21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 MAYIS 2009 / SAYI 1209 Masallarm izinde...ZUHAL AYTOLUN S özlü kültürün önemli ıınsurlanndan biridir masallar. Dilden dile, kuşaktan kuşağa aktanlan hikâyeler; anlatım ve dinleme şekilleriylc de önemli bir iletişim alamdır. Günümüzün büyük şehir insanları artık başka masallarla uyutulsa da Anadolu'da farklıdır onların yeri. Dengbejlerin, tescllcmecilerin ya da aile büyüklerinin dillerinde kaybolmamak için direnirler. Işte bu masallarm izini sürüyor genç bir ekip. tlk belgesellerini çektiler bile. Eğer kaynak bulurlarsa masal mas'al dolaşmaya devam edecekler. Kenan Özer, Caner Kayar ve Seza Güneş, Köse-'Bir Yörük Tesellemesi' belgeseli için Anadolu'da kilometrelerce yol kat etti. Bir inasalı belgesel halinc gctiren ckip, bunu da kuklalarla paylaşıyor. llklere vc önemli duyarlılıkJara işaret ediyorlar. Köse- Bir Yörük Tesellemesi, aylarca sırtlannda çadırlanyla masallarm peşinc düşen bir ekibin yoğun emeğinin ürünü. Pek çok anlamda hcm ilk hem de özel bir yere sahip bir belgesel. Proje, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı ve Coca Cola Hayata Artı Gençlik programı desteğinde, Buğday Derneği ile Atlas dergisi ortakhğında yürütüldü. Yörük masallannın izini sürcn ekip, Ankara, Adana, Mcrsin, Akşehir ve Karaman'dan 50'ye yakm masal derlemiş. Aralarından birini, Sankeçilili Cemal Amca'nın anlattığı masalı konu alıyor. Belgesel hâlâ göçebe olan bir aşiretin masalı. Meddâh gibi anlatıyor Ccmal Candan. Biz ise onun sesinden kukla canlandırmalarla izliyoruz hikâyeyi. Seza Güneş'in kukla tasarımını yaptığı anlatımlarda hayat buluyor masal. Daha önce sinemada belgesel boyutuyla bir kukla canlandırması olmadığını dile getiriyor ekip. Bu anlamda da bir ilk. Yaklaşıkl.5yılhkbir çalışmanın ürünü belgesel. Aylarca, gezmiş, araştırmış, masallar dinlemişler. Peki ekibin masallarla nasıl bir ilişkisi var? Özer, kitle iletişim araçlannın insanlan sözlü kültürdcn gün geçtikçe uzaklaştırdığına dikkat çekiyor. Hafızasında ise dedesinden duyduğu birkaç masal var; hayal meyal. Öncelikle kendilerinin dikkatini çektiğini anlatıyor Özer: "Bir yaşannıışlık var. Gcrçck olan onlar. Bundan sonraki yapacağım işler de artık sözlü kültür ekseninde olacak" diyerck anlatıyor sürecini. Güneş ise "kuklamasal" oluşumunun kurucularından biri olarak masallarla Göçebelik sürûyor... Belgeselde masalın anlatıcısı Cemal Candan, bugün tek kalan göçebe topluluğu Sankeçililerden. Binlerce yıldır göçüyorlar ama son dönem onlar için çok sıkıntılı. Kendilerine "dağlann özgür çocuklan" diyen Sankeçililerin dağlan, ovaları elleıinden alınmak isteniyor. Köylerden geçerken para cezası ödüyor, kaldıkları yerde ise yine para vermek zorunda kalıyorlar. Su aldıklan sarnıçlara dahi. Özer, onların da artık yerleşmek istediklerini, yaşananlardan yorulduklarını dile getirdiklerini anlatıyor: "Onlann yerleşik hayata geçmesi demek bu söylediğimiz masallarm da daha sıkı bağ kurabilmiş. Kayar ise ailesine hangi masallan bildiklerini sonnuş ve Anadolu'da dinledikleri bazı masallan duymuş annesinden. Bugüne kadar kendisine hiç anlatılmayan masallan. < Masal bir sözlü kültür ürünü olsa da gün geçtikçe yitip gitmesi, unutulması aslında en büyük korku. Bu proje de bir anlamda kalıcı bir belge masalların korunması adına. Masallar anlatıcıyla bir bütün. Özer, kayıt altına alınınca postmodem bir dönüşüm yaşandığına dikkat çekiyor. Günümüzde görsel algılann da değiştiği bir gerçek. 1980'den sonra yoğun bir şekilde yaşamımıza giren kitle iletişim araçlan, sözü, sohbeti, konuşmayı baltaladı. özer, okuduğu bir yazıdan söz ediyor: "Bir ülkeden diğerine atılan füzelerin, roketatarlann, uydulann olduğu bir dünyada, çocuklara uçan halı hiç de çekici gelmiyor' diyordu metin. Kullan- at mantığı. Sistem bunu istiyor. O yüzden de çocuklar reklamlara, dizilere Köse-'Bir Yörük Tesellemesi'nde göçebe SankeçÜi aşiretindeki bir masal dedesinden; kendi deyişleriyle "teseUemednin" ağzından bir Anadolu masalı arüatılıyor. Masal, kuklalarla hayat buluyor belgeselde... ilgi duyuyor. Masallar cezbetmiyor." Güneş, algılann değiştiği bu ortamda biraz da onlara uygun davranarak masallan yaşatmaktan yana. Televizyonda masallarm olduğu yaratıcı programlarla çocuklann vc büyüklerin dünyasına girebilmenin mümkün olduğunu dile getiriyor. Kayıp masallar bclki de bu şekilde yaşatılabilir; kim bilir? Özer, Batı'nın pck çok alanda olduğu gibi masallarda da etkisinden söz ediyor. Anadolu'da bilinip, Batı'nın kaynaklanndan okuduğumuz masallar için ise "Batı'nın Anadolu'dan derlediği masallar var. Belki de o masallar birer Anadolu masalıydı. Gelip Anadolu masallanyla bizi uyutmuşlar" diyor. Temmuz ayında Atlas dergisi vereceği ekle beraber 50 masalı paylaşacak. Ayrıca Atlas dergisinin web sitesinde masallann kayıtlan da yaymlanacak. Ekibin ise inancı tam. Maddi olarak destek gördükleri sürece de yollara düşmeye hazırlar. • yok olması bir anlamda. Cok önemli bir kaynak bizim için. Altematif bir çözüın sunmalıyız. Göç onlar için çok kutsal." Kayar da, yerleştirme politikasının kontrolü ele almak ihtiyacından doğduğunu dile getiriyor. Yerleşmeyen insan, kontrolsüz demek. Sistem de bunu isterniyor. Çünkü yönetemiyor. "Ne göçebiliyorlar, ne yerleşebiliyorlar. Içecek su dahi bulamıyorlar. Bundan daha kötüsü olabilir mi?" • PAZAR SOYLEŞILERI Kumda oynamak ATAOL BEHRAMOĞLU Bu deyimi çocukluğumuzda çokça kullanırdık. Bir arkadaşımıa herhangi bir nedenle başımızdan savmak istediğimizde, "Hadi aslanım, sen şimdi git kumda oyna!" derdik. Böylece ona, kendimiz sanki pek büyükmüşüz gibi, ciddi işlerden anlamayan çoluk çocuk muamelesi yapmış olurduk. Sonradan da zaman zaman kullandığım ama çoktandır neredeyse unuttuğum bu deyim geçenlerde dilimin ucuna geliverdi. Durup dururken mi? Hayır! Bizim sevgili Yaşar Kemal'imizle Almanların Günter Grass'ın karşılıklı muhabbetlerini, iltifatlaşmalarını okuduğumda... "Kumda oynuyorlar!" diye, düşündüm... Yaşar Kemal benim için gerçekten de sevgili Yaşar Kemal'dir. 1960'larda Ankara'dan Istanbul'a geldiğimde onu görmemek olmazdı. Tilda'yla oturdukları Basınköy'ün oralarda uzun yürüyüşlerimizi unutamam. Hele bana ağabeyliklerini unutmam nankörlük olur. 1970'te yurtdışına, onun sağladığı bir otobüs biletiyle çıktım. Dört yıl sonra ülkeye dönüşümde de Şehir Tiyatrolarında dramaturg olmamda onun katkısı büyüktür. Şimdi bu Yaşar Kemal için "kumda oynuyor" diye düşünmem nankörlük mü? Bence değil! İnsan dostlarını da eleştirir, eleştirebilmelidir. Sözünü ettiğim muhabbetleşmede özellikle takıldığım şey, şu basmakalıp klişe oldu: "Türküleri yapanlar yasaları yapanlardan güçlüdürl" Kulağa pek hoş gelen bu söze kimsenin itirazı olacağını sanmam. En başta da yasaları yapanlar alkışlayacaktır. Yeter ki yasaları yapmalarına karışmayın, köşenizde türkünüzü çığırmakla yetinin. Sizden iyisi, büyüğü, değerlisi yoktur. Yasaları yapmalarına karışacak olduğunuzda ya da bu yasaları eleştirdiğinizde ise başınıza geleceklere hazır olmalısınız... Kumda oynamak iyidir, zararsızdır. Günter Grass'la Yaşar Kemal birbirlerine karşılıklı olarak ne kadar büyük yazar olduklarını söylüyorlar. Amenna! (Yani, tamam, diyecek yok.) Fakat ben yine de bu buluşmanın gerekçesini anlayabilmiş değilim. Grass bir yerde "Kürt kökenli" Yaşar Kemal'in "Türk diline ve edebiyatına Türk kökenli pek çok yazardan daha fazla katkısı olmuştur" diyerek "çatışmaya dönüşmediği sürece çokkültürlülüğün büyük bir zenginlik" olduğunu belirtiyor. Bu da doğru. Ama şimdi Türk dilinde ürün veren yazarlarımızı etnik kökenlerine göre sınıflandırmaya mı başlayacağız? Ne kadar iyi niyetli olursa olsun, Günter Grass Türkiye gerçekliğinden ne ölçüde haberli? Dünyadaki bütün ulusal kültürler, sonuçta çokkültürlülük ürünüdür. Bu Türkiye için olduğu gibi, Grass'ın Almanya'sı için de böyledir. örneğin, Polonyalı bir anne ile Italyan bir babanın oğlu olan Apollinaire Fransız kültürüne safkan(!) Fransızlardan daha çok katkıda bulunmuştur demenin ne gibi bir anlamı olabilir? Ya da, şimdi, Goethe'nin, Heine'nin, Brecht'in ya da Grass'ın etnik aidiyetleri nedir diye "Google"da bir araştırmaya mı gireyim? Benim bildiğim bunlar büyük Alman yazar ve şairleridir. Türkü ve yasa konusuna dönecek olursak: Türkünüzün gücü onu nerede ve nasıl söylediğinize de bağlıdır. Yasayı yapan dünyayı kana bularkeh siz ayna önünde kendinize hayran kalarak türkü çığırmaktaysanız, bu türkünün yasadan daha güçlü olduğunu söylemek kendinizi kandırmak olur. Günter Grass'a karışmam, ama Yaşar Kemal bunu benden bin kat daha iyi bilir. • ataolbOcumhuriyet.com.tr TARİHTE BU HAFTA 27 Mayıs İhtilali Demokrat Parti'nin (DP) 10 yıllık iktidarı 27 Mayıs 1960'ta Milli Birlik Komitesi'nin (MBK) yönetime el koymasıyla son buldu. DP'nin iktidarının son dönemlerinde halk arasında azalan desteğini artırmak için Vatan Cephesi'ni kurması, CHP'yi soruşturmak için Tahkikat Komisyonu kurdurması, basına ve aydın çevrelere baskı uygulaması çeşitli protesto yürüyüşlerine (28-29 Nisan Olayları, 555K vs.) sebep oldu. • Bunun üzerine 27 Mayıs'ta bir grup subay Ankara ve Istanbul'daki önemli yerlere ele geçirdi. 3. Ordu Komutanı Orgeneral Ragıp Gümüşpala'nın, MBK'nin başında kendisinden daha kıdemli bir komutan yoksa, ordusuyla Ankara'ya yürüyüp isyancıları yakalayacağını söylemesi üzerine emekli edilen Orgeneral Cemal Gürsel MBK'nin başına getirildi. TBMM ve hükümet derhal feshedildi. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menders, TBMM Başkanı Refik Koraltan, Maliye Bakanı Hasan Polatkan başta olmak DP'liler ve Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun ile bazı yüksek rütbeli generaller de göz altına alındı. 24 Mayıs 1921: Istiklâl Mahkemesi tarafından Atatürk'e suikast için Ankara'ya geldiğine karar verilen Ingiliz casusu Mustafa Sagir, Karaoğlan Meydanı'nda idam edildl. 25 Mayıs 1995: AKUT'un kurucu üyesi olan Nasuh Mahruki, Everest'in zirvesine tırmanan ilk Türk oldu. 26 Mayıs 1999: Danıştay Sekizinci Dairesi, başı açık görev yapmayı kabul etmeyen türbanlı memurların, uyarı cezası verilmeden işten çıkarılmasına karar verdi. 27 Mayıs 1994: ABD'de sürgün hayatı yaşayan ünlü Sovyet yazar Aleksandr Soljenitsin ülkesine döndü. 1999: Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi (USSM) Yugoslavya j f l t o Devlet Başkanı Slobodan «|». Miloşeviç'i (sağda) Kosova'da V ^ ^ L j M k * savaş suçu ve insanlığa karşı suç ^ B işlemekle itham etti. ^ ^ B • 28 Mayıs 1987: Batı Almanyalı Pilot Mathias Rust, Cessna tipi uçağıyla Sovyet hava sahasını geçerek Kızıl Meydan'a indi. Bunun üzerine Rus Hava Kuvvetleri Başkomutanı Koldunov görevden alındı. 29 Mayıs 1993: Almanya'nın Solingen şehrinde Türklerin yaşadığı bir evin kundaklanması sonucu 5 kişi öldü, 2 kişi de yaralandı. 30 Mayıs 1925: Çin'in Şangay şehrinde Ingiliz polisinin gösteri yapan 13 işçiyi — öldürmesiyle ü4ke çapında grev ve gösteriler düzenlendi. "30 Mayıs Olayı" olarak adlandırılan yabancı karşıtı gösterilerle Çın Komünıst ^ ^ ^ _ ^M Partisi üye sayısını birkaç yüzden 20 W binin üzerine çıkardı. Haztrlayan: ALİSELİM EMEÇ 4-
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle