21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada ğına ihbar mektubu da gelmedi. Katliamın henüz Er- genekon’un marifeti olduğu da iddia edilmedi. Ya nedir? Husumet! Öyleyse olayın başka yüzü- ne bakalım. Maskeli 6 saldırganın elinde 6 uzun menzilli silah. Bol cephane? Nereden buldular, nasıl tedarik ettiler bu silahları, cephaneyi? Orası Güneydoğu. Bir zamanlar pazarlarında ucu- za Kalaşnikof satılan bölgemiz. Ama şimdi dincilerin, yalakaların akılları, olayı başka yönlere çekmek için çalışmaya başlamıştır. Silahları askere mal etmeye… Katliamın Silivri’den yönetildiğini iddia etmeye hazırlanıyor olabilirler. Askerlerin yönetime el koydukları dönemler dahil, Güneydoğu hiçbir dönemde silahtan arındırılamadı. Bir zamanlar: Örneğin bir köye giden askere köy- lü silahını teslim etti. Asker köyden çıktıktan hemen sonra gömülü diğer silahları topraktan çıkardı. O zamanlar bu duruma bulunan gerekçe; ne yap- sın köylü, devletin koruyamadığı canını kendi koru- mak zorunda kalıyor, deniliyordu. Lakin şimdi? Asker terör örgütüne karşı köylüyü, kentliyi koruyor. Ama nafile! Oradaki insanlar gece de gündüz de silahlı! Merak bu ya; Ergenekon savcılığı Mazıdağı’nda ka- zılar yaptıracak mı acaba? Neden olmasın! RTE’nin dediği gibi “daha neler göreceğiz, neler?” Daha sonraki günlerde neler olabilir? Örneğin bir-iki gün sonra olayın medya yönünü, medya ile ilgilenme görevi üstlenen taze Başbakan Yardımcısı Bay Bülent Arınç yorumlayabilir. AKP’nin ülkeye getirdiği siyasal ve toplumsal is- tikrarı bozmak için medyanın Mazıdağı olayını iktidara kazık atma olayına çevirdiğini söyleyebilir. Laiklik anlayışının bu denli aşırı, Müslümanlığın kı- sıtlayıcı ölçülerde kullanıldığı bir ülkede elbette böy- le kanlı olaylara rastlanacağını, büyütülmemesi ge- rektiğini de öne sürebilir. Başbakanımıza gelince: Muhalefetin toplumsal kış- kırtmalarının nihayet Mardin’de patlak verdiğini ir- deleyen konuşmalar yapabilir. Olmaz demeyin, olur olur! Ergenekon savcılığı üzerine gitmez, soruşturma nor- mal çizgisinde yürütülürse… cenazeler ağıtlar yakı- larak kaldırılır. Maskeli (yakın komşu ülkelere kaçmadılarsa) 6 ki- şi yakalanır veya yakalanmaz. Mardin olayı bir hafta on gün içinde derlenir top- lanır, dolaplara kaldırılır. Olay unutturulmak istenmiyor, siyasal bir kimlik ve- rilmek isteniliyorsa soruşturmaya Ergenekon savcı- lığı mutlaka el koyacaktır. O zaman olay öyle alacalı bulacalı renklenir ki, “da- ha neler görürüz, neler!” Reuters’in yorum-haberine göre, eski bir ABD’li dip- lomat, “Avrupalı olmayan RTE kendisini Müslüman bir çevrede daha rahat hissediyor” diyor. Ünlü haber ajansı; başı Doğu’da, ayakları Batı’da demek istiyor. Yıllardır yutturduğu geliştim ve değiştim söylem- lerinden sonra: Dışişleri’ne Türkiye’nin Batı eksenli geleneksel dış politikasını ötelere, Doğu’ya taşıyan Ahmet Davu- toğlu’nu getirerek “aslına dönüşüm” yolunu açmıyor mu? Neler gördük; daha neler göreceğiz, neler!.. SAYFA6 MAYIS 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET 19HABERLERİN DEVAMI İstanbul B 18 Edirne Y 21 Kocaeli B 18 Çanakkale B 21 İzmir B 22 Manisa B 21 Aydın B 24 Denizli Y 19 Zonguldak B 14 Sinop B 16 Samsun Y 15 Trabzon Y 15 Giresun Y 13 Ankara B 16 Eskişehir B 13 Konya Y 13 Sıvas Y 13 Antalya Y 22 Adana Y 22 Mersin Y 24 Diyarbakır Y 21 Şanlıurfa Y 22 Mardin B 21 Siirt B 21 Hakkâri B 11 Van Y 16 Kars Y 15 Oslo Y 14 Helsinki Y 8 Stockholm Y 14 Londra B 18 Amsterdam Y 15 Brüksel PB 14 Paris PB 18 Bonn B 16 Münih Y 17 Berlin Y 18 Budapeşte Y 18 Madrid PB 30 Viyana Y 15 Belgrad B 19 Sofya Y 18 Roma PB 19 Atina Y 20 Zürih Y 20 Moskova Y 19 Aşkabat PB 31 Astana A 16 Taşkent B 28 Bakû B 20 Bişkek Y 20 Tiflis Y 17 Kahire Y 25 Şam B 23 Ülkemizin geneli parçalı ve çok bulutlu, Akdeniz, İç Anadolu’nun güney- doğusu Orta ve Doğu Karadeniz, Doğu Ana- dolu’nun kuzey ve ba- tısı öğle saatlerinden sonra sağanak ve gök- gürültülü sağanak ge- çecek. Yağışlar Doğu Akdeniz, Orta Akde- niz’in iç kesimlerinde kuvvetli olacak. GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Baştarafı 1. Sayfada Alfred Dreyfus, kendisine özünün ne oduğu tam olarak açıklanmayan gizli belgeler nedeniyle tutuk- lanır, yargılanır. Vatan haini ilan edilir. Yargılama sı- rasında gazetelerin önemli bir bölümü kararını çok- tan vermiştir; Dreyfus suçlu! Ve Dreyfus hüküm giyer. Etkili ve cesur bir köşe yazarı davaya farklı açıdan bakar: Emile Zola... Yahudi kökenli olduğu için ayrıca hedef tahtası- na konan Dreyfus’un mahkûmiyetini haksız bulan Zo- la, 13 Ocak 1898’de “Suçluyorum” başlıklı bir yazı kaleme alır. Yazının yayımlanmasından sonra Fran- sız kamuoyu allak bullak olur. Yazının bir bölümünü paylaşmak isterim: “Şekil gerçeğe tercih edilmemelidir. Vatan sade- ce toprak bütünü değildir. Bütün insanların tasada, kıvançta birleştiği toprak, vatandır. Adaletin olmadı- ğı vatan düşünülemez. ...Kamuoyunu şaşırtarak onu çileden çıkarmak ağır bir suçtur. Sıradan ve gösterişsiz insanları zehirlemek, gerici ve hoşgörmezlik tutkularını Yahudi düşmanlı- ğına sığınarak körükleyip azdırmak, suçların en ağı- rıdır. Eğer bu hastalık iyileşmezse insan haklarının öz- gürlükçü Fransa’sı yıkılacaktır. ...Tüm insanlık bilimi geleceğin gerçek ve adalet yapıtını oluşturmaya uğraşırken kılıcı çağdaş Tanrı ha- line getirmek büyük bir cinayettir. Bir tek tutkum var. Bunca acılar çeken ve mutlu- luğa hakkı olan insanlık adına duyduğum aydınlık tut- kusu. Coşkulu Protestan yüreğimden kopan çığlık- tan başka bir şey değildir...” Zola’nın bu satırlarını Adil Giray Çelik’in “Sokrates’ten Sıvas’a, Tarihin Yargıladığı Davalar” ad- lı kitabından aktarıyorum. Yazıda altını çizmeden geçemeyeceğim pek çok tümce var. Biri şu: Adaletin olmadığı vatan düşünülemez! Adalet üzerine pek çok söz okudum. Zola’nın bu tanımı, adaleti tam da yerine koyuyor. Bugüne gelirsek... Özellikle medyamız açısından Fransa’nın 110 yıl önce yaşadıklarını kopyalıyoruz. Öyle yazılar, öyle de- meçler okuyorum ki... En medyatiklerinden biri şu: “Efendim, bazı usul hataları olabilir ama, işin esa- sına bakmak gerekir...” Bu değerlendirmeye gerçek hukukçular çok gü- zel yanıtlar veriyorlar. Ben hukukçu değilim. İnsan- larımızın büyük bölümünün anlayabileceği bir dilden görüşümü paylaşmaya çalışacağım. Bir futbol maçı düşünelim... “Esas” olan nedir? Gol atmak. Ama bunun kural- lara, yani “usul”e uygun olması gerekiyor. Bir futbolcu topu korner köşesinin yarım metre dışından çevirip ortalıyor. Arkadaşı da nefis bir kafa vuruşuyla topu filelere gönderiyor. Tribünler ayakta!.. Müthiş bir gol. Yorumcular da diyor ki: “Tamam, top yarım dışa- rı çıkmış ama hareket çok güzel.” “Ama usulüne uygun değil” diyene de çıkışıyorlar... “Ufak tefek usul hataları olabilir...” Oysa usul, esasın kapısıdır. Yanlış kapıdan doğ- ru yere gidilir mi? İşte böyle bir tartışma ortamındayız. Dreyfus davası, Zola gibi “önce hukuk” diyenlerin artması ve sorumlu noktada bulunanların önyargı- lardan sıyrılmasıyla yön değiştirdi. Dreyfus aklandı. Rütbelerini geri aldı. Onuruyla, şerefiyle görevinin ba- şına döndü. Gazetecisinden hukukçusuna, siyasetçisinden aydınına kadar herkesin “önce hukuk” diyeceği günlere... [email protected] İnşaat Enerjisi Sanayi ve Ticaret AŞ’ydi. Yeni Pasifik’in 21 Mart 2005 tarihli Ticaret Sicil Gaze- tesi’ndeki kayõtlara göre ortakla- rõ Zahid Akman, Türkiye Deniz Feneri Ankara Temsilcisi Mevlüt Koca’ydõ. Ankara merkezli Ye- ni Pasifik - Almanya’daki Deniz Feneri operasyonundan 9 ay son- ra, 17 Ocak 2008 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi adres kayõtlarõna göre İstanbul Eyüp, Otakcõlar Cad. No: 78 adresine taşõndõ. Bu adres Yeni Dünya ile aynõ adresti. Bu tarihten sonra Akman şirket ortaklõğõndan ayrõldõ. Hem Pasi- fik’in hem Yeni Dünya’nõn or- taklarõ aynõ isimlerdi: “Zekeriya Karaman, Mustafa Çelik, İs- mail Kahraman...” Almanya’nõn Nisan 2009’da Türkiye’ye gönderdiği adli yar- dõm talebinde yer alan eski ener- ji şirketi yeni adõyla Kanal 7’nin yeni yayõncõsõ oldu. Deniz Fene- ri davasõnda skandalõn Türki- ye’deki başsorumlusu olarak gös- terilen Karaman, yeni şirkette yüzde 40’lõk paya sahip olurken diğer isimler İsmail Karahan ve Mustafa Çelik de yüzde 15’er his- se aldõ. Böylece Alman Savcõlõ- ğõ’nõn Deniz Feneri dosyasõnda “meslek edinilmiş şekilde do- landırıcılık yapmaktan ötürü” suçladõğõ Zahid Akman eskiden sahibi olduğu bir şirketin yeni adõyla Kanal 7’nin sahibi olma- sõnõ RTÜK Başkanõ olarak onay- layan isim olarak tarihe geçti. Fener şirketi söndü Almanya’nın geçen günlerde gönderdiği adli yardımlaşma talebinde, “2002-2007 yılları arasında derneğin topladığı 41 milyon Avro’luk bağışın en az 14.5 milyonunun amaç dışı kullanıldığı, paranın bir kısmının Türki- ye’ye götürülerek İstanbul’daki Kanal 7 tele- vizyonu ve işletme şirketi olan Yeni Dünya İle- tişim AŞ binasında zanlılara teslim edildiği” bilgisine yer verildi. Yeni Dünya aranması is- tenilen şirketler arasında da yer aldı. Deniz Feneri e.V. iddianamesinde söz konusu şirket şu ifadelerle yer aldı: “Deniz Feneri/Euro 7’ye ait eşyaların gözden geçirilip değerlendi- rilmesi sırasında, Yeni Dünya İletişim AŞ’nin hisse senetleriyle ticaretin yapıldığına dair ya- zılar da bulunmuştur. Ekim 2005 ile Nisan 2007 tarihleri arasında Euro 7 hisse senetleri- ni geri satın almış. Hisse senetleri geri satın alındığı zaman, peki bunların parası nereden ödeniyordu sorusuna tutuklu sanık Firdevsi Ermiş, hisse senetlerinin geri alınması için harcanan paranın, kendisinin ve Mehmet Taş- kan’ın ‘keş’ kasasından çıktığını, bu paraların da o ‘keş’ kasalara bağış paralarından...” DOSYADAKİ VE İDDİANAMEDEKİ YENİ DÜNYA Doktoralarını tamamladıktan sonra üniversi- teden atılma tehlikesiyle karşı karşıya kalan araştırma görevlileri, haklarını aramak için bu kez “çadır kurup, nöbet tutmaya” başladı. İstanbul Üniversitesi’nin (İÜ) Beyazıt’taki merkez yerleşkesinde yer alan rektörlük bina- sının karşısına kurulan çadırın önünde topla- nan asistanlar “Bu üniversitede iş güvencesi yoktur” yazılı pankart ve “Güvenceli iş, gü- venli gelecek / 50/d asistan kıyımına son” yazı- lı dövizler taşıdı. Araştırma görevlileri, YÖK Başkanvekili Prof. İzzet Özgenç’e de istifa çağrısı yaptı. İktisat Fakültesi Asistan Temsil- cisi Levent Dölek, İÜ’deki araştırma görevlile- rinin bir bölümünün, yönetimin inisiyatifiyle 33. madde kapsamına geçirildiği, bu sayede üniversiteden atılmamalarının sağlandığını anımsatarak “Ama Özgenç üniversitemize ya- zı göndererek ‘33. maddeye geçenler tekrar 50/d’ye alınmazsa, bu kapsamdaki asistanları- nızı, öğretim üyelerinizi YÖK tanımayacak’ demiştir. İzzet Özgenç istifa etmelidir” dedi. Asistanlar üniversitede çadõr kurdu Cumhuriyet Mitingi’ne çağrı İstanbul Haber Servisi - Ulusal Sivil Top- lum Kuruluşlarõ Birliği (USTKB), Dönem Söz- cüsü İlhan Gülek, 17 Mayõs’ta Ankara’da dü- zenlenecek Cumhuriyet Mitingi’ne tüm örgütle- ri ile katõlacaklarõnõ belirtti. Gülek, evrensel hu- kuk kurallarõnõ, insan haklarõnõ ve adaleti gözar- dõ ederek, sivil toplum kuruluşlarõna, aydõnlara, bilim insanlarõna, gazetecilere ve öğrencilere karşõ yürütülen susturma girişimlerini bir kez daha protesto edeceklerini vurguladõ. Türkkan: Davalar bizi yıldıramaz İstanbul Haber Servisi - Türkiye Gençlik Birliği (TGB) Başkanõ Adnan Türkkan, 19 Tem- muz 2008’de Kadõköy’de düzenlenen “Atatürk ve demokrasi” mitinginde “Kandõra’dakilere selam gönderiyoruz. Tekirdağ’daki yiğitlere selam gön- deriyoruz” sözleri üzerine “Suçu ve suçluyu öv- düğü” gerekçesiyle Kadõköy 5. Sulh Ceza Mah- kemesi’nde hâkim karşõsõna çõktõ. Basõn açõkla- masõ yapan Türkkan, davalarõn kendilerini yõldõr- mayacağõnõ ifade ederek, “17 Mayõs’ta Ata- türk’ün huzuruna çõkacağõz. Hocalarõmõza, bilim adamlarõmõza, siyasetçilerimize ve emekli asker- lerimize selam göndereceğiz” diye konuştu. Başkandan ‘ret’ kararına muhalef İstanbul Haber Servisi - “Ergenekon” so- ruşturmasõ kapsamõnda tutuklanan emekli Deniz Binbaşõ Levent Bektaş, Deniz Yarbay Ercan Ki- reçtepe ve Deniz Binbaşõ Erme Onat’õn tutuklu- luklarõna yapõlan itiraz İstanbul 10. Ağõr Ceza Mahkemesi tarafõndan reddedildi. Mahkeme baş- kanõnõn “ret” kararõna muhalif kaldõğõ öğrenildi. Haberleşmeye vergi indirimi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Ulaş- tõrma Bakanõ Binali Yõldõrõm, “İnternetten başla- mak üzere hem mobil, hem de sabit telefonda vergi indirimi yapacağõz” dedi. Bir araştõrmada 50 ülkedeki mobil telefonlardan alõnan dolaylõ vergiler bakõmõndan Türkiye’nin vergi yükü yüksek grupta yer aldõğõna değinen Yõldõrõm, “1999 depreminde mobil telefon ücretlerine ko- nulan vergi, kalõcõ hale gelmiş” diye konuştu. MAHMUT LICALI ANKARA - Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), anlaşmalõ oldu- ğu özel polikliniklere gönderdiği yazõda emeklilere yönelik sağlõk hizmet alõm sözleşmesinin Hazi- ran 2009’da feshedileceğini bil- direrek bu tarihten itibaren emek- li hastalarõn muayene edilmeme- sini istedi. Yeni uygulamayla özel ve devlet hastanelerindeki kuyruklarda beklemek zorunda kalacak olan emekliler, SGK’ye tepki gösterirken, özel polikli- nikler ise SGK’nin amacõnõn özel hastanelerin kârõnõ arttõrmak ol- duğunu vurguluyor. SGK, 2003’te özel poliklinik- ler ile Emekli Sandõğõ arasõnda imzalanan sağlõk hizmeti alõm sözleşmesini haziran ayõnda fes- hetmeye hazõrlanõyor. SGK tara- fõndan geçen ay özel poliklinik- lere gönderilmeye başlanan ya- zõda, aile hekimliği uygulamala- rõnõn yaygõnlaştõrõlmasõ ve sevk zinciri uygulamasõna geçilecek ol- masõ nedeniyle birinci basamak sağlõk hizmeti sunucularõnca ve- rilen hizmetlere ilişkin yeni bir dü- zenlemeye gidilmesine karar ve- rildiği bildirildi. Yazõda, SGK Genel Sağlõk Sigortasõ Genel Müdürlüğü Sağlõk Hizmeti Söz- leşme ve Ödemeleri Daire Baş- kanlõğõ’nõn bu kapsamda özel polikliniklerle imzalanan sözleş- melerin 15 Haziran 2009 tarihi iti- barõyla feshedilmesini istediği belirtilerek “Bu nedenle bu ta- rihten itibaren hasta kabul edil- memesi hususunda bilgilerini- ze rica ederim” denildi. Türkiye’de sayõlarõ 500’ün üze- rinde olan özel polikliniklerin tamamõna yakõnõ emeklilere sağ- lõk hizmeti veriyor. Her polikli- niğin ortalama 3 bin emekliye sağlõk hizmeti verdiği tahmin ediliyor. Bu durumda sözleşme- nin feshedilmesiyle 150 bin emekli yurttaş özel, devlet ya da üniversite hastanelerine gitmek zorunda kalacak. Emekliye sağlık darbesi Baştarafı 1. Sayfada ‘TAM GÜN’ TASLAĞI Kuyruklar uzayacak kalite düşecek MURAT KIŞLALI ANKARA - AKP iktidarõnõn hazõrladõğõ doktorlarõn yalnõzca bir kurumda tam gün çalõşma- sõnõ öngören ve muayenehane- lerin kapatõlmasõna neden ola- cak “Tam Gün” yasa taslağõ, bu haliyle yasalaşõrsa hastane- lerdeki kuyruklar 2-3 kat arta- cak ve hizmet kalitesi düşecek. Sağlõk Bakanlõğõ’nca Bakan- lar Kurulu’na sunulma aşama- sõna getirilen “Tam Gün Yasa Taslağı”, yasalaşõrsa hasta sağ- lõğõnõ şöyle tehlikeye atacak: Hastanın mahremiyeti göz ardı edilecek: Hastanõn en te- mel hakkõ olan hekimini seçme özgürlüğü elinden alõnacak. Özellikle kadõn hastalõklarõ, psikiyatri ve benzeri uzmanlõk alanlarõnda hasta mahremiyeti açõsõndan önemli olan hekim seçme hakkõ kaldõrõlacak. Hekime şiddet artacak Hastaya ayrılan süre azala- cak: Hastanelerde hastalara ay- rõlan süre 5 dakikayõ geçmiyor. Muayenehanelerin kapatõlma- sõyla hastanelerde kuyruklar ar- tacak ve hastalara ayrõlan süre- ler azalacaktõr. Gebe takibi ve doğumu ay- rı hekimler yapacak: Hasta kendisine tanõ koyan hekim ya da tecrübeli bir hekim tarafõn- dan ameliyat edilemeyecek, ge- be takibini ve doğumu ayrõ he- kimler gerçekleştirebilecek. Kuyruklar 3’e katlanacak: Bir muayenehanenin günde or- talama 5 hasta gördüğü kabul edilirse, devlet ve özel hastane- lere her gün 125 bin yeni hasta başvuracak. Bu durumda kuy- ruklar 2-3’e katlanacak. Hekime şiddet artacak: Hasta haklarõ ve hasta güvenli- ği konularõndaki eksiklikler, söz konusu yasa ile daha da ar- tacak. Son 6 yõlda 50 kata ka- dar artan hekime şiddet, daha da yükselecek. Devlet zarar edecek Sorunları arttıracak: Dev- let hastanelerinde başlatõlan performans sistemi ile sağlõk harcamalarõ katlayarak artar- ken, hizmet kalitesi düştü. He- kimler ve kurumlar daha da fazla para kazanmak için ge- reksiz ameliyatlar, fazladan gösterilen işlemler, gereksiz kontroller yapmaya başladõ. Bu sistem düzeltilmeden muayene- hanelerdeki hastalarõn da bu hastanelere başvurmak zorunda bõrakõlmalarõ, hastaneleri kilit- lenmesine, hizmetin düşmesi- ne, devletin daha fazla zarar et- mesine ve mediko-legal sorun- larõn artmasõna yol açacak. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sözleşmeleri feshetmesi nedeniyle özel poliklinikler hazirandan sonra emeklileri muayene etmeyecek Özel Ayrancõ Polikliniği’nin sorumlu hekimi Dr. Muam- mer Karakaş, AKP’nin 2003’te büyük bir devrim olarak nitelendirdiği uygulamadan 2 ay içinde vazgeçmeye hazõr- landõğõnõ kaydetti. Karakaş, sözleşmenin feshedilmesinin amacõnõn özel hastanelerin kâr oranlarõnõ arttõrmak olduğu- nu belirterek “Devlet özel hastanelere hasta başına 33 TL ödeyecek. Bize 11 TL ödüyordu. Tahlil sınırlaması da özel hastanelerde geçersiz. Bu tür merkezler her tür- lü tahlil yaparak, devleti soyuyorlar” dedi. ÖZEL HASTANELERİN KÂRI ARTTIRILACAK TRT’ye zarar yandaşa terfi SELDA GÜNEYSU ANKARA - TRT müfettişlerinin “Dede Kor- kut Hikâyeleri” adlõ dizinin sözleşmesinden do- layõ kurumu zarara uğrattõklarõnõ tespit ettiği dört yönetici arasõnda yer alan Muharrem Sevil, Ni- met Ersin ve Gülnur Kaya TRT’de üst düzey pozisyonlarda görevlendirildi. TRT, 2006’da, Uğur Böceği Film ve Prodüksi- yon Sanayi Ticaret Limited firmasõna, “Dede Korkut Hikâyeleri” adlõ 12 bölümlük dizi yaptõr- dõ. Dizi, Ocak-Şubat 2007 tarihlerinde izleyicilerin beğenisine sunuldu. Ancak daha sonra TRT Teftiş Kurulu Başkanlõğõ müfettişleri hazõrladõklarõ ra- porda firmanõn sözleşme hükümlerini yerine getir- memesinden dolayõ oluşan 103. 296,24 TL’lik za- rarõn firmadan tahsil edilmesi gerektiği belirtile- rek, “Kurum zararlarının Uğur Böceği Film ve Prodüksiyon Sanayi Ticaret Limited Şirke- ti’nden tahsil edilememesi halinde bu zararla- rın olaydan müteselsil sorumlulukları tespit edilen Muharrem Sevil, Nurullah Karakaş, Gülnur Kaya ve Nimet Ersin’den tahsil edilme- si” istendi. Haber-Sen’den yapõlan açõklamada, söz konusu kişilerin kurumu zarara uğratmalarõna karşõn terfi ettirilmesi, “TRT’ye zarar ettir, terfi- yi kap” şeklinde yorumlandõ. Açõklamada, “13 Aralık 2005-15 Mayıs 2007 tarihleri arasında Televizyon Dairesi Başkanlığı yapan Muhar- rem Sevil, vekâleten, 8 Mayıs’ta yayına başla- yacak TRT-Türk’ün kanal koordinatörlüğü görevine getirildi. 11 Temmuz 2005-1 Mayıs 2008 tarihleri arasında Televizyon Dairesi Baş- kanlığı’nda müdür yardımcılığı yapan Nimet Ersin ise Televizyon Dairesi Başkanı oldu. 5 Temmuz 2005-25 Kasım 2008 tarihleri arasın- da, Televizyon Dairesi Başkanlığı’nda bütçe kontrol müdürü olarak görev yapan Gülnur Kaya, Televizyon Dairesi Başkanlığı Drama Programları Müdürlüğü’ne atandı” denildi. Ra- porda, dört yöneticiye “kınama” cezasõ verilmesi- nin önerildiği, ancak cezanõn TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin’den döndüğü ifade edildi. İBRAHİM ŞAHİN DÖNEMİ ADANA(Cumhuriyet Bürosu) - Adana Büyükşehir Belediye Başkanõ MHP’li Ay- taç Durak, yerel seçimlere ilişkin iddialar- la ilgili açõlan soruşturma kapsamõnda sav- cõlõğõn istemi üzerine bilgi verdi. Adana Adliyesi’ne giden Durak, seçim kurullarõ- nõn çalõşmalarõ sõrasõnda çekilmiş güvenlik kamerasõ kayõtlarõna göre oy pusulalarõnõn değiştirildiği, yakõldõğõ ve diğer iddialarõ inceleyen Cumhuriyet savcõsõ ile görüştü. Durak savcõya bilgi verdi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül, 7-8 Ma- yõs tarihlerinde AB dönem başkanõ Çek Cumhuriyeti’nin ev sahipliğinde gerçek- leştirilecek “Doğu Ortaklığı” ve “Güney Koridoru” zirvelerinin yapõlacağõ Prag’a gidecek. Gül, “Doğu Ortaklığı” girişimi- nin üyeleri olan Azerbaycan Cumhurbaş- kanõ Aliyev ve Ermenistan Cumhurbaşka- nõ Sarkisyan ile ikili görüşmeler yapacak. Gül’ün programõ yoğun
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle