21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
-ttE.:_u 8 24 MAYIS 2009 / SAYI 1209 Doğayla uyumlu yaşam: tmece Evi Bir yer düşünün ki, içinde yaşadığınız evden tükettiğiniz enerjiye, sofranızdaki yiyecekten kullandığınız deterjana kadar her şey doğaya uyumlu. Ambalajlı ve kimyasal hiçbir şey içeriye girmiyor. Birlikte üretiJiyor ve birlikte tüketiliyor. Işte Kaz Dağlan'nın eteklerindeki Küçükkuyu'da kurulan Imece Evi... ŞİRİN GÜVEN D oğayla birlikte, ona hiç zarar vermeden yaşamak hiç de zor değil. îki yıl önce Kaz Dağları'nın eteklerine, Küçükkuyu'ya kurulan İmece Evi bunu yapıyor. Onlar doğayla uyum içinde bir yaşam alanı yaratmışlar. Nercdeysc hiç atık bırakmıyorlar. Evlerini kendileri yapıyor, enerjilerinin bir kısmını kendileri üretiyorlar. Topraklarında kışhk ve yazhk sebzelerin çoğunu yetiştiriyorlar; hem de en doğal yöntemlerle, suni gübre ya da kimyasal hiçbir ilaç kullanmadan. Tavuklarından taze yumurta, keçilerinden süt alıyorlar. Peynir, salça, zeytin yaği ve şarap gibi pek çok gıda ürününü kendileri yapıyorlar. Bir anlamda dışanya bağımlı olmadan yaşıyorlar. Yani onlar üretiyorlar, satın almıyorlar! Üretmenin ve kolektif olarak yaşamanın zevkirıi gelen konuklarla da paylaşıyorlar. Kendi kendine yeten, kolektif ve doğayla uyumlu bir yaşam kurmak amacıyla yola çıkan 10 kişi İmece Evi Kolektifi'ni ve İmece Evi'ni kuruyor. Onlar "Başka bir dünya mümkün" diyor ve daha da önemlisi bize bunu gösteriyor. Dayatılan sisteme banş içinde, kolektif ve ekolojik bir yaşamla karşı çıkıyorlar. Yani çok eleştirdikleri sistemin dışına çıkmayı başarabilmişler. Nasıl mı yapmışlar bunu? Üreterek, dönüşerek, birleşerek... HER ŞEY DOĞAL İmece Evi Yaşam Kolektifı'nin bir kısmı yaz kış, diğer kısmıysa imkân buldukça yoktan var ettikleri İmece Evi'nde yaşamlarını geçiriyor. Saman balyaları ve ahşaplarla yaptıklan evlerde kalıp dallardan taze taze topladıklan ürünlerle yemeklerini yapıyorlar. Büyük şehirde yaşayanlar gibi domatesi hem yaz hem kış yemiyorlar belki ama zaten buna ihtiyaç duyan kim? Onlar mevsimin sebzeleri her neyse onlan tüketiyorlar. Ürettiklerinden fazla kalan olursa köyün pazarında satıyorlar ya da diğer üreticilerin malısulleriyle takas yapıyorlar. Neredeyse hiç atık çıkarmıyorlar. Bez torbalarıyla gittikleri köyün pazarından aldıkları dışmda ambalajlı bir şey satın almadıkları için pek çöp çıkarmıyorlar. Tek atıkları organik çöp, yani sebze ve meyvelerin çöpleri... Onları da önce keçilere veriyorlar. Keçilerden arta kalanlan da topraklarına gübrc sağlamak için yaptıklan kompostta kullanıyorlar. Gelen konuklardan da ambalajlı şeyler getirmemelerini rica ediyorlar. Sigara da kullanmıyorlar ama eğer kullananlar varsa onların izmaritlerini bile değerlendiriyorlar. İnanması güç ama izmaritleri domuzları kaçırmak için kullanıyorlar. Fazlasını da köylülerle paylaşıyorlar. İmece Evi'ni dolaşırken yüzü deniz.e çevrilmiş bisikletten bozma, kondisyon bisikleti görünümlü şeyler görürseniz, "Bu kadar doğal bir ortamda buna ne gerek var şimdi" demeden önce düşünmenizi öneririm. Çünkü onlar aslında enerji üretiyor. Denize doğru pedal çevirirken dolan aküyü aydınlatmalar için kullanıyorlar. Bundan daha da ilginci, bu enerji üreten bisikletleri bile kendileri üretmiş olmalan. Onlar neredeyse hiçbir şey satın almadan yaşıyorlar. Bu ne demek? Herhangi bir şey bozulduğunda onu hemen eldeki malzemelerle tamir ediyorlar. Ortaya oldukça yaratıcı ürünler de çıkıyor tabii. Mesela toprak ve kille ürettikleri çeşitli kapları kullanıma hazır hale getirmek için bir fırına ihtiyaç duyunca iş başa düşüyor. Ve bahçeye bir fırın yapıyorlar. İmece Evi'ndeki temel felsefelerden biri de bu zaten: "İhtiyaç duyuyorsan üret"... Tabii doğayla birlikte yaşarken yol arkadaşları doğaya zarar vermemek için pek çok şeye dikkat ediyorlar. Mesela, deterjanları ve çeşitli kimyasallan da kullanmıyorlar; deterjan yerine kendi ürettikleri kül suyunu tercih ediyorlar. Hatta bu kül suyunu çamaşır ve bulaşık makinesine de koyuyorlar. Bulaşıklar için parlatıcı yerine de kendi yaptıklan sirkeyi kullanıyorlar. Temizlenmesi zor, dibi tutmuş tencerelerin icabına da külle bakıyorlar. İnanması güç ama biraz kül hemen bütün tenceredeki kiri ve yağı temizliyor. Külü nereden buluyorlar diye bir soru geldiyse aklınıza, bahçede duran ve el yapımı olan fınna gözünüzü çevirin. Ya da mutfakta yemekleri pişirdikleri kuzineye... İmece Evi sadece insanlar için değil elbette. Keçiler, tavuklar, civcivler, oğlaklar, kediler ve tatlı çoban köpeği Ayuşka'yı da unutmamak gerekir. Onlar da döngülerine İmece Evi'nde devam ediyorlar... KOLEKTİF YAŞIYORLAR İmece Evi'nin en önemli özelliklerinden biri de civar köylerle ve köylülerle iletişim içinde olması. Onlardan birtakım geleneksel üretim yollannı öğreniyorlar. Onların ihtiyaç duydukları noktalarda da İmece Evi olarak destek oluyorlar. Devamlı bir bilgi akışı var: "Domateslere şöyle yapınca daha hızlı büyüdüklerini fark ettim, sen de böyle yap" ya da "Yabani otları, zararlılan önlemek için böyle de bir yöntem var" gibi... Her çarşamba İmece Evi'nde yapılan "potlaç"larda da etraftaki köylerden gelenlerle birlikte vakit geçirip beraberce yemek yiyorlar. Potlaç, Kızüderililerin değiş tokuş şeklinde gerçekleşen bayramlarına verilen isim. Bir şölen gibi kutlanan bu potlaçlarda sohbetler ediliyor, bilgiler paylaşılıyor... Ve tabii İmece Evi'nden Hasan Çetin Özbayram'ın yaptığı inanılmaz lezzetli ve bir o kadar sağlıklı yemekler yeniliyor. I Mağara Adami / TAYYAR ÖZKAN (www.tayyarozkan.com) Doğal, ekolojik üretim yapanların bu üretimi devam ettirmesine, kalkınmasına, adil ticaretin ve doğal kaynakların korunmasına, demokratik, barışçıl vc sürdürülebilir bir yaşamın kurulmasına ve geleneklerimizin devamına katkıda bulunuyor İmece Evi. Bunun için yaptıklan şeylerden biri de oluşturdukları tohum takas ağı. Topraklanmıza özgü tohumlanmızın korunması için bir "tohum bankası" ve "tohum kütüphanesi" oluşturan İmece Evi, tohumla uğraşanlarla iletişim içinde. Yetiştirdikleri bitkilerin kimisini de sadece tohum elde etmek ve sürdürülebilirliği sağlamak için kullanıyorlar. İmece Evi'nin bir diğer misyonu da edindikleri bilgi ve deneyimleri başkalarına aktannak. Kapıları doğal yaşama meraklı herkese açık. Nitekim yaptıkları çeşitli atölye çalışmaları ve toplantılarla başkalarıyla buluşuyor ve bilgilerini aktarıyorlar. Doğayla gerçekten uyum içinde yaşıyor İmece Evi. Onlar doğayı inceleyerek çıkardıklan takvime göre yaşıyorlar. Doğadaki olaylara göre her aya bir isim vermişler. Mesela Ocak, kuzu doğum ayı. Mart tohum ekimi ve eylül bağ bozumu ayı... Ne zaman hangi işlerin yapılacağı, hangi ay ne tohumlannın dikileceği, hasatların ne zaman olacağı da belli. Eylülde sarmısak ve soğan, kasımda ise bakla, bezelye, buğday, arpa, yulaf, yonca ve çavdar tohumlarını ekiyorlar. Oğlak doğum ayı olan şubatta portakal, karnabahar, yeşil soğan, lahana, turp, havuç, pırasa, kereviz, ıspanak, pazı, marul, dereotu, tere ve rokalar oluyor ve toplanıyor. Kısaca İmece Evi kelimenin tam anlamıyla doğayla birlikte nefes alıyor. Amaçları belli, icraatları çok. Kapıları herkese açık. Çünkü onlar paylaşmak, paylaştıkça çoğalmak ve sürdürülebilir bir yaşam sağlamak istiyorlar... • www.imeceevi.org
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle