Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ekonomi@cumhuriyet.com.tr
20 HAZİRAN 2009 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 13
CMYB
C M Y B
İŞÇİNİN EVRENİNDEN
ŞÜKRAN SONER
İranlı Kadınlar...
İran’da yaşanan olayların fotoğraf karelerine
baktığımızda, uzaktan ben de ortak duyguları pay-
laşıyorum; “İran’da bir gün rejim yıkılacaksa, bunu
kadınlar başaracak...” Yıllardır hemen hemen en an-
lamlı, kitlesel olanlarına tanıklık ettiğim ülkemizde-
ki siyasal, sendikal eylemler, direnişler, grevlerin ger-
çeği için de aynı tanımlamayı kullanabiliriz. Bir fark-
la ki, bizdeki eylemlerde aslında kadın sayısı oran-
sal olarak çok daha azdır...
Sakın feminist damarımı kabartıp, abartıp, kadın cin-
sinin daha üstün olduğu türünden savlarla bu sonu-
ca vardığımı sanmayın. Toplumsal yaşamdan dışlan-
mış kadınlar, bir biçimde işin içine girdiklerinde, ta-
raf, militan olmaya daha zor koşullarda karar veriyor
olmalarından olacak, daha bir kararlı, dirençli dav-
ranma refleksi gösteriyorlar. Ülkemizde kadınların top-
lumsal kavganın içinde yer almaları hâlâ oransal ola-
rak çok düşük kalmakla birlikte, kararlı, militanca öne
çıkmaları, aynı kavganın tarafı çoğunluk erkeği, çok
bilinen erkeklik “kadından geri kalmama ayıplı duru-
mu”, güdüsü ile harekete geçiriyor, ortaya bekle-
nenden daha güçlü bir direnç çıkıyor.
İranlı kadınların konumuna gelince; evet, yeşil mu-
halefet hareketinin gerek seçim kampanyası, ge-
rekse seçim sonrası seçimlere hile karıştırıldığı ge-
rekçesi ile gerçekleştirilen, kitlesel direniş eylem-
lerinde kadınlar çok öndeler. Bizim Cumhuriyet mi-
tinglerindeki bayrak sallayan genç kızlarımızın ilgi
çeken görüntüleri gibi, saçlarını gösteren daha mo-
dern giyimleri ile fotoğraf karelerini güzelleştirdik-
leri tartışılmaz...
Ancak bizdeki türban eylemlerinde yaşandığı üze-
re, İran rejiminin en katı iktidar yanlısı gösterilerin-
de de kadınların çok ağırlıklı, önde olduklarını lüt-
fen atlamayalım. Haydi türban eylemlerinde konu
kadının türbanı olduğu için ağırlık kadınlarda, ger-
çekte türbanın simgelediği ılımlı İslam kavgasını bü-
yük ağırlıkla erkekler veriyor diyelim. İran için tam
tersini söylemek durumundayız. İran iktidarının
katı şeriatçı molla rejimini ayakta tutan en büyük gü-
cün, politize olmuş, siyasal kavganın içindeki ka-
dınlar olduğu gerçeğini atlama lüksümüz yok.
İsterseniz daha bir iddialı söyleyelim, İran rejimi-
nin, bugünkü iktidarının militan gücünün kadınlar ol-
duğunu savlayalım. İran’ın kendini “devrim” olarak
tanımlayan, katı şeriat yorumlu ‘mollalar rejimi’nin,
nüfusun yarısı olan kadınları, kavgasında etkin
kullanma siyasetine, uzun soluklu yatırımlarına ba-
karak... Aslında tüm dünya siyasal hareketleri için
geçerli olduğu üzere, kadın üzerinden siyaset yap-
ma, gücüne güç katma çabaları 1980’li yıllardan son-
ra yeniden keşfedilip, stratejileri geliştirilmiş bir ko-
nu...
Siyasi partilerin, sendikaların, toplumsal örgüt-
lenmelerin kotalar ya da teşvik yöntemleri ile kadın
katılımını arttırma arayışları bir yol sadece. İran Mol-
la rejimi bu yolda en ileri gideni. Dünyada üniver-
siteye girecekler için erkekten fazla yüzde 65 ka-
dın kotası uygulaması tek örnek. İran şeriatı, mol-
lalar rejimi bir yandan kadını şeriat yorumu ile er-
kekten ayrı, yasaklı düzen içine sokarken diğer yan-
dan kadını gücünü, dinamiğini yaşamın her alanı-
na, erkekten ayrı olarak elbet, katmak üzere gerçek
bir seferberlik uyguladı. Dünyaya kafa tutan İran re-
jiminin tüm toplumsal güç gösterilerinde, sokak ey-
lemlerinde yıllardır kadınlar önde.
Nükleer santral önünde kol kola girmiş, nöbet tu-
tanlar, dünyaya meydan okuyanlar, elbet saçının te-
li görünmeyen tek tip çarşaflı İranlı kadınlar. Re-
jimden yana sokak gösterilerinde, üniversitelerde
yıllardan beri hep kadınlar önde, çoğunluktaydılar.
Şimdi iktidar yanlısı eylemlerde de öyleler. Her mes-
lekte, yaşamın her alanında kadın sayısındaki pat-
lama, gelişmede İran’ın birinci sırada olduğundan
hiç kuşkunuz olmasın.
Kadın hakları savaşımında da önde olduklarını
söylerler. Bir farkla ki, insan hakları üzerinden ka-
dın haklarında alınacak yolun sınırlı kalacağını, ka-
dının en yüce yerinin “şeriat” içinde olacağını sav-
larlar. İkinci sınıf, farklı yaratık yorumları ile nasıl ola-
cağı açık, anlaşılır olmasa da...
Ne demek istediğim hâlâ anlaşılamadı değil mi?
Kadınların gücü ile siyasal, toplumsal, sendikal hak
savaşımlarının katlanacağı tezi tabii ki doğru. An-
cak kadın gücü ve dinamiğini kadın hakları, insan
haklarının gelişmesi ile tersine inanç ve ideolojiler-
de kullanma sanatı işin içine girdiğinde; bu kez, bu
güç ve dinamik, başta kadın hakları, insan hakla-
rı, toplumsal gelişmenin tersine gidişi için de çok
etkin işe yarayan bir silah haline geliyor. Kadınlar
siyasetin vitrininde zengin kuzey dünyasında sos-
yal devlet, sendikal haklar, eşitlikten sapmalarda en
çok kadınların kaybetmiş olmaları gerçeği gibi. Da-
ha da kötüsü yoksul güney dünyasında, şeriatın, si-
yasal İslamın kullandığı kadınlar sayesinde, en
çok kadınların, toplumların, kanlı çatışmalara, yok-
sullaşmaya, çağdışı bir yaşama neredeyse gönül-
lü sürüklenmeleri gibi...
Dev otoyol ihalesi
sonuçlandõ İstanbul
İzmir 3.5 saate inecek
Kapıkule TOBB ile imaj yeniledi
TÜSİAD Başkanõ Yalçõndağ, oluşacak yeni dünya düzeninde Türkiye’nin yerini almasõnõn önemini vurguladõ
MURAT GÜLDEREN
EDİRNE - Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliği (TOBB) tara-
fõndan yap-işlet-devret modeli
ile modernizasyonu gerçekleşti-
rilen Kapõkule ve Hamzabeyli
gümrük sõnõr kapõlarõ resmi bir tö-
renle hizmete açõldõ.
Modernizasyonla birlikte Ka-
põkule sõnõr kapõsõndan araç ge-
çiş kapasitesi 1.2 milyon adetten
4 milyona, Hamzabeyli’de ise
220 bin araçtan 500 bine çõkar-
tõldõ. Gümrük kapõlarõnõn mo-
dernizasyonu ile kapõlarda bek-
leme süresi 30 dakikadan 10 da-
kikaya düşürüldü. Türkiye’nin
kara sõnõr kapõlarõndan yõlda 5
milyon araç ve 15 milyon yolcu
geçtiğini söyleyen TOBB Baş-
kanõ Rifat Hisarcıklıoğlu,
2008’de 330 milyar dolara ulaşan
dõş ticaret hacminin yüzde 40’õnõn
kara gümrük kapõlarõ aracõlõğõ ile
gerçekleştiğini söyledi. Sõnõr ka-
põlarõnõn modernizosyon proje-
lerinin, Gümrük Müsteşarlõğõ ve
TOBB öncülüğünde 137 oda ve
borsanõn da katõldõğõ yap-işlet-
devret modeli ile yürütüldüğünü
kaydeden Hisarcõkloğlu, “Bu-
güne kadar bu yatırımları ger-
çekleştirmek için 270 milyon li-
ra harcadık” dedi.
Rifat Hisarcõklõoğlu, Kapõkule
için 130 milyon, Hamzabeyli için
10 milyon liralõk yatõrõm ger-
çekleştirildiğini kaydederek,
“Türkiye’nin en işlek sınır ka-
pısı olan Kapıkule, Avrupa’ya
gerçekleştirilen tüm ihracat
ve ithalatın sağlandığı kapı
olması nedeni ile ülke ekono-
misinde önemli bir rol oyna-
maktadır” dedi.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)- Yap-işlet-
devret yöntemiyle yaptõrõlacak İzmit Kör-
fez geçişi ve Bursa-Balõkesir-İzmir Otoyo-
lu projesi ihalesinde, projenin en kõsa ya-
põm ve işletme süresini, 22 yõl 4 ay ile Nu-
rol İnşaat-Özaltõn İnşaat-Makyol İnşaat-
Astaldi İnşaat-Yüksel İnşaat-Göçay İnşaat
Ortak Girişimi verdi.
Otoyol, Gebze’den başlayacak ve Körfez’i
köprüyle geçerek Orhangazi’ye bağlana-
cak. Bursa üzerinden devam edecek otoyol,
Balõkesir’den geçerek İzmir’e uzanacak.
Otoyolun uzunluğu 421 kilometre olarak
hesaplanõyor.
Karayoluyla 6.5 saat olan İstanbul-İzmir arasõ
seyahat süresi proje tamamlandõğõnda 3.5
saate inecek, yõllõk 870 milyon lira tasarruf
sağlanacak. İstanbul-İzmir arasõysa 140 ki-
lometre kõsalacak.
Türk Sanayici ve İşa-
damlarõ Derneği,
Yüksek İstişare Konse-
yi’nin Bodrum’da düzen-
lenen toplantõsõnda işa-
damlarõ artõk hiçbir şeyin
eskisi gibi olmayacağõna
vurgu yaptõ. Yalçõndağ,
Türkiye’nin çözümün par-
çasõ olmasõ gerektiğine
söylerken Koç, tartõşõlma-
sõ gerekenin, kriz sonrasõ
dünyada daha etkili bir
ekonomik yapõnõn nasõl
oluşturulacağõnõn tartõşõl-
masõ olduğunu belirtti.
IMF Başkan Yar-
dõmcõsõ Lipsky ile
Babacan’õn da görüştüğü
toplantõda, anlaşmaya va-
rõldõğõ söylentileri yaygõn-
laşsa da her iki taraf da
durumu doğrulamadõ.
IMF: Anlaşmayõ boş
verin havalar güzel
Ekonomi Servisi - IMF Birinci Başkan Yar-
dõmcõsõ John Lipsky, Devlet Bakanõ Baba-
can’la görüşmesi sonrasõ “Türkiye’yi sormayın,
havalar güzel” dedi. Son dönemde sõklaşan
IMF trafiği anlaşma beklentisi doğurdu ancak ha-
va henüz netleşmiş değil.
Bir yandan anlaşma haberleri yoğunlaşõrken
IMF Birinci Başkan Yardõmcõsõ John Lipsky’nin
Türkiye’ye gelmesi trafiği yoğunlaştõrdõ. IMF Tür-
kiye Daimi Temsilcisi Hüseyin Sami, anlaşma ol-
duğu yönündeki iddialara “Bunları nereden çı-
karıyorlar bilmiyorum” yanõtõnõ verdi. Sami, şu
anda Türkiye’de bir IMF heyetinin bulunmadõğõnõ,
Lipsky’nin temaslarõnõn üst düzey bir görüşme ola-
rak değerlendirilmesi gerektiğini vurguladõ. Ba-
bacan da, IMF sorularõna verdiği yanõtta “Zamanı
gelince açıklama yapılır” yanõtõnõ verdi.
Karanlõk dönem henüz atlatõlamadõ
Ekonomi Servisi - IMF Birinci Başkan
Yardõmcõsõ John Lipsky güçlü bir şekilde üzer-
lerine gidilmediği takdirde, Türkiye’nin artan
mali açõklarõ ve zayõflayan kredi kalitesinin eko-
nomik görünüm üzerine olumsuz etkilerinin ola-
bileceğini açõkladõ.
Hükümetle görüşmesinin ardõndan Türk Sa-
nayici ve İşadamlarõ Derneği’nin Bodrum’daki
toplantõsõna katõlan Lipsky, uluslararasõ işbir-
liğinin devamõ çağrõsõnda bulundu.
John Lipsky, “Küresel büyümeyi tekrar yo-
luna koyma amacının başarıldığı sonucuna
varmak için henüz çok erken” değerlendir-
mesinde bulunurken “Bu bağlamda, şu net ola-
rak bilinmelidir ki, yılın geri kalanı ve 2010
boyunca ekonomik aktivitedeki gidişatı ter-
sine çevirebilmek için güçlü politika adım-
larının devamı gelecek” dedi.
Talebin düşmesinin Türkiye’yi olumsuz et-
kilediğini belirten Lipsky, yüzde 5 küçülmeye,
üretim açõklarõ ve işsizlik oranlarõnõn gelecek
yõl da devam edeceğini öngörülerine karşõ
Türkiye’den umutlu olduklarõnõ belirterek Tür-
kiye’ye destek olmaya hazõr olduklarõnõ söyledi.
Kırılgan kesim korunmalı
Önceki gün konuşan Dünya Bankasõ Baş-
kan Yardõmcõsõ Ngozi Okonjo-Iweala, 2001
krizi sonrasõnda yaşama geçirilen reformlar
sayesinde Türkiye’nin küresel ekonomik
krizi “son derece metanetli karşıladığını”
ancak “daha karanlık dönemlerin atlatıl-
madığını” söyledi.
Iweala, Türkiye’deki şirketlerin 2009 yõlõ so-
nuna dek 3-4 milyar dolar düzeyinde borcu bu-
lunduğuna dikkati çekerek ödemeler dengesi-
nin büyük önem taşõdõğõnõn altõnõ çizdi. Türki-
ye’ye yönelik tavsiyelerde de bulunan Iweala,
yabancõ sermaye girişindeki düşüşe karşõ yur-
tiçi tasarruflarõnõ arttõrmasõ gerektiğini söyledi.
İşsizliğin önemli bir sorun olduğunun altõnõ
çizen Iweala, krizin sosyal etkilerini yönetmenin
zor olacağõnõ, özellikle sosyal güvenlikten
yoksun kayõt dõşõ kesimin süreçten çok etkile-
neceğini anlattõ ve kõrõlgan kesimin korunma-
sõnõn önemini vurguladõ.
soner@cumhuriyet.com.tr
Yeni düzende geri kalõyoruz
Devlet Bakanõ ve Başbabakan
Yardõmcõsõ Ali Babacan, yap-
tõğõ konuşmada şunlara dikkat
çekti: Kur risktir. Kur nasõl
olsa şöyle olacak diye ka-
rar vermek kumardõr.
Bunun sonunda ka-
zanmak da vardõr kay-
betmek de. Ancak şu-
nu da unutmayalõm
ki Türkiye’de 1994
ve 2001 çok acõ bir şe-
kilde göstermiştir ki
bu kumarõ oynayanlar
10 yõllardõr biriktirdikle-
rini bir gecede kaybetmiş-
lerdir. Onun için reel sektöre
tekrar sesleniyorum, aman he-
sabõnõzõ kitabõnõzõ iyi yapõn,
risklerden kaçõnõn.
Orta vadeli program açõklan-
dõğõnda göreceksiniz ki Türki-
ye’nin bütçe açõğõ bu yõl, gele-
cek yõl geriye gidecek, biz ma-
liye politikalarõmõzõ nasõl kur-
gulayacağõz ve bunun sonu-
cunda Türkiye’nin borç stoku
göreceksiniz.
DÖVİZLE
BORÇLANMAYIN
Dünya Bankasõ, krizin sosyal
etkilerini yönetmenin zor olacağõna,
özellikle sosyal güvenlikten yoksun
kayõt dõşõ kesimin süreçten çok
etkileneceğine dikkat çekti.
ERDEMİR’E
REKABET CEZASI
Ekonomi Servisi - Re-
kabet Kurulu Türki-
ye’nin en büyük yassõ
çelik üreticisi Erde-
mir’e 20 milyon TL pa-
ra cezasõ verdi. Erde-
mir’den Kamuyu Ay-
dõnlatma Platformu’na
(KAP) yapõlan açõkla-
maya göre Rekabet Ku-
rulu, Arcelormittal Am-
balaj Çeliği AŞ hisse
alõmõnda ve Borçelik
hissedarlõğõndaki kanu-
na aykõrõlõklar nedeniy-
le Erdemir’i toplam
20.1 milyon TL cezaya
çarptõrdõ. Kurul ayrõca,
Erdemir’in Arcelormit-
tal Ambalaj Çeliği ve
Borçelik’teki ortaklõk-
larõnõn sona erdirilme-
sine karar verdi. Kurul,
2008’de yassõ demir ve
çelik ürünleri pazarõn-
da rekabet ihlalinin
saptanmasõ amacõyla
soruşturma başlatmõştõ.
TOBB 140 milyon TL
yatırımla yap-işlet-devret
modeli ile modernizasyonunu
gerçekleştirdiği Kapıkule ve
Hamzabeyli gümrük
kapılarını hizmete açtı.
DB Başkan Yardımcısı Ngozi Okonjo-Iweala (sağda), işsizliğin altını çizerek, özel-
likle kırılgan kesimin korunmasının önemini vurguladı. (Fotoğraflar (AA)
Uzun dönemli gelişmeleri
ıskalamamak önemli
Bugün dünya yeniden şekillenirken
Türkiye’nin yeni bir vizyona, dile,
toplumsal senteze ihtiyacõ olduğu
kanõsõndayõz. Sürecin takipçisi değil,
parçasõ olmasõ gereken bir Türkiye ar-
zuluyoruz.
İçinde bulunduğumuz sürece, kla-
sik bir mali daralma gibi yaklaşõr ve
alõnacak önlemleri bu dar çerçeveden
yola çõkarak tespit edersek “uzun dö-
nem”li gelişmeleri õskalamõş oluruz.
Gelecek nesiller 2000’li yõllarõ uy-
gulanan parasal ve mali tedbirler ile
değil yeni küresel mimarinin temel-
lerinin atõlmasõyla hatõrlayacak.
Büyümenin, kriz öncesi seviyelere
ulaşmasõ; uzun, meşakkatli ve yavaş
yaşanacak bir süreç gibi görünüyor.
Türkiye ekonomisinin de en olumlu
beklentiyle bu yõl yüzde 4 civarõnda
küçülmesini bekliyoruz.
Geçen sene 17 milyar TL olan büt-
çe açõğõ yõlõn ilk beş ayõnda 21 mil-
yar TL’ye ulaştõ. Bu gelişmelerin bi-
ze verdiği mesaj açõktõr, basittir:
Türkiye bir süre düşük büyüme hõ-
zõyla yaşayacaktõr.
Gelişmiş ekonomilerde belli bir dü-
zelme yaşansa da, dõş talebin kriz ön-
cesi düzeyleri yakalayabilmesi için,
yaklaşõk 18 aylõk bir döneme ihtiya-
cõ olduğunu düşünüyoruz.
Burada iki konuya dikkatinizi çek-
mek istiyorum. Birincisi, Türkiye
tarihinde daha önce de teşvik uygu-
landõ. Bu teşvik paketlerinin etki-
sini ölçme geleneğimiz de yoktur.
Her türlü destek programõndan
“nasıl ve hangi koşullarda çı-
kılacağı” konusu, ekonomik ak-
törler açõsõndan önemlidir. G8 zir-
vesinin de, işaret ettiği önemli tes-
pitlerden biri budur. Kõsacasõ,
teşvik uygulamalarõ, yapõsal ted-
birlerin yerini almamalõ, uzun dö-
nem büyümenin unsurlarõ gibi de-
ğerlendirmemelidir.
Ülkenin kutuplaşmanõn şiddetini dü-
şürecek, tahammülsüzlüğü dõşlayan
bir siyasi iklime ihtiyacõ var. Her
eleştiriyi düşmanca yaklaşõmõn be-
lirtisi olarak görmekten vazgeç-
meliyiz. Farklõ görüşlerin varlõğõ-
nõn, tartõşma ortamõmõzõ ve fikir
dünyamõzõ zenginleştireceğini unut-
mamalõyõz. Türkiye’de her şeyden
önce bir zihniyet devrimi yaşanma-
sõ gerektiğine inanõyoruz.
TÜSİAD YİK Başkanõ Mustafa Koç,
artõk hiçbir şeyin eskisi gibi olmaya-
cağõnõ ifade ederek şu konulara vur-
gu yaptõ:
Dünyada ve Türkiye’de “kriz dibi
gördü mü, çõkõş başladõ mõ” ve çõkõş
sürecinin hangi harfe benzeyeceği tar-
tõşmalarõ alabildiğine sürüyor.
Ancak asõl tartõşõlmasõ gereken ko-
nu bizce çok farklõ. Bu tartõşma kõ-
saca, kriz sonrasõ dünyada daha et-
kili, daha verimli, daha rekabetçi bir
ekonomik yapõ nasõl oluşturulabilir,
bu yapõ hangi yeni iş alanlarõnõ ya-
ratõr, biz bu yapõda nasõl bir rol oy-
nayabiliriz?
Geleceğimizi planlamazsak, bu-
günün sorunlarõna da sağlõklõ çözüm
üretemeyiz. Yapõlanlarõn kâğõt üze-
rinde kalmamasõ şu beş faktöre bağ-
lõdõr: İstişare, uyum, güven, şeffaflõk
ve kararlõlõk. Bu beş faktör bir araya
gelirse bunlarõn toplamõ karar veri-
cilerin ve uygulayõcõlarõn hanesine iti-
bar olarak yazõlacaktõr.
TÜSİAD olarak bizim kaynaklar ko-
nusunda kafamõzda bazõ soru işaret-
leri var. Zaten artmakta olan bütçe
açõklarõ yeni program tüm hõzõyla iş-
lerlik kazanõrsa daha da artacak. Bu
açõklar ne şekilde finanse edilecek?
Türkiye’nin sürdürülebilir ve sosyal
açõdan tatmin edici bir istihdam dü-
zeyine erişmesi, artan bölgesel gelir
farklõlõklarõnõ azaltmasõ ve insan ser-
mayesini güçlendirmesi için en az on
sene süreyle yüzde 6’lõk bir büyüme
hõzõnõ yakalamasõ gerekiyor. Değişen
küresel ekonomik iklim içinde, nasõl
bir sanayi yapõsõ, nasõl bir ihracat ya-
põsõ, nasõl bir büyüme modeli bunu
sağlayabilir?
IMF ile uzun süredir devam eden bir
müzakere süreci mevcut. Bu müza-
kere sürecinin sonucu, büyümenin fi-
nansmanõ açõsõndan kuşkusuz bü-
yük önem taşõyacaktõr. Bu konudaki
belirsizliğin ortadan kalkmasõ, dõş
kaynak finansmanõnõn ve ertelenen
yatõrõm harcamalarõnõn önünün açõl-
masõna da katkõda bulunacaktõr.
AB ilişkilerinden sorumlu bir dev-
let bakanlõğõnõn kurulmuş olmasõ
çok önemli ve olumlu bir adõmdõr.
Ancak bunun “2014’te tam üyelik”
hedefini samimiyetle savunmamõzõ
sağlayacak bir yol haritasõ ile des-
teklenmesi gerektiği muhakkaktõr.
Geleceği planlamazsak
çözüm üretemeyiz
IMF Birinci Başkan Yardımcısı John Lipsky ile görüşen TÜSİAD YİK Başka-
nı Mustafa Koç açıkların nasıl kapatılacağı konusundaki endişelerini dile getirdi.