Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ekonomi@cumhuriyet.com.tr
20 NİSAN 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 13
CMYB
C M Y B
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Asıl Sorun
Önceki hafta Washington Post’un,
ABD’li kaptan kurtarıldıktan sonra,
övünçle kullandığı bu başlık, bir sü-
redir dünya medyasında, Somali
açıklarında korsanlarla mücadele
adına sergilenen pornografik “gös-
teriye” çok uygun.
Beyaz adamın çatal dili
Başta ABD olmak üzere dünyanın
birçok ülkesinin savaş gemileri Somali
kıyılarında, Aden Körfezi’nde toplan-
dılar. Nasıl toplanmasınlar? Korsanlar
gemilere el koyuyor, tutsak alıyor, fid-
ye topluyorlar. Bunlarla savaşmak ge-
rekiyor. Fransa ve ABD, komandoları-
nın, keskin nişancılarının becerisini
korsanlar üzerinde deniyor; Obama,
tutsak ABD kaptanını kurtarmak için
komandolara, keskin nişancılara emir
veriyor. Daha yirmi yaşına ulaşmamış
üç Somalili genç, hedefi bir mil uzak-
tan vurmaya eğitilmiş keskin nişancı-
lar tarafından 75 metreden (!) başarıy-
la vurularak öldürülüyorlar, kaptan
kurtuluyor, Obama ABD medyasında
erkekliğini kanıtlamış oluyor.
Bu madalyonun öbür yanında da
şunlar var: Geçen yıl 111 korsanlık ola-
yı yaşandı; bu yıl şimdilik 80... Halen 260
denizci korsanların elinde tutsak. Çok
sayıda korsan öldürüldü ama yalnızca
iki tutsak öldü biri de Fransız koman-
dolarının kurşunlarıyla. Diğer bir deyişle,
karşımızda öyle kana susamış bir gü-
ruh yok. Bu korsanların en önemli
özellikleri gemilere çıkar çıkmaz, tay-
falara ve yolculara, “kimsenin canı yan-
mayacak” mesajı vermek oluyormuş.
Peki, kim bu korsanlar? Somali dev-
leti çökertilip de, Somali kıyıları sahip-
siz kalınca, başta AB olmak üzere ki-
mi “gelişmiş” (emperyalist diyeceğim
ama yine “ulusalcı” olarak damgalan-
maktan çekiniyorum) ülkelere gün doğ-
muş. Somali kıyılarına doluşup, deniz
ürünlerini talan etmeye, nükleer, kim-
yasal (hastane çöpleri de olmak üzere)
atıkları dökmeye başlamışlar. Somali
balıkçıları ve aileleri, bir taraftan geçim
kaynaklarını kaybederek açlığa mahkûm
olurken, öbür taraftan, zehirlenmeye,
kanser olmaya, çocukları sakat doğ-
maya başlamış (The Independent
15/04). “Uluslararası topluluk” bu ko-
nuda hiçbir tedbir almayınca, balıkçılar
kendileri silahlanıp, bu talancıla-
rı ve atıkçıları kovmak için fiilen
“sahil muhafaza gücü” gibi ça-
lışmaya, sonra da bu yolla para
kazanabileceklerinin ayırdına va-
rınca, işi korsanlığa dökmeye
başlamışlar. Ama çok başarılı
oldukları da söylenemez: Bu
korsanların bir yılda en fazla 60
milyon dolar toplayabildikleri he-
saplanıyor. Ama verdikleri eko-
nomik zarar milyarlarca dolara
ulaşıyor (Archibugi ve Chiarugi,
Open Democracy, 09/04). Aden
Körfezi’ne gönderilen donan-
maların lojistik maliyeti de ekle-
nince, bu “sinek öldürmek için
balyoz sallama hesabında” bir gariplik
olduğu açıkça görülür.
Bu gariplikler dizisine, korsanlık
olaylarının, Doğu Afrika’dan Çin deni-
zine, Endonezya adalarına, Filipin kı-
yılarına kadar çok geniş bir alanı etki-
lemekte olmasına karşın dikkatlerin il-
la Somali kıyılarına odaklanmış olma-
sını da eklemek gerekir.
Küresel jeopolitiğin yeni
merkezi
ABD hegemonyasının, Batı’nın, eko-
nomik, siyasi üstünlüğünün geleceği
açısından jeopolitiğin ağırlık merkezi,
Robert Kaplan’ın da, Foreign Affaires
dergisinin mart/nisan sayısında işaret
ettiği gibi Hint denizine kayıyor. Do-
ğudan Çin ile başlayan bu coğrafya, bir
diğer yükselen güç Hindistan ile devam
ediyor, batı yakasında, Basra ve Aden
körfezleri ve Afrika kıyılarıyla sona eri-
yor. Bu coğrafya dünya enerji ticareti
açısından en kritik bölgeyi oluşturuyor.
Dünya ticaretinde giderek ağırlığı artan
Asya ülkelerinin gerek kendi araların-
daki, gerekse de Süveyş Kanalı üze-
rinden Avrupa ve Ortadoğu ile ticaret-
leri açısından bu bölge giderek dünya
ekonomisinin merkezine oturuyor.
Zengin doğal kaynaklara, yeni bakir
yatırım alanlarına, ucuz işgücü kay-
naklarına ve potansiyel pazarlara sa-
hip Afrika, bu coğrafyanın batı kıyısını
oluşturuyor. ABD ve Avrupa devletle-
ri, son yıllarda, bu kıtada Çin’in, ham-
madde ticaretine, enerji yatırımlarına
verdiği kredilerle, devletten devlete
mali yardımlarla etkisini arttırıyor ol-
masını kaygıyla izliyorlar.
İşte bu bölgede, korsanlık faaliyet-
lerinde son yıllarda belirgin bir artış var.
Prof. Klare’nin The Asia Times’da işa-
ret ettiği gibi, küresel ekonomik krizin
etkileri, giderek daha fazla genç insa-
nı, çaresizlikten savaş lordlarının ku-
cağına iterek, korsanlık faaliyetlerine uy-
gun yeni insan kaynakları yaratacak.
Sömürgeciler ve
korsanlar
ABD’nin küresel hege-
monyası ve imparatorluk
stratejisi, hava üstünlüğü
kadar belki de daha fazla
denizlerdeki egemenliğine
dayanıyor. Bu bağlamda,
Pentagon’un kaynak sa-
vaşlarının giderek önem ka-
zanacağını savunan raporlar
yayımladığı bir dönemde,
ister istemez Hint denizi
ABD açısından dünyanın en
stratejik bölgesi haline geli-
yor, tabii bölgedeki diğer
güçler açısından da…
Somali kıyılarına baktığımızda, yal-
nızca ABD’nin, NATO’nun, Almanya,
Fransa’nın değil, derin deniz (blue wa-
ter) filosu olmayan (bunu sömürgeci ge-
leneği olmayan olarak da okuyabiliriz)
Hindistan’ın ve Çin’in, derin deniz fi-
losunu ve sömürgelerini II. Dünya Sa-
vaşı’nda kaybeden Japonya’nın savaş
gemilerine de rastlıyoruz.
Tam bu noktada, 19. yüzyıldaki sö-
mürgecilik dalgasının korsanlara kar-
şı mücadele gerekçesiyle başladığını
anımsayabiliriz. İngiltere önce Afrika kı-
yılarındaki korsanları satın almayı, an-
laşma yapmayı deniyor. Kimi zaman
gelip limanlarını bombalıyor. Ama ar-
kasını döner dönmez korsanlık yeniden
başlıyor. İlginçtir bu alanda çözüm
yolunu o zaman da ABD açıyor. 1805
yılında ABD deniz piyadeleri Tripoli’ye
kadar girerek Paşa’yı ABD’li tutsakla-
rı serbest bırakmaya zorluyorlar.
1825’te ABD, Cezayir, Tunus ve Tripoli
(Libya) sahillerinde etkinliğini arttırıyor.
Ancak kalıcı çözümü, Cezayir’i işgal
edip sömürgeleştirerek, Tunus’u pro-
tektoraya dönüştürerek, Fas’ı denetim
altına alarak Fransa üretiyor. Ondan
sonra, İspanya, İtalya aynı yola girer-
ken, İngiltere ve ABD, Singapur, Ma-
laya, Saravak, Borneo kıyılarında sö-
mürgeler oluşturmaya başlıyorlar. Bun-
ların hepsi, ticaret yollarını korumak,
korsanlığa son vermek amacıyla, em-
peryalist devletler arasında genel bir an-
layış birliği içinde yapılıyor; Çin’de
(zamanında ulusalcı, bugün ise terörist
olarak nitelenen) Bokser ayaklanmasını
da birlikte bastırıyorlar (“Pekin’de 55
Gün” filmini anımsıyor musunuz?).
Şimdi dönüp Somali kıyılarına bir
kez daha bakarsak, buraya yerleşen
bir askeri gücün, hem Asya’dan Afri-
ka’ya girişi, hem de Asya’ya giden
enerji ve ticaret yollarını denetim al-
tına alabileceğini görebiliriz. Hem yu-
karda aktardığım gibi sürecin eko-
nomik bilançosu, hem de “Denizde-
ki korsanlığın karadaki anarşiden kay-
naklandığına” (Kaplan, New York Ti-
mes, 12/04), New York Times’ın “ama
yalnız olmayacağına” ilişkin uyarıları da
sürecin bu kez “Mogadişu’da 55
gün” gibi bir senaryo yönünde geliş-
tiğini düşündürüyor. Bu bağlamda
korsanların gelecekteki güç denge-
lerinin kurulması süreci açısından,
bugün için aslında çok “yararlı düş-
manlar” olduklarını da söyleyebiliriz.
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com
‘Üç Korsan, Üç Mermi, Üç Ceset...’
Köy Enstitüleri’nin 69. kuruluş günü 17 Nisan, bu
yıl çağdaşlaşma tartışmalarının yoğunluğuna tanık-
lık etti.
Geçen hafta, çağdaş yaşam ile çağdaş eğitimin bü-
tünlüğünü savunanlar sorgulandı ve gözaltına alındı.
Çağdaşlaşmanın kurumlarına baskınlar düzenlendi.
Tamamıyla Köy Enstitüleri’nin kapatılmasını andı-
ran, aynı anlayışın doğrudan uzantısı olan bir oluşum
yaşanıyor.
Çağdaşlaşma, kaldığı kadarıyla da, boğulmak is-
teniyor.
Köy Enstitüleri, Cumhuriyetin temeli olan “özgür-
leştirici eğitim” anlayışının kırsal kesimi de içerecek
biçimde yerleştirilmesi savaşımıydı. Eğitimin karma
olduğu enstitülerde, çocuğun ve gencin yaratıcı ye-
teneklerinin en üst düzeyde gelişmesi için uğraş ve-
riliyordu. Yalnız, temel bilgilerin öğrenilmesi değil, mü-
zik, tiyatro, resim gibi sanatsal çalışmalarla çağdaş
yaşam yakalanmaya çalışılıyordu.
Enstitülerin yalnızca “kuruluş yerlerinin” seçimi bi-
le, tek başına, bu kurumların nasıl bir bütünleştirici
çağdaşlaşma çabası olduklarını anlatmaya yeter: Ak-
çadağ (Malatya), Akpınar (Samsun), Aksu (Antalya),
Arifiye (Kocaeli), Beşikdüzü (Trabzon), Cilavuz (Kars),
Çifteler (Eskişehir), Dicle (Diyarbakır), Düziçi (Adana),
Ernis (Van), Gölköy (Kastamonu), Gönen (Isparta), Ha-
sanoğlan (Ankara), İvriz (Konya), Kepirtepe (Edirne),
Kızılçullu (İzmir), Ortaklar (Aydın), Pamukpınar (Sivas),
Pazarören (Kayseri), Pulur (Erzurum) ve Savaştepe
(Balıkesir).
Demokrat Parti, eğitimde çağdaşlaşmanın öncü-
leri olan Köy Enstitüleri’ni “komünist yuvası” olmak-
la suçladı ve kapattı. Evrensel hukuk kurallarının te-
mellerinden birine göre suç, kişiseldir. Enstitüler bu
ilke çiğnenerek “kurumsal” suçlamayla kapatıldılar.
Karma eğitime son verildi. Geçen hafta İzmir’de Ye-
nikuşak Köy Enstitülüler Derneği’nce vurgulandığı gi-
bi, “kardeşleri ayırdılar”; kızlı-erkekli bir çağdaşlaşma
çabasını yok ettiler.
Toplum saldırı altında tutuldu; çağdaşlaşmacılar
sustu; enstitüleri açan siyasal örgüt bile onlara sa-
hip çıkmadı. Bugünlere gelindi.
Bugün de “Baba beni okula gönder” diye çırpınan
on binlerce çocuğa çağdaş eğitimin olanaklarını sağ-
lamaya çalışanlar, ÇYDD, ÇEV ile Başkent Üniversitesi
başta olmak üzere kimi üniversiteler, bilim insanla-
rı, yöneticiler yalnızca çağdaşlaşmacı oldukları, çağ-
daş yaşamı güçlendirmeye ve yaşatmaya çalıştıkla-
rı için, cezalandırılmak isteniyor.
Tıpkı Köy Enstitüleri olayında olduğu gibi.
Asıl sorun budur.
Cumhuriyetin çağdaşlaşma yolunun önünün ke-
silmesinde Köy Enstitüleri’nin kapatılması, aslında, bu-
günleri hazırladı.
Ülke “diplomalı kalitesizler” topluluğu oldu. Bu sü-
reç, 12 Eylül 1980’lerde, genel olarak eğitimin din-
selleştirilmesi ve yükseköğretimde YÖK uygulama-
larıyla, iyice pekiştirildi. Süreç genişleyerek işliyor.. son
yıllarda, MEB, YÖK ve TÜBİTAK’ta yaşananlar ve ya-
pılanlar bunun kanıtlarıdır.
Gerçekte, ÇYDD ve ÇEV, eğitimde yaşanan bu çok
büyük olumsuzlukların, yıkımların giderilmesi isteği-
nin sonuçlarıdır. Kapatılan Köy Enstitüleri’nin işlevi-
ni üstlenme girişimleridir.
Toplumda çağdaşlaşma korkusu yaratılıyor. Bilginin,
ilerlemenin, çağdaşlaşmanın aydınlığından korkan-
lar, toplumu korkutmaya çalışıyor.
Yaşanan süreçte, “iki gereklilik” geçerlidir.
Birincisi, “çağdaşlaşmacılar” bu sürece, yani, çağ-
daşlaşmanın boğulması gidişine kesinkes karşı dur-
malıdır.
İkincisi, şu doğru unutulmamalıdır. Toplumsal
korku, faşizmi besler. Ve ülkenin temel gündem mad-
desi 12 Eylül faşizminden kurtulmak olmalıdır. Bunu
yapmamak, tersine çok daha yıkıcı olacak yeni bir ka-
ranlık faşizan dalganın kabarmasının kanallarını aç-
mak, bir büyük tarihsel ve toplumsal sorumluluk an-
lamına gelir.
yakupkepenek06@hotmail.com
Burgaz’a yeni vergi denetimi
ANKARA (AA) - Maliye Bakanlõğõ,
Burgaz Rakõ’da, niteliğine uygun olmayan
bandrol iddialarõnõn ardõndan yeniden vergi
incelemesi başlattõ. Denetimde şirketin bütün
hesaplarõ tek tek inceleniyor. Aynõ şekilde
bandrol konusu da ayrõca araştõrõlõyor.
Tütün ve Alkol Piyasasõ Düzenleme Kurumu
(TAPDK) tarafõndan görevlendirilen özel
denetim ekibi de, Burgaz Rakõ’da niteliğine
uygun olmayan bandrol kullanõmõ iddialarõnõ
soruşturuyor. Bu arada Gelir İdaresi
Başkanlõğõ’ndan bir üst düzey yetkili, Burgaz
Rakõ’nõn 2. kez vergi incelemesine tabi
tutulduğunu bildirdi. Daha önce çeşitli
iddialar üzerine gelirler kontrolörlerinin
Burgaz Rakõ’da inceleme başlattõğõnõ ve bu
inceleme kapsamõnda aramalõ inceleme talep
ettiğini kaydeden Gelir İdaresi yetkilisi, “tüm
Türkiye’de olduğu gibi Burgaz Rakı’da da
bandrol denetimleri devam ediyor” dedi.
Güler Sabancõ, krizin, hõzõnõn kesilmesine karşõn hâlâ ciddi belirsizliklerin olduğunu söyledi
‘Krizin daha yolu var’
Ekonomi Servisi - Sa-
bancõ Holding Yönetim
Kurulu Başkanõ Güler
Sabancı, krizin hõzõnõn
yavaşladõğõnõ, ancak hâlâ
“gidecek yolu”olduğu iz-
lenimi bulunduğunu söy-
ledi. Bir grup gazeteciyle
bir araya geldiği sohbet
toplantõsõnda, Sabancõ,
“Henüz ciddi belirsiz-
likler var. Hâlâ krizin
içindeyiz. Gelen verileri
değerlendiremiyoruz.
Evet, ABD’den gelen bir
şeyler var.. ama ben tem-
kinli olmak taraftarı-
yım. Krizin hızı kesildi,
ama sanki hâlâ gidecek
yolu var gibi gözükü-
yor” dedi.
Sabancõ, krizle birlikte
tartõşmaya açõlan yeni dün-
ya düzeni hakkõnda da
“Krizden sonra hepimiz
Çin’den borçlanacağız,
ABD de dahil... Yeni
dünya düzeninde her or-
ganizasyona olduğu gibi
IMF’ye de yeniden rol
dağıtımı yapılacak. Ne-
redeyse dünya merkez
bankası gibi.. oraya gi-
diyor” diye konuştu.
Güler Sabancõ; bir gaze-
tecinin vakõf üniversitele-
riyle ilgili bir çalõşma ol-
duğu yönünde söylentiler
bulunduğunu ve vakõf üni-
versitelerinin denetiminin
Sayõştay’a verilerek,
YÖK’e bağlanacağõna iliş-
kin iddialarõ hatõrlatmasõ
üzerine, kendilerine bu ko-
nuda gelen bir şey olmadõ-
ğõnõ, ancak böyle bir deği-
şikliğin geriye gidiş olaca-
ğõnõ dile getirdi. Sabancõ
özetle şu konulara değindi:
Herkes bocaladı
Bütün dünyadaki hü-
kümetlerde krize karşõ ön-
lemlerde bir bocalama oldu.
Hep kõsa vadeli paketler
açõklandõ. Herkes birbirini
bekliyor, biri bir önlem
açõklayõnca diğerleri ona
göre bir adõm daha atõyor.
Bütün bunlar güvensizlik
getirdi. ABD’nin seçim sü-
recinin de krizde etkisi ol-
du. Bizde de bir seçim sü-
reci yaşandõ. O da bitti ar-
tõk, önümüze bakmalõyõz.
Bu dönemde işletme
sermayesinin iyi yönetimi,
2009’da başarõnõn; tersi,
başarõsõzlõğõn göstergesi
olacak. Onun için herkes
daha temkinli. Geçen yõl
anormal hammadde fiyat-
larõ gözledik. Bu son çey-
reğe yansõdõ. Şimdi onun
etkisi gidiyor.
Eksi 3.6’lık büyüme
hedefi gerçekçi
Hükümetin yüzde
3.6’lõk daralma hedefi ger-
çekçi ve doğrudur diye dü-
şünüyorum. Benim danõş-
tõğõm ekonomistlerin bazõ-
larõ yüzde 5’e kadar daral-
ma öngörüyor. Ama şir-
ketlerden gelen raporlara
bakarsak, yüzde 3.6, haydi
yüzde 4’ün altõ diyelim,
daha realist gözüküyor. Son
çeyrekte bir kõpõrdanma
olacağõnõ öngörüyorum.
Hükümet 1600 cc mo-
torun altõndaki binek oto-
mobillere vergi indirimi ge-
tirmekle akõllõ bir iş yaptõ.
Biliyorsunuz Türkiye’nin
esas üretimi bu hacimde
ve altõndaki otomobiller-
de. Bu gibi örnekler bulunur
ve uygulanõrsa çok iyi olur.
Ticari araçlarda vergi yüz-
de 4 olduğu için mesela
hurda teşviki gibi önlemler
düşünülmeli.
Yeni düzende
IMF’nin dünya
merkez bankasõ gibi
olacağõnõ söyleyen
Sabancõ, “ABD de
dahil hepimiz Çin’den
borçlanacağõz” dedi.
ENERJİ İTHALATI ÇEŞİTLENDİRİLMELİ
Türkiye’nin nükleer enerji santra-
lõ kurmak istemesinin bir nedeni var;
Enerji ithalatõmõzõn ana ağõrlõğõ Rus-
ya ile ve onu çeşitlendirmek istiyoruz.
Neden teklif vermedik? Çünkü tekli-
fi veren firma dõşõnda kimse fizibili-
te yapamadõ. İlk 10 yõlõn sonunda
alõm garantisi yoktu.
CarrefourSa’nõn CEO’su geldi;
şimdiye kadar dünyada odaklandõkla-
rõ 5-6 ülkeden biri Türkiye idi. Şimdi 3
yere odaklanacaklar, biri Türkiye ola-
cak. Aynõ şeyi çimentodaki ortağõmõz
için söyleyebilirim. Başka ülkelerden
çekilecekler, Türkiye’ye odaklanacak-
lar. Toyota keza öyle.
İhracatta yeni rekor
2.5 yõl ertelendi
Yaşadõğõ şehrin dõşõna hiç çõkamayan emeklilerin oranõ yüzde 50’yi buluyor
Emekliler eve hapsolduMERSİN (AA) - Ekonomik krizin etkilerini gör-
mezden gelen Devlet Bakanõ Kürşad Tüzmen, ge-
çen yõlki 132 milyar dolarlõk ihracat başarõsõnõ ‘al-
tın yıl’ olarak nitelendirdi. Tüzmen devamda da
“Kriz nedeniyle geçen yılki rakamlarımız ve 200
milyar dolarlık yeni ihracat rekoru hedefimiz or-
talama 2.5 yıl kadar ertelendi” dedi.
Bu yõl ihracatõ 100 milyar dolarõn altõna düşür-
memenin gayreti içerisinde olduklarõnõ kaydeden
Tüzmen, “Ben 2009’da yaşanan düşüşten sonra
2010’un ikinci yarısından itibaren, ihracatta to-
parlanma sürecine tekrar gireceğimizi düşü-
nüyorum” diye konuştu. Tüzmen, Türk ihracat-
çõsõnõn çõkõşõnõn yeni pazarlardan geçtiğine işaret
ederek, “Yeni ticari ilişkiler için önümüzdeki gün-
lerde önce Libya’ya ardından Romanya’ya gi-
deceğim” dedi.
Bulgaristan’dan
Türk patatesine veto
ANKARA (AA) - Bulgaristan’õn, “patates si-
ğili” hastalõğõ nedeniyle Türkiye’den patates itha-
latõna sõnõr getirebileceği yönünde uyarõda bulun-
duğu öğrenildi.
Türkiye ise patates siğili hastalõğõ nedeniyle
alõnan önlemler konusunda Bulgaristan’a bilgi
verirken, konuyu görüşmek üzere bir heyeti Tür-
kiye’ye davet etti. Edinilen bilgiye göre, Bul-
garistan Ordu, Niğde ve Nevşehir menşeli pa-
tateslerde hastalõk belirlendiği gerekçesi ile
Türkiye’ye uyarõda bulundu.
TİED araştõrmasõna göre,
emekliler yaşadõklarõ kentin dõşõna
çõkamõyor. Emeklilerin yüzde 86.4’ü
de tatil amaçlõ gezi yapamõyor.
Fındıkçılar üretimden vazgeçiyor
ORDU (AA) - Ulusal Fõndõk Konseyi
Araştõrma ve Danõşma Kurulu Başkanõ Prof.
Dr. Turan Karadeniz, 13 ilde, 18 gün süreyle
500 fõndõk üreticisi arasõnda yaptõklarõ anket
çalõşmasõ sonrasõ, fõndõk üreticilerinin büyük
bir çoğunluğunun masraflarõnõ karşõlayama-
dõklarõ gerekçesiyle gelecekte fõndõk tarõmõ-
na sõcak bakmadõklarõnõn ortaya çõktõğõnõ söy-
ledi. Karadeniz, fõndõkta son 2 yõlda yaşanan
fiyat düşüklüğünün üreticiler arasõnda umut-
suzluk, zaman zaman da kõzgõnlõkla karşõ-
landõğõnõn görüldüğünü vurguladõ.
Üreticilerin yüzde 99’unun fõndõk alõmla-
rõnda TMO yerine yeniden Fiskobirlik’i gör-
mek istediklerini anlatan Karadeniz, “Bunun
nedenini de TMO görevlilerinin fındıktan
anlamadıklarını gerekçe göstererek açık-
lıyorlar” dedi.
ANKARA (AA) - Türkiye İşçi Emek-
lileri Derneği’nin (TİED) yaptõğõ bir araş-
tõrmaya göre, emekliler yaşadõklarõ kentin
dõşõna çõkamõyor.
Dernek, 47 ilde 4 bin 362 emeklinin ka-
tõlõmõyla ‘Türkiye Emekli Profili Araş-
tırması’ gerçekleştirdi. Araştõrmaya katõ-
lan emeklilerin yüzde 85.5’i, yurtdõşõna hiç
çõkmadõğõnõ bildirdi. Emeklilerin yüzde
14.5’i ise bu yöndeki soruyu olumlu ya-
nõtladõ. Emeklilere tatil amaçlõ gezi yapõp
yapmadõklarõ da soruldu.
Emeklilerin yüzde 86.4’ü tatil amaçlõ
gezi yapmadõğõnõ bildirdi. Tatil amaçlõ ge-
zi yapabildiklerini söyleyenlerin oranõ ise
yüzde 13.6’da kaldõ. ‘Yaşadığınız ilin dı-
şına hangi sıklıkla çıkarsınız’ sorusu-
na emeklilerin yarõsõna yakõnõ ‘hiç çık-
madım’ yanõtõnõ verdi. Yaşadõğõ ilin dõ-
şõna hiç çõkmayanlarõn oranõ ise yüzde
45.2’yi buldu. Emeklilerin yüzde 11.7’si,
‘ayda birkaç kez’, yüzde 43.1’i ‘yılda
birkaç kez’ yaşadõğõ ilin dõşõna çõktõğõ-
nõ belirtti. Emeklilerin yüzde 21.1’i oto-
mobili olduğunu, yüzde 78.9’u ise oto-
mobili bulunmadõğõnõ kaydetti.
Kriz fast food’a uğramadı
GAZİANTEP (AA) - Ekonomik krizin fast
food sektöründeki etkileri sõnõrlõ kalõrken
McDonald’s Türkiye, geçen yõl satõşlarõnõ yüzde
30 arttõrdõ ve 250 milyon TL ciro yaptõ.
Gaziantep’te ilk restoranõnõ açan McDonald’s
Türkiye Genel Müdürü Hakan Serim, Türkiye
genelinde 120 restorana ulaştõklarõnõ ve 2009
yõlõnda açacaklarõ yeni restoranlarla toplam
istihdamlarõnõ da 4 bine çõkaracaklarõnõ söyledi.
2 milyar TL’lik bir büyüklüğe ulaştõğõ tahmin
edilen Türkiye fast food pazarõnõn krizden diğer
sektörler göre daha az etkilendiğini söyleyen
Serim, şöyle konuştu: “Geçen yıl satışlarımız
yüzde 30 arttı. Bu yıl restoran sayısında
yüzde 10-15 ve satışlarda yüzde 15 büyüme
planladık. 2008 yılını 250 milyon TL ciro ile
kapattık. 2009’da da 285-290 milyon TL
ciro düşünüyoruz.”