16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 4 NİSAN 2009 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 4 Mart SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU ‘Ich Bin Ein İzmirli!’ Seçim gecesi İzmir sonuçları açıklanır açıklanmaz, cep telefonuma çarpıcı bir mesaj düştü: “Ich bin ein İzmirli!” “Türkiye’nin neresinde, hangi kentinden olursam ola- yım; bu gece ben bir İzmirliyim. İzmir’le tek yüreğim, İzmir halkıyla beraberim. İzmir kentinin gururunu, coşkusunu paylaşıyor, İzmirli seçmenle aynı heyecanı soluyorum” mealindeki hissiyatını uzun uzadıya bir SMS mesajına sığdırmaya çalışmaktansa, bir sevgi- li dost, Kennedy’den kalma -kıssadan hisse- bu ün- lü özdeyişe başvurmuş: “Ich bin ein Berliner!” Soğuk Savaş’ın zirve yaptığı yıllarda Berlin’i ziya- ret eden ABD Başkanı’nın; Berlin’in “özgür Batı”da ka- lan yarısıyla kurduğu empatinin efsane katında sim- geleşen söylemiydi bu sözler. Kennedy’nin Almancada dillendirdiği biçimiyle dünyanın dört bir yanında jargonlaşan slogan, Tür- kiye’nin en kutuplaşmış seçiminde bugün gönderme yapılan metafora dönüşüyor… “Kutuplaşma duygusunun” nerelere vardığı ve hangi noktalara tırmandığının, nasıl bir güçle du- yumsandığının somut sinyali bu. ‘İzmirli olmak vardı!’ Gazetelerin internet baskılarında, İzmir haberlerine yazılan okur yorumlarına göz attığınıza, bu vurucu me- sajın farklı biçimleriyle karşılaşacaksınız: “Şimdi İz- mir’de, İzmirli olmak vardı!” diyor örneğin biri… “Daha da İstanbul’a gelmem; İzmir’e taşınıyorum!” diye sesleniyor öteki… “Çok imrendim İzmirlilere. Genel seçimlerde inşal- lah sizin gururunuzu yaşarız. Ne güzel yaa! Onurlu, gu- rurlu, satılık olmamak” adına iç geçiriyor beriki… “Laik Türkiye” uzun lafın kısası, “Ich bin ein İzmirli!” sendromuyla kolektif -toplu- bir iç geçirme yaşıyor. Kalelere dönüşen kentler Gerçekte yalnız İzmir değil; Başbakan’ın “Filan şe- hir, falan belediye de benim olacak!” taşkınlığıyla aban- dığı tüm kentler simgeleşti bu seçimde. “Dayanan, düş- meyen ya da yeniden ele geçirilen kalelere” dönüş- tüler. Ve farklı izdüşümleriyle, farklı iç geçirmelere il- ham verdiler. Birilerinin “Ich bin ein Antalyalı” dediği yerde; başka birileri “Ich bin ein Diyarbakırlı, Vanlı, Ur- falı!” dedi. Batıdan doğuya, kuzeyden güneye bir yerel seçim platformunda ülkeyi; bu kadar gerip ayrıştırmak özel beceri gerektirirdi. Başbakan her bölgenin yarasını başka türlü kaşı- mak suretiyle bu özel beceriyi gösterdi. Üst perdeden dayılanmaları, dayatmaları, meydan okumaları; dediğim dedik, çaldığım düdük halleri; yüksek dağları ben ya- rattım havaları… ‘İane, sadaka, koltuk, kömür, kane- pe, beyaz eşya Allah ne verdiyse bastırır sandığı alı- rım… Parayla değil mi?’ tavırlarıyla bunu becerdi. Ve ‘ceket partisi’nin zaferi Ünlü sözdür; “Şeyh uçmaz, mürit uçurur” derler. Batı başkentlerinin kançılaryaları, AKP’nin ner- deyse artık kadrolu sayılan “aydınları”, liderin iki du- dağı arasında “kapı önüne konmaya hazır” bekleyen vekilleri, bakanları, danışmanları, yandaş medyası; hep birlikte, el ele Başbakan’ı uçurmayı başardılar. Zaten hassas olan kimyasını bozup, ayaklarını yerden kes- tiler. O kadar, o kadar yerden kestiler ki; yarım yüz- yıl öncesinin “Biz odunu koysak, seçtiririz!” muhab- betlerine, “Ceketi koysak seçtiririz!” çeşitlemeleriyle geri dönüldü. “Konseptin” 2009 versiyonuna Urfalılar; kent çapında “ceket satışlarını patlatarak” yanıt verdi. Gösteri ve mi- tinglerde “sopalara, balkonlara, ağaçlara”; adım ba- şı “ceket” bağladılar. Bush’a atılan terlik kıvamında- ki bu canalıcı protestonun mesajı, Başbakan’a ne ya- zık ki ulaşmadı. Siyasete hiç bulaşmamış, popüler bir şovmen bile milyonların evine giren “süper layt” bir eğ- lence programında, sokaktaki adamın isyanını anlat- tı, o isyanı ekranlara taşıdı. Yılların Mali’sine ağzının payını vermekten başka bir şey düşünmeyen Baş- bakan; alttan vuran bu dip dalganın anlam ve mahi- yetini -seçim sonuçları karşısındaki hayretine bakıla- cak olursa- hiç mi hiç kavramadı. AKP’nin 29 Mart’ta aldığı hasar, öyle rakamlarla ifa- de edilebilecek -8 puanlık- sayısal bir farktan ibaret değil aslında. Başka bir şeyler oldu bu seçimde. Türkiye çapın- da irili ufaklı fay çatlamaları, kırılmaları yaşandı. Kırılmaların tetikleyeceği sarsıntıları, birlikte izleye- ceğiz. Yıllanmış Çorbaya kaşık TED Ankara Koleji’nin 1967-68 yıllığında lise öğrencileri, 17 yaşındaki bir sınıf arkadaşları için şöyle yazmışlar: “Yedi senede kolej hayatına intibak edemeyen, beş vakit aptesli, namazlı, uyanık bir Müslüman (İslamcı) oluşundan dolayı daima sipsivri kalan ve 5 bin kişide dava arkadaşı 15 kişinin başını çeken bu arkadaşımız dünyayı düzeltmenin kendine kaldığına inanıyor ve bütün sıkıntısı bu. Bizim elimizden gelen ise ona muvaffakiyetler temenni etmekten başka bir şey değil.” Kim mi bu? Şimdinin TÜBİTAK Başkan Yardımcısı ve Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Ömer Ziya Cebeci’si... Darwin’i sansürleyen Ömer Ziya Cebeci var ya, ta kendisi. Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen’in NATO Genel Sekreteri olması konusuna Abdullah Gül yeşil ışık yaktı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan “Veto ederiz” dedi. Dışişleri Bakanı Ali Babacan da, her zaman olduğu gibi, iki cami arasında beynamaz kaldı! “Devlette ikilik olur mu?” demeyin sakın, olur. Çünkü, herkesin kendi dışişleri var. Abdullah Gül’ün var. Dışişleri’ndeyken Gürcan Türkoğlu gibi, Ahmet Sever gibi kendine yakın isimleri Çankaya’ya taşımadı mı? Taşıdı. Kendi başına ayrı bir hariciye programı izlemiyor mu? İzliyor... Recep Tayyip Erdoğan, başından beri, Dışişleri’nin dışında Ahmet Davutoğlu, Nabi Avcı, Ömer Çelik, Egemen Bağış, Cüneyd Zapsu’dan oluşan bir grupla çalışmadı mı? Çalıştı. Şimdi de, “Dışişleri’nin asıl müsteşarı Ertuğrul Apakan değil, Ahmet Davutoğlu’dur” denmiyor mu? Deniyor... Dış politikayı zaten güdümlü götürüyorlardı. Çorbaya çevirdiler, masaya koydular. İsteyen kaşık sallıyor. Tortu Açılımdı, saçılımdı, TRT-Şeş’ti falandı filandı feşmekândı derken, AKP bölgede şişti... Geriye önemli bir tortu kaldı. Ağır ve yoğun bir tortu... CHP’ye öneri Prof. Dr. Sina Akşin’in seçim sonrası tablo karşısında CHP’ye önerisi: “CHP bazı belediyeleri aldı. Yapacakları tek şey, amblemlerindeki devletçilik maddesini hatırlayıp işsizliğe çare bulmalarıdır. İşsizliğe son verecek bir yatırım politikası yürütmeleri lazım. Kısacası, devletçilik yapmaları lazım. Başka bir şansları yoktur.” Örgüt emekçisi Fethi Yaşar’ın Ankara Ye- nimahalle’yi alması; öyle şa- şaalı, cicili bicili, şişirilmiş, ak- lına estiğinde gidip işine gel- diğinde dönen, kırk kere de- nenip kırkında da bir şey be- ceremeyen isimlerin değil de, bir örgüt emekçisine olanak tanınsa pekâlâ seçimi kaza- nabileceğinin kanıtlanması ba- kımından çok anlamlıydı. Fethi Yaşar’ı yakından tanı- yanlar bilir: 40 yıllık partilidir. CHP Gençlik Kolları’ndan yetişme- dir. Partinin çeşitli il kademe- lerinde görev yapmıştır. Hem anakentte hem de Yenima- halle’de belediye meclis üye- liğini hiç kirlenmeden yü- rütmüştür. Kimileri Gökçek ekibinin kurduğu kooperatif- lerden yararlanıp daire sahibi olurken, şaibeli imar kararları karşısında dimdik durmuş, gerektiğinde karşıoyu bas- mıştır. Esnaf çocuğudur, turizm ve mefruşat işinde başarılı bir işletmecidir. İş yaşamında dü- rüst bilinir, paraya doygundur. Partide de örgütü dikkate alır. Seçim öncesi içteki küs- künlükleri gidermiş, parti ör- gütünün tümünü kampanya için devreye sokabilmiştir. Ben bildimci değildir. Bil- mediğini, güvenilir bilenlere sorar, danışır, öyle kararını verir. Bir önemli not daha: Fethi Yaşar, CHP’de genel başkanlık adaylığı için 5’te bir imza gerektiren, genel başkan adaylığı için divan önünde imza vermeyi öngö- ren tüzüğe “antidemokratiktir” diyebilen bir delegedir aynı za- manda... Ankara Üniversitesi İletişim Fakülte- si öğretim üyesi Prof. Dr. Metin Ka- zancı’ya göre, son seçimlerden üç so- nuç çıktı: 1- Halkın yüzde 61’i AKP iktidarına “Hayır” dedi. 2- CHP küçük kazanımları kendisine yeterli bulacaksa başka, ama seçmen CHP’nin bir iktidar seçeneği olabilme- si için ciddi değişiklikler yapması ge- rektiği konusunda uyarıda bulundu. CHP’nin, üstün bir çaba göstermiş ol- masından değil, İstanbul ve İzmir’de gö- rüldüğü üzere birkaç ismin yüzü suyu hürmetine oy kazandığı çok belli. Halk ayrıca, bunalım döneminden sıyrılış açısından da CHP’ye bir işlev yüklemek istediğini gösteriyor. Parti, bunu anlar- sa tabii... 3- Ben, Osmanlı döneminde, 1858- 1887 yılları arasında Yunanistan, Bul- garistan, Makedonya ve Arnavutluk’ta yayımlanmış bine yakın Fransızca ga- zeteyi taradım. Bilindiği gibi, onların he- men hepsi, o süreçten birer bağımsız devlet olarak çıkmışlardır. O süreç ile Güneydoğu’da bugün yaşananlar bir- birine çok benziyor. Benzemekten çok, hemen hemen aynı. Son seçim- lerde, yerel seçimlerde kimi illerde DTP’nin yüzde 70 oy oranı ile beledi- ye başkanlıklarını kazanması karşı- sında Türkiye’nin Kürt sorunu konu- sunda çok ciddi düşünmek zorunda ol- duğu kanısındayım. Ben Roj TV’yi dü- zenli izliyorum. Seçimlerden sonra yaptıkları yorum, “Bu bir referandum- du. Tercihini kendi içinden çıkmış yö- neticiler için kullandı. Kürt halkı bu du- rumu yeniden değerlendirecektir” yö- nündeydi. Bir anlamda “Biz artık ayrı- yız” demeye getiriyorlar. Bu, yeni bir ateşlemedir, yeni bir durumdur ve ya- kın gelecekte Kürt sorununun farklı bir çehreyle Türkiye’nin karşısına çıkaca- ğını göstermektedir. Bu noktada sağ- duyulu herkese görev düştüğü inan- cındayım. Üç sonuç Sosyalistler Ne Yapıyor? ERCAN YEŞİLYURT Türkiye’de kıyametler ko- puyor, iktidarlar el değiştiriyor, insanlar perişan ama bizimki- ler ortada yok. Kimisi internete düşmüş, sanal âlemde dedi- kodu yapıyor, kimisi Gürbüz Çapan’ın deyimiyle “evde oturma eylemi yapıyor”, kimi- si de hâlâ fantezi peşinde. Hal- buki şimdi sosyalistlerin tam zamanı ülkede daha önce ol- duğu gibi düşünce üretimini başlatmak gerekiyor. Evet, sosyalistler çok acı çektiler, tarumar edildiler ama artık toparlanmaları gereki- yor. Sağda olduğu gibi solda da tarikat örgütlenmeleri var. Birileri kendilerini şef ilan et- mişler, kendi atamalarını ken- dileri yapmışlar, müritler edin- mişler ve sürekli gerekçe uy- duruyorlar. Ve sürekli bu tari- katlarda amip gibi bölünerek çoğalıyorlar. Öyle şeyler söy- lüyorlar ki, bazen diyorum ki bu yazılanlar herhalde elli yıl, yüz yıl önce yazılanların ter- cümesi. Bunları okuma yaz- ması olan birisi olarak ben an- layamıyorum. Ülkedeki hemen tüm sos- yalistlerin birlikte olduğu TİP oluşumunda 1965 seçimle- rinde yüzde 2.83 oy alınmıştı ve 15 milletvekili çıkarılmıştı. 1966 senato seçimlerinde oran 3.79’a çıkmıştı ve parla- mentoya ciddi bir kalite geti- rilmişti. Bu kalite lafını ben za- manın AP milletvekillerinden de duydum. Bu vesileyle CHP kendisine ortanın solunda me- kân tutmuştu. İşi somuta in- direlim TİP parlamentodaki siyasi tartışmaları projeler ve programlar üzerine çekmiştir. Ülke sorunları tartışılmış ve si- yasi çıtanın kalitesi yüksel- miştir, parlamentoda ve ülke- de. Elime Turhan Salman’ın yaptığı ve TÜSTAV (Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı) tarafından 2004 yılında ya- yımlanan beş ciltlik bir kitap geçti. Kitabın adı “TİP parla- mentoda”. TİP’lilerin parlamentoda yaptıkları konuşmaların tümü var. TİP’lilerin yaptığı konuş- maların yüzlercesi “doktora tezi” niteliğinde. Eski AP’li bir miletvekili, “öyle şeyler söylüyorlardı ki an- layabilmek için okuyup araş- tırmaya başladık” demişti. TİP’liler Meclis kürsüsünü “üniversite kürsüsüne” çevirip ülke sorunlarına çözümler üre- tiyorlardı. İktidara ve kişilere hiçbir suçlama yapmadan. Her seferinde Meclis sıraları doluyor ve hocalarının verdi- ği dersi dinler gibiydiler, not- lar alıyor ve anlamaya çalışı- yorlardı. Sosyoloji dersi Behice Bo- ran’dan, Hukuk dersi Meh- met Ali Aybar’dan, iktisat dersi Sadun Aren’den. İktidar milletvekilleri konuşmaları so- nuna kadar dinleyip sadece “hadi oradan komünist” diye zıplayıp bağırıyorlardı. Gelelim bugüne, ülkemizin belası Kürt sorunu için sos- yalistlerin söyledikleri ciddiye alınsaydı, bugün böyle bir so- run yaşanmayacaktı. TİP 29 Ekim 1970’te yaptığı 4. Kon- gre’de; Türkiye’nin doğusun- da Kürtlerin yaşadığını… Kürtlerin anayasal vatan- daşlık haklarını kullanarak, demokratik özlem ve istekle- rini Türk ve Kürt sosyalistleri- nin parti içinde omuz omuza çalışmaları gerektiğini dile ge- tirmişti. Hiçbir ayrımcılık ve şiddet içermeyen bu demok- rasi talebi kapatma sebebi olmuştur. Anayasa Mahkemesi 12 Mart’tan sonra Temmuz 1971’de TİP’in ‘milletin bö- lünmez bütünlüğüne’ aykırı davrandığı gerekçesiyle ka- patılmasına karar vermiştir. Yani Kürt’e Kürt dediği için ka- patılmıştır TİP. Ve bugün dev- let TRT Şeş diye Kürtçe tel- evizyon kurmuştur. Bu gerçeği 40 yıl önce dil- lendirenlere ne eziyetler ya- pıldı. Yazık olmadı mı, ülke- mize, insanlarımıza, kaynak- larımıza? Herhalde anlaşılmıştır, siyasi tartışmaların çıtasının yüksel- mesi için yeni bir sosyalist olu- şuma ihtiyaç var. Bunun için de ilk iş eski şeflerin de ‘En- cümen-i Daniş’ gibi bu işleri bırakıp ayda bir toplanarak, ra- porlarını yazıp, oluşacak yeni yapıya vermelerini, adlarının da “solcu danış” olmasını öneriyorum. Başka da çözüm görünmüyor. Ahmet Altan’a cevabım- dır, daha doğrusu babası TİP milletvekili Çetin Altan’ın ce- vabı. Çetin Altan 1961 Ana- yasası’nın getirdiği demokra- tik anayasayı savunup AP’li- lerin anayasayı çiğnediğini söylüyor. Onlar itiraz edince “Efendim anayasa bir kedi değildir ki çiğ- nendiği vakit ciyak ciyak ba- ğırsın” diyordu. Yani Çetin Altan oğlu Ahmet Altan’ın, “Siz demokrasi ve özgürlük getirmiş bir darbe gördünüz mü” 21 Mart 2009’da yazdığı Taraf’taki lafa o günlerde ce- vap veriyor. (TİP Parlamen- to’da cilt II sayfa 22). Bunları babasına soramıyorsa bu ki- taplarda Çetin Altan’ın Mec- lis’te yaptığı tüm konuşmala- rı var bakabilir. Demokrasi ve özgürlük getirmiş olan “27 Mayıs 1960 devrimi” ni görür, hem de babasının sözlerinden. [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ İskandinav ülke- lerinin, “şnaps” da denilen ulusal içki- si. 2/ Dalgalõ parõl- tõlar verilmiş olan bir tür kumaş... Es- krimde kullanõlan üç silahtan biri. 3/ Mahşer gününde iyilik ve kötülük or- dularõnõn savaşaca- ğõ yer. 4/ Şarkõnõn sert bir biçimde vur- gulandõğõ disko müzik üs- lubu... Kâğõtlarõ bir arada tutmaya yarayan çengel. 5/ Kapõ boşluğunun alt bölü- mü... Kimi göçebe Türk boylarõnda birkaç aileye ait çadõrdan oluşan topluluk. 6/ Mide asidinin yemek borusuna kaçmasõ. 7/ Bir cetvel türü... Porselen ya- põmõnda kullanõlan bir tür beyaz ve gevrek kil. 8/ Evin bölümü... Öğütülmüş tahõl... Bir soru sözü. 9/ Ölçek... Pamuktan dokunmuş basma. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Acõbadem ya da kayõsõ çekirdeği aromalõ İtalyan likö- rü. 2/ “Özbek güreşi” de denilen ve judo ile güreşin ka- rõşõmõ olan spor dalõ... Büyük erkek kardeş. 3/ İnsanlarõn kanõnõ emdiğine inanõlan hortlak... Yemek. 4/ Bir etkinli- ğin geçici olarak durdurulduğu süre... Tatlõ bir çörek. 5/ Ku- zey gökkürenin en parlak yõldõzõ... Spor karşõlaşmalarõn- da kural dõşõ hareket. 6/ Ağõrlõk ve uzunluk ölçüleri için kabul edilmiş yasal ölçü modeli. 7/ Mal ya da paranõn el- den ele dolaşmasõ. 8/ Kenarlarõ saçaklõ bir tür başörtüsü... Kayõnbirader. 9/ Giysi kolu... Tanrõ bağõşlamasõndan yoksun kalma. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 I R G A N D I O S U A R E T A Y T A R Z H I R R N U T A R İ T A D A M A K F A N A V A R İ N B C A N A K U R U A V N İ A R A L E S E T E N E 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 CEZMİ ERSÖZ kitaplarını imzalıyor Yer: Akmar Pasajõ Nazõm Kitapevi Kadõköy Saat: 15.00
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle