21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 23 MAYIS 2009 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 21 KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@@gmail.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 23 Mayıs GÖRÜŞ SADIK ÇELİK Biyogüvenlik Hakkı… Gündelik dilde daha telaffuz etmeye bile baş- lamadığımız “biyogüvenlik”, uzunca bir zaman- dan beri sağlığımızla, çevremizle, doğamızla, egemenliğimizle yakından, doğrudan ilgili olma- sına rağmen, henüz bilim çevrelerinin kendi ara- larındaki tartışmalardan sıyrılıp da halka ineme- di. AB ve birçok dünya ülkesi biyogüvenlik ko- nusunda yasalarını, mevzuatlarını çoktan yaparak yürürlüğe soktu, uygulamaya geçti, bununla da ye- tinmeyip genetik alanında her geçen gün yaşa- nan baş döndürücü gelişmeleri yakından takip edip yeni düzenlemelere gitmekteler. Biz ise biyogüvenlikle daha tanışmadık bile, da- ha işin başında bile değiliz; biyogüvenlik yasa ta- sarısı, o da AB’ye uyum çalışmaları çerçevesin- de zorunlu olarak, henüz yeni Meclis gündemine getirilmiş bulunmaktadır. Peki biyogüvenlik konusunda insanımız, tüke- ticilerimiz bilgi sahibi mi diye sorarsanız; onlar da- ha “biyogüvenlik”i ya hiç duymadılar, ya yeni ta- nışıyorlar. Durum böyle olunca da Türkiye GDO’lu gıda ve tohum üreticisi şirketler ve ülkeler için cen- net oluyor, başka ülkelerin hayvanlarına yem ola- rak yedirmedikleri GDO’ları bizim insanımız far- kında bile olmadan tüketiyor. Konuyu daha önce çeşitli vesilelerle bu sütuna taşımıştık ancak mevzu ABD’nin biyoteknoloji dev- lerinden Monsanto’nun ürettiği genetiği değişti- rilmiş mısır tohumunun Almanya’da üretiminin ve kullanımının yasaklanmasıyla yeniden alevlendi. Ülkemizde de rastlantı olacak, tam da bugünler- de “genetiği değiştirilmiş organizmaların” (GDO) Türkiye’ye tohum ya da üretilmiş olarak ithalinin ve Türkiye’de üretilmesinin, yetiştirilmesinin önü- nü açacak olan “Biyogüvenlik Yasa Tasarısı” TBMM’nin gündemine geldi. Tasarının görüşüleceği komisyona üye 5 mil- letvekili de ABD Tarım Bakanlığı tarafından ABD’ye davet edildiler. Bu milletvekillerine, genetiği değiştirilmiş organizmaların önemi anlatıldı. Yine bu gezide dünyanın en büyük GDO’lu mısır to- humu üreticisi Monsanto firmasında da ağırlan- dılar. “Ne var bunda?” diyebilirsiniz, bekleyip gör- mek lazım. Bizim milletvekillerimiz ne kadar ikna oldular, neye inandılar bilemeyiz ama bu gezi ABD’nin Türkiye’yi bir GDO’lu tohum pazarı ola- rak ne kadar önemsediğinin kanıtı. Eee, ne de ol- sa, pamuk, mısır ve yağlı tohumlarda ABD ihra- catında ikinci sıradayız. Biyogüvenlik konusunda insanların ve daha da önemlisi ulusların bilinci arttıkça, GDO’lu tohum pazarının da daraldığı düşünülürse, çok yakında ABD’nin en iyi müşterisi haline gelmemiz işten bi- le değil. Dünyada genetiği değiştirilmiş tarım ve yem ürünlerinin tohum piyasası 8-10 firmanın elinde. Bu firmaların hedefi ise; dünyadaki tüm ülkelerin tarım ve hayvancılığını, tohum alımında kendile- rine bağımlı kılacak şekilde biçimlendirmek. Bu noktada, dünyamızın ekolojik dengesi, biyoçe- şitliliği, doğanın tahrip edilmesi gibi konuların ge- leceğimizi tehdit etmesini bir kenara bıraksak bi- le, ulus devletin çıkarları doğrultusunda GDO’lu tohumlar kabul edilemez. Çünkü dünyadaki GDO’lu tohum üreticileri ne- redeyse tekelleştiği için, bu tohumlarla yapılan ta- rımsal üretim de bir süre sonra GDO’lu tohumla- rı kullanan ülke için geri döndürülemez bir dışa ba- ğımlılık yaratıyor. Mevzuya bir de başka tarafın- dan bakarsak, bilim adamları önümüzdeki yılla- rın en büyük zenginliklerinden birisinin gen kay- nakları olacağını söylüyor. Bu konuda, birçok ülkeye göre çok daha zen- gin kaynaklara ve dolayısı ile potansiyel bir milli servete sahip olan Türkiye, biyogüvenlik ve bi- yoçeşitlilik konusunu çok daha ciddiye almalıdır. [email protected] Ayrımcılık Olmasın Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi, özel evrakta sahtecilikten şüpheli Abdullah Gül için verdiği kararda özetle diyor ki: Milletvekili ve bakanlara tanınan dokunulmazlığın cumhurbaşkanlarını da kapsadığı yolundaki görüşler hukuktan yoksundur, yasalara aykırıdır. Daha önce Cumhurbaşkanlığı makamında bulunan kişilerin suç işlemiş olacağı öngörülmediğinden, bu konuda anayasal boşluk vardır... Bu boşluk milletvekili ve bakanlara bakılarak kıyas yoluyla değil, hukuksal düzenleme ile ortaya konulmalıdır. Bu yüzden şüpheli Abdullah Gül’ün durumu, yargılamasını yapacak mahkeme tarafından tartışılmalıdır. Mahkemenin kararı hukuk metinlerini okuyup anlayabilenler için çok açık olmasına karşın, Cumhurbaşkanlığı mahkeme kararını tartışmaya açıyor: “Anayasaya göre cumhurbaşkanlarının ‘vatana ihanet’ dışında herhangi bir suçlama ile yargılanması mümkün bulunmamaktadır.” Hukuk; vatandaşa başka, göreve gelmeden önce hakkında suç savı bulunan Cumhurbaşkanı’na başka mı işleyecek? Ortada bir mahkeme kararı var, bağımsız yargılama sürüyor. Hani, hukuksal süreç işlerken yorum yapılmazdı? Hani, herkes hukuka saygılıydı? Hani nerede Abdullah Gül’ün açılım sözlüğünde en önemli yer tutan “modern devletlerde olan standartların yükseltilmesi” meselesi? Hazır fırsat varken standartları yükseltelim. İyi şeyler olsun. Batı’da ya da Doğu’da, Altındağ’da ya da Çankaya’da, kimseye ayrımcılık yapılmasın. Yaşamak- ölmek Ot gibi yaşayıp gidebilirsin. Güneşten ışık, yağmurdan su alarak; bir küçücük çiçek bile vermeden, evrene ben varım demeden... Kazık çakabilirsin dünyaya. Renksiz, kokusuz, zevksiz, sefasız, börtü böceğe bile yaramayan bir beden içinde, ne bileyim kakalaktan beter bir şeye dönebilirsin. Buna yaşamak denebilir mi? Peki... Türkan Saylan Hoca’ya, öldü denebilir mi? Enerjisi biten ülke 21. Türkiye Uluslararası Madencilik Kongresi sonuç bildirgesinden iki çarpıcı bölüm: - Türkiye; toplam enerjide yüzde 74, petrolde yüzde 93 ve doğalgazda ise yüzde 97 oranında dışa bağımlı bir ülke durumundadır. Elektrik üretimi içerisinde doğalgazın payı hızla artmaktadır ve bugün yüzde 55’e ulaşmıştır. Başta elektrik üretimi olmak üzere birincil enerji tüketiminde tek bir kaynağa bu derece bağımlı olmanın son derece riskli olduğu açıktır. Bu tablo bile enerjide planlamanın, yerli kaynaklara yönelmenin önemini net olarak göstermektedir. Ancak, mevcut enerji yönetiminin planlamalarında bilimsellik ya da rasyonelliğin olduğunu söylemek mümkün değildir. Ülkemizin içine girdiği ekonomik krizlerde enerji yönetiminin payı, ciddi olarak sorgulanılmalıdır. - Türkiye’nin linyite dayalı 18 bin megavatlık kapasite ile 120 milyar kilovatsaatlik üretim yapabilmesi mümkünken, linyitin toplam elektrik üretimi içindeki payı yüzde 21’e gerilemiştir. Yerli kaynağımız tam olarak değerlendirilemezken son zamanlarda ithal kömüre dayalı yeni termik santralların kurulmasının gündemde olmasını anlamak mümkün değildir. Danıştay 13. Dairesi, Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun TİGEM’e ait Ya- lova Atatürk Tarım İşletmesi’nin özel- leştirilme kararına yürütmeyi dur- durma verirken şu gerekçeleri sıra- ladı: “Özelleştirme Kanunu ile birlikte, anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri dikkate alındığında, TİGEM bünye- sindeki Yalova Atatürk Tarım İşletme Müdürlüğü’nün, sadece işletmesi TİGEM’de bırakılarak 15 adet par- selde 2.796.198,65 metrekare alanı kapsayan, bir kısmında buğday, elma, kivi üretimi yapılan, bir kısmında ise çayır, orman ve ağaçlandırılmış böl- ge bulunan taşınmazların satış sure- tiyle özelleştirilmesine karar verilme- si, TİGEM işletmesini tümüyle işlev- siz kılmaktadır. Bu husus ise, Özel- leştirme Uygulamaları Hakkında Ka- nun’a uygun değildir. Çünkü, ka- nunda ‘varlıkların’ işletmeden veya iş- letme biriminden ayrı olarak özelleş- tirilmesi öngörülmemiştir. Yine, üze- rinde ‘Atatürk Müzesi’nin’ de yer al- dığı; çeşitli meyve ve tarım ürünleri- nin yetiştirildiği, mera ve orman ni- teliğindeki taşınmazların satış suretiyle özelleştirme programına alınmasına ilişkin dava konusu işlem, kanunda yer alan özelleştirme ilkeleriyle bağdaş- madığı gibi, ‘kuruluşların nitelikleri ve ülke ekonomisinin gerektirdiği şart- lar’ da dikkate alınmadan tesis edil- miştir. Dolayısıyla dava konusu kurul kararı hukuka uygun bulunmamak- tadır.” Ziraat Mühendisleri Odası Baş- kanı Gökhan Günaydın, kararı de- ğerlendirirken, sebze tohumluğunda yüzde 90 oranında dışa bağımlıyken, sertifikalı tahıl tohumluğu gereksini- minin ancak yüzde 25’i üretilebilirken TİGEM’lere gözümüz gibi bakmamız gerektiğini bir kez daha anımsatıyor: “Atatürk’ün şahsi bağışlarıyla ku- rulan Atatürk Tarım İşletmesi’nin özelleştirilerek, basına yansıyan bil- giler kapsamında yabancı sermaye- nin kullanımına açılarak betonlaştırıl- ması çabası, Danıştay 13’üncü Dai- resi’nin verdiği yürütmenin durdu- rulması kararıyla şimdilik savuştu- rulmuştur. Bir kez daha idareyi, tarım toprağını korumaya yönelik yargı kararlarına saygılı olmaya ve tarım sektörünü ge- liştirme konusunda göreve davet ediyoruz.” Yalova bir kez daha kurtuldu Balbay’a, Manisalı’ya Mektup Dr. COŞKUN ÖZDEMİR Sevgili dostlar, size hitap ederken iki anım canlanıyor. 50’li, 60’lı yılların Çetin Alta- nı, Orhan Kemal hapiste iken bayram yapılmaz diye yazıyordu. İkinci anım Melih Cevdet Anday ile ilgili. 1983 yılının Mayıs ayında geçirdiğim ame- liyat nedeni ile beni hastane- de ziyarete gelmişti. Epey sohbet ettik. Ertesi gün, bu sohbetimizi bir yazıya döktü. Yazıya söyle başlıyordu; “Dr. Coşkun Özdemir’i Ça- pa’da ziyarete gittim. Hastane bahçesinde canlı bir insan ka- labalığı vardı. Hastaneler ve hapishaneler yaşamın iki tersliğidir. İnsan birinde sağlığından, ötekinde öz- gürlüğünden utanır.” Sizi düşünürken, evinin üze- rine demokrasi bombaları yağdırılan Basralı Ömer de aklıma gelmiyor değil doğru- su. Evet, sizler daha güzel bir dünya, daha güzel, daha adil bir Türkiye için savaş veren, bu uğurda onlarca kitap yazan insanlar hapiste iken, ger- çekten bayram yapılamaz; ağız tadı ile bir yemek yene- mez; huzur içinde bir konser dinlenemez. Melih Cevdet’in sözünü ettiği yaşamın tersliği sizin gibi yurtseverlere isabet ettiği için utanıyoruz, acı çe- kiyoruz. Sizin kadar yakından tanı- madığım Mehmet Haberal’ın dünyaca ünlü bir bilim adamı olduğunu biliyorum. Öteki 3 rektörün, üniversi- telerinde büyük gelişmeler, ilerlemeler sağladıklarına, ba- şarılı birer yönetici oldukları- na ait çok sayıda kanıt var. Önceki tutuklanan kişilerden tanıdıklarımızın da çalışkan, yurtsever, Atatürkçü, üretici in- sanlar olduklarını biliyoruz. Ne oluyor bu memlekette? Nasıl bu kadar sağlıksız bir toplum oluşuyor; nasıl bu ka- dar sağlıksız, baskıcı, emek- çi ve sol karşıtı yönetimler egemen oluyor ülkeye? Tür- kiye’nin en yurtsever, en ça- lışkan, en üretici insanları- nın hapiste olması hukukun üstünlüğü ile nasıl bağdaşı- yor?.. Bunları açıklamak için kul- lanılan bir tek sözcük, bir tek argüman var, DARBE. Yoksa antidemokratik, bas- kıcı, sol karşıtı yönetimlere muhalefet etmek, bu yöne- timlerden kurtularak halkçı yönetimlere ve gerçek de- mokrasiye kavuşmak için gös- terilen gayretler darbecilik mi sayılıyor? Bu gerçekten yargının kararı mı? Sizin için gözaltına alınma, ardından tutuklama kararını verenler, acaba kitaplarınızı okuyorlar mı? Merak ediyorum.. Ne ka- dar çok şey öğreneceklerdir, bunu yaparlarsa. [email protected] Küheylan Hemşireme Veda Mektubum SÜMER GÜREL Sizi ilk kez görüşüm 15 yıl kadar önceydi; son görüş- memiz ise Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi adına 2009’un Nisan ayında, Oda’mızı temsilen gelen on- larca meslektaşımızın evinizin önünde toplandığı sırada ol- muştu. Onca kalabalığın, o minik, şipşirin evinizde, özellikle si- zin oturduğunuz, istirahat et- tiğiniz odaya sığmasına ola- nak yoktu. Aramızdan üç yaşlı üyeyi; Prof. Dr. Afife Batur, Altay Erol ve bendenizi seçerek, üst kata, yanınıza çıkıp “mi- marların selamı, saygı ve şifa dileklerini size iletmemiz” is- tendi. Biz de verilen görevi yerine getirdik; iltifatlarınıza mazhar olduk; Cumhuriyetimizi koru- ma ve kollamada üzerimize düşeni, hem de çok örgütlü bir biçimde yerine getirdiği- mizi söylediniz. Şimdi yazımın başlığında “küheylan” sözcüğünün se- çim nedenini açıklamak isti- yorum. AT KIZ (okumak fırsatı bu- lamadım henüz) bildiğim ka- darı ile yaşamöykünüzü an- lattığınız bir yapıt. Bu arada Hikmet Çetinkaya kardeşi- miz size vedasında “at kız” başlığını kullanmış yazısında (19.5.2009 Cumhuriyet). Ben ise atların en güzelle- rine, en alımlısına, en hey- betlisine verilen küheylan sı- fatını seçtim sizin için. Bir ağabey olarak da yıllar önce (yılını anımsamıyorum) sarışın başbakan hanıma ki- mi yağdanlıklar “Türkiye se- ninle gurur duyuyor” diye ba- ğırışırken, ben de gazetemiz Cumhuriyet’e gönderdiğim bir yazımda “asıl bacıların sizler” olduğunuzu ve (Necla Arat vd. hemşireleri de ekle- yerek) bizim sizlerle gurur duyduğumuzu yazmıştım. O gururu hep taşıyacağım. O güzel ellerinizden saygı ile öpüyor, ışıklar içinde sonsuz uykular diliyorum efendim! BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Kimi bölge- lerde kadõnla- rõn sokağa çõ- karken manto üstüne örtün- dükleri işleme- li geniş örtü. 2/ Karõşõk renk- li... Tarla, bağ, bahçe gibi yer- lerden topla- nan üründen arta kalanlar. 3/ Kim olduğu bilinmeyen kişi... İngiltere’de çok sevilen bir cins bira. 4/ Amasya’nõn Taşova ilçesinde, do- ğal güzelliğiyle ta- nõnmõş göl. 5/ Tanrõ- tanõmaz... Kõr ya da köy yaşamõnõ anlatan kõsa şiir. 6/ Düzce ilinde bir göl... Kolaylõkla aldatõlabilen. 7/ Bir top- lulukta çalõşan insanlarõn her biri... Yaklaşõk on iki bin yõl önce Pasifik’e gömüldüğüne inanõlan, in- sanlõğõn ve uygarlõğõn anayurdu sayõlan kõta. 8/ Bir peygamber... Ayak direme. 3/ İskambilde bir kâ- ğõt... Karadeniz yöresine özgü, yufkalar arasõna fõn- dõk konularak yapõlan bir hamur tatlõsõ. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İpten düğümlü saçaklarla oluşturulan bir el sa- natõ. 2/ Dört halifenin sonuncusu... Bitkisel teller- den yapõlmõş, kaba örgülü büyük çuval. 3/ Mersin ağacõnõn, nohut büyüklüğünde ve morumsu siyah renkli meyvesi. 4/ Somali’nin plaka imi... Madeni eşya üzerine vurulan bir cins cila. 5/ Gümüşbalõğõ. 6/ Anadolu halklarõnõn en eski anatanrõçasõ... İsim... İzmir’in Kemalpaşa ilçesinin eski adõ. 7/ “Gümüş sepet” de denilen, pembe ya da beyaz çi- çekler açan bir süs bitkisi... Sodyum elementinin simgesi. 8/ Kamufle etmek. 9/ Cinsiyet... İpekli peştamal. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 K A P I D A Ğ T A N A S O N H A T L I R A M A K R A Y U M A C I A K O R U R A N M A K R A M E C A F A N A Z I R A M A T T A A K S U N A N 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc@@yahoo.com Çizerimiz Semih Poroy yıllık iznini kullandığından çizgilerine ara vermiştir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle