19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 5 MART 2009 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DİZİ 7 GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ HukukdaKuralsızlaşıyor... Siyaset zaten tam bir kuralsızlığa dönüşmüş du- rumda. Önünü ardını düşünmeden, ama bilinçli olarak yapıldığı anlaşılan konuşma bölümleri hem Türki- ye’yi geriyor, hem de dış dünyadaki itibarını aşın- dırıyor. “Her yiğidin belli bir yoğurt yiyişi vardır” gibi ka- lıplaşmış bir yaklaşımın ardına sığınmak da duru- mu kurtarmıyor. Ama aynı kuralsızlık hukuk alanını da teslim al- maya niyetlenenler tarafından geçerli kılınmaya ça- lışılıyor. En tehlikeli durum da bu. Hukuksuzluk da geçerli bir yönteme dönüştürülürse, bugünkü halinden bi- le yakındığımız demokrasi tümden yok olacak de- mektir. Türk Ceza Yasası’nda “Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar” başlıklı bir bölüm var. Var dememin nedeni, kitapta yer alıyor olmasıyla sınırlı. Ama ortaklıkta uçuşturulan belge, dinleme ka- yıtları, onların üzerine yapılan yorumlara bakarsa- nız yok demek gerekiyor. Bu sonuca varmamın nedenini Türk Ceza Yasa- sı’nın 132’nci maddesi ile 140’ıncı maddeleri ara- sına yerleştirilmiş maddelerinden kısa alıntılarla an- latmaya çalışayım. Madde 132 - Kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlal eden kimse, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır. Bu giz- lilik ihlali haberleşme içeriklerinin kaydı suretiyle gerçekleşirse, bir yıldan üç yıla kadar hapis ceza- sına hükmolunur. Kişiler arasındaki haberleşme içeriklerini huku- ka aykırı olarak ifşa eden kimse bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kişiler arasındaki haberleşmelerin içeriğinin ba- sın ve yayın yolu ile yayınlanması halinde, ceza ya- rı oranında arttırılır. Madde 133 - Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları, taraflardan herhangi birinin rızası ol- maksızın bir aletle dinleyen veya bunları ses alma cihazı ile kaydeden kişi, iki aydan altı aya kadar ha- pis cezası ile cezalandırılır. (...) Bu konuşmaların basın ve yayın yoluyla yayınlanması halinde de ay- nı ceza uygulanır. Madde 134 - Kişilerin özel hayatının gizliliğini ih- lal eden kimse altı aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görün- tü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edil- mesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz. Kişilerin özel hayatlarına ilişkin görüntü veya ses- leri ifşa eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Fiilin basın ve yayın yoluy- la işlenmesi halinde ceza yarı oranında artırılır. Madde 137 - Yukarıdaki maddelerde tanımlanan suçların, kamu görevlisi tarafından ve gör- evinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle, belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan ya- rarlanmak suretiyle işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında arttırılır. Madde 139 - Kişisel verilerin kaydedilmesi, ve- rileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme ve verileri yok etmeme hariç, bu bölümde yer alan suçların soruşturulması ve kovuşturulması şikâye- te bağlıdır. Madde 140 - Yukarıdaki maddelerde tanımlanan suçların işlenmesi dolayısıyla tüzelkişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. Hukukun yok sayıldığına ilişkin kuşkumu, mad- delerin tümünü alıntılamadan bile kanıtladığımı sa- nıyorum. Gerisi ilgili ve yetkililerin anlayışlarına kalıyor. [email protected] Abdullah Öcalan’õn 12 saat süren yakalanma sürecini Türkiye’de yalnõzca 10 kişi biliyordu Asrın operasyonu Ecevit’ten büyük müjde... Abdullah Öcalan sona yaklaştõğõnõn far- kõnda değildi. Yunanlõlarõn kendisini Atina’ya götüreceğini sanõyordu. Oysa Güney Kõb- rõs’taki Korfu Havaalanõ’ndan sonra Hollan- da yolculuğu başlamõştõ. Orada siyasi sõğõn- ma hakkõ alabileceğini düşünüyordu. Öcalan’õ taşõyan uçak Minsk Havaalanõ’na indiğinde PKK liderinin hayalleri orada da suya düştü. Hollanda makamlarõ kendisini kõsa bir süre sonra geri gönderdi. Öcalan gergin ve yoru- cu bir yolculuğun ardõndan yeniden Ati- na’ya sonra da Güney Kõbrõs’taki Korfu’ya in- dirildi. Öcalan buradaki askeri üste iki gün ge- çirdi, ancak örgütün Irak ve Avrupa kolunun tüm çabalarõna karşõn kendisine sõğõnacak bir yer bulunamadõ. Bu sõrada Ankara’da çok il- ginç ve önemli bir gelişme yaşanõyordu. 4 Şu- bat 1999 akşamõ MİT Müsteşarõ Şenkal Atasagun’a ABD’nin Ankara Büyükelçili- ği’nden telefon geldi. CIA, Öcalan’õ yakala- yõp teslim etmeyi öneriyordu. PKK’yi oldum olasõ destekleyen bir ülkenin bu manevrasõ Atasagun’u şaşõrtmõştõ. Atasagun bu öneriyi hemen Başbakan Bü- lent Ecevit’e iletti. Ecevit de heyecanlandõ. Bu haber devletin üst düzeyinde büyük yan- kõ uyandõrdõ. Başbakan gereğinin hõzla ya- põlmasõ için üst düzey yetkilileri bir araya ge- tirdi. Cumhurbaşkanõ Demirel, Ecevit ve askeri yetkililer bu fõrsatõn kaçõrõlmamasõ gerektiği konusunda hemfikirdi. Böylesi bir plan PKK terörüne büyük darbe vurabilir, yurt- içinde artan tansiyonu da indirebilirdi. ABD yetkilileriyle bir anlaşma yapõldõ. PKK lideri sağ yakalanacak ve adil yargõlanma koşuluyla teslim edilecekti. Başbakan Ecevit zaten idam cezasõna karşõ olduklarõnõ belirterek ABD’ye güvence verilmesini istedi. İki ülke arasõnda PKK liderinin yakalanarak teslim edilmesi konusunda mütabakat sağlanmõştõ. Gerisi operasyonu yapacak merkeze bõrakõl- mõştõ. Ancak ABD’liler konuya çok hassas yak- laşõyordu. Operasyonun içeriği, kullanõlacak silahlar ve eylem grubunun niteliği konusunda inisiyatifi elden bõrakmak istemiyorlardõ. Çağlar’ın uçağı operasyonda!.. MİT hemen emekli bir albayõn yöneteceği bir operasyon grubu oluşturdu. Operasyon eki- binde yakõn dövüş uzmanlarõ vardõ. GA- TA’dan bir kardiyolog da ekibe katõlmõştõ. Ekip Ankara’da kampa alõndõ. Telefon gö- rüşmelerine ve aileleriyle konuşmalarõna bi- le izin verilmedi. Nereye gideceklerini, nasõl bir operasyona katõlacaklarõnõ bilmeden bek- leyen ekip düğmeye basõlmasõ için talimat bek- liyordu. Devletin zirvesi de yüzyõlõn operasyonunun sõzmamasõ için büyük çaba harcõyordu. Bu bü- yük operasyondan yalnõzca 10 kişinin habe- ri vardõ. Cumhurbaşkanõ Süleyman Demirel, Başbakan Bülent Ecevit, Başbakan Yardõm- cõsõ Hüsamettin Özkan, Genelkurmay Baş- kanõ Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu, Ge- nelkurmay Kurmay Başkanõ Korgeneral Ya- şar Büyükanıt, Milli Güvenlik Kurulu Ge- nel Sekreteri Orgeneral Ergin Celasun, Ha- va Kuvvetleri Komutanõ Orgeneral İlhan Kı- lıç, Dõşişleri Bakanõ İsmail Cem, MİT Müs- teşarõ Şenkal Atasagun ve MİT’in Dõş Ope- rasyonlar Daire Başkanõ çalõşmalarõn sõz- mamasõ için oldukça dikkatli davranõyordu. Bu sõrada CIA, Yunan istihbaratõyla ilişki- ye geçerek Öcalan’õn rotasõ konusunda kesin bilgiler almõştõ. Öcalan, Kenya’ya götürüle- cekti. Gerçekten de Öcalan, Yunan gizli ser- visinin İsviçre’den kiraladõğõ bir uçakla Ken- ya’ya ulaştõrõldõ. Yunan elçilik görevlilerin- ce karşõlanan Öcalan büyükelçinin konutuna yerleştirildi. Haber Ankara’ya ulaşõr ulaşmaz Öcalan’õ yakalayacak operasyon ekibi harekete geçi- rildi. İşadamõ Cavit Çağlar’dan 200 bin do- lara kiralanan uçak, operasyon ekibini En- tebbe’ye götürdü. Uçak pistin bir köşesinde õşõklarõnõ kapatarak, dikkat çekmeden bekle- meye başladõ. CIA’nõn çabalarõnõn yoğunlaşmasõ Ati- na’yõ endişelendirmişti. Yunanlõlar da Öca- lan’dan kurtulmaya karar vermişti. PKK lideri ise büyükelçilikten çõkmak istemiyordu. Ken- yalõlarõn çabalarõ da sonuç vermiyordu. Öca- lan direniyor ve kendisine sõğõnma hakkõ ve- rebilecek bir ülkenin bulunmasõnda õsrar edi- yordu. Bu sõrada örgütün Suriye, Irak ve Av- rupa’daki uzantõlarõ Öcalan’õn izini kaybet- mişti. Örgütte gergin bir bekleyiş vardõ. Ve bu sõrada Güneydoğu’da teröristlere kar- şõ yürütülen operasyonlarõn kapsamõ da ge- nişliyordu. Öcalan’õn yakalan- masõ örgüt içinde bü- yük şok yaşatmõştõ. Bu şoku Öcalan’õn yaka- lanmasõnõn 9. yõldönü- mü nedeniyle örgütün yayõn organlarõna ko- nuşan Koma Civakan Kürdistan’õn (KCK) yöneticilerinden Sozdar Avesta anlat- mõştõ. Avesta, Öcalan’õn Suriye’den çõkmasõ ve Kenya’da yakalanmasõnõn ardõndan ör- güt içinde yaşananlarla ilgili şu bilgileri ver- mişti: “1996 Mayısı’nda Şam’da Öca- lan’a karşı gerçekleştirilen suikast giri- şiminin sonuçsuz kalmasıyla birlikte mücadelemize yönelim de uluslararası- laştı. 1998’e doğru bu uluslararası güç- ler yeni bir konsept etrafında anlaştılar. AB, ABD, bölge gerici güçleri ve İsrail, hareketimizi terörize etme ve Öcalan’ı etkisiz hale getirme temelinde bir araya geldiler. Fransa, İngiltere, Almanya, ABD, İsrail gibi güçlerin öteden beri ha- reketimize karşı girişimleri söz konusu. 1998 yılındaki konsept çok kapsamlıydı. Gladyo’nun 1997 yılında ETA tarzı içe dönük bir planlaması vardı. İçten bir al- ternatif yaratma amaçlanıyordu. Bunu da Şemdin Sakõk şahsında düşünüyor- lardı. Aslında bu kişilik Öcalan’a alter- natif olarak hazırlandı.” ‘Sakık bilgi sızdırdı!’ PKK yöneticisi, Sakõk’õn yakalanmasõnõn ardõndan Öcalan’õn ele geçirilmesi konu- sunda özel bilgiler verdiğini öne sürüyor. Sozdar Avesta adlõ terörist, PKK liderinin yakalanmasõnõn ardõndan süreci şöyle özet- liyor: “Şemdin tam anlamıyla deşifre edilip, etkisiz kılındıktan sonra, verdiği bilgilerle birlikte yeni komplo hızlandı- rıldı. Eylül ayının sonuna kadar Botan bölgesinde operasyon sürerken Öcalan üzerinde de büyük bir baskı geliştirildi. Suriye sınırlarına tanklar yerleştirildi, as- keri güçler kaydırıldı, tehditler en üst se- viyeye çekildi. Öcalan çıkarılmazsa Su- riye’ye savaş açılacağı ilan edildi. ABD fi- losu Akdeniz’e geldi. Suriye yakınların- da beklemeye başladı. İsrail’in çeşitli hazırlıkları var, yine KYB liderinin (Ce- lal Talabani) Washington Anlaşması ger- çekleşti. Yani 1998 Ekim ayına gelindi- ğinde örgütün her yandan bir kuşatma- ya alınması durumu söz konusuydu.” Avesta’nõn, “Öcalan’ın Suriye’den çıkışı örgütte nasıl bir etkiye yol açtı” sorusu- na verdiği yanõtlar Öcalan’õn Roma’dayken örgütle ilgili bir kongreyi topladõğõnõ ve bü- yük eylemler peşinde olduğunu da ortaya çõ- karõyor. Avesta, o günlerdeki gelişmelerle ilgili şu bilgileri veriyor: “Öcalan’ın yurtdışına çıkışı o dönem alanda kalan tüm arkadaşlarda ciddi bir sarsıntıya yol açtı. Oysa o dönemde Öca- lan’ın elini güçlendirmek, devleti onun- la anlaşmaya oturtmak, ona bir statü ka- zandırmak ve başlatacağı yeni hamlede güçlü bir pozisyon sağlamak için 1999’a çok ciddi planlamalar ve hamleler te- melinde hazırlık yapma yaklaşımımız var. Diğer yandan Öcalan, uzakta ol- masına rağmen bunu örgütsel olarak geliştirmek, daha kapsamlı hale getirmek, yeni sürece hazırlamak için 6. Kongreyi topladı. 29 Aralık gecesi Öcalan’la kap- samlı bir telefon görüşmesi yaptık.” PKK yöneticisi Öcalan’õn yakalanarak Türki- ye’ye getirilmesinin ardõndan örgüt içinde yaşananlarõ da şöy- le aktarõyor: “Şubatın başın- da bir grup arka- daşla birlikte Haf- tanin’e (PKK’nin Kuzey Irak’taki kampı) geçtik. Medyayı çok fazla takip et- me imkânımız yoktu, tek imkân radyoy- du. BBC, Türkiye’nin Sesi ve Arap rad- yolarını dinliyoruz. Şimdiki gibi görsel da- ha yaşamımıza girmemiş. 16 Şubat sabahı radyoda BBC haberlerini dinliyordum. BBC, Kenya’da bulunan Öcalan’la gece yarısından beri bağlantıların kesildiği ve bu işin Türkiye’de bitebileceği biçimin- de bir haber geçti. Saat 12’de BBC, dö- nemin başbakanı Ecevit’in açıklamasını verdi. Ecevit açıklamasında Apo’nun tutuklandığını ve Türkiye’de olduğunu açıklıyordu. Deyim yerindeyse başımız- dan kaynar sular döküldü. Hepimiz rad- yonun başına toplanmışız, kimi yerinde donup kaldı, kimi arkadaşlar silahlarına davrandılar, kimi kendini tepelere vur- du, böyle çok ilginç bir atmosfer vardı. Kimse inanmak istemiyordu. ‘Olamaz, mümkün değil, yalandõr’ biçiminde de- ğerlendirmeler yapılıyordu. Atmosfer çok ağırdı. Bir iki saat hiç kimseden ses çıkmadı.” PKK YÖNETİCİSİ, ÖCALAN’IN YAKALANMASININ ARDINDAN ÖRGÜTTEKİ PSİKOLOJİYİ ANLATTI ‘Başımıza kaynar sular döküldü!..’ Ülkeler arasõnda 12 gün süren kova- lamacanõn ardõndan Türkiye, Öcalan’õn yakalandõğõnõ Başbakan Bülent Ece- vit’in ağzõndan duydu. Başbakan bu önemli haberi verirken sesi titriyordu. Şöyle demişti: “Bu sabaha karşı saat üçten itiba- ren bölücü terör örgütü PKK’nin başı Abdullah Öcalan Türkiye’de- dir. Dünyanın neresinde olursa olsun devletimizin onu ele geçireceğini söy- lemiştik. Bu devlet sözü yerine geti- rildi. Şehit analarına verilen söz yerine getirildi. Bütün dünyadan dışlanan Öcalan sonunda kendisini Türki- ye’nin kucağında buldu. Yaptıkları- nın ve yaptırdıklarının hesabını ba- ğımsız Türk adaletinin önünde vere- cektir.” Ecevit’in bu sözleri tüm televizyon ka- nallarõ ve radyo istasyonlarõndan du- yulduğunda salt Türkiye değil, dünya da büyük şaşkõnlõk yaşadõ. Başbakan Ecevit o gün PKK’liler ve yandaşlarõna da seslendi ve “Dağlarda, mağaralarda, hem kendilerini ateşe atan hem de devlete millete, analarına babalarına derin acılar çektiren gençlere çağrıda bulunuyorum. Artık çıkmaz yolun sonuna geldiniz. Kendinizi devletin adaletine teslim edin” dedi. Başbakan teslim olmalarõ halinde PKK’lilerin Pişmanlõk Yasasõ’ndan ya- rarlandõrõlacaklarõnõ belirtirken, Öca- lan’õn nasõl yakalandõğõna ilişkin bir soru üzerine “Ayrıntılara giremem. Kendisi dahil hiç kimsenin canı inci- tilmeden yakalandı” diye konuştu. Ül- ke genelinde hem sevinç hem de şaş- kõnlõk yaşanõyordu. Peki, bundan sonra ne olacaktõ? Baş gidince gövde dağõla- cak mõydõ?.. PKK bu büyük ve beklen- medik operasyonun ardõndan nasõl bir ta- võr alacaktõ? Öcalan devletin elinde ol- duğunda teröristler ne yapõyordu? Y unan elçilik görevlileri ile Kenya makam- larõnõn baskõlarõnõn artmasõ üzerine mili- tanlarõyla karar veren Öcalan, Amster- dam’a gidebileceğini söyledi. PKK’nin Avrupa ka- nadõnõn sõğõnma talebi için yürüttüğü lobi faaliyet- lerinin sonuç vereceğini sanõyordu. Sonunda Kenya’daki Yunan büyükelçiliğinde iki araç hazõrlandõ. Öcalan iki adamõyla birlikte bir ara- ca bindirilerek havaalanõna götürüleceğini düşünü- yordu. Oysa Kenyalõlar, Öcalan’la adamlarõnõ fark- lõ araçlara bindirerek birbirleriyle bağlantõlarõnõ ko- parmõştõ. Asrõn operasyonunu yapacak Türk ekibi ise Entebbe Havaalanõ’nda bekliyordu. Öcalan kõsa süre sonra ha- vaalanõna getirildi. Kenyalõ istihbarat görevlileri kendisine Amsterdam uçağõna bineceğini söylediler. Öcalan bu uzun ve kaygõlõ sürecin ardõndan uçağa adõm attõğõnda karşõsõnda MİT görevlileri olduğunu bilmiyordu. Bu sõrada õşõklar söndü ve operasyon eki- bi harekete geçerek onu etkisiz hale getirdi. Öcalan şok halindeydi. Sona geldiğini anladõ ve direneme- di. 15 yõldõr Türkiye’ye karşõ terör faaliyetlerini yö- neten bir örgütün lideri 15 Şubat 1999’da artõk Türk istihbaratõnõn elindeydi. Örgüt liderinin yüzünde derin bir endişe vardõ. Onu görüntüleyen kameradan ve yüzündeki bant izlerinden rahatsõz olmuştu. Ko- nuşmuyordu. Verilen sakinleştirici midesini rahatsõz etmiş, kaygõsõ daha da artmõştõ. Kõsa süre sonra ya- şamõnõn tehlikede olmadõğõnõ anladõ ve uçaktaki görevlilerin sorularõna yanõt vermeye başladõ. Önce “Benim annem de Türktür” dedi. Sonra da “Eğer bir hizmet gerekirse hazırım” diye konuştu!.. SozdarAvesta ŞemdinSakık ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Genelkurmay İkinci Başkanõ Orgeneral Hasan Iğsız başkanlõ- ğõndaki heyetin, Irak Savunma Bakanõ Muhammed Abdulkadir Cassım’õn daveti üzerine dün Bağdat’a bir günlük çalõşma ziyaretinde bulunduğu bildiril- di. Genelkurmay Başkanlõğõ’nõn internet sitesinde yer alan bilgi notunda “Ziyarette Irak Savunma Ba- kanı ile iki ülkeyi ilgilendiren askeri konular gö- rüşülmüş ve mevcut işbirliğinin daha da gelişti- rilmesi amacıyla müşterek bir çalışma yapılarak, en kısa zamanda bir mutabakat muhtırası ha- zırlanmasına karar verilmiştir. Ayrıca, Irak’ta- ki Çokuluslu Güçlerin Komutanı ile de Türkiye ve ABD arasındaki askeri işbirliği konularına yö- nelik bir görüşme yapılmıştır” denildi. Işıklar söndü ve yakalandı BÜLENT ECEVİT Yarın: Öcalan, Atatürk’ü neden referans gösteriyor, Kürt aydınları ne diyor? Orgeneral Iğsõz’dan Bağdat’a ziyaret Babacan’dan yeşil ışık sinyali ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Brük- sel’e hareketinden önce Esenboğa Havaalanõ’nda gazetecilerin sorularõnõ yanõtlayan Dõşişleri Baka- nõ Ali Babacan, ABD’den, Irak’tan askeri varlõğõ- nõ çekerken Türkiye’deki bazõ liman ve üsleri kul- lanma yönünde bugüne kadar somut bir talebin gelmediğini ancak bu konuda Türkiye’nin yakla- şõmõnõn olumlu olduğunu söyledi. Kaboğlu 301’den yargılanmayacak ANKARA(Cumhuriyet Bürosu) - Adalet Bakanõ Mehmet Ali Şahin, eski İnsan Haklarõ Da- nõşma Kurulu Başkanõ Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ve Alt Komisyon Başkanõ Prof. Dr. Baskõn Oran’õn, TCK’nin 301. maddesinden yargõlanma- larõna izin vermedi. “Azõnlõklar ve Kültürel Hak- lar Raporu” davasõ Yargõtay 8. Ceza Dairesi’nin bozma kararõnõn ardõndan Ankara 28. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 17 Aralõk 2008’de tekrar görül- müş, mahkeme Yargõtay’õn kararõna uyarak sanõk- larõn TCK’nin 301. maddesinden yargõlanmasõna izin verilmesi için dosyayõ bakanlõğa göndermişti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle