23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 20 NİSAN 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 15 ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL Nüfus Artõşõ ve ‘Sosyal Güvenlik’ Dünyanõn geri kalmõş ve gelişmekte olan toplumlarõnda- ki “insan manzaralarının” hiç de iç açõcõ olmadõğõ göz- lenmektedir. Küreysel õsõnma ve ekonomik krizlerin kaynağõnõ “hızlı nü- fus artışında” aramanõn doğru olacağõ görüşündeyiz. Bu nüfus artõşõ sürdüğü sürece, sorunlarõn ve küresel krizlerin önüne geçmenin çok zorlaşacağõ görüşündeyiz. Çok geç kalõndõğõnda ise engellenemez konuma gelmesi ka- çõnõlmaz olacaktõr. Ekilebilir tarõm alanlarõ hõzla azalmakta, küresel õsõnma ile birlikte azalan yağõşlar, dünyanõn her yöresinde suyu, en kõy- metli madde olarak ortaya çõkarmõştõr. Ayrõca küresel kapitalin “gözü doymayan azgınlığı”, dün- yayõ, özellikle de geri kalmõş ülkeleri yoksulluk, açlõk ve su- suzlukla baş başa bõrakmõştõr. Bugünün verileri, yoksul ve ge- ri kalmõş bazõ ülkelerin, gelişmiş ülkelerin “organ fabrika- ları” konumuna gelmek üzere olduğunu göstermektedir.. Yoksulluk, açlõk, susuzluk, barõnmak, eğitim gibi temel so- runlarõn kaynağõ, kişisel görüşümüze göre geri kalmõş ülke- lerdeki her geçen gün hõzõnõ arttõran nüfus artõşõdõr. Türkiye de dünyada oluşan “hızlı nüfus artışı”ndan payõna düşeni yeterince almõştõr ve almayõ da sürdürmektedir. Bu konuda en geçerli kanõt da “nüfus istatistikleri”dir. 1930’lu yõllarda 2 milyar olan dünya nüfusu, 70 yõl sonra, 2000’li yõllarda 4 milyar artarak, 6 milyara ulaşmõştõr. Bu 70 yõllõk sürenin dünya nüfusunun tarihte en fazla yükseliş gös- terdiği dönem olarak yorumlanmaktadõr. Robert Thomas Malthus (1788-1834), yõllar önce nüfus artõşõnõn denetim altõna alõnmasõnõn gerektiğini savunan bir İngiliz ekonomistidir. Malthus’a göre nüfus artõşõ denetim altõna alõnmayan top- lumlarda nüfus, “geometrik dizi” olarak (1, 2, 4, 8, 16, 32) artarken, insanlarõn yaşamlarõnõ sürdürmeleri için en gerek- li olan gõda, barõnma, eğitim vb. temel gereksinimler “arit- metik dizi” (1, 2, 3, 4, 5 …) olarak artacağõ için, sonuçta top- lumlar açlõk, savaş ve salgõn hastalõklarla karşõ karşõya ka- lacaktõr. Malthus’un bu görüşü ortaya attõğõ 1800’lü yõllarda ista- tistiklerce tüm dünya nüfusunun 1 milyar kişi olduğu açõk- lanmaktadõr. Bugünkü istatistiklere göre dünya nüfusunun 6 milyar 500 milyona ulaştõğõ varsayõlmaktadõr. Bu nüfus artõşõ sürdüğü sürece, gelecekteki “insan man- zaralarının” pek de iç açõcõ olamayacağõ görüşündeyiz. Bu gidişten en büyük payõn da “sosyal güvenlik” sistemine düşeceği görüşündeyiz. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 20 Nisan GÖRÜŞ DİLEK ŞAHZÂDE 1630 Kere Daha Ferhan Şensoy Zekâ, mizah, ironi, eleştiri, tarz, emek, ürün, ka- vuk... Halk tiyatrosunun çağdaş yorumuyla bir tarz oluşturmuş, bu tarzı ve yeteneğiyle İsmail Düm- büllü ve Münir Özkul’dan sonra kavuğu dev- ralmış, çok şahsına münhasır bir sanat adamın- dan söz ediyorum; Ferhan Şensoy’dan. Aklımıza ve gönlümüze kazınan pek çok oyu- nu ve kitabıyla, Türk tiyatro tarihinde önemli ve kendine özgü bir yer edinen bu sanat adamı, ger- çek bir sanatçı. Neden derseniz? Hayatı sanatı, sanatı hayatı. Hayata dair bir duruşu var elbet Ferhan Şen- soy’un. Hem Ferhan olarak hem Şensoy olarak. Söyleyecek sözleri var. Yakılsa da yıkılsa da kork- mayıp, caymayıp dimdik ayakta duruyor. Ama ne bedeller ödeyerek... Adı gibi Özgür meslektaşımla gidiyoruz bu ak- şam tiyatroya. Geçen akşam da 2019’u izledik bir- likte. İzledik, bir sanat yapıtı olarak beğendik ve ne kadar doğru bir sosyolojik çalışma olduğunu ayrımsayınca biraz da dehşetle irkildik. Öyle ya, sanatın, sanatçının amacı biraz da bu değil midir? Üzeri kalın örtülerle örtülen korkulası gerçekleri gö- rünür kılmak. Siz görmezden geldikçe fosforlu ışık- la korkmadan parlatır sanatçı onları, sizi uyan- dırmak, farkına vardırmaktır görevi, ödevi, ama- cı. Her aklı başında tiyatro gibi, Ortaoyuncular’ın da oyunları sade suya pişirilmez. Mutlaka sağlam bir zemini vardır. Dikenlidir, gıdıklar da, okşar da, batar da. İşinize gelmeyecek gerçekleri de ince- likle gösterir. Tıpkı 2019 gibi, Şahları da Vurur- lar, Muzır Müzikal, Kahraman Bakkal Süpermar- kete Karşı, Soyut Padişah, Fişne Pahçesu, Para- sız Yaşamak Pahalı, Güle Güle Godot, Felek Bir Gün Salakken, Üç Kurşunluk Opera, İçinden Tramvay Geçen Şarkı, Uzun Donlu Kişot ve elbette Ferhangi Şeyler, bu çizgide yer alan oyunlar. Di- le kolay, 23 yıllık bir sahne hayatına bu kadar öz- gün, özel ve değerli projeler sığdırmak. Biraz yağmur çiseliyor. Parke taşlarda aceley- le yürüyorum. İçeri giriyorum; Ses Tiyatrosu’nun loş ışıkları, hoş kokusu ve sıcak atmosferi sarı- veriyor beni. Kırmızı halı, kırmızı kadife koltuklar, kırmızı kadife perdeler; bana bir şeyleri hatırlat- mak ister gibi... Ne çabuk elimizin tersiyle ittiği- miz bazı şeyleri. Alışveriş merkezlerine göz kırp- tığımız, hayatın her alanında ‘fast food’ yaşadı- ğımız; ilişkiler, davranışlar, hobiler, tercihler... 1630. oyun. Salonda kalabalık seyircinin kulakları okşayan mırıltıları. Bu akşam Ferhangi Şeyler oyu- nu, Oyun Yazarları ve Çevirmenleri Derneği’nin bir plaketiyle taçlandı. Dernek, aralıksız yirmi yıldır per- de açan, oyunlara veriyor bu plaketi. “Sürekli ba- şarı ödülü” olarak isimlendirilen bu plaketi önce- ki gece de Lüküs Hayat müzikali aldı. Ferhan Şensoy, oyunun sonunda plaketi alırken Ferhangi Şeyler oyununun doğum anılarını pay- laştı seyircisiyle. İşte bu anlar, hüzünlü, kıymetli benzersiz anlar. Bir sanatçının tüm samimiyetiy- le size kalbini, ruhunu, beynini açtığı anlar... Ne görüyoruz burada? Ey seyirci, sen yıllardır nice kıy- metli sanat insanlarının baş köşesindesin. O de- rece önemlisin, özelsin. Bu uğurda kimler ne be- deller ödüyor bilir misin, bilmez misin? Yoksa bil- mezden mi gelirsin? Ey yolcu, başlamadan oyun seç biletini. Biliyor musun neyi seyredeceğini? Sözlerimi, Ferhangi Şeyler’in sonunda yer alan Âşık Mahsuni Şerif’e ithaf edilen dizelerle nok- talamak istiyorum: “Dediğinden gocundular Hem sazından hem sözünden çok ürktüler. Cenazene koşuştular Dizi dizi dizildiler Beden ölür can ölmez ki Kendi gider sözü kalır Ozanlar ölmez ki.” Görev CHP’de Puslu ve bulanık havalarda, si- yaseten kara yellerin estiği an- da, tek çare demokratik muha- lefetin iyi örgütlenmesidir. Bunu da ancak siyasi partiler yürütebilir. 12 Eylül ile birlikte Türk siya- sal yaşamının iki ana ekseninin merkez sağ ve merkez solun yok sayılması, AP ve CHP’nin ka- patılması, Türkiye’yi bugün dış- tan güdülenen ve seçeneksiz gi- bi görünen gerici-baskıcı bir ik- tidar ile karşı karşıya bırakmış- tır. Bunalım ile birlikte işyerlerinin kapandığı, ekonominin daraldı- ğı, işsizlik ve yoksulluğun arttı- ğı bir ortamda, teslimiyetçi-pi- yasacı-gerici bir iktidarın baş- vuracağı yöntem bellidir: Fa- şizm. Böylesi bir ortama direnç gös- terebilecek merkez sağda büyük bir boşluk vardır. Cumhuriyet il- kelerini benimsemiş sağ kesimin bir araya gelip toparlanma ola- sılığı, girişim düzeyinde olsa bi- le şimdilik gözükmemektedir. Sindirilme korkusu ile karışık bir bekle-gör tutumu egemendir bu kesimde. O zaman iş başa düşmekte- dir. Merkez sol, bu süreçten sıyrılma görevini, sorumluluğu- nu, yükünü çok ciddi üstlenmek zorundadır. Sosyal devleti yeniden kur- gulayacak; yurttaşları üretime, gönence ve hakça paylaşmaya inandıracak, ayrılıklara değil bir- liğe vurgu yapacak, toplumun tü- münü kucaklayan demokratik atılımların gerçekleşmesi için güvence verecek, bilimi ve bi- limsel yöntemleri önceleyen, dış politikada gerçekçi adımlar ata- cak bir sol, seçeneksiz bırakılmış halkı umarsızlığın çukurundan çı- kartıp alır. Bu alanda CHP, geçmişin- den de ders alarak, toplumsal muhalefetin önderliğini eline al- malıdır. Ne kadar anlamlı ve doğru olursa olsun yalnızca haf- talık grup konuşmaları ile yürü- tülen bir önderlik, üstlenilmesi gereken bu ağır ve önemli so- rumluluğu yeterince götüremez. Faşizm bataklığında hep bir- likte boğulmadan CHP kadroları tarihi görevlerinin bilincine bir an önce varmalıdır. Seçim sonuçları, bundan son- ra izleyecekleri yol, yöntem açı- sından da en somut göstergedir. Yoksa, elde “bizim” diyebile- ceğimiz bir Türkiye kalmaya- caktır! Boş Karar Geçenlerde bir dostumuz, “Turgut Özal, Başbakanlığı döneminde, Bakanlar Kurulu üyelerine boş kararnamelere imza attırırdı. Hatırladın mı?” dedi. “Hiç unutur muyum” karşılığını alınca, sözü bugüne getirdi: “Duyuyoruz ki, kimi yargıçlar boş dinleme kararlarına imza atıyorlarmış.” “Yok canım o kadarı da olmaz” diye tepki verince, dostumuz yüzümüze öyle bir alaycı baktı ki. Niyedir, anlayamadık... Esnek İşsizlik Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren, işsizlikle ilgili bir ikinci paketten söz ediyor. Pakette ne mi varmış? İşsiz kalanlara işsizlik ödeneğinden yararlanma olanaklarını esnetme varmış. Bir de İşsizlik Fonu’ndan ayrılacak kaynakla mesleklendirme varmış. Esnetme, mesleklendirme derken, ivedi yapılması gereken, yani işlendirme unutulmuş yine. Çözüm aramıyorlar zaten, gargara yapıyorlar... Kimmiş? Çığlık, Cumhuriyet mitinglerine yüreği ve bilinciyle katılmış Gül Atmaca’dan: “Cumhuriyet tarihinin en önemli demokratik kitle hareketlerinden olan ve kesinlikle yasal sınırlar dışına çıkmayan Cumhuriyet mitingleri, belli ki Amerikancı din bezirgânları ve yandaşı liboşları fena halde rahatsız etmiş! Mitinglere katılanlar arasında 12 Eylül darbesinden en büyük zararı görmüş kesimlerden binlerce hatta milyonlarca insan vardı. Soruyorum: Kimmiş darbeci? Mitinge tekerlekli sandalyeleri, koltuk değnekleriyle katılan yüzlerce insan mı? Anadolu’nun değişik yerlerinden ayağında şalvarı, başında yemenisiyle katılan Anadolu kadınları mı? Bayramlık giysileri içinde, ellerinde Ata’nın fotoğrafları gülümseyen çocuklar mı? Soruyorum kimmiş darbeci?” Çocuklar İçin Dil Derneği, çocukların bayramını bilgisunar dergisi “Türkçenin Renkleri”ni yayına sokarak kutluyor. Dergide yok yok... Rüştü Asyalı‘nın seslendirdiği, Nedim Yıldız’ın piyanosuyla eşlik ettiği Şiir Bahçesi var. Tekerlemeler var. Ressamlarımızı anlatan, yapıtlarını aktaran Resim Bahçesi var. Şerafettin Turan dededen Atatürk köşesi var. Ustaların yaratılarına kulak verilecek Müzik Bahçesi var. Çocukların, çocuk ruhundan anlayanların ve Türkçe dostlarının dergisi kısaca. Haydi çocuklar, bir koşu Türkçenin bahçesine: www.turkceninrenkleri.org.tr Vergi Gazeteci dostumuz Yılmaz Polat’ın “Amerikan usulü laiklik isteyip Amerikan sistemine övgüler yağdıranlar” ve de “düğün hediyelerini çıkınlara doldurup makama gelen hediyeleri evlerine götürenlere” bir çift sözü var: “Nisan ayı, malum Amerika’da vergi ayıdır. ABD Başkanı Obama ve eşi, 2008 yılında 2 milyon 656 bin 902 dolar gelir sağladılar. Bunun 855 bin 323 dolarını vergi olarak ödediler. Geçen yıl 172 bin 50 dolar bağışta bulundular, yani kazançlarının yüzde 6 buçuğunu hayır işlerine harcadılar. Bağışların en büyüğü, Amerikalı öğrencilere destek sağlayan United Negro College Fund’a gitti. Obama çifti, eyalet vergisi olarak da 77 bin 883 dolar ödediler.” HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Bir tür bahçe koltuğu. 2/ Uçaklarõn yol- cu indirip bin- dirdikleri pist. Konya ilinde bir baraj. 3/ Bir soru sözü... Ça- nakkale Savaş- larõ’nda döktü- ğü mayõnlarla üç düşman zõrhlõsõnõn batmasõnõ sağlamõş gemimiz. 4/ Bir mü- zik yapõtõnõ oluşturan notalarõ sese çevir- me... Romanya’nõn plaka imi. 5/ Padişa- hõn bir toprağõ birine mülk olarak ya da sa- dece gelirinden ya- rarlanmasõ için ver- mesi... Şamanizmin din adamlarõna verilen ad. 6/ Bü- yük çivi... Yük gemisi. 7/ En çok, en büyük... Üs- tün bir yetkinin gücünü simgeleyen değnek. 8/ Fazladan kõlõnan namaz ya da tutulan oruç... İs- kambilde bir kâğõt. 9/ İtalya’da bir kent. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Motorlu taşõtlardaki vites kutusu. 2/ Eskrimde kul- lanõlan üç silahtan biri... Silahlõ köy delikanlõsõ. 3/ Zirkonyum elementinin simgesi... Birinin adõna sunma. 4/ Belli bir işkolunda usta, kalfa ve çõrakla- rõ içine alan dernek... Temeli taklide dayanan söz- süz oyun. 5/ İnsanõn kendine karşõ duyduğu saygõ... Güney Amerika’da bir ülke. 6/ “Dünyayõ saran boş- luğu hissetmeyelim / Peymâneyi boş bõrakma dol- dur ---” (Yahya Kemal)... Yabancõ. 7/ Büyük de- miryolu durağõ... Karõşõk renkli. 8/ Ünlü bir İtalyan peyniri. 9/ Argoda “hamam” anlamõnda kullanõlan sözcük.... Edirne’nin Enez ilçesinde bir göl. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 C A M G Ü Z E L İ U M U R İ B İ S M A Ş A G O R A U N K R A L R İ B A N A K A İ D E A A Ş H A R E M P L İ A R U M Y U A N C E N E R A L Y A 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Yıllar Türkiye İstanbul 1927 13.650.000 807.000 1935 16.160.000 884.000 1940 17.820.000 992.000 1945 18.790.000 1.080.000 1950 20.950.000 1.170.000 1955 24.070.000 1 535.000 1960 27.760.000 1.880.000 1965 31.390.000 2 295.000 1970 35.610.000 3.020.020 1975 40.350.000 3.905 000 1980 44.740.000 4. 740.000 1985 50.670.000 5. 840.000 1990 56.470.000 7.310.000 2000 67.800.000 10.020.000 2009 70.500.000 11.500.000 Artõş (Kişi) 56.850.000 10.693.000 Artõş (%) % 416 % 1325
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle