRAN 2009 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 Y A R I N : Y A Ş ’ T A A K P İ L E A S K E R İ N İ L K K A R Ş I K A R Ş I Y A G E L İ Ş İ T ürkiye 3 Kasõm 2002 seçimlerine giderken başlõca iktidar seçenek- lerinden AKP’nin durumu şuy- du: Recep Tayyip Erdoğan Genel Baş- kan... Ancak milletvekili adayõ olmasõ yasak!.. Ortada ilginç bir durum vardõ. AKP seçimlerden 1. parti olarak çõktõ- ğõnda Erdoğan genel başkan olarak de- vam edecek, ama Başbakanlõk görevini Abdullah Gül yürütecekti. Böyle bir durum hiç yaşanmamõştõ. ANAP ve DYP’deki çöküş AKP’nin şansõnõ katmerliyordu. Öyle ki, Anado- lu’daki kimi orta büyüklükteki yerle- şim merkezlerinden şu tür haberler ge- liyordu: “Falanca ilçe DYP örgütü ta- belayı alıp AKP’ye geldi...” “Falanca ilçe ANAP örgütü, yer arayan AKP ilçe örgütüne ‘Tabelayõ indirelim, teşkilatõnõz burasõ olsun’ önerisi getirdi...” Katõlõm artõk kişi kişi ya da grup grup değil, örgütler halinde oluyordu. Böylesi günlerin hemen öncesinde Erdoğan gazetelerin Ankara temsilcile- riyle Dedeman Oteli’nin çatõsõnda kahvaltõda bir araya geldi. Cumhuriyet adõna ben katõldõm. Kahvaltõyõ organize eden Murat Mercan, Erdoğan geci- kince hayli zor anlar yaşamõştõ. Sohbette Erdoğan uzun uzun partisi- nin yenilikçi düşüncelerinden söz etti. Zaten Fazilet Partisi’nden koparken “Yenilikçiler” olarak ayrõlmõşlardõ. Hedef tam demokrasiydi, AB süre- ciydi. Erdoğan bu konuda “samimi” olduk- larõnõ göstermek için Ecevit hükümeti- nin demokratikleşme adõmõ olarak orta- ya koyduğu her şeyi desteklediklerini, desteklemeye de devam edeceklerini söyledi. ‘MUSTAFA KEMAL’İN OLUMLU YANLARININ ARKASINDAYIZ’ Sohbetin bir yerinde sordum: - Partinizin geldiği çizgide geçmişte zaman zaman rejim tartışmaları ya- şandı. Atatürk’e, devrimlerine olan yaklaşımlarla ilgili soru işaretleri oluştu. Net bir ifade ile vurgulama- nız gerekirse Atatürk’e nasıl bakı- yorsunuz? Erdoğan hazõrlõklõ, rahat bir ifade ile şu karşõlõğõ verdi: “Biz Mustafa Ke- mal’in olumlu yanlarının elbette ar- kasındayız.” Erdoğan 2002 sonbaharõnda, daha se- çimler yapõlmadan tabloyu yaptõrdõğõ özel anketlerle de görmüştü, tebrikleri kabul ediyordu. Ö nceki başlõklarda anlattõğõmõz gerilimlerin, dalgalanmalarõn ardõndan 3 Kasõm 2002’de son sözü sandõk söyledi: - AKP yüzde 34 ile tek başõna ikti- dar. - CHP yüzde 20 ile ana-muhalefet. - Sonrasõ tasfiye. Gerçekten de AKP ve CHP dõşõnda- ki partilerin hemen tümünde Türki- ye’nin alõşmadõğõ bir sandõk tasfiyesi yaşandõ. Demokrasinin rayõna oturduğu ülke- lerde iki temel kural vardõr: 1. Seçimle gelen iktidar seçimle gi- der. 2. Seçimi kaybeden partinin lideri gider. Türkiye bu iki “gider”den birincisi- ni oturttu ama, ikincisini ne yazõk ki oturtamadõ. Önceki seçimlerde parti liderleri yüz- de kaç oy alõrsa alsõn şunu söylerdi: “Halkımız bize bu kez görevi verdi.” Parti sonuncu olsa bile lideri genel anlamda böyle yaklaşõrdõ. Bazen tersi de olurdu. Lider seçim sonuçlarõna ba- kõp koltuğu bõraktõğõnda gerek etrafõn- daki kadro, gerekse Anadolu’daki ta- raftarlarõ koro oluştururdu: “Genel başkanımız bizi bırakma.” Ancak 3 Kasõm 2002 bütün bunlar- dan farklõydõ. DYP lideri Tansu Çil- ler, ANAP lideri Mesut Yılmaz, MHP lideri Devlet Bahçeli koltuklarõ- nõ bõrakmak durumunda kaldõlar. Ecevit de kontrollü bir geçişle koltu- ğunu kendisinin belirlediği kişiye dev- retti. Meclis’in dõşõndaki sahne buydu. Ya içindeki sahne? Tablo şöyleydi: Recep Tayyip Erdoğan AKP Genel Başkanõ, Abdullah Gül Başbakan. Erdoğan siyasal yasaklõ olmasõ nede- niyle Meclis’e girememiş, ama partisi hükümeti kurmuştu. Bu tabloyu herkes kendi bakõş açõsõ- na göre yorumlayabilirdi ama, bir kişi- nin bakõşõ ayrõca önemliydi: Anamuhalefet lideri Deniz Baykal. ‘DAHA FAZLA MAĞDUR EDEBİYATI YAPTIRAMAM’ Baykal, seçimlerden hemen sonra partinin içinde ve dõşõnda çok tartõşõlan bir karar aldõ, Erdoğan’õn yasaklõ du- rumuna son verecek anayasa değişikli- ğini destekledi. O günlerde Baykal bir telefon görüş- memizde kararõnõ şöyle özetlemişti: “Daha fazla mağdur edebiyatı yaptıramam.” Gerilimlerden biri böyle çözülmüştü. Sohbetin bir yerinde sordum: Partinizin geldiği çizgide geçmişte zaman zaman re- jim tartışmaları yaşandı. Atatürk’e, dev- rimlerine olan yaklaşımlarla ilgili soru işa- retleri oluştu. Net bir ifade ile vurgulama- nız gerekirse Atatürk’e nasıl bakıyorsu- nuz? Erdoğan hazırlıklı, rahat bir ifade ile şu karşılığı verdi: “Biz Mustafa Kemal’in olumlu yanlarının elbette arkasındayız.” Erdoğan seçim öncesi tebrikleri kabul ediyordu 3 Kasõm 2002: Sandõk tasfiyesi Tansu Çiller, Mesut Yõlmaz ve Devlet Bahçeli koltuklarõnõ bõrakmak zorunda kaldõ, AKP tek başõna iktidara oturdu 1 990’larõn ikinci yarõsõndaki RE- FAHYOL hükümeti deneyimi, 28 Şubat sürecinde yaşananlar, kökleri Refah Partisi’ne dayanan AKP iktidarõ- na askerlerin nasõl bakacağõ sorusunu be- raberinde getiriyordu. Genelkurmay Başkanõ Orgeneral Hil- mi Özkök 4 Kasõm 2002 günü Amerika Birleşik Devletleri’ne gitmeden önce ilk değerlendirmesini yaptõ: “Demokrasiye saygılıyız... Sandıktan çıkan sonuç buysa, saygı duymak ge- rekir.” Elbette doğru olan buydu. Ancak ko- muta kademesi bu tümcelerin altõna şu tür birkaç tümce daha ekliyordu: - Türkiye, demokratik, laik bir hukuk devletidir. - Atatürk ilkelerine, laik rejime bağlõ- lõk her iktidarõn doğal icraatõ arasõndadõr... Bu ve benzeri birkaç tümce genel bir rahatlama sağlatacak gibi görünüyordu. Bunun yerine Genelkurmay karargâ- hõna şu tür bilgiler gelmeye başladõ: - AKP’liler A n a d o l u ’ d a “Genelkurmay Başkanı biz- den” dedikodu- su yaymaya baş- ladõlar... Bunun gerçek olup olmamasõ bir yana “Şüyuu vukuundan be- terdir” sözü öne çõkõyordu. O günlerde askerler Zaman gazetesinde yayõmlanan bir yazõya dikkat kesildiler. Yazõ eski İzmir Anakent Belediye Başkanõ Burhan Özfatura’nõn imzasõ- nõ taşõyordu. Özfatura şöyle diyordu: “Beraber çalışmak, kapasitesini, gü- zel hasletlerini, demokratik yapısını yakından tanımak imkânı bulduğum Genelkurmay Başkanımız Sayın Hil- mi Özkök, Türkiye için büyük bir şanstır. AKP’nin bunu çok iyi değer- lendireceğine inanıyorum.” Bu yazõ 22 Kasõm 2002 Cuma günü Zaman gazetesinde yayõmlandõ. 25 Ka- sõm günü de köşemde konu ettim. YALMAN’IN 10 KASIM MESAJI Derken 10 Kasõm geldi. O gün Ge- nelkurmay Başkanõ, önceden pogram- lanmõş gezisi nedeniyle ABD’deydi. Kara Kuvvetleri Komutanõ Orgeneral Aytaç Yalman telefon etti. 10 Kasõm ne- deniyle bir mesaj ya da benzer açõklama yapmayõ tasarlõyordu. “Bir bildiri mi” diye sordum. Yanõtõ şu oldu: “Bir kahve içelim.” Başka gazetecilerle de görüşmüştü. Ha- zõrladõğõ 10 Kasõm mesajõnõ bir demeç ha- vasõnda verdi. Okudum. Dikkatimi çeken tümceleri ayrõca not ederken birkaç tümce daha ekledi. Yalman’õn mesajõ Cumhuriyet’te 9 Kasõm 2002 günü çõktõ. Mesaj şöyleydi: “Türkiye Cumhuriyeti’nin temelle- rinde kurtuluş ve kuruluş sa- vaşı vardır. Cumhuriyet, Atatürk ilkele- rinin üzerinde yükselmiştir. Cumhuriyete anlam ve muh- teva kazandı- ran Atatürk il- keleri olmuş- tur. Biz bunun bilincindeyiz ve bu bilincin Türki- ye’yi çağdaş dünyaya taşıdığına ina- nıyoruz.” O gün Org. Yalman’õn tutumundan sezdiğim şuydu: Açõklamada hedef, kamuoyuna mesaj vermek olduğu kadar aynõ zamanda as- keri rahatlatmaya dönüktü. İçe-dõşa bir bakõma şunu demek istiyordu: “Bizim hassasiyetimiz açısından de- ğişen bir şey yok.” Özkök: Sandõktan çõkan neyse o! GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Meclis’ten Beklenen... TBMM’nin 22. dönemi bugün başlıyor... Arşive bak- tık, 30 Nisan 1999’da 21. dönemi, “Meclis Açılırken” başlığıyla işlemiş, beklentilerimizi aktarmışız... Çoğu gerçekleşmemiş... Biz yine de beklentimize eklentiler yapıp Meclis’ten umudu kesmeyelim... Önceki dönemlerden pek çok bakımdan daha farklı bir Meclis tablosu ile tanıştık. TBMM her dö- nemde geleneksel olarak yüzde 60-70 oranında ye- nilenir. Bu kez yenilenme yüzde 90’ı buldu. Geçen dö- nem CHP, Meclis dışında kalmıştı. 1999’da Meclis’e gelebilecek olanların önemli bir bölümü 2002’de gel- di. CHP saflarının yarıya yakınının eski milletvekili ol- duğunu vurgulayalım. Her dönem Meclis’e giren partinin sayısı dönem so- nunda ikiye katlandı. Bu, ya bölünmelerle ya da ye- ni oluşumlarla gündeme geldi. Görünen o ki, bu kez de benzer gelişmeler yaşanacak! AKP ve CHP’de genel merkezin güçlü olduğu bir ya- pı var. Erdoğan ve Baykal, listelerinin yapımında bi- rinci derecede rol oynadılar. Ancak genel merkez ağır- lıklı yapı zamanla Meclis ağırlıklı hale gelir ve vekiller arasında farklı düşünmeler başlar! Seçimler öncesinde yarışa katılan partilerin sırala- ması şöyle öngörülüyordu: AKP, CHP, DYP, MHP... Sıralama aynen böyle oldu ama, son iki partinin ba- rajı geçememesi yüzde 65-70 oranında AKP’nin, yüzde 30-35 oranında CHP’nin daha fazla milletve- kili çıkarmasını sağladı. Seçilemeyecek sıralarda ol- duğunu düşünenler de Meclis’e girdi. Durum, bir öl- çüde geçen dönemin MHP’sini anımsatıyor. İlk izlenimlerimiz AKP ile CHP arasındaki iktidar- muhalefet dengesinin sık sık gerginleşeceği yönün- de. Dileğimiz elbette bu değil ama, her iki partinin ma- yası sürekli uyuma uygun değil! Mademki, büyük ölçüde yenilendi, çiçeği burnun- da vekillere anımsatalım. Geleneksel olarak, vekiller iki konuda çok hızlı el kaldırır: Tatile girerken ve maaşlar artarken! Dileyelim, bu gelenek sürmesin... Dokunulmazlık... Yukarıda sıraladığımız nedenlerle, özellikle AKP’nin Meclis’teki yapısı henüz kamuoyuna yansımadı. Şu aşamada ünlü vekillerin başında Fadıl Akgündüz ge- liyor. Her dönemin fotoğrafını veren bir vekil olur. O kişinin durumu Meclis’in portresini oluşturur. Fadıl Bey’in de böyle bir özelliği var. Ancak bütün gözleri Akgündüz’ün üzerine çevirip öteki dosyaları ko- misyon altı etmek de doğru değil... Dosya ve komisyon dedik de, dokunulmazlık konusu 22. dönemde öncekilere oranla daha fazla konuşu- lacak. Bizce de kürsü dokunulmazlığı dışında, vekil- lerin ayrıcalıkla donatılmaması gerekli. Ancak, yargı ba- ğımsızlığı tam olarak sağlanmadan bu yola gidilirse, dokunulmazlığı kaldırmanın pratik bir yararı olmaz. Nasıl olsa bundan çok söz edeceğiz, şimdilik bunu anımsatmakla yetinelim... Bu dönemin bir başka sihirli sözcüğü ise şu olacak: Milli irade! Erdoğan, atacağı her adımın başında şunu söyle- yecek: “Milli irade bizim elimizde, size ne oluyor? Bunu kim- seyle paylaşmayız... İstediğimizi yaparız...” Bunu şimdiden söylemeye başladı bile... Erdoğan’ın demokrasi anlayışını ortaya koyan tümcelerden biri. Durumun özeti şu: Yüzde 79’un yüzde 34’üyle Meclis’in yüzde 66’sı- na hâkim olup yetkinin yüzde 100’ünü kullanmak! Seçimlerden önce de vurgulamıştık; hükümet, dev- let organlarıyla uyum içinde topluma hizmet etme ye- ridir. Devlete ve topluma hükmetme yeri değildir. Er- doğan dış politikadaki davranışlarıyla olaya böyle bak- madığını gösterdi. Şimdi gözler Meclis’te. Aynı man- tık sürerse Meclis de yasama yeri değil, yaslanma ye- ri olur, Erdoğan’ı onaylama makamı haline gelir... 22. dönem başlarken Kurtuluş Savaşı’nın en ateş- li günlerinde bile işlevini yitirmeyen Meclis’in, salt par- ti politikalarının yasalaştırıldığı değil, ülke sorunlarının çözüldüğü yer olmasını dileyelim... (15.11.2002, Cumhuriyet) Org. Hilmi Özkök Org. Aytaç Yalman Koalisyonu oluşturan Bülent Ecevit, Devlet Bahçeli ve Mesut Yılmaz’ın partileri 3 Kasım 2002’deki seçimde Meclis dışında kaldı. AKP lideri Erdoğan ve Gül
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle