18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 12 HAZİRAN 2009 CUMA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 17 KEDİ GÖZÜ VECDİ SAYAR Anadolu’dan Esintiler Bir haftadır yollardayım. Biri Karadeniz bölgemizin, diğeri Güney Anadolu’nun iki güzel kentinden, Saf- ranbolu ve Antalya’dan sonra, şimdi de Adana... Ne- deni, elbette Altın Koza Film Festivali… 40 yıl önce başlamış, Türkiyemize özgü nedenlerle ancak 16 kez gerçekleşebilmiş, ülkemizin en köklü festivallerinden biri… Art arda ziyaret ettiğim kentlerin hepsi de, tarihsel ve kültürel birikimleriyle öne çıkan, ülkemizin gu- rur kaynağı kentler. Elbette, farklı özelliklere sahip üçü de... Safranbolu, özenle koruduğu mimari mi- rası ile yalnızca ülkemizin değil, UNESCO’nun lis- tesine girmiş dünyanın sayılı kültür miraslarından biri… Antalya ve Adana da, gelişmiş metropoller ol- manın yanı sıra, önemli kültürel değerleri barındı- ran kentler. Bu kentlerde kültür ve sanat her zaman ön planda olmuş ve olmakta. Safranbolu ile akrabalık ilişkim olmasına karşın, uzun yıllar sonra ilk kez gittim. ODTÜ Mimarlık Fakülte- si’ndeki sınıf arkadaşlarımın düzenlediği bir buluşma nedeniyle. Unutulmaz bir hafta sonu geçirdik Saf- ranbolu’da. Kırk yıl sonra tazelenen dostluklar ve in- sana huzur veren bir ortam. Bu iki öğenin yan yana gelmesinden daha büyük bir keyif olabilir mi? Saf- ranbolu halkının, kültürel mirasına titizlikle sahip çık- tığını görmek ayrı bir mutluluk kaynağıydı. Sınıf ar- kadaşım İbrahim Canbulat ve eşi Gül’ün sahibi ol- duğu “Gülevi” Safranbolu’nun en güzel oteli hiç kuş- kusuz. İki Safranbolu konağından mükemmel bir bu- tik otel yaratmışlar. Mimari mirasa ve Safranbolu in- sanının yaşama kültürüne saygı temel yaklaşımları ol- muş. En ince ayrıntısına kadar düşünülmüş iç ve dış mekânlarını anlatmaya çalışsam, başka kentlere ye- rim kalmayacak. En iyisi, gidip kendi gözlerinizle gö- rün; bu mutluluğu yaşayın derim. Benzer özelliklere sahip bir otel de Antalyalı iki ay- dın, Aziz Tankut ve Nermin Sümer’in yarattığı “Tu- vana Hotel”. Antalya’nın 3000 yıllık tarihine saygılı, Türk evinin özelliklerini koruyarak tasarlanmış bir mimari eser düşünün; yanına Antalya insanının geleneksel ko- nukseverliğini ve çağdaş kültürle donanmış, incelik- li bir işletmeciliği ekleyin… Kaleiçi’nde, “Tuvana Ho- tel”de geçirilen birkaç gün, tadına doyum olmayacak bir yaşam deneyimi. Boşuna değil, Amerika’nın ön- de gelen turizm dergilerinden birinin, Türkiye’nin en güzel oteli olarak nitelendirmesi… Önümüzdeki ay açacakları restorana gelince, onun da Türkiye’nin en önemli mutfaklarından biri olacağını şimdiden söy- leyebilirim. Safranbolu ve Antalya’daki bu iki butik otel, ülke- miz turizminin geleceği adına umutlarımı arttırıyor. Ama, bu özenli işletmelerin çevresi de çok önemli. Ge- rek Safranbolu, gerekse Antalya Kaleiçi, tarihi mira- sın sahiplenilmesi açısından en başarılı örnekler ara- sında. Elbette, eksikler de var. Kaleiçi’nde onarılma- mış binaların sayısı giderek azalıyor. Hemen her ev turistik bir işletmeye dönüştürülmüş. Ama, ne yazık ki ülkemizin her köşesinde tanık olduğumuz ‘tabela terörü’ burada da egemenliğini sürdürüyor. Estetik kay- gıdan yoksun, pleksiglas tabelalar tarihi kentin do- kusuna müthiş zarar veriyor. İşletmelerin bir kısmı bu duyarlığa sahip olmadığına göre, iş, Antalya Büyük- şehir’in yeni Başkanı Prof. Mustafa Akaydın’a dü- şüyor. Kaleiçi esnafını ikna ederek, Antalya’yı este- tiğin başkenti yapmak ona nasip olacak anlaşılan. Adana’ya ulaştık ama yerimiz de kalmadı. Festivalde olup bitenleri haftaya anlatırım artık. [email protected] [email protected] T ürkiye’de de, yurtdõşõnda da festivaller doludizgin… Müzikli günler çoktan baş- ladõ. Yüzlerce, binlerce insan konserle- re, resitallere gidip dinliyor. Belki siz de onlar- dan birisiniz… Gelin bu kez dinleyici değil, re- sitali verenin açõsõndan bakalõm olaya. Ve de bir dehanõn iç dünyasõndan… İşte Fazıl Say’õn ya- kõnda çõkacak kitabõndan (Doğan Kitap) “Resi- tal” adlõ bölüm: Sabah kalkõp havaalanõna giderim / Check-in’di pasaport kontrolüydü her birinden geçip / Telaş- lõ bir “airport-cafe”de kahvemi içerim hõzlõca / Vak- ti geldiğinde uçağõma binerim /Birkaç saat son- ra indiğimde / Başka iklimde başka dilin konu- şulduğu bir ülkede / Yine pasaport kontrolüydü ba- vuldu derken / Arabayla otelime geçerim / Öğle ye- meğini yalnõz başõma yer / Birkaç saat kafamõ din- lerim. Akşamüstü saat beş gibi konser salonuna geç- miş olurum / Hiç bilmediğim bir piyanoya alõşmaya çalõşõrõm bir iki saat içinde / Orada iki insan var- dõr. Akortçu ve õşõkçõ / Tanõmadõğõm adamlardõr bun- lar / Onlarla genellikle “merhaba nasılsınız?” tü- ründen beş altõ kelime konuşulur / Bunlar zaten o gün ağzõmdan çõkan ilk laflardõr. Konsere yakõn saatlerde / Yedi ile sekiz arasõ / Kuliste herkesten her şeyden uzak bir başõma içi- me dalarõm / Saat tam sekizde / Ki o hep sekizi üç veya beş geçedir / Karanlõk ve sessiz kuliste ha- zõrõmdõr artõk / Salonda beni dinlemeye gelmiş 2,500 kişi de sessiz ve hazõrdõr / Işõklar kõsõldõğõnda yürümeye başlarõm piyanoya doğru… Her konser gibi / O konser de benim kendimle alõşverişimdir / Bir iç hesaplaşmadõr / Yapmak is- tediklerim ve yapabileceklerim hakkõnda / O gün o şartlarda yapabileceğim ne varsa... Uzun ve saygõyla selam verirken salona / Son ye- di yõldõr yaptõğõm gibi /Tõpkõ bir dua okur gibi ses- lenirim kendime / Saygõlarõmõ sunarõm / Saygõy- la eğil / Uzun uzun saygõyla / Sevgiyle / İçtenlik- le / Bu güzel insanlara iç sesini sunmaya geldin / Onlar da seni dinlemeye geldi / İçine çek onlarõ / En derinden hissedecek kadar içine çek... “İyi”yi hisset / Ve başlar konser / Çalan benim / Dinleyen benim / Değerlendiren benim / Eleş- tiren benim... Müzik her şeydir / İnsan da ilhamõdõr / Ön sõ- rada oturan yedi yaşõndaki papyonlu bir oğlan ço- cuğu beni ateşlemiştir / Müzik ona hitap etmeli- dir / Eğlenmelidir o sõrada çalan Mozart ile / O velet anlamalõdõr müziğin dilini / Evrendeki tek or- tak dili / Haz duymalõdõr / Dikkatini çekmeliyim onun / Anlamasõ, haz duyabilmesi için. Yahut yukarõ balkonda oturan şu genç kadõn / Dördüncü sõrada beni dikkatle dinleyen şu yaşlõ dede / Kim bilir hangi anõlara dalõp gitmekte ha- yatõnõn sonbaharõnda / Mozart’õn seslerini din- lerken / 1942’deki ilk aşkõ mõ, 1955’te annesini yi- tirişi mi 1963’teki düğünü mü? / 996’da eşini kay- betmesi mi? / Bir tatil kasabasõnda başka bir ka- dõna duyduğu platonik aşk mõ? / O anõlara ben de katõlmalõyõm Mozart eşliğinde... Beethoven’den “yaşam mücadelesi”yle dolu bir sonat gelir ardõndan belki Veya o gün Prokofyev’in “savaş sonatı” vardõr programda / Ve ben ne yapõp edip / İkinci Dünya Savaşõ trajedisine dalmalõyõm / O müzik eşliğin- de / Liszt’in Si minör Sonatõ da olabilir programda Faust ile Mefisto arasõnda geçen / Koca bir or- kestraya dönüşür piyanom / Gerçeğin çok ötesi- ne bir Wagner operasõnõn hayal âlemine dalma- lõyõm / İçimi dinlemeliler / Her ne çalarsam çala- yõm / İç zengindir / Trombonlarõn öfkeli emirleri / Trompetlerin dramatik sinyalleri / Geniş bir yay- lõ sazlar topluluğunun / Sessiz ve de hazin tõnõsõ kap- lõyor ortalõğõ / Hepsi tek bir gerçeğe çõkõyor/ Pi- yano sesinin yok olduğu bu orkestrada. Memleketimden bir tutam toprak alõp getirmi- şim gibi gelir / “Âşık Veysel Anısına Kara Top- rak” o konserin sonunda / Bir “nostalji” gibidir /Neredeysem artõk o anda / Sesimi yolluyorumdur Anadolu’ya / Ta uzaklardan… Konser bitiminde güzel geçtiyse her şey / Uzun uzun ayakta alkõşlarlar / O anlar artõk daha çok kendimle konuştuğum anlardõr / “Şöyle bir bis par- çası çalsam hoşlanırlar herhalde” deyip keyifle- nirim / Ne çalsam iyi gider? / Bir egodur o / Bir zafer sarhoşluğu / “Hak edilmemiş” değildir ama / Yürüyüşler, selam verişler daha bir enerji doludur / Daha bir atiğimdir / Kazanõlmõş olan mo- tivasyonun etkisiyle / Çalõşõm daha bir özgürdür artõk. Konserden sonra kayõtlarõmõ imzalar tebrikle- ri kabul ederim / Danke, thanks, merci, grazie, ari- gato, sağolun… / Tek kelime ile teşekkür ederim beni kutlayanlara / O akşam ağzõmdan çõkan ke- lime yirmiyi bulmuştur ancak. Derken her şey biter. Ben ve 2,500 kişiden ar- da kalan yine yalnõzca benimdir / Yalnõzlõğõmdõr. Ertesi sabah / Konserim hakkõnda çõkmõş övgü dolu yazõlara yer verilmiş gazetelerin / Henüz ba- yilere ulaşmadõğõ bir şafak vakti / Ben yine ha- vaalanõnõn yolunu tutarõm / 2,500 insanõ ardõmda bõrakõp / Onlar şimdi herhalde konseri dostlarõ- na anlatmakla meşgullerdir / Oysa ben o insan- larõn hiçbiriyle bir cafe’de oturup tanõşamadõm / Konserim üzerine hiç kimseyle konuşamadan /Ayrõlõyorum bir şehirden daha. Havaalanõnda o sõrada soğuk suyla tõraş olup saçõmõ tarõyorum / Bunun çok benzeri bir başka gün daha beni bekliyor. / Metin Altıok’un Bin- göl’deyken yazdõğõ serzeniş şiirini hatõrlõyorum: “Ay dokundu omuzuma irkildim / Göğün puslu balkonunda / Birdenbire insanları özledim.” Günler ve günler sonra / Bir gece karanlõğõn- da / Kapõyõ çekip çõktõğõm evime geri döndüğüm- de 100,000 insana müzik dinletmiş birinin yor- gunluğu vardõr üzerimde / Ama mutluyumdur as- lõnda / O insanlarõn hiçbirinin adõnõ değil belki ama o enerjiyi biliyorum / İnsanlarõn evrene yaydõğõ o “iyi” enerjiyi. Geriye kalan sadece kõzõm ve ben / Ve tabii en yakõnlarõm / Yani dostlarõmdõr. Say’õn ‘Resital’ adlõ kitabõ yakõnda Doğan Kitap’tan çõkacak ‘Fransa’da Türk Mevsimi’ krizi Kültür Servisi - Başbakan Tayyip Erdoğan’õn dün NTV’ye AB üzerine verdiği demeçte Fransa ile ilgili yaptõğõ açõklamalardan biri de 1Temmuz’da başlayacak “2009 Fransa’da Türk Mevsimi” üzerineydi. Erdoğan’õn, “Fransa’da Türkiye günlerini iptal edebiliriz ve Fransa’ya gitmeyebilirim.” demesi üzerine organizasyonu üstlenen İstanbul Kültür ve Sanat Vakfõ’na etkinliğin akõbetini sorduk. İKSV, bu konuyla ilgili kendilerine resmi bir açõklama gelmediğini ve çalõşmalarõna devam ettiklerini belirtti. Hibla Gerzmava konseri Haber Merkezi - Abhazyalõ soprano Hibla Gerzmava, 13 Haziran’da saat 20.00’de CKM- Caddebostan Kültür Merkezi’nde konser verecek. Gerzmava’ya piyanoda Ekaterina Ganelina eşlik edecek. İlk kez 1996’da İstanbul ve Ankara’da verdiği konserlerle beğeni toplayan Hibla Gerzmava, İstanbul konserinde Mozart, Bach, Verdi, Puccini, Tchaikovsky, Possini, Korsakov, Bellini, Glinka, Stravinsky, Lotti, Donizetti gibi bestecilerin eserlerini ve Abhaz halk şarkõlarõnõ seslendirecek. “Abhazya’nõn Dostlarõ” tarafõndan organize edilen konser, Beşiktaş belediyelerinin katkõlarõyla gerçekleştirilecek. (0 216 332 44 44) Genç tasarım girişimcilerine duyuru Kültür servisi - British Council, Türkiye’yi İngiltere’de temsil edecek “genç tasarõm girşimcisi”ni seçmek için bir yarõşma düzenliyor. Yarõşmaya başvurabilmek için 25-35 yaş arasõnda olmak, en az 3 yõl tasarõm alanõnda deneyim sahibi olmak ve iyi derecede İngilizce bilmek gerekiyor. Yarõşma kategorileri; ürün tasarõmõ, iç mimarlõk, peyzaj mimarlõğõ ve tasarõm tanõtõmõ. Türkiye birincisinin, İngiltere’de geçireceği 2 haftalõk yoğun programda, sektörün önde gelen isim ve kurumlarõyla tanõşma ve Avrupa’nõn en tanõnmõş tasarõm festivallerinden biri olan yüzde 100 Design ve Londra Tasarõm Festivali’ni izleme firsatõ sunuluyor. (www.britishcouncil.org.tr) FazõlSay’dan‘Resital’ Kültür Servisi - Fransız ressam, baskı sanatçısı ve heykeltıraş Henri Ma- tisse’in (1869-1954), bugüne kadar ayrıntılı bir biçimde ele alınmamış bir döneminde gerçekleştirdiği yapıtlardan oluşan bir sergi, Mad- rid’deki Thyssen-Bornemisza Müzesi’nde açıldı. ‘Matisse: 1917-1941’ başlığını taşıyan sergide, sanatçının büyük bir bölümü daha önce İspanya’da hiç sergilenmemiş 80 kadar resim, heykel ve deseni yer alıyor. 20 Eylül’e kadar açık kalacak olan sergideki yapıtlar, dün- yanın çeşitli ülkelerindeki 50 kadar müze ve özel koleksiyondan der- lenerek bir araya getirildi. Madrid’deki serginin bir amacı da, Ma- tisse’in, Birinci Dünya Savaşı’nın sonuyla İkinci Dünya Savaşı’nın başlangıcı arasındaki dönemde çalıştığı sanat ortamını ortaya çı- karmak ve modern sanatın bu dönemdeki hızlı yükseliş ve kabul gö- rüşünü gözler önüne sermek. Modern resmin bu parlak yıllarında, Picasso’yla birlikte Matisse de önemli bir rol oynamıştı.‘Manolyalı Odalık’, 1923, taşbaskı. Matisse80yapõtõylaMadrid’de Öztop’a ‘konuşan kalemler’ Kültür Servisi - Gazetemizin kitap eki yazarõ Erdem Öztop’un edebiyattan araştõrmaya, incelemeden eleştiriye ve anõya kadar pek çok kitap üzerine yazar ve sanatçõlarla yaptõğõ söyleşilerden oluşan kitabõ ‘Kalemler Konuşunca’, Cumhuriyet Kitaplarõ etiketiyle yayõmlandõ. Cumhuriyet Kitap ekinin genel yayõn yönetmeni Turhan Günay; Öztop’un aralarõnda Doğan Hõzlan, Enis Batur, Füruzan, Mustafa Balbay, Tahsin Yücel, Oktay Akbal, İnci Aral ve Emre Kongar’õn da bulunduğu 18 isimle yaptõğõ söyleşilerden oluşan bu kitabõnõn ilk ağõzdan kaynak olma niteliği taşõmasõ nedeniyle, okurlar ve araştõrmacõlar için temel bir kaynak olacağõnõ söylüyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle