Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
5 MART 2009 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
DİZİ 7
GEÇMİŞTEN
GELECEĞE
ORHAN ERİNÇ
HukukdaKuralsızlaşıyor...
Siyaset zaten tam bir kuralsızlığa dönüşmüş du-
rumda.
Önünü ardını düşünmeden, ama bilinçli olarak
yapıldığı anlaşılan konuşma bölümleri hem Türki-
ye’yi geriyor, hem de dış dünyadaki itibarını aşın-
dırıyor.
“Her yiğidin belli bir yoğurt yiyişi vardır” gibi ka-
lıplaşmış bir yaklaşımın ardına sığınmak da duru-
mu kurtarmıyor.
Ama aynı kuralsızlık hukuk alanını da teslim al-
maya niyetlenenler tarafından geçerli kılınmaya ça-
lışılıyor.
En tehlikeli durum da bu. Hukuksuzluk da geçerli
bir yönteme dönüştürülürse, bugünkü halinden bi-
le yakındığımız demokrasi tümden yok olacak de-
mektir.
Türk Ceza Yasası’nda “Özel Hayata ve Hayatın
Gizli Alanına Karşı Suçlar” başlıklı bir bölüm var. Var
dememin nedeni, kitapta yer alıyor olmasıyla sınırlı.
Ama ortaklıkta uçuşturulan belge, dinleme ka-
yıtları, onların üzerine yapılan yorumlara bakarsa-
nız yok demek gerekiyor.
Bu sonuca varmamın nedenini Türk Ceza Yasa-
sı’nın 132’nci maddesi ile 140’ıncı maddeleri ara-
sına yerleştirilmiş maddelerinden kısa alıntılarla an-
latmaya çalışayım.
Madde 132 - Kişiler arasındaki haberleşmenin
gizliliğini ihlal eden kimse, altı aydan iki yıla kadar
hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır. Bu giz-
lilik ihlali haberleşme içeriklerinin kaydı suretiyle
gerçekleşirse, bir yıldan üç yıla kadar hapis ceza-
sına hükmolunur.
Kişiler arasındaki haberleşme içeriklerini huku-
ka aykırı olarak ifşa eden kimse bir yıldan üç yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Kişiler arasındaki haberleşmelerin içeriğinin ba-
sın ve yayın yolu ile yayınlanması halinde, ceza ya-
rı oranında arttırılır.
Madde 133 - Kişiler arasındaki aleni olmayan
konuşmaları, taraflardan herhangi birinin rızası ol-
maksızın bir aletle dinleyen veya bunları ses alma
cihazı ile kaydeden kişi, iki aydan altı aya kadar ha-
pis cezası ile cezalandırılır. (...) Bu konuşmaların
basın ve yayın yoluyla yayınlanması halinde de ay-
nı ceza uygulanır.
Madde 134 - Kişilerin özel hayatının gizliliğini ih-
lal eden kimse altı aydan iki yıla kadar hapis veya
adli para cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görün-
tü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edil-
mesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.
Kişilerin özel hayatlarına ilişkin görüntü veya ses-
leri ifşa eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis
cezası ile cezalandırılır. Fiilin basın ve yayın yoluy-
la işlenmesi halinde ceza yarı oranında artırılır.
Madde 137 - Yukarıdaki maddelerde tanımlanan
suçların, kamu görevlisi tarafından ve gör-
evinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle,
belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan ya-
rarlanmak suretiyle işlenmesi halinde, verilecek
ceza yarı oranında arttırılır.
Madde 139 - Kişisel verilerin kaydedilmesi, ve-
rileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme
ve verileri yok etmeme hariç, bu bölümde yer alan
suçların soruşturulması ve kovuşturulması şikâye-
te bağlıdır.
Madde 140 - Yukarıdaki maddelerde tanımlanan
suçların işlenmesi dolayısıyla tüzelkişiler hakkında
bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
Hukukun yok sayıldığına ilişkin kuşkumu, mad-
delerin tümünü alıntılamadan bile kanıtladığımı sa-
nıyorum.
Gerisi ilgili ve yetkililerin anlayışlarına kalıyor.
oerinc@cumhuriyet.com.tr
Abdullah Öcalan’õn 12 saat süren yakalanma sürecini Türkiye’de yalnõzca 10 kişi biliyordu
Asrın operasyonu
Ecevit’ten büyük müjde...
Abdullah Öcalan sona yaklaştõğõnõn far-
kõnda değildi. Yunanlõlarõn kendisini Atina’ya
götüreceğini sanõyordu. Oysa Güney Kõb-
rõs’taki Korfu Havaalanõ’ndan sonra Hollan-
da yolculuğu başlamõştõ. Orada siyasi sõğõn-
ma hakkõ alabileceğini düşünüyordu. Öcalan’õ
taşõyan uçak Minsk Havaalanõ’na indiğinde
PKK liderinin hayalleri orada da suya düştü.
Hollanda makamlarõ kendisini kõsa bir süre
sonra geri gönderdi. Öcalan gergin ve yoru-
cu bir yolculuğun ardõndan yeniden Ati-
na’ya sonra da Güney Kõbrõs’taki Korfu’ya in-
dirildi. Öcalan buradaki askeri üste iki gün ge-
çirdi, ancak örgütün Irak ve Avrupa kolunun
tüm çabalarõna karşõn kendisine sõğõnacak bir
yer bulunamadõ. Bu sõrada Ankara’da çok il-
ginç ve önemli bir gelişme yaşanõyordu. 4 Şu-
bat 1999 akşamõ MİT Müsteşarõ Şenkal
Atasagun’a ABD’nin Ankara Büyükelçili-
ği’nden telefon geldi. CIA, Öcalan’õ yakala-
yõp teslim etmeyi öneriyordu. PKK’yi oldum
olasõ destekleyen bir ülkenin bu manevrasõ
Atasagun’u şaşõrtmõştõ.
Atasagun bu öneriyi hemen Başbakan Bü-
lent Ecevit’e iletti. Ecevit de heyecanlandõ.
Bu haber devletin üst düzeyinde büyük yan-
kõ uyandõrdõ. Başbakan gereğinin hõzla ya-
põlmasõ için üst düzey yetkilileri bir araya ge-
tirdi. Cumhurbaşkanõ Demirel, Ecevit ve
askeri yetkililer bu fõrsatõn kaçõrõlmamasõ
gerektiği konusunda hemfikirdi. Böylesi bir
plan PKK terörüne büyük darbe vurabilir, yurt-
içinde artan tansiyonu da indirebilirdi.
ABD yetkilileriyle bir anlaşma yapõldõ.
PKK lideri sağ yakalanacak ve adil yargõlanma
koşuluyla teslim edilecekti. Başbakan Ecevit
zaten idam cezasõna karşõ olduklarõnõ belirterek
ABD’ye güvence verilmesini istedi. İki ülke
arasõnda PKK liderinin yakalanarak teslim
edilmesi konusunda mütabakat sağlanmõştõ.
Gerisi operasyonu yapacak merkeze bõrakõl-
mõştõ.
Ancak ABD’liler konuya çok hassas yak-
laşõyordu. Operasyonun içeriği, kullanõlacak
silahlar ve eylem grubunun niteliği konusunda
inisiyatifi elden bõrakmak istemiyorlardõ.
Çağlar’ın uçağı operasyonda!..
MİT hemen emekli bir albayõn yöneteceği
bir operasyon grubu oluşturdu. Operasyon eki-
binde yakõn dövüş uzmanlarõ vardõ. GA-
TA’dan bir kardiyolog da ekibe katõlmõştõ.
Ekip Ankara’da kampa alõndõ. Telefon gö-
rüşmelerine ve aileleriyle konuşmalarõna bi-
le izin verilmedi. Nereye gideceklerini, nasõl
bir operasyona katõlacaklarõnõ bilmeden bek-
leyen ekip düğmeye basõlmasõ için talimat bek-
liyordu.
Devletin zirvesi de yüzyõlõn operasyonunun
sõzmamasõ için büyük çaba harcõyordu. Bu bü-
yük operasyondan yalnõzca 10 kişinin habe-
ri vardõ. Cumhurbaşkanõ Süleyman Demirel,
Başbakan Bülent Ecevit, Başbakan Yardõm-
cõsõ Hüsamettin Özkan, Genelkurmay Baş-
kanõ Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu, Ge-
nelkurmay Kurmay Başkanõ Korgeneral Ya-
şar Büyükanıt, Milli Güvenlik Kurulu Ge-
nel Sekreteri Orgeneral Ergin Celasun, Ha-
va Kuvvetleri Komutanõ Orgeneral İlhan Kı-
lıç, Dõşişleri Bakanõ İsmail Cem, MİT Müs-
teşarõ Şenkal Atasagun ve MİT’in Dõş Ope-
rasyonlar Daire Başkanõ çalõşmalarõn sõz-
mamasõ için oldukça dikkatli davranõyordu.
Bu sõrada CIA, Yunan istihbaratõyla ilişki-
ye geçerek Öcalan’õn rotasõ konusunda kesin
bilgiler almõştõ. Öcalan, Kenya’ya götürüle-
cekti. Gerçekten de Öcalan, Yunan gizli ser-
visinin İsviçre’den kiraladõğõ bir uçakla Ken-
ya’ya ulaştõrõldõ. Yunan elçilik görevlilerin-
ce karşõlanan Öcalan büyükelçinin konutuna
yerleştirildi.
Haber Ankara’ya ulaşõr ulaşmaz Öcalan’õ
yakalayacak operasyon ekibi harekete geçi-
rildi. İşadamõ Cavit Çağlar’dan 200 bin do-
lara kiralanan uçak, operasyon ekibini En-
tebbe’ye götürdü. Uçak pistin bir köşesinde
õşõklarõnõ kapatarak, dikkat çekmeden bekle-
meye başladõ.
CIA’nõn çabalarõnõn yoğunlaşmasõ Ati-
na’yõ endişelendirmişti. Yunanlõlar da Öca-
lan’dan kurtulmaya karar vermişti. PKK lideri
ise büyükelçilikten çõkmak istemiyordu. Ken-
yalõlarõn çabalarõ da sonuç vermiyordu. Öca-
lan direniyor ve kendisine sõğõnma hakkõ ve-
rebilecek bir ülkenin bulunmasõnda õsrar edi-
yordu. Bu sõrada örgütün Suriye, Irak ve Av-
rupa’daki uzantõlarõ Öcalan’õn izini kaybet-
mişti. Örgütte gergin bir bekleyiş vardõ.
Ve bu sõrada Güneydoğu’da teröristlere kar-
şõ yürütülen operasyonlarõn kapsamõ da ge-
nişliyordu.
Öcalan’õn yakalan-
masõ örgüt içinde bü-
yük şok yaşatmõştõ. Bu
şoku Öcalan’õn yaka-
lanmasõnõn 9. yõldönü-
mü nedeniyle örgütün
yayõn organlarõna ko-
nuşan Koma Civakan Kürdistan’õn (KCK)
yöneticilerinden Sozdar Avesta anlat-
mõştõ. Avesta, Öcalan’õn Suriye’den çõkmasõ
ve Kenya’da yakalanmasõnõn ardõndan ör-
güt içinde yaşananlarla ilgili şu bilgileri ver-
mişti: “1996 Mayısı’nda Şam’da Öca-
lan’a karşı gerçekleştirilen suikast giri-
şiminin sonuçsuz kalmasıyla birlikte
mücadelemize yönelim de uluslararası-
laştı. 1998’e doğru bu uluslararası güç-
ler yeni bir konsept etrafında anlaştılar.
AB, ABD, bölge gerici güçleri ve İsrail,
hareketimizi terörize etme ve Öcalan’ı
etkisiz hale getirme temelinde bir araya
geldiler. Fransa, İngiltere, Almanya,
ABD, İsrail gibi güçlerin öteden beri ha-
reketimize karşı girişimleri söz konusu.
1998 yılındaki konsept çok kapsamlıydı.
Gladyo’nun 1997 yılında ETA tarzı içe
dönük bir planlaması vardı. İçten bir al-
ternatif yaratma amaçlanıyordu. Bunu
da Şemdin Sakõk şahsında düşünüyor-
lardı. Aslında bu kişilik Öcalan’a alter-
natif olarak hazırlandı.”
‘Sakık bilgi sızdırdı!’
PKK yöneticisi, Sakõk’õn yakalanmasõnõn
ardõndan Öcalan’õn ele geçirilmesi konu-
sunda özel bilgiler verdiğini öne sürüyor.
Sozdar Avesta adlõ terörist, PKK liderinin
yakalanmasõnõn ardõndan süreci şöyle özet-
liyor: “Şemdin tam anlamıyla deşifre
edilip, etkisiz kılındıktan sonra, verdiği
bilgilerle birlikte yeni komplo hızlandı-
rıldı. Eylül ayının sonuna kadar Botan
bölgesinde operasyon sürerken Öcalan
üzerinde de büyük bir baskı geliştirildi.
Suriye sınırlarına tanklar yerleştirildi, as-
keri güçler kaydırıldı, tehditler en üst se-
viyeye çekildi. Öcalan çıkarılmazsa Su-
riye’ye savaş açılacağı ilan edildi. ABD fi-
losu Akdeniz’e geldi. Suriye yakınların-
da beklemeye başladı. İsrail’in çeşitli
hazırlıkları var, yine KYB liderinin (Ce-
lal Talabani) Washington Anlaşması ger-
çekleşti. Yani 1998 Ekim ayına gelindi-
ğinde örgütün her yandan bir kuşatma-
ya alınması durumu söz konusuydu.”
Avesta’nõn, “Öcalan’ın Suriye’den çıkışı
örgütte nasıl bir etkiye yol açtı” sorusu-
na verdiği yanõtlar Öcalan’õn Roma’dayken
örgütle ilgili bir kongreyi topladõğõnõ ve bü-
yük eylemler peşinde olduğunu da ortaya çõ-
karõyor. Avesta, o günlerdeki gelişmelerle
ilgili şu bilgileri veriyor:
“Öcalan’ın yurtdışına çıkışı o dönem
alanda kalan tüm arkadaşlarda ciddi bir
sarsıntıya yol açtı. Oysa o dönemde Öca-
lan’ın elini güçlendirmek, devleti onun-
la anlaşmaya oturtmak, ona bir statü ka-
zandırmak ve başlatacağı yeni hamlede
güçlü bir pozisyon sağlamak için 1999’a
çok ciddi planlamalar ve hamleler te-
melinde hazırlık yapma yaklaşımımız
var. Diğer yandan Öcalan, uzakta ol-
masına rağmen bunu örgütsel olarak
geliştirmek, daha kapsamlı hale getirmek,
yeni sürece hazırlamak için 6. Kongreyi
topladı. 29 Aralık gecesi Öcalan’la kap-
samlı bir telefon görüşmesi yaptık.” PKK
yöneticisi Öcalan’õn yakalanarak Türki-
ye’ye getirilmesinin ardõndan örgüt içinde
yaşananlarõ da şöy-
le aktarõyor:
“Şubatın başın-
da bir grup arka-
daşla birlikte Haf-
tanin’e (PKK’nin
Kuzey Irak’taki
kampı) geçtik. Medyayı çok fazla takip et-
me imkânımız yoktu, tek imkân radyoy-
du. BBC, Türkiye’nin Sesi ve Arap rad-
yolarını dinliyoruz. Şimdiki gibi görsel da-
ha yaşamımıza girmemiş. 16 Şubat sabahı
radyoda BBC haberlerini dinliyordum.
BBC, Kenya’da bulunan Öcalan’la gece
yarısından beri bağlantıların kesildiği ve
bu işin Türkiye’de bitebileceği biçimin-
de bir haber geçti. Saat 12’de BBC, dö-
nemin başbakanı Ecevit’in açıklamasını
verdi. Ecevit açıklamasında Apo’nun
tutuklandığını ve Türkiye’de olduğunu
açıklıyordu. Deyim yerindeyse başımız-
dan kaynar sular döküldü. Hepimiz rad-
yonun başına toplanmışız, kimi yerinde
donup kaldı, kimi arkadaşlar silahlarına
davrandılar, kimi kendini tepelere vur-
du, böyle çok ilginç bir atmosfer vardı.
Kimse inanmak istemiyordu. ‘Olamaz,
mümkün değil, yalandõr’ biçiminde de-
ğerlendirmeler yapılıyordu. Atmosfer
çok ağırdı. Bir iki saat hiç kimseden ses
çıkmadı.”
PKK YÖNETİCİSİ, ÖCALAN’IN YAKALANMASININ ARDINDAN ÖRGÜTTEKİ PSİKOLOJİYİ ANLATTI
‘Başımıza kaynar sular döküldü!..’
Ülkeler arasõnda 12 gün süren kova-
lamacanõn ardõndan Türkiye, Öcalan’õn
yakalandõğõnõ Başbakan Bülent Ece-
vit’in ağzõndan duydu. Başbakan bu
önemli haberi verirken sesi titriyordu.
Şöyle demişti:
“Bu sabaha karşı saat üçten itiba-
ren bölücü terör örgütü PKK’nin
başı Abdullah Öcalan Türkiye’de-
dir. Dünyanın neresinde olursa olsun
devletimizin onu ele geçireceğini söy-
lemiştik. Bu devlet sözü yerine geti-
rildi. Şehit analarına verilen söz yerine
getirildi. Bütün dünyadan dışlanan
Öcalan sonunda kendisini Türki-
ye’nin kucağında buldu. Yaptıkları-
nın ve yaptırdıklarının hesabını ba-
ğımsız Türk adaletinin önünde vere-
cektir.”
Ecevit’in bu sözleri tüm televizyon ka-
nallarõ ve radyo istasyonlarõndan du-
yulduğunda salt Türkiye değil, dünya da
büyük şaşkõnlõk yaşadõ. Başbakan Ecevit
o gün PKK’liler ve yandaşlarõna da
seslendi ve “Dağlarda, mağaralarda,
hem kendilerini ateşe atan hem de
devlete millete, analarına babalarına
derin acılar çektiren gençlere çağrıda
bulunuyorum. Artık çıkmaz yolun
sonuna geldiniz. Kendinizi devletin
adaletine teslim edin” dedi.
Başbakan teslim olmalarõ halinde
PKK’lilerin Pişmanlõk Yasasõ’ndan ya-
rarlandõrõlacaklarõnõ belirtirken, Öca-
lan’õn nasõl yakalandõğõna ilişkin bir
soru üzerine “Ayrıntılara giremem.
Kendisi dahil hiç kimsenin canı inci-
tilmeden yakalandı” diye konuştu. Ül-
ke genelinde hem sevinç hem de şaş-
kõnlõk yaşanõyordu. Peki, bundan sonra
ne olacaktõ? Baş gidince gövde dağõla-
cak mõydõ?.. PKK bu büyük ve beklen-
medik operasyonun ardõndan nasõl bir ta-
võr alacaktõ? Öcalan devletin elinde ol-
duğunda teröristler ne yapõyordu?
Y
unan elçilik görevlileri ile Kenya makam-
larõnõn baskõlarõnõn artmasõ üzerine mili-
tanlarõyla karar veren Öcalan, Amster-
dam’a gidebileceğini söyledi. PKK’nin Avrupa ka-
nadõnõn sõğõnma talebi için yürüttüğü lobi faaliyet-
lerinin sonuç vereceğini sanõyordu.
Sonunda Kenya’daki Yunan büyükelçiliğinde iki
araç hazõrlandõ. Öcalan iki adamõyla birlikte bir ara-
ca bindirilerek havaalanõna götürüleceğini düşünü-
yordu. Oysa Kenyalõlar, Öcalan’la adamlarõnõ fark-
lõ araçlara bindirerek birbirleriyle bağlantõlarõnõ ko-
parmõştõ.
Asrõn operasyonunu yapacak Türk ekibi ise Entebbe
Havaalanõ’nda bekliyordu. Öcalan kõsa süre sonra ha-
vaalanõna getirildi. Kenyalõ istihbarat görevlileri
kendisine Amsterdam uçağõna bineceğini söylediler.
Öcalan bu uzun ve kaygõlõ sürecin ardõndan uçağa
adõm attõğõnda karşõsõnda MİT görevlileri olduğunu
bilmiyordu. Bu sõrada õşõklar söndü ve operasyon eki-
bi harekete geçerek onu etkisiz hale getirdi. Öcalan
şok halindeydi. Sona geldiğini anladõ ve direneme-
di. 15 yõldõr Türkiye’ye karşõ terör faaliyetlerini yö-
neten bir örgütün lideri 15 Şubat 1999’da artõk Türk
istihbaratõnõn elindeydi. Örgüt liderinin yüzünde
derin bir endişe vardõ. Onu görüntüleyen kameradan
ve yüzündeki bant izlerinden rahatsõz olmuştu. Ko-
nuşmuyordu. Verilen sakinleştirici midesini rahatsõz
etmiş, kaygõsõ daha da artmõştõ. Kõsa süre sonra ya-
şamõnõn tehlikede olmadõğõnõ anladõ ve uçaktaki
görevlilerin sorularõna yanõt vermeye başladõ. Önce
“Benim annem de Türktür” dedi. Sonra da “Eğer
bir hizmet gerekirse hazırım” diye konuştu!..
SozdarAvesta
ŞemdinSakık
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Genelkurmay
İkinci Başkanõ Orgeneral Hasan Iğsız başkanlõ-
ğõndaki heyetin, Irak Savunma Bakanõ Muhammed
Abdulkadir Cassım’õn daveti üzerine dün Bağdat’a
bir günlük çalõşma ziyaretinde bulunduğu bildiril-
di. Genelkurmay Başkanlõğõ’nõn internet sitesinde yer
alan bilgi notunda “Ziyarette Irak Savunma Ba-
kanı ile iki ülkeyi ilgilendiren askeri konular gö-
rüşülmüş ve mevcut işbirliğinin daha da gelişti-
rilmesi amacıyla müşterek bir çalışma yapılarak,
en kısa zamanda bir mutabakat muhtırası ha-
zırlanmasına karar verilmiştir. Ayrıca, Irak’ta-
ki Çokuluslu Güçlerin Komutanı ile de Türkiye
ve ABD arasındaki askeri işbirliği konularına yö-
nelik bir görüşme yapılmıştır” denildi.
Işıklar
söndü ve
yakalandı
BÜLENT ECEVİT
Yarın: Öcalan, Atatürk’ü neden
referans gösteriyor, Kürt
aydınları ne diyor?
Orgeneral Iğsõz’dan
Bağdat’a ziyaret
Babacan’dan yeşil ışık sinyali
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Brük-
sel’e hareketinden önce Esenboğa Havaalanõ’nda
gazetecilerin sorularõnõ yanõtlayan Dõşişleri Baka-
nõ Ali Babacan, ABD’den, Irak’tan askeri varlõğõ-
nõ çekerken Türkiye’deki bazõ liman ve üsleri kul-
lanma yönünde bugüne kadar somut bir talebin
gelmediğini ancak bu konuda Türkiye’nin yakla-
şõmõnõn olumlu olduğunu söyledi.
Kaboğlu 301’den yargılanmayacak
ANKARA(Cumhuriyet Bürosu) - Adalet
Bakanõ Mehmet Ali Şahin, eski İnsan Haklarõ Da-
nõşma Kurulu Başkanõ Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu
ve Alt Komisyon Başkanõ Prof. Dr. Baskõn
Oran’õn, TCK’nin 301. maddesinden yargõlanma-
larõna izin vermedi. “Azõnlõklar ve Kültürel Hak-
lar Raporu” davasõ Yargõtay 8. Ceza Dairesi’nin
bozma kararõnõn ardõndan Ankara 28. Asliye Ceza
Mahkemesi’nde 17 Aralõk 2008’de tekrar görül-
müş, mahkeme Yargõtay’õn kararõna uyarak sanõk-
larõn TCK’nin 301. maddesinden yargõlanmasõna
izin verilmesi için dosyayõ bakanlõğa göndermişti.