22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 23 MAYIS 2009 CUMARTESİ 14 HABERLER YAHYA ARIKAN [email protected] YAŞAMDA MALİ ÇÖZÜM Yemek bedeli günlük 10 lirayõ aşõnca ücret olarak vergilendirilir G elir Vergisi Kanunu, hizmet er- babına işverenlerce yemek verilmek suretiyle sağlanan menfaatların vergiden muaf tutulacağı hükme bağlan- mıştır. Buna göre, işverenlerce, işyerinde yemek verilmeyen durumlarda çalışılan günlere ait bir günlük yemek bedelinin bu yıl için 10 lirayı aşmaması ve buna ilişkin ödemenin yemek verme hizmetini sağlayan mükelleflere yapılması şarttır. Ödemenin bu tutarı aşması halinde, aşan kısım ile hizmet erbabına yemek bedeli olarak nakden ya- pılan ödemeler ve bu amaçla sağlanan menfaatlar ücret olarak vergilendirilir. İşverenin çalışanlarına işyerinde ve bağlı birimlerde yemek vermesi duru- munda ise bu yolla sağlanan menfaatlar herhangi bir tutarla sınırlı değil. Söz ko- nusu istisnanın uygulanmasında, işve- renin işyerinde yemek hazırlatması şart olmayıp, yemeğin dışarıdan temin edil- mesi ve işyerinde ayın olarak yemek ve- rilmesi suretiyle sağlanan menfaat nite- liğinde olması yeterli bulunuyor. 10 TL’lik ödemenin vergiden istisna edilmesi Gelir Vergisi Kanunu’nun 23/8. maddesinin parantez içi hük- münde, “İşverenlerce, işye- rinde veya müştemilatında yemek verilmeyen du- rumlarda çalışılan günle- re ait bir günlük yemek bedelinin 10 lirayı aşma- ması ve buna ilişkin öde- menin yemek verme hiz- metini sağlayan mükel- leflere yapılması şarttır. Ödemenin bu tutarı aşması halinde, aşan kısım ile hizmet erbabına yemek bedeli olarak nakden yapılan ödemeler ve bu amaçla sağlanan menfaatlar ücret olarak vergilendirilir” denilmiştir. Buna göre, söz konusu istisna hükmü- nün uygulanmasında; İşverenlerce yemek bedeli, doğrudan yemek verme hizmetini sağlayan veya bu işe aracılık eden kuruluşa ödenecek (hiz- met erbabına ödenmeyecek), Yemek bedelinin fiilen çalışılan gün- lere ait bir günlük tutarı 10 lirayı aşmaya- cak veya aşması halinde 10 liralık kısmı is- tisnaya konu edilecek (fiilen çalışılmayan günler için de yemek bedeli ödenmesi ha- linde, bu ödeme istisna kapsamının dışın- da kalacak), Yemek bedeli faturası işveren adına düzenlenecektir. Ancak, faturaya yemek yi- yen hizmet erbabının adı ve soyadı ile ye- mek yediği gün sayısı bir liste halinde ek- lenecektir. Bu şartlar çerçevesinde işverenlerce, hizmet erbabına civar lokantalar veya ye- mek verme hizmeti sağlayan kuruluşlar va- sıtasıyla temin edilen menfaatlar vergiden istisna edilir. Yemek bedelinin bir günlük tutarının 10 lirayı aşması halinde aşan kısım, ücret olarak vergilendirilir. Bu istisnanın uygu- lanmasında işverenlerin, bazı personeline işyerinde veya müştemilatında, bazı per- soneline de civar lokantalar veya yemek verme hizmetini sağlayan yerlerde yemek vermesi halinde; personele işyerinde veya müştemilatında yemek vermek suretiyle sağlanan menfaatlar, yukarıda açıklanan esaslar çerçevesinde vergiden istisna edi- lecektir. Ayrıca personele, civar lokantalar veya yemek verme hizmetini sağlayan yerlerde yemek verilmesi halinde de bu ye- mek bedellerinin bir günlük tutarı, 10 lira- yı aşmaması şartıyla bu bölümde açıklanan esaslar çerçevesinde vergiden istisna edi- lecektir. Öte yandan, geçici görevle görev mahalli dışına gönderilen personele harcırah öden- mesi halinde bu ödeme, Gelir Vergisi Ka- nunu’nun 24. maddesinin 1 veya 2 numa- ralı bendinde yer alan esaslara göre gelir vergisinden müstesna tutulmaktadır. İş- verenlerce, personelin harcırah ödenmesini gerektiren bir görevle, görev mahalli dı- şına gönderilmeleri halinde, bu personele ayrıca yemek be- deli adı altında bir ödeme yapılması durumunda, bu ödemenin de tuta- rına bakılmaksızın ta- mamı gelir vergisine tabi tutulacaktır. Zira, hizmet erbabına veri- len harcırah tutarları, yemek ve yatmak gi- derlerini de içermekte ve bu ödemeler zaten gelir vergisinden müstes- na tutulmaktadır. ÖRNEK: İşveren (A), çalıştırdığı 8 işçisine, civar lo- kantalardan birisi ile anlaşarak öğle yemeği yedirilmesini sağlamıştır. İşveren (A), lokanta ile yaptığı anlaşma uyarınca işçilerine sadece mesai günlerinde öğle yemeği yemeleri için yemek kuponu almış ve bir işçinin bir günlük yemek bedeli olarak katma değer vergisi hariç 9 lira öde- meyi kabul etmiştir. Lokanta işletmesi, 8 işçi için kişi başına Katma Değer Vergisi hariç günlük (9 x 8 =) 72 lira hesabından hareket ederek, mayıs ayında fiilen çalışılan 21 işgününü dikkate almak suretiyle, işveren (A)’ya gönderdiği faturada, yemek bedeli olarak toplam (72 x 21=) 1.512 lirayı göstermiştir. Bu örnekte, kişi başına civar lokantada yedirilen yemekle sağlanan menfaatın fii- len çalışılan günlere ait bir günlük tutarı 10 lirayı aşmadığı için, bu suretle hizmet er- babına sağlanan menfaat vergiden istisna edilecektir. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun prim ve diğer alacakları ödeme süresinin dol-duğu tarihi takip eden takvim yılı başından başlayarak on yıllık zamanaşımı-na tabidir. Kurumun prim ve diğer alacakları, hizmet tespiti veya asgariişçilik uygulaması nedeniyle doğmuş ise zamanaşımı süre-si; mahkeme kararının kesinleşme tarihinden, kurum veya di-ğer kamu idarelerinin denetim ve kontrolle görevlendirilen me-murları tarafından yapılan tespitler sonucunda doğmuş iserapor tarihinden veya bu idareler tarafından düzenlenen bel-gelerden doğmuş ise belgenin kuruma intikal ettiği tarihi ta-kip eden yıl başından itibaren beş yıl olarak uygulanacak.Ancak, bu durumda zamanaşımı süresi on yıldan az olama-yacak. Bu alacaklar için gecikme cezası ve gecikme zammı,alacağın ait olduğu ayı takip eden ayın veya dönemin sonundanitibaren uygulanacak. Sorularınız için malicozum ism mmo.org.tr ad- resine mail ata- bilirsiniz. Tüm sorular e-posta ile tek tek ce- vaplanacaktır. Prim borçlarõnda zamanaşõmõ süresi 10 yõl Yaşanan ekonomik krizde kamu yönetimi etkili ve etkin olmadõğõnda en büyük ekonomilerin bile sarsõl- dõğõ görüldü. Türkiye Kalite Der- neği tarafõndan 25-26 Mayõs’ta gerçekleştirilecek olan 10. Kamu Kalite Sempozyumu’nda “Kriz Sonrası Dünya Düzeni ve Ka- munun Rolü’’ tartõşõlacak. KalDer Başkanõ Prof. Dr. Ali Rıza Kay- lan’a göre eskiden kamuda kalite bir seçenek olarak düşünülmekte idi, ancak bugün ülkeler arasõnda- ki rekabette kamu yönetiminin ka- litesi de belirleyici. Dolayõsõyla kamu yönetiminde kalite artõk bir seçenek değil, zorunluluk. Yaşanan krizler ise bunun en iyi göstergesi. - Kamu kalite sempozyumları 10 yıldan beri düzenleniyor ve bu konuda farkındalık yaratılmaya çalışılıyor. Peki kamu yöneti- minde kalite deyince aklımıza ne geliyor? Kamu yönetiminde kalite denince aklõmõza vatandaş odaklõlõk, verim- lilik ve hesap verebilirlik geliyor. He- sap vermek lafõnõ çok kolay kullanõ- yoruz.. ancak içi çok dolu bir kavram. Vatandaşõn vergisini, vatandaş odak- lõ kullanõp, doğru hizmeti, doğru maliyetle üretebiliyor muyuz? Va- tandaş, kamu yöneticilerine “Yetki ve kaynağı aktardım, bu yetkiyi ve kaynağı benim adıma nasıl kul- landın” sorusunu sorduğunda gönül rahatlõğõyla yanõt verilebilmesi ka- muda yönetim kalitesinin başarõl- masõndan geçiyor. Biz Kamu Kalite Sempozyumlarõyla, yönetim kalite- sini her yõl farklõ boyutlarõyla ele alõ- yoruz. Amacõmõz konunun bilinç-li bir şekilde tartõşõlmasõnõ ve anlaşõl- masõnõ sağlamak. Artõk dünya deği- şiyor.. hizmetlerin, siyasetin, tekno- lojinin her şeyin odağõnda artõk va- tandaş var. Böyle olunca onun mem- nuniyeti de önem kazanõyor. Kõsacasõ vatandaşõ memnun edemeyen kim olursa olsun başarõlõ olmasõ mümkün değil. Çünkü “Söyleriz olur”, “Ya- parız olur” yaklaşõmlarõnõ vatanda- şa kabul ettirmek mümkün değil. Ar- tõk toplum bilinçli ve tercihlerini memnuniyetine ve hizmet kalitesi ko- nusundaki algõlarõna göre yapõyor. - Kamu kalitede süreklilik sağ- layabiliyor mu? Yoksa baştaki yö- neticiler değiştikçe kaliteye verilen önem de değişiyor mu? Mükemmellik programlarõnõ baş- latmada liderlerin rolü önemli. Zaman zaman yönetim değişiklikleri sonu- cunda duraksama ve gerilemeler görsek bile kurumda ekilen tohum- lar mutlaka yeşeriyor. Baştaki yöne- ticilerin yanõnda her kademedeki ka- mu çalõşanõnõn liderlik yaklaşõmõ ve sergileyeceği tutumun sürekli iyi- leşme için anlamlõ ve gerekli olduğunu gözlüyoruz. Sürekliliğin sağlanmasõ, mükemmellik arayõşõnõn hükümet- lerden ve yöneticilerden bağõmsõz bir ülke politikasõ haline gelmesiyle sağ- lanabilir. Böylece her gelen hükümet ve yönetici bu doğrultuda ileri aşa- malara ulaşmak için katkõ sağlaya- caktõr. Bu bakõş açõsõna yaklaşmõş ol- sak bile henüz tam anlamõyla içsel- leştirdiğimiz söylenemez. - KalDer’in kamu ödüllerinde ge- nelde okullar ve hastaneler önde.. Sizce bu neden? Kalkõnmanõn çok temel iki unsu- ru, temel sağlõk hizmetlerine ulaşõ- labilirlik ve cehaletin azlõğõ. Çok paranõz olabilir, ancak cahil ve sağ- lõk hizmetlerinden yoksun bir ül- keyseniz gelişmiş ve kalkõnmõş sa- yõlmazsõnõz. Bu nedenle biz KalDer olarak uzun yõllardõr özellikle eğitim ve sağlõk sektörüne eğildik. Kamuda Ulusal Kalite Hareketi’ne ilk katõlan kurum Milli Eğitim Bakanlõğõ. Bu yõl Ulusal Kalite Ödülü için başvuran ka- mu kurumlarõ ise yine sağlõk ve eği- tim alanõndan: Bursa Tophane Ana- dolu Teknik Lise ve Endüstri Meslek Lisesi, Antalya Ayten Çağõran Ana- okulu, Özel Kadõköy Şi- fa Hastanesi ve Doç. Dr. Mustafa Kalemli Tavşanlõ Devlet Hastanesi. “Çalışma hakkı” derinleşip, çok ciddi bir sosyal yıkıma yönelen eko- nomik krizde sosyal bir programın te- mel taleplerinden birisi. Hele hele iş- sizlik yüzde 24.7 gibi çok yüksek bir orana yükselmiş, 6 milyon 471 bin ki- şiye ulaşmışken en önemli talep ha- line gelmiştir. Ve Türkiye’de doğru dürüst tartı- şılmayan “tatil ve dinlenme hakkı” da ekonomik kriz derinleşirken büyük önem kazanmıştır. Çünkü bütün dün- yada kapitalizmin bu tarihsel krizi üretim yapılmadığından değil, tam tersine aşırı bir kapasite meydana gel- diğinden, yani aşırı üretim yapılmış ol- duğundan meydana geldi. Krizin so- na ermesi, yeniden ekonominin can- lanması için değersiz hale gelmiş sermayenin tasfiyesi, kapitalizmin ta- rihsel yasalarına göre zorunlu. İşte tam bu noktada, çalışma saatleri sabit ka- bul edildiğinden, her fabrikanın ka- panması, küçülmesi veya satın alın- ması, işçiler başka bir yola başvur- mazsa, kitlesel işsizlikle sonuçlanıyor. Halbuki tam da bu dönemde ça- lışma saatlerinin düşürülmesi, eğer ik- tisadı insansız ve siyasetsiz olarak ta- savvur etmiyorsak çok önemli. Ça- lışma saatlerindeki indirimin yol aça- cağı iş saati açığı ek istihdamla ka- patılabilir ve işsizliğe çare olur. Türkiye’de çalışma saatleri aşırı derecede yüksek. Sanayi merkezle- rinde işe geliş ve gidiş saatleri de dik- kate alınırsa boş zamanın hiç kalma- dığı söylenebilir. Bu temel soruna dair, DİSK’in hazırladığı bir araştır- mada, çalışma sürelerinde 1 saatlik in- dirim 126 bin yeni istihdam imkânı ya- ratacağını ortaya konuldu. 1 Mayıs’ın yeniden resmi tatil ol- ması, dinlenme hakkı ve tatil sorunu- na yeniden eğilmek için de bir fırsat. Resmi adı 1 Mayıs bayramı olmasa da, o gün 1935-80 arasında tatildi. Ba- har Bayramı’na 1981 yılında 12 Eylül askeri dikta döneminde son verilme gerekçesini, Kenan Evren 1 Mayıs Bahar Bayramı’nın ilga edilmesine, ta- tillerin çok olmasını gerekçe gösteri- yordu. Evren’in bu sözleri, hâlâ “tatil- ler çok, insanlar çalışmıyor” biçimin- deki genel geçer doğrulardan birisi ha- linde. Halbuki bahar bayramı kaldırı- lırken dini bayramların 3 ve 4 günden toplam 7 gün olan resmi tatil süresi, 3.5 ve 4.5 günden toplam 8 güne çı- kartılması yine askeri dikta dönemine aittir. Türkiye’de alın teri akıtmadan ya- şayan bir kesim var şüphesiz; bu ev- rensel bir olgu. Kapitalizm gelişir- ken, muazzam ölçüde sermaye biri- kiyor ve servet elde ediliyor. Bu durum on binlerce insana sahip oldukları ser- maye ve servetlerle yalnızca yılda birkaç kez hesaplarını inceleme zah- meti dışında ömürleri boyunca çalış- madan yaşama imkânı sunuyor kuş- kusuz. Ama Türkiye’de “genel geçer bir tekerleme” haline gelen bir görüş, toplumun tembel ve miskin olduğuna dairdir. Az gelişmişliğimizin nedeni de buna bağlanır. Resmi verilere göre bile sanayi sektöründe haftalık çalışma saati 50 saate yakın olarak hesaplanıyor; üc- retlilerin dörtte biri yine TÜİK resmi ve- rilerine göre kayıt dışında çalışmak zo- runda ve çalışma saati haftada en az 60 saati aşıyor. İşin zahmeti dışında ev ve işyeri arasındaki ulaşım şebe- kesinin uzunluğunu, işyerlerinin ço- ğunda üretim sürecinin işçi sağlığı ve iş güvenliğine uygun olmadığını da (her yıl 80 bin iş kazası ve ortalama 1300 ölüm var) dikkate alırsak… O zaman bırakalım tembelliği, en azından ücretliler için çalışmanın me- şakkatli olduğunu, sanıyorum ortaya koymuş oluruz. Bu zahmetli iş süre- cine rağmen ekonomik verimlilik ül- kemizde hiç de küçümsenecek dü- zeyde değildir. Önümüzdeki haftalarda okullar ta- tile girecek; öğrencilerin öğretmenle- rin tatili başlayacak sonra adli tatil ve yıllık izinler… Bu tatil sezonunda iş- sizlerin çalışma hakkını kullanması için çalışma saatlerini düşürme, tatil sü- relerini uzatma konusunda tartışma- nın tam da zamanıdır. [email protected] Çalışan Hakkı, Tatil Hakkı G Ö R Ü Ş ERHAN BİLGİN ‘Bugün ülkeler arasõndaki rekabette kamu yönetiminin kalitesi de belirleyici’ diyen Kaylan’a göre yaşanan krizler bunun en belirgin göstergesi. Oğlum daha önce SSK’ye prim ödeyerek Türkiye’de çalışmıştı. Yaklaşık 10 yıldır yurt- dışında çalışıyor. Yurtdışında çalıştığı dönem için borçlanma yapması mümkün müdür? Mümkünse bunun için ne zaman nereye müracaat etmelidir? Faruk Günel Türk vatandaşlarõnõn yurtdõşõnda 18 yaşõnõ doldurduktan sonra, Türk vatandaşõ iken ge- çen ve belgelendirilen sigortalõlõk süreleri ve bu süreleri arasõnda veya sonunda her bi- rinde bir yõla kadar olan işsizlik süreleri ile yurtdõşõnda ev kadõnõ olarak geçen sürelerini “3201 sayõlõ Yurtdõşõnda Bulunan Türk Va- tandaşlarõnõn Yurtdõşõnda Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakõmõndan Değerlen- dirilmesi Hakkõnda Kanun”a göre borçla- nabilmektedir. 3201 sayõlõ kanunun 4. maddesinde, borç- lanma miktarõnõn tespitinde döviz esasõndan vazgeçilerek, borçlanõlacak her bir gün için ta- hakkuk ettirilecek borç tutarõnõn alt sõnõrõ 01.01.2009-30.06.2009 dönemi için aylõk 666 TL ve üst sõnõrõ da 4329 TL olarak belirlenmiş, seçilecek günlük kazancõn yüzde 32’si oldu- ğu belirlenmiştir. Örneğin 01.01.2009- 30.06.2009 döneminde bir aylõk borçlanma için en az 213,12 TL ödenmelidir. Yurtdõşõ hizmet borçlanmasõndan yararla- narak aylõk tahsisi yapõlabilmesi için yurda ke- sin dönülmüş olmasõ, tahakkuk ettirilen borcun tamamõnõn ödenmiş olmasõ ve borcun tama- mõnõn ödenmesinden sonra yazõlõ istekte bu- lunulmasõ şartlarõ aranacaktõr. Kamuda kalite seçenek değil, zorunluluk 25-26 Mayõs’ta gerçekleştirilecek 10. Kamu Kalite Sempozyumu öncesinde kamuda kalite kavramõnõ ve Türkiye’de gelinen noktayõ KalDer Yönetim Kurulu Başkanõ Prof. Dr. Ali Rõza Kaylan ile konuştuk: Halkbank ve Anadolu Üniversitesi’nin işbirliğiyle yapõlan KOBİ’ler için internet üzerinden ücretsiz e- sertifika eğitimleri, üçüncü dönem dersleri ile devam ediyor. Halkbank, güz ve bahar döneminde yaklaşõk 400 KOBİ’nin eğitim almaya hak kazandõğõ programõyla üç eğitim dönemi sonunda toplam 1000 KOBİ’ye ulaşmayõ hedefliyor. Program kapsamõnda başta bankacõlõk, muhasebe, girişimcilik, pazarlama, finansal analiz olmak üzere 18 farklõ başlõkta eğitim veriliyor. Yaz dönemi eğitimlerinden yararlanmak isteyen KOBİ’lerin, www.esertifika.anadolu .edu.tr adresinden kişisel başvurularõnõ yapmalarõ ve imzalõ başvuru belgesini Halkbank şubelerine teslim etmeleri yeterli oluyor. KOBİ’lere ücretsiz eğitim Yurtdışı çalışmaları borçlanmadan sayılır mı? SORU-CEVAP Kadõn Girişimciler Derneği (KAGİDER) 4-5 Ha- ziran tarihlerinde önemli bir zirveye ev sahipliği yap- maya hazõrlanõyor: 1. Uluslararasõ Kadõn Girişim- cilik ve Liderlik Zirvesi. Garanti Bankasõ ana spon- sorluğunda gerçekleştirilecek olan zirvenin amacõ, kadõn girişimciliğinin desteklenmesi için bölgesel po- litikalar geliştirmek, girişimcilik kültürünü geliştir- mek ve kadõn girişimciler arasõnda işbirliği fõrsatlarõ oluşturmak. Zirvede aralarõnda Kadõn ve Aileden So- rumlu Devlet Bakanõ Aliye Kavaf, ABD’nin Küresel Kadõn Konularõndan Sorumlu Büyükelçisi Melan- ne Verveer, eski Avusturya Dõşişleri Bakanõ Ursula Plassnik ve Dünya Bankasõ Başekonomisti Sarosh Sattar’õn da bulunduğu, dünyanõn birçok farklõ böl- gesinden 300’den fazla kadõn lider ve girişimci, iki gün boyunca çeşitli panel ve atölyelerde bilgi pay- laşacak ve tartõşacaklar. KAGİDER Başkanõ Gülseren Onanç ve Garan- ti Bankasõ Genel Müdür Yardõmcõsõ Nafiz Karadere ile zirve öncesi sohbet ettik. Her iki yöneticinin pro- fesyonel gözlemi ortak: Kadõn girişimciler işlerini kuruyor, ciddi atõlõmlar yaparak geliştiriyorlar ancak bir yere gelip duruyorlar, potansiyel olmasõna kar- şõn daha ilerlemiyorlar. Daha fazla risk alma konu- sunda erkekler kadar cesur adõmlar atmõyorlar. Ka- dõn açõsõndan anne ve eş olarak diğer görev ve so- rumluluklarõ, iş için risk alarak çocuklarõnõn gele- ceğini tehlikeye atma kaygõlarõ daha ağõr basõyor. “Şirket batarsa ne olacak” sorusu daha ilerleme- lerini engelliyor. Bu yalnõz Türkiye için geçerli de- ğil, tüm dünyada böyle. “Kadının cesaretlendirilmesi ve ekonomik olarak güçlendirilmesi birçok ülkede devlet po- litikası haline getirilmiş durumda. Bu yüzden ko- nunun hükümet nezdinde sahiplenilmesi şart. An- cak bunun için önce farkındalık yaratılması ge- rek” diyen Onanç, KAGİDER olarak gerek ulus- lararasõ işbirlikleri oluşturarak gerekse KAGİDER ve Garanti Bankasõ birlikteliğinde olduğu gibi STK- banka modelinin kadõnlarõ teşvik açõsõndan önemli bir unsur olduğunu kaydetti. Karadere ise kadõn girişimciliği ve liderliğinin önü- nü açmak için sürekli bilgilendirme toplantõlarõ ve eğitimlerin yapõlmasõnõn şart olduğunu, bunu birçok ülkenin yaptõğõnõ ve ciddi ilerlemeler kaydedildiği- ni vurguladõ. Kadõn girişimciye yeni fõrsat 1. Uluslararasõ Kadõn Girişimcilik ve Liderlik Zirvesi 4-5 Haziran’da
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle