Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20 NİSAN 2009 PAZARTESİ
8 SAĞLIK
CMYB
C M Y B
İstanbul Haber Servisi - İş-
sizlik Türk toplumunun ruh
sağlõğõnõ bozuyor. Türkiye Psi-
kiyatri Derneği (TPD), başta
Sağlõk Bakanlõğõ olmak üzere il-
gili kurumlarõ acilen önlem al-
maya çağõrdõ. TPD Başkanõ Dr.
Şeref Özer, araştõrmalarõn iş-
sizliğe bağlõ ruhsal sorunlarõn
ikiye katlanacağõnõ gösterdiği-
ni vurgularken “Depresyon,
anksiyete bozuklukları, bi-
reylerin alkol, madde kulla-
nımına yönelmesi, öfkenin dı-
şa vurumunun artması ve so-
runlarla başa çıkmak için şid-
dete başvurma gibi sorunlar
artacaktır” dedi.
Doç. Dr. Şeref Özer yaptõğõ
açõklamada, ruh sağlõğõ üzerin-
deki olumsuzluklarõn bireyin
işini kaybettiği ilk günlerde or-
taya çõktõğõnõ vurguladõ. Özer,
“Eşleri işsiz olan kadınlarda
da depresyon geliştirme riski
daha da artmaktadır. Yaşa-
nan bu süreç aile ilişkilerini,
ebeveyn çocuk ilişkisini bo-
zarak, çocukların ruhsal ge-
lişimleri üzerinde iz bırakma
riskini içermekte, bu etki gü-
cünü taşımaktadır” dedi.
TPD’NİN ÖNERİLERİ
Dernek olarak 2008 Aralõk
ayõndan bu yana işsizliğin ya-
ratacağõ ruhsal bozukluklarla
ilgili olarak Sağlõk Bakanlõğõ ve
ilgili tüm kurumlarõ uyarmayõ
sürdürdüklerinin buna karşõn
bu yönde bir girişimin olmadõ-
ğõna dikkat çeken Özer, öneri-
lerini şöyle sõralarõ: “Sağlık
hizmetleri ve ruh sağlığı hiz-
metleri ücretsiz, kolay ulaşı-
labilir olmalı, işsizlerin sağlık
hizmetlerinden herhangi bir
katkı payı ödemeksizin ya-
rarlanmaları sağlanmalıdır.
Özellikle işsiz kesimdeki aile-
lerin temel yaşam gereksi-
nimleri sağlanmalı, çocukla-
rı beslenme, vitamin desteği,
viral ve enfeksiyon hasta-
lıklar açısından düzenli
aralıklarla izlenmeleri,
gerekli tedavi, beslen-
meleri olanaklı kılın-
malıdır. En önemli çö-
züm yollarından biri iş-
sizlere yönelik sağlık ba-
kanlığı ve diğer sağlık
kurumları kapsamın-
da oluşturulmuş, üc-
retsiz, ulaşılabilir ve
gereksinimleri kar-
şılayacak nitelik-
te ruhsal des-
tek üni-
teleri
kurul-
ması-
dır.”
MELTEM YILMAZ
İZMİR- İzmir Aile Hekimleri Derneği Başkanõ
(İZAHED) Dr. Aynur Toksun, Türkiye’de 5 bin
600 aile hekiminin görev yaptõğõnõ, bu sayõnõn
2010’da 25 bin olmasõnõn hedeflendiğini kaydetti.
TC kimlik numarasõnõ gösteren herkesin aile he-
kimliği uygulamasõndan faydalanabileceğini anõm-
satan Dr. Toksun, “Son iki yılda aile hekimlerine
başvuru oranı, yüzde 40’tan yüzde 60’a yüksel-
di” diye konuştu. TC Sağlõk Bakanlõğõ ve ilgili
resmi kurumlarõn desteğiyle geçtiğimiz haftalarda
Çeşme’de düzenlenen 1. Ulusal Birinci Basamak
Hekimliği Kongresi’ne kardiyoloji, diyabet, geriat-
ri, dermatoloji olmak üzere çeşitli uzmanlõk alanla-
rõndan hekimler, vakõf, dernek ile sağlõk kuruluşu
yöneticileri katõldõ. Kongrede İZAHED Başkanõ
Dr. Toksun, iki yõl önce pilot olarak başlatõlan aile
hekimliği uygulamasõnõn Türkiye geneline yayõl-
masõyla 2010’da tüm yurttaşlarõn ücretsiz sağlõk
hizmeti alabileceğini belirtti. Birinci basamak he-
kimliğinin sağlõk hizmet sunumunun önemli bir
bölümünü oluşturduğuna dikkat çeken Dr. Toksun,
aile hekimliğinin, kişiyi her türlü özelliği ile tanõ-
yan, biyo-psiko-sosyal bir yaklaşõm olduğunu, bu
durumun da bir yandan hekime zaman kazandõrõr-
ken diğer yandan da hastanõn sağlõk durumunun
daha yakõndan kontrol edilebilmesine imkân verdi-
ğini söyledi. 1.basamak hekimliğinin etkin olduğu
ülkelerde sağlõk hizmet sunumun çok daha başarõlõ
olduğunu ifade eden Dr. Toksun, “1. basamak he-
kimliği ülkemizde 33 ilde iki yıldır pilot olarak
sürüyor. 2010 yılı sonunda tüm Türkiye’de uy-
gulamaya geçilmesi kararlaştırıldı” dedi.
İZAHED BAŞKANI TOKSUN
‘2010’da her ailenin
bir hekimi olacak’
Şiddetin artabileceği uyarõsõnda bulunan TPD ücretsiz ruhsal destek birimlerinin kurulmasõnõ istedi
İşsizlik ruh sağlõğõnõ bozuyor
‘KRİZE RUHSAL DESTEK PROJESİ
Türkiye Psikiyatri Derneği, krizin yarattığı etkileri göster-
mek, bu konuya yöneticilerin, ilgili tüm kurum-kuruluşla-
rın ve kamuoyunun dikkatini çekmek amacıyla “Krize
Ruhsal Destek” sloganıyla 2 günlük bir sosyal sorumluluk
projesini yaşama geçirme hazırlığında. Ruh Sağlığı Proje-
si ve Afette Psikososyal Hizmetler Birliği işbirliğinde yü-
rütülecek proje ile yerel yönetimlerden de destek istenecek.
Her beş kişiden biri reflü
SİBEL BAHÇETEPE
Türkiye’de her 5 kişiden birinde reflü-
ye rastlanõyor. Sosyal hayatõ en olumsuz
etkileyen hastalõklar arasõnda gösterilen
reflüde uzun ilaç kullanõmõnõn kemik ve
kalçalarda kõrõklõklara neden olabileceği
ifade edildi. Ankara Üniversitesi Tõp Fa-
kültesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalõ Öğ-
retim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Türkçapar,
hastalõkta en önemli sorunun teşhis sõra-
sõnda yaşandõğõnõ belirterek “Türki-
ye’deki hastalar reflü olduğunu bilmi-
yor. Bu hastalık yüzünden psikiyatra gi-
denler bile var” dedi.
Mide ağrõsõ, göğüs kafesi arkasõnda yan-
ma hissi, mide içeriğinin yukarõ doğru gel-
mesi, nedensiz öksürük, boğaz ağrõsõ, gö-
ğüs ağrõsõ gibi belirtilerle ortaya çõkan ref-
lü, çoğu zaman doktorlarõ da yanõltarak
hastalara farenjit, larenjit, gastrit tedavi-
leri verilmesine, anjiyo gibi uygulamalar
yapõlmasõna neden oluyor. Ülkemizde ref-
lü hastalõğõna gerekli önemin verilmedi-
ğini vurgulayan Prof. Dr. Türkçapar,
“Çoğunlukla reflü hastalarına gastrit,
ülser teşhisi konuyor, bu hastalar da
asit düşürücü ilaçları hastalıklarını
kontrol ettirmeden düzensiz olarak
kullanıyor” dedi.
Hastalara konulan gastrit teşhisinin an-
tibiyotik tedavisini beraberinde getirdiğini
anõmsatan Türkçapar, “Bir hastada uzun
yıllardır baş edemediği bir mide has-
talığı varsa reflü akla gelmelidir” açõk-
lamasõnõ yaptõ. Türkçapar, reflünün oluş-
masõnda çok yemek yemenin ya da yan-
lõş beslenmenin hastalõğõn oluşumunda et-
kisinin olduğunu vurgulayarak beslenme
kurallarõna uyulmamasõ durumunda ise şi-
kâyetlerin de arttõğõnõ söyledi. Türkçapar
Hastalarõn yüzde 10 kadarõnda mide fõtõ-
ğõnõn ortaya çõktõğõnõ belirtti.
REFLÜ HASTALARI BUNLARDAN
UZAK DURMALI
? Asitli içecekler ? Kahve ve alkol ? Çi-
kolata ? Baharat ? Yağlõ ve hamurlu gõ-
dalar ? Portakal, yeşil elma ? Biber, so-
ğan, sarmõsak ? Ketçap ? Sucuk, salam
Hastalõkta en önemli sorunun tanõ sõrasõnda yaşandõğõnõ belirten Prof. Dr. Ahmet Türkçapar
‘Çoğunlukla reflü hastalarõna gastrit, ülser tanõsõ konulur. Hatta psikiyatra gidenler bile var’ dedi
Dr. COŞKUN ÖZDEMİR
Son aylardaki sağlõk durumumuzu merak edi-
yorsanõz sevgili okurlar, yazõk ki size bir gün-
de 11 vatandaşõmõzõn sobalardan sõzan kar-
bonmonoksit gazõ nedeni ile yaşamõnõ kaybet-
tiğini söylemek ve onun ardõndan şunlarõ ek-
lemek zorundayõm: Sahte rakõya 8 kurban
verdik. Zonguldak’taki göçükte 2 kişi kaybet-
tik. Sadece 20 gün önce işe başlamõş ve se-
vinmişlerdi. 14 kişilik minibüste 22 kişi yara-
landõ, hastaneye kaldõrõldõ. Öteki trafik kazalarõnõ
sormayõn. Kredi kartõ borcunu ödeyemeyen 880
bin kişiyi de sağlõğõnõ yitirenler listesine katmak
yanlõş olmaz. Onlarõn ruh sağlõğõnõn yerinde ol-
duğunu düşünemeyiz sanõrõm. İsterseniz şim-
di diğer sağlõk sorunlarõmõza geçelim.
Tam gün, bizim uzun yõllardan beri benim-
sediğimiz bir ilke olmuştur. Geçirdiğimiz ve
ders alõnacak önemli deneyimlerimiz olduğu-
nu söylemeliyim. 70’li yõllarõn sonlarõnda Er-
dal Atabek, Gençay Gürsoy ve tabip odala-
rõnõn yöneticileri hep birlikte tam gün yasasõ-
nõ savunduk. Burada tam gün konusunda dev-
let hastanelerini bir tarafa bõrakarak tõp fakül-
teleri üzerinde yoğunlaşacağõm. 1978 sonlarõnda
yasa yürürlüğe girdi. Özetle beklentilerimizin
hiçbir sekilde gerçekleşmediğini söyleyebilirim.
İstanbul Tõp Fakültesi’nden çok sayõda değer-
li üye ayrõldõ. Acaba neden düş kõrõklõğõna uğ-
radõk? Kõsaca, ilkeyi savunuyorduk ama uy-
gulama koşullarõnõ iyi düşünmemiş, değerlen-
dirmemiştik.
HİZMET KALİTESİ DÜŞECEK
Şimdi yeniden üniversite tõp fakültelerine tam
gün çalõşma düzeni getiriliyor. Tam gün çalõş-
manõn amacõ, her düzeyde daha iyi eğitim, da-
ha iyi araştõrma ve daha kaliteli hasta bakõmõ
olmalõdõr. Peki, yasayõ hazõrlayanlarõn böyle bir
amacõ, böyle bir vizyonu var mõdõr? Hemen, du-
raksamasõz cevaplayabilirim: Asla! Yapõlan be-
yanlardan, açõklamalardan ortaya çõkan amaç,
çok sayõda hasta bakõlmasõdõr. Böyle bir hiz-
metin kalitesi bile söz konusu değildir. Yine-
leyelim: Tõp fakültelerinin önde gelen görevi
iyi eğitim ve kaliteli uzman ve araştõrmacõ ye-
tiştirmek ve üst düzey araştõrmalarõ gerçekleş-
tirmektir, çok sayõda hasta bakmak değil. Oy-
sa tõp fakültelerimiz böyle bir altyapõya sahip
değildir. Onlarõn böyle bir yapõya kavuşturul-
masõ için herhangi bir çaba da yoktur. Öğretim
üyelerini hastanelerinde kalmaya zorlamak, on-
larõn eğitim ve araştõrma için verimli çalõşma-
larõnõ sağlayabilir mi? Sorun sadece ücret po-
litikasõ, döner sermaye, ücretlerin emekliliğe
yansõmasõ ile sõnõrlõ olamaz elbette. Temel so-
run, elverişli çalõşma koşullarõnõn yaratõlmasõ
değil midir? Oysa böyle bir çaba, böyle bir he-
def yoktur ortada.
Ayrõca öğretim üyelerinin ücretlerinde dev-
let hastanelerinde olduğu gibi performans adõ
verilen ve çok sayõda hasta bakõmõna dayanan
sakat bir sistemin uygulanacağõ, özel hasta gör-
melerine bile izin verilmeyeceği bildiriliyor.
Akademik performans ise söz konusu değil-
dir. Bu kadar yanlõş bir şey olamaz. Oysa bu
yanlõşlõklar ve bunlarõn yol açacağõ kargaşaya
dikkat edilmediği açõktõr. Yõllar önce, ilk uy-
gulamada karşõlaştõğõmõz olay yinelenecek ve
part time çalõşan, dõşarda iyi kazanan, özellik-
le ünlü cerrahlar fakülteden ayrõlacaktõr.
TEPEDEN TIRNAĞA YANLIŞ
Sağlõk ve eğitim sistemimizde tepeden tõrnağa
yanlõşlõklar hüküm sürmektedir. Siz part time
ile üniversite hocasõna dõşarõda yüz binlerce li-
ra kazanma şansõ ve olanağõ tanõmõşsõnõz, onu
artõk tam gün ile üniversiteye kazanabilir mi-
siniz? Kapitalist bir ülkede, Amerika’da benim
yakõndan tanõdõğõm Harvard Tõp Fakültesi’nde
öğretim kadrosu tam gün çalõşõyor ama onla-
ra en tatmin edici çalõşma koşullarõ sağlanõyor.
Bu koşullarda eğitimin ve bilim üretiminin üst
düzeyde olduğuna tanõk olacağõnõz kuşku gö-
türmez. Ayrõca bir denetim mekanizmasõnõn iş-
lemekte olduğunu çalõşmalarõnõn eğitim ve
araştõrma alanõndaki üretimlerinin değerlendi-
rildiğini, denetlendiğini görüyorsunuz. Bu tür
yaklaşõmlar ve yapõlanmalar, kõsaca eğitime bi-
lim üretimine öncelik vermek bizim gündemi-
mizde bulunmuyor. Yönetenlerimiz böyle şey-
leri bilmiyorlar. Tam gün sağlõkta dönüşümün
yan etkilerinin yanõna yeni bir karmaşa yeni bir
düş kõrõklõğõ ekleyecektir.
coskunoz@superonline.com
İstanbul Haber Servisi - Çocuk psikiyatrisi ala-
nõnda en çok araştõrõlan konular arasõnda gösterilen
dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun ül-
kemizde 600 bin hastasõnõn olduğu tahmin ediliyor.
Hastalõğõn bebeklikten başlayarak yaşam boyu de-
vam eden, dikkat toplayamama, aşõrõ hareketlilik
ve dürtü bozukluğu gibi temel sorunlarõnõn olduğu,
yapõlan çalõşmalarõn da bu tür hastalarõn yüzde
30’unda sõnõfta kalma, yüzde 10-20’sinde okuldan
uzaklaştõrõlma, yüzde 57’sinde ise kazalara bağlõ
yaralanma, saldõrganlõk ve suça eğilimlerinin arttõ-
ğõnõ gösteriyor.
Beyin ve Sinir Hastalõklarõ Uzmanõ Doç. Dr.
Serdar Dağ, dikkat eksikliği ve hiperaktivitenin
anne babalarõn korkulu rüyasõ olduğunu, genellikle
de birlikte görüldüğünü söyledi. Erkeklerde kõzlara
oranla 3 kat daha sõk ortaya çõktõğõnõ anõmsatan
Dağ, “Dikkat bozukluğunu yaşa uygun olarak
herhangi bir şeye dikkatini verememe olarak ta-
nımlanabilir. Hiperaktivite ise belirli bir süre
yerinde duramamadir” dedi. Her iki davranõş du-
rumunun da zekâya etkisinin olmadõğõnõ ancak dik-
kat eksikliğinin dersteki başarõyõ etkileyebileceğini
ifade eden Dağ, her hareketli çocuğun da hiperakti-
viteyle karõştõrõlmamasõ gerektiğini vurguladõ. Dağ,
ailenin çocuk yetiştirme becerisinin de tedaviye
büyük katkõ sağlayacağõnõ sözlerine ekledi.
DİKKAT EKSİKLİĞİ KLAVUZU
OLUŞTURULDU
Tüm dünyada çocuk ve ergenlerin yüzde 5.3’ünü
etkilediği belirtilen “Dikkat Eksikliği Hiperakti-
vite Bozukluğu (DEHB)” konusunda DEHB Kli-
nik Uygulama Klavuzu oluşturuldu. Doç. Dr.
Eyüp Sabri Ercan’õn öncülüğünde hazõrlanan kla-
vuz, Prof. Dr. Ayşe Avcı, Prof. Dr. Nahit Mota-
vallı Mukaddes, Prof. Dr. Bengi Semerci, Prof.
Dr. Selahattin Şenol ve Prof. Dr. Yankı Yaz-
gan’dan oluşuyor. Klavuza www.turkiyedehbki-
lavuzu.com sitesinden de ulaşõlabiliyor.
TIP FAKÜLTELERİNDE TAM GÜN
Beyin ve
Sinir Hastalıkları
Uzmanı Doç. Dr. Serdar
Dağ “Tanı genelde yanlış konur
ve hareketli, yaramaz her çocuğa
yanlışlıkla ilaç tedavisi yapılabilir. Tanıdan
emin olduktan sonra çocuğu iyi gözlemlemek
gerekir. Eğer çocuk okul yaşamına ve ilişkilerine
zarar veriyorsa ilaç başlanmalıdır” diye konuştu.
‘Her hareketli
çocuk
hiperaktif
değildir’
İstanbul Haber Servisi - Türkiye’de en çok gö-
rülen kanserler arasõnda sayõlan mesane kanseri
özellikle de erkekleri tehdit ediyor. İstanbul
Üniversitesi (İÜ) Cerrahpaşa Tõp Fakültesi Üro-
loji Anabilim Dalõ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sü-
leyman Ataus, mesane kanserinin en önemli
belirtisinin idrardan kan gelmesi olduğunu ve
hastalõğõn kesin tanõ yönteminin Türkiye’de çok
yeni olarak uygulanmaya başlanan “sistoskopi”
olduğuna dikkat çekerek “Hastalık idrar tes-
tiyle de teşhis edilebilecek” dedi.
Mesane kanserinin tek önemli belirtisinin id-
rardaki renk değişikliği olduğunu vurgulayan
Prof. Dr. Ataus, kanamanõn az ya da çok gelme-
sinin hastalõğõn boyutu ile bir alakasõ olmadõğõnõ
ve mutlaka bir hekime başvurulmasõ gerektiğini
ifade etti. Ataus “Hafif bir kanama ilerlemiş
bir kanserin, çok gürültü koparan bir kana-
ma da küçük, kolay tedavi edilebilecek bir
tümörün habercisi olabilir. Bazen de çözüm
bulmakta zorlanılan idrar yanmalarının al-
tından mesane kanseri çıkabilir” dedi.
İstanbul Haber Servisi - Gözyaşõ üretiminin azal-
masõna bağlõ olarak ortaya çõkan göz kuruluğu, göz-
de yanma, batma, kõzarõklõk, bulanõk görme ve gör-
me azlõğõ gibi belirtilerle ortaya çõkõyor.
Gözün sağlõklõ kalmasõnõ ve göz kõrpma hareketi-
ni yaparken rahat hissetmemizi sağlayan gözyaşõnõn
azalmasõyla birlikte kuru göz olarak da bilinen
“kronik göz kuruluğu” sorunu yaşanõyor. İstanbul
Üniversitesi Tõp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr.
Nilüfer Alpaslan, “Kronik göz kuruluğunda,
gözyaşı üreten bezlerin sağlıklı çalışmasında olu-
şan bozukluklar, ürettiğiniz gözyaşının mikta-
rında ve niteliğinde değişikliklerin meydana gel-
mesiyle sonuçlanabilir” dedi. Bu durumun gözün
yüzeyinin hasar görmesine yol açarak probleme yol
açabileceğine değinen Alpaslan, “Göz kuruluğu
tedavi edilmediği takdirde enfeksiyon riskine ne-
den olarak gözde ciddi bozukluklara yol açabi-
lir” uyarõsõnda bulundu.
Alpaslan, göz kuruluğuna yoğun bilgisayar kulla-
nõmõ, klimalõ ortamlar, göz ameliyatlarõ, sigara kul-
lanõmõ, romatizma, sistemik hastalõklar ve tedavi-
sinde kullanõlan ilaçlar, göz tansiyonu, yaş, çevresel
faktörler ve menapoz gibi durumlarõda ortaya çõktõ-
ğõnõ anõmsatarak şunlarõ söyledi: “Göz kuruluğu
semptomları yaşayanlar ev ve iş ortamındaki ne-
mi arttırmalı, sigara dumanı bulunan ortamlar-
dan kaçınmalıdır. Hastalığın tedavisi için suni
gözyaşları kullanılmaktadır. Hastalar www.goz-
kurulugu.com sitesini ziyaret ederek göz kurulu-
ğu hakkında her türlü bilgiye ulaşabilirler.”
BELİRTİSİ İDRARDAN KAN GELMESİ
CİDDİ BOZUKLUKLARA YOL AÇABİLİR
İdrar testi ile mesane
kanseri tanısı
Kronik göz
kuruluğuna dikkat
Hekim hakları
için mücadele
çağrısı
İstanbul Haber
Servisi - İstanbul Tabip
Odasõ’nõn 1 yõlõnõn
değerlendirildiği
seçimsiz ara genel kurul
toplantõsõnda konuşan
Özdemir Aktan,
Türkiye’nin sağlõk
ortamõ, sağlõk
çalõşanlarõnõn özlük
haklarõ ve çalõşma
koşullarõ için yapmõş
olduklarõ çalõşmalarõn
gerek sağlõk
çalõşanlarõndan, gerekse
halktan destek
gördüğünü belirtti.
Aktan, “Kamu ve özel
sektörde çalõşan
hekimler, ortak
mücadelenin tabip
odalarõ üzerinden olmasõ
gerektiğini artõk daha net
olarak görmektedir”
dedi. Toplantõda yaptõğ
konuşmada, hekime ve
diğer sağlõk çalõşanlarõna
yönelik şiddet olaylarõnõn
geçtiğimiz yõla
damgasõnõ vurduğunu
belirten Aktan, “Bu
durum karşõsõnda
‘Hekime Şiddet
Hattõ’ kurmak zorunda
kaldõk” diye konuştu.
Küresel ısınmada
obezlerin rolü
daha fazla
LONDRA (A.A) -
İngiliz bilim adamlarõ,
obezlerin küresel õsõnma
ve iklim değişikliğinde
daha fazla payõ olduğunu
belirledi. International
Journal of Epidemioloji
dergisinde yayõmlanan
araştõrmaya göre,
şişmanlar çok gõda
tüketmelerinin yanõ sõra
zayõflara oranda daha
fazla motorlu taşõta
bindikleri için, küresel
õsõnmadan daha fazla
sorumlu. Gõda
üretiminin, sera etkisi
yaratan gazlarõn temel
kaynaklarõndan biri
olduğu biliniyor. Phil
Edwards ve Ian Roberts
adlõ bilim adamlarõ, her
bir şişman insanõn zayõf
bir kişiye oranla yõlda bir
ton daha fazla
karbondioksit
emisyonununa yol
açtõğõnõ tahmininde
bulundu. Buna göre, bir
milyarlõk aşõrõ şişmanlar
nüfusu, atmosfere yõlda
fazladan bir milyar ton
karbondioksit
salõnmasõna neden
oluyor. Londra Hijyen ve
Tropik Tõp Okulu’nun
araştõrmasõnõ yürüten
bilim adamlarõ,
“Şişmanlõkla ilgili
küresel eğilimi tersine
çevirmek için daha çok
çaba göstermeliyiz” dedi.