16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 24 NİSAN 2009 CUMA 14 KÜLTÜR [email protected] İ ki hafta önce gösterime girişi festival koşuşturmacasõna denk geldiği için õskalayõp ancak yeni görebildiğimiz Pazar: Bir Ticaret Masalı, bir İngiliz yönetmenin bakõşõyla Türkiye’nin doğusunda ve Azerbay- can’da, Türk oyuncularla çevrilmiş, Al- man kameramanõn çektiği, bir Alman- ya-Türkiye-İngiltere-Kazakistan ortak yapõmõ, sõra dõşõ bir melez film. Son An- talya festivalinde Üç Maymun, Son- bahar, Hayat Var, Süt, Pandora’nın Kutusu vb. gibi önemli filmlerin ara- sõndan sõyrõlõp Altõn Portakal’a uzana- rak sürpriz yapõşõyla özellikle merak ko- nusu olan Pazar, genelde Doğu ve Gü- neydoğu’ya ilişkin, namus cinayetleri, kadõnõn gelenek göreneklerin kõskacõnda ezilmesi, terör, yoksulluk gibi sorunlarõ öne çõkaran, yerli malõ film ve TV di- zilerindekinden farklõ, ticaret-pazar ağõrlõklõ bir Doğu masalõ (daha doğru- su meseli) anlatõyor, klasik yol filmi for- matõnda. 2006’da, son on yõldõr mesken tuttuğu ülkemizde Pamir Kõrgõzlarõ hakkõnda çektiği Ölmüş Bir Koyunu Değerlendirmenin 37 Yolu adlõ ilginç belgeseliyle dikkati çekmiş, 1969 do- ğumlu İngiliz yönetmen Ben Hop- kins’in senaryosunu da yazdõğõ Pa- zar’õn kahramanõ, 1994’te Doğu’nun gözden õrak, yoksul ve õssõz bir sõnõr ka- sabasõnda, küçük kõzõ ve yeni bir çocuğa hamile karõsõ Elif’ten (Şenay Aydın) oluşan ailesini doyurmak için uğraşan, örneğin birinden aldõğõnõ üstüne kâr ko- yup bir başkasõna satarak geçinen, ayaküstü alavere dalavere çevirmeye hep hazõr, küçük üçkâğõtçõ, karaborsa- cõ, kumarcõ tüccar müsveddesi bir genç aile babasõ Mihram (Tayanç Ayaydın). Ticari becerisinden yararlanmak isteyip sürekli askõntõ olan yerel mafyacõ tip, bõçkõn Mustafa’ya (Hakan Şahin) bu- laşmadan, yörede peynir ekmek gibi hõzla yaygõnlaşan cep telefonunu bol bol satacağõ, Kuzey Avrupa kökenli ünlü bir markanõn bayiliğini yapacak bir dükkân açmak isteyen ama parasõzlõk nedeniyle eli kolu bağlõ Mihram’õn önüne haya- tõnõn fõrsatõ çõkõyor derken. İlaç kam- yonu çalõnan dispanserin kadõn dokto- ru (Şeval Bozbay) çocuk tedavisinde gerekli bir ilacõ Azerbaycan’dan bulup mutlaka almak üzere yüklü miktarda bir para veriyor eline ve Mihram riske gi- rip sermaye gibi kullanacağõ bu para sa- yesinde, (feleğin çemberinden geç- miş, yõllarca çalõştõğõ fabrikadan ansõ- zõn kapõ önüne konmuş, ekonomik sistemin çarklarõnõn işleyişine vakõf olmuş amcasõ Fazõl’õn (Genco Erkal) da yardõmlarõyla) kaçakçõlõk yaparak dükkân hayalini ger- çekleştiriyor filmin sonunda. Ancak mutlu olup olmadõğõ soru işaretidir bu iyimser fi- nalde... İnsanlarõn çeşitli ihtiyaçlarõnõ karşõlayarak ekmek parasõnõ doğrultan, uyanõk aracõ, ser- mayesiz girişimci, paragöz Mihram’õmõz, vicdanõyla baş- başa kalõp tõpkõ ahlaki ikilem içindeki bir Dostoyevski kah- ramanõ gibi õstõrap çekse de kazanç gözetmeden kabul- lendiği bu ilaç temin etme işinde hayõr işlerken kendi- si de kazanmaya bakõyor tabii ki. Zaten karnõ bur- nundaki karõsõ da onun özün- de iyi, asil biri olduğuna yü- rekten inanõyor, ortamõn ve şartlarõn puştluğuna rağmen. Yürekten. Locarno ve Antal- ya’dan en iyi erkek oyuncu ödüllü Tayanç Ayaydõn’õn ba- kõşlarõnõ, yüzünü, vücut dilini çok iyi kullanõp incelikli, içten ve sõcak performansõyla kanlõ canlõ, sevimli bir Mihram karakteri yaratarak, aslõn- da dünyanõn her köşesinde geçebilecek türden, hür irade ve serbest piyasa ekonomisine dair bu hikâyeyi baştan so- na sürüklüyor. Yönetmen Hopkins’in düz, sade ve gerçekçi bir tarzõ benim- sediği, ironik tavõrlõ, klasik anlatõmõy- la Türkiye-Azerbaycan coğrafyasõnõn karlõ, soğuk ve õssõz manzaralarõnda ge- çen, sõnõrlarõ aşan bir evrenselliğe eriş- tiği söylenebilecek bu sõcacõk ‘yol fil- mi’nin başarõsõnda Tayanç Ayaydõn’õn payõ büyük kuşkusuz. Antalya’da en iyi film, senaryo, erkek oyuncu Altõn Portakal’larõnõ kazanan ‘Pazar: Bir Ticaret Masalõ’ filmini siz hâlâ görmediniz mi? Dilber’in Sekiz Günü A laylõ sinemacõ, senarist- likten yönetmenliğe geçmiş Cemal Şan’õn Zeynep’in Sekiz Günü’yle başladõğõ, mayõsta gösteri- me girecek Ali’nin Sekiz Günü’yle tamamlanacak, kalp, ruh ve aklõ temsil eden aşk üçlemesinin bugün afiş- lere çõkan ikinci filmi Dil- ber’in Sekiz Günü, özellikle Dilber rolündeki güzel ve yetenekli Azeri oyuncu Nes- rin Cevadzade’yle Dilber’le evlenip dünyasõnõ değiştiren Mehmet rolündeki Fırat Ta- nış’õn başarõlõ oyunlarõyla festival sonrasõ dönemde me- raklõsõnõn ilgisini çekecek cinsten, hatta üçlemenin en iyisi olarak değerlendirilen, seyre değer bir yapõm. Başka Semtin Çocukları B elgeselden, TV dizi yö- netmenliğin- den yetişen, ‘Yeni Si- nemacılar’ kökenli Aydın Bulut’un ilk uzun metrajõ Başka Semtin Çocukları, 1990’larõn ikinci yarõsõnda yaşanan Gazi Mahallesi olaylarõnõn va- hameti üstüne ama genelde meramõnõ dizi film havasõnda an- lattõğõ şeklinde eleştiri- ler alan bir politik film. Aynõ sokakta, aynõ yoksulluğu çeken, aynõ sõnõfsal zeminde var olan ama farklõ kimlik- lerinden ötürü birbirle- riyle çatõşan gençler- den söz eden ve erkek dünyasõnõn ağõr bastõ- ğõ Başka Semtin Ço- cuklarõ, yeni haftanõn bir başka ilginç yerli filmi sayõlabilir. Çatõşan gençlerin öyküsü Aşk üçlemesinin en iyisi Aşk üçlemesinin en iyisi Ticari bir Doğu meseli... Türkiye-Azerbaycan coğrafyasının karlı, soğuk ve ıssız manzaralarında geçen, sınırları aşan bir evrenselliğe eriştiği söylenebilecek bu sıca- cık ‘yol filmi’nin başarısında Tayanç Ayaydın’ın payı büyük kuşkusuz. ÖZGE KESKİN A lmanya’nõn Duisburg kentinde 32’ncisi ger- çekleşen ve bu sene “Bo- ğaziçi”ni tema olarak belirleyen “Duisburg Akzente Sanat Festi- vali”nin açõlõşõ bugün; Yeşim Öz- soy Gülan ve Genco Gülan tara- fõndan hazõrlanan “SURNAME 09 Geçici Heykel Bahçesi Olarak Bir İstanbul Düğünü” adlõ gös- terinin ilkgösterimi ile yapõlacak. Şehir meydanõnda gerçekleşecek ve yüz kişinin üstünde oyuncu, mü- zisyen, dansçõ ve tek- nik kadronun görev aldõğõ gösteri, Os- manlõ şenlikleri te- mel alõnarak oluştu- rulan çağdaş bir yo- rum. Klasik bir İs- tanbul düğünü for- matõnda günümüze uyarlanan bu göste- ride, balonlarõn uçur- duğu otomobiller, hokkobazlar ve raks eden insanlarõn taşõ- dõğõ 41 tane metal minyatür heykel yer alõyor. Deneysel bir çalõşma olan gösterinin çõkõş noktasõ ise 16. ve 18. yüzyõllardan kalma; ismini de aldõğõ iki adet Surname: “Sur- name-i Hümayun” ve “Surname- i Vehbi”. Dört aile, biri Amerika- lõ iki damat, iki gelin ve bir sünnet çocuğunun heyecanla başlarõna ge- lecekleri beklediği bir düğünün sahneye konduğu gösteride pop müzikten operaya, türkülerden Türk sanat müziğine kadar farklõ tarzlar bir araya getirilerek müzikal bir altyapõ oluşturulacak. Bir anla- tõcõnõn Surname ve Orhan Pa- muk’un “Benim Adım Kırmızı” kitaplarõndan kesitler okuyacağõ gösteride “Ve Diğer Şeyler Top- luluğu” oyuncularõnõn yanõ sõra Duisburg ve Ruhr havzasõndan ge- len Türk ve Alman gruplar da yer alacak. MAÇIN RÖVANŞINI ALACAĞIZ Yeşim Özsoy Gülan’õn “Os- manlı gösteri sanatlarının cum- huriyete geçişte nasıl dönüştüğü ve bunun milliyetçilikle ilgisi” ko- nulu tezini hazõrlarken karşõlaştõğõnõ söylediği Osmanlõ’daki şenliklerin günümüze uyarlamasõ ile ortaya çõ- kan gösterideki heykellerin yara- tõcõsõ olan Genco Gülan ise surna- meleri araştõrõr- ken minyatürler- den çok etkilen- diğini belirterek “Bu minyatür- leri metal şab- lonlar kullana- rak heykellere dönüştürdüm ve gösterinin gerçekleşeceği meydanı heykel bahçesine dönüştürecek görsel bir dil geliştirmeye çalıştım” di- yor. Gösterinin yurtdõşõnda Türk- çe okumalar ile sahnelenecek ol- masõ konusunda ise Gülan şu yo- rumu getiriyor: “Biz hep izliyoruz, bir kere de onlar bilmedikleri bir dilde gösteri izlesinler. Maçın rövanşını almak gibi! Ayrıca dil bu gösteriyi anlamak için yön- temlerden sadece bir tanesi.” Gülan’lar bu gösterinin önümüz- deki yõl İstanbul’da da sahnelene- bileceğini fakat asla aynõsõ olma- yacağõnõ çünkü bunun mekâna öz- gü bir gösteri olduğunu, bu yüzden tekrar edilemeyeceğini söylüyorlar. Almanya, Duisburg Akzente Sanat Festivali Türk sanatçõlarõn gösterisi ile açõlõyor Almanya’da bir İstanbul düğünü JACK CARDIFF ÖLDÜ Kamerasõyla resim yapardõ... Kültür Servisi - Oscar ödüllü İngiliz görüntü yö- netmeni ve yönetmen Jack Cardiff, önceki gün 94 yaşõnda öldü. Birçok ünlü yönetmenin baş- yapõtlarõna görüntü yönetmeni olarak imza atan Cardiff, sinemanõn “yaşayan efsanele- rinden” biri olarak kabul ediliyordu. Cardiff, John Huston, Alfred Hitchcock, Orson Wel- les gibi büyük ustalarla da çalõşmõştõ. Cardiff, Powell/Pressburger yapõmlarõ olan “Siyah Narcissus” (1947) ve “Kırmızı Pabuçlar” (1948) adlõ filmlerdeki göz kamaştõrõcõ görün- tüleriyle tanõnmõş, “Siyah Narcissus”taki ça- lõşmasõ ona 1948 En İyi Görüntü Yönetmeni Os- car’õnõ kazandõrmõştõ. Huston’õn “Afrika Kra- liçesi” ve Mankiewicz’in “Çıplak Ayaklı Kontes” filmlerinin görüntü yönetmenliğini de üstlenen Cardiff için Martin Scorsese, “Ka- merasıyla resim yapıyor” demişti. Kültür Servisi - Macaristan’õn en önemli Türk yazõ- nõ çevirmenlerinden Yılmaz Gülen, fenalaşõp kaldõrõldõğõ Budapeşte Kutvölgyi Hastanesi’nde ya- şama veda etti. Nâzım Hikmet’in de yakõn dostu olan 79 yaşõndaki Gülen, aralarõnda István Seres’in ‘Imre Thököly ve Türkiye’, Bela Erödi’nin ‘Çok Yaşa!: Türk Heyetinin Ziyaretinden Ha- tıra Kitabı’, Hermann Robert’in ‘Kossuth La- jos ve 1848-49 Macar Özgürlük Savaşı’ da bu- lunan birçok yapõtõ Türkçeye kazandõrmõş, eşi Gün Benderli ile beraber bugüne kadar yayõmlanan en büyük Türkçe-Macarca sözlüğü hazõrlamõştõ. ÇevirmenYõlmazGülen yaşamõnõ yitirdi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle