Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15 MAYIS 2009 CUMA
6 HABERLER
BİR BAKIMA
SERVER TANİLLİ
OradaBirKöyVarUzakta...
6 Mayıs’ta, Mardin’in Bilge adlı bir köyünde kor-
kunç bir kıyım, günlerce gazetelerimizde, tele-
vizyonlarda önde gelen bir olay olup çıktı.
Yığınla tartışmanın da konusu oldu.
İlgi hâlâ sürüyor...
Sürüyor, çünkü yurdumuzu bir kez daha öğre-
niyoruz; “Doğu sorunu”nun boyutları yeniden bi-
çimleniyor ve dehşet veriyor.
Olayda dile gelen, kimine göre, bir “husumet”,
“kin”, “öfke”, bir “cinnet”tir; kimine göre, bir “te-
rör” ya da bir “töre cinayeti”dir.
Ne denirse densin, önemli olan, bir bölük insanı,
ellerinde silah, bir bölük insanı öldürmeye götü-
ren nedir? İnsanları insan olmaktan çıkaran ne?
Ülkemizde özellikle Güneydoğu’da yerleşip
kalmış bu kan davalarını, en başta edebiyatımız-
dan öğrenmiş, okuyup irkilmişizdir: Yaşar Ke-
mal’den Bekir Yıldız’a, büyük kalemler bu olay-
ları alıp önümüze koymuşlardır. Hele Bekir Yıldız’ı
okuduğumuzda, dehşetten, sabahlara kadar uy-
kularımızı kaçırdığımızı unutmadık...
Ancak, şunu söylemeli: Doğu’da yer yer, Gü-
neydoğu’da ise bütünüyle çöreklenmiş bu ifrit,
1980’den sonra apayrı görünüşlere bürünmüştür.
Nasıl?
Dinleyiniz lütfen; 12 Eylül faşizmi, ülkeyi iş-
kencehaneye çevirirken, Diyarbakır’ın hapisha-
nelerinde Kürtlere çektirilenlerin karşılığı, 1984’te
Apo’nun, Suriye’den girip ayrılıkçı bir terörle yö-
reyi kan gölüne çevirmesi olur.
Yakılıp yıkılan köyler, kıyımlar, göçler...
“Koruculuk”, bu kanlı dönemin buluşudur:
Devlet, PKK saldırılarına karşı, binlerce kişiyi si-
lahlandırır ve maaşa da bağlar.
Ne var ki, eli silahlı korucu, çok geçmeden baş
belası olup çıkar; bir gözü de boş topraklardadır.
“Feodal iştah”, hükmünü dayatır.
Bilge köyü kıyımının kökünde bunu da görü-
yoruz.
Ne yapılacak şimdi? Hemen söylendiği gibi ko-
ruculuğa son vermeli mi? Hayır! Konuya, bir bü-
tünün içinden bakmalıyız.
O bütünün adı da “Doğu sorunu”dur.
“Kürt sorunu” da dediğimiz Doğu sorununun
kökleri, Cumhuriyet’in başlarına çıkar. Milli mü-
cadelede Kürtlerin de payı olduğu için, Kürtlere
yaygın ve doğal bir sevgi de vardır.
Ne var ki aptalca şeyler de olmaktadır: Sakar-
ya’da bir ölüm-kalım savaşı olurken, Doğu’da Koç-
giri aşireti karışıklık çıkarır; Cumhuriyet’in ilanın-
dan tam 15 ay sonra, yine Doğu’da Şeyh Sait, İn-
gilizlere bakıp isyan eder.
Bir kopuş, bir boşanma olur...
Keşke olmasaydı; çünkü, başkaldıran halk de-
ğil, aşiretlerin başlarının temsil ettiği feodalite idi.
Cumhuriyete düşen de, işte bu feodaliteyi kal-
dırmaktı. Gecikir. Kaldırmaya kalktığında da ge-
ciktiğinden başaramaz.
Doğu sorununun çözümünde, 1 numaralı ön-
lem, bugün de budur.
O yörede toprak açlığı giderilmediği için de köy-
ler boşalmıştır.
Eğitimi de gerçekleştirmek istiyorsanız, sade-
ce okuyup yazmayı-saymayı öğretmek değil,
doğayı işleyip değiştirmeyi de öğretmelisiniz.
Cumhuriyet, bunu da gündeme alıp Köy Ensti-
tüleri’ni açtığında, ilk karşı çıkanlar da feodal bey-
ler oldu ve yıktılar.
Hayat, böyle bir eğitimi de yeniden dayatıyor...
Onlara, asıl “ekonomik kalkınma” eklenmelidir:
Cumhuriyet, sanayileşmeyi yurt çapında almıştı.
Demokrat Parti, barajlar, şeker ve çimento fab-
rikalarıyla bir şeyler yaptı; Doğu’da, devlet çiftlikleri
ve hayvancılık önemliydi. 12 Eylül’de revaç bulan
yeniliberalizm ise, en başta hayvancılığı öldürdü
ve devleti ekonomik kalkınmadan uzaklaştırdı.
Bugün yapılması gereken, devleti, bir öncü ola-
rak kalkınmaya sokmaktır; Doğu, böyle silkinir, atı-
lımlara girer.
Bilge köyünün geleceği, işte bu gelişmelerde-
dir; Doğu’nun ve Güneydoğu’nun öteki köyleri gi-
bi...
O köylerde kadınlar ve çocuklar da, böyle
çağdaş bir toplumun nimetlerine kavuşsunlar:
Özellikle kadınları kurtaracak olan böyle bir sü-
reçtir. Kızları ve kadınları kurtardığınızda, güneş,
başka bir toplumun üzerine doğacaktır...
TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ mfarac@cumhuriyet.com.tr - www.mehmetfarac.com
PKK yöneticilerinden Murat Kara-
yılan’ın Kandil Dağı’ndan yaptığı son
açıklamalar kimi kesimleri çok şaşırttı.
“Bağımsız Kürdistan” düşünden vaz-
geçtiklerini belirten Karayılan’ı DTP
Genel Başkanı Ahmet Türk de onay-
ladı. Türk, “PKK değişti” diyerek ör-
gütün yeni çizgisini anlattı. Oysa PKK,
yalnızca strateji değiştirdi. Örgütün
beklentilerinden uzaklaştığını düşü-
nenler çok büyük bir yanılgı yaşıyor!
Hükümet, terör sorununun çözümü
konusunda ABD’nin de baskısıyla ye-
ni bir açılım peşinde. 6 yıldır her fırsatta
gündeme getirilen ezeli bir planın bo-
yutları genişletilse de içeriği pek de-
ğişmiyor. Buna göre eyleme katılmamış
teröristler topluma dönüş yasasında ya-
pılacak değişikliklerle affedilecek! İkin-
ci derecedeki sorumlular az bir ceza ile
kurtulacak! Örgütün elebaşları ise ya
Kuzey Irak’taki devlet yapısına enteg-
re edilecek ya da bir Avrupa kentine
gönderilecek!..
Oysa yıllardır gündemde tutulan bu
plan kapsamında, eve dönüş yasasıy-
la birkaç yüz teröristin teslim olmasını
sağlamak dışında bir ilerleme sağla-
namadı.
PKK ise son olarak AKP hükümeti-
nin de umutla sarıldığı üç aşamalı bu
tasfiye planına baştan beri çok uzak du-
ruyor. Örgütü Avrupa’dan yöneten
Kongra-Gel ile terör gruplarının çatı ör-
gütü olan KCK sürekli olarak bu planı
reddeden öneriler getiriyor. Örgüt yö-
neticileri diyalog çağrılarını yoğunlaş-
tırırken, Öcalan’la görüşülmesini,
DTP’nin ise muhatap kabul edilmesini
istiyor. Son olarak Murat Karayılan’ın da
gündeme getirdiği üçüncü öneri ise bir
arabulucular grubu oluşturulması... Bu
öneriyi daha önce Öcalan defalarca
gündeme getirmişti.
Peki, son dönemde AKP’nin “terör
sorunu”nu ya da “Güneydoğu mese-
lesi”ni ortadan kaldırmak
için geliştirmeye çalıştığı
açılımlar PKK’nin beklenti-
leriyle ne kadar örtüşecek?
30 yıldır şiddeti siyasallaş-
ma yolunda bir dayatma
olarak kullanan örgüt, hü-
kümetin bu planıyla nasıl bir
kazanım elde edecek?.. Ör-
güt hangi gerekçe ve öne-
riyle ikna edilecek?..
İlk önce şunu vurgula-
mak gerekiyor ki, PKK’nin
Kürdistan düşünden vaz-
geçmesi yeni bir gelişme değil... PKK,
Öcalan’ın yakalanması, örgüt içindeki
bölünmeler, terör gruplarındaki kop-
malar ve son olarak sınır ötesi ope-
rasyonların yarattığı yorgunluk nede-
niyle bu hedefinden zaten uzaklaşmıştı.
Örgütün geçen yıl Kandil’de topladığı
son kongrede de bu hedeften vazge-
çildiği belirtilmiş ve Türkiye’nin üniter
yapısı içinde “siyasi çözüm” beklenti-
sine vurgu yapılmıştı.
Daha önemlisi.. DTP’nin son 10 yıl-
da genel ve yerel seçimlerde aldığı ba-
şarılar da, PKK’yi ülkenin bölünmesiy-
le ilgili eylemlerinden uzak tutmuş-
tur!.. Yani örgüt siyasallaşma yolundaki
çabalarında başarılı oldukça hedef kü-
çültmüştür!..
Kaldı ki ABD eliyle sınırımızda bir Kürt
devleti kurulmuşken PKK’nin
beklentileri düş olmaktan ileri
gidemeyecektir. PKK’liler de
örgütün bu kadar siyasallaştı-
ğı bir dönemde “Büyük Kür-
distan” sevdasının yalnızca
Mesut Barzani’nin rüyalarını
süsleyen bir düş olduğunun
farkındadır artık!..
Genel başkan
Öcalan!..
Terör sorununa çözüm ara-
nırken ne PKK’nin geçirdiği değişim iz-
leniyor ne de örgütün yeni stratejileri
analiz edilebiliyor!.. Reçete yazarken te-
rör hastalığının geçirdiği evreler dikkatle
irdelenmiyor!..
Örneğin PKK’nin bitirilmesini hedef-
leyen açılımın kapsamı ne olacak kim-
se bilmiyor. Örgütün şiddet yöntemiyle
dayattığı “Kürt kimliğinin Anayasa’ya gir-
mesi” sağlanabilecek mi?.. “Kürtçe
resmi dil olsun” isteği kabul edilecek
mi?.. Peki, Kandil’dekilerin üçüncü he-
def olarak önlerine koydukları ve bu
uğurda üç yıldır “İrademiz Öcalan” ve
“Öcalan’a özgürlük” başlığıyla kam-
panyalar yürüttükleri PKK liderinin ko-
numu ne olacak?..
Açıkça vurgulamak gerekiyor ki,
PKK’nin üçüncü ve belki de en önem-
li beklentisi Abdullah Öcalan’ın kesin-
likle serbest bırakılmasını sağlamaktır!
Örgütün hedefi bununla da kalmıyor.
Ülke kamuoyunda büyük çalkantı ya-
ratacak nihai hedef daha büyük bir bek-
lentinin odağında duruyor. PKK, Öca-
lan’ın serbest bırakılmasının ardından
DTP’nin ya da daha sonra kurulacak
yeni “çatı partisi”nin başına geçirilme-
sini hedefliyor!.. Yani Örgüt 10 yıldır İm-
ralı’da yatan Öcalan’ın en çok önü-
müzdeki beş yıl içinde siyasi yaşamın
aktörlerinden biri olması için her türlü
çabayı gösteriyor!
Terör sorununu çözmek için 5 yıldır
temcit pilavı gibi ısıtılan tasfiye planının
karşısında işte örgütün bu çok tehlikeli
ve kaos yaratabilecek ısrarcı beklenti-
leri duruyor...
Soruyu bir kez daha yinelemek ge-
rekiyor; PKK sorununun çözümü için
geliştirilen planlar örgütün hedefleri
ve istekleriyle uyuşuyor mu? Bu soru-
nun yanıtı hayırsa, terör sorununun
kısa vadede çözüleceği beklentisi de
hayalden ileri gitmeyecektir!..
Önce MİT sonra Jandarma istih-
baratı onu uzun yıllar kullandı. Kürt ay-
dınlarıyla işadamlarının ortadan kal-
dırılması ve PKK yandaşlarının infaz-
larında elebaşı olarak o vardı!..
Tunceli kırsalında, Diyarbakır’ın vi-
ranelerinde, Mardin’in köylerinde sı-
kılan her faili meçhul kurşunda akla o
geldi!..
Tansu Çiller iktidarı Öcalan’ı
Şam’da havaya uçurmak
istediğinde bile kuryeliği o
yapmıştı...
En sonunda Susurluk çe-
tesinin elemanı oldu!.. Ab-
dullah Çatlı Susurluk’ta bir
Mercedes’in içinde ölünce
o gizemli adam da ortadan
kayboldu!..
Kimilerinin “Terminatör”,
kimilerinin “Ahmet Demir”
ve genel çoğunluğun “Ye-
şil” olarak adlandırdığı
Mahmut Yıldırım “Öldü-
rüldü” şeklindeki bir senaryoyla göz-
den kaçırıldı!..
Yeşil’i kullanan devlet adamları,
siyasetçiler, istihbaratçılar, ordu men-
supları, emniyet görevlileri yaşıyor...
Susurluk çetesinin büyük bölümü de
hayatta... Bu acımasız infazcının suç
ortakları, onu kollayanlar, koruyanlar,
maaşa bağlayanlar; evlerinde, ka-
rargâhlarında barındıranlar ortalıkta el-
lerini kollarını sallayarak dolaşıyor!..
Peki.. devletin karanlık işlerinde
20 yıldır kullanılan profesyonel bir te-
tikçi neden ölsün?.. Tek suçlu o
muydu?..
Soruları daha da çoğaltalım; Yeşil
kendisini kullananlarla ilgili hiç mi ar-
şiv yapmadı?.. Bir yerlere kimi odak-
ları ürkütecek bilgiler saklamadı mı?..
Birilerine karanlık ilişki ve
eylemleri kanıtlayacak ka-
setler, fotoğraflar, gizli bel-
geler emanet etmedi mi?..
Onun infazları, saldırıları,
gaspları ve tüm karanlık
işlerinin depolandığı kara
kutusu bir gün bir yerlerden
çıkmayacak mı?..
Bunlar olasılıklar oldu-
ğuna göre Yeşil yaşıyor!..
Devletin, itirafçıları este-
tik ameliyatlarla değiştirdi-
ği ve yeni kimliklerle piya-
saya sürdüğü bir ülkede çok şey bi-
len Yeşil gibi adamlar kolay kolay öl-
dürülmez!..
O da bir gün zamanaşımını kulla-
narak ortaya çıkacak ve Avrupa’dan
pisliklerini kusan itirafçılar gibi günah
çıkartacak!..
O zaman salt yeşil değil.. ak ve ka-
ra da belli olacak!..
AKP Öcalan’ı Bırakacak mı?.. Yeşil Niçin Yaşıyor?..
Mahmut YıldırımAbdullah Öcalan
MarmaraGrubuVakfõtarafõndangerçekleştirilen12.AvrasyaEkonomiZirvesi’ninsonuçbildirgesiyayõmlandõ:
AkiladamlardergiyapacakHaber Merkezi - Marmara Gru-
bu Vakfõ tarafõndan bu yõl on ikin-
cisi gerçekleşen Avrasya Ekonomi
Zirvesi, çalõşmalarõnõ sonuçlandõr-
dõ. 12. Avrasya Ekonomi Zirvesi so-
nunda yayõmlanan ortak sonuç bil-
dirgesinde “İngilizce olarak üç
ayda bir akil insanların düşün-
celerini ortaya koyacakları bir ya-
yın organı oluşturulmasına” karar
verildi.
İstanbul’da geçen hafta düzenle-
nen 12. Avrasya Ekonomi Zirve-
si’nin ardõndan yayõmlanan sonuç
bildirgesi Marmara Grubu Vakfõ ta-
rafõndan kamuoyuna açõklandõ. Zir-
veye katõlan Hõrvatistan Cumhur-
başkanõ Stephan Mesic ile Kosova
Cumhurbaşkanõ Fatmir Sejdiu ve
Romanya’nõn eski cumhurbaşkan-
larõ Ion Ilıescu, Emil Constanti-
nescu, Bulgaristan’õn eski cum-
hurbaşkanlarõ Zhelyu Zhelev, Pe-
tar Stoyanov, Moğolistan’õn eski
cumhurbaşkanõ Natsagiin Baga-
bandi, eski Estonya Cumhurbaş-
kanõ Arnold Ruutel ve Türkiye’nin
9. Cumhurbaşkanõ Süleyman De-
mirel’in aldõğõ ortak karar doğrul-
tusunda İngilizce olarak üç ayda bir
akil insanlarõn düşüncelerini ortaya
koyacaklarõ bir yayõn organõ oluş-
turulmasõna karar verildi. 12. Av-
rasya Ekonomi Zirvesi çerçevesin-
de Viyana Ekonomik Forumu ile
imzalanan memoranduma göre,
bundan böyle Avrasya ekonomi
zirveleri ile Viyana Ekonomik Fo-
rum etkinlikleri bir arada gerçekle-
şecek. Bundan sonraki zirvelere
Avrupa Birliği’nin ve Bağõmsõz
Devletler Topluluğu’nun daha yük-
sek seviyede katõlõmõna da karar ve-
rildi.
13. Avrasya Ekonomi Zirvesi’nin
5-6-7 Mayõs 2010 günü yapõlmasõ-
na karar verildi. Oluşturulacak ko-
ordinasyon kurulunun zirvenin gün-
demini tespit etmesine ve gelecek yõ-
lõn Marmara Grubu Vakfõ’nõn 25. yõ-
lõ olmasõ münasebetiyle daha çaplõ
ve daha geniş bir organizasyon ko-
mitesinin kurulmasõ kararlaştõrõldõ.
12
. Avrasya Ekonomi Zirvesi’nde
ülkeler arasındaki temaslarıyla
barışa yaptığı yüksek katkıla-
rından dolayı Marmara Grubu Vakfı
Genel Başkanı Dr. Akkan Suver’e Mo-
ğolistan Devleti tarafından Cumhur-
başkanı Nambar Enkhbayar’ın imza-
sıyla Gümüş Yıldız Madalyası verildi.
Madalyayı zirveye katılan Moğolistan
eski Cumhurbaşkanı Natsagiin Baga-
bandi, Moğolistan Milli Meclis Baş-
kanvekili Nyamaa Enkhbold, Ankara
Büyükelçisi Ochirjav Ochir ve Moğo-
listan Dışişleri Bakanlığı’nın iki Bü-
yükelçisi bir arada taktılar.
Suver’e barışa
katkı ödülü
‘Asla darbeden yana olmadım’
SELCEN AKSEL
“Fername” adlõ oyunuyla darbe
çağrõsõ yaptõğõ iddilarõna tepki gös-
teren tiyatro sanatçõsõ Ferhan Şensoy,
hiçbir zaman “darbeperver biri”
olmadõğõnõ söyledi. Eskişehir’deki
sahnelenen oyununda yer aldõğõ iddia
edilen darbe repliklerinin de oyunda
bulunmadõğõnõ belirten Şensoy, ha-
berleştirilen iddialarõn, “internette
dolaşan asõlsõz bilgilerden yola çõkõ-
larak” hazõrlandõğõna dikkat çekti.
Haberlerde asõlsõz bir iddiaya yer
veriliyor ve Şensoy’un Eskişehir’de
sahnelediği oyununda, “(...) Bu ül-
kenin darbe vakti geldi fakat asker
bir şey yapmıyor. 1980’de yapılan
darbe sırf Kenan Paşa’nın resim
merakından dolayı yapıldı. Darbe
yapacaksanız şimdi yapın” sözlerine
yer verdiği iddia ediliyordu. Haber-
de, ayrõca bazõ izleyicilerin alkõşladõğõ,
bazõlarõnõn da salonu terk ettiği be-
lirtiliyordu. Yaptõğõ basõn açõklama-
sõnda Şensoy, haberde konu edilen
repliklerin oyununda yer almadõğõnõ,
söz edildiği gibi bazõ seyircilerin de
salonu terk etmesinin söz konusu ol-
madõğõnõ vurguluyordu. Konuya iliş-
kin görüştüğümüz Ferhan Şensoy’un
söylediği gibi, “bu haber internet-
te dolaşan asılsız bir iddiadan yo-
la çıkılarak” hazõrlanmõştõ. Ve kim-
se Şensoy’u arayõp doğrulamak gereği
duymamõştõ. Bu haber üzerinden tar-
tõşmalar sürdü; yine Şensoy’un da dik-
kat çektiği gibi, yorum yapanlarõn ço-
ğu da aslõnda oyunu izlememişlerdi.
Şensoy, bugüne dek gerek tiyatro
adõna yaptõklarõ, gerekse duruşuyla
“hiçbir şekilde darbeperver biri”
olmadõğõnõn bilinmesi gerektiğini
söylüyor. “Bu habere malzeme olan
iddia kasıtlı olarak ortaya atılmış
olmalı” diyen Şensoy, iddia konusu
edilen sözlerin her yönüyle kendi
üslubuna aykõrõ olduğunun da altõnõ
çiziyor. “30 yıldır çizgim, dünya gö-
rüşüm belli. Ortaoyuncular her
zaman muhalif bir tiyatro olmuş-
tur ve dünya görüşü açıktır...”
İkinci yanlış anlaşılma
Aydõnlanma ülküsünün derinden
hissedildiği yõllara özlemi yansõtan,
Şensoy’un mizahi yaklaşõmõyla poli-
tik konulara eğildiği bu oyun da ay-
nõ çizgide... Şensoy, 2006 yõlõnda,
oyunu sahnelemeye başlamasõndan
çok zaman geçmeden benzer bir yan-
lõş anlamayla karşõlaştõğõnõ belirtiyor
bu noktada. Sanatçõ, “darbelerle
alay ettiği sözleri yanlış anlaşıldı-
ğından”, oyuna “darbe istemiyo-
rum, asker istemiyor, ben niye is-
teyeyim?” sözlerini eklediğini be-
lirtiyor.
Tüm bu yanlõş anlamalara rağmen
“mizahın önemli bir silah” oldu-
ğunu belirten Şensoy, “Toplumsal
konulara teğet geçen bir mizah an-
layışını düşünemiyorum, toplum-
sal olmayana sanat diyemiyorum.
Bir konuyu dramatik olarak an-
lattığınızda salondan çok büyük
bir tepki almazsınız. Sessizce iz-
lerler, alkışın gücüne göre, ne ka-
dar eğlendiklerini bir nebze an-
larsınız. Komedi öyle değildir. Siz
söylediğiniz zaman salonda gülme
patlıyorsa tamam... Tepkiyi gö-
rürsünüz. Amacına ulaşmıştır o
metin, o cümle, o oyun” diyor.
Bazen en acõklõ şeyleri güldürerek
anlatan Ferhan Şensoy, “Seyircinin
önüne düşmeyeceksin” diyor. En
yalõn deyimiyle ustasõ Münir Öz-
kul’un dediği gibi “Sahnenin cö-
mert köşesinden sözünü anlatı-
yor” aslõnda.
Kongar ve Barlas’a ödül
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - Gazetemiz yazarõ Emre
Kongar ile Sabah gazetesi yaza-
rõ Mehmet Barlas’õn birlikte sun-
duğu, NTV’de yayõmlanan “Yo-
rum Farkı” adlõ program, Bilkent
Üniversitesi Kültür ve İletişim
Topluluğu tarafõndan “Yılın En
İyi Tartışma Programı Ödü-
lü”ne değer görüldü.
Bilkent Üniversitesi Kültür ve
İletişim Topluluğu tarafõndan bu
yõl ilki düzenlenen “İletişim
Ödülleri 2008” töreni, önceki
gün akşam Bilkent Üniversitesi
Rektörlük Binasõ’nda gerçekleş-
tirildi. Törende konuşan Bilkent
Üniversitesi Kültür ve İletişim
Topluluğu Başkan Yardõmcõsõ
Murat Yurdakul, üniversitenin
kurulduğu günden bu yana ülke-
deki kültür ve sanat yaşamõna
katkõda bulunmak amacõyla çeşitli
etkinliklerin altõna imza attõğõnõ
kaydetti. Bilkentli öğrencilerin
oylarõyla belirlenen diğer ödül
sahipleri de şöyle:
Yılın En İyi Komedi Progra-
mı: Çok Güzel Hareketler Bun-
lar/BKM Mutfak/Kanal D, En İyi
Kültür ve Sanat Programı: Ay-
na/STV, En İyi Sporcusu: Arda
Turan, En İyi Televizyon Dizi-
si: Avrupa Yakasõ/ATV, En İyi
Erkek Oyuncusu: Engin Gü-
naydın, En İyi Kadın Oyuncu-
su: Binnur Kaya, En İyi Haber
Programı: Uğur Dündar’la Star
TV Ana Haber, En İyi Spor
Programı: Stadyum/Erdoğan
Arıkan/TRT, En İyi Köşe Ya-
zarı: Ekrem Dumanlı/Zaman.
‘Fername’ oyununda ‘darbe çağrõsõ’ yaptõğõ iddia edilen Şensoy ‘Yapõlanlar kasõtlõ’ dedi
Ferhan
Şensoy.
CMYB
C M Y B